Adıyaman

Adıyaman

Ülkemizde, birçok insan “Nemrut dağı” ve buradaki heykelleri, güneşin batışının güzelliğini biliyor ve tanıyor ama, bu güzellikleri bağrında barındıran Adıyaman şehrini bilen-gören ve buraya zaman ayıran olmaması, büyük eksiklik.

Bence, bu yöreye gittiğinizde, mutlaka Adıyaman şehir merkezi için de, kısacık ta olsa zaman ayırın ve şehrin güzelliklerini keşfedin.

ULAŞIM

Adıyaman-Ankara arasındaki uzaklık: 757 km. Adıyaman-Malatya arasındaki uzaklık: 185 km. Adıyaman-Elazığ arasındaki uzaklık: 283 km. Adıyaman-Şanlıurfa arasındaki uzaklık: 109 km. Adıyaman-Kahramanmaraş arasındaki uzaklık: 164 km. Adıyaman-Gaziantep arasındaki uzaklık: 150 km.

Adıyaman’da hava alanı var ve hava yolu ile şehre ulaşım mümkün.

TARİHİ

MÖ 3000-1000 yılları arasında bölge Hititler ve Mitanniler arasında el değiştirmiş ve Hitit devletinin yıkılmasıyla (MÖ 1200) karanlık bir döneme girilmiştir.

Ancak Hititlerden sonra bölgede Geç Hitit şehir devletlerinden biri olan Kummuh devleti hüküm sürmüş, ardından ise Asur etkisinin görüldüğü tahmin edilir. Sonra Persler ve ardından MÖ 334 yılında Makedonyalı Büyük İskender, ardından Selevkoslar, sonra Kral Mithradetes ve Kommagene krallığı gelir.

MÖ 69 yılında bölgeye hakim olan Kommagene krallığının başkenti Samsat’dır ve bunlar MS 72 yılına kadar bölgede egemen olmuşlardır. Bu tarihte bölge Romalıların eline geçmiş, Adıyaman, Roma İmparatorluğunun Syria Eyaletine 6’ncı Lejyon olarak bağlanmıştır.

643 yılında bölgeye İslam akınları başlar. 758-926 yılları arasında, burada Abbasi hakimiyeti görülür. 958 yılında bölgeyi Bizanslılar ele geçirir. 1114-1181 yılları arasında Selçuklular ve 1516 yılında Osmanlılar gelir.1954 yılına kadar kaza olarak Malatya iline bağlı Adıyaman, 1 Aralık 1954 tarihinde müstakil il olur.

Bunun yanında, yörede anlatılan bir efsane daha var. “bir zamanlar, burada bir putperest baba ve 7 oğlu yaşamakta imiş. Oğullar, bir gün putperest babalarına olan inancı kaybederler ve putperestlikten çıkarlar. Bunu öğrenen baba, 7 çocuğunu da öldürür.

Bu nedenle, Adıyaman yöresinin isminin “Yedi Yaman” olduğu ve cümlenin zamanla değişerek, günümüze “Adıyaman” olduğu söylenmektedir. Günümüzde, bu yedi gencin mezarı, şehrin güneyindedir.

Adıyaman

GENEL

Adıyaman il merkezi, Orta Fırat bölgesi içindedir.

Kuzeyde bulunan Çelikhan ve Gerger ilçelerinin bir kısmı Doğu Anadolu bölgesine, Batıda bulunan Gölbaşı ve Besni ilçelerinin bir kısmı ise Akdeniz bölgesine dahildir. Şehrin rakımı 669 metredir. Arazi yapısı engebeli olarak kuzeyden güneye doğru alçalır.

Türkiye’nin en önemli akarsularından olan Fırat nehri il topraklarından geçer. Fırat ile sınır oluşturan büyük bölümü dünyanın sayılı barajlarından Atatürk Barajı suları altında kalmıştır. Nüfusun büyük bölümü tarımla uğraşır. Ayrıca, kuyulardan petrol elde edilir.

Potansiyeli hak ettiği ölçüde gün yüzüne çıkarılamayan Adıyaman için “Saklı kent” deyimi kullanılır. Çünkü, tarihin derinliklerine iz bırakan şehir, insanlığa yön vermiş peygamberlerden Hz Üzeyir, Anadolu’da kabri kesin olarak bilinen Hz Safvan Bin Muattal ve birçok veli ve ermişin türbeleri de burada bulunuyor.

Mor Petrus ve Mor Paulus kiliseleri gibi mabetlerin de burada bulunması, kentin farklı inanç ve kültürlere gösterdiği saygıyı da ortaya koyuyor.

Verimli Hilal

Eski coğrafyacılara göre: Güneyde Arap Yarımadasından, Kuzeyde Toros sıradağlarına doğru uzanan Arap çöllerinin, sona erdiği yerde: Toros sıra dağlarının eteklerinde, verimli topraklar bulunur.

Arap çöllerini kuzeyden bir ay gibi saran bu topraklara, binlerce yıldır “Verimli Ay/Hilal” adı verilir. Ortadoğu ülkelerinin merkezinde bulunan Verimli Ay topraklarında: Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarından gelen ana kara yolları birbirini keser. Tarih boyunca, verimli ay bölgesi ana ticaret yollarının kavşak noktalarında, büyük ticaret ve sanayi şehirleri doğmuş, büyümüş, yıkılmış ve yerlerine yenileri kurulmuştur.

Verimli Ay bölgesinin bir parçası sayılan Orta Fırat Bölümünün illerinden olan Adıyaman şehri, Cerimli Ay bölgesinin en üst sınırını oluşturur.

Adıyaman Üniversitesi

ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ

1 Mart 2006 tarihinde kurulmuştur. Üniversitenin 4 tane yerleşkesi vardır, bunlar: Merkez, Besni, Gölbaşı ve Kahta yerleşkeleridir.

Merkez yerleşkesinde; Rektörlük, Eğitim Fakültesi, Fen Edebiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi bulunmaktadır.

NE YENİR

Kayısı hoşafı, Kuruluk dolması, Kavurmalı mıkla, yarpuz salatası yenir. Yarpuz salatası, yörede yarpız diye bilinen kokulu bir bitkiden yapılır. Adıyaman yemek kültüründe önemli bir yer tutan bu bitki: birçok yemek çeşidinin ana maddesidir. Köfte, pilav gibi kuru yemeklerin yanında, yeşillik olarak servis edilir.

Bir diğer seçenek “Meyir çorbası”: su ile yoğurt birleşir, nohut, pilavlık bulgur, yeşilbiber, patlıcan ve tereyağı eklenerek yapılır. Adıyaman Tavası: koyun eti kuşbaşı şeklinde hazırlanır, kuyruk yağı ile harmanlanır ve patlıcan, domates, biber, sarımsak eklenerek kiremitte pişirilir.

NE SATIN ALINIR

Buralara yolunuz düşerse: yörede dokunan halı, kilim, heybe ve Nemrut heykelleri satın alabilirsiniz.

Adıyaman

GEZİLECEK YERLER

Adıyaman Müzesi

ADIYAMAN MÜZESİ

İl merkezinde Atatürk Bulvarı üzerindeki müze 1982 yılında buradaki yeni binasında hizmet vermeye başlamıştır. Ancak ilk olarak 1978 yılında çıkarılan eserlerin depolanmasıyla faaliyete başlamıştır. Günümüzdeki bina, bahçe içinde, bodrum ve üzerinde tek katlıdır.

Müzede Nemrut dağını doğu ve batı yakasındaki heykelleri dahil, Tümülüsü ile birlikte yapılmış küçük bir de maketi bulunuyor.

Günümüzde müzede yaklaşık 25 bin eser vardır ve bunların 2 bin tanesi sergileniyor.

Adıyaman Müzesi

  

Arkeolojik eserler bölümünde, çeşitle medeniyetlere ait eserler sergileniyor. Gritille höyük, Hayaz höyük, Şehremuz, Levzin höyük, Ancoz, Horiskale ve Samsat höyük ile birlikte, özellikle Fırat nehri civarında yapılan kazılar neticesinde ortaya çıkan buluntuların birçoğu burada sergileniyor.

Müzede özellikle: Paleolitik döneme ait el baltaları, avlanmak için kullanılan kesici ve delici aletlerin yanı sıra, kalkolitik döneme ait pişmiş toprak kaplar, tunç çağına ait süs eşyaları, Roma ve İslam dönemlerine ait seramik kaplar sergilenen eserler arasındadır.

Adıyaman Müzesi

Etnografya salonunda ise, yörede derlenen halı, kilim ve cicim gibi el dokumaları, kadın ve erkek giysileri, gümüş takılar ve bakır eşyalar teşhir ediliyor.

Müzenin en değerli eseri: 1970 yılında Kahta ilçesine bağlı Çıralık köyü Kilise Mezrasında bulunan kült heykelinin Şanlıurfa Göbekli Tepedeki heykellere benzerliği dikkat çekmektedir.

Adıyaman Hısn-ı Mansur Kalesi

ADIYAMAN (HISN-I MANSUR) KALESİ

İl merkezinde bulunan bu kale, yaklaşık 25 metre yükseklikte, yığma bir höyük üzerine kurulmuştur.

Adıyaman şehrinin “Hısn-ı Mansur” olarak anılmasının sebebi bu kaledir.

Efsaneye göre: Adıyaman kalesinin ortasında, mil üzerinde dönen bir köşk bulunuyor. Köşkte savaşı seyreden Arap komutanın kızı, kaleyi kuşatan Türk kumandanına aşık oluyor. Türk kumandanına haber gönderen Arap kızı, kendisini almayı kabul ettiği takdirde, kale anahtarını vereceğini söylüyor.

Bir gece gizlice Türklerin tarafına kaçan Arap kızı, Türk komutanla görüşüyor. Elbiselerini çıkardığında kuru bir yaprağın vücudunu tahriş ettiği görülüyor. Bu duruma sinirlenen Türk komutan “Baban seni kuru bir yapraktan dahi sakınır yetiştirdiği halde, kendisine ihanet ettin. Kim bilir bana ne türlü ihanetler yaparsın” diyerek kızı öldürüyor. Kale ve şehri yaptığı hücumlarla ele geçiriyor.

Komutanın Emevi komutanlarından Mansur Bin Cavene olduğu, o dönemde şehir merkezindeki kaleye “Mansur’un kalesi” anlamına gelen Hısn-ı Mansur adı verilmiştir.

Adıyaman Hısn-ı Mansur Kalesi

Evet, kale 7’nci yüzyıl ortalarında Bizans saldırılarına karşı koymak amacıyla Emevi komutanı Mansur İbn-i Cavana tarafından yaptırılmıştır.

Şehrin kaleden isim bulduğu ve 1926 yılına kadar Hısn-ı Mansur’un Adıyaman şehrinin resmi adı olarak kayıtlara geçtiği biliniyor.

Adıyaman ismi Cumhuriyetten sonra verilmiş olup menşei hakkında bir kayıt yoktur.

Evet, Adıyaman kalesi son restorasyon çalışmalarının ardından, sahip olduğu tesisler ile özellikle Adıyamanlıların yoğun ilgisini çekiyor, siz de şehri ziyaret ettiğinizde kaleye çıkıp çay kahve içebilirsiniz.

Adıyaman Kab (Hoca Ali) Camii

KAB (HOCA ALİ) CAMİİ

İl merkezinde Kab mahallesinde, 9 Eylül caddesi ve 1016 sokağın kesiştiği yerdedir. Güneye doğru meyilli bir arazi üzerinde yapılmıştır. “Kab” kelimesi Arapçadır ve “uzaklık, mesafe, küp” anlamına gelir. Bölgede: iki sokağı birbirine bağlayan, üzerin tonoz örtülü geçitler için “Kab, Kabaltı, Tetirbe, Kantarma, Sabat veya Abbara” gibi kelimeler kullanılır.

Kab, güneydoğu Anadolu’da aynı zamanda tonoz olarak bilinen örtü sistemine de verilen bir isimdir. Bunlar genellikle tonoz örtülü olduğu için, kabaltı dendiğinde tonoz altındaki geçit belirtilir. Caminin asıl ismi “Hoca Ali” iken, sonradan “Kab camisi” olarak değiştirilmiştir. Caminin “Kab” ismini almasının sebebi: cami ile hamam arasında bulunan “kabaltı” nedeniyledir.

Peki cami ne zaman yapılmıştır? Yayınlarda ve cami üzerindeki tabelada yapım yılı olarak 1768 yazılı olsa da, cami minaresi girişindeki 1673 tarihi belirten kitabede yazılı tarih, caminin daha önce inşa edildiği, ancak 17’nci yüzyılda yenilendiğini gösterir. Bu kitabe, üzeri sıva ile kapatıldığı için son onarım öncesinde bilinmez, taş üzerine hafif kabartılarak işlenmiş bu kitabe, kartuş içerisindedir.

Günümüzde tam olarak temizlenemediği için bazı kısımları okunamaz. Minaredeki kitabeden başka camide 3 kitabe daha vardır. Yazlık mekanın mihrabında bulunan kitabede 1833 yılı belirtilir. Sülüs hatlı bu kitabe 2 satırdır. Üst satır, tahribat nedeniyle okunamaz. Caminin beden duvarında bulunan kitabede ise 1923 yazılıdır. Tarihlerin birbirinden farklı olmasının sebebi, caminin geçirdiği onarım ve yenileme faaliyetleri tarihleridir.

Ancak, caminin ilk hali ve banisi hakkında hiçbir bilgi yoktur. 1673 yılında yenilemeyi yaptıranın ismi de, kitabede okunamamıştır. Ancak 1699 tarihli belgede, caminin ismi Hoca Ali olarak geçtiğinden dolayı, caminin kurucusu veya onarımı yapan kişinin Hoca Ali olduğu düşünülüyor. Caminin yazlık mekanı, kitabesine göre 1833 yılında Muhammed Ağa oğlu Yusuf Ağa tarafından yaptırılmıştır.

Son olarak, günümüzde görülen kubbeli cami, 1923 yılında inşa edilmiştir. Bu tarihten önce, muhtemelen caminin harap olmasının sebebi: 1893 yılında Malatya merkezli ve 9 şiddetindeki depremdir. 1934 yılında caminin minaresine yıldırım düşmüş, yıkılmış ve sonrasında onarılmıştır.

Mimari özellikleri

Bir bütün halinde, yan yana sıralı bir şekilde yapılar: cami, yazlık mekan ve kabaltı yapıları şeklindedir. Hayli meyilli bir arazi üzerine kurulmuş caminin planı tek kubbelidir. Bu plan tipi Osmanlı mimarisinde sık uygulanmıştır. Kubbe mekanın tamamını örtmektedir.

Ancak günümüzdeki caminin en dikkat çeken yeri, ahşaptan yapılmış olan kubbesidir. Ahşap kubbe geleneği, Türklerde Orta Asya’ya kadar uzanır. Anadolu’daki camilerin kubbelerinde genellikle hafif olması nedeniyle, tuğla tercih edilmez.

Nadir de olsa Anadolu’da birkaç cami kubbesi latalar üzerine oturtulmuştur. Ahşap kubbenin üstü, bağdadi sıvalıdır. Caminin minberi ceviz ağacındandır.

Caminin avlusu yoktur.

Caminin batısında 18 x 9.70 metre ölçülerinde, yazlık mekan bulunur. Yazlık mekanın kuzeydoğu köşesinde mezar taşı görülür. Yazlık mekanın altında, camiye gelir getirmesi için yapılan sıralı üç dükkan bulunur. Dükkanlar sokağa bakar. Batıda bulunan kabaltı: ana caddeyi arkadaki sokağa bağlar. Kısmen işlevini sürdüren yapı, günümüzde umumi tuvalet olarak kullanılmaktadır.

Minare: yazlık mekanın kuzeybatı kenarındadır. Minare, caminin 1673 yılında yenilendiği dönemden kalmadır. Girişin üzerinde kitabe vardır. Silindirik sade gövde iki parçadır. İki parça olmasının sebebi, 1934 yılında minareye düşen yıldırımdan sonra külah kısmının eklenmiş olması nedeniyle iki parçadır.

Caminin minaresinde görülen lacivert çini, Güneydoğu Anadolu minarelerinde görülen bir uygulamadır. Minarelerin şerefe altlarında yer alan tabak biçimindeki çinilere, yörede “baçini” denir. Çiniler, yüzeye oyuk açılıp çini ile mıhlanarak tutturulur.

Kab camisinin minaresinde lacivert baçiniler kullanılmış, Adıyaman çarşı camisinin minaresinde yeşil renkli baçiniler kullanılmıştır.

PAŞA HAMAMI

Kap camisinin bitişiğindedir. Cami ile birlikte yapıldığı tahmin edilmektedir. Ancak hamamın yapı olarak daha eski özellikleri görülür. Hamamın soğukluk kısmı trompalar oturan bir kubbe ile örtülüdür. Soğukluğun batısında yer alan soyunmalık kısmının üzeri çapraz ve beşik tonozla örtülüdür.

Buradan sıcaklığa geçilir. Sıcaklığın orta kısmı, kubbeli ve dört eyvanlı olup ayrıca halvet hücreleri yer almaktadır. Külhan kısmı güneydedir. Düzgün kesme taştan yapılmış kemerli giriş kapısının iki yanında aslan figürü ve ortada rozetler vardır.

Adıyaman Ulu Cami

 

ULU CAMİ

Adıyaman çarşısı içinde bulunan bu cami, ilin en büyük camisidir. Bazı belgelerde caminin ismi “Alaüddevle Camisi” veya “Hısn-ı Mansur Camisi” olarak geçer.

Kim tarafından ve ne zaman yapıldığı net olarak bilinmiyor. Ancak, 1506-1615 yılları arasında, Dulkadirli Beyi Durak Bey tarafından yaptırıldığı tahmin ediliyor. Bazı kaynaklar ise, caminin Dulkadirli Hükümdarı Alaüddevle Bozkurt Bey tarafından (1479-1515) yaptırıldığını ifade ederler.

Camide 1832-1902 yılları arasında yazılmış 8 kitabe bulunur. Yani, bu tarihlerden öncesine ait kitabe yoktur ve caminin ilk olarak kim tarafından yaptırıldığına dair bilgi yoktur. Bu durumda, eski Osmanlı arşiv belgelerine bakmak uygundur. Bu eski Osmanlı belgelerinde ise, camiden söz edilirken “Alaüddevle ve onun zevcesi Şems Hatun” isimleri geçer.

Bu belgeler esas alınırsa caminin “Alaüddevle Bozkurd Bey” tarafından inşa ettirildiği söylenebilir. Zaten hükümdarlar dışında, o dönemlerde veliahtlar tarafından mimari eser yaptırmak pek sık rastlanan bir uygulama değildir. Sonuç olarak, caminin Alaüddevle’nin ölümüne kadar yani 1515 yılına kadar bitirilmiş olduğu düşünülmektedir.

Cami girişi üzerindeki 1 Nolu kitabeye göre: 1832 yılında onarım görmüştür. 2 ve 3 Nolu kitabeye göre ise, 1860 yılında harap olan minaresi Hacı Molla tarafından 1862 yılında yeniden yapılmıştır. 1890-1891 yıllarında şiddetli bir deprem olur ve bu depremde cami ve minaresi tamamen yıkılır.

Caminin tamiri için, halktan yeteri kadar para toplanamamıştır. 4 Nolu kitabeye göre, bu tamiratı Kolağası Mustafa Ağa üstlenmiş ve 1895 yılında caminin onarımı yapılmıştır.

Evet, orijinal caminin, 1832 yılındaki mi yoksa 1895 yılındaki onarım sonucunda mı tamamen ortadan kaldırıldığı bilinmiyor. Yaygın görüş, 1832 yılındaki onarımda eski cami tamamen yıkılmış, yerine yeni cami yapılmıştır.

8 Nolu kitabeye göre, 1900-1902 yılları arasında Hacı Mustafa Ağa tarafından, caminin son cemaat yerinin inşa edildiği anlaşılır.

1986 yılındaki iki deprem sonucunda, caminin minaresinin külahı tahrip olur. 1987 yılında Vakıflar Müdürlüğü tarafından minarenin bozulan kısmı aslına uygun olarak onarılır. Caminin eskiyen taşları yenileriyle değiştirilir. Üst örtüsü kurşunla değiştirilir.

Caminin minaresi, harimin kuzeydoğu köşesindedir. Kare kaideli, sekizgen ve silindirik gövdeli, tek şerefeli ve konik külahlıdır. Yüksekliği 30.60 metredir. Kaidenin doğu cephesinde, lentolu bir girişi vardır. Nişin içinde iki kitabe vardır. Kitabelerin arasında, rölyef sekiz kollu yıldız dikkat çeker.

Evet, günümüzde görülen cami: Türk-İslam sanatında, Karahanlılardan beri görülen merkezi kubbeli plan tipindedir. Tuğladan yapılmış olan camide, merkezi kubbenin yanındaki alanlar, Adıyaman Kab Camiinde olduğu gibi tonozlarla örtülmüştür.

Adıyaman Çarşı Camii

ÇARŞI CAMİİ

İl merkezinde Oturakçı Pazarı içindedir.

Cami, Hacı Abdulgani tarafından 1550 yılında yaptırılmıştır. Cami 1640 yılında Hacı Mehmet B. Seyfeddin Rızaullah tarafından onarılmıştır. Eskiden düz ahşap örtülü iken, mevcut yapı dört payenin taşıdığı ahşap merkezli kubbe ile onun çevresinde düz ahşap tavanla kapatılmıştır.

Dikdörtgen planlı caminin payandalarla desteklenen duvarları kesme taştan yapılmıştır. Caminin en büyük özelliği minaresinin olmamasıdır.

Adıyaman Eskisaray Camii

ESKİSARAY CAMİİ

İl merkezinde bulunan cami, şehrin önemli kalıntılarından biridir.

1638 yılında İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Saray ismi verilen camiye, daha sonra bulunduğu mahallenin ismi verilmiştir.

Mevcut yapıda sadece doğu cephenin bir kısmı ve güney cephe ilk yapıya ait olup diğer bölümler yapılan onarımlarla değiştirilmiştir. Orijinal camiden kalan mihrap, oldukça gösterişli olup mukarnaslarla sonlanmaktadır.

Cami birçok defa onarım görmüş olup son onarımda camii kuzeye doğru genişletilmiştir.

Evet bu cami, şehrin en dikkat çekici ibadet yerlerindendir. Özellikle mihrabı görülmeye değerdir. Cami 1977 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

Ayrıca caminin avlusunda, yaklaşık 200 yıllık olduğu bilinen bir çınar ağacı var, ağaç 2017 yılında “anıt ağaç” olarak tescillenerek koruma altına alındı.

Adıyaman

 

ST PETROS VE ST PAUL (MOR PETRUS MOR PAULUS) KİLİSESİ

İl merkezinde Mara mahallesindedir.

Kilisenin MS 4 veya 5’nci yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Giriş kapısı üzerinde ve içeride bulunan Süryanice kitabelere göre, 1888 ve 1905 yıllarında onarım görmüştür. Kilise: doğu-batı yönünde uzanır, üç nefli bazilika tipindedir. Apsis içinde bulunan ahşap sunak, 1890 yılında, Urfalı Süryani ustalar tarafından yapılmıştır.

Batıda bulunan narteksin üst katı, içeriye açılır. Bina, 2010 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından aslına uygun olarak restore edilmiştir ve günümüzde Süryani cemaati tarafından aktif olarak kullanılmaktadır.

Adıyaman Oturakçı Pazarı

OTURAKÇI PAZARI

İl merkezinde Adıyaman kalesine yakın bir yerdedir. Burası özellikle şehri ziyaret edenler tarafından yoğun olarak tercih edilir. Çünkü, burada el işi nemrut heykelleri, halı, kilim, heybe, cicim, çanta gibi birçok yöresel eşyalar satılır. Renkli tezgahlarla bezenmiş sokaklarda yürürken, mistik havanın büyüsü sayesinde, zamanda yolculuk yapmış gibi hissedeceksiniz.

Çevre kahvesi

Oturakçı pazarı içindedir. Düzgün kesme taşla yapılan yapının üst örtüsü, yivli tonoz biçimindedir. Duvarda kemerli nişler bulunur. Günümüzde çayevi olarak kullanılmaktadır. Oturakçı pazarında gezerken görebilirsiniz.

Tuz hanı

Oturakça pazarı içindedir. Han 19’ncu yüzyılda yapılmıştır.  Ortada büyük bir avlu çevresine dizilmiş mekanlardan oluşmaktadır. Düzgün kesme taş ve sivri kemerlerden oluşan revakların arkasında atların barındığı ahırlar ve misafirlerin konakladığı odalar ve depolar bulunmaktadır.

Bazı kısımlar ise 2 katlıdır. Tuzhanı’na batı yönünde bulunan bir kabaltıdan girilir. Tuzhanı etrafında tonozlu dükkanlar bulunur. Batıda yer alan dükkanların üzerinde ise Adıyaman’ın en eski oteli bulunur. Otel 2 katlıdır, kısmen yıkık olan hanın restorasyon projeleri hazırlanmıştır.

GAZHANE ÇEŞMESİ

Musalla mahallesinde köy garajı içindedir.

Çeşme düzgün kesme taş malzeme ve moloz taş kullanılarak yapılmıştır. Kuzey-güney doğrultusunda yapılmış olan çeşme, dikdörtgen plana sahiptir. Çeşmenin girişi, doğu yönde olup yuvarlak kemerli iki eyvan şeklindeki bölümden sağlanmaktadır.

Üst örtüsü içten beşik tonoz ve çapraz tonoz karışımlıdır. Yapı üzerinde iki tane kitabe bulunur. Kitabelerden birinde, 1168 yılında Ahmet Ağa tarafından yapıldığı yazılıdır. Çeşmeye, güney yönde yer alan bir taş merdivenle çıkılır. Çeşme yakın zamanda restore edilmiştir.

Adıyaman

ADIYAMAN İLİ YAKIN ÇEVRESİNDE GEZİLECEK YERLER

İNDERE (ZEY) KÖYÜ CAMİİ

İl merkezine bağlı İndere (Zey) köyündedir.

Şeyh Abdurrahman Erzincani adına yaptırılan cami, düzgün kesme taş kullanılarak yapılmıştır. Bu camide, en ilginç olan husus, caminin güney cephesinin altında bir su kaynağı bulunmasıdır. Burada büyük kemerli bir dehlizle suyun kaynağına kadar ulaşılır. Suyun iki kenarında, sekiler mevcut olup yaz günlerinde halk burada oturarak serinler.

Yatay dikdörtgen şekilli aminin iç mekanında 4 tanesi serbest, 2 tanesi duvara bitişik, silindir şekille, altışar sütunun taşıdığı beşer sivri kemerli, iki dizi ile üç paralel nefli bir düzenleme oluşturulmuştur.

Eskiden düz toprak damla örtülü olan cami, günümüzde dıştan kiremitli meyilli çatı, içten düz ahşap tavanla kapatılmıştır. Caminin minaresi, yapıdan yaklaşık 7 metre uzaklıkta, avlunun kuzeybatı köşesindedir. Minare silindirik gövdeli olup tek şerefelidir. Minare 1948 yılında ilave edilmiş ve ayrıca cami tamir görmüştür.

Adıyaman Mahmud-ı Ensari Türbesi

MAHMUD-I ENSARİ TÜRBESİ

Türbe İl merkezinin 5 km doğusunda Elifli (İpek) köyünün yanında bulunan yüksek ve sivri Ali dağının yüksek bir tepesindedir.

Mahmud Ensari, Medineli ve sahabeden olduğu söylenir. Hz Ömer tarafından, iaşe amiri olarak İslamiyeti yaymak amacıyla Anadolu’ya gelmiş ve burada Piryün ve Simsat kralları ile yaptığı savaşta şehit düştüğü rivayet edilir. Mezarının bulunduğu yerde başka şehitler bulunduğu da söyleniyor.

Mahmud Ensari, Abuzer Gaffiri ile birlikte bu şehitlere komutanlık etmiştir. Kitabesi 1126 yılını gösterir. Sultan 4’ncü Murat’ın emri ile Bağdat seferi dönüşünde, Sahabeden Mahmud-İ Ensari adına yaptırılmıştır.

1966 yılında restore edilmiştir. Miroğlu, Karacaviran ve Karaca Ali köylerinin arazileri bu türbenin vakfı imiş. Türbenin bulunduğu yer, şehir merkezinden bakıldığında uzaktan görülüyor.

Adıyaman Pirin Ören Yeri-Perre Antik Kenti

PİRİN ÖREN YERİ-PERRE ANTİK KENTİ

İl merkezine 5 km uzaklıkta, Örenli (Pirin) mahallesindedir. Yani il merkezine oldukça yakındır, zaten il merkezinden buraya dolmuşlar gidiyor.

Perre şehri, Kommagene ülkesinin 5 büyük şehrinden biridir. Eski kaynaklarda “Me’arath Gazze Pörön” ve Mezopotamya’da ise “Pirin” ve “Perin” olarak tanınır. Başkent Samosata (Samsat) ile Melitene (Malatya) arasında yer alan bir uğrak yeridir ve bu yüzden jeopolitik anlamda önemli bir konumdadır.

Perre şehrinin Nekropol alanı, 2001-2009 yılları arasında ortaya çıkarılmış olup Pirin mağaraları olarak isimlendiriliyor.

Şehir, Bizans döneminde de önemini korumuştur.

Adıyaman Pirin Ören Yeri-Perre Antik Kenti

Şehir Hierapolis yani Kutsal Şehir olarak tanınır ve MS 325 yılında, Niceaia (İznik)’da toplanan İncil Konsiline Piskopos İoannes Perdos yönetimindeki Persidas eyaletinin bir şehri olarak katılınmıştır.

Nikea ve Kalkedon konsillerine de katılmıştır. MS 451 yılında, Kalkedon konsillerinde Piskopos Anestesyos, yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle yerine Sabastianos getirilmiştir.

MS 433 yılında Samosata’lı Andreas’ın Alexander’e yazdığı mektupda: Perre’de bulunan bazı önemli piskoposlardan bahsedilmesi, kentin dinsel açıdan da önemli bir yer yani Hierapolis olduğunu gösterir.

Günümüzde “Pirin” olarak bilinen bu antik kentten geriye; Helenistik dönem ile birlikte erken Roma dönemine ait bazı kalıntılar kalmıştır.

Antik kentte, sur duvarları, bir çeşme ve 200’e yakın kaya mezarının bulunduğu nekropol görülür. Bu mezarların ortak özelliği, kayalara oyularak yapılmış olmalarıdır. Ölümden sonra hayata olan inançlarından dolayı, ölülerini eşyaları ile birlikte gömen Perreliler, mezarları sosyal statülerine göre dizayn etmişlerdir. Yapılan kazılarda ortaya çıkarılan kaya mezarlar, aile mezarlığını çağrıştırmaktadır.

Ölülerin mezarlıklarda gömülme şekline bakıldığında, herhangi bir yön tayini olmadığı görülür. Mezarların doğu-batı ve kuzey-güney yönlü olarak yapıldığı görülür. Kayalara oyulan mezarların bir kısmının üst örtüleri dışındaki diğer bölümleri oldukça sağlam durumdadır.

Şehirde: Helenistik dönem ile birlikte erken Roma dönemine ait birçok tarihi eser bulunur. Ancak Bizans döneminden sonra, şehir önemini yitirir ve bir daha eski parlak günlerine ulaşamaz.

Ancak yaklaşık 1500 dönüm arazi üzerine kurulmuş mezar alanında mevcut mezarların sadece çok az bir kısmı yeryüzüne çıkarılmış, büyük kısmı ise hala toprak altındadır. Şehrin günümüzde yüzde 90 bölümü toprak altındadır. Bugün nekropolde 208 adet kaya mezar açıktadır.

Son dönemde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan 150 metre karelik mozaik te üzerine yapılan koruma eviyle birlikte muhafaza ediliyor ve ziyaretçilere sergileniyor. Ayrıca yine kazılarda bir kıza ait bronz, cam bilezik, kandil ve mezar buluntuları ortaya çıkarılmıştır. Kazılar nekropol yani ölülerin gömüldüğü alanda yürütülmektedir. Çünkü halk, bugünkü köyün bulunduğu alanda yaşamaya devam ediyor.

2013 yılında yapılan düzenlemelerle ziyaretçilerin burayı rahatça gezebilmesi için çeşitli düzenlemeler yapılmış, bilet gişesi, kafeterya ve terası, tuvaletler, bekçi ve güvenlik ile sinevizyon odaları yapılmıştır.

Adıyaman Pirin Ören Yeri-Perre Antik Kenti Roma Çeşmesi

Roma çeşmesi

Çeşme düzgün kesme taş kullanılarak ancak harç kullanılmadan yapılmış olup kemerli yapıya sahiptir. Kesme taşlar, birbirine geçirilerek yapılmıştır. Taşları, Cendere köprüsünde kullanılan taşlarla aynıdır.

Antik dönemde asker, kervan ve yolcuların geçiş güzergahında yer alan çeşmenin suyunun lezzeti, antik kaynaklarda geçer. İç kısımda geniş bir su deposu bulunur. Çeşme günümüzde hala kullanılmaktadır.

Adıyaman Pirin Ören Yeri-Perre Antik Kenti Kaya Mezarları

  

Kaya mezarları

İl merkezinin girişinde bulunan Nekropol yani mezarlık alanı oldukça büyüktür. Buranın Perre antik kentinin Nekropol alanı olduğu bilinmektedir. Bölgedeki diğer nekropol alanlarından farklıdır.

Burada: ana kaya oyularak oda şeklinde yapılan mekanlar bulunur. Ayrıca yine kayalar oyularak yapılan ve ölülerin içine konulduğu lahitler vardır. Bu lahit mezarlar, aile bireylerinin sayısına göre yapılmıştır.

Adıyaman Pirin Ören Yeri-Perre Antik Kenti Kaya Mezarları

     

Nekropol alanı, Kommagene krallığının kutsal alanı olan Nemrut dağı Hierothesion’unu görür. Diğer Kommagene şehirlerinde yaşayıp ölen önemli kişiler, bu Nekropol alanına gömülmüşlerdir.

Çünkü mezarların basit veya gösterişli olması, buraya gömülen kişilerin sosyal statülerini göstermektedir. Önceleri aşırı şekilde tahrip edilen Nekropol alanı, Adıyaman Müzesi tarafından 2001-2009 yılları arasında yapılan düzenleme sonucunda gezilip görülebilir hale gelmiştir.

Perre antik kentinde, Kasım 2020 tarihinde yapılan kazılarda, kemikleri çürümemiş bir iskelet bulunan mezar ortaya çıkarılmıştır. Basına da yansıyan görüntülere göre, iskelet yaklaşık 15 metre derinlikte normal bir mezarda bulunmuştur. Kemiklerin 15 bin yıllık olduğu ve bozulmadan günümüze kadar ulaşmasının arkeoloji açısından son derece önemli olduğu bildirilmiştir.

Çünkü, aynı döneme ait, lahitlerin içindeki kemikler toz olmuştur. Kemiklerin bozulmadan günümüze ulaşmasının başlıca sebebinin, mezarın normal mezar olması, oldukça derine gömülmesi ve toprağın yapısından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Adıyaman Palanlı/Keçiler Mağarası

  

PALANLI/KEÇİLER MAĞARASI

İl merkezinin 10 km kuzeyinde Adıyaman-Çelikhan kara yolunun 10’ncu kilometresinde, yolun sol tarafından bulunan mağara, MÖ 4000’li yıllardan kalmadır.

Buraya “Keçiler Mağarası” da denilmektedir. Mağara yol üstünde bulunan Perre antik kentine, 3 km uzaklıktadır. Mağaradaki resimler ilk olarak 1968 yılında yöreye Pirun kaya sığınaklarındaki resimleri görmek için giden Anati tarafından tespit edilmiştir. Daha sonra, mağaradaki resimler 1970 yılında araştırılmıştır. Anati, Keçiler mağarasında kazıma tekniğiyle yapılmış en az 45 figür bulunduğunu belirtmektedir.

Bu resimler, mağaranın iç kısmında, doğu duvarında bulunur. Tüm resimleri inceleyen Anati, bu resimlerin dört yapım safhasında çizildiklerini iddia eder. Birinci ve en eski safhada, resimler derin oyuklar çizilerek çizilmiştir. Bunlar çok güzel betimlenmiş, bazıları 60-80 cm yüksekliğinde olan keçi resimleridir. Ayrıca iki şematik insan figürü vardır.

Anati bu evreyi üst Paleolitik çağ’a tarihler. Yine Anati, birinci safhada çizilen resimlerin, İtalya Romanelli, Levanzo ve Addaura mağaralarındaki resimlerle, Ürdün Negev çölü ve Kilwa kaya resimleriyle benzerlik gösterdiğini ileri sürer. İkinci ve üçüncü safhalarda yapılan resimlerin Kumbucağı kaya sığınağı resimlerine benzer ve Neolitik çağ’a konumlandırır.

Dördüncü safhada, çok ince çizgilerle yapılmış ve daha alttaki resimlerin üzerine çizilerek oluşturulmuş resimler bulunur.

Mağaranın önünde veya içinde herhangi bir alet veya artığı bulunmamıştır.

Palanlı mağarası, insanların henüz avcılık ve toplayıcılık yaparak yaşamlarını sürdürdükleri dönem olan Paleolitik dönem (MÖ 4000) insanları tarafından kullanılmıştır. O dönemlerde yazı olmadığından insanlar mağaraların duvarlarına şekiller yaparak haberleşiyorlardı.

Özellikle avlanmalarda, bir keçi yakaladım, üç keçi yakaladım gibi mesajları, kendilerinden sonra gelecek olan insanlara vermek amacıyla duvarlara çiziyorlardı. Burada özellikle üç tane yaban keçisi figürü bulunduğu görülüyor.

Mağaranın isli duvarları üzerine, kazıma tekniğiyle yalın kontur çizgilerle yapılmış dağ keçisi figürleri, insanlık tarihinin günümüze ulaşmış az sayıdaki somut örneklerindendir. Bu nedenle mağara her iki girişine de demir korkuluk takılarak koruma altına alınmıştır. Yani gidip gezmeniz, görmeniz mümkün değildir.

Adıyaman Taşgedik-Haydaran Kaya Anıtı

  

TAŞGEDİK-HAYDARAN KAYA ANITI

İl merkezinin 17 km kuzeyinde, Taşgedik köyündedir.

Burada, dağlık bir alan içinde, Kommagene krallığı dönemine ait antik yürüyüş yolu ve kutsal alan bulunuyor. Coğrafi olarak kayaların arasında uzanan yol kısmen düzeltilerek bir yürüme güzergahı yapılmıştır. Kesilmemiş ağaçlar ve basitçe çevresi çevrilen alanların, Kommagene döneminden başlayarak günümüze kadar kullanıldığını göstermektedir.

Köy yerleşiminin yaklaşık 1 km güneyinde yer alan dağlık bir alan içinde, bir kaya üzerinde yer alır. Kaya kabartması Kommagene Krallığı dönemine ait olup dikdörtgen bir çerçeve içinde yapılmıştır. Karşılıklı olarak ayakta duran iki figür şeklinde tasvir edilmiştir. Güneş Tanrısı Helios ve Kommagene Kralı Mithridates Kallinikos tokalaşır vaziyettedir.

Adıyaman Malpınar Kaya Anıtı

  

MALPINAR KAYA ANITI

İl merkezine bağlı 35 km uzaklıkta bulunan Durak köyü Malpınar mezrasının kuzeybatısındadır. Göksu ırmağının kıyısındadır.

Göksu çayı kıyısında Malpınar su kaynağını 150 metre kadar kuzeyinde kaya üzerinde; çukurlaştırılmış bir yüzeye, Luvi hiyeroglifi ile yazılmış, 9 satırdan oluşan rölyefli bir yazıt yani kitabedir. Geç Hitit (Kummuh) dönemine tarihlenir. Yazıt hiyeroglif kitabe olup, Geç Hitit dönemine aittir. Doğal kaya üzerine kazınarak yazılmıştır.

Dokuz satırdan oluşur. Yazıtın sağ kenarında bulunan ve nispeten aşınmış durumda, ayakta duran insan figürü: uzun saçı ve sakallı Asur etkisi göstermektedir. Sol tarafta, açılmış biri büyük, diğeri daha ufak olan iki oyuk, yazıtın bazı satırlarına zarar vermiştir.

Yazıtın yazarı, Sarita ve Sukita şehirlerinin “Nehir-Efendisi” Alayaza’dır. Ayrıca Alayaza, Hattuşili’yi kendi efendisi ve kral olarak takdim eder. Yazıtın sağında ayakta durur biçimde, uzun giysili bir figür yer alır. Ancak bu bölgeye yapılan bir baraj nedeniyle, 2010 yılında su altında kalan yazıt, 1.8 metre uzunluğunda ve 85 cm yüksekliğindedir.

Adıyaman Yeni Kale

ADIYAMAN YENİ KALE

İl merkezine 60 km uzaklıkta Kocahisar köyü yakınlarındadır, ulaşım kolaydır.  Cendere köprüsünden Arsameia kalıntılarına giderken yolun sol yanında kalır. Buraya Eski Kahta Kalesi de deniliyor.

Öncelikle şunu belirtmekte yarar var buraya neden “Yeni” kale kelimesi kullanılır. Çünkü, 13’ncü yüzyılda yapılan bu kaleyi, MÖ 3’ncü yüzyıla kadar geçmişi uzanan Arsameia kalıntıları olan Eski kaleden ayırmak istenilmiştir.

Kommagene krallığı zamanında inşa edilmiştir. Tek bir kaya parçası üzerine kurulmuş olma özelliği ile dünyada adından söz ettiriyor. Yükseklik yaklaşık 350 metredir. 3 katlı olduğu tahmin edilen kalenin 100-150 yıl önce yandığı ve tahrip edildiği bilinmektedir.

Bir zamanlar, kalenin bulunduğu sarp tepede, Kommagene krallığının yöneticilerinin sarayı vardı. Ancak bu saraydan herhangi bir iz bulunamadı, sarayın varlığı sadece Arsameia kazılarında bulunan bir yazıtta geçmektedir. Saray olmasa da, Arsameia akropolünden açık açık görülen bu kasvetli kale inşa edildi. Kalenin üzerinde doğu burcunda, sarayın girişinde çok sayıda kitabe bulunuyor.

Adıyaman Yeni Kale

  

Kale bugünkü şeklini 13’ncü yüzyılda Memlükler zamanında aldı. Kalenin inşaatı üç Memlük Sultanı hükümdarlığı sırasında yenilendi ve bu duruma ait kalede yazıtlar vardır.

Kalenin giriş kapısında Memluk Sultanı Kalaun’un mescitte yazıtı bulunuyor. Aynı zamanda Melik Eşref Selahattin Halil ile sarayın giriş kısmında Melik Nasır’ın isimleri yer alıyor.

Kalenin içinde birçok kalıntı vardır.

Cami, çarşı, zindan, güvercinlik ve su yolları ile kalenin mimari bazı parçaları günümüze gelmiştir.

Kalenin tepesinde, kuşlar için 32 niş içeren “Güvercin kalesi” adlı bir oda vardır. Buraya yerleşen Memlükler, 1281 yılında Homs Muharebesi öncesinde düşmanın hareketlerini takip ederken bu iletişim aracını kullandılar.

Bu savaşta Sultan Sayf ad Din liderliğindeki Memlükler, Moğolları yendiler. Ancak bu savaş sırasında Ermeni Kilikya krallığı ve diğer Hıristiyan birlikleri Moğolları destekledi.

Kaleye su, günümüzde Kahta çayı olarak bilinen yakındaki bir dereden getiriliyor ve kuşatma durumunda bir sarnıçta saklanıyordu.

Kaleden Nymphois’e inen su yolu, bir tünelle Arsemia antik kentine kadar ulaşır. 80 metreyi bulan bu yolla halen suya ulaşmak mümkündür.

Adıyaman il tarihine ışık tutan Yeni kale, günümüze kadar sağlan bir şekilde gelmiştir. En son 2016 yılında restorasyon çalışmaları yapıldı, yıkılan duvarlar ve tavanlar temizlendi, daha önce içi toprakla dolu olan ve görülmeyen 3 yeni oda ortaya çıkarıldı ve bu odaların içleri temizlendi.

Adıyaman Gölbaşı

Adıyaman Gölbaşı

Bulunduğu konum itibarıyla, önemli yolların kavşağında bulunmaktadır ve bu yüzden, ulaşım bakımından herhangi bir sorununun bulunmaması, yörenin gelişimini olumlu yönde etkilemiştir. Evet Adıyaman ilinin en batısındaki ilçesi. Bu nedenle: Malatya gibi illeri, Gaziantep ve Kahramanmaraş gibi batıya bağlayan geçit durumundadır.

Adıyaman Gölbaşı

ULAŞIM

Gölbaşı, bağlı bulunduğu Adıyaman il merkezine 63 km. uzaklıktadır. İlçe: Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerin, Doğu Anadolu bölgesine bağlayan Gaziantep-Malatya karayolu ve Adana-Malatya demiryolu üzerinde bulunmaktadır.

Adıyaman Gölbaşı

TARİH

Gölbaşı ilçesinin en önemli tarihi yönü yol kavşağında bulunmasıdır. Bu yol Cumhuriyetin kuruluşundan sonra buradan geçen Devlet Demir yolları ve Doğu-Güneydoğu Akdeniz bağlantı yolu olan kara yolu ile pekişmiş ve özellik belirginleşmiştir. Çünkü ilk çağlarda Gölbaşı’ndan geçen transit yol “Bağdat yolu, Savaş yolu, Halep yolu, Murat yolu” gibi isimlerle anılmıştır.

Gölbaşı ilçesinin yerleşim yeri, önceleri boş bir arazi iken: 1934 yılında demir yolunun buradan geçmesi sonucunda, bir yerleşim merkezi haline gelmiştir. Çevreden buraya olan göçler, zamanla yoğunlaşmış ve 1954 yılında Besni ilçesine bağlı bir köy iken, 1958 yılında ilçe haline gelmiştir.

Hatta, öyle bir gelişim göstermiştir ki, Adıyaman ilinin en büyük ilçelerinden biri haline gelmiştir.
Ancak, yörede antik döneme ait kalıntılar yoğun değildir ve buna bağlı olarak antik dönemde burada iskan alanı bulunmadığı değerlendirilmektedir.
Yörenin tarihi geçmişindeki tek özelliği: önemli bir yol kavşağında bulunmasıdır. Şöyle ki, ilk çağlarda, buradan geçen transit yol: Bağdat yolu, Savaş yolu, Murat yolu, Halep yolu gibi isimlerle anılmıştır.
Gölbaşı, 1958 yılında Besni ilçesinden ayrılarak, Adıyaman iline bağlı ilçe haline gelmiştir. İlçe olarak ayrılmadan önce, Besni ilçesine bağlı “Karaçalık” köyü olarak bilinmektedir.

Adıyaman Gölbaşı

GENEL

Gölbaşı ilçe merkezi, önceleri boş bir arazi iken, 1934 yılında demir yolunun geçmesiyle bir yerleşim merkezi haline gelmeye başlamıştır. 1930 yılında Gölbaşı ovasından Fevzipaşa-Malatya bağlantılı demir yolu hattının geçmesi planlanmış ve ilk olarak “Gölbaşı İstasyonu” adıyla bir hizmet binası yapılmıştır. İşçe burası, Gölbaşı için yerleşmenin ilk nüvesi olmuştur.

Civar il ve ilçelerden göçler neticesinde 1954 yılında Besni ilçesine bağlı bir köy olmuş, 1958 yılında ise ilçe olmuştur. Hızlı gelişme seyri sonucu, bugün Adıyaman ilinin en büyük ilçelerinden biri haline gelmiştir. Deniz seviyesinden yükseklik 866 metredir. En yüksek dağ 2500 metre yükseklik ile Akdağ’dır. Gölbaşı’nın 7 km kuzeydoğusunda, Göksu çayı üzerinde (Kumluk köprüsü civarı) inşa edilecek Çataltepe Barajının tamamlanmasıyla Adıyaman ve Gaziantep’e içme suyu verilebileceği gibi Gölbaşı ovası ve çevresindeki arazinin sulanması imkan dahiline girecektir.

Adıyaman Gölbaşı Gölfest

GÖLFEST FESTİVALİ

Her yıl, Gölbaşı ilçesinde Tarım, Kültür, Sanat, Turizm, Eğitim, Spor ve Yardımlaşma festivali, kısa ismiyle Gölfest yapılıyor. Festivalde çeşitli yarışmalar, dans gösterileri düzenleniyor. Konser kısmı son yıllarda düzenlenmiyor.

Adıyaman Gölbaşı Meslek Yüksekokulu

ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ GÖLBAŞI MESLEK YÜKSEKOKULU

Yüksekokul, 2006 yılında yapılan değişiklik ile, Adıyaman Üniversitesine bağlanmıştır. Okulda “Bilgisayar Teknolojileri” başta olmak üzere birçok bölüm vardır.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Gölbaşı yöresine yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, önerim: içli köfte, çiğ köfte, keklik kömbesi, yahni, borani olabilir. Patlıcan, domates ve biberden yapılan dövmeç yemeği de, buraya has ve gerçek bir lezzettir. Son olarak: çiğdem mevsiminde toplanan çiğdemlerin meyve kısmından yapılan çiğdem sütlacını mutlaka denemelisiniz.

Adıyaman Gölbaşı

GEZİLECEK YERLER

GÖLLER BÖLGESİ

Yer yapısının kuzeydoğu ucunda Gölbaşı gölü yüzölçümü itibarı ile en büyük, güneybatı ucundaki İnekli gölü en küçük olanıdır. Bu ikisi arasında Azaplı gölü vardır. Gölbaşı gölünün fazla gelen suları bir gelegenle Azaplı gölüne, bu gölün fazla suları İnekli gölüne, İnekli gölünün ve dolayısıyla sözü edilen üç gölün fazla suları da yine bir gidegenle Aksu çayına boşaltılmaktadır.

Adıyaman Gölbaşı gölü

GÖLBAŞI GÖLÜ

İlçeye ismini veren bu göl, ilçe merkezindeki göllerin en büyüğüdür. Kuzeydoğu ve Güneybatı yönündeki çöküntü hendeğinin deniz seviyesinden yüksekliği 885 metredir. Gölbaşı gölü, büyük ölçüde akarsular tarafından beslenmektedir. Göle dökülen akarsuların rejimi ile göl seviyesi arasında bağlantı vardır. Gölü besleyen en önemli akarsular, göle güney ve kuzeydoğudan karışmaktadır. Bunlar bol yağışlı dönemlerde göle doğrudan ulaşabilmektedir.

Ancak çoğunun suyu, kendi oluşturdukları alüvyon dolgu içinden sızarak yeraltına iner ve yeraltındaki gölü beslemektedirler. Oluşum bakımından, kartik tektonik göller gurubundadır. Suyu tatlı fakat içilmeye uygun değildir. Gölün uzanışı, doğu-batı yönlü olup, güneyinde bir miktar ovalık alan, sonrasında ise platoluk alan görülür. Bazı yerlerde alüvyon saha bulunur.

Gölün yüzölçümü 3 km kareye yakındır. Gölün en derin yeri 22 metredir. Göl seviyesi ilkbaharda yükselmekte, sonbaharda ise alçalmaktadır. Batı istikametinde, kanal ile Azaplı gölüne bağlanır. Gölleri birbirine bağlayan bu kanal gelecekte su sporlarının yapılması için düşünülmektedir.

Bu özelliği nedeniyle: GAP Mesire Alanı olarak ilan edilmiştir. Gölbaşı gölünün çevresi motorlu araç trafiğine kapalı, yürüyüş ve spor amaçlı, faytonların süslediği bir kıyıya sahiptir. Gölbaşı gölünün bir özelliği daha var, birçok gölde nilüfer çiçeğinin tek rengi var iken, burada iki rengi mevcuttur.

Adıyaman Gölbaşı Azaplı gölü

AZAPLI GÖLÜ

Gölbaşı gölünün bir kanalla bağlandığı Azaplı gölü, 3 km kare büyüklüğündedir. Tektonik oluğun en çukur yerinde b ulunmaktadır. Deniz seviyesinden 850 metre yüksekliktedir. Diğer göllere oranla daha derindir. Su hacmi, Gölbaşı ve İnekli göllerinden daha fazladır. Bu özellik, Azaplı gölünün tektonik oluğun merkezi kısmında bulunması, çökmenin burada fazla olması, ayrıca göl dibine Eosen kalkerlerinin hakim olması ve böylece çözünmeye bağlı olarak gölün derinleştiği ortaya çıkmaktadır.

Kıyıları: girintili çıkıntılı değildir, sazlık ve kamışlıklarla kaplıdır. Suları tatlı fakat içmeye elverişli değildir. Oluşumu karstik bir yapıya sahiptir. Azaplı gölü 25 metre derinlik ile en derin göldür. Su hacmi diğer iki gölden daha fazladır. Diğer göllere göre dar alanlı olmasına rağmen, su hacminin fazla olmasının sebebi, daha derin olmasıdır. Sazan ve yayın balığı yetiştirmek için müsait olan gölde, yılda yaklaşık 20 ton sazan ve 25-30 ton yayın balığı üretilir.

Ayrıca göl sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gölün doğu kenarındaki Hüyük Tepe (895 metre) eski bir adadır. Burası, göl seviyesindeki değişmelere bağlı olarak zaman zaman yine ada özelliği gösterir ve üzerindeki yığıntıdan dolayı da Hüyük ismini alır.

İNEKLİ (YEŞİLOVA) GÖLÜ

Gölbaşı’nın en batısındaki göldür. Denizden yüksekliği 863 metredir. Yüz ölçümü olarak üç gölün en küçük olanıdır. Ancak beslenme havzası açısından en büyüğüdür, çünkü İnekli gölü, büyük ölçüde Gölbaşı ve Azaplı göllerinin su rejimi etkisi altındadır. Gölbaşı ve Azaplı göllerinin suları yüzeysel olarak kısmen de yer altından İnekli gölüne doğru bir akış gösterir.

Çevresi sazlık ve kamışlıktır. Suyu tatlı ama içilmez. İnekli gölü su seviyesi, kış ayları ile Mart ve Nisan aylarında yükselir. En düşük seviyesi ise, yaz aylarında ve Eylül ayındadır. Gölün azami derinliği 13.60 metredir. Bataklık alanını kurutulması için, gölün güneybatısındaki gideğeni yönünde, Gökyar boğazına doğru 1986 yılında bir tahliye kanalı açılmıştır.

Böylece gölün fazla gelen suları, bu kanal vasıtasıyla boşaltılmış ve kıyı gerisinde Gölbaşı ve Azaplı gölü çevresini de içine alacak şekilde, nispeten geniş bir alanda zirai faaliyet yapılabilir hale gelmiştir. Gölbaşı, Azaplı ve İnekli gölleri, DSİ tarafından kanallarla birleştirilmiştir.

Adıyaman Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı

GÖLBAŞI GÖLLERİ TABİAT PARKI

Kahramanmaraş ile Gölbaşı üzerinden gelerek Ermenek-Malatya istikametine doğru giden kırık hattının, bu civarda çökmesi sonucu, kuzeydeki Toroslardan gelen suların kaynak oluşturarak buraya dolması ile bu üç göl meydana gelmiştir. Göllerin çevresi alçak tepelerle çevrilmiştir.

Oluşum bakımından tektonik-karstik göller gurubuna girer. Gölbaşı ilçesinde, söz konusu göllerin içinde bulunduğu 16 bin dekarlık alan, 2008 yılında Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı olarak ilan edilmiştir. Gölbaşı, Azaplı ve İnekli gölleri, iletim kanalları ile birbirine bağlanmıştır. İnekli gölünden Çelik köyü tren istasyonuna kadar yaklaşık 2 km yaya yürünerek yaban hayatı gözleme noktasına ulaşılabilir.

Adıyaman Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı
Adıyaman Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı

Göksu çayından pompalanarak göle akıtılan su, Gaziantep’e içme suyu olarak da verildiğinden, göller arasında 40 metre genişliğinde kanallar açılarak, 50 km yi bulan bir su yolu yapılmıştır. Yoğun yağış alan yıllarda, göllerin su seviyesi artar ve göller taşkın alanları ile geçici olarak birleşir.

Göller ıslak çayırlar ve sazlıklarla çevrilidir. Dere vadisinin kuru bölgelerinde kavak toplulukları ve tarım alanları vardır. Daha dış kısımlarda ise fıstık ve meyve bahçeleri bulunur. Alanda üreyen 11 tür su kuşu vardır. Özellikle “turna” nın dünyadaki en güney üreme alanlarından biridir.

Nesli dünya ölçeğinde tehlike altında olan kız böceği, alana özel statü kazandıran en önemli türlerden biridir. Bölgede yoğun küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılır. İnekli ve Azaplı göllerinde balıkçılık yapılmakla birlikte kirlenme nedeniyle Gölbaşı Gölünde son yıllarda balıkçılık yapılamamaktadır. Buğday, mercimek ve arpa açısından en çok ekilen tarımsal ürünlerdir. Göllerin arasındaki kanal sistemi aracılığıyla bölgedeki su seviyesi kontrol edilmektedir.

Adıyaman Gölbaşı Tren İstasyonu

GÖLBAŞI TREN İSTASYONU

İlçe merkezindedir. İdari binalar ve su deposu binalarından oluşur. Bu binalardan bazıları yıkılmıştır, yıkılmayanlar ise özgün yapılardır. Binalar kesme taştan yapılmış olup yakın dönemde sıvalar yapılmıştır. Köşe taşlarında kapı etraflarında ve alt pencerelerinden dışa çıkıntılar bulunur.

Adıyaman Gölbaşı Altınlı Köprü

ALTINLI KÖPRÜ

Köprü Gölbaşı ilçesinin simgesidir. Yolbağ köyü sınırları içindedir. Köprüye, ilçe merkezinin 10 km kuzeyindeki Karagüney, Karahasan ve Miçolar köyü yol güzergahından gidilir. Göksu çayı üzerindedir. Gölbaşı ile Elbistan arasındaki ulaşımı sağlar. Köprü: Harmanlı kasabası yakınında Göksu üzerinde bulunan “Paşa köprüsü”, Yaylacık köyünde 6 km uzaklıkta, Göksu üzerinde bulunan “Vijne köprüsü” ile yaşıttır. Muhtemelen Selefkiler döneminde yapılmıştır.

Ancak bir rivayetlere göre, kralın kızı tarafından yaptırılmıştır ve yıkılma durumunda, eşdeğer köprüyü inşa edecek altın, civarda gömülüdür. Bu yüzden köprünün ismi “Altınlı köprü” olmuştur. Yine bir söylentiye göre, bu köprünün Deli Dumrulun meşhur köprüsü olduğuna inanılmaktadır. Köprünün uzunluğu 83 metredir. 4 kemer göze sahiptir. Köprü muhtemelen Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Besni-Elbistan kervan yolu için kullanılmıştır.

Ayrıca 16’ncı yüzyılda Osmanlı Arşiv kayıtlarında bu güzergahın “Adıyaman-Behisni-Gölbaşı-Elbistan-Maraş güzergahı” ya da “Karasungur yolu” olarak kaydedilmiştir. Bu yolun önemini ve sürekliliğini göstermesi açısından bu durum dikkat çekicidir. Evet, Çetintepe Barajının yapılması nedeniyle, su tutulmaya başlandığında köprü baraj suları altında kalacaktır. Ancak köprünün gelecek nesillere sağlam olarak aktarılması düşünüldüğünden, restorasyonu yapılarak dayanıklılığının arttırıldığı söyleniyor, ama hiç sanmıyorum, baraj sularının altında kalınca büyük olasılıkla köprü elden çıkacaktır.

Mimari

Köprünün büyük bir kemeri ve kademeli olarak küçülen üç kemeri daha vardır. Ana kemer: temelde 14 taş ve yukarı çıkıldıkça kademeli olarak daralır 9 taş olur. Kemerin batı kısmında 63 ve doğu kısmında 70 sıra taş vardır. Ana kemer, azgın suya karşı korunmak için, koni şeklinde, kemerin her iki tarafına destek yapılmıştır. İkinci kemerde, tabanda 9 sıra taş ve toplam 33 taş vardır. Üçüncü kemerde: 10 sıra taş ve toplam 26 taş vardır.

Dördüncü kemerde: 9 sıra t aş ve toplam 19 sıra taş kullanılmıştır. Köprünün önden yüksekliği 20 metreye yakındır. Sağda kaya zemine oturmakta, solda taşma kemerleriyle çay yatağını aşmaktadır. Kemerler beyaz kesme taşlardan, diğer kısımlar moloz taşlardan yapılmıştır. Taşlar harç kullanılmadan, sıkıştırma (Cendere) yöntemiyle yerleştirilmiştir.

HARMANLI

Daha önce buraya “Pervari” deniyormuş. Pervari’den şu şekilde söz edilmektedir.”Bestesha (Besni) civarına gelip yerleşen bazı Türkmen Oymakları arkadan gelen göçlerin teshiriyle küçük ovaya doğru yola çıkarlar. Türkmen oymaklarından Atlı, Çakallı ve Beydilli oymakları, düşmanlarına karşı birleşirler. Oymak beyliğini ise Beydilli aşiretlerinden Muhammed Pervari yapar. Bu büyük kafile üç göl çevresine dağılır.

Atlı ve Çakallı birliği bozularak ayrılır. Muhammet Pervari ise küçük kardeşi Mahmut Pervari ile Hz. Ali’nin atının izi olduğuna inanılan Ali Kayası civarına yerleşirler. Civardaki eşkıya baskınları bu iki kardeşi yıldırır. İskan etmiş birkaç oymakla birlikte daha yukarıda bir yerde birleşirler. Ancak büyük kardeş ölür, küçüğü ise oymakla ayrılarak Cenub tarafında iskan eder. Gittiği yer Küçük Perveridir. Büyük ve Küçük Perveri diye iki yerleşim yeri olur. Kasaba böylece adını oymak beyi olan Muhammed Pervari’den almıştır.

Uzun mağara

Mağarada 3 tane gizlenme odası vardır. Girişi doğuya bakmaktadır. Büyük ihtimalle, 1245 yılında Moğol istilasında, askerlerden gizlenmek için buraya kaçanlar tarafından oyulmuştur.

Adıyaman Gölbaşı Paşa Köprüsü

Paşa köprüsü

Harmancı kasabasında Göksu ırmağı üstündedir. Tarihi ipek yolu güzergahındadır. Ancak 1954’lerde üzerinden ağır bir iş makinası geçirilmeye çalışılmış ve bunun üzerine ağır hasar görmüş ve yine bir idareci tarafından tehlikeli olmaması için dinamitlenerek yıktırılmıştır. Malum ülkede tarihi eser, tarihi değer bilinci yok, bunlara taş diye bakan zihniyet.

Adıyaman Gölbaşı Ulupınar

Ulupınar

İpekyolu güzergahında, kesme taştan yapılmıştır. Yapım tarihi ve yaptıranlar bilinmemektedir. 6 tane oluğu var, pınarın suyu kuzeye giden kanala yönlendirildiğinde Göksu nehrine akmaktadır. Batıya giden kanala yönlendirildiğinde ise, suyu Gölbaşı gölüne karışmaktadır. Daha önce bir kısmı yıktırılmış, ancak 1993 yılında Paşa köprüsünden temin edilen 23 taş ve dışarıdan getirilen taş ustaları ile tekrar yapılarak eski görünümüne kavuşturulmuştur.

Kavkutlu Höyük

Harmanlı Beldesi Kavkutlu mevkiindedir. Gölbaşı-Harmanlı yolu üzerindedir. Düz bir arazi üzerinde yer alan höyük, yaklaşık 160 metre genişliğinde ve 120 metre uzunluğundadır. Höyük yaklaşık 5 metre yüksekliktedir. Geç Tunç çağından başlayarak Helenistik, Roma ve Geç dönemlere kadar kullanıldığı bilinmektedir.

NASIRLI

Köy ilçe merkezine 29 km uzaklıktadır. Evler iki katlı ve topraktır. Köyün ilk kuruluş yeri, Mendededir. (Minik Dede) Buradan da kız kapana göç edilmiştir. Burada da aşiret kavgaları başlamış, köy ikiye ayrılarak Yukarı ve Aşağı Nasırlı köyleri olmuştur.

Aşağı ve Yukarı Nasırlı köylerinin asıl sahipleri “Cec oğulları” dır. (Besni ağaları olarak da bilinirler.) Malatya Akçadağ ilçesindeki Levent oğulları ile Harun oğulları arasında çetin kavgalar olur. Levent oğulları, Aşağı Nasırlı’ya göç ederler. Cec oğulları ile bunlar arasında da yerleşme konusunda uzun mücadeleler olur. Köy tarihi zenginliklerle doludur.

Mendene Höyüğü

Nasırlı köyünde, köyün ilk kuruluş yeri olan Mende’dedir.

Kız Kapan

Burada su sarnıçları, basamaklarla çıkılan mağaralar vardır. Çevrede, çok sayıda cam, ok demirleri, çanak ve çömlek kalıntılarına rastlanmıştır.

Gölün başı mağarası

Köyün güneyinde, 2 km uzaklıkta Çardak veya Gölün Başı Mağarası olarak isimlendirilen bir mağara vardır. Mağarada “öküz başı rölyefi” bulunmuştur. Buraya “Musa Gediği” de denilmektedir.

Kırkbayır

Köyün kuzeyinde Kırk Bayır denilen yerdeki mağaralarda, mezarlara rastlanmıştır. Köy merkezine 2 km uzaklıktaki bu mağaralarda, 5-6 cesedin konulacağı yer ile başlarının da konulacağı seki yapılmıştır.

BELÖREN

İlçenin güneyinde 23 km uzaklıktaki Belören beldesi, Gölbaşındaki tarihi yerleşim merkezleri içinde, tarihi kalıntılar bakımından en zengin olan yerlerden biridir. Beldenin eski ismi “Belviran” olup “halkın dayanışması” anlamında kullanılmıştır. 1968 yılında belediyelik olunca “Belören” ismini almıştır.

Beldedeki tarihi kalıntılar ile mevkileri şu şekildedir:

Heyik mevkii

Köyün 6 km batısında eski yerleşim yeridir. Buranın tarihi bir şehir olduğu, dükkan olması muhtemel kalıntılardan, yine buradaki mezar kalıntılarından anlaşılmıştır. Taşlar doğal halindedir.

Keykubat kalesi

Beyören’in kuzeyinde 5 km uzaklıktadır. Çevresi surlarla çevrilidir. Kale, Roma harcı ile yapılmıştır.

Kent bölgesi

Belören beldesinin güneyinde 5 km uzaklıktadır. Burada, taş mimari parçalar ile mezar kalıntıları bulunmuştur.

Peri önü

Belören beldesinin güneyinde 2 km uzaklıkta, bu höyük vardır. Buranın da eski bir yerleşim yeri olduğu bilinmektedir.

ÇELİK 

Çelik ilçe merkezinin 14 km kuzeyindedir. Köyün kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte göçer Türkmenler tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. Köyün içindeki çeşme “Kürt Pınarı” adını ilk olarak bu göçerlerden alır. 1968 yılında yapılan müteahhitlik çalışmasında, atılan dinamitlerden sonra, tesadüfi olarak Bizans dönemine ait binlerce altının toprağa savrulduğu bilinmektedir.

ÇATALTEPE

İlçe merkezine 7 km uzaklıktadır. Köy ismini kurulduğu yerin birkaç dağ yamacında olmasından alır. Köyün kuruluş tarihi, kesin olarak bilinmemektedir. Çevrede “Aşağı ve Yukarı Örenli” denilen iki tane eski yerleşim merkezi olduğu söylenir. Devlet bürokrasisinin çeşitli kademelerinde yetişmiş çok sayıda elemanı vardır.

Köydeki tarihi kalıntılar ve yapılar şunlardır:

Köristan-Kölisten

Burada, dağın üzerindeki kalıntının ne olduğu kesinlik kazanmamıştır. Bu kalıntıların yel değirmeni veya bir kiliseye ait olduğu söylenir.

Kara mağara

Köyün güneybatısındadır. Doğal mağaranın üzerinde 1 metre çapında ve 2 metre derinliğinde, tahıl saklama veya şarap kuyuları olduğu söylenen kalıntılarla karşılaşılmıştır. Ayrıca burada kilise ve ev kalıntıları bulunur. Bunlar da burada bir yerleşim olduğunu gösterir.

Kara mağara bölgesinde Yolbağı mezarlardan anlaşıldığına göre gayri Müslimlerin yaşadıkları yerdir. Hangi döneme ait olduğu bilinmeyen bir kale yıkıntısı vardır. Hatta buralarda, Kurtuluş savaşına kadar Ermenilerin yaşadığı, Kurtuluş savaşından sonra Halep’e göç ettikleri söylenir.

Mezgitli Yaylası

Yaylada bulunan Gümbürtü mağarası adını, yere sertçe vurulduğunda çıkan sesten almıştır. Mağaradaki yaşam izleri burada yatak şeklindeki oyuklardan anlaşılmaktadır.

Beş Tepe

Köyün batısında, Göksu ırmağını geçtikten sonra Meydan Köyü sınırlarında birbirine sıralı beş tepe vardır. Beş Tepe Mevkii denilen bu tepelerin üzerinde Roma harcına benzer harçla yapılmış kapı kalıntıları mevcuttur. Bu tepelerin birinde bulunan bir mağarada 4x 4 metre ebadında, ikon veya benzeri eşya koymaya yarayan taştan oyma raf vardır.