Londra Westminster Abbey-Westminster Palace

Londra Westminster Abbey-Westminster Palace

 

Westminster Abbey’in karşısındaki bu yapı: Victoria dönemi neo-gotik mimari stildedir ve 1512 yılından bu yana, Lordlar ve Avam Kamaralarına ev sahipliği yapmaktadır. Ancak, günümüzde görülen yapı: 1834 yılındaki büyük yangının ardından yapılmıştır.

Westminster Abbey: küçük bir adadır ve Westminster Palace: aslında bu küçük ada üzerine inşa edilmiştir.

Adanın yaklaşık 1000 yıllık bir geçmişi vardır ve “Thorney Adası” olarak bilinir. Ancak: Thorney adası günümüzde ana karanın içinde kalmıştır.

Binanın kuzey ucunda: ünlü Big Ben saat kulesi bulunmaktadır. Güney ucunda ise “Victoria Tower” bulunur. Yapı: 1858 yılında tamamlandığında, dünyadaki en yüksek laik yapı olarak önem kazanmıştır.

Avam Kamarası

Parlamentodaki partilerin seçimle gelmiş üyelerinden oluşur. Bu üyelere “MP” ismi verilir. En fazla üyeye sahip olan parti: “Hükümet” ve o partinin başkanı da “Başbakan” olur. Diğerleri ise, “Muhalefeti” oluşturur.

Avam Kamarasında bazen ateşli tartışmalar “Başkan” seçilen bir üye tarafından yönetilir. Her iki kamarada da tartışıldıktan sonra gündeme alınan öneriler, Avam Kamarasında kanunlaştırılır.

Parlamento açılışında, Kraliçe bu salondaki “Lordlar Kamarası” tahtından, hükümetin vizyonuna ilişkin bir konuşma yapar. Ama, konuşmaya gelirken: “Sovereign’s Etrance” koridorunu kullanır.

Burayı ziyaret etmek isterseniz

Rehberli turlarla gezerken, tartışma halinde veya komite çalışmaları yapan parlamento üyelerini görebilirsiniz.

Gezi için girişler

Central Lobbye açılan “Parliament Square” üstündeki “St Stephen’s” denilen girişten yapılıyor. Bu girişin solunda ”Great Hall” denilen bölüm bulunur ki, burası tarihin kalbidir.

1097 yılından kalma salonda: Kuzey Avrupa’daki en büyük ahşap çatı bulunur ve onun altında: sayısız yasa geçmiş, mahkemeler düzenlenmiş ve taç giyme kahvaltıları yapılmıştır.

İçeriye girdiğinizde: Lobinin solunda: “House of Commons” denilen yer vardır ve burada seçilmiş Parlamento üyeleri otururlar. Bunlara “MP” ismi verilir. Lobinin sağında ise “House of Lords” bölümü bulunur.

Ayrıca: lobinin üstündeki “Central Tower” a çıkabilirsiniz.

 

Evet: şimdi gelelim: burayı ayrıntılı olarak incelemeye

Dünyaca ünlü bu bölgede: Ortaçağ döneminden bu yana krallığın gücünü ifade eden çeşitli binaların bulunduğu biliniyor. Hatta: daha da öncesinde, burada efsanevi “Apolon” tapınağı bulunduğu ancak bir depremle yıkıldığı söyleniyor.

Bilinen geçmişinde, burada MS.8.yüzyılın ilk dönemlerinde, St Peter adına adanmış bir Sakson kilisesi bulunuyordu. 10.yüzyılda bu kilise: bir kraliyet kilisesi olarak benimsenmiştir. Kraliyet buraya ilgi gösteriyordu, çünkü: burası bir mezar yeri ve aynı zamanda Hıristiyan krallığın önemli bir manastırıydı.

11.yüzyılın ilk yarısında: Danimarka Kralı Cnut (1016-1035) döneminde burada bir yapı inşa edildi.

Ancak, aynı dönemde yapılan bu binalar: Thorney adası üzerindeydi. Themes nehri: çok daha geniş ve sığ olması nedeniyle, burada küçücük bir ada oluşturmuştu. Kalan bölge ise, tamamen bataklıktı.

1042 yılında ise, İngiltere’nin son Sakson hükümdarı St Edward: Wesminster Abbey’i oluşturmaya başladı. Abbey: 1065 yılında tamamlanmıştır ve kendisi de, 1066 yılında Abbey’e gömülmüştür.

Abbey kilisesi

Adada en iyi arazi üzerine inşa edilmişti. Diğer binalar ise, İngiliz monarşisinin önemli bir kraliyet ikametgahı ve kilisesi olarak bölgeye önem kazandırdı.

Old Place Yard: 1065 yılında bölgenin merkezi oldu. Yine takip eden dönemde: yakalanan ve suçlu ilan edilenler: Yard bölgesine dikilmiş bir iskelede asılarak idam edildiler.

1618 yılında: Sir Walter Raleigh: burada idam edildi. Onun dul eşi: başını aldı ve pelerinine sararak, ölene kadar bir cam içinde, 20 yıl muhafaza etti.

New Palace Yard: Wesminster Hall’ın kuzey ucunda bulunuyor. Bu Hall binası: 1097 yılında William II tarafından inşa edilmiştir. Daha sonra inşa edilen “Old Place Yard” ise güneydedir. Edward Confessor Sarayının büyük salonu: 1972-1974 yılları arasında inşa edilen 450 araçlık bir 5 katlı otoparka dönüşmüştür.

Burada yapılan arkeolojik araştırmalarda: Henry VI tarafından 1443 yılında inşa edilen, büyük bir havuzun sekizgen tabanı ortaya çıkarılmıştır. 12. yüzyılda yapıldığı düşünülen bu çeşme, 17.yüzyıl sonlarına kadar bahçede durmuştur.

1066 yılında

Kral William Fatih: hanedanının sürekliliğini göstermek için Westminster kilisesi ve manastırını benimsemiştir. Kral aynı zamanda: Londra kulesi ve yeni bir taş kale inşa ettirdi. Aynı dönemde: Londra’nın nüfusu büyüdü ve ticaret limanı ve iş merkezi olarak önemli hale geldi.

Ancak: hükümet, bu dönemde de henüz kalıcı olarak “Westminster” merkezinde değildi.
1097 yılında: Kral William II döneminde, Great Hall yani Wesminster Sarayı temelleri atıldı.

Proje: zamanında Avrupa’nın ve türünün en büyüğü idi. Salon: Westminster krallığının tören merkezi ve kraliyet bayramları ve ziyafetler için kullanıldı.

Takip eden yüzyılda

Kraliyet kurumları ve üyeleri: Westminster bölgesine yerleşmeye başladılar. Anglo-Saksonlar zamanında, İngiltere’nin başkenti Wessex krallığında Winchester oldu.

Kral Henry II döneminde: kraliyet hazinesi Winchester kalesinde muhafaza edildi.
Westminster Sarayı: Kral Henry III döneminde, hükümet ve kraliyet otoritesinin merkezi olarak gittikçe daha önemli hale geldi.

Yeni binalar: 1270 yılı civarında: Great Hall’ın kuzey ucunda inşa edilmeye devam etti.

1245 yılında: Westminster Hall güney bölümünde, bir kraliyet tahtı yapıldı. Taht: sarayın tören bölümünün merkezinde, kralın sürekli varlığını sembolize ediyordu. Saray: aynı zamanda kamu günleri için Kral Henry III tarafından düzenli olarak kullanıldı.

Kral Henry III: yoksullara gıda yardımında özen gösterdi. 1244 yılında, bir günde, 10.000 yoksul insan, tek günde Westminster Sarayında beslendi.

Evet: 13.yüzyılda, Kral Henry III: Westminster sarayında birkaç önemli değişiklik yaptı. Bunlar: Kraliçenin Şapeli, Kraliçenin odası, Kral odası, Ticaret odası (Boyalı oda) onun yaptığı değişikliklerin en önemlileridir.

Boyalı Oda

Boyalı oda: yapılan değişikliklerin en muhteşemidir. Günümüz St Stephen Hall temelleri üzerinde özel bir daire olarak kral tarafından inşa ettirilmiştir.

Kral Henry için buraya bir yatak konuldu. Kral Henry: altın yaldızlı ve yeşil boyalı bu duvarlar içinde görkemli bir yatakta yatıyordu. Yatağın üstünde: Edward Confessor’e ait büyük bir resim bulunmaktadır.

Resepsiyon Salonu

Burası: duvarlarını kaplayan muhteşem tablolarla dikkati çekmektedir. Kralın resim ustaları: 1226 yılında resim çalışmalarına başladılar ve yaklaşık 60 yıl boyunca bu çalışmalar sürdürüldü.

Ancak: 1263 yılında bir yangın çıktığında, orijinal süslemelerden tahrip olanların tamir edilmesi gerekti. Onarılan resimler 1267 yılında tekrar yerlerine asıldılar.

13.yüzyıla gelindiğinde: Westminster Sarayı: Lordlar ve Avam kamarası için buluşma yeri oldu. 1341 yılında: Lordlar ve Commons: burada karşı karşıya geldiler.

Lordlar Kamarası

Lordlar Kamarası: Kraliçenin odası kompleksinin güney ucunda mütevazi bir ortaçağ salonunda biraya geldiler. 1801 yılında ise Lesser Hall’e taşındılar.

 

Avam Kamarası

1547 yılında: Kral Edward VI döneminde: St Stephen Chapel’i: toplantı yeri olarak kullanılmaya başlandı.

 

Parlamento Daimi Evi

Saray: Kral Henry VIII döneminde, yangın sonrasında, 1512 yılında “Meclis” in daimi evi olarak kullanılmaya başlandı.

Kraliyet ailesinin ayrılmasından sonra: Westminster Sarayı yine de kraliyet sarayı olarak bilinir kalmıştır. Sonraki yıllarda: Saray ve külliyenin kontrolü hükümdarın temsilcisi “Lord Chamberlain” tarafından yürütülür olmuştur.

 

Westminster Abbey Manastırı

Burası: Londra’nın en güzel binası ve aynı zamanda en eski yapısıdır. Günümüzdeki manastırın tarihi: “Thames” nehri kıyısında, bir zamanlar “Parliament Square” güneyinde bulunan ve 12 Benedit keşişinin MS.960 yılında kurduğu manastıra kadar uzanır.

Bu “Benedit manastırı”: Aziz Dunstan (909-988) tarafından kurulmuş ve bir zamanlar bataklık olan “Isle of Thorney” bölgesine inşa edilmiştir. (Yukarıda söz etmiştim, burası Thames nehrinin ortasında kalan bir adadır)

Kral Edward: “The Confessor” denilen manastırı yenileyerek, 1065 yılında daha büyük bir kilise ve manastır inşa ettirmiştir. Manastır: reform döneminde korunmuş ve kraliyet törenlerine ev sahipliği yapmaya devam etmiştir. Hatta: 1066 yılında Kral William, burada taç giymiştir.

1245 yılında

Kral Henry III’ün mimarı: Henry: kilisenin büyük bölümünü yenilemiştir. 1376 yılında “nef” bölümü tamamlanmış ve doğuya Kral Henry VII döneminde “Lady Chapel” yapılarak manastır genişletilmiştir.

Manastırın batı cephesindeki ikiz kuleler ise “Nicholas Hawksmoor” tarafından 1734-1745 yılları arasında yapılmıştır.

Günümüzde görülen gotik manastırda: Edward tarafından yaptırılan manastırın bazı bölümlerini görmek mümkündür. Buna “Westminster Okulu” dahildir. Kilise korosu “Choir School” un yani “Koro Okulu” nun 30 delikanlısı: koro servisinde bulunurlar.

1953 yılında, Kraliçe Elizabeth II; burada taç giymiştir. 1997 yılında ise, yine burada Prenses Diana’nın cenaze töreni düzenlenmiştir. 2001 yılında Prens William’ın düğünü yine burada yapılmıştır.

Evet: günümüzde hem kilise ve hem de ulusal müze olarak kullanılan manastır: İngilizlerde ulusal bilincin oluşmasında da büyük rol oynamıştır. Çünkü: ünlü krallar, şairler, devlet adamları ve yazarlar, burada gömülüdür.

Söylenenlere göre, burada kilise ve dehlizlerde 3300 kişi gömülüdür, hatta: boşluk olmaması için bazı tabutların dik bulunduğu de belirtiliyor. Burada gömülü ünlüler arasında bulunanlar: Charles Darwin, Isaac Newton, David Livingstone.

Burayı ziyaret ederseniz, görmenizi önereceğim yerler şunlardır

1.Aziz Edward Şapeli
2.Nef
3.Şairler köşesi
4.Lady Chapel
5.Taç giyme koltuğu
6.I.Elizabeth Mezarı
7.Koro
8.Adsız asker anıtı
9.Toplantı odası
10.Revaklar.

1.Aziz Edward Şapeli

Son Anglosakson kral olan Aziz Edward’ın (1003-1066) basit mezarı, manastırın kalbinde bulunmaktadır. Kral: Londra’nın ilk kraliyet sarayı olan Westminster’in yanı sıra, bugünkü manastır

2.Nef

Manastır nefi: İngiltere’de en yüksektir. Nef yakınında: meçhul asker anıtı ve yakında Winston Churchill için yapılan bir mermer anıt bulunur.

3.Şairler Köşesi

Kilisenin haç şeklindeki yan kollarının güney bölümü, İngiliz yazarlarının hayatını anar. Shakespeare ve Lord Byron için yapılan anıtların yanı sıra, Dr Samuel Johnson, Charles Dickens ve besteci Gegorge Frideric Handel’in mezarları buradadır.

Ayrıca aktör Sir Laurence Oliver’in külleri de buraya gömülmüştür.

4.Lady-Henry VII Chapel

Henry VII Chapel: 1503-1512 yılları arasında inşa edilmiş, muhteşem bir tonoz ile zamanın en önemli şapellerinden birisidir. Şapel: büyük bir vitray pencereye sahiptir ve bu pencere: İngiltere’deki en popüler anıt penceredir.

Ancak, orijinal pencere 1947 tarihinde, II. Dünya Savaşı sırasındaki bombardımandan etkilenmiş, hasar görmüş ve günümüzde görülen pencere yerleştirilmiştir. Bu yeni pencere: 1940 yılında Britanya savaşı sırasında ölen savaşçı pilotlar ve ekiplerin anısına yapılmıştır.

9.Papazlar Meclisi Binası-Toplantı Odası

3’ncü yüzyıldan kalma ikonik zeminiyle öne çıkan sekizgen manastır, keşişlerin mekanıydı. İngiltere’de türünün en büyüklerinden birisidir. Yerdeki orijinal karo döşemesi: 1250 yılından kalmadır.

Ayrıca, 14.yüzyıl yapımı duvar resimleri de ilgi çeker. Avam kamarası bir süre burada toplanmıştır.

 

Yüksek Sunak

Kuzey girişinde dümdüz yürür ve solunuza bakarsanız, yüksek sunağın 1268 yılından kalma renkli mozaik yer döşemesini görebilirsiniz.

Sunağın arkasındaki St Edward’s Chapel; King Edward the Confessor’ı anar. Kendisinin yeni yaptığı şapel ölümünden bir yıl önce, 1065 yılında kutsanmıştır. Şapelde Edward’ın türbesi ve kraliyet ailesinden geri kalanların mezarları bulunur.

Şapelin dışında yüksek duvarlı masif meşeden yapılmış Coronation Chair (taç giyme koltuğu) dört yıldızlı aslan tarafından korunur. 1308 yılından bu yana, sadece iki kral (Kral V Edward ve Kral VIII Edward) burada taç giymiştir.

Henry VII Chapel

Coronation Chair’in arkasında mücevher benzeri Henry VII’nin Lady Chapelini ziyaret edin. Yelpaze şekilli kemerlerinde dantel dokunuşları vardır.

Henry’nin üyesi olduğu House of Tudor (Tudor evi) sembolü; bronz kapıları süsler. Kralın mezarı, eşi Elizabeth of York’un son dinlenme yeri ile birlikte sunağın arkasındadır.

Lady Chapel’in kuzey koridorunda I. Kraliçe Elizabeth’in ve yarı kardeşi kraliçe Mary’nin renkli Tudor mezarları bulunur. Din nedeniyle birbirlerinin düşmanı olmuş olan kız kardeşler, burada ölümlerinden sonra birleşmişlerdir.

Güney koridorunda gömülü olan başka kraliyet ailesi üyeleri de vardır, bunların arasında buraya son olarak 1760 yılında gömülen Kral II George bulunmaktadır.

Kilise Salonu

150 yıllık ve 31 metrelik kilise tavanı İngiltere’nin en yükseğidir. Burada gömülü olanlar arasında On the Origin of Species’in (Türklerin kökeni) yazarı Charles Darwin de vardır. Batı pencerelerinin altında, I.Dünya Savaşında ölenlerin anısına yapılmış olan “Bilinmeyen Asker” mezarı da bulunmaktadır.

St Stephen Şapeli: (1184-1363)

Şapel: ilk olarak 1184 yılında Westminster Sarayında, kralın özel şapeli olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise sitede durmaya devam etmektedir.

Kral Edward: 1292-1297 yılları arasında: Paris’te bulunan “Louis IX Sainte Şapeli”ne rakip olarak burayı yaptırdı. İnşaat 20 yıl sürdü. İki katlı binanın taşları, Fransa Boulogne ve Caen bölgelerinden geldi.

Mermerler ise İspanya’dan geldi. Şapelin üst çatısı: gök mavisi boyalı ve altın yaldızlıdır, pencerelerin altında ise boyalı İncil karakterleri ve hikayeler betimlenmiştir.

Duvarların boyanması ve pencere camları: 1348-1363 yılları arasındaki dönemde, yani 15 yıl sürdü. Ahşap ve dekore edilmiş çatı, yaklaşık 100 metre yükseldi. Her bölümü: yeşil, mavi ve kızıl boyandı.

Kral: bütün ve birleşen parçalar arasında hassas bir uyum yaratmak için çalıştı. Bu basit fikir: İngiliz mimarisin sonraki gelişimi ve özellikle Gotik tarzı üzerinde güçlü etkiler yarattı.

St Mary Undercroft Şapeli

Şapelin inşaatına, 1297 yılında Kral Edward I döneminde başlanmış ve 1365 yılında, Kral Edward III döneminde tamamlanmıştır. St Stephen Şapeli Kraliyet ailesinin şapeli iken, St Mary Undercroft: kraliyet hane halkının ibadet yeri olarak kullanıldı.

Şapel: tonozlu ve cilalı mermer sütunları içermektedir. Tavan: yeşilli oymalar, ejderhalar, müzikal melekler, hayvanlarla dekore edilmiş ve zemin mermer ve karışık çinilerle kaplanmıştır.

1834 yılını takiben: Şapel, Oliver Cromwell’in atları için bir ahır ve ardından bir şarap mahzeni olarak kullanılmıştır.

Takip eden dönemde: Şapel: Avam Kamarası başkanı için bir yemek odasına dönüştürüldü. Onun taş işçiliği büyük ölçüde zarar görmesine rağmen, Crypt; 1834 yılında, büyük bir yangında, Westminster Sarayında ayakta kalan birkaç yerden biridir.

Şapel: 1860-1870 yılları arasında restore edilmiştir. Restorasyon çalışmaları sırasında: 1464 yılında ölen Piskopos William Lyndwoode’un kalıntıları, Şapelin kuzey duvarında mumyalanmış olarak bulundu ve manastıra tekrar gömüldü.

Evet, günümüzde de Şapel: Chamberlain Sekreteri sorumluğunda: düğün ve vaftiz hizmetlerinde kullanılmaktadır.

 

Jewel Kulesi

Bu mücevher kulesi; Abingdon Street üzerindedir.

Günümüzde halen durmakta olan bu kule: Ortaçağ döneminden kalma Westminster Sarayının ayakta kalan dört bölümünden birisidir. (diğerleri: Westminster Hall, Avlu ve St Stephen bölümü, St Mary Undercroft Şapeli)

Kule: Sarayın güneybatı köşesinde, Kraliyet dairelerine bitişik özel bir bahçenin kenarında, Westminster Abbey için ayrılan arazi üzerinde, 1365-1366 yılları arasında, Kral Edward III tarafından yaptırılmıştır.

O günlerde, ortaçağ sarayı buraya kadar uzanıyordu. 3 katlı kulenin: o yıllarda, kralın mücevherleri, altın ve gümüşlerinden oluşan özel koleksiyonu için bir depo olarak kullanılması amaçlanmıştır.

Kule Henry Yevele: yani o dönemin en iyi mimarı tarafından dizayn edilmiştir. Kulenin çevresinde: yangın ve hırsızlara karşı önlem için bir hendek ve ortaçağ iskelesi görülür.

1512 yılında yangının ardından: burada muhafaza edilen kralın giysileri ve mücevherleri topluca başka yere taşınmıştır.

Fransız savaşı sırasında ise, burası askeri malzeme ve teçhizat ile doludur. 1621 yılından sonra ise, Lordlar Kamarasının kayıtları: Jewel kulesinde muhafaza edilmeye başlanmıştır.

Ancak, bunlarda 19.yüzyılda Victoria Tower’a aktarılır ve Jewel Kulesi: halka açık bir turistik yer haline gelir. 1869 ile 1938 yılları arasında ise kule: ağırlıklar ve ölçümler ofisi olarak kullanılmıştır.

Günümüzde burada “Parliament Past and Present” sergisi ve “Jewell Tower” in geçmişine adanmış bir sergi bulunmaktadır. Ayrıca: hendek ve Ortaçağ iskelesi görülmeye değerdir.

 

Victoria Tower

Westminster Sarayında yükselen: Big Ben karşısındaki bu kule: Kraliçe Victoria adına yapılmıştır. Yüksekliği 98.5 metredir ve uzun yıllar boyunca: dünyanın en yüksek ve en büyük taş kulesi olarak önem kazanmıştır.

Ancak: her zaman büyük bir saati olmadığı için, ünlü kardeşi Big Ben’in gölgesinde kalmıştır.

1860 yılında yapılan kulenin ilk yapılış amacı: Parlamento kayıtları için bir depo olarak kullanılmasıdır ki, günümüzde de Parlamento Arşivleri buradadır.

Kulenin üstünde, 120 metre yükseklikteki bir demir direk bulunur. Burada: “Royal Standard” veya “Birlik Bayrağı” asılı durur.

1860 yılında tamamlanan yeni sarayın son parçalarından biri olan kule: ölümünden hemen önce Barry tarafından tasarlanmıştır. Kulenin iç ve giriş kemerlerinin altında: kraliyet törenleri için mimar Charles Barry tarafından tasarlanan zengin oyma ve heykeller bulunur.

Bunlar: İngiltere, İskoçya, İrlanda ve Galler bölgeleri ve Kraliçe Victoria ve Adalet-Merhameti betimleyen figürler ve koruyucu aziz heykelleridir. Kulenin genelinde ise: Tudor dönemi özelliklerine atfen çok sayıda kraliyet amblemi, güller ve tuğralar görülür. Kulenin kapısı: yeterince geniş yapılmıştır.

Aslında bu kulenin

Thames sonundaki Big Ben kulesine karşı bir denge sağlaması için simetri olarak yapıldığı söylenir. Ama aslında bu kule: Parlamento Arşivlerinin muhafaza edileceği bir yer olarak özel olarak tasarlanmıştır.

Commons kayıtları, 1834 yangınında yok olurken, Lordlar Kamarasının “Jewel kule”deki kayıtları hasar görmemiş ve bunlar, daha sonra bu kuledeki koleksiyona dahil edilmiştir.

Bu koleksiyondaki kayıtların 1497 yılına kadar gittiği söyleniyor. Bunların koyulduğu rafların 345 metre uzunluğunda olduğu belirtiliyor.

Bu 12 katlı arşiv bölümüne, bir asansörle veya 553 adımlık dökme demir spiral bir merdivenle çıkılır.
Kule: 1990 ve 1994 yılları arasında restorasyona alındığında yapılan iskele: Avrupa’nın en büyük bağımsız iskelesi olarak dikkati çekmiştir. Duvarcı bir ekip tarafından: çürümüş taşlardan bazıları yerlerinden sökülmüş ve yenileri yerleştirilmiştir.

Kulenin dibinde: Saraya giren her kraliçe tarafından kullanılan “Sovereign Giriş” görülür. Oradan “Kraliyet Merdivenleri” olarak bilinen yol takip edilerek, Kraliçenin geçtiği yerler görülür.

Buraya “Norman Sundurması” de denilir. Çünki, “Norman kralları”nın heykelleriyle süslenmiştir. Daha sonra ise: Lordlar Kamarasına girmek için izin verilen tek yer olarak kullanılmıştır.

1834 Yılı Büyük Yangın

1826 yılından sonra kullanılan, eski muhasebe sistemine ait kayıtların yakılmasına karar verildiğinde, Lordlar Kamarasının bodrum katındaki sobaların kullanılması düşünüldü ve bunlar 1834 yılında, 16 Ekim günü: bu talimat üzerine, işçiler: sabah saatlerinde evrakları yakmaya başladılar, ancak öğlene doğru üst kattaki bölümde, zeminin aşırı ısınmış olduğu anlaşıldı.

Ama işçiler, bu aşırı ısınmaya rağmen, belgeleri yakmaya devam ettiler ve fırınlar, saat: 17.00 gibi söndürüldü. Saat: 18.00’de ise, Lordlar Kamarasında yangın başladı ve alevler Sarayın kalanına yayıldı. Sokaklarda toplanan kalabalıklar, askerler tarafından geri tutuldu ve bu manzarayı gösteren birçok resim yapıldı ki, bunlar arasında özellikle JMW Turner tarafından yapılan resim önem kazanmaktadır.

Parlamento Hall sitesindeki birçok bina yıkıldı ve gece boyunca sürdürülen yangın söndürme çalışmaları, rüzgarın yön değiştirmesi nedeniyle başarılı olmadı ve sarayda yalnızca “Jewel Kulesi, Undercroft Şapeli, Avlu ve St Stephen evi” sağlam kalabildi.

Saray Yeniden Yapılıyor

1835 yılında, Sarayın yeniden yapılması için bir komisyon kuruldu ve önerilen stiller üzerinde bir tartışma başlatıldı. Aynı dönemde: Amerika’da Beyaz Saray’a benzer neo-klasik bir mimari stil çok popülerdi.

Ancak “gotik” tarzın kullanılmasını benimseyenler de vardı. Haziran 1835 tarihinde: eski sarayın orijinal düzeninin korunarak yenisinin yapılmasına karar verdi. Bir yarışma düzenlendi.

Bu yarışma sonucunda: Charles Barry tarafından sunulan proje kabul edildi. Buna göre, yeni saray: mevcut yapılar ile uyumlu ve gotik tarzda olacaktı. 40 yaşındaki Charles Barry: birçok kilise inşa etmiştir. Ancak: onun mimari tarzı “gotik” idi.

Yeni sarayın inşasına 1840 yılında başlandı ve yapım aşaması 30 yıldan fazla sürdü. Binanın ilk taşı: 27 Ağustos 1840 tarihinde Barry’nin eşi tarafından yerleştirilmiştir. Sarayın inşasında: Yorkshire Anston Ocağı: kum renkli kireçtaşı kullanılmıştır.

1839 yılında Charles Barry başkanlığında bir taş oymacı komitesi, ocaklara ve binalara bakarak ülkenin birçok yerini gezdiler ve Anston taşları seçildi. Çünkü: bunlar daha ucuz ve 4 metre kalınlığa kadar blokta verilebiliyordu.

Ancak, yinede Londra şehrinde taş kömürü kullanılması ve bunun sonucunda oluşan hava kirliliği, taşlarda çürümeye yol açtı. 1930 yılında başlayan restorasyon çalışmasında: çürüyen taşların yerine Clipsham taşı kullanılması gündeme geldi ve ancak II. Dünya savaşı sırasında durma noktasına gelen restorasyon çalışmaları 1960 yılında tamamlanabildi.

İnşaat devam ederken Avam Kamarası

Lesser Salonunda yerleşti ve Lordlar Kamarası ise Boyalı Odayı kullandı. Lordlar Kamarası: 1847 yılında yeni yerine geçti ve 1852 yılında Avam Kamarası günümüzdeki yerine geçti. Binanın geri kalan bölümleri ise, 1860 yılında tamamlandı, ancak inşaat takip eden 10 yıl boyunca devam etti.

Yeni sarayın: özellikle detayları, parçaları ve mobilyaları 23 yaşındaki Katolik mimar ve ressam Pugin tarafından dizayn edildi. Çeşitli oymalar, yaldızlı iş odaları, lambri ve mobilyalar ve hatta kapı tokmakları ve dökülme tepsiler gibi sarayın görkemli gotik iç donanımının çoğu, Pugin tarafından tasarlandı.

Teknik ressam Pugin: gotik mimarinin canlanmasında önemli rol üstlenmiştir. Pugin: buranın ardından Birmingham Katedrali, Liverpool St Oswald Kilisesi, St Giles Kilisesi ve bunların yanı sıra çok sayıda kilise ve manastır tasarlamıştır.

1970’lere gelindiğinde: kirliliğin etkileri yine göründü ve taş temizleme ve restorasyon için 1981 yılında çalışmalara başlandı. Tüm faaliyetler 1994 yılında tamamlandı.

 

Parlamento Kuleleri

Victoria kulesi dışında, Saray iki çarpıcı kuleye daha sahiptir. Hemen merkez lobisi üzerinde, Sarayın ortasında: sekizgen “Merkez Kulesi” bulunur ki, bunun yüksekliği 91.4 metredir.
Diğer kule “Central Tower” bundan farklı olarak sivridir ve merkezi bir sütunu olmadan, bilinen en büyük sekizgen kuledir.

Bu kule, aslan: saray içindeki şöminelerin dumanı ve havalandırma için: havalandırma bacası olarak tasarlanmıştır. Binanın merkezindeki konumu: önemli bir mühendislik becerisi gerektirmiştir.

 

Big-Ben Kulesi

Sarayın kuzeydoğu ucunda; Bridge Street üzerindedir.

Kulenin ismi “Elizabeth Kulesi” olmasına rağmen yaygın olarak ana zilinin adıyla yani “Big-Ben” olarak bilinen “Saat Kulesi” 96.3 metre yüksekliğindedir. Kulenin ismi “Elizabeth Kulesi” olarak değiştirilmeden önce “Avam Saat Kulesi” olarak biliniyordu. 1843-1858 yılları arasında inşa edilen kulenin yüksekliği 96 metredir. Saat yüzleri ise toprak seviyesinden 55 metre yüksekliktedir.

Kule aynı zamanda: Augustus Pugin tarafından tasarlanan, dört yüzlü saate sahiptir. Kule: Pugin’in mimar Charles Barry için yaptığı son iştir ve Barry: saati belirgin yapmak için çok uğraşmıştır. Saat: kulenin dört cephesindeki 7 metre çapında, hafif olması için içi boş bakırdan yapılan 4.2 metrelik yelkovanı ile ülkenin en büyük saatidir.

Yelkovanın ağırlığı 100 kg. dur. Saatin sayıları, yaklaşık 60 cm uzunluğundadır. Mayıs 1859 tarihinde, ilk kuruluşundan bu yana: hiç aksamadan, zamanı doğru olarak göstermiştir.

Saat: yapıldıktan sonra çok nadir olarak durmuştur. II. Dünya savaşı sırasında bir bomba “Commons adası”nı tahrip edince, saat bir süre durmuştur.

Meclis oturumda olduğunda: saat yüzleri üzerinde özel bir ışık yanar.

Burada: popüler olan, saat başı sesi duyulan 13.760 kilo ağırlığındaki tok sesli çanın adıdır. Çan: 1858 yılında yerine asılmıştır ve çanın ismi: o dönem “Kamu İşleri Müdürü” olan Sir Benjamin Hall’den gelmektedir.

Whitechapel’de dökülen “Big-Ben” çanı: deneme çalışı sırasında çatlamış ve ardından buraya asılan ikinci çan yapılmıştır. Hatta: şu anda kullanılan çanın bile hafif bir çatlığı bulunduğu söyleniyor. 1858 yılında asılan bu en büyük çan: saat başlarında çalar. Diğer dört küçük çan ise, çeyreklerde çalar.

İngiltere’nin dünya çapında simgesi olan çanın tok sesi: her gün BBC radyosunda yayınlanmaktadır. Bu gelenek: 31 Aralık 1923 tarihinden bu yana sürdürülmektedir.
Özellikle: geceleri ışıklandırıldığında, kulenin görüntüsü muhteşemdir. Evet: ne yazık ki kule ziyarete açık değildir, bu yüzden kuleyi yalnızca uzaktan izlemekle yetineceksiniz.

SARAYIN İÇİ

Robing Odası

Burası: Parlamento açılışında, Kral tarafından kullanılır. Günümüzde: Kraliçe, Lordlar Kamarasına giderken, Taç ve Tören elbiseleri bu odada muhafaza edilir. Burada: 19.yüzyılda inşa edilmiş bir gölgelikte çeşitli figürler oyulmuştur.

Bunlar: İngiltere’nin gül, İskoçya’nın devedikeni, İrlanda’nın yonca ve Kraliçe Victoria’nın tuğrasıdır.

Odadaki şömine: Barry tarafından dizayn edilmiştir. Ayrıca: odada: Britanya adalarını temsilen farklı renkli mermerler, ejderha ve şeytan figürleri, St Michael ve savaşan Aziz George gösteren, iki dökme pirinç heykelcik bulunur.

Odanın kapısı: gül ve aslan ve firiz kalkanlar bulunan hanedan simgeleriyle süslüdür. Odanın tavanının zengin paneli, İngiltere hükümdarlarının rozetleriyle süslüdür.

Odanın duvarlarında ise: Dyce tarafından yapılan resimler bulunur ki, bunlar: misafirperverlik, cömertlik, merhamet, din ve nezaket betimlemektedir. Vefa ve cesaret gösteren, diğer iki freskler ise başlangıçta amaçlanmasına rağmen, tamamlanamamıştır.

Commons Odası, II. Dünya savaşı sırasındaki bombalamalar sırasında yıkılmıştır. Bu yüzden, birkaç yıl boyunca Lordlar, Robing odasında oturmuşlardır. 1941 ve 1944 yılları arasındaki yeni dönem açılışlar Robing Salonunda gerçekleşmiştir. Lordlar, 29 Mayıs 1951 tarihinde kendi odalarına dönmüşlerdir.

Kraliyet Galerisi

Burası: genellikle devlet resepsiyonları, akşam yemekleri ve parlamento törenleri gibi önemli günler için kullanılır. Galeri duvarlarında: hükümdarlar ve onların eşlerinin çeşitli portreleri bulunur. Örneğin: kapı yanında, Richard I ve Edward II gibi hükümdarların yaldızlı taş heykelleri görülür.

Vitray bölüm ise: II. Dünya savaşındaki bombalamada hasar görmüştür. Bu vitray: İngiltere ve İskoçya krallıklarının silahlarını göstermektedir.

Galerinin duvarları: Napolyon savaşlarının önemli anlarını gösteren, Daniel Maclise’nin iki büyük resmi ile dekore edilmiştir. Odada bir cam stant üzerinde: II. Dünya savaşı sırasında hayatını kaybeden Lordlar Evinin, 408 üyesinin isimleri yazılıdır.

Evet, ülkeyi ziyaret eden yabancı devlet adamları, buradaki resepsiyonda ağırlanmaktadırlar.

 

Lords Odası

Burası: Westminster Sarayı bölgesinde en güzel dekore edilen odalardan birisidir. Burada: Parlamentonun üç unsuru ( Lordlar, Commons, Egemenler ) bir araya gelirler. Bu yüzden, iç dekorasyon muhteşemdir ve mobilyalar ağırlıklı olarak kırmızı dekore edilmiştir.

Salonun tavanı: Richard II dönemine ait antik amblemleri de gösteren 18 panelli bölmelere ayrılmıştır. İngiltere ve İskoçya hükümdarları: Pugin tarafından yapılan orijinal vitray pencerelerde tasvir edilmiştir. Ancak, bunlar II. Dünya savaşı sırasında kaybolmuştur. Bunlar 1950 yılında yenilenmiştir.

Pencerelerin arasında: 16 baronun heykeliyle birlikte, 1215 yılında Magna Carta imzalanması sırasında bulunan iki piskopos görülmektedir.

Salonun birçok parçası, eşyaları ve mobilyaları Pugin tarafından tasarlanmıştır.

Kapı bölümündeki pirinç kapılar bir ton ağırlığındadır. Odanın sonunda ise, kraliyet tahtı bulunur. Bu süslü ve yaldızlı taht: Westminster Abbey döneminde, 14’nci yüzyılda Coronation Chair’e dayanmaktadır.

Arş bölümü önünde yün kürsü: Lordlar Kamarası başkanının yeri görülür. Bu: İngiltere’de yün ticaretinin önemini yansıtmak için 14.yüzyılda getirilmiştir. Son olarak: 1938 yılında: İngiltere, Galler, İskoçya, Kuzey İrlanda ve Commonwealth ülkelerinden getirilen yün ile yeniden doldurulmuştur.

Merkez Lobby

Charles Barry tarafından tasarlanan bu bölüm: Sarayın merkezidir ve üyeler için bir buluşma yeri olarak yapılmıştır. Milletvekilleri ve ziyaretçileri burada buluşurlar. Burada: zemin, sekizgen taş ve zengin bir mozaik ile kaplıdır.

Sarayın merkez kulesi: bu Merkez Lobi üzerine inşa edilmiştir. Koridorlarda: Lordlar, Avam kamarası üyeleri ve Westminster Hall üyeleri buluşurlar. Halk ve milletvekilleri, bu lobide randevuya gerek kalmadan karşılaşabilirler.

Loby’de yüksek pencereler görülür. Bu pencerelerde metal çubuklar görülür. 1834 yangınından sonra: kadınlar, bu menfezlerden milletvekillerini izliyorlarmış. Bugün pencerelerde görülen ızgaralar: o yıllarda çok sıcak ve havasız ortamlarda, kadınların Parlamento üyelerini izleme gibi bir dışlanma olayını simgelemek için durmaktadır.

İngiltere’de kadınlar 20.yüzyılın başlarında parlamentoda oy kullanma hakkını kazandılar.

1908 yılında bu durumu yani kadınların oy kullanamamasını tenkit etmek isteyen iki kadın: bir protesto olarak ızgaralara kendilerini zincirlediler. Izgaralar: Ağustos 1917 yılında kalıcı olarak kaldırıldı.

Lobynin dört çıkışında ise: koruyucu aziz, I. Edward ve ardından gelen krallar, İngiltere ve İskoçya Kraliçeleri heykelleri görülür.

Üyelerin Lobi ve Churchill Kemer

Burası: Comons bölümünün çalışma yeri olarak tasarlanmıştır. Ancak, oda II. Dünya savaşındaki yoğun bombardımanda zarar görmüş ve basitleştirilerek daha sonra yeniden inşa edilmiştir.
Burada: milletvekillerine bırakılan notlar için güvercin delikleri ve mesaj panoları bulunur. Yuvalarda bir şey varsa milletvekilinin adı otomatik olarak yanar.

Izgara altında, üyelerin lobisi ve Commons odası arasındaki kapılardan birinde ilginç bir nedenle hasar vardır. Devlet açılışlarını: kraliyet üyeleri buradan takip ederler.

Devlet açılışında: Lordları, Lordlar House Commons çağırmak için: “Kara Rod Gentlemen Usher” gönderilir. O, önce kendi personelini toplamalıdır ve bunun için Commons odasındaki kapıya üç kez vurur. Yıllar boyunca, bu nedenle, bu kapı hasara uğramıştır.

Odanın girişindeki kemer “Churchill kemeri” olarak bilinir. Bu kemerin yeniden yapılması: savaşın çileli durumunun ifadesi olarak Winston Churchill tarafından önerilmiştir ve gelecek nesiller için bir hatırlatma amacı güdülmektedir.

Kemerde: I. ve II. Dünya savaşları sırasında Britanya Başbakanları olan David Lloyd George ve Churchill heykelleri görülür. Her heykel: odasına çıkarken şans getirmesi için milletvekilleri tarafından dokunulmaktan parlak hale gelmiştir. Hemen karşıda ise: Barones Margaret Thatcher heykeli görülüyor.

 

Commons Odası

Lordlar odasına göre daha az süslüdür. Mimar Sir Giles Gilbert Scott tarafından inşa edilmiştir. Onun oturma yerleri ve diğer mobilyalarında: 300 yıl geriye giden bir gelenek gereği “yeşil” ton hakimdir.

Mimar Barry tarafından tasarlanan oda tavanı: üyelerin yeterli akustiği istemeleri talepleri için özel olarak tasarlanmıştır. Günümüzde görülen oda: 1945 yılında yeniden tasarlanmıştır.

Yeni odada: camlar düz yerine vitray yapılmış, duvarlar ise düz meşe lambri ile dekore edilmiştir. Mevcut oda: II. Dünya savaşındaki bombardımanda tahrip olduğundan, aynı Neo-gotik tarzda yeniden inşa edilmiştir.

Buranın bir diğer ilginç yönü: yeni odanın maliyetine: Commons üyesi ülkeler olan Avustralya, Kanada, Jameika, Yeni Zelanda, Hindistan, Pakistan tarafından katkıda bulunulmasıdır. Yeni oda: 26 Ekim 1950 tarihinde ilk kez kullanılmıştır.

Konuşmacı Sandalye

Avam Kamarası, 1941 yılında bombalandığında 1849 yılında Pugin tarafından tasarlanan Konuşmacı Başkan bölümü yıkılmıştır. Mevcut sandalye: Avustralya tarafından verilmiş ve Kuzey Queensland eyaletinde yapılmıştır.

Sandalyenin replikaları yani benzerleri: yıllar içinde Commons üyesi ülkelere verilmiştir.

 

St Stephen Hall

1834 yılında yangın tarafından tahrip edilinceye kadar, Avam Kamarası, burada duruyordu. Günümüzdeki salon: eski şapel boyutlarında yani 29 metre uzunluğunda ve 9 metre genişliğindedir.

Konuşmacı kürsüsünün yerini belirlemek için iki pirinç tablet bulunmaktadır. Commons odasının yeniden inşası sırasında, 1945-1950 yılları arasında iki kez bombalandı. 1960 yılında ise, bütün bölüm yenilenmiş ve savaş hasarları onarılmıştır.

Salonun dekorasyonunda ünlü milletvekilleri heykelleri dikkati çekmektedir. Kapının iki tarafında ise: erken Krallık ve İngiltere kraliçelerinin heykelleri görülür.

Bölümün doğu ve batı uçlarında: Kral Stephen ve Edward III tarafından yeniden inşa edilen şapelin kuruluşuna ilişkin, Anning Bell tarafından yapılan iki büyük mozaik pano bulunur. Batı uçtaki mozaik 1926 yılında açılmıştır.

Vitray pencereler: her iki tarafta beş tane olarak sıralanmıştır. Duvarlarda: şehir ve mahallelerin silahlarını tasvir eden tablolar görülür. Ayrıca, yine bu tablolarda İngiliz tarihinin çeşitli önemli olayları betimlenir.

 

Cloisters

St Stephan Chapel cloisters: Westminster antik sarayından günümüze kadar gelebilen birkaç parçadan birisidir. Burası: 1526-1529 yılları arasında, Kral Henry VII döneminde yeniden inşa edilmiştir. Alt kat: 1834 büyük yangını ardından yeniden restore edilmiştir. Çatı: büyük güzellik taşımaktadır.

Burada: özellikle defne ve nar hakim olan küçük oymalar dikkati çeker. Üst katta bulunan dehlizlerin hepsi 1834 yangınında yok olmuştur. Ama onun eski hatları üzerinde, sonradan yeniden restore edilmiştir.

Aralık 1940 tarihinde, revakların güney ve doğu bölümleri bombalarla tahrip olmuştur. Ama tahrip olan bölümler, eski taş işçiliğiyle yeniden inşa edilmiştir. Revaklar ve üst bölüm, günümüzde ofisler ve yazma odaları olarak kullanılmaktadır.

Saray Heykelleri

1841 yılında saray mimar Charles Barry tarafından yeniden inşa edilirken, Prens Albert başkanlığında, sarayı güzelleştirmek için bir komisyon kurulmuştur. Komisyon, İngiliz tarihinin tüm alanlarını kapsayan çalışmalar yapmıştır.

Bu çalışmalar sonucunda: heykel, ahşap oyma çalışmaları, vitray, fresk ve metal süs işleri önerilmiştir. Bu çalışmalar sonucunda: Kraliçe Victoria ve Norman fethinde bulunan aziz ve hükümdarları temsil eden heykeller, binanın ana cephesinin süslenmesi için kullanılmıştır.

Ancak, saray daha sonraki yıllarda da birçok heykelle süslenmiştir. Prensin odasında: Kraliçe Victoria’nın elinde asa ve defne tacı bulunan beyaz mermer büyük heykeli görülür. Ana merdivenlerin dibinde: Sir Charles Barry’nin büyük beyaz mermer heykeli bulunur.

St Stephan Salonunun her iki yanında: büyük parlamenterlerin resimleri ve heykelleri bulunur. Sonraki dönemde eklenen heykeller ise şunlardır: Winston Churchill, David Lloyd George, Clement Attlee, Margaret Thatcher.

 

Aslan Yürekli Richard Heykeli

Yard’daki heykel: 1851 yılında Hyde Park’ta düzenlenen büyük fuar için bronz döküm olarak hazırlandı.

Aslan Yürekli Richard heykelinin kılıcı: II. Dünya savaşı sırasında, 1940 yılında bir bomba ile eğildi ve ortak düşmana karşı bir meydan okuma amblemi olarak öylece bırakıldı.

Sarayın Sanat Eserleri

Sarayın her yerinde: heykeller, freskler, duvar resimleri ve parlamento tarihi ve ünlü politikacıları betimleyen resimler bulunur.

 

Robing Odası

Burada: William Dyce tarafından yapılan resim ilgi çekmektedir. Bu resimde: misafirperverlik, cömertlik, merhamet, din ve nezaket erdemleri gösterilmektedir.

 

Prens Odası, Peer en Koridoru ve Teras Merdivenleri

Prens odası: Tudor dönemi tarihsel kişiler ve olayları tasvir eden resim ve heykellerle süslüdür. Bunlar: Richard Burchett ve öğrencileri tarafından Tudor hanedanı üyelerinin çekici portrelerini de barındırır.

Peer koridoru: Stuart krallarının saltanat sahneleri resimleriyle dekore edilmiştir.
19.yüzyıl başında eski St Stephen Chapel bulunan resimlerin rekonstrüksiyonları, Teras merdivenine yerleştirilmiştir.

 

Kraliyet Galerisi

Kraliyet Galerisinin duvarları: Napolyon savaşlarının önemli anlarını gösteren resimlerle süslenmiştir. Bunlardan biri: 1805 yılında Trafalgar savaşında HMS Victory gemisinde vurulan Nelson’un ölümüne aittir. Fresk karşısında: “Wellington ve Blucher Toplantısı” betimlenmektedir. Wellington Dükü: 1815 Waterloo Savaşında Napolyon’u mağlup etmiştir.

BÖLGEDEKİ DİĞER YAPILAR

 

Norman Shaw ve Parliament Street

Bu binalar: çok sayıda üst düzey subay ve milletvekili için ofis olarak tasarlanmıştır. Bu binalar 1887 yılında Richard Norman Shaw tarafından “Metropolitan Polis Servisi” olarak tasarlanmıştır. Ancak, 1890 yılında açıldığında polis teşkilatının ihtiyaçları için yetersiz bulundu ve bir uzantı eklendi. Ancak, polis teşkilatı 1967 yılında buradan taşındı.

 

Portcullis House

Burası: Parlamento üyeleri ve çalışan personel için yeni ofisler sağlamak amacıyla 2011 yılında yapılmıştır.

 

St Margaret’s Church

Westminster Abbey ve Parlamento evleri arasındadır. Genellikle “Avam Kamarası Bölge Kilisesi”olarak bilinir ve tanınır.

Manastırın gölgesinde kalan kilise: 1065 yılında Kral Edward döneminde yaptırılmıştır. Yapılış amacı: Westminster rahipleri için bir yaşam merkezi oluşturmaktır. Kilise: Antakyalı “St Margaret” e ithaf edilmiştir.

Kilise, uzun yıllar Winston ve Clemen Churchill gibi politikacıların ve ünlülerin evlilik törenlerine ev sahipliği yapmıştır.

Büyük ölçüde yenilenmiş olsa da, kilise Tudor döneminden izler taşır. Aragonlu Catherina ile VIII Henry’nin evliliği anısına yapılan vitraylı pencereyi görmenizi öneririm. Bu vitray pencereler, 16. yüzyıla tarihlenmektedir.

 

Dean’s Yard

Broad Sanctuary. SW1 adresindedir.
Westminster Abbey bölgesinin merkezindedir. Burası: Westminster Okulu öğrencileri tarafından “yeşil” olarak isimlendirilir ve Abbey binaları tarafından çevrilmiştir. Trafiğe kapalı alanda, Westminster okulu öğrencileri futbol oynarlar. Yaz aylarında, sessiz bir alan arayanlar için idealdir.

Westminster Abbey’e bakan sakin “Dean’s Yard” bölümünde, özellikle “Church House” ilgi çekmektedir. Yüksek tavanlı ve süslü, özgün odalara sahip 3 katlı yapı: konferans, sunumlar ve ödül törenleriyle akşam yemekleri için kullanılıyor. Yakınlarda: Westminster Sarayı, Big Ben, Parlamento Meydanı, London Eye ve London Aquarium bulunmaktadır.

 

İngiltere Londra Westminster ve Whitehall

İngiltere Londra Westminster ve Whitehall

 

Whitehall ve Westminster bin yıldır İngiltere’nin politik ve dinsel merkezidir. 11. yüzyılın başında hükümdar olan Canute, Thames ile nehrin eski kollarından Tyburn’un birleştiği bataklık arazideki adacık üzerine bir saray yaptıran ilk kraldır.

Canute’un yanına sarayını inşa ettiği kilise, elli yıl sonra kral Edward tarafından genişletilerek İngiltere’nin en büyük manastırına dönüştürülmüş ve manastır daha sonra bölgeye adını vermiştir. (“minster”, manastır kilisesi demektir)

Bunu takip eden yüzyıllarda hükümet ofisleri de bu bölgede inşa edilmeye başlanmıştır.
Bütün bu gelişmeler Whitehall’daki kahraman heykelleri ve gösterişli hükümet binalarından da anlaşılabilir.

Öte yandan, bölgenin kuzeyinde bulunan Trafalgar Square; West End eğlence bölgesinin başlangıcını işaret eder.

Whitehall’ın ortasındaki bu anıt: I. Dünya Savaşında ölenlerin anısına Sir Edwin Lutyens tarafından 1920 yılında yapılmıştır. Her yıl 11 Kasım’a en yakın Pazar günü gerçekleştirilen Anma Pazarında kraliyet ailesi üyeleriyle yüksek rütbeliler “Cenotaph”a gelincik çelenkleri bırakırlar.

1918 ateşkesini anmak için düzenlenen törende I. ve II. Dünya Savaşlarında yaşamlarını kaybedenler anılır.

Westminster

Londra şehrinin tüm ihtişamı ve resmi hayatı Westminster çevresindedir. Thames’in kuzey kıyısından başlar, batıda Hyde Park’a, doğuda Regent Street’e kadar uzanır.

Parliament Square’den İngiliz toplumunun ikiz destelerini görebilirsiniz. Kralların ve kraliçelerin taç giydiği Westminster Abbey, seçilmiş hükümetlerin gelip gittiği, Houses of Parliament olarak da bilinen Palace of Westminster.

Yanındaki St James parkının ağaçları arasından Buckhingham Palace’ı görebilirsiniz. Özel durumlarda, kraliyet ailesinin üyelerini balkonda görmek mümkündür.

Parliament Square’den kuzeye gittiğinizde, Whitehall’un geniş caddesi yer altındaki Churchill War Rooms’un yakınlarından geçer. Whitehall’un batısındaki Horse Guard Parade, Trooping the Colour gibi resmi seramoniler için kullanılan alandır.

Politikadan ve geçit alaylarından uzakta, harika sanat koleksiyonlarının yanı sıra Londra’nın en iyi mağazaları bulunur.

İngiltere Londra Westminster ve Whitehall PARLİAMENT SQUARE

İngiltere Londra Westminster ve Whitehall PARLİAMENT SQUARE

 

PARLİAMENT SQUARE

Meydan: yeni Parlamento Binalarının önünde, açık bir alan yaratmak amacıyla: 1868 yılında Sir Charles Barry tarafından düzenlenmiştir. Londra’da ilk trafik sinyal ışıkları burada kullanılmıştır. Yine yoğun bir trafiğin hüküm sürdüğü bu meydanı: ünlülerin heykellerini görmek için mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Evet: burası 1926 yılında ülkenin ilk resmi kavşağı olmuştur.

Burada bulunan ünlülerin heykellerinden bazılarından söz etmek istiyorum; Meydanda heykeli bulunan, İngiliz siyaset hayatının ünlüleri: Viscount Palmerston, Benjamin Disraeli, Derby Earl, Sir Robert Peel, George Canning ve kuzeyde, 1912 yılında tamamlanan gotik canlandırmacı tarzdaki Middlesex Esnaf Birliği Binasının önünde “Abrahim Lincoln” heykeli sayılabilir.

Bu heykel: İngilizce konuşan halklar arasındaki barış münasebetlerinin 100.yılı nedeniyle, 1920 yılında Amerika tarafından İngiltere’ye sunuldu. Heykel: Chicagoda yaşayan İrlandalı heykeltıraş Augustus Saint-Gaudens tarafından yapılmıştır.

Meydandaki bahçeler içinde, ayrıca: 2007 yılında dikilen “Nelson Mandela” heykeli de bulunmaktadır. 9 metrelik bronz heykel: Parlamento Binasına bakmaktadır ve 20.yüzyılda en büyük özgürlük savaşçısı anısına dikilmiştir.

David Lloyd George heykeli: 2007 yılında, granit ve bronz kullanılarak yapılmıştır. Granit kaide üzerinde kuzey bölümdedir.

Sir Winston Churchill heykeli: 1973 yılında Ivor Roberts-Jones tarafından yapılan bu bronz heykel: meydanın kuzey doğusunda, granit bir kaide üzerinde durmaktadır. Diğer devlet adamları ve askerlerin arasındaki heykelde: pardesösü içinde kendisini Avam Kamarasına bakarken görebilirsiniz.

1987 yılında Westminster Abbey ve Parlamento Meydanı; koruma alanı olarak belirlenmiş ve 1996 yılında hazırlanan UNESCO Dünya Mirası listesinde, İngiliz Mirası Listesine kayıt edilmiştir. Günümüzde bu bahçeler önemli törenler ve tarihsel olayların kutlanmasında kullanılmaktadır.

 

CENOTAPH

Whitehall SW1 adresindedir. Bu anıtın kelime anlamı boş mezardır. İngiltere’deki bu anıtın bir benzeri de “Kuzey İrlanda” Belfast şehrinde bulunmaktadır.

Whitehall’un ortasındaki bu anıt: I. Dünya Savaşında ölenlerin anısına Sir Edwing Lutyens tarafından 1920 yılında yapılmıştır. İlk olarak: Temmuz 1919 Barış Günü etkinliklerinin küçük bir parçası olarak Başbakan Lloyd George’un isteği üzerine Edwin Lutyens tarafından tasarlanmış ve ardından portland taşından inşa edilmiştir.

İngiliz Ordusu, Deniz Kuvvetleri ve Kraliyet Hava Kuvvetleri bayrakları: anıtın önünde asılı durur.

Her yıl 11 Kasım tarihine en yakın Pazar günü saat: 11.00’de, burada yapılan “İki Dünya Savaşı ve daha sonraki çatışmalarda ölen İngiliz ve Commonwealth askerleri ve kadınların anısına” düzenlenen anma Pazarında kraliyet ailesi üyeleri ile yüksek rütbeli askerler Cenotaph’a gelincik çelenkleri bırakırlar.

Tören, daha sonra savaş gazilerinin yürüyüşü ile biter. Bu yürüyüş sırasında: Kraliçe ve önde gelen politikacılar: kulenin dibinde töreni izlerler.

 

DOWNİNG STREET

Burası: Londra’daki en bilinen caddelerden birisidir.
Sir George Downing (1623-1684) gençliğinin büyük kısmını Amerikan kolonilerinde geçirmişti ve İngiliz iç savaşında parlamentocuların yanında savaşmak üzere ülkeye dönmeden önce Harvard’dan mezun olan ikinci öğrenciydi. Bu evde: kendi partisinin kampanyalarını yürütmüştür.

1680 yılında, Whitehall Sarayının yanındaki bu bölüme bir sıra ev yapıldı. Bunlardan dördü değişime uğrasa da hala ayaktadır.

II. George 1732 yılında No.10’u “Sir Robet Walpole”e verdi.

Walpole: görev süresi boyunca Downing caddesindeki evin bir birleşik evin yanı sıra seçkin ziyaretçileri ağırlamak için bir mekan olarak görev yaptı.

Daha sonra ise, özellikle Başbakan William Pitt döneminde: burada önemli restorasyon yapılmıştır. 19.yüzyıla gelindiğinde ise: bazı başbakanlar burayı hala ofis olarak ve kabine toplantıları için kullanmışlardır.

Takip eden dönemde: bakımsız kalan ev: bir kez daha yaşanabilir hale getirilmek ve modernleştirilmek üzere özellikle 1902-1905 yılları arasında büyük onarıma tabii tutulmuştur.

20.yüzyılda binanın artan önemi: 1991 yılında İrlanda Cumhuriyet Ordusu üyelerinin saldırılarına hedef olmuş ve bombalanmıştır.

Bunun üzerine 1989 yılından sonra: Margaret Thatcher döneminde sokağın “Whitehall” çıkışına demir kapılar yerleştirilmiştir.

Günümüzde: burası başbakanlık evi olarak kullanılmaktadır. Bina: mütevazi siyah tuğlalı dış cephesi ve siyah ön kapısı ile tanınabilir ve “Kabine Odası”nde 275 yıldır hükümet politikaları belirlenir.

Ancak burayı gezmek mümkün değildir, yalnızca uzaktan görebilirsiniz.

 

CABİNET-CHURCHİLL WAR ROOM

Parliament Square kuzeyinde, hükümet binalarının altındaki mahzende bulunan bu odalar: 20.yüzyıl tarihinde önem kesitler sunmaktadır.

Ünlü siyaset adamı Churchill: 1874 yılında doğdu ve 1965 yılında 90 yaşında öldü. Onun cenaze töreni, televizyondan dünya çapında 400 milyon kişi tarafından izlendi ve onun tabutu üzerine örtülü “Birlik Bayrağı” burada muhafaza edilmektedir.

Peki burada neler bulunuyor.

Churchill Müzesi ve Cabinet Warr Rooms: II. Dünya savaşı sırasında gizli bir yer altı sığınağı olarak kullanılmıştır. Çünkü: II. Dünya savaşı sırasında, Londra şehri Almanlar tarafından yoğun şekilde bombalanıyordu.

Önce “Neville Chamberlain” ve ardından “Sir Winston Churchill” kendi kabinelerini ve askeri birlikleri bu yer altı sığınağından yönettiler. Sığınak: 1 metre kalınlığında duvarlarla çevrelenerek koruma altına alınmıştır.

Günümüzde burada 3 bölüm bulunmaktadır. Bunlar

1.Undercover
2.Churchill Museum
3.Cabinet War Rooms.

Undercover

Burası: Churchill’in gizli karargahında çalışmış personelin yüzlerce hikayesinin anlatıldığı bir mekandır. Burada birçok film, röportajlar ve kişisel nesneler bulunur.

Bölüm: 1938 yılında George Rance tarafından düzenlenmiştir. Memur William Dickson: savaş döneminde Churchill’in yeraltındaki bu karargahtaki konuşmalarını not etmiştir.

Şubat 1945 yılında bir stenograf: Yalta Konferansında Churchill’e nezaret etmiştir. Evet, burası ünlü siyasetçinin hayatında kendisiyle birlikte çalışanlar hakkında bilgi ve belgelerin ve kişisel nesnelerin bulunduğu bir yerdir.

Churchill Museum

2005 yılında açılan müze: Sir Winston Churchill’in yaşamı ve mirasına adanmış, dünyadaki tek müzedir. Müze için ayrı bir giriş bulunur. Burayı ziyaret etmek isterseniz: King Charles Caddesi üzerinde, bir dizi merdiven yanında kurulmuş küçük bir girişi kullanmanız gerekir. Bu giriş: Dünya Savaşı sırasında bulunmamaktadır.

Çünkü, o dönemde insanlar buradaki sığınağa girmek için, bunker üzerinde bulunan bir binanın içindeki merdivenleri kullanıyorlardı.

Burada üstün teknoloji ve multimedya görüntüler kullanılarak: 10 Mayıs 1940 tarihinde Başbakan olan Churchill’in hikayesi ve kariyeri: en üst noktadan başlayarak izleyiciye gösterilir.

Burada: Churchill’in yaşamının her yılını kapsayan: belgeler, fotoğraflar ve film klipleri, gizli animasyonlar bulunur.

Cabinet War Room

1984 yılında açılan burası: Churchill ve onun bakanları ve askeri komutanların buluştuğu “Savaş Kabinesi” odasıdır. 1939-1945 yılları arasında, II. Dünya savaşı boyunca, Churchill ve onun hükümeti tarafından kullanılmıştır. O dönemde tarihi kararların alındığı odaları burada görebilirsiniz.

Bu odalarda: şefler ve elemanlar kararlar verirdi. “Map Room” yani “Harita Odası” bölümünde ise: ordu, donanma ve hava kuvvetleri görevlileri: “Battle of Britinian” denilen yerde vurulan uçakların kayıtlarını tutmak ve savaş bölgelerindeki durumun gidişatını takip etmekteydiler.

Günümüzde: Map Room: haritalar, grafikler ve notlarla kaplıdır ve Curchill: II. Dünya savaşını buradan yönetmiştir.

Harita odasının hemen bitişiğinde: Churchill’in ofisi bulunmaktadır. Kendisi, burada sadece 3 gece uyumuştur. Ama onun savaş konuşmalarının birçoğu ve özellikle 11 Eylül 1940 tarihindeki yaptığı konuşma: buradaki masadan yapılmıştır.

Burada: ayrıca Churchill’e ait bir yatak ve çalışma masası bulunur. Ancak, Londra ağır şekilde bombalanırken, ünlü savaş stratejilerinin çoğunu burada tasarlamış olsa da, bu yatakta yalnızca 3 gece yatmıştır.

Yatağın hemen yanında kül tablası bulunmakta ve Churchill, o ünlü purolarını içerken, odayı daha henüz terk etmiş gibi bir izlenim yaratılmıştır.

Churchill: Amerika-Beyaz Saray ile iletişimi: bir süpürge dolabından, telefon odasına çevrilen ufacık bir yerde bulunan “transatlantik telefonu” ile yapmıştır.

Mahzende bulunan diğer odalar ve mobilyalar; mümkün olduğu kadar, o çatışma dönemindeki durumlarıyla korunarak günümüze ulaştırılmışlardır.

 

BANQUETİNG/WHİTE HOUSE

Whitehall SW1 adresindedir.

Burası: mimari ve tarihi açıdan büyük önem taşımaktadır.
İnigo Jones’un İtalya gezilerinde gördüğü klasik Palladio tarzının Londra’daki ilk örneğidir.
Kral I.Edward tarafından yaptırılan ve 1622 yılında tamamlanan binanın ön cephesi, Elizabeth döneminin çok kullanılan küçük kuleleri ve dış cephe süslemelerinden sonra büyük bir devrim yaratmıştır.

Bina, aynı zamanda, eski Whitehall Sarayı’nın büyük bir kısmını yok eden 1698 yangınından geriye kalan tek yerdir.

Yapının içinde: 1622 yılında tamamlanan “Ziyafet Salonu” abartılı eğlenceler ile önem kazanmıştır. Bu abartılı eğlencelerde: maskeler, şiir, propaganda, müzik, dans ve tuhaf kostümler kullanılır ve bazen Kral ve Kraliçe de bu eğlenceler içinde yer alırlardı.

Yapının Peter Paul Rubens’e ait olan tavan resimleri; 1630 yılında kralın oğlu I. Charles tarafından sipariş edilmiştir. Tavandaki başyapıt: Sir Peter Paul Rubens tarafından yapılmıştır. Resminin altın çağının en ünlü eseridir.

İki resmin boyutları: 9 x 6 metre ve 13 x 3 metredir. Tuvaller: Rubens tarafından boyandıktan sonra 1636 yılında salona monte edilmiştir. Bu tuvallerde: Taçlar Birliği, James I Apotheosis ve I. James Barışçıl Reign tasvir edilmiştir.

Tavan resimlerini sipariş eden Charles I: hemen ardından 1649 yılında: Banqueting House önünde bir iskele üzerinde asılarak idam edilmiştir.

Çünkü: Kraliyet ailesinin abartılı yüceltilmesi: Oliver Cromwell ve Parlamenterler tarafından uygun karşılanmamıştır. Ayrıca, kendisi iç savaşı kaybetmişti. Düşmanları, onu vatana ihanetle suçladılar.

20 yıl sonra ise, bu kez II. Charles aynı yerde tahta çıkışını kutlamıştır.  Bina, resmi kutlamalarda kullanılmaktadır.

 

HORSE GUARDS PARADE-ATLI MUHAFIZLAR

Whitehall.SW1 adresindedir.
Whitehall’dan Trafalgar Square’e doğru “Downing Street” den geçtiğinizde göreceğiniz binalar topluluğu: 1666 yılındaki büyük yangında yanarak yıkılan “Palace of Whithall” un yerine yapılmıştır.

16.yüzyılda Kral VIII Henry; Palace Whitehall’u esas konutu olarak kullanmıştır.
Daha sonra York House olarak da bilinen yer: daha önceden ise kardinal Wolsey’e aittir.

Kral Henry: buranın ismini değiştirip genişletmiş ve atlı mızraklılar için bir alan yaptırmıştır.
Bir zamanlar: VIII Henry’nin mızrak dövüşü turnuvaları sahası olan bu alanındaki bu bahçe, günümüzde “Gurad Parade” olarak isimlendirilir.

Bölge: “William Kent” tarafından tasarlanmış ve 1755 yılında yapılmıştır. Sol tarafta, yine “Kent” tarafından tasarlanan eski Hazine Binası ve 1758 yılında tamamlanan ve günümüzde “İskoçya Bakanlığı” olarak kullanılan “Dover House” ın arka kısmı görülür.

Hemen yakınlarda ise, yine önemli bir yer bulunur. Burası: tenis ile ilgili ilk adımların atıldığı yerdir. Kral VIII Henry: bu gerçek tenis sahasında, tenisin ilk adımlarını atmıştır.

Hemen karşı tarafta ise, sarmaşıklarla kaplı bir iç kale bulunur. 1940 yılında Denizcilik Bakanlığının yanında, bombalara karşı korunaklı olarak inşa edilen bu bina, II. Dünya Savaşında haberleşme karargahı olarak kullanılmıştır.

Burada, her yıl Kraliçenin doğum günü gibi “Trooping the Colour” olarak bilinen seramoniler yapılır. Ama buranın en çok ilgi çeken yönü: muhafız değişim törenleridir.

 

Guard Museum

Londra merkezinde, Whitehall’da şehrin en tarihi binalarından olan Horse Guard içinde süvari müzesi bulunmaktadır. Wellington Barrack’s tören alanının altındadır. Girişi ise “Birdcage Walk” tadır.

Askeri tarihe meraklı olanların bu müzeyi mutlaka gezmelerini öneririm.

Müze: 1750 yılından kalma binanın içinde 350 yıldır değişmeden kalmıştır. Müzede: Afganistan’da devriye görevi yapan iki askerin, son derece gerçekçi sahneleri heykellerle figüre edilmiştir.

Ayrıca: II. Dünya Savaşından bir “Zırhlı Keşif Süvari Alayı” betimlenir. Waterloo Savaşı da canlandırılır. Müze girişi ücretlidir, 15 paund. Burada: camlı bölmede orijinal 18.yüzyıl ahırları ve buralarda çalışan askerleri görebilirsiniz.

Ayrıca müzenin koleksiyonunda: tarihi müzik aletleri, Faberge mobilyaları, gümüş tören üniformaları, ödüller gibi eşsiz hazineler bulunmaktadır. Her sergi: özel bir hikaye betimlemektedir.

Ayrıcı: 1831 yılında William IV tarafından verilen iki gümüş madalya görülür. 1982 yılında Hyde Park bombalandığında yaralanan atın dizginleri görülür.

 

Süvari Alayı

Alay: Kral Charles II tarafından verilen emir gereğince 1661 yılında kurulmuştur ve günümüzde: İngiliz Ordusu içinde 2 Alay düzeyindedir. Bunlar: Yaşam Muhafızları ve Blues and Royals Alaylarıdır.

Bunların iki rolleri bulunmaktadır. Londra ve İngiltere genelindeki törenlerde: Kraliçeyi korumak ve Kraliyet ahırlarının önemli bir parçası olmaktır. Ayrıca: operasyonel bir Alay olarak, zırhlı araçlarla gerektiğinde dünyada hizmet vermeye hazırdırlar.

Alayların: günümüzde Irak ve Afganistan’da konuşlandırılmış üniteleri bulunmaktadır. İnsani operasyonlarda barışı koruma adına bu rolü üstlendiklerini belirtmektedirler. Evet: Household Cavalry bölükleri: 350 yıldır kraliçenin hizmetindedir.

 

Ahırlar

“Cavalry Museum” un bir parçası olan “Household” denilen ve 18. yüzyıldan kalma ahırlarda: atların bakımını izlemek mümkündür. Ziyaretçiler: büyük bir camlı bölme arkasından çalışma ahırlarını görebilirler.

Tüm atlar burada bulunur ve günün farklı zamanlarında: atları beslenirken veya toynakları kontrol edilirken yani bakımları yapılırken veya göreve hazırlanırken görebilirsiniz.

Burada: gerek atlar ve gerekse biniciler titiz ve zorlu bir eğitimden geçirilirler. Müzede: bu eğitimler hakkında bilgiler de ziyaretçilere sunulur.

 

Törenler

Horse Guard Parade denilen burada, yıl boyunca çeşitli askeri törenler yapılır. Her gün saat: 08.00-18.00 arasında burası ziyaret edilebilir.

Günümüzde: “Household Cavalry” den gelen atlı muhafızlar: tüylü şapkaları ve kalçalarına kadar çıkan çizmeleriyle burada nöbet tutarlar.

İki nöbetçi: her gün saat: 10.00-16.00 arasında burada nöbettedirler ve her gün düzenlenen muhafız değişimi törenleri, özellikle turistlerin ilgisini çekmektedir. Nöbet değişim töreni: saat: 11.00’de yapılmaktadır.

Özellikle: Kraliçenin resmi doğum günü etkinlikleri çok renklidir. Whitehall merkezindeki ve diğer Kraliyet Sarayları (Buckingham Sarayı ve St James Sarayı) : günümüzde de hala bu nöbetçiler tarafından korunmaktadır.

Cumartesi ve Pazar günleri saat: 10.00’da ve Pazartesi günü saat: 11.00’de her sabah nöbet değişim törenleri yapılır ve bu törenler 30 dakika sürer. Bu törenlerde, Hyde Park Kışlasından geleneksel kostümleri ile gelen 12 asker tarafından yapılır. Her gün saat: 16.00’da attan inme töreni yapılır.

2012 Londra Olimpiyatlarında: “plaj voleybolu” karşılaşmaları burada yapılmıştır.

 

TRAFALGAR STUDİO

14 Whitehall.SW1 adresindedir.

Trafalgar Studio: Londra’nın en heyecan verici yeni bir mekanıdır. Eski adı ile 2004 yılına kadar “Whitehall Tiyatrosu” olarak kullanılmıştır. Whitehall Tiyatrosu: 17.yüzyılda Marc-Henr ve Laverdet tarafından, Art Deco tarzında düzenlenen iç mekanlarla birlikte, Edward A. Stone tarafından tasarlanmıştır. Tiyatro: 1930 yılında açılmıştır.

1930’lardan kalma tiyatro binasının beyaz ön cephesi, sokağın diğer ucundaki Cenotaph’ı yansıtır gibidir.

İç mekan mükemmel Art Deco ayrıntılarla süslenmiştir. Burada iki küçük sahne bulunur. 1.Nolu sahne: 380 koltukludur ve 2004 yılında açılmıştır. 2.Nolu Sahne ise 100 koltukludur ve 2005 yılında açılmıştır. Londra şehrinde yeterli zamanınız ve merakınız varsa, burada bir oyun izlemenizi öneririm.

İngiltere Londra Westminster ve Whitehall QUEEN ANNE’S GATE

 

QUEEN ANNE’S GATE

St James’s Park.SW1 adresindedir. Kraliçe Anne Konakları olarak bilinen bu apartman bloğu: gayet iyi korunarak günümüze ulaşmış olup, binanın batı ucunda: 1704 yılından kalma gösterişli bir kapı görülmektedir. Çünkü: daha önce yapılan orijinal yapı: 1973 yılında yıkılmıştır ve orijinal plan muhafaza edilerek yeniden yapılmıştır.

Binanın diğer ucunda: 70 yıl sonra yapılmış evlerin dış cephelerinde: Victoria dönemi başbakanı Lord Palmerston gibi burada yaşamış ünlülerin adlarının yazılı olduğu mavi plakalar görülür.
No 13 ve 15’i ayıran duvarın önünde: Kraliçe Anne’in küçük bir heykeli durur.

Batıda, Petty France’ın köşesinde mimari uyumsuzluğun bir örneği olarak Sir Basil Spence’in İç İşleri Bakanlığı Binası yer alır. Birdcage Walk’a inen cockpit merdivenleri, 17.yüzyılda kanlı horoz dövüşlerinin yapıldığı alan olarak biliniyor.

Evet, burası günümüzde “Adalet Bakanlığı” merkezi olarak kullanılmaktadır. Hatta söylenenlere göre: ünlü İngiliz gizli servise M15’in merkezi burada bulunmaktadır.

 

WESTMİNSTER CATHEDRAL

Ashley Place SW1 adresindedir.
Burada bulunan ve 1834 yılı yapımı cezaevi kompleksi: 1884 yılında Katolik kilisesi tarafından satın alınmıştır. Ardından: yapı: mimar John Francis Bentley tarafından erken Hıristiyanlık dönemi-Bizans tarzında dizayn edilmiştir.

Bu mimari stil önemlidir çünkü Londra şehrinde benzer mimari stilli başka yapı bulunmamaktadır.

Bu çalışmalar 1895 yılında başlamış ve 8 yıl sonra 1903 yılında bitirilmiştir. Çan kulesi: 82 metre yüksekliktedir. Üstünde beyaz taşların oluşturduğu yatay çizgiler bulunan kırmızı tuğladan yapılmış kule: yakındaki Abbey ile tam bir tezat oluşturmaktadır.

Buraya asansörle çıkılmaktadır ve Westminster Abbey ve St Paul Katedralinin muhteşem manzarasını izlemek isterseniz, buraya çıkmanızı öneririm. Kuzeydeki sakin “Plazza”da bölgenin yapılarından birisidir.

Özellikle: katedralin iç bölümündeki ince mermer ve mozaik işçiliği görülmeye değerdir. Rengarenk mermerler ve ince mozaiklerden oluşan iç dekorasyon nefin üzerinde yükselen kubbelerle zıtlık içindedir. Katedral için ayrılan paranın bitmesi üzerine: kubbeler çıplak bırakılmıştır.

Yine içi mekanda: heykeltıraş Eric Gill tarafından yapılan eserler: dünyaca ünlüdür. Kudüs şehrindeki 14 Haç durağını gösteren ve I. Dünya Savaşından kalma bu rölyefler: nefin ayağını süslemektedir.

Yine iç mekandaki org: Avrupa’nın en iyilerinden biri olarak bilinir.
Katedralde: her Pazar günü öğleden sonra konserler düzenlenmektedir.

 

Mozaikler

Katedral mimarı John Bentley: Mart 1902 yılında öldüğünde katedralin mozaikleri bitmemişti ve kendisinin çizim ve tasarımlarına göre mozaikler, katedral sanat komitesi tarafından 1936 yılından itibaren geleceğin mimarlarına ve tasarımcılarına yaptırıldı. Özellikle: Bentley’in etkisi hissedilen “kutsal ruhlar” mozaiğini mutlaka görmenizi öneririm.

 

Mermerler

Katedralde 100 den fazla mermer işleme görülmekte olup, bunlar beş kıtadan ve çoğu antik Yunan ve Roma’dan gelmiştir.

İngiltere Londra Westminster ve Whitehall

 

Haç İstasyonları

Yukarıda da belirttiğim gibi: Haç İstasyonları: Eric Gill çizimleri ışığında hazırlanmış ve Mimarlar Odası tarafından hazine olarak nitelendirilmektedir. Gill: Nisan 1914 tarihinde, mimar Bourne tarafından onaylanan istasyonları için halen British Museum’da bulunan tasarımlarını üretti.

Bu 14 panel: ahşap kireçtaşına, alçak kabartma olarak oyuldu. Haziran 1915 tarihinde yalnızca 4 istasyonu görüntüsü vardı.

İngiltere Londra Westminster ve Whitehall ST JOHN’S SMİTH SQUARE

 

ST JOHN’S SMİTH SQUARE

Bu eski kilise; St John Smith Square adresindedir.

Yapı ilk olarak: Thomas Archer tarafından bir kilise olarak tasarlanmış ve 1728 yılında tamamlanmıştır.

Aynı dönemde, Kraliçe Anne’nin; 1711 tarihli “50 Yeni Kilise” kanunu bulunmaktadır. Ancak: kilisenin tarihi kazalarla doludur. 1728 yılında tamamlandıktan sonra: 1742 yılında yanarak kül olmuştur.

1773 yılında üstüne bir yıldırım düşmüştür. 1941 yılında ise, II. Dünya savaşında bombalanmıştır.

İngiliz Barok mimarisinin en güzel eseri olarak kabul edilir. Ressam ve sanat tarihçisi Sir Hugh Casson: Thomas Archer’in bu eserini: İngiliz Barok mimarisinin en önemli örneği ilan etmiştir.

Kilise: iki köşesindeki küçük kuleleri ve yuvarlak hatlarıyla, meydanın dışına taşmak ister gibi kuzeyde 18.yüzyıl evlerinin üstünden gökyüzüne yükselir.

Dört köşe kuleleri ve anıtsal kırık özellikli alınlık dikkati çeker. Mimar Archer kiliseyi tasarlarken: Kraliçe Anne’ye danışmıştır ve yapıyı bir tabure gibi düşünmüş ve dört köşesine taburenin ayaklarını betimleyen kuleler yerleştirmiştir. Ama aslında, kuleler binanın çökmesini önlemek için yerleştirilmiştir.

Londra’nın merkezinde, benzersiz bir müzik mekanı ve İngiliz Barok mimarisinin başyapıtıdır. Yapı: St John tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiştir.

Binanın güzelliği ve olağanüstü akustiği dikkat çekmektedir. Yapı: II. Dünya Savaşında bombalandığında harabe haline gelmiş ve daha sonra bir kişi tarafından satın alınarak bir konser salonu olarak restore edilmiştir.

Yani: 1960’lı yılların ardından burası hem kilise ve aynı zamanda konser salonu olarak kullanılmaya başlanmıştır. Burada: canlı resitaller, oda konserleri ve çeşitli klasik programlar düzenleniyor.

Yapının bodrumunda: konser olsun veya olmasın, sürekli açık olan, tenha, tuğla tonozlu ve şarap içilebilen bir restoran bulunuyor. Bu kafe/restoran, her gün saat: 08.00-17.00 arasında açıktır. Konser günlerinde ise, burası akşam yemekleri için de açıktır ve fiyatları makuldür.

İngiltere Londra Whitehall Tate Britain

İngiltere Londra Whitehall Tate Britain

İngiltere Londra Whitehall Tate Britain;

Milbank adresindedir ve İngiltere’deki Tate Galerilerinin bir parçasıdır.
Her gün saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.

Özel sergiler hariç giriş ücretsizdir. Her gün saat: 11.00-12.00-14.00-15.00 saatlerinde ücretsiz rehberli turlar mevcuttur.

Tate ağı: 1897 yılında J.W.M.Turner’in önemli koleksiyonu ile başlamıştır. Londra şehrindeki Tate ağının “Britain” ayağı ise: önce İngiliz sanatına ait eserlerin sergilenmesine yönelik olarak düşünülmüş ve Milbank Cezaevinin eski sitesi: galeri olarak tanzim edilmiştir.

Avustralya’ya hükümlü göndermek için kalkış noktası olarak kullanılan cezaevi 1890 yılında yıkılmıştır.

Ardından galeri için yer aranırken: bu yapının değerlendirilmesi gündeme gelmiş ve Sidney RJ. Smith yeni galeri için mimar olarak seçilmiş ve onun tasarımı bugün gördüğümüz temel yapı olarak ortaya çıkmıştır.

Yapı: bir tapınak benzeridir ve büyük revaklı giriş kapısı ve merkezi kubbesi ilgi çeker. Milbank girişinde bir aslan ve alınlık üstünde bir tek boynuzlu at ile Britannia heykeli: buranın İngiliz sanat galerisi olduğunu vurgular.

Galeri 1790 yılından kalma 8 odada, İngiliz sanatçıların 245 eserinin sergilenmesiyle 1897 yılında kapılarını halka açmıştır.

Özgün açılışı takiben: Milbank sitesi 7 ana bina uzantısı eklenerek büyütülmüştür. İlk 15 yıl içinde Milbank sitesi, mimar WH Romaine-Walker tarafından tasarlanan ve antikacı JJ Duveen tarafından finanse edilen 7 odalı ek sergi alanına kavuşmuştur.

1917 yılına kadar galerinin görevi değişmiştir. Yeni tasarlanan bölümlere: Modern Yabancı Galeriler yani uluslar arası ünlü sanatçıların eserleri de yerleştirilmeye başlanmış ve galeri ulusal düzeyden uluslar arası düzeye yükseltilmiştir.

Günümüzde ise, Tate galerisinde “dört büyük site” ve ulusal koleksiyonda 1500 yılından günümüze kadar olan sürece ait yaklaşık 70.000 yapıt bulunmaktadır. Bunlar: modern ve çağdaş İngiliz sanatının en güzel örnekleridir.

Galerinin ismi 2000 yılı Mart ayında “Tate Britain” olarak değiştirilmiştir.

Evet: Tate Britain Galerisinde: 16. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar İngiliz sanatının dünyadaki en geniş koleksiyonu bulunmaktadır. Hatta: bir zamanlar burada sergilenen uluslar arası eserlerin birçoğu, 2000 yılında “Tate Modern” galerisine taşınmıştır.

 

DAİMİ KOLEKSİYON

İngiltere Londra Whitehall Tate Britain;

Galeride: 1500 yılından günümüze kadar uzanan süreçteki uluslar arası modern ve çağdaş İngiliz sanat eserlerine ait muhteşem bir koleksiyon bulunmaktadır.

Bu toplama eserler: boyama, çizim, heykel, baskılar, fotoğraf, video ve film, montaj ve performans etkinliklerini kapsamaktadır.

Çünkü: Tate Britian: kendi görev alanı içindeki tüm alanlarda: üstün kaliteli ve önemli sanat eserlerine koleksiyonuna katmak istemektedir.

Özellikle: son yıllarda İngiliz sanatından ziyade, kendi tarihine ve gelişimine katkıda bulunan sanatçıların da galerinin koleksiyonunda temsil edilmesi prensip edinilmiştir.

Buna bağlı olarak, koleksiyon genel anlamda: Batı Avrupa ve Kuzey Amerika sanatlarına odaklanmış olsa da, yakın zaman öncesinde Latin Amerika, Güney-Doğu Asya ve Doğu Avrupa’dan gelen modern ve çağdaş sanat eserleri de koleksiyonun genişlemesini sağlamıştır.

Kalıcı sergiler: ana katın büyük bölümünü kapsar. Kuzeybatı köşeden başlayarak, sergilerdeki eserler: 16. yüzyılın başlarından günümüze kadar geniş bir döneme yayılır. Her oda: modern ya da tarihi bir temayı işler ya da büyük bir sanatçıya adanmıştır.

Burada eserleri bulunan sanatçıların başlıcaları:

Turner, Constable, William Blake, Stanley Spencer, Lucian Freud, David Hockney, Henry Moore, Francis Bacon, Barbara Hepword. Ayrıca: İngiltere’de resmin babası sayılan: Gainsborough, Reynolds ve Hogart gibi sanatçıların eserleri de görülür.

Kalıcı koleksiyonda: bu sanatçıların 300’den fazla resim ve binlerce suluboya çalışması bulunmaktadır.

 

Galeride yapılacak gezi

İngiltere Londra Whitehall Tate Britain;

Tate Britian’ın sergileri, kapsamlı bir koleksiyona sahip olan Tate Collection’dan gelir. Özenle seçilmiş geçici sergiler ve İngiliz sanatçıların retrospektifleri ile birlikte gösterimdeki çeşitli eserler, Elizabeth dönemi portre sanatından modern enstalasyonlara kadar bütün zevklere hitap eden bir seçki sunmaktadır.

1500 yılından günümüze İngiliz sanatının ve tarihinin farklı yönlerini keşfetmek için sergiler düzenli olarak yenilenir.

 

BP British Art Walk Through

İngiltere Londra Whitehall Tate Britain;

2013 yılında açılan “BP British Art Walk Through” denilen yürüyüş yolunda, kronolojik sıraya göre yerleştirilmiş 500 eser görülür. Bunlar arasında bulunanlar: Francis Bacon, John Constable, George Stubbs, JMW Turner, LS Lowry, John Everett Milais, David Hockney, Damien Hirst, Rachel Whiteread.

 

1500-1800

Bu bölümde yer alan galeriler, İngiliz tarihinin etkileyici değişiklikler yaşanan bir dönemini, Tudorlar ve Stuartlar’dan Thomas Gainsborough’ya kadar geçen zamanı kapsar.

“Hogarth” salonu, çağdaşlarının yaşam tarzlarını ve inançlarını hicvetmesiyle tanınan ünlü İngiliz ressamlarından birinin başlıca eserlerini içerir.

Buna karşın “Grand Manner” salonunda BenjaminWest ve yeni kurulan Royal Academy’nin Başkanı Joshua Reynolds gibi sanatçıların büyük ölçekli resimleri bulunmaktadır. Manzara resimleri İngiliz resminin 19. yüzyılda yaşadığı devrimin kalbini oluşturur.

“British Landscape” salonu kırsal bölge görüntülerinin, sadece sanat hakkındaki fikirleri değil, onun İngilizler için ifade ettiği anlamı nasıl değiştirdiğini de göstermektedir. Bu bölümdeki son salon, şair ve ressam William Blake’in düzenli olarak değiştirilen sergilerine ayrılmıştır.

 

Glore Galleries’de Turner

Burada: büyük manzara ressamı J.M.W.Turner’ın 1851 yılında ölümünün ardında, İngiliz ulusuna miras bıraktığı muhteşem koleksiyonunun parçaları görülebilir. Turner (1775-1851) olağanüstü bir İngiliz ressamı oldu.

Onun stüdyosunda kalan tüm eserleri, ölümünü takiben “Turner Vasiyeti” olarak İngiliz halkına kaldı ve bu eserler, Tate Britian galerisine kaldırıldı.

“Turner Koleksiyonu”: “Clore Galleries” denilen ve Sir James Stirling tarafından tasarlanan özel bölümde sergilenmektedir. Koleksiyon içinde 300 yağlıboya resim ve 20 bin civarında kalem çizimleri ve çeşitli suluboya resimleri bulunuyor.

Turner’in özellikle: 1842 tarihli suluboya “Blue Rigi” İsviçreli dağ-tepe sanatçısının en ünlü 3 resminden birisidir. Resim: incelik ve parlaklığı ile, ortamın en güzel örnekleri arasında kabul edilir.

 

1800-1900

İngiltere’de 18.yüzyılın sonu ve 19.yüzyılın ilk yarısı sanat dallarında büyük bir değişim yaşandı. Yeni konular önce çıktı ve sanatçılar, halk sergilerinin duvarlarında dikkat çekmek için birbirleriyle yarışmaya ve büyük ölçekli resimler yapmaya başladılar.

“Romantic Painting in Britain” bölümü John Martin, Thomas Lawrence ve William Etty’nin devasa tuvallerini içerir. Davit Wilkie’nin ünlü çalışmaları da buradadır.

Daha sonra, Victoria sanatının öyküsünü anlatan üç salon gelir. Victoria döneminde, ahlaki mesajları iletmekte sanatın gücüne duyulan inancın merkezinde öykü anlatıcılığı geliyordu.

“Victorian Paintings of Modern Life” sergisi Augustus Egg’in “Geçmiş ve Bugün” dizeleri gibi önemli çalışmaları içerir. “Pre-Raphaelites and Painters of Ideal” sergisi belki de Tate Britain’daki en popüler sanatçı gurubunun eserlerini bir araya getirir.

Bunların arasında John Everett Millais’in “Ophelia”sı, William Holman Hunt’un “Uyanan Vicdan”ı ve Dante Gabriel Rossetti’nin bazı resimleri sayılabilir. Bu 3 salonun sonuncusu olan “Victoria” döneminin sonlarına ait resimler ve heykeller yer alır.

John Singer Sargent’ın alaca karanlık bir bahçede küçük kızları betimlediği “Karanfil, Zambak, Zambak, Gül” resmi de burada görülebilir.

 

Karanfil, Zambak, Zambak, Gül-1885/6

John Singer Sargent (1856-1925) 1885 yılında Paris’ten İngiltere’ye gelmiş ve dostu Claude Monet’in yarattığı izlenimci tekniklerin bazılarını kendi çalışmalarına uyarlamıştır. Bu resmin başlığı zamanın popüler bir şarkısından alınmıştır.

 

Ophelia-1851-2

Erken Raffellocu John Millais: Shakespeare’in oyunundan esinlenerek yaptığı “Ophelia” isimli tablosu, müzenin en ünlü ve popüler eserlerinden birisidir.

1900-1960

Galerinin modern bölümü 20.yüzyılda başlar. “Modern Figures” modern kentin sanatçıyı nasıl etkilediğine ilişkin yaklaşımlara yer verir. Kozmopolit, kalabalık sokaklar, devamlı değişen mimari, hızlı ve mekanikleşmiş ulaşım yolları, yeni eğlence mekanları kentin etkileyici özellikleridir.

Jacob Epstein’in yeni çağın sembolü haline gelen, makineye benzer, maskeli ve tehditkar robotu Kaya Delicisinden yapılma “Metal Torso”sunun yanı sıra Wyndham Lewis ve onun sanatçıyı modern hayatın girdabının merkezinde gören Vorticist gurubunun çalışması ilgi çekicidir.

Barbara Hepworth ve Henry Moore gibi ünlü heykelcilerin çalışmaları, bu bölümde görülebilir. En ünlü ve rahatsız edici modern İngiliz sanatçılarından ikisinin resimleri de dikkate değer.

Francis Bacon’dan, görünüşe göre düşmancıl ve tanrısız bir dünyaya hapsolmuş ıstırap içindeki üç mutant organizmayı tasvir eden “Çarmıhın altındaki üç figür”

1960’tan Günümüze

Tate’in sanat eserlerinin alımına yönelik mali kaynak, kamusal fonların da teşvikiyle, 1960’lardan itibaren artmaya başladığında, sanatsal çalışmalar da hız kazanmaya başladı. Sonuç olarak, Tate koleksiyonu özellikle bu zaman diliminde zenginleşerek sergilerin dönüşümlü olarak sunulmasını zorunlu kılmıştır.

Buna rağmen, İngiliz sanatının 1960’lardaki en canlı gelişmelerini yansıtan “Pop” dönemine ayrılmış bir salonu vardır. Burası, özellikle, Sir Peter Blake, Richard Hamilton, erken dönem çalışmalarıyla David Hockney ve Skydiver VI (1964) eserlerinde 1960’ların seri üretim resimlerinden esinlenen Geralg Laing gibi sanatçıların öne çıkan eserleriyle akımın ilk dönemlerine odaklanır.

1960’ların sonunda, canlı heykeller olarak tanınan Gilbert&George ile doğayı galeriye getirerek manzara resmini bütünüyle yeni bir yaklaşım getiren Richard Long gibi kavramsal sanatçıların ortaya çıkmasıyla beraber bu akıma karşı bir isyan başladı.

Kavramsal Sanat da, 1980’lerin başında Howard Hodgkin, Frank Auerbach ve R.B.Kitaj’ın da bulunduğu Londra Okulu ressamlarınca pek kabul görmemişti. Tony Cragg, Richard Deacon ve Antony Gormly ise yeni bir heykel akımına öncülük ettiler.

1990’lar İngiliz sanatına yeni bir soluk getirmiştir. Yeni İngiliz sanat akımları da Tate Britain’de sergilenmektedirler. Bunların arasında, tartışma yaratan enstalasyonlarıyla dikkati çeken Damien Hirst ile ortak ve ayrı fotoğraf çalışmaları sergileyen Tracey Emin ve Sarah Lucas’ın da dahil olduğu Genç İngiliz sanatçıları’nın “Young British Artists” (YBA) eserleri görülmeye değerdir.

Tacita Dean, Douglas Gordon, Sam Taylor-Wood, Steve McQuenn ve Jane ve Louise Wilson gibi birçok çağdaş sanatçı, son yılların büyük bir gelişmesi olan ve son zamanlarda Tate Britain’da çok sayıda özel gösterime konu olan film ve video yordamını tercih ediyorlar.

Tate Britian’da sık sık değişen sergiler, kapsamlı bakışların yanı sıra tek bir sanatçıya ayrılmış salonlar ve Tate tarafından toplanan yeni sanat eserleri de izleyiciye sunulmaktadır. “Art Now” programı çağdaş İngiliz sanatındaki son gelişmeleri konu alır ve büyük ölçüde ümit vadeden yeni sanatçıların son çalışmalarına ayrılmıştır.

 

GEÇİCİ SERGİLER

Geçici sergilerin büyük bölümü: ana katın, geriye kalan küçük bir kısmında ve alt kattaki galerilerde ziyaretçilere sunulmaktadır.

 

GALERİDEKİ DİĞER TESİSLER

Tate Britian galerisinin alt katında: restoran ve bir kafe ve ekspresso barı bulunmaktadır. Restoranın duvarları: Epicuriana’nın efsanevi sakinlerini ve onların yiyecek arayışlarını konu alan “Rex Whistler” in meşhur duvar resimleriyle süslenmiştir. Restoranın kapsamlı şarap listeleri ödüller kazanmıştır. Sadece öğle yemeği servisi ve akşam üstü çay servisi için açıktır.