Gürcistan Tiflis

Gürcistan Tiflis

Şehir: Gürcistan ülkesinin başkentidir. Zaten, ülkenin 4.469 bin kişilik nüfusunun 1.225 bin kişilik bölümü, Tiflis şehrinde yaşamaktadır.

Bu nüfusun: % 84’lük bölümü Gürcüler, % 6.5’luk bölümü Azeriler, % 5.7’lik bölümü Ermeniler, % 1.5’luk bölümü Ruslar ve geri kalanı çeşitli uluslardan oluşmaktadır.

Coğrafi olarak:

Şehir: toplam uzunluğu 1515 km. olan Kura nehrinin iki yakasında kurulmuştur. Bu yüzden nehrin her iki yakasında birçok restoran bulunur.

Hatta: Başkanlık Sarayı, Adalet Bakanlığı binası ve daha birçok kurumsal yapı da bu nehir kıyısındaki şeritte konuşlanmıştır. Zaten, burada görebileceğiniz Sovyet döneminden kalma devasa ve eski yapılar, olduğu gibi yani olanca kasveti ile duruyorlar.

Söylenenlere göre: o zamanlarda, yapının dışı ve merdivenleri devlete, içi ise özel kişilere aitmiş ve bu yüzden yapıların dışının onarılmadığı ve uzun yıllar öylece kaldığı söyleniyor. Öte yandan yine Rusça yazılar da, bu yapıların kasvetini arttırıyor.

Bir diğer duyduğum ise, Gürcülerin bu eski yapılara karşı bir saygı ifadesi olarak dokunmadıkları yönünde. Dışını aynı bırakıp içini yeniliyorlarmış, yani dıştan berbat bir yapı, içinde ise modern bir mekan.

Şehrin deniz seviyesinden yüksekliği: 380-600 metredir. Toplam alanı ise 500 km. karedir.

Şehrin en büyük problemi: ekonomik sıkıntılar. Her ne kadar bölgedeki komşularında, bol miktarda petrol ve doğal gaz bulunmasına rağmen, Gürcistan ülkesinde, petrol ve doğalgaz bulunmuyor ve enflasyonla mücadele de büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Bu yüzden, ülkenin geçim kaynakları: tarım, turizm ve özellikle şarap üretimidir.

Giriş kısmı için son bir not: şehirde kalacak yer aradığınızda, yanınıza yaklaşıp ta “guesthouse” diyerek, sizi bir yere yönlendirmeye kalkanlar olacaktır ki, bunları kesinlikle kabul etmeyin.

Çünkü: bu tür aracılar: genellikle kendi mahallesindeki bir komşusu veya bir tanıdığı, bir arkadaşının evini, size pazarlamaya çalışacaktır. Ama unutmayın ki, bu evler; şehirdeki orta karar bir otel için ödeyeceğiniz ücretten daha ucuz olmayacaktır.

Son olarak: bu şehri ziyaret edecekseniz, 2 veya bilemediniz en fazla 3 gün yeterlidir.

Gürcistan Tiflis

ULAŞIM

Tiflis, sarp sınır kapısından 450 km. uzaklıktadır. Tiflis havaalanı ise şehir merkezinin biraz dışındadır. (17.5 km. uzaklıktadır.)

2007 yılında inşa edilen havaalanı, bizim “TAV” denilen şirket tarafından işletiliyor ve bu nedenle, havaalanına inince pek yabancılık çekilmiyor.

Havaalanı işletmesinde, önemli konumdaki bütün personel Türk. Bu yüzden herhangi bir şey sormanız durumunda, aşırı yardımseverlik gösteriyorlar. İstanbul-Tiflis arasında direkt uçak seferleri bulunuyor ve uçuş süresi, 1 saat 40 dakikadır.

Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki taksi ulaşımında sizden 35-40 gel isteyeceklerdir, ancak vermeniz gereken ücret, en fazla 10 geldir. Daha açık bir örnek gerekirse: havaalanı ile şehir merkezindeki Mariot oteli arasındaki ulaşım için taksiye ödemeniz gereken ücret, azami 20-25 geldir.

Şehir merkezine otobüs ile ulaşmak isterseniz: Özgürlük meydanı ve Rustaveli Bulvarına ulaşan: 37 numaralı otobüse binmeniz gerekir.

Yolculuk yaklaşık 30-40 dakika sürer ve otobüs durağı: hemen geliş salonu önündedir ve otobüsler, her 20-30 dakikada bir şehir merkezine hareket ederler. Otobüsler, yalnızca para kabul ederler ve tek bilet 0.50 lari’dir.

Otobüsler, her gün saat: 07.00-22.00 arasında çalışırlar.

Son bir not: havaalanı ile şehir merkezi arasında tren ulaşımı da bulunuyor ki, çok seyrek olan bu trene binmek isterseniz, şehir merkezine çok daha ekonomik olarak ulaşabilirsiniz. Tren istasyonu: havaalanı terminaline yürüyerek 2 dakika uzaklıktadır.

Ana tren istasyonuna yolculuk yaklaşık 35 dakika sürer. Maliyeti 0.50 lari’dir. Ancak, gün boyunca sadece iki tren çalışır. Bunlar: saat: 08.45 ve 18.05 saatlerinde çalışırlar.

TARİH

Şehrin ilk kuruluşu hakkında bilinen bir efsaneden söz etmek istiyorum. Şöyle ki: şehir, günümüzden yüzlerce yıl önce, tamamen ormanlarla kaplı bir yer olarak bilinirmiş. Bir gün, bölgenin kralı: Kral Gorgasal: bu ormanlık alanda ava çıkar. Av sırasında: ormanlık alandaki sülün sürüsünün üzerine, av konusunda eğitilmiş atmacasını gönderir.

Ancak, aradan zaman geçmesine rağmen, ne sülün sürüsünden ne de atmacadan herhangi bir haber ve görüntü alamazlar. Aramalar sonucunda: sülün sürüsü ve atmacanın bir sıcak suya düştüğünü görürler ve kral: bu suyun bulunduğu yeri çok beğenir ve burada şehir kurulmasını emreder. Hatta: şehrin kurulduğu yerde bulunan sıcak suyun anısına şehre “tbilisi” yani “ılık su” adı verilir.

Evet, şehrin kuruluşuna ait Tiflislilerin anlattığı efsane bu, ancak şehrin bulunduğu yerde, MÖ.4000 binli yıllara kadar geriye giden yerleşimler bulunduğu da bilinmektedir. Ancak: yazılı kaynaklar, yukarıda söz ettiğim efsaneden itibaren şehrin kuruluşunu anlatırlar. Hatta: Tiflis şehrine ilk yapının yani kalenin, MS.4’ncü yüzyılda, Kral Bakur döneminde yapıldığı da yazılıdır.

MS.5’nci yüzyılda şehir

Kral Gorgasal tarafından ele geçirilir ve takip eden dönemde, şehir hızla kalkınır.
MS.6’ncı yüzyılda, Tiflis şehrinin: Gürcistan ve İberia denilen krallığın başkenti olduğu görülür.

Aynı dönemde: Doğu bölgelerini, Avrupa’ya bağlayan ticaret yolunun gelişmesiyle: şehir gittikçe daha önem kazanır ve hızla gelişimini sürdürür. Tüm Kafkasya’nın en önemli şehirlerinin başında gelmeye başlar.

Evet, şehir bu kadar önem kazanınca: elbette tarihi süreç içinde, birçok ulusun ele geçirmek için büyük uğraş verdiği bir yer olarak bilinir. Özellikle: Bizans, İran, Arap ve Selçuklu dönemlerinde, büyük güç mücadeleleri yaşanır.

570’li yıllarda: şehir İranlılar tarafından ele geçirilir. Takip eden dönemde, yine birçok medeniyet tarafından ele geçirilir ve özellikle 850-1050 yılları arasındaki Arap egemenliği, bunların en uzunu olarak bilinir. 1060 yılında ise, bu kez Selçuklular şehri ele geçirirler.

1122 yılında ise: Kral Davit, bu kez, şehri ele geçirir. Şehri, Gürcistan ülkesinin başkenti yapar. 12-13’ncü yüzyıllarda, Gürcistan’ın altın çağı yaşanır ve şehir bu dönemde iyice gelişir ve nüfus, 1 milyon kişiye yaklaşır. Aynı zamanda, şehir: kültür merkezi haline gelir.

1236 yılına gelindiğinde ise, bölgede Moğol istilası görülür. 1320 yılında Moğollar ülkeden çıkarılırlar ve Tiflis, yine Gürcü devletinin başkenti olur. Ancak: tarihi süreç içindeki işgaller yine devam eder ve şehir birçok kez yağmalanır.

1578 yılında ise, şehir bu kez Osmanlı yönetimine girer. 1603 yılında bu kez İranlılar şehri yeniden ele geçirirler. 1632 yılında, şehirde yeniden Osmanlı hakimiyeti görülür. 1723 yılında ise, bu kez Ruslar bölgeyi ele geçirirler. 1732 yılında, İranlılar, Tiflis şehrini yeniden ele geçirirler.

Ancak, İran baskısından yılmış olan kral Erekle: Ruslardan yardım ister ve 1801 yılında, Ruslar şehri ele geçirirler. 1850’li yıllarda, Tiflis yeniden bölgenin ticaret ve kültür merkezi haline gelir.

1917 yılında Tiflis şehrinin Gürcistan bağımsız Cumhuriyetinin başkenti olduğu görülür ancak 1921 tarihinde Rus kızıl ordusu şehri işgal eder. 1936-1991 yılları arasında: şehir, Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin başkenti olur.

Ancak, takip eden tarihi süreçte, şehirde, Moskova yönetimine karşı sürekli olarak ayaklanmalar ve gösteriler düzenlenir ve bunlar her seferinde, Moskova yönetimi tarafından kanlı şekilde bastırılır.

İNSANLAR

Tiflisliler: kendilerini Gürcü olarak kabul etmiyorlar. Kendilerini “Tiflisli” olarak tanımlıyorlar. Bu arada: Rusları, İranlıları, Azerileri, Türkleri, Ermenileri sevmediklerini söylüyorlar.

Ama, bu sevgisizlik, şehirde herhangi bir güvenlik problemi yaratmıyor. Sokaklarda gündüzleri genellikle yaşlı insanlar görülüyor, gençler ise hava kararınca sokaklara çıkıyorlar.

Ülkede: işsizliğin yüksek boyutlarda olmasının en büyük sonucu: erkeklerin evlere kapanıp kendi yaptıkları şarapları içip sarhoş olmaları veya zengin erkeklerin kumarhanelerde zaman geçirmeleri olarak sonuçlanıyor.

Bunun doğal sonucu olarak: Gürcü kadınları, birkaç kişilik kadın gurubu şeklinde, kulüplerde eğlenmeye gidebiliyorlar. Yani, bir kulübe veya eğlence mekanına gittiğinizde, çevrenizde, kendi başlarına eğlenmeye gelmiş Gürcü kadınları görürseniz şaşırmamanız gerekiyor.

Öte yandan: Gürcistan’da, kadın nüfusun erkek nüfustan fazla olduğunu da söylemem gerek. Herhangi bir ortamda: Gürcü kadın gurubu bulunan bir masa gördüğünüzde: medeni bir şekilde yanlarına gidildiğinde, konuşmaktan çekinmiyorlar.

Zaten: Gürcistan’da yazının en başında da belirttiğim gibi, büyük bir ekonomik sıkıntı var.

Gürcüler: kendi geleceklerini Amerika ve Avrupa ülkelerine ve bu ülkelerden gelecek turistlerin bırakacağı gelirlere bağlamışlar. Yani: Amerikalı, Avrupalı veya Türk: konuşmaktan çekinmiyorlar. Ama, daha ötesi için herhangi bir şey söylemem mümkün değil.

Gürcistan Tiflis

DİL

Gürcü alfabesi: Latin harfleri kullanmıyor, bu yüzden özellikle kaldığınız otel veya konutun adresi bulunan bir kartı yanınızda bulundurun ki, taksi ile otele gitmek zorunda kaldığınızda, bunu yani kaldığınız yerin adresini Gürcü alfabesine göre izah edemezsiniz.

Gürcülerin bu kendilerine özgü kullandıkları dili: havaalanında uçaktan inip şehir merkezine giderken yol üzerindeki tabelalardan zaten hemen hissediyorsunuz.

Ermeni alfabesinden geldiği söylenen bu dilde: harfler, bizim karınca duasına benziyor. Yani, anlamak mümkün değil. Birbirine benzeyen ve yuvarlak harfler kullanılıyor. Ama yazıldığı gibi okunuyor. Sonuç olarak Gürcüce zor bir dil.

Gürcüler: pek misafirperver değiller. İngilizce konuştuğunuzda, çok mecbur kalmadıkça size cevap vermiyorlar.

Rusça veya Gürcü dili konuşmanızı bekliyorlar. Yani, İngilizce bilmek, bu ülkede ve şehirde, pek de geçerli bir durum olamıyor. İngilizce bilmemeleri sıkıntı yaratıyor. Sıkıştığınızda çevrenizdeki genç birine, İngilizce bir şeyler sormayı deneyin.

ELEKTRİK

Gürcistan ülkesinde, 220 volt elektrik akımı kullanılmaktadır. Tüm prizler: iki yuvarlak ayaklıdır.

Gürcistan Tiflis

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM

Şehir içi ulaşımdan söz etmeden önce, bu şehirde berbat bir trafik olduğunu söylemem gerekir. Kimse kurallara uymuyor ve şerit diye bir şey kullanılmıyor. Zaten bu yüzden, dikkatli baktığınızda, birçok arabanın hasarlı olduğunu görürsünüz.

Şehir içi nispeten küçük olduğundan, birçok yere metro ile ulaşabilirsiniz. Metronun gitmediği ücra ve sapa yerlere ise otobüsler gider.

Otobüsler: sarı renklidir ve her otobüsün ön tarafında gidilen yerlerin isimlerinin bulunduğu bir levha bulunur. Otobüslere orta kapıdan binilir. Eskiden şoföre ödeme yapılırken, 1 Şubat 2009 tarihinden bu yana: otobüs ve metro ücreti kontrollü kasa makinalarından yapılmaktadır.

Yani, sürücüye doğrudan ödeme yasaklanmıştır. Bilet almadan yolculuk yapanlardan, ceza olarak 15 gel alınmaktadır.

Her bir yolculuk için 0.50 lari ödenir. Aslında: Metromani denilen seyahat kartı da kullanabilirsiniz. Bu kartlara: her metro istasyonunda para yüklenebilmektedir. Kart ücreti olarak 2 gel ödenir.

Taksi

Taksiler, ülkemizdeki veya birçok ülkede olduğu gibi tek bir renk değil. Üstlerindeki “Taksi” yazısı ise oldukça küçüktür. Ayrıca, taksilerde taksimetre yoktur.

Herhangi bir durakları yok, elinizi kaldırdığınızda bir taksi bulabiliyorsunuz. Arabalar ise, eski Avrupa tarzı arabalardır. Şanslı iseniz Mersedes denk gelebilir.

Bu şehirde, taksiye binmeden önce, taksi şoförü ile mutlaka pazarlık yapmalısınız. Sovyet döneminde toplu taşıma sistemi oldukça gelişmiş olmasına rağmen, taksiler çok ucuzdurlar ama yine de turist olduğunuzu bilince fiyatları uçururlar.

Yine de, bir yerden bir yere gitmek istediğinizde, otobüslerde Gürcü alfabesi yani anlaşılmayan alfabe ile yazılı semt isimlerini anlamak zorunda kalmayın ve taksi kullanın derim.

Taksi ücretleri için, bir örnek olması açısından şunu bilmelisiniz ki: şehir içinde yakın mesafelerde 3-4 gel ve uzun mesafelerde 9-10 gel dışında ücret ödemeyin. Olur a, pazarlık yapmadan taksiye bindiniz, bu durumda: inmeden önce paranızı hazırlayın ve üstü kalmayacak şekilde, şoföre ücreti sormadan, siz peşin parayı verin ve taksiden inin. Gündüz saatlerinde en fazla 5 gel ödeyin ve inin.

Metro

1966 yılından bu yana kullanılan metro: nükleer saldırı ihtimali durumunda sığınak olarak kullanılmak için yerin çok altına yani derinlerine yapılmıştır. Yani, metro trenlerine binmek için yüzlerce metre derinlere iniyorsunuz.

Metro trenleri ise, 1960’lı yıllarda Ukrayna’dan alınmıştır. Metronun 3 hattı bulunmaktadır ve bunlar: yeşil, kırmızı ve mor hatlardır.

Bu metro istasyonlarından özellikle: Rustavi caddesindeki freedom square yakınlarındaki istasyon: belki de dünyanın en derin metro istasyonu olarak düşünülebilir, çünkü gerçekten yerin metrelerce altındadır.

Dakikalarca, yürüyen merdivenle aşağıya iniyorsunuz. Hızla ilerleyen yürüyen merdivenlerle, metroya yani yerin altına 3-4 dakikalık bir sürede ulaşıyorsunuz.

Yani, inanılır gibi değil.
Metrolar, sabah 06.00-24.00 arasında çalışırlar. Her yolculuk, 0.50 laridir. Günlük yolcu kapasitesi 300 bin kişidir. 22 tane metro istasyonu bulunur.

Şehirde, en büyük metro istasyonu, aynı zamanda bir otobüs terminali olan “diduba” dır.

Burası: maalesef hiçbir anlam taşımayan, gayet kalabalık ve aynı zamanda düzensiz bir otobüs terminalidir. Zaten, şehirdeki hangi istasyondan metroya binerseniz binin, sonuçta özgürlük meydanı durağına ulaşıyorsunuz ki, burası şehrin merkezidir.

Son bir not: genellikle her şehirde olduğu gibi, Tiflis şehrinde de, metro da suç oranının yüksek olduğu söyleniyor.

Minibüs

Bunlar “Marshrutkas” olarak isimlendirilirler ve hepsi sarı renklidir. İstediğiniz yerde durdurarak bu minibüslere binebilirsiniz, ancak daha önce de söylediğim gibi, bunların gidecekleri yerler, önlerindeki tabelalarda Gürcü alfabesiyle yazılıdır.

Her yolculuk, 0.80 laridir. Nakit veya Metromani kartları ile ödeme yapabilirsiniz.

Gürcistan Tiflis

ALIŞVERİŞ

Bu şehirde: sigara ve alkol gayet ucuzdur. Hatta: et bile ucuzdur. Şöyleki: burayı ziyarete gelen Türklerin: dönerken yanlarında içki ve sigara yanında, et de götürdükleri söylenmektedir. (Dana kıymanın kilosunun 10 gel olduğu, yani 10 TL. olduğu söyleniyor)

Hediyelik bir şeyler satın almak isterseniz: buradan “Kantsi” denilen geleneksel boynuzları veya gümüş yada metal el yapımı bıçakları, Papakhi ve Teka denilen büyük kabarık yün şapkaları ve Gürcü şaraplarını tercih etmelisiniz.

Sebze-meyve ve yiyecek maddeleri almayı düşünenler için, şehirdeki “Populi” denilen marketler zinciri düşünülebilir. Çünkü: her yerde bunun bir şubesini bulmak mümkündür.

Mtkvari nehrinin kıyısında bulunan “9 MART” parkı ve “Dedaena” parkı arasındaki köprüde: “Digomi” ismi verilen bir bit pazarı kuruluyor ki, alışveriş meraklıları için bu pazarın kaçırılmamasını öneririm.

Bu pazarda: özellikle Sovyet ordusundan kalan malzemeler, ikinci el Rus kristalleri, antika fotoğraf makinaları, antika gümüş yemek takımları gibi nesneler bulup satın alabilirsiniz.

Bunun yanında, sanat meraklıları yani yağlı boya tablosu meraklıları için: Tiflis şehri bulunmazdır, çünkü bu şehirde, sanatçılar yaptıkları muhteşem yağlı boya tabloları, bizzat kendileri satıyorlar.

Şehirden kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik şarap satın almak isterseniz: Leselidze bölgesindeki (metrodan Özgürlük Meydanı durağında inmeniz gerekir) “Wine Shop” iyi bir seçim olacaktır. Burada: Gürcü şarapları bulunur.

Özellikle: Saperavi şarabı ve vişne likörü almalısınız. Ayrıca: bunların dışında kendi ürünlerini de satıyorlar. Şarap barı ve tadım yeri de bulunuyor.

Gürcistan Tiflis

NE YENİR-NE İÇİLİR

Bu şehre yolunuz düşerse, özellikle “kolkheti” isimli restorana uğramanızı ve “hinkalı” (bu bir tür mantıdır ama boyutu çok büyüktür, neredeyse yarım yumruk büyüklüğünde diyebilirim ve zaten bunu yemek isterseniz, adet olarak sipariş veriyorsunuz, bir oturuşta 10 tane yiyebilirsiniz, önce bunu ısırıyorsunuz ve içindeki suyu içiyorsunuz, sonra kendisini yutuyorsunuz.

Gürcülerin milli yemeği olarak mutlaka denemelisiniz. Burada bir şey hatırlatmam gerek, bunun içine genellikle domuz eti koyuyorlar, ancak sebzeli ve peynirli cinsleri de var, sipariş verirken buna dikkat edin ) veya “haçapiri” (bu bir tür pidedir) denilen yerel yemekleri tatmanızı öneririm.

Haçapuri en çok satılan yiyecek maddesi olarak biliniyor. Şehirde her köşe başında bunun satıldığı mekanları görebilirsiniz. Özellikle: tereyağlı ve yumurtalı-peynirlisini yanında portakal suyu ile birlikte denemenizi öneririm.

Hatta: etli çorba veya mantar çorbası da denenebilir. Evet: Gürcistan’da et fiyatları ucuzdur. Burada yapılan et yemeklerinde de sürekli olarak sebze yer alıyor ve yemeklerin üzeri daima taze otlarla süsleniyor.

Gürcüler: hamur işi dışında, özellikle yemeklerinde soslar, baharatlar ve ceviz kullanmayı çok seviyorlar. Ceviz kullanılarak yapılan yemeklerinden birkaç örnek vermek gerekirse: cevizli yeşil domates, cevizli pırasa, cevizli kabak, cevizli fasulye, cevizli patlıcan, cevizli ıspanak sayılabilir.

Kolkheti denilen restoranın ortaçağ havası verilmiş dekorasyonu çok ilgi çekmektedir. Bu şehirde “peynir” ile harikalar yaratıyorlar. Geleneksel yemeklerinde et yanında: mantar, patates ve peynir kullanarak, muhteşem lezzetler yaratıyorlar.

Mantar, Gürcistan ülkesinde birçok farklı türden yetişiyor ve yemeklerde başarılı şekilde kullanılıyor. Bu muhteşem lezzetli yemeklerden sonra ise, yine bu ülkenin dünyaca meşhur ama bizdekilere nazaran daha tuzlu olan tadı ile maden suyu olan “Borjomi” tadılmalıdır.

Tüm bunların yanında, hazır yiyecek yani fast-food tatmak isterseniz, şehirdeki Mc Donalts restoranlarında, menü kavramının bulunmadığını, her aldığınız yiyecek ve içecek için ayrı ücret ödemeniz gerektiğini bilmelisiniz.

Bu arada: restoranlarda % 10-15’lik servis ücreti çoğu zaman faturaya dahil edilmektedir.

İçki denilince,

Bu ülkede “şarap” akla gelir. Burada, gayet ucuz fiyata, gayet güzel ve lezzetli şarap içmek mümkündür. Çünkü: şaraplar konusunda Gürcistan oldukça zengin bir çeşitliliğe sahiptir. Kura nehrinin her iki yanında kurulu, geniş mekanlarda Gürcüler şarap içmeye bayılıyorlar.

Çünkü: şarap, Gürcülerin kutsal içeceği ve Gürcü kimliğinin en önemli parçasıdır. 1990 yılında Sovyetlerin çöküşünün ardından: Gürcü şarap üreticileri, şaraplarının uluslar arası piyasalardaki değerini öğrenmişlerdir.

Ülkede yetişen 530 çeşit üzümden üretilen şaraplar, günümüzde Gürcü-Fransız ortaklığındaki bir firma tarafından, Amerika ve Avrupa’da ve hatta Rusya’da birçok yere dağıtılıyor.

İyi bir şarap markası isteyenler için “Teliani” markası önerilir. Bunun kırmızı ve beyaz cinsleri bulunuyor. Şaraplar söylediğim gibi, çok fazla çeşitlidir. Ancak, kalite şarap düşünenler “mukuzani” üzümünden yapılma şarabı tercih etmelidirler.

Saperavi üzümünden yapılma şaraplar da tercih edilebilir. Son bir not: bu ülkede şarabın en popüler olanı: “saperavi” markasının “kırmızı” şarabıdır.

Bu şehirde: insanlar her yerde gerek sigara ve gerekse alkol kullanabiliyorlar. Hatta: cadde ve sokakların birçok yerinde, yerlerde, köşe başlarında bira şişeleri görebilirsiniz, ama bu bira şişeleri asla ve asla, içki içip sarhoş olan insanlar tarafından, başkalarını taciz etmek için kullanılmıyor. Yani, Gürcüler her yerde içiyorlar ama asla kokup bulaşmıyorlar diyebilirim.

Bu ülkede bira da çok meşhur ve yaygın, hatta fiyatı da çok ucuz olarak biliniyor. Özellikle: kazbeki ve nataktari markalı biralar tercih edilmelidir. Kazbekinin fabrikası, hemen şehir merkezinde nehir kıyısındadır ve biraz daha keskin ve buruk tatlıdır.

Bira fabrikasının şehir merkezinde olmasının en büyük faydası: insanların 5 litrelik pet şişelerle buraya gidip, bira doldurtmalarıdır ki, siz de şehirde uzun süre kalacaksanız bu yolu tercih edebilirsiniz. Birasını doldurtanlar, nehir kıyısında oturup bira içiyorlar.

YEMEK KÜLTÜRÜ

Gürcistan ülkesinde, bir tür yemek kültürü bulunuyor ve bundan söz etmek istiyorum. Olur da, bir Gürcü evine veya onların misafiri olarak bir mekana davet edildiğinizde, bu yemek kültürünü bilmenizde yarar var.

Gürcüler tarafından oluşturulan yemek sofralarında, mutlaka bir “tamada” denilen kişi bulunur. Bu kişi: sohbeti açan, sofrayı yöneten, ilk kadehi kaldıran kişi olarak, sofranın en görmüş geçirmiş, bilgili ve tecrübeli kişisidir.

Ancak, masada bir yabancı ülkeden gelen biri varsa: “tamaha” ilk kadehi, daima onun geldiği ülke ve Gürcistan ülkesi arasındaki dostluğun daim olması dileğiyle kaldırır.

Ardından kalkan kadehler ise: anne ve babalar, vatan, barış, ölen dostlar, akrabalar için kaldırılır. Kadehler her kaldırıldığında: erkekler tarafından o kadehteki içki bitirilmek zorundadır.

Kadınlar ise, genellikle bir iki yudum almak durumundadırlar. Ölenler için kadeh kaldırıldığında, masaya bir hüzün çöker. Tamada’nın burada görevi başlar ve takiben kadehini hayatın güzellikleri, tabiatın güzellikleri ve zenginlikleri adına kaldırarak bu hüzünlü havayı dağıtır. Evet: Gürcüler için, bu yemek kültürü bir anlamda, psikoterapi de sayılmaktadır.

Gürcistan Tiflis

PARA

Gürcistan ülkesinde kullanılan para biriminin ismi “gel” dir. Daha küçük para birimi ise, tetri olarak isimlendirilir ve 100 tetri, 1 lari (gel) e eşittir.
1 TL = 1 gel veya lari olarak isimlendirilir.

Kredi kardı, şehrin her yerinde geçiyor. Ayrıca: bankacılık sistemi de pek kötü değil, her yerde banka ATM leri görmek mümkündür.

Bu arada, para bozdurmak isterseniz, şehrin birçok yerinde bulunan döviz bürolarını göreceksiniz ama bunların bazılarında, döviz bozdurma sırasında sahte para verildiğini duydum, tabii bu olayın sonunda polis gündeme geliyor.

Siz bence otelinizin lobisinden veya banka şubesinden para bozdurun ve unutmayın ki, Gürcü parası uluslar arası geçerliliği olan bir para birimi değil, az az bozdurun, dönerken cebinizde kalan Gürcü paraları hatıra olur, herhangi bir başka yerde kullanamazsınız.

Gürcistan Tiflis Gece Hayatı

GECE HAYATI

Tiflis şehri: ziyaretçilerine gece hayatı konusunda çok fazla seçenek sunmuyor. Şehir merkezinde, sadece canlı müzik dinleyebileceğiniz bazı mekanlar bulunuyor. Hatta: bu caz müziği dinletisi bulunan mekanlarda çalan gurupların bazı üyelerinin ülkenin konservatuarında öğretim elemanı olduğunu bilseniz şaşarsınız.

Gürcistan ve Tiflis şehrini ziyaret edenlerin, gece hayatı konusundaki beklentileri elbette biliniyor.

Özellikle: gece kulüplerinde dansçı kızlar var. Bunlar, gece boyunca birçok farklı kostüm giyiyorlar ve geceye renk katıyorlar. Özellikle: bu tür yerleri düşünenler, “Cubic” denilen gece kulübünü tercih edebilirler.

Burada: yüksek volümlü müzik, karanlık ortam, güzel kızlar var. Gece hayatından ve eğlenceden söz edince, kumar tutkunları için de bir iki kelime etmekte fayda olabilir. Tiflis şehrinde casino kültürü yaşamak isterseniz:

“Adjara” otelinin casinosunu deneyebilirsiniz, bunun dışında, sokak ve caddelerde birçok bilgisayarlı kumar makineleri bulunuyor, ama bunlar pek önerilmiyor.

Son bir not: Özgürlük Meydanının bulunduğu yerde “Night Office” denilen bir gece kulübünün bulunduğunu ve burasının Tiflis şehrinin en gözde mekanlarından birisi olduğu söyleniyor. Striptiz kulübü var mı denince, “diva” isimli mekan, bunların başında gelmektedir.

Diğer söylenen yerlere gitmemeniz önerilir. Diva kulüp: Devlet Konser Salonu bölgesinde, otobüs duraklarının hemen sağındaki sokak üzerindedir.

İKLİM

Şehirde genellikle ılıman bir iklim hakimdir. Çünkü: şehrin dört tarafında bulunan dağlar: burayı korunaklı hale getirmiştir. Kafkasların sert hava şartları burada bulunmaz ve kış ayları, genellikle ülkemizdeki İç Anadolu kışlarına benzer ve hatta daha ılıman da denilebilir. Sonuç olarak: şehrin iklimi nispeten kışları soğuk, yazları sıcak geçmektedir.

Yıllık ortalama sıcaklık: 13 derece civarındadır. Ocak ayı, yani en soğuk ay sıcaklığı 1 derecedir. Temmuz yani en sıcak ay sıcaklığı ise, 24 derecedir. Kar: yılda ortalama 20-25 gün düşer.

TATİL GÜNLERİ

1 Ocak Yılbaşı
2 Ocak Bedoba günü
7 Ocak Noel
14 Ocak Eski yeni yıl
19 Ocak İsa Mesih Vaftiz günü
27 Ocak St Nino günü
8 Şubat St David günü
3 Mart Anneler günü
8 Mart Kadınlar günü
1 Nisan Palm Pazar
7 Nisan Duyuru
19 Nisan Paskalya
9 Mayıs Zafer Bayramı
12 Mayıs St Andria günü
14 Mayıs Kraliçe Tamar günü
26 Mayıs Bağımsızlık günü
1 Haziran Uluslar arası Çocuk günü
12 Temmuz St Petre ve St Pavle günü
19 Ağustos Tecelli
28 Ağustos St Mariam günü
21 Eylül Jvartamaghleba
14 Ekim svetitskhovloba
23 Kasım St. George günü
17 Aralık St Barbare günü
19 Aralık St Nikoloz günü

Gürcistan Tiflis
Gürcistan Tiflis

TURİZM

Turizm, burada fazla gelişmemiştir. Şehir merkezini tamamen yürüyerek dolaşabilirsiniz. Sadece, şehrin bir ucundan öbür ucuna gitmeyi düşünürseniz, bir arabaya ihtiyacınız olacaktır.
Şehir nispeten sakindir.

Yani, oldukça büyük sorunlar yaşanmıyor. Özellikle: yılbaşı öncesinde yılbaşı eğlenceleri için şehir cadde ve sokaklarını süslemede, büyük paralar harcandığı, şehrin tamamen ışıklandırıldığı ve süslendiği söyleniyor, yani Tiflis bir yılbaşı kutlaması için düşünülebilir.

Şehir: komünist yönetim sırasından kalma devasa binalar yanında, gayet mütevazi insanlarla doludur. Yeşil parklar: birer heykel müzesine dönüşmüştür. Botanik parkının muhteşem manzarası ve ortamı: insanı bambaşka bir havaya sokar.

Öte yandan: şehir gezinizde, sizi rahatsız eden, kolunuzdan tutup çekiştiren satıcılar göremezsiniz.

Şehirdeki müzelerin hepsinin giriş ücreti standarttır, giriş ücreti 5 gel, yani 5 TL. dir.

Gürcistan Tiflis
Gürcistan Tiflis

GEZİLECEK YERLER

ESKİ ŞEHİR MERKEZİ

GORGASALİS MEYDANI

Burada: zamanında büyük pazarlar kuruluyormuş.
Meydana geldiğinizde: Mtkvari nehri üzerindeki “Metekhi köprüsü” nü görebilirsiniz.

Gürcistan Tiflis Metekhi Köprüsü

METEKHİ KÖPRÜSÜ

Tiflis şehir merkezindeki köprü: ilk olarak 1821 yılında ahşap olarak inşa edilmiştir. Daha sonra 1870 yılında bunun yerine metal köprü yapılır. Günümüzde görülen köprü ise, 1950 yılında inşa edilmiştir.

Köprüden nehrin öbür yanına geçin.

Gürcistan Tiflis Metekhi Kilisesi
Gürcistan Tiflis Metekhi Kilisesi

METEKHİ KİLİSESİ

Burası, Tiflis şehrinin sembolüdür. Metekhi kelimesinin anlamı: saray çevresi” demektir.
Kilise ve çevresindeki bölgenin tarihi, MS.5’nci yüzyıla dayanmakta ve burası, Tiflis şehrinin en eski yerleşim yeri olarak bilinmektedir.

Kraliçe Tamara zamanında yapıldığı söyleniyor. Ancak: 1235 yılındaki Moğol işgali sonrasında: buradaki yapılardan, kilise dışındakiler günümüze kalmamıştır.

Kilise: kubbeli yapısı ile alışılmadık bir mimari stile sahiptir.

Sovyet döneminde (1988 yılında) kilise yakılmak istenmiş, ancak büyük bir halk direnişiyle karşılaşınca, bundan vazgeçilmiş ve yapı korunabilmiştir.

Kilisenin bahçesinde, görkemli bir heykel göreceksiniz. Bu heykel: Kral Gorgasali’nin ata binmiş heykelidir. 1961 yılında, heykeltıraş Amashukeli tarafından yapılmıştır.

Gürcistan Tiflis Abanotubani Semti

ABANOTUBANİ SEMTİ

Burada anlatılan bir efsaneden söz etmek istiyorum. Hani en başta, tarih bölümünde şehrin kuruluşuna ait bir kral ve av durumundan söz etmiştim. Bu da ona benziyor.

Anlatılanlara göre: adı geçen kral burada avlanırken, bir geyik vurur ve geyik bir sıcak suya düşer, yarası hemen iyileşir ve hızla uzaklaşır.

Bunun üzerine, kral, bu noktada ve çevresinde bir şehir kurulmasını emreder ve böylece Tiflis şehri kurulur. Zaten şehrin isminin kelime anlamı da “sıcak sular” demektir.

Günümüzde, bu noktada: sıcak su hamamları bulunuyor.

Bu hamamlarda: 38-40 derece sabit sıcaklıkta ve sülfürlü suların: diğer minerallerle zenginleşmiş halde, özellikle: deri hastalıkları ve artrit gibi hastalıkların tedavisinde iyi geldiği söyleniyor.

Genellikle: halk, 5 x5 metrelik bu küçük havuzların bulunduğu odaları kiralayabiliyor ve bu hamamlara girip kükürtlü sıcak sularda şifa arıyorlar. Tuğladan örülmüş kubbeli damlardaki bacalardan tüten dumanlar: buraya gizemli bir hava veriyor.

Bu hamamlara girmeyi düşünürseniz, çıktıktan sonra, hemen yakınlarındaki kafelerde serinlemek için bir şeyler içebilirsiniz.

Evet, Metekhi kilisesini gördükten sonra, köprüyü kullanarak, yine nehrin öte yanına geçmelisiniz, çünkü, bu bölgede kilise dışında görülecek bir yer yok.

Gorgasalis Meydanından, Narikala kalesine doğru yürümeye devam edin.

ST. GEORGE ERMENİ KATEDRALİ

Katedralin özellikle tavan işlemelerini görmenizi öneririm.

Gürcistan Tiflis Harikala Fortress

HARİKALA FORTRESS-KALE

Girişin ücretsiz olduğu, burası, Tiflis şehrinin ana kalesi olarak isimlendirilir ve Tiflis şehrinin savunma sembolüdür. Kale: MS.4’ncü yüzyılda, şehirde kurulmuştur.

İlk yapıldığında “Shuris-tsikhe” olarak bilinmesine rağmen, sonradan “Narika kalesi” olarak isimlendirilmiştir ve bu ismi Farsça bir kelimeden türetilmiştir.

Başka bir teoriye göre: kalenin ismi, Moğollar tarafından verilmiştir ve kelime anlamı “küçük kale” dir. Kale: 7 ve 8’nci yüzyıllarda, Araplar tarafından genişletilmiştir. Araplar, kale duvarları içine “Emir Sarayı” inşa etmişlerdir.

11 nci yüzyıla gelindiğinde ise, kale bu kez, kral David tarafından genişletilmiştir. Kalenin 16 ve 17’nci yüzyıllardan kalma surlarının büyük bölümü: 1827 yılındaki büyük depremde hasar görmüştür.

Günümüzde, kalenin yalnızca dış duvarları ayakta kalmıştır.

Kalenin içinde bulunan yapılar:

St Nikolas Kilisesi

Kale içinde, ayakta kalarak günümüze ulaşmış tek yapıdır. 12’nci yüzyıldan kalmadır. 1996 yılında yenilenmiştir.

Kilisenin duvarlarının üstüne çıkıp: Tiflis şehrinin muhteşem manzarasını mutlaka izleyin.

Kartin Deda-Gürcistan’ın Anası heykeli

Kiliseden çıkıp, tepeye doğru yürümeye devam ettiğimizde, Tiflis şehrinin birçok yerinden görülen bu heykele ulaşırsınız. Sololaki tepesindeki heykel, 1958 yılında inşa edilmiştir.

Heykel: konum olarak şehrin her yerinden görülebilecek bir yere yapılmıştır. Heykelde: kadın figürünün bir elinde kılıç, diğer elinde şarap kadehi bulunmaktadır.

Anlatılmak istenen ise: Gürcülerin kılıç ile, düşmana karşı sonsuz bir direniş gösterecekleri, şarap kadehi ise, dostlarına karşı sonsuz bir misafirperverlik göstereceklerinin ifadesidir. Heykel: bir anlamda, Gürcüleri anlatıyor. Burada son bir not aktarmak istiyorum.

Bu heykelin bir benzeri de “Erivan” şehrinde bulunuyormuş, ama Erivan şehrinde yani Ermenistan’da bulunan heykelin elinde yalnızca “kılıç” bulunuyormuş. Yani: dost olarak gelenlere ikram edecek şarapları yok galiba.

Evet, heykeli de gördükten sonra: Eski şehir bölümünde, eski Tiflis evlerinin bulunduğu ara sokaklardan ilerleyerek, yine yürüyüşe başladığımız Gorgasalis meydanına ulaşıyoruz.

Şimdiki hedefimiz “Tavisuplebis Meydanı”. Yani “Özgürlük Meydanı”

Gürcistan Tiflis Özgürlük Meydanı

ÖZGÜRLÜK MEYDANI

Burası, Gürcistan yakın tarihinde önemli olayların geçtiği bir yer olarak bilinir. Gürcistan ülkesinin bağımsızlığına kadar, meydan “Lenin Meydanı” olarak biliniyormuş.

Bağımsızlığın ardından ise, Özgürlük Meydanı olarak bilinmeye başlanmıştır.

Çünkü, 1990 yılının sonunda, ülkede bulunan son “Lenin” heykeli de yıkılıp yok edilmiştir.

Burada bulunan Lenin heykelinin yerine ise, Gürcülerin dini sembolü olan “St. George” heykeli konulmuştur.

Güzel Sanatlar Müzesi

Meydanda bulunan bu müzeyi mutlaka gezmenizi öneririm.
Özellikle “hazine” bölümü, kaçırılmaması gereken bir yerdir. Buranın en nadide eseri ise Kraliçe Tamarın: bir rastlantı sonucu bulunan tacıdır ve taç: yakut, zümrüt ve incilerle süslü olarak muhteşem bir güzelliğe sahiptir.

Bu müzede ayrıca: Gürcistan, Azerbaycan ve ülkemizin doğusunda bulunan, Gürcü kültürüne ait objeler sergilenmektedir.

Müzeden çıkınca, şehrin en önemli bulvarlarından birine ulaşıyorsunuz.

RUSTAVELİ GAMZİRİ

Bulvar, ismini ünlü Gürcü Şair Rustevi’den almaktadır.

Bulvar, yaklaşık 1.5 km. uzunluğundadır. Genişliği ise 100 metreden az değildir. Geniş kaldırımlar ve o geniş kaldırımdaki devasa ağaçlar, o ağaçların altındaki gölgeliklerdeki banklara oturan, gelip geçenleri izleyen insanlar göreceksiniz.

Hatta: her 50 metrede bir, yol kenarında veya apartman diplerinde bulunan heykelleri de görebilirsiniz. Boydan boya yürüseniz, 30 dakikada geçebilirsiniz. Ancak, Gürcistan ülkesinin en önemli caddesidir.

Bulvar üzerinde bulunan binalar: 19’ncu yüzyıl Rus ve Gürcü mimarisinin en güzel örnekleridir. Bu binalarda: klasik Sovyet mimarisi, kalın sütunlar ve duvarlar ile ince işlemeler görülür. Ayrıca, yine bu binaların çoğunda: bulvarla bağlantı sağlayan ara geçitler yani avlular bulunuyor.

Bulvar üzerinde trafik ışığı bulunmuyor. Bazı yerlerde, yayalar için yaya alt geçitleri yapılmıştır. Bu yüzden: bulvar üzerinde akıcı bir trafik işlemektedir. Yani, en yoğun saatlerde bile, burada trafik sıkışıklığı görülmez. Yemek olarak, Mc Donalt düşünenler, buraya gitmelidirler.

Gürcistan Müzesi

Bulvar üzerindeki bu müzede: Gürcistan tarihini izah eden objeler, kronolojik olarak düzenlenerek ziyaretçilere sunulmaktadır.

Parlamento Binası

Bulvarda, Gürcistan Müzesinden sonraki bölümdedir. Gül devriminin tipik görüntüleri, bu parlamento binasından dünyaya yansımıştır.

Bu binanın önünde, kutu şeklinde bir anıt göreceksiniz. Bu anıt: Rusya’ya karşı yapılan kurtuluş mücadelesinde ölen 14 kız adına yaptırılmıştır.

Yeni parlamento binası ise, 26 Mayıs 2012 tarihinde açılmıştır.

Kashveti Kilisesi

Parlamento binasının hemen karşısındadır.
Gürcü mimarisinin güzel bir örneği olan kilisede: pagan döneminden kalma semboller de bulunmaktadır. Kilisenin bahçesinde ise, ünlü Gürcü şair gömülüdür.

Rustaveli Milli Tiyatrosu

19’ncu yüzyılın son döneminde inşa edilmiş olan bu yapı: farklı mimari unsurları bir araya getiriyor. Özellikle, dış cephesindeki zengin rokoko süslemeler ve etkileyici genişliği dikkat çekiyor. Yapı, günümüzde de tiyatro işlevini sürdürmektedir.

Gürcistan Tiflis Paliashvili Operası

Paliashvili Operası

İtalyan bir mimar tarafından 4 yıllık inşaat süresi sonucunda yapı: 12 Nisan 851 tarihinde ziyarete açılmıştır. Aynı tarihte, bir İtalyan opera gurubu, üç ay süreyle burada 12 opera gösterisi yapmıştır. 800 seyirci kapasitelidir.

11 Ekim 1874 tarihindeki yangında, opera ve bale tiyatrosu tahrip olur ve 1990 yılında restorasyona alınır.

Bulvarın sonuna geldiğinizde: yine büyük bir meydanla karşılaşacaksınız. Bu meydan “tavisuplebis moedani” isimlidir. Bu meydanda “Saint George” yani Gürcistan ülkesinin kutsal koruyucusunun: at üzerinde, bir ejderhayı mızrakla öldürürken resmedildiği, 50 metrelik bir kaide üzerinde duran, altın rengindeki bir heykelini görebilirsiniz.

Bu meydanda ayrıca şehrin en lüks otellerinden olan “Mariot” bulunur.

Bu meydandan biraz daha yürürseniz, bu kez, bu bulvara ismini veren, ünlü Gürcü şair “Rustavelli” nin heykelini görebilirsiniz. Evet, bu meydan “Rustavelli” meydanı olarak biliniyor.

Bu meydanın hemen ilerisinde ise, şehrin üniversite semti olan “Vake” görülüyor. Vake bölgesinin diğer kenarında, yine ünlü “Vake Parkı” bulunuyor ki, bu park alanı gayet büyük ve üniversite gençleri bu parkta zaman geçiriyorlar, öte yandan bu parkın bulunduğu alan, Tiflis şehrinin en lüks ve pahalı semtlerinden birisidir.

JAVAKHİSHVİLİ TİFLİS DEVLET ÜNİVERSİTESİ

Yapı: mimar Svimon Kldiashvili tarafından tasarlanmış ve 1900’lü yılların başında tamamlanmıştır. 1918 yılında ise, devlet üniversitesinin kurulması üzerine, yapı üniversiteye devredilmiştir.

Gürcistan Tiflis Mtatsminda eğlence parkı

MTATSMİNDA EĞLENCE PARKI

Park: Mtatsminda dağının eteklerine kurulmuştur. Şehir merkezinden park alanına ulaşmak için taksi tutarsanız, sakın 10 gel üstünde ücret ödemeyin. Burası, şehir merkezine yaklaşık 20 dakika uzaklıktadır. Otobüs ile gitmek isterseniz: 124 numaralı otobüse binmeniz gerekir.
Yürüyerek buraya ulaşmak da mümkündür.

Güzel bir patikadan ilerleyerek ulaşılır ama yorucudur. Patika yol ise, düzenlenmiştir yani keçi yolu denilemez. Yol üzerinde: merdivenler, korkuluklar ve köprüler bulunur. Parkur boyunca ise, polis devriyesi bulunur.

Park alanında, televizyon kulesi de bulunmakta olup çok uzaklardan seçilebilmektedir. İçinde lunapark misali eğlence makineleri bulunan eğlence parkında, orman içindeki aletler, muhteşem güzel zaman geçirmenizi sağlayacaktır.

Özellikle roller coaster ilgi çekmektedir. Bu alet, 60 metre yükseğe çıkmaktadır. Ayrıca: video oyunları, su kaydırağı ve diğer bir kısım oyun aleti de bulunur.

Tepenin kenarında bulunan büyük dönme dolap binişi 2 laridir. Dönme dolaba binerseniz: Tiflis şehrinin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz.

Yalnızca eğlence aletleri değil, burada restoran ve kafelerde bulunuyor, yani oturup zaman geçirebilirsiniz. Yeşillikli ve sessiz, sakin bir yerdir. Ama, hava kararınca burada pek kalabalık kalmıyor, bu yüzden buraya gündüz saatlerinde gitmenizi öneririm ki, mutlaka gidin, manzarayı da izleyin.

TİFLİS HAYVANAT BAHÇESİ

Kostava bölgesinde bulunan hayvanat bahçesinde, 300’den fazla, farklı türden hayvan bulunmaktadır. Giriş ücreti yetişkinler için 2 lari ve 3 yaş üstü çocuklar için 1 laridir. Buraya ulaşmak için metrodan, Teknik Üniversite istasyonunda inmeniz gerekir.

Ek bir ücret karşılığında: sürüngenler ve deniz canlılarının bulunduğu “Axotarium” denilen yeri de ziyaret edebilirsiniz.

MARJANİSHVİLİ CADDESİ

Bu cadde: şehirdeki Türk caddesi olarak da bilinmektedir. Şehirde sayıları azımsanmayacak ölçülere ulaşan Türk girişimciler, bu caddeyi kendilerine mesken tutmuşlardır.

Bu cadde üzerinde: birçok Türk restoranı, bakkalı, satıcısı, berberi bulmak mümkündür. Tiflis şehrinde yaşarken veya ziyaretiniz sırasında, canınız memleket hasreti çekerse, bu caddeyi ziyaret ederek bu hasreti rahatlıkla giderebilirsiniz.

Cadde: “Sit” alanı olarak koruma altına alınmıştır, çivi dahi çakmak yasaktır.

Bu cadde üzerinde, bir de Mc.Donalts restoranı bulunuyor.

SAMEBA KATEDRALİ

Şehre hakim bir tepe üzerinde ve şehrin her yerinden görülen bu devasa yapı: görülmeye değerdir. Yapının: 1995 yılında Gürcü birliği, dirilişi ve ölümsüzlüğünün sembolü olarak yapımına başlanmış ve 2003 yılında tamamlanmıştır.

Öte yandan: şehirde birçok yoksul ve birçok kilise bulunmasına rağmen, bu devasa yapının yapılmasını anlamak da mümkün değildir.

Yine de, 15 bin kişinin aynı anda ibadet yapabildiği bu kilise: Ortodoks dünyasının önemli yapıları arasındadır. ( en yüksek üçüncü katedraldir) Yükseklik 101 metreye ulaşır.

Özellikle: bahçesindeki çan kulesi ilgi çeker. Yapının tepesindeki haç ise, 30 kg. altın kullanılarak kaplama yapılmıştır.

Yapının içinde ise, ses sistemi bulunur ve okunan dualar, yankılanarak elektronik müzikten farksız bir ses duyulur.

GEORGİAN NATİONAL MUSEUM

Müzeyi gezmek için 2 saat ayırmanız yeter. Giriş 5 laridir.

Müzenin koleksiyonu içinde bulunanlar: binlerce yıl öncesine dayanan: karmaşık mücevherler ve altın-gümüş dövme eserlerdir. Diğer sergiler içinde ise: Afrika dışında bulunan, dünyanın en eski insan kalıntılarına ait fosillerdir.

Müze içinde en ilgimi çeken yer “Sovyetlerden Nefret Köşesi” idi. Müze zaten genel anlamda: Rusların ülkeye girip, işgal sırasında yaptıklarının anlatımı için dizayn edilmiş havasını veriyor.

Evet, “The Soviet Opression” yani “Sovyet Baskısı” olarak isimlendirilen bu bölümü mutlaka gezmelisiniz. Duygularınıza sahip olmanız da gerekiyor.

Gürcistan Tiflis Barış Köprüsü

BARIŞ KÖPRÜSÜ

2010 yılında açılan köprü: çelik ve camdan yapılmıştır. Köprü: modern Tiflis şehrinin sembollerinden birisidir. Köprü, 150 metre uzunluğundadır.

Çağdaş bir tasarım sunmaktadır. Tasarım: bir deniz hayvanının anımsatmaktadır.

Özellikle: geceleri led ışıkları ile ışıklandırıldığında: çelik ve cam gölgelik ışıl ışıl parlamaktadır.

AERİAL CABLE CAR

2012 yılında açılan teleferik: Narikala kalesi ile Kura nehrinin sol kıyısındaki Rike Park alanını birbirine bağlar. Teleferiğin büyük pencerelerinden, 360 derecelik bir açı ile, güzel manzara izleyerek yolculuk yapabilirsiniz. Yolculuk birkaç dakika sürer.

ŞEHİR ÇEVRESİNDEKİ GEZİLECEK YERLER

Tiflis şehri çevresinde: muhtemelen 1-1.5 saat uzaklıktaki mesafelerde, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmış iki köy bulunmaktadır.

Gürcistan Tiflis Mtskheta

MTSKHETA

Tiflis şehir merkezinin yaklaşık 20 km. kuzeyindedir. Yaklaşık 30 dakikalık bir yolculuk ile ulaşılır.
1994 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınan burası: Gürcistan ülkesinin eski başkentidir ve burada bulunan tarihi kilise: Kafkasya’da, Ortaçağ dini mimarisinin en seçkin örneklerinden birisidir.

Bu dini yapının yüksek sanatsal ve kültürel seviyesi, kurulan krallığın gücünü ifade etmektedir.

Svetitskhoveli katedrali ve Jvari Manastırından oluşan bu dini yapılarda: Gürcü alfabesinin erken dönem örnekleri bulunmaktadır.

Jvari Manastırı

Bu yapı: 6’ncı yüzyıldan kalma bir Gürcü Ortodoks manastırıdır. İsminin kelime anlamı Haç Manastırıdır. Aynı adı taşıyan bir diğer Gürcü manastırı: Kudüs şehrinde bulunmaktadır.

Svetitskhoveli Katedrali

11’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Sitenin çevresi, erken Hıristiyanlık gelenekleri ve efsaneleriyle doludur. Uzun yıllar, burası Gürcüler tarafından baş kilise olarak kabul edilmiş ve en saygı duyulan ibadet yerlerinden biri olmuştur.

Samtavro

11’nci yüzyıldan kalma bu manastır kompleksinde: ilk Hıristiyan kral Miriani ve eşi Nana gömülüdür.

Gürcistan Tiflis Sighnaghi

SİGHNAGHİ

Tiflis şehir merkezinin 100 km. doğusundadır.

Şehir ilk olarak: 1762 yılında: Gürcistan kralı Heraklius II tarafından: daha önce var olan kale yıkıntıları üzerine inşa ettirilmiştir. Yapılış amacı ise: Dağıstan kabilesi saldırılarına karşı bir kale görevi yapması içindir.

Sighnaghi isminin kelime anlamı “liman” demektir.

Sighnaghi ve çevresi: birçok tarihi ve kültürel anıtlara ev sahipliği yapmaktadır. Günümüzde: kasabanın çevresinde 18’nci yüzyıldan kalma sur duvarları görülür.

Günümüzde buraya “Aşk kasabası” da deniliyor ve burada düğünler yapılıyor.

Özbekistan Semerkant

Özbekistan Semerkant

Şehir, tarihteki ünlü Türk imparatorlarından biri olan Amir Timur’un imparatorluk başkentidir.

Şehir, Zerafshan nehri vadisindedir. Vadideki bu coğrafi açıdan avantajlı konumu nedeniyle, şehir Orta Asya şehirleri arasında ilk sırada yer almıştır.

Şehir, dünya üzerinde, Babil ve Roma şehri ile aynı yaştadır. Şehirde 500 bin kişi yaşamaktadır. Nüfus ve alan sayısı bakımından Özbekistan ülkesinin ikinci büyük şehridir.

Semerkant şehrinin geçmişi, yaklaşık 2500 yıl geriye kadar gitmektedir. Şehir: Büyük İskender, Arap fatihleri, Cengiz Han ve son olarak Timur Han dönemlerine tanıklık etmiştir. Bu yüzden şehrin kültürel yapısında: Batı ve Doğu kültürleri, İran-Hint, Moğol etkileri görülür.

Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

Semerkant şehri: görkemli ve güzeldir.

Geçmişte şair ve tarihçiler “Doğu İslam dünyasının incisi olarak burayı göstermişlerdir”.

İpek Yolu: tarih boyunca bu efsanevi şehrin büyümesi ve canlanmasını sağlamıştır. İran’a ve batıya giden ve doğuda Çin’e, güneyde Hindistan’a giden ticaret yolları, burada kesişmiştir.

Günümüzde, Semerkant eşsiz antik ruhu ile tam bir hazinedir. Maddi ve manevi değerlerin bolluğu nedeniyle şehir UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Şehir: Buhara şehrine 286 km uzaklıktadır ve bu uzaklık otobüsle yaklaşık 3.5 saat sürmektedir.

Bu şehre yolunuz düşerse, özellikle “Özbek pilavı” yemeyi unutmayın.

Özbekistan Semerkant Tarihi

SEMERKANT TARİHİ

Semerkant dünyanın en eski şehirlerinden birisidir. Avantajlı konumu, oldukça olumlu iklimi ve Zaravshan nehri gibi doğal su kaynaklarının bulunması, vahşi hayvanların yaşadığı dağlara yakınlığı, güçlü duvarlar ve kaleler, görkemli binalar yüzyıllar boyunca şehrin önemini korumasına neden olmuştur.

Antik dönemde: tarihsel olaylar değerlendirilirken en önemli etkinlik: MÖ 329 yılında Büyük İskender’in ordusu ile şehri ele geçirmesidir. Bu dönemde, Semerkant kalabalık nüfusu, gelişmiş el sanatları, ticaret ve kültürü ile büyük bir şehir olarak bilinmektedir. Aynı dönemde, şehirde savunma duvarları 10.5 km’yi bulan kale bulunmaktadır.

Gelelim tarihi geçmişine.

Arkeolojik kazılara göre, bölgedeki ilk yerleşim MÖ.4 ve 6. yüzyıllarda Akhemenidsler dönemindedir. Bu nedenle, şehrin ilk kuruluşunun 2500 yıl öncesine dayandığı düşünülmektedir.
Tarih boyunca, şehir yarı vahşi kabileler, İslam dininin takipçileri fanatik Arap komutanları tarafından yıkıcı işgallere direnmiştir.

Cengiz Han’ın kanlı orduları, ateş ve kılıçları ile şehre saldırmışlardır. Ardından, şehir Timur’un büyük imparatorluğunun başkenti olmuştur.

Timur’un ölümünün ardından onun imparatorluğu çocukları ve torunları arasında paylaşılmıştır. Semerkant ve çevresi, Timur’un torunu Ulugbeg’e devredilmiştir.

Ulugbek

40 yıl boyunca şehre hükmetmiş ve barışsever bir hükümdar olmuştur. Kendisi, ülkelerin geleneklerini ve kültürlerini öğrenmek için diğer ülkelere birçok ziyarette bulunmuştur. Bu yüzden, kendisi aynı zamanda büyük bir bilim adamı, astronom, matematikçi olmuştur. Bu n edenle, kendisi farklı ülkelerden pek çok bilim adamını, buraya getirtmiştir.

14 ve 15. yüzyıllar, şehrin altın dönemidir. Bu dönemlerde şehir inşaatlarda imar edilmiş, taş döşeli, şehrin içinden geçen müstahkem duvarlar, yeni sokaklar, mavi kubbeli yapılar şehrin silüetinde görülmektedirler. Bunların çoğu, günümüzde şehrin ana sembolleri arasında gezilip görülebilmektedir.

Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

TİMUR

Timur: Özbek dilinde “demir” anlamına gelmektedir ve Semerkant şehrinin güneyindeki, Şebr-i Sebz şehri yakınlarında bulunan “Keş” köyünde doğmuştur. Yani soylu bir geçmişi yoktur. Barlas aşiretine bağlı olan Timur: sert kişiliği ve savaşçı kimliğiyle aşiret içinde hızla yükselmiş ve lider olmuştur.

Timur: genç yaşlarda katıldığı bir savaşta, ayağına aldığı bir ok darbesi ile yaralanmış ve ayağı aksak olmuştur. Ardından özellikle düşmanları, kendisini aşağılamak için “Lenk” lakabını takmışlar ve “Timurlenk” olarak isimlendirmişlerdir.

Burada bir önemli not vermek istiyorum.

Özbekistan topraklarına geziye giderseniz, Timur’dan söz ederken sakın Timurlenk ismini kullanmayın, çünkü Timur, Özbekler için önemlidir ve Soylu aileden gelmediği için kendisine “Amir Timur” yani “Komutan Timur” demektedirler.

Semerkant şehri, Timur için bir tutkudur. Tüm şehri görkemli binalarla donatan Timur: bunun sebebi olarak “ordumu görmeyenler, şehirlerimdeki görkemi görsünler ve gücümü hissetsinler” diyerek açıklamıştır. Evet: Timur gerçekten büyük ama acımasız bir komutan olarak tarihe geçmiştir.

Çünkü hayatı boyunca milyonlarca kişinin ölümüne sebep olmuş, ele geçirdiği yerlerdeki insanları kılıçtan geçirtmiş, yakıp yıkmıştır. Hatta: 1402 yılında, Anadolu içinde Ankara şehri yakınlarına kadar gelmiş ve burada Yıldırım Beyazıt ile yaptığı savaşı da kazanarak, savaş meydanında teslim olan ilk ve tek Osmanlı padişahı imajını yaratmıştır.

Timur’un bir başka önemli özelliği: ele geçirdiği yerlerde ne kadar bilim adamı ve sanatçı varsa, bunları kendisiyle birlikte, başkentine yani Semerkant şehrine götürmüş olmasıdır. Zaten seferlerde yapılan talanlarda elde edilen hazineler de Semerkant şehrinin hızla büyümesindeki en büyük etken olmuştur.

Timur: Çin ülkesini fethetmeye giderken, Kazakistan’da ölmüştür. Sağlığında kendisine bir mezar yaptırmak istemeyen Timur, çok sevdiği torunu Muhammed Şah için yaptırdığı “Gur Amir” denilen yere gömülmüştür. Ama gömüldükten sonra da olaylar bitmemiştir.

Timur’un mezarı ve mezarın laneti hakkında anlatılan ve yaşanılanlar: Gur Amir denilen bölümde anlatılmıştır.

Özbekistan Semerkant

SEMERKANT ŞEHRİ TARİHİNDEKİ TRAJEDİLER

MÖ.329 yılında, Makedonyalı İskender tarafından şehir tamamen yıkılmış ve insanlar imha edilmiştir. Şehrin yeniden inşasında: doğu ve Yunan kültürü karışımı kullanılmıştır.

Araplar: Orta Asya’yı ele geçirirken, şehirde ikinci trajedi yaşanır. 8. yüzyıldaki bu trajedi sonucunda Orta Asya’da İslam ana din haline gelmiştir. Ama daha önce farklı dinler bulunmaktadır. Arapların kılıç ve ateşle, Orta Asya insanlarına İslam dinini benimsettikleri söylenmektedir.

Cengiz Han, Orta Asya’yı fetih ederken, şehirde üçüncü trajedi yaşanmıştır. 13.yüzyıldaki bu trajedi sonucunda şehir yıkılmış ve 14. yüzyılda yeniden inşa edilmiştir. Timur, 14. yüzyılda iktidara gelince, şehirdeki imar faaliyetleri hızlanmıştır.

Timur, 14. ve 15. yüzyıllarda şehre birçok farklı bilim adamı getirterek, Orta Asya’da farklı bilimlerin gelişmesine katkı sağlamıştır.

Özbekistan Semerkant

SEMERKANT ŞEHRİNDE TURİZM

Şehir günümüzde eski ve yeni şehir olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

Yeni şehir bölümü: endüstriyel ve kültürel merkezleri, yüksek öğrenim kurumlarını ve şehrin idari merkezi olarak kullanılmaktadır.

Eski şehir bölümü: tarihsel anıtlar, mağazalar, atölyeler, eski özel konutlar bulundurur.
Genellikle şehirdeki turistik gezi, şehrin eski kısmında yapılabilir.

Özellikle: Registan Camii ve medresesi, Bibi Khanum camii, Shakhi-Zinde bileşik ve Gur Emir Topluluğu ve Ulugh-Bey Rasathanesi.

Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

ŞEHİR MERKEZİNDE GEZİLECEK YERLER

Özbekistan Semerkant Afrasiab Müzesi
Özbekistan Semerkant Afrasiab Müzesi
Özbekistan Semerkant Afrasiab Müzesi

Afrasiab Müzesi

Tashkentskaya str adresindedir. Pazar günleri hariç hergün açıktır ve saat: 09.00-17.00 arasında ziyarete açıktır.

Semerkant’ın merkezinde bulunan Afrasiab antik kenti, 13. yüzyıl başlarında Moğollar tarafından tahrip edilmiştir.

Müze: bu Afrasiab antik yerleşim yerinin bulunduğu tepelerin yakınında, yuvarlak çarşının kuzey kesiminde bulunmaktadır. Müze binası: 1970 yılında Ermeni mimar Bagdasar Arzuman tarafından tasarlanmıştır.

Müze, şehrin tarihine adanmıştır. Ama müzenin en değerli eserleri, Afrasiab arkeolojik kazılarında bulunan buluntulardır. Bunlar arasında öne çıkanlar: antik kılıç fragmanları, bıçak, ok, sikke, çanak-çömlek ve İkhshidid Hanedanı (7. ve 8. yüzyıllar) ait Semerkant saray freskleridir.

Ayrıca: 7. ve 8. yüzyıllara tarihlenen, av sahneleri ve tatil kutlamaları betimlenen duvar resimleri de büyük ilgi çekmektedir.

Antik kentteki arkeolojik kazılar, 19.yüzyıl sonlarında başlamış ve günümüzde de devam etmektedir.

Özbekistan Semerkant Afrasiab Yerleşim Yeri

Afrasiab Yerleşim Yeri

Semerkant şehrinin girişinde, yüksek tepelerde bulunmaktadır. Antik yerdeki yerleşimin, MÖ.7 ile 2. yüzyıllarda olduğu tespit edilmiştir. Büyük şehrin efsanevi kral Turan tarafından kurulduğu bilinmektedir. Ancak şehir 1220 yılında Moğol askerleri tarafından imha edilmiştir.

Burada yapılan arkeolojik kazılarda: şehir içi ve eteklerinde şehir kalesi bulunduğu saptanmıştır. Şehir içi bölümlerde ise, konut ve el sanatları bölümleri, cami ve şehir hayatı olaylarına adanmış harika freskler bulunmuştur. Semerkant hükümdarı, 7. ve 8. yüzyıllarda buradaki sarayda kalmıştır.

Özbekistan Semerkant Aysel Sanat Galerisi

Aysel Sanat Galerisi

Registan str adresindedir. Açık olduğu saatler, saat: 09.00-17.00 arasındadır.

Aysel Sanat Galerisi ve Sanat Stüdyosu: Semerkant şehrinde en başarılı ve en büyük galerilerden birisidir. 1992 yılından bu yana, Özbekistan Sanat Akademisi ve Semerkandlı sanatçılar burada bir araya gelmektedirler.

Başlangıçta

Burası Özbekistan el sanatlarını teşvik etmek için açılmasına rağmen, günümüzde burada toplanan sanat nesnelerinin kültürel değeri gerçekten büyüktür. Burada, yetenekli çağdaş sanatçıların resim ve heykelleri, Semerkant ustalarının ürünlerinin güzel örnekleri sergilenmektedir.

Ama buranın esas yoğunluğu ipek kumaşlar üzerinedir. Modern teknolojiler ve eski zaman yöntemleri kullanılarak, ulusal kumaşlar farklı yöntemlerle işlenmekte ve giysi koleksiyonları üretilmektedir. Bunların yarattığı moda koleksiyonları Özbekistan ve yurtdışında büyük ilgi çekmektedir.

Evet: Özbekistan halkı ve turistler, burayı ziyaret ederek Semerkandlı tasarımcıların son koleksiyonlarını görebilirler.

Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi
Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi
Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi
Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi, Khanym Camii

Bibi Hanım Mescidi-Bibi-Khanym Camii

Anlatılanlara göre: Bibi Khanym: aslen Çinli bir prenses ve Amir Temur’un karısıdır ve kocası sevgi ifadesi olarak burayı yaptırmıştır.

Temur: Doğu’nun en büyük binasını inşa ettirmeye karar verdiğinde, şehirde yüzlerce mimar, ressam ve inşaatçı toplamıştır. İnşaat 1399 yılında başlamış ve beş yıllık çalışmanın ardından 1404 yılında tamamlanmıştır. (Timur’un Hindistan seferi dönüşünde) Caminin inşaatında: 15 bin işçi, 100 fil ve 300 sanatkar usta çalışmışlardır.

Yapım çalışmalarında filler çalışmış olması nedeniyle, yapının kapısı oldukça büyüktür ve bu büyük kapısı ile ün kazanmıştır.

Günümüzde 30 metre yükseklikte olan cami, yapıldığında aslında 60 metre yüksekliğinde dev bir kubbeye sahipmiş. Ancak, mimari bir hata yüzünden, 17. yüzyılda kubbe çökmüş ve yüzlerce kişi ölmüş.

Günümüzde de bu yıkımın izlerini görmek mümkündür. Öte yandan caminin her yanının çatlaklarla dolu görüntüsü, sanki her an yeniden yıkılacakmış gibi his vermektedir.

Yine de yapının görkemli mavi kubbesi ve büyüklüğü ve güzelliği gerçekten etkileyicidir.

Özellikle 50 metreye kadar yükselen güçlü giriş portalları dikkati çeker.
Caminin kubbesi: cennet kubbe olarak isimlendirilir.
Caminin anıtsal kapısı muhteşem güzelliktedir. Kapı çinilerle ve kufi yazılarla süslenmiştir.

Caminin avlusunda ise, mermer bir rahle ilgi çeker. Bu rahle: Hz Osman tarafından ceylan derisine yazdırılan dünyanın en eski Kuran-ı Kerimlerinden biri için yapılmış rahledir. Timur, bu rahleyi, İran seferi dönüşünde getirmiş ve önemli günlerde bu rahle üzerine konularak Kur-an okunmaktaymış. (Rahle üzerine konulan Kur-an, günümüzde Taşkent Müzesinde sergilenmektedir)

Caminin bahçesinde lüks galeriler görülür. Kemerler, 300 den fazla sütun üzerine yerleşmiştir. Küpürlü duvarlar, yüksek minareler, oyma mermer ile dekore edilmiş cami: geniş portalları ile yüzyıllar boyunca Temur tarafından, sevdiği karısına bir övgü olarak yaptırılmıştır.

Özbekistan Semerkant Gur-Emir Türbesi
Özbekistan Semerkant Gur-Emir Türbesi
Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

 

Gur-Emir Türbesi

Burası, Ortaçağ döneminde doğunun en önemli mimari yapılarından biridir. Semerkant şehrinin en çok gezilen yerlerinin başında gelmektedir.

15.yüzyıl başında, Semerkant şehrinin güneybatısında inşa edilmiştir. Karşılıklı iki simetrik minare ve ortalarında bulunan kubbeden oluşmaktadır. Minareler üzerinde: kufi yazısı ile “Allah” ve “Hu Allah” yazıları bulunmaktadır.

Türbenin girişinde bir taç kapı dikkat çeker. Bu kapı: mavi ve yeşilin birçok tonu ile işlenmiştir ve türbenin en süslü kısmıdır.

Türbe olarak kullanılan yapının ilk yapılış amacı

Muhammed Sultan Medresesi iken: daha sonra Amir Timur’un torunu ve Amir Timur’un kendisi ve soyundan gelenlerin mezarı olmuştur. Ama ilk gömülen: Timur’un çok sevdiği ve genç yaşta ölen torunu Muhammed Şah için türbe olmasıdır.

Ancak, aşağıda belirteceğim gibi, Timur’da buraya gömülmüştür, çünkü sağlığında kendisine bir mezar yeri yaptırmayı istememiştir.

Gur-Emir

Semerkant şehrinde çocuklara asaleti öğretmek için medrese olarak kurulmuştur. Burada merkezi bir salon ve hücreler bulunmaktadır. Mukhammad Sultan’ın emriyle inşa edilmiş ve İslami bir eğitim merkezi haline gelmiştir. Ama 1403 yılında Muhammed’in ani ölümü üzerine, kompleksin bu amacı değiştirilmiştir.

Medresenin köşe odasında, Muhammed’in defnedilmesi için bir mezar yapımına başlanmıştır. Burası: muhteşem bir giriş portalı ile dekore edilmiş, karmaşık avlu, köşelerde bulunan dört minaresi ve tek duvar dekore edilerek hazırlanmıştır. Zaten mozolenin mezar bölümüne girdiğinizde, muhteşem görüntü karşısında şaşıracaksınız.

Anıtın yüksek kubbesinin altında, yan yana bulunan mezar taşları görülüyor. Timur’un mezarı, mezar taşının siyah mermerden yapılmış olması nedeniyle hemen görülüyor. (bu mezar taşı hakkında da aşağıda bir efsaneden söz edeceğim)

Ancak, bu türbe, Timur’un torunu Ulugbek zamanında bitirilememiştir ve inşaat Timur’un bir başka torunu tarafından tamamlanmıştır.

Ulugbek 1405 yılında ölünce, onun mezarı ve onun soyundan gelenlerin mezar yeri olarak Gur-Emir belirlenmiştir. Buradaki mezarda: Amir Temur, Muhammed Sultan, Ulugbek ve Timur’un manevi hocası Mir-Said Baraka ve iki oğlunun mezarı bulunmaktadır.

Günümüzde, Gur-Emir türbesindeki mezar yerleri, mezar taşları ile işaretlenmiştir. Timur’un mezar taşı: yeşim ve tek parça yapılmıştır ve mezar merkezinde yer almaktadır.

Bu mezar taşı ile ilgili çeşitli söylentiler bulunmaktadır. Bu nefrit mezar taşının buraya nasıl geldiği meçhuldür. Ama efsaneye göre: bir nefrit plaka: Çin imparatorunun sarayından Moğollar tarafından alınmıştır.

Bu Çin kökenli levhanın: ilahi gücün kaynağı olduğuna inanılmaktadır ve Moğollar da bu inancı sürdürmüşlerdir.

Bu plakanın

1425 yılında, Ketmen tepe köyü yakınlarındaki bir savaşta, Ulugbek tarafından ele geçirildiği ve buraya yerleştirildiği düşünülüyor.

Amir Timur’un mezar taşları ise, Semerkandlı ustalar tarafından inşa hazırlanmıştır. 1740 yılında: İranlılar Buhara hanlığını ele geçirince, nefritler mezarını kaldırmak istediler. Nodir Shakh isimli İranlı hükümdar, bu taşları, İran’daki kutsal binalardan birine götürmeyi planladı.

Ancak, yine efsaneye göre, Timur’un ruhani lideri Mir Seyyid Bereke: Nodir Shakh isimli hükümdarın rüyasında göründü ve taşı götürmemesini, aksi halde korkunç talihsizlikler yaşayacağını söyledi. Sabah olduğunda, Nefritler taşı getirilmiş olmasına rağmen, eski yerine konulmasını emretti.

Ama Semerkant yolunda bir kaza oldu, nehri geçerken taş düştü ve iki eşitsiz parçaya bölündü. Ardından taşlar yerine geri getirildi ve ustalar iki eski taşı eski yerine koydular. Bu nedenle, günümüzde Amir Temur mezarının üzerinde, nefritler taşı üzerinde çatlaklar görülmektedir.

Evet: mezarlar: bodrumda, türbenin aşağısındadır. Üst kattaki salonda, sadece mezar taşları görülür. Timur’un mezarı 1941 tarihinde bir kez açılmış ve bu olay ile ilgili bir efsane üretilmiştir.

Gelelim bu efsane hakkında anlatılanlara

Tashmuhammed Kari-Niyazov ve Mikhail Gerasimov liderliğindeki Ruslar, buraya sefer düzenlediklerinde, Gür-emir denilen yere gelirler ve Haziran 1941 tarihinde kazılar başlatırlar. Bunun üzerine yerel din adamları ve Müslüman din adamları kazıları durdurmaya çalışırlar, ancak çalışmalar sürdürülür.

Bu kazılar: mezarlardaki kalıntıların Timur ve onun en yakın akrabalarına ait olup olmadığını kanıtlamak amacıyla yapılmıştır. Kazılar başladığında ilk olarak Timur’un oğulları ve ardından Ulugbek oğullarının mezarları açıldı.

Daha sonra Timur’un torunu Ulugbek mezarı keşfedildi ve 19 Haziran tarihinde ise, Timur’un mezarı bulundu. 20 Haziran tarihinde Timur’un mezarı açıldı ve türbe reçine karışımı keskin bir koku ile kaplandı.

Çünkü: Timur: Çin’e giderken Otrar denilen yerde ölmüş ve o nedenle mumyalanmıştı. Çünkü ceset Semerkant şehrine getirilmeliydi. İngiliz ve Fransız bilim adamları da, Mısır firavunlarının mezarları açıldığında, aynı koku ile karşılaşmışlardır.

Bunlar ilk anda anlaşılmamış olsa da daha sonra mumyalamada kullanılan yağların kokusu olduğu anlaşılmıştır. Yani, Timur’un mezarı açıldığında ortama yayılan kokunun da, Timur’un lanetiyle ilgili değil, mumyalama işinde kullanılan yağlarla ilgili olduğu anlaşılmıştır.

Ancak, efsanelere göre

Timur’un laneti yine gündeme oturmuştur. Çünkü 22 Haziran tarihinde, yani mezarın açılmasının hemen ardından, Nazi Almanya’sı, savaş ilan etmeden Sovyet topraklarını işgal etmeye başladılar.

Bu durumu, birçok kişi Timur’un mezarının açılması ile bağdaştırdı. Semerkant insanları paniklediler ve Timur ve onun hanedanının kalıntıları: incelenmek üzere Moskova’ya gönderildi.

Nazi Almanya’sı ile Sovyetler arasındaki şiddetli çatışmalarda en önemli dönüm noktası: Stalingrad savaşında elde edilen zaferdir.

Söylenenlere göre Sovyet lider Stalin:

Bu zaferden bir ay önce, Timur ve onun hanedanının kalıntılarını, Semerkant şehrine geri göndermiş ve türbeye mezar yerlerine gömülmelerini emretmiştir. Evet, bu olayın Stanlingrat cephesinde kazanılan büyük zaferle bağlantı kurulmaktadır.

Bu efsaneden söz ettikten sonra, türbe ile ilgili son birkaç not aktarmak istiyorum.
Evet, türbe ortaçağ mimari işçiliğinin güzel bir örneğidir. Uyum mükemmeldir. Yivli kubbe ve tonoz duvarları tamamen açık ve koyu mavi sırlı tuğlalar, resimli mozaiklerle kaplıdır.

Kubbenin üzerindeki kabartma rozetler bir yıldızlı gökyüzünü tasvir etmektedir. İç oyma ve yarı değerli taşlar, kakma bar, oyma pencereler, mermer ızgaralar ve resimlerle kaplı oniks panelleri ortamı zenginleştirmektedir.

Gur-Emir Türbesi

Delhi ve Kuzey Hindistan bölgelerini yöneten, Timur torunları tarafından özellikle Agra Taj Mahal yapısının yapımında örnek alınmış, Babür mimarisini etkilemiştir.
Türbe ile ilgili son bir not: Timur, bu türbede hocaları, danışmanları, oğulları ve torunları ile birlikte gömülmüştür. Bu önemlidir, çünkü hocalarıyla gömülmesi bilime verdiği değeri ifade etmektedir.

Özbekistan Semerkant Khodja Akhrar Ensemle
Özbekistan Semerkant Khodja Akhrar Ensemle
Özbekistan Semerkant Khodja Akhrar Ensemle

Khodja Akhrar Ensemle

Khodja Akhror: Özbekistan tarihiyle bağlantılıdır. Bu ünlü kişi: bölgedeki siyasi yaşamın gelişimi üzerine etkili olmuş, aynı zamanda Sufi Nakşibendi lideri olarak tanınmıştır. Aynı zamanda, sıradan insanlar yanında birçok hükümdarın ruhani lideri olarak bilinir.

Kendisi, Maveraülnehir bölgesindeki şiddetli vergilerin kaldırılmasını sağlamıştır. Ayrıca: Semerkant, Fergana ve Taşkent önderleri arasında kanlı bir savaşı önlemesi hatırlanır.

Ünlü şair Djami onun hakkında şunları yazmıştır: “O meselenin özünü bilen kişidir. İnsanlar onun kutsallığı, görünüm ve mukavemetine saygı duyarlar.

Birçok çağdaşı onun için yüksek övgüler düzmüşlerdir. Onun sloganı gereği kişilerin onun manevi misyonunu yerine getirmek için siyasi gücünü kullanmamasıdır. “

O, 86 yaşında iken 1490 yılında ölmüş ve Semerkant yakınlarında gömülmüştür. Üzerine beyaz büyük mezar taşı konulan mezar, birçok inananı tarafından ziyaret edilmektedir.

1630 yılında Semerkant hükümdarı Nori Divan Begi

Mezarın bulunduğu yere yakın bölüme cami ve medrese inşa ettirmiştir. Medrese inşaatı 2 yıl boyunca devam etmiştir. Medresenin portalında iki aslan ve iki geyik görüntüsü ilgi çeker.

Ama bir yüz yıl sonra, medrese ağır hasar görmüş ve portal öne doğru eğilmiştir. Ayrıca dekorasyonun büyük kısmı düşmüş ve tüm bina harap hale gelmiştir.

20.yüzyıl başlarında: bu mimari anıt restorasyona tabi tutulmuştur. Bu çalışmalarda dekoratif cephe kurtarılmış, portal yerine tespit edilmiştir. Günümüzde kompleks içinde: mezar yanında, medrese, kış ve yaz camileri, ayvan ve minare bulunmaktadır.

Özbekistan Semerkant Hoca Abdi Darunee Mozolesi

Hoca Abdi Darunee Mozolesi

Anıt: Hoca Abdi Darunee türbesi yakınlarında, 12.yüzyılda ortaya çıkmıştır. Efsaneye göre: Şeyh Abdi-Darunee: 9. yüzyılda Arap Yarımadasından Semerkant şehrine gelmiş ve Kur’an ve şeriat konularında bir uzman olarak, burada yargıç işlevlerini yerine getirmiştir. “Darunee” kelime anlamı olarak “iç” demektir. Onun mezarı, Semerkant şehir surları içinde bulunmaktadır.

Türbe: 12. yüzyılda inşa edilmiş ve 15.yüzyılda yenilenmiştir. Günümüzde bir piramidal kubbe ile küçük kare bir evden oluşmaktadır. Türbenin içi, altın ve seramik ile süslenmiştir. Mozole yakınında, 15. yüzyılda bir ibadet yeri yapılmıştır. Mezardaki antik dönemden kalan çınar ağaçları, büyük su birikintisi (khauz) çevresinde büyümektedirler.

Ulugbek Memorial Müzesi

Tashkentskaya str adresindedir. Pazar günü hariç her gün ziyarete açıktır ve saat: 09.00-17.00 arasında gezilebilir.

Ulugbek: yalnızca Timur’un torunu olarak değil, aynı zamanda Orta Asya’nın en büyük alimlerinden biri olarak halkların hafızasında kalmıştır. Ulugbek’in gerçek ismi Muhammed Taragdır. Amir Timur’un en küçük oğlu Shahrukh’un oğlu olarak 1394 yılında doğmuştur.

Doğumundan itibaren, Timur’un en sevdiği eşi Saray Mülk Hanım tarafından bakım altına alınmıştır. Çünkü, Timur döneminde çocuklara ebeveynlerinin bakımı değil, böyle bir uygulama bakımı vardır. Ulugbek: büyük dedesinin çalışmalarında yer aldı.

Erken yaşlardan itibaren diğer Timur prenslerinden farklı olarak

Bilimler alanında büyük yeteneğinin olduğu ortaya çıktı. Timur ile yaptığı geziler sırasında: bir gün eski bir al-Tusi dönemi gözlemevi kalıntıları bulunan Maragheng şehrine ulaştılar. Ören yerindeki bu gözlemevi, Ulugbek’in Astronomi ile ilgilenmesine neden oldu.

Birkaç yıl sonra dedesi Timur’un ölümünün ardından: babası kararıyla Ulugbek, Maveraülnehir hükümdarı oldu.

Kendisi bu dönemde, Semerkant-Buhara-Gijduvan şehirlerinde medreseler inşa ettirdi. Çünkü sürekli olarak herkesin eğitilmesinden yana oldu ve bilgi almak için insanları teşvik etti. Onun iktidarı sırasında, Orta Asya: Doğu Rönesans’ı yaşandı.

Özbekistan Semerkant Ulugbek Gözlemevi, Rasathanesi

Uluğbek Gözlemevi-Rasathanesi

1428 yılında Uluğbek gözlemevinin yapımı tamamlandı. Gözlemevi şehir merkezine 3 km uzaklıkta bir tepe üzerine kurulmuştur.

Tahminen 2-3 katlıdır ve yükseklik yaklaşık yine tahminen 40 metre civarındadır.
Yapının yuvarlak forumda çapı 46 metredir. Burası: Semerkant şehrinin bilimde ulaştığı en üst noktayı göstermesi açısından önemlidir.

Dönemin ünlü astronomları (Kadı-Zada el Rumi, El-Kaşi gibi) onun gözlemevinde seçkin bilim adamlarıyla birlikte çalıştılar. 1437 yılında Uluğbek: 1018 yıldızlı bir yıldız kataloğu derledi. Bu katalog daha sonra Avrupa dillerine çevrildi ve tüm dünyada temel astronomi rehberi oldu.

Astronomi tarihindeki alimler: Uluğbek, Kopernink, Galileo ve Batlamyus olarak sıralanır. Uluğbek: dünyanın güneş çevresinde döndüğünü bulduğunda: bu durumu batılı Kopernink 60 yıl sonra, Galileo ise 200 yıl sonra bulabilmişlerdir.

Uluğbek’in

Günümüzden yıllarca önce, hiçbir teknolojik alet olmadan bunu birkaç saniyelik yanılma ile tespit etmesi inanılmazdır. Zaten bu yüzden: aya ayak basan ilk astronot: ay üzerinde gördüğü üç tepeden birine “Ulukbey” ismini vermiştir.

Uluğbek ölümünün ardından, gözlemevi yıkılmış ve dini hayranları tarafından yağmalanmıştır. Rasathanenin yok olması şöyledir: Uluğbek’in oğlu, babasının bilimle çok uğraştığını, devletle ilgilenmediğini ve devletin zayıfladığını düşünen oğlu Abdülaziz: tahtı bırakmasını ve hacca gitmesini söyler.

Bunu kabul eden Uluğbek, Semerkant şehir çıkışında oğlu tarafından öldürülür. Uluğbek’in öldüğünü duyan yobazlar: uzun zamandır kin duydukları rasathaneye saldırırlar, yapıyı yıkarlar ve içindeki tüm kitapları yakarlar. Rasathanedeki bir kısım bilim adamı ise, kaçarak canını zor kurtarır.

Bunlar arasında bulunan Ali Kuşçu: önce Tebriz şehrine ve ardından İstanbul’a gelerek Fatih Sultan Mehmet’in himayesine girer ve 1474 yılında İstanbul’da ölür. Ali Kuşçu’nun Semerkant şehrindeki rasathaneden kaçırabildiği kitaplar ise yüzyıllar boyunca astronomi için kaynak kitap olarak kullanılır.

Evet, bu rasathanenin harap temelleri

1930 yılında Rus arkeolog Viatkin tarafından tesadüfen bulunur. Ancak yalnızca yer altı bölümleri belirlenebilmiştir. Yani başkaca bir kalıntı bulunmamaktadır.

Bunlar: yani rasathaneden geriye kalanlar 63 metre uzunluğunda, 2 metre genişliğinde, aşağıya doğru 11 metre inen yarım ay şeklindeki bir çukurluktur. Bulunan belgeler ve bilim adamları tarafından gözlem evinin bir modeli yapılmıştır.

Gününüzde Taşkent şehri sokakları: ilçeleri, metro istasyonları, bu büyük astronomun ismiyle adlandırılır. Semerkant Ulugbek Memorial Museum: gözlemevi kalıntıları yanında kurulmuştur. Müzede: Ulugbek mirası ile ilgili bir koleksiyon sergilenmektedir. Ayrıca, yine koleksiyon içinde, o döneme ait yazılar ve kitaplar bulunur.

Özbekistan Semerkant Şarapçılık Müzesi
Özbekistan Semerkant Şarapçılık Müzesi
Özbekistan Semerkant Şarapçılık Müzesi

Şarapçılık Müzesi

Makhmud Kaşgari Str adresindedir.
Müzenin geçmişi, yaklaşık 150 yıl kadar geride eski Khovrenko dönemine kadar gitmektedir. Orta Asya toprakları Rus imparatorluğu tarafından işgal edilince, bu toprakların tüm zenginlikleri keşfedilmeye başlanmıştır. Semerkant şehrinde şeker içeriği yüksek ünlü üzümler yetiştirilmeye başlanmıştır.

Bunun ardından, Rus şarap üreticisi ve işadamı DM Filatov, Özbekistan ülkesinde ilk şarapçılık faaliyetini başlatmıştır. Çalışma 15 yıl boyunca sürmüştür. Burada üretilen şarap ve konyaklar: Paris ve diğer uluslar arası sergilerde ödüller kazanmışlar ve Semerkant şarapları dünyaca ün kazanmıştır.

Ardından Sovyet iktidarı gündeme gelince: Filatov şarapçılık ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Günümüzde: Khovrenko Şaraphanesi tarafından üretilen şarap, konyak ve votkalar: üretimi sürdürülmektedir. Burada ziyaretçiler için turlar düzenleniyor ve bu turlarda şarapları tatma imkanı bulunmaktadır. Ayrıca, yine burada bir şarap müzesi bulunmaktadır.

Özbekistan Semerkant Registan Meydanı
Özbekistan Semerkant Registan Meydanı

Registan Meydanı

Yüzyıllardır Registan Meydanı, Semerkant şehrinin merkezi olmuştur. Kelime anlamı “kumlu yer” demektir. Meydanda ilk medrese inşa edilmeden önce, burada asırlar önce bir nehir vardı. Yıllar sonra 15. yüzyılda meydan düzenlendi ve ilk medrese kuruldu.

Meydanın sol bölümünde eski nehirle ilgili kalıntılar bulunmaktadır. Meydana Timur’dan öte Ulugbek’in damgasını vurduğu hissediliyor.

Meydan şehrin akademik, dini ve idari merkezidir. Meydan: Timur döneminde çarşılarla doluymuş. Timur’un torunu Ulugbek han olunca bu çarşıları yıktırmış ve yerine kendi adını taşıyan, dünyanın en büyük medresesini yaptırmıştır.

Ardından da, aşağıda ayrıntılı olarak belirttiğim gibi, hemen karşısına aynı büyüklükte ve ihtişamda Sher-Dor medresesi yapılmıştır. Böylece 3 medreseden oluşan muhteşem bir bilim meydanı ortaya çıkmıştır.

Bütün büyük şehirlerin merkezleri

Ortaçağ döneminde “Registan” olarak isimlendirilmiştir. Bunlar özellikle: Taşkent, Buhara, Semerkant şehirlerinde öne çıkmaktadırlar. Semerkant, Orta Asya’da kentsel planlamanın seçkin örneklerinden birisidir.

Timur, bir zamanlar Semerkant şehrini merkezi olarak düzenletmiştir. 1409-1499 yılları arasındaki Mirzo Ulugbek zamanında, meydanın bulunduğu biliniyor.

Meydan Sovyet döneminde önemli bir buluşma yeri olarak kullanılmıştır. Kızıl Ordu Semerkant şehrini ele geçirmesi sırasında, bombardımandan Registan meydanı da etkilenmiştir. Ancak, ardından Sovyetler, şehirdeki tarihi binaları restore etmişler ve özellikle Registan Meydanına çok önem vermişlerdir.

Çünkü, bu meydan çeşitli gösterilerde kullanılmıştır. Halk mahkemesi, burada yargılama yapmıştır.

Şehirdeki tüm geçit törenleri, festivaller ve Pazar çarşıları bu meydanda düzenlenmektedir.

Meydanda 3 medrese bulunmaktadır.

Bunlar

1.Ulugbek Medresesi.
2.Sher-Dor Medresesi.
3.Tilla-Kari Medresesi.

Medreseler, Müslümanların yüksek öğretim kurumları olarak önem kazanır ve aileler çocuklarını orada okutmak isterler. Buralardaki eğitim, yerine göre 10, 12 veya 20 yıl sürer. Öğrencilerin seçimindeki en büyük etken disiplindir. Hepsi için ana disiplin “Kur-an” dır.

Özbekistan Semerkant Ulugbek Medresesi

Ulugbek Medresesi

1417-1420 yılları arasında yapılmıştır. Registan meydanını solunda-batı kısmındadır. Burada 110 tane öğrenci yaşayabilecek şekilde 54 hücre ve bir bahçe bulunmaktadır. Doğunun klasik eğitim kurumlarından birisi olarak tanımlanır.

Bu medrese ölçeği, Amir Timur’un yapılarının en büyüğü ile rekabet edebilecek boyutlardadır. Ulugbek, ölümüne kadar burada matematik ve astronomi dersleri vermiştir.

Zaten, medresede astronomik gözlemler yapmak içinde bir platform bulunuyormuş.
Medrese yapısı, Ulugbek’in astronomiye olan tutkusu nedeniyle yıldızlarla bezenmiştir. Kapı üzerindeki on yıldız, uzayı sembolize etmektedir.

Ayrıca geometrik desenlerde kullanılmıştır. Medreseye 15 metre yükseklikteki bir kapıdan giriliyor ve bu kapının bizzat Ulugbek tarafından tasarlandığı söyleniyor. Medresenin içinde Ulugbek’in bir heykeli bulunuyor.

Özbekistan Semerkant Sher-Dor Medresesi
Özbekistan Semerkant Sher-Dor Medresesi

Sher-Dor Medresesi

Burası bir askeri lider ve politikacı olan Semerkant hükümdarı Yalangtush Bahadur’un emriyle 1619-1636 yılları arasında yapılmıştır. Medrese 200 yıl önce inşa edilen Ulugbek Khanaka yıkıntıları üzerine yapılmıştır.

Portal üzerindeki kitabede mimar Abd al-Jabbar ve Muhammed Abbas Kamarkandi ustaların adları yazılıdır. Ayrıca, Kuran’dan alıntılar, bitkisel süslemeler yaygın olarak kullanılmıştır.

Ulugbek medresesinden farklı olarak iki kış öğretim salonu vardır ama ana yapısı Ulugbek medresesinin aynısıdır.

Halk arasında “Aslanlı Medrese” olarak bilinir. Çünkü giriş kapısı üzerinde bir aslan resmi bulunmaktadır.

Medresenin giriş kapısının üstünde: “güneş” ve “aslanların ceylan avı” resmedilmiştir. “Güneş” ise Zerdüştlüğün etkisini göstermektedir. Medrese 32 metre yüksekliğinde minareye sahiptir. Yapının duvarları kufi yazılarıyla süslenmiştir.

2001 yılında medrese UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Özbekistan Semerkant Tilla-Kari Medresesi
Özbekistan Semerkant Tilla-Kari Medresesi

Tilla-Kari Medresesi

1647-1660 yılları arasında yapılmıştır. Registan meydanının kuzey tarafındadır. Bibi Hatun Medresesi kullanılmayacak kadar harap hale gelince, yeni bir camiye ihtiyaç duyulmuş ve hem cami, hem de medrese olarak hizmet vermesi için burası yapılmıştır.

Medresenin inşasına Semerkant hükümdarı Yalangtush Bakhadur emriyle başlanmıştır. Aslında burada daha önce, 200 yıllık bir kervansaray bulunuyormuş.

Biraz önce de sözünü ettiğim gibi, bittikten sonra yani 17.yüzyılda Semerkant şehrinin en büyük camisi olarak kullanılmıştır.

Medrese ve cami inşaat çalışmaları

1646-1660 yılları arasındaki 15 yıllık dönemde yürütülmüştür. Yapıda kabartma süsleme, altın yaprak boyama teknolojileri yaygın olarak kullanılmıştır. Bu nedenle yapıya: “altın kaplama” anlamında “Tel Kari” ismi verilmiştir.

Caminin bahçesi, Cuma namazı için kullanılmıştır. Mihrap yakınlarındaki Minber: kıbleyi belirtmek üzere Mekke yönündedir.

Medresenin kapısı alçak boyutludur çünkü buraya girenlerin kafasını eğmesi yani boyun eğmesi düşünülür. Medresenin küçük ve fazla yüksek olmayan bir minaresi vardır.

Medresenin dekorasyonunun önemli kısmı kaybolmuş ama restorasyon çalışmaları sırasında 20. yüzyılda yeniden tamamlanmıştır.

Orta Asya mimarisinin bu güzel anıtı, 2001 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Özbekistan Semerkant Rukhabad Türbesi

Rukhabad Türbesi

Bu türbe, 1380 yılında Timur tarafından Timur’un çağdaşı değerli İslam alimi ve mutasavvıf Şeyh Burhaneddin Sagaradzhi’nin mezarı üzerine yapılmıştır. Burhaneddin Sagaradzhi: kendi döneminde Doğu Türkistan göçebe kabileleri arasında İslam’ın yaygınlaştırmasıyla tanınır.

Kendisi Çinli bir prensesle evlenmiş ve Çin Yuan hanedanı sarayında büyük etkilerde bulunmuştur. Ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir, ama Çin’de öldüğü bilinmemektedir.

Ölümünün ardından Sagaradzhi: kendi vasiyeti üzerine oğlu Ebu Said tarafından Semerkant şehrine getirilerek gömülmüştür.

Rukhabad kelime anlamı “yerleşik ruh” demektir. O dönemin mimari özellikleri haricinde, giriş portalı olmadan tek kubbe olarak inşa edilmiştir. Bunun hemen yakınındaki “Gur-Emir” e bakıldığında, çok mütevazi olduğu görülür.

Bir efsaneye göre, kubbede: aziz şeyhte bulunan peygamberimizin yedi adet sakal kılı bulunan bir kutu bulunmaktadır.

Türbenin kuzey, batı ve güney yönünde üç giriş kapısı bulunmaktadır. Türbenin iç dekorasyonu çok mütevazidir. Burada: Sagaradzhi, Prenses eşi ve 9 çocuğunun mezarları bulunmaktadır.

Semerkant Tren İstasyonu

Özbekistan, Rus İmparatorluğu içinde Türkistan eyaletinin bir parçası iken, 19. yüzyıl sonlarında, burada aktif demiryolları inşa edilmiştir. Semerkant o zamanlar, Orta Asya’nın önemli ticaret merkezlerinden birisi olarak, yeni ulaşım sistemine şiddetle ihtiyaç duyulmuş ve Mayıs 1888 tarihinde Amu Derya nehri üzerine bir demiryolu köprüsü inşa edilerek, Semerkant Trans-Hazar demiryolu yapılmıştır.

Semerkant tren istasyonu zamanla yenilenmiş ve günümüzde modern bir kompleks olarak kullanılmaktadır. Birçok yerli ve uluslar arası trenler, buradan geçmektedirler. Özellikle son zamanlarda yüksek hızlı trenler: Taşkent-Semerkant arasında seferler başlatmışlardır.

Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı

Shakhi-Zinde Kabristanı-Mezarlığı

Bibi Hanım camisinin bulunduğu yerde, Şah-ı Zinde kompleksinin en gizemli ve eşsiz mimari eserlerinden birisidir. Kelime anlamı yaşayan kraldır. Burada mavi renkli pırıl pırıl mezar dizileri bulunmaktadır.

Ortaçağ sokakları boyunca, uyumlu ve canlı kombine türbe çeşitleri sıralanmıştır. Shahi Zinde: 14. yüzyılda birbiri ardına inşa edilen 11 türbeden oluşmaktadır.

Antik mezarlar: 1370-1449 yılları arasında Afrasiab yerleşimi yakınlarında bulunmaktadır. Buraya “Sokak mezarlığı” da denilir.

Shahi-Zinde kabristanı

Kraliyet kişi ve soyluların gömüldüğü bir yer olarak bilinir. Ana türbe, Hz. Muhammed’in kuzeni (yeğeninin oğlu) Kusama İbn Abbas türbesi ile başlar. Kendisi bölgede İslam’ı vaaz edenlerden birisidir.

Söylentiye göre, 7. yüzyılda Arap fatihler ile birlikte bölgeye İslam’ı yaymak için gelmiş ve 640 yılında Semerkant şehrinde vaaz vermiş, 13 yıl burada yaşamış ve daha sonra bir namaz sırasında Zerdüştler tarafından öldürülmüştür.

Öldüğünde cennete yükseldiğine inanılır ve bu yüzden burası kutsal kabul edilir. Ardından şehir valileri, buraya sürekli türbe yapıları yaptırmışlardır. Böylece burası 20. yüzyıl başlarında mimari güzelliklerle dolmuştur. Tüm anıtlar, antik cadde boyunca sıralanır.

Kusama İbn Abbas mezarı: dini ve manevi olarak birçok ziyaretçi çekmektedir. Bir efsaneye göre, mezarın su kaynağı şifalıdır.

Tüm türbeler, karmaşık Shahi Zinde’de: tek bir kompozisyon oluşturmaktadır. Her türbe, kubbeli kare bir bina ve girişinde bir revak bulundurur. Tuğla kullanılan binalar, çini fayans, oyma mozaikler ile mimari açıdan dekore edilmişlerdir.

Shali-Zinde’nin ana girişi inşaat bütünlüğünü tamamlar. Ana girişteki yazıtta şunlar yazılıdır “Bu görkemli yapı, Abdulaziz oğlu Ulugbek tarafından 848 yılında oluşturulmuştur”

Semerkant şehrini ziyaret ederseniz, burayı da mutlaka görmenizi öneririm.

Siyop Bozori-Pazarı

Tarihi İpek yolu üzerinde bulunan şehir, tarihi özellikleri yanında tam bir ticaret şehridir. İpek yolu üzerindeki en büyük pazarlardan biri olan Siyop pazarı: söylenenlere göre 800 yıldır aynı yerde yani Bubi hatun camisi yanında faaliyetini sürdürmektedir.

Ancak, son yıllarda yapılan çalışmalar ile Pazar daha modern bir havaya bürünmüştür. Pazarda; giyimden yiyeceğe aradığınız her türlü malı bulup satın alabilirsiniz. Satılan malların çeşitliliği yanında, insanların renkliliği, içtenliği ve sevimliliği de görülmeye değerdir.

Buraya gitmek isteyenler için son bir not: Registan meydanından buraya yürüyerek geçebilirsiniz.

İpek Halı Fabrikası

İpek: Doğu’daki en değerli kumaşlardandır. İpek giysiler yapma geleneği: ipek halılar, antik çağlarda nesilden nesle geçmiştir.

Her evin birkaç ipek halısı vardır. Çünkü ipek dokuma sanatı, en değerli beceri olarak kabul edilir. Günümüzde: İran, Azerbaycan ve tabii ki Orta Asya okullarında ipek halı dokuma eğitimi verilen yerler bulunur.

Özbekistan’da

Semerkant, Buhara ve Hiva şehirlerinde Özbek kadın ustalar tarafından dokunan el yapımı, muhteşem güzel ipek halılar görebilirsiniz. Çoğunlukla dokuma işinde kızlar çalışırlar. Onlar önce iplikleri boyarlar ardından kuruturlar ve ana çalışmalar başlar.

İpek halı imalatı zaman alıcı bir iştir. Bu halılar 1 ile 6 aylık sürede dokunurlar ve hatta bazen bu dokuma işlemi halının büyüklüğüne göre 1 yıl sürebilir.

Halının desen ve karmaşası da bu süreyi etkiler. Semerkant şehrinde, buraya yolunuz düşerse “Hudzhum” ipek halı fabrikasını da ziyaret etmenizi öneririm. Burada, halı üretimi ve benzersiz halı desenlerini görebilirsiniz.

Çoğunlukla fabrikada genç kızlar çalışır ve onlar canlı ve çeşitli renklerden inanılmaz halılar dokurlar. Fabrika ziyareti sırasında bir halı siparişi verebilirsiniz ve aynı zamanda bir halının dokunmasına katılabilirsiniz.

Özbekistan Semerkant Hz Hyzr Camisi
Özbekistan Semerkant Hz Hyzr Camisi

Hz Hyzr Camisi

Afrasiab kalesinin güneyindedir. Cami boyutları 30 x 16 metredir. Doğal bir yükselti üzerindeki camiye, dik merdivenlerle çıkılır. Camide: kapalı bir gölgelik ayaktadır ve burası zengin süslemeler ile dekore edilmiştir.

Minare ayrı yerdedir. Yivli kubbeye sarmal merdiven ile çıkılır. Caminin cephesi tuğla ile kaplanmıştır.

Özbekistan Semerkant Ebu Mansur El-Maturidiy Mozolesi

Ebu Mansur El-Maturidiy Mozolesi

Ebu Mansur: İslam hukuku-fıkıh alimi, bir bilgin ve filozof olarak Semerkant yakınlarındaki bu küçük kasabada 870 yılında doğmuştur. Kendisi ilk başta köy okuluna ve daha sonra medreseye devam etmiştir.

Daha sonra birçok öğrenci ona gitmiştir. Çünkü, Müslüman dünyasının doğusunda, gerçek bir bilim adamı olarak görülmüştür. Onun takipçileri arasında en ünlü olanı “Ebul Muin Nesefi” dir. İmam El Mansur El Maturidi: 944 yılında ölmüş ve bu türbe inşa edilmiştir. Efsaneye göre, buranın yakınlarında 3000 den fazla ilahiyatçı toprağa verilmiş, ancak Mauseloum 1930 yılında yıkılmıştır.

Özbekistan Semerkant Ali Nesefiye Mousoleum

Ali Nesefiye Mousoleum

Türbe dikdörtgen şekilde tek odacık olarak inşa edilmiştir. Yerel çini kaplamaları ilgi çeker. Aynı çiniler Shahrisabz yakınlarında da görülür. Çünkü bunlar erken Timur dönemindeki türbelerde kullanılmıştır. Yapının diğer bölümlerindeki dekor, turkuaz ve beyaz renk oyma sırlı pişmiş toprak çinilerle yürütülür.

Türbelerin dekorunda, yerel ustalar tarafından yürütülen ve zor geometrik desenlere dayalı ve renkli ölçekli çiniler kullanılır. Hatta, ortaçağ mimarisi uzmanları “Türk Halı Tarzı” dedikleri mimari dekor için burası parlak bir örnektir.

Özbekistan Semerkant İmam Buhari Anıt Kompleksi
Özbekistan Semerkant İmam Buhari Anıt Kompleksi

İmam Buhari Anıt Kompleksi

İmam Buhari, tüm Müslüman dünyasında hadiste en önemli uzmanlardan birisidir ve 21 Temmuz 810 tarihinde Buhara şehrinde doğmuş ve Semerkant’a 25 km uzaklıktaki Hartang köyünde ölmüş ve 870 yılında buraya gömülmüştür.

Bu nedenle, burası dünyadaki Müslümanların en saygın yerlerinden biri haline gelmiştir.

Özbekistan bağımsızlığını kazanırken, İmam Buhari’nin şanlı mirasından yararlanılmıştır. Tüm yaşamını ve gücünü bilgiye adamış bu muhterem kişi, hadiste uzman olarak büyük dikkat ve saygıya layık görülmüştür.

29 Nisan 1997 tarihinde İmam Buhari’nin doğumunun 1225 yılı, çeşitli etkinliklerle kutlanmıştır. 1998 yılı UNESCO tarafından “İmam Buhari” anma yılı ilan edilmiştir.

Özbekistan Semerkant Şehir Yakınlarında gezilecek yerler
Özbekistan Semerkant şehir yakınlarında gezilecek yerler

ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

Hazreti Davut Cave-Mağarası

Şehir merkezinin güneybatısında, Aksay köyü topraklarında, yaklaşık 40 km uzaklıkta, Özbekistan ülkesinin en ünlü ve kutsal yerlerinden biri bulunur. Üç dünya dininde kutsal kabul edilen, Hz Davud’un bu mağarada yaşadığına inanılır.

Bir Arap efsanesine göre: vaaz vermek üzere Asya’ya King David gönderilir. O, Müslümanlar tarafından “Hz Davud” olarak bilinir ve bölgede vaazlar vermiştir. Davud, dağlara sığınan ve Allaha dua eden eller ile taşları birbirinden ayırmayı başarmıştır.

Bir başka popüler efsaneye göre: David: Goliath ile savaşmadan önce dinlenmek için gizli bir yer arar. Bu aramalar sırasında, Semerkant yakınlarında bir dağlık alana gelir. Ama İfrits onu bulur ve ardından Goliath gelir.

Ancak David, henüz onunla savaşa hazır değildir. Kendisi, ulaşılmaz uçurumlara dek koşar. Rab onu korur ve David’in eli aniden balmumundan daha yumuşak olur ve bir kayaya delik kazmaya başlar ve kaya derinliklerine ulaşır.

Evet günümüzde

Hz Davut mağarasını ziyaret etmek isterseniz, dağ tepesine kadar yükselen 1303 basamaklı bir merdiveni tırmanmanız gerekir. Buraya ulaşırsanız, antik camide dua edebilirsiniz. Sonra Hz Davud’un mağarasında 500 adımlık aşağı doğru olan inişe girebilirsiniz.

Mağara: 4-15 metre arasındaki yüksekliğe ve 60 metre uzunluğa sahiptir. Onun ucunda, Daud adlı ve ayak izlerini görebileceğiniz bir karanlık tünel bulunmaktadır.

Bu ayak izlerine dokunarak, dilekte bulunabilirsiniz.

Sonuç olarak, burayı ziyaret etmek isteyenlerin yaklaşık 2000 adım tırmanmaları gerekmektedir. Yerliler dağa tırmanmak için eşek ya da at seçeneklerini ücreti karşılığı sunmaktadırlar.

Ayrıca, merdiven boyunca su, şifalı dağ otları, ucuz hediyelik eşyalar ve vahşi hayvan postları satan alışveriş tezgahları bulunmaktadır.

Özbekistan Semerkant İmam-Moturidi Mausoleum

İmam-Moturidi Mausoeum

İmam Moturidi mezarı, Semerkant şehrinin kutsal yerlerinden bir diğeridir. Kendisi: ünlü filozof ve teolog olarak İslam için savaşmıştır. Öldüğünde 944 yılında İslam dünyasının birçok ünlü bilim adamının gömüldüğü bu mezarlığa gömülmüştür.

Bir zamanlar bir askeri kale bulunması nedeniyle, mezarlık “Chokar” yani “kale” ismiyle anılır.

1947 yılında mezarlık yerle-bir edildi. 2000 yılında Kasım ayında restorasyon sonucu türbe yeniden ziyarete açıldı.

Özbekistan Semerkant Ishratkhan Türbesi

Ishratkhan Türbesi

Semerkant şehrinin güneydoğu kesiminde, İslam mimarisinin en gizemli anıtlarından birisidir. Bazıları, buranın aristokrat kökenli bir kadın için mezar yeri olarak yapıldığını ileri sürmektedirler.

Özbekistan Semerkant Saint Daniel Mausoleum Mezarı

Saint Daniel Mausoleum-Mezarı

Burası, dünya üzerinde eşi bulunmayan: Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin dua etmek için bir araya geldikleri yerdir. Eski Ahit’e göre Daniel Peygamber olarak bilinen kişinin bu türbesi, ayrıca Daniiel veya Doniyar olarak da bilinir.

Semerkant şehrinin kuzeydoğusunda bulunan yerleşim: Afrasiab eteklerindedir. Binanın uzunluğu 18 metredir. Öte yandan mezarla bağlantılı olarak birçok efsane ve hipotez üretilmiştir. Bazı kalıntıların: erken Hıristiyanlar veya Emir Timur tarafından buraya getirildiği iddia edilmektedir.

Mezarın içinde çeşitli farklılıklar vardır. Buna göre, bazı kaynaklarda burada yalnızca Aziz Daniel’in kolunun bulunduğu söylenir. Diğer bazı kaynaklara göre ise, burada azizin mezarından getirilmiş bir avuç toprak bulunduğu söylenir.

Burada mezarın boyutu hakkında da çeşitli söylentiler vardır. Bir yoruma göre, kutsal emanetler yıldan yıla artar. Diğer bir söylentiye göre, mezardaki kalıntıların çalınmasını önlemek için mezar büyük yapılmıştır.

Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası
Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası
Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası
Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası

Meros Kağıt Fabrikası

Semerkant şehri yakınlarında Konigil denilen köyde, tanınmış usta Muhtarov kardeşler tarafından kurulan “Meros” kağıt fabrikası bulunmaktadır. Onların çabaları sayesinde: yerel fabrika, Semerkant teknolojilerine dayalı eski bir geleneği yeniden canlandırmıştır.

Semerkant kağıt yapma teknolojisinde dut kabuğu hammadde olarak kullanılır. Kabuk dışarıdan temizlenir ve uzun süre bir tavada kaynatılır.

Sonra kıvamdaki hamur, püre yapmak için büyük stupas ile dövülür. Elde edilen hamur, daha sonra su dolu bir küvete konulur ve filtre edilir. Ardından kağıt levhadan çıkarılır ve bir gün boyunca dikey pozisyonda bekletilir.

Sonuçta kurutulmuş bu kağıt oldukça güçlenir. Kağıdın pürüzsüzlüğünü sağlamak için, granit veya kemik boynuz parçası ile parlatılır ve böylece ünlü pürüzsüz Semerkant kağıdı elde edilir.

Karakteristik Semerkant kağıdı: sarı renktedir. Kimyasallarla ağartılmış ve bu nedenle düz beyaz kağıda göre daha uzun ömürlüdür. Hatta 300-400 yıl dayandığı söylenir. Halbuki kaliteli bir beyaz kağıdın ömrü 40-50 yıldır.

Semerkant kağıt fabrikası, yalnızca kartpostallar, not defterleri, elbise, bebek ve çanta yapımında kullanılır. Fabrika mağazasında, tüm bunlara ait hediyelik eşyaları bulup satın alabilirsiniz.

Burayı ziyaret ederseniz, kağıt yapımı faaliyetlerini izleyebilirsiniz. Ücreti karşılığı fabrikada tur düzenlenmektedir.

Çin seddi

Çin seddi

Çin seddine ulaşabilmek için: şehir merkezinden araba kiralayabilirsiniz. Badaling bölgesindedir. Şehir merkezinin, yaklaşık 75 km. kuzeybatısındadır. Ancak, bu yolculuk sırasında bile, muhteşem egzotiklikleri yaşayacaksınız.

Şehir merkezinden çıktıktan sonra: eşek arabalarında ve bisikletleriyle yüklerini taşıyan köylüler göreceksiniz. Sanki yüzyıllardır değişmemiş bir hareketlilik göreceksiniz. Badalin bölgesinden setti gezmek isterseniz, yolculuk yaklaşık bir buçuk saat sürüyor.

Çin seddi

 

YAPILIŞ AMACI

Bu  devasa duvarların yapılış amacı: başlangıçta ülke sınırlarını, kuzeydeki Türk boylarına karşı korumaktır. Ama öte yandan, Çinliler bunu kabul etmemektedirler. Aslında: bu duvarın yapılmasının en büyük amacı, sözünü ettiğim gibi Türk ve Moğol boylarından korunmaktır. Gerçekten, Türklerden  korunmak için bu ölçüde devasa boyutlarda duvar yapmaları, yaşadıkları korkunun en büyük göstergesidir.

Her ne kadar böyle bir korunma önlemi alsalar da, bu duvarlar: MÖ.211 yılında Hun Türkleri ve 1644 yılında Mançuryalılar tarafından aşılmış ve Çin ülkesi işgal edilmiştir.

Bir söylentiye göre de, Çinli yöneticiler ve imparatorlar, ülke halkının boş kalmaması ve kendilerine baş kaldırmaması için, böyle bir yapının yapılmasını düşünmüşlerdir.

Diğer bir söylentiye göre ise: ülke tek bir yönetim altında birleştiğinde, ülkeden kaçışları önlemek için böyle bir duvar yapılmıştır.

Çin seddi

 

YAPININ TARİHİ GELİŞİMİ

Bölgedeki ilk sur parçaları: Çin ülkesinin bölünme sürecinde, bölgesel prenslikler tarafından yapılmıştır. Özellikle: Qin hanedanı ilk imparatoru, kahinler tarafından kendisine, ülkesinin kuzeyden gelen saldırılar sonucu yıkılacağını söyleyince, MÖ.215 yılında, bu duvarı yaptırmaya başlamıştır. Biraz önce söylediğim gibi, bütün prenslikler, kendi bölgelerini korumak için bu tür sur duvarları yaptırırlar.

Daha sonra, 14.yüzyılda, Ming hanedanı döneminde, ülke bir bütün halinde birleştiğinde ise, bu parçalar birleştirilerek, günümüzdeki muhteşem set ortaya çıkmıştır. Yani, toplam inşaat süresi, 2000 yıl kadardır. Çin tarihinde, 20 hanedan set inşaatında bulunmuştur.

 

SAYISAL ÖZELLİKLERİ

Çin seddi: dağların zirvelerinden geçen ve yaklaşık 5500 km. boyunca uzanan ve yılan gibi kıvrılan bir duvarlar bütünüdür. Yapımı yüzlerce yıla dayalı bu duvarlar bütününün, günümüzde görülen 2414 kilometrelik bölümü, Ming hanedanı döneminden (1368-1644) kalmadır. Duvarların başlangıç noktası: Po Hay körfezinde, deniz kıyısıdır. Pekin şehrinin kuzey doğusundan geçer ve Huang HO nehrini ikiye bölerek, Gobi çölünü geçer ve batıya doğru ilerler.

Seddin yapımında: toplam 1 milyon insan çalışmıştır. Başlangıçta çalışan 300 bin insan: suçlular, askerler ve kölelerden oluşmaktadır. Bu insanların büyük bölümü, inşaat aşamasında hayatını kaybetmiştir.

Duvarlar: büyük tuğlalar ve içleri toprak ve küçük taşlarla doldurulan çuvallardan yapılmıştır.

Settin kalınlık ve yüksekliği, yer yer değişmektedir. Yükseklik, genellikle ortalama 6  metre civarındadır. Duvarların genişliği ise,  tabanda 7 metre ve üst bölümlerde ise 6 metre civarındadır. Yani: yan yana 5-6 atlının rahatlıkla geçebileceği bir genişlik yaratılmıştır. Çünkü: o dönemlerde askeri birlikler, sur duvarları üzerindeki kulelerde barınırlar ve herhangi bir saldırı olduğunda, kulelerden yakılan ateş üzerine, diğer bölgelerdeki askeri birlikler, kule surları üzerinde, atlarla o yöne doğru süratle giderlermiş.

Ayrıca: sur duvarları üzerinde, atlı arabalar ile, gerek tahıl ve gerekse silah nakli yapılıyormuş. Bu yüzden, sur duvarlarının üstü geniş tutulmuştur. Bu gözetleme kulelerinde: 1 el silah atışı ve duman: 100  düşman askeri, 2 el silah atışı ve yoğun duman: 500 düşman askeri, 3 el silah atışı ve iyice yoğun duman: 1000 den fazla düşman askerini haber vermek için kullanılırmış.

Duvarlarda: okçu  delikleri, mazgallar ve siperlikler görülmektedir. Ayrıca, her 200 metrede bir, gözetleme kulesi ve her 9 km.  de bir fener kuleleri bulunuyor. Gözetleme kulelerinde, biraz önce de söz ettiğim gibi askerler dinlenir, silahlar ve tahıllar muhafaza edilirmiş.

Çin seddi

ÖNEMİ

Ölçüler, dünyanın en uzun savunma duvarını ortaya çıkarmaktadır. Bu arada bir not, Diyarbakır kalesi surları, Çin seddinden sonra, dünyanın en uzun ikinci sur duvarları olarak önem kazanmaktadır.

Bir diğer konu: “Çin seddinin, uzaydan görülebilen, insan yapısı tek mimari eserdir “görüşüdür. Bu görüş, uzun zaman insanlar üzerinde etkili olmuşsa da, son dönemde, Çinli bir astronot, tarafından bu görüş ret edilmiş ve uzaydan görüntünün gerçek olmadığı ortaya çıkmıştır. Yani, Amerikalı astronot Neil Amstrong’un, uzun ve ince bir dere gibi göründüğünü söylediği Çin seddi görüntüsü; Çinli astronot tarafından yalanlanmıştır.

Çin seddi, günümüzde askeri işlevini kaybetmiştir. Birçok bölümü, tamir edilerek turizme açılmıştır. 1987 yılında ise, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alınarak, korunmaya alınmıştır. Ayrıca: 7 Temmuz 2007 tarihinde, “Dünyanın 8’nci harikası” olarak seçilmişti.

Çin seddi

SON BİR SÖZ

Çin ülkesinde, önemli bir söz vardır. Şöyle ki: “Çin seddine çıkmayanlar, gerçek adam sayılmaz”. Çinli ve yabancı turistler, Çin seddine çıkmaktan gurur duyarlar.

ÇİN SEDDİ GEZİSİ

Buraya  giriş ücretlidir. Ücret: 80 yuan. Sedde çıkmak için iki yol var. Birincisi: yaya ve ikincisi: teleferik ile. Özellikle: teleferikle çıkmayı düşünürseniz, seddin muhteşem manzarasını uzaktan daha iyi izleyebiliyorsunuz. Ama  dedim ya, yine de yürüyerek çıkmak, özellikle Çinliler için bir ideal, yani siz de kendinize güvenirseniz yürüyerek çıkmayı deneyebilirsiniz. Zaten ünlü lider Mao’nun bir sözü var “Çin seddine çıkmayanlar, gerçek aday sayılmazlar”

Çin seddi

BADALİNG BÖLÜMÜ

Badaling bölümündeki Çin seddinin restore edilmiş bölümü: çok dik ve engebeli bir arazi üzerindedir. Ancak, yurt dışından en çok ziyaretçi bu bölümde bulunmaktadır. 8 batılı ülkenin ittifak yaparak Pekin şehrini işgal ettiklerinde, imparatoriçe Cixe, buradan ülkeyi terk ederek, batıya doğru kaçmıştır. Ziyarete açıldığından bu yana, burayı 370 yabancı lider ziyaret etmiştir. Giriş ücreti: 45 yuandır. Yani, Amerikan doları olarak, 5 dolar. Ziyaretin serbest olduğu saatler ise: 06.30-19.00 arasındadır.

Deniz seviyesinden 800 metre yüksekliktedir. Burada: surların tırmanılacak iki bölümü var. Bir taraf kolay ve diğer taraf zor. Teleferik istasyonuna giderek, surlara teleferikle çıkabilirsiniz. Ücret: gidiş: 40 yuan, gidiş-dönüş: 60 yuandır.

Burada: tırmanma yerini seçmek, siz ziyaretçiye  düşüyor. Zor olan bölümü seçerseniz: yaklaşık 30 dakikalık bu tırmanış, gerçek bir sıkıntı haline gelebiliyor. Yani, tam bir dayanıklılık ve sabır gerektiriyor. Surların üzerine çıktığınızda ise, nefes-nefese kalma durumunuz kesin. Hatta, kış döneminde gitti iseniz, sıkıntınız kesinlikle daha da artacak, ilaveten soğuk ile mücadele etmeniz gerekecektir.

Bir şekilde surlara çıktığınızda: batıya doğru yürürseniz, ufukta, surların restore edilmeyen kalıntıları da görebiliyorsunuz.

Badaling bölümünde: Çin seddi surlarının yanında, ısrarlı satıcılarla da karşılaşacaksınız. Bunlar, seyyar tezgahlar üzerinde, hediyelik hatıra eşyalar satıyorlar. Ancak, ısrarcı tutumları insanı bezdiriyor.

Çin seddi

MUTİANYU BÖLÜMÜ

Burada, Çin seddi duvarları: Badaling duvarlarından kadar güzeldir. Ancak, ulaşım daha kolaydır ve bu yüzden tercih edilmesinde yarar var. Pekin şehir merkezine, yaklaşık 45 km. uzaklıktadır. Giriş ücreti: 40 yuandır. Teleferik ile, tek gidiş: 45 yuan, gidiş-dönüş ise: 65 yuandır.

Bu bölümdeki duvarlar: yüksek dağlar ve yüksek sırtlar üzerinde, 1.4 km. uzanır. Birçok bölüm, granitten yapılmıştır. Burada,  duvarın yüksekliği: 23-26 metre arasında ve genişliği 4-5 metre arasında değişmektedir.

Duvarların iç ve dış taraflarında, her iki yönden gelen düşmana karşı savunmak için, korkuluklar bulunuyor. Bu korkuluklar, testere düzenli, dikdörtgen şeklindedir.

Duvar boyunca, ayrıca 22 gözetleme kulesi görülüyor.

Buranın en büyük özelliği,  tamamen doğal bir ortam içinde bulunmasıdır. Bunun sonucunda duvarın üzerinden çevrenin güzelliklerini izlemek mümkündür. İlkbaharda çiçekler rengarenk açıyor, yaz aylarında yamaçlardaki otlar, çevreyi yeşile bürüyor. Sonbaharda ise, ağaçlar ortamı sarı ve kırmızı renge dönüştürüyor. Kışın ise, duvardan görüntü daha muhteşem. Her yan kar kaplı.

Bu bölümde: çevredeki çam ağaçları iyi biliniyor. Burada 300 yaşını aşmış, yaklaşık 20  den fazla çam ağacı var. Ayrıca, 100 yaş civarında, yaklaşık 200 çam ağacı da bulunduğu söyleniyor. Ayrıca, duvarların hemen dibinden çıkan kaynak suyunun tadı da muhteşem, burayı tercih ederseniz, bu kaynak suyunu mutlaka tadın.

Çin seddi

SİMATAİ BÖLÜMÜ

Yazıya başlamadan önce, bir durumdan söz etmek istiyorum. Bu bölüm, restorasyon çalışmaları için, 17 Haziran 2010 tarihinden kapatılmış olup, buraya gitmeye karar verirseniz, açık olup olmadığını mutlaka teyit etmelisiniz.

Burası, Pekin şehir merkezine 120 km. uzaklıktadır. Ancak, sur duvarları çok az restorasyon görmüştür. Bu nedenle, daha az kalabalık ve orijinal hali görülebilmektedir. Bu arada: burası, Çin seddinin en  tehlikeli bölümü olarak da anılıyor. Duvarların hemen yanında, Duck gölü bulunuyor. Bu göl: doğu ve batı bölümlere ayrılmıştır. Bu bölümlerden biri sıcak, diğeri soğuktur. Sıcak bölüm, kışın bile buz tutmamaktadır.

Sur duvarları üzerinde, Peri Tower denilen bir yer var. Buraya ulaşmak için, yaklaşık 100 metre uzunluğunda ve yalnızca bir kişi geçebilen bir merdiveni tırmanmak gerekiyor. Burası, adını, Lotus çiçeği perisinden almıştır. Zaten, kule üzerinde. Lotus desenli oyma mermer kemerler görülüyor.

Deniz seviyesinden, yaklaşık 1000 metre yükseklikteki Wangjinglou kulesi, duvarların en yüksek noktasıdır. Peri kulesi ve bu kule arasında ise, bir uçurum üzerine inşa edilen cennet köprüsü bulunmaktadır. Kulenin üzerinden, Pekin şehrinin silüetini görmek mümkündür.

Duvarları bu bölümden görmek isterseniz, duvarların ziyareti dışında, göl üzerinde tekne kullanabilir ve hatta balık tutabilirsiniz. Ayrıca, otantik köyde, yöresel lezzetlerden tadabilirsiniz.

Pekin merkezi yakınları

Pekin

Çin Eğlence

Çin Alışveriş