Ermenistan

 

 

Ermenistan

Ermenistan, değişik bir ülke, aslında en büyük değişikliği ve özelliği, aramızdaki yani iki ülke arasındaki sorunlar olması, çok eskilere dayanan ilişkiler yakın geçmişte yaşananlarla, iki ülkeyi ve iki ülkenin insanlarını birbirinden ayırdı.

Yani, karşılıklı düşmanlık bence pek geçerli değil, yersiz bir duygu, ama bu duygunun Ermenistan ülkesinde, özellikle devlet bazında yoğun olduğu, yani tam bir düşmanlık yaratıldığı aşikar gibi görünüyor veya öğle düşünülüyor.

Bu arada, konu ile yakın ilgisi olan “diaspora” kelimesinden söz etmek istiyorum. Diaspora: herhangi bir ulusun veya inanç mensuplarının ana yurtları dışında azınlık olarak yaşadıkları yer” anlamına gelmektedir. Hem dağılma hem de dağılmış olarak yaşayan toplulukları ifade eder.

Sonuç olarak, bizim işimiz siyaset ve politika değil. Bizim işimiz “gezmek, yeni yöreler görmek, tanımak, yeni insanlarla tanışmak, dostluk ve arkadaşlık” Böylece, insanların birbirlerini daha iyi tanıyacaklarını, insanların birbirine anlamsız düşmanlıklarını önleyecek dostlukların kurulması sağlanabilir.

Böyle bir durum Yunanistan ile ülkemiz yönetimleri arasında uzun yılar yaşanmış, ancak Türk ve Yunan insanları birbirlerine yaklaştıklarında, bu ön yargıları kırmış ve gayet güzel dost olmuşlardır.

Ermenistan ve Ermeni insanları yani Ermenilerin de böyle hissettiğini düşünmek istedim ve Ermenistan gezisi anı ve yorumlarımı aşağıda okurlara sunuyorum.

Ancak, yazıya başlamadan önce özellikle şunu belirtmek istiyorum. Günümüzde yaklaşık 3 milyon nüfuslu Ermenistan’da, Sovyet dönemini gören nesil ile sonrasındaki nesil arasında derin sosyal farklılıklar vardır.

Erivan şehrinde, Cumhuriyet meydanındaki tarihi Opera binasına uzanan sokaklarda, bu farklılık kendini hemen belli ediyor. Lüks mağazalar ve kaliteli restoranların süslediği sokaklarda iyi giyimli ve güler yüzlü gençler çoğunluğu oluşturuyor.

Erivan sokaklarında gezerken rastlayacağınız birine Türkiye’den geldiğinizi söylediğinizde genellikle sohbet derinleşir.

Çünkü hemen herkesin Türkiye’ye ilişkin anlatacakları vardır. Türkiye’yi hiç görmemiş olanlar bile, büyüklerinden duydukları hikayelerle, yaşamadıkları eski mahallelerini anlatırlar.

Tabii ki sohbet, çoğu zaman Türkiye ile Ermenistan’ın kırmızı çizgisi olan “soykırım iddialarına” gelir. Ancak, bu travmaya rağmen, insanlar sıcakkanlılıklarından hiçbir şey kaybetmemişlerdir.

 

GENEL

Ermenistan 3 milyon nüfuslu ve 30 bin km karelik topraklarıyla Kafkaslarda, Ağrı şehrinin doğusunda, dağlık küçük bir ülkedir.

Kuzeyinde Gürcistan, batısında Türkiye, Doğusunda Azerbaycan ve güneyinde ise İran ve Nahcivan bulunmaktadır. Ülke, Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından 23 Ağustos 1990 tarihinde bağımsızlığını kazanmıştır.

Ülke demokrasiyle yönetilmektedir. Başkenti Erivan (Ermeniler tarafından Yerivan olarak isimlendirilir) dır. Erivan’dan sonra Gümrü ve Vanadzor şehirleri gelir. Dilijian şehri, Ermenistan’da küçük İsviçre olarak bilinen popüler bir ormanlık bölgedir.

Erivan: Ermenistan’ın siyasi merkezidir, ülkenin müzeleri ve kültürel mekanları buradadır.

Eçmiadzin: Ülkenin dini merkezidir. Burada 4100 metre yükseklikte Alagöz ve Geghard ve Khor Virap manastırları görülmeye değerdir.

Khosrov: Burası gizli güzelliklerin bulunduğu düz bir vadidir ve Ağrı Dağı vadisi olarak bilinir.

Sevan gölü bölgesi: Bu bölge eski eserler, kiliseler, manastırlar ve popüler plajlarla çevrilidir. Sevan gölü: 2000 metre yüksekliktedir ve çevresinde Khachkar mezarlığı, Sevanavank manastırı, göl kıyısı boyunca plajlar, sayısız balık ve kerevit restoranları bulunmaktadır.

 

TARİH

Ermeni tarihi 3000 yıllık bir süreçte uzanır.

İncil’e göre Nuh’un torunlarından Hayk kabilesindendirler.

Tarihi geçmişte, genellikle Doğu Anadolu ve Güney Kafkasya’da, dağlar ve vadilerde yaşamışlar. Tarih boyunca bu topraklarda, değişik Ermeni beylikleri, krallıkları ve imparatorlukları kurulmuş, yıkılmış ve genellikle bölgenin büyük güçlerinin egemenliği altında yaşamışlardır.

Doğu bölgeleri, İran ve Rus egemenliği altında iken, batı kısımları uzun süre Bizans ya da Osmanlı idaresi altında kalmıştır.

MÖ 114 yılında Roma imparatorluğuna dahil edilmeden önce, Ermeni imparatorluğu batıda Akdeniz’e ve doğada Hazar denizine kadar uzanıyordu. MS.301 yılında, Ermenistan devlet dini olarak Hıristiyanlığı kabul eden ilk ülke oldu ve 5. Yüzyılda kilise, bugün hala kullanılan bir alfabe geliştirdi.

9’ncu yüzyıl başında, Ruslar bölgeyi ele geçirdiler.

Aralık 1988 tarihinde, Ermenistan’da büyük bir deprem oldu ve birkaç bin kişi öldü.

 

DİL

Ermenistan ülkesinde ülkenin tek resmi dili olarak “Ermenice” kullanılıyor. Özellikle başkent Erivan şehrinde, genellikle yol işaretleri “Latin” harfleri kullanılarak yazılı olmasına rağmen, İngilizce yaygın olarak konuşulmuyor. Marketler, alışveriş merkezleri, taksi şöförleri ve satış elemanları İngilizce anlamıyorlar. Yabancı dil olarak “Rusça” konuşuluyor.

 

DİN

MS 301 yılında, Ermenistan devlet dini olarak Hıristiyanlığı benimseyen, dünyadaki ilk ülke olmuştur. Bu yüzden, Ermenistan’da binlerce kilise ve manastır vardır.

Günümüzde Ermenistan’da Katolik ve Protestan toplulukları ve Rus Ortodoks azınlık, nüfusun % 94’lük bölümünü oluşturmaktadır.

 

MÜZİK

Ermenistan’da çok önemli bir müzik geleneği vardır. Geleneğin nesilden nesle geçmesini sağlayan kişi ise, klasik müzik dehası, önemli bir müzik adamı olan Gomidas Vardapet’dir.

Gomidas, Kütahya doğumludur ve 1915 yılındaki tehcir sırasında sürgüne mahkum edilmiş olmasına rağmen, araya giren dostları Halide Edip ve Mehmet Emin Kurdakul tarafından, Talat Paşa’ya yazılan bir mektupla tehcirden muaf tutulmuştur.

Kendisi derlediği 3 binin üzerindeki şarkı ile Ermeni müzik tarihini adeta yeniden yazmıştır. Ancak tehcir sırasında yaşadığı travma nedeniyle, önce İstanbul ve ardından Paris’te hastaneye yatırılarak, ömrünün son 20 yılında neredeyse hiç piyano çalmamıştır.

Erivan şehrindeki devlet konservatuvarı, Gomidas adını taşır. Gomidas, müzik geleneği o kadar baskındır ki, Erivan şehrinde piyano ve çellonun bulunmadığı restoran yoktur. Olmayanlarda ise düdük ya da çıplak sesle canlı müzik icra edilir.

Ayrıca dünyaca ünlü sanatçıların sahne aldığı “Malkhas” gibi caz kulüpleri de Erivan şehrinin müzik hayatına değer katmaktadır. Böylece Erivan’da müzik bir gelenekten çok, yaşamın bir parçası haline dönüşmüştür.

 

GÜVENLİK

Ermenistan güvenli bir ülke, rahatça dolaşabilirsiniz. Ama gerekmedikçe Türk olduğunuzu söylemeyin, çünkü en büyük problem, bu ülkede bir Türk Konsolosluğunun olmamasıdır. Bu nedenle, ülkede başınıza bir şey geldiğinde muhatap olabileceğiniz veya sizi koruyup savunabilecek bir resmi makam yok. Bu yüzden mutlaka dikkat etmek ve başınızı herhangi bir derde sokmamak, olaya karışmamak şarttır.

93763bf684548ea84d3e527a6a1ec2f9
Ermenistan

İKLİM VE HAVA DURUMU

Ülke genellikle dağ iklimi etkisi altındadır. Yaz aylarında: gündüz sıcaklıkları gecelerde keskin düşüş gösterir. Yazın 40-45 dereceye ulaşan sıcaklık var ama nem yoktur. Kışlar ise şiddetli kar yağışlı ve son derece soğuktur. Kışın eksi 25 derece soğuk görülmesi nadir değildir.

Ülkeyi ziyaret etmek için en uygun zaman, havanın ılık olduğu Mayıs-Haziran ve Eylül-Ekim aylarıdır.

 

RESMİ TATİLLER

1 Ocak                        Yılbaşı

6 Ocak                        Ermeni Ortodoks Noel tatili

8 Mart                         Uluslararası Kadınlar günü.

25 Mart                       Dini bayram, hayırlı cumalar

7 Nisan                       Annelik ve Güzellik bayramı

24 Nisan                     Soykırım Anma Günü

9 Mayıs                       Zafer ve Barış Günü

28 Mayıs                     İlk Cumhuriyet Bayramı

5 Temmuz                   Anayasa Günü

21 Eylül                      Bağımsızlık Günü

7 Aralık                      Deprem Anma Günü

31 Aralık                    Yeni Yıl Arifesi

 

PARA BİRİMİ

Ermeni ulusal para birimi “Dram” olarak (AMD) isimlendiriliyor. Büyük alışverişlerde dolar da kabul ediliyor. Ancak burada dikkat edilecek husus, chance ofislerinin süpermarketlerin içinde bulunmasıdır, yani sokak aralarında para değişimi pek yaygın değildir.

1 euro = 553 dram

1 dolar = 476 dram

1 sterlin= 724 dram

 

NE YENİR

Khorovant: domuz, kuzu, tavuk veya dana eti, soğan ve diğer Ermeni baharatlarıyla tatlandırılmış bir yöresel yemektir. Ayrıca domates, patlıcan ve biber eklenir.

Borscht: tanıdık bir çorba türü. Bu geleneksel yemek, ona güçlü rengini veren pancarla yapılır, yani bir tür sebze çorbasıdır. Genellikle taze ve ekşi krema ile sıcak servis edilir.

Dolma: üzüm yaprağı dolması, lahana yaprakları dolması, biber ve patlıcan dolması olarak yapılır.

Ermeni mutfağında kullanılan baharatlar, yemeklere hoş aroma verir. Yemeklerde olağandışı otlar ve yeşillikler kullanılır.

Geleneksel yemekler genellikle mangalda hazırlanır. Neredeyse her yerde geleneksel şiş kebap tadılabilir. Ülkede lavaş denilen ekmek kalitesiyle ünlüdür. Sadece bir veya iki gazete sayfası kalınlığındaki lavaşlara sarılan yerel peynir veya şiş kebap ve taze yeşillikler muhteşem lezzet sunarlar.

Bizdeki şiş kebaba benzeyen yemek türü Khoravat olarak isimlendirilir ve herkes tarafından çok beğenilir.

Erivan şehri, midesine düşkün olanlar için tam bir cennet gibidir. Üstelik, Avrupa’ya oranla daha ucuzdur. Ermeni mutfağı: mezelerin yanı sıra et yemekleri ve bölgeye has otlarla oldukça zengin sofralar yaratır.

Ortadoğu’nun lahmacunu, humusu, döner gibi ortak lezzetler rahatlıkla bulunur. Lahmacun ya da dönerin kendi yemek kültürü olduğunu öne sürecek kadar iddialıdırlar. Dönere benzer ve Shaurma denilen bir et türü var ve her yerde satılıyor.

Gelelim meyvelere: ülkede bol bol şeftali, karpuz ve kayısı yiyebilirsiniz.

 

EĞLENCE VE GECE HAYATI-NE İÇİLİR

Ermenistan şehirlerinde, sokakta içki içmek serbesttir. Kafeler, barlar, restoranlar, gece kulüplerinde en çok votka, şarap, şampanya, bira, brendi ve konyak içiliyor.

Yaz aylarında en popüler gece hayatı ve eğlence mekanları, Opera çevresinde ve Cumhuriyet meydanındaki açık hava kafe ve barlarıdır.

Erivan şehri, şarap, konyak ve rom yapımında önemli bir merkezdir. Bölgeye has üzümlerden yapılan şarapların yanı sıra incir, dut ve armut aromalı votka ve romlar da oldukça şöhretlidir.

Bunların arasında en çok tanınanı, dünyaca ünlü bir konyak markası olan “Ararat” dır. Şirketin merkezine turistik geziler düzenlenmektedir. Zaten Ermenistan ülkesinde turistik turların en önemlilerinden birisi şarap imalathaneleri ve şarap ile konyak tadım turlarıdır.

Ermenistan’da kaliteli brendi yani konyak üretilir. Çok sayıda markası olan konyak, 3 ile 50 yıl boyunca meşe fıçılarda bekletilir. Eşsiz lezzetteki Ermeni konyak ve şaraplarından mutlaka tatmak önerilir.

Bira ise, yine ülkenin geleneksel içkilerindendir. En pahalı mekanlarda bile çok ucuzdur. (7 TL civarında) Özellikle “Klikya birası” içmeniz önerilir.

 

NE SATIN ALINIR

Ülkede mağazalar, Pazartesi-Cuma günleri arasında, saat: 09-17 arasında açıktır.

Erivan, yerel tasarımcılar tarafından üretilen modern moda ürünleri satan dükkanlarla doludur. Erivan’da Vernisaj pazarı, turistler arasında oldukça popülerdir. Eğer Ermeni el sanatları ve sanat eseri ürünleri satın almak isterseniz Dilijan turist pazarına gitmelisiniz.

Ülkede halı, konyak, el sanatları ve Sovyet dönemine ait hatıralar bulup satın alabilirsiniz. Bunlar genellikle Vemissage yanında, Cumhuriyet meydanında satılmaktadır.

Ama buranın en önemli hediyeliği UNESCO Miras Listesine dahil edilen “duduk” adlı bir çeşit geleneksel flüttür.

 

TURİZM

Ermenistan’da en önemli turizm destinasyonları sayısız manastırlardır. Burayı ziyaret ettiğinizde, dünyanın ilk Hıristiyanlık ülkesi olduğu, size sık sık hatırlatılacaktır.

2001 yılında, Ermenistan’da Hıristiyanlığın kabul edilişinin 1700 yılı kutlanmıştır.

 

Teleferik Hattı

Ermenistan’da bulunan teleferik hattı, 23 Ekim 2010 tarihinde kurulmuştur ve dünyanın en uzun teleferik hattı olarak Guinnes World Records tarafından onaylanmıştır. Hattın uzunluğu 5.7 km dir ve hat üzerinde ilerlerken ülkenin en eski manastırı olan Tatev manastırı ve Vorotan nehri manzarası izlenebilmektedir. Teleferik saatte 37 km hızla hareket etmektedir ve tek yönlü yolculuk yaklaşık 11 dakika sürmektedir. Vadinin üzerindeki hat boyunca en yüksek nokta, zeminden 320 metredir ve her kabin 25 yolcu taşımaktadır.

 

ERMENİSTAN UNESCO DÜNYA MİRASI LİSTESİ

1996 yılı, Haghpat şehri, Haghpat ve Sanahin manastırları.

2000 yılı, Vagarşapat şehri, Eçmiyadzin katedrali ve kilisesi, Zvarnots arkeoloji alanı,

2000 yılı, Goght şehri, Geghart manastırı ve Yukarı Azat vadisi.

 

ULAŞIM

Ermenistan ülkesine, karayolu ile gitmek isterseniz: Türkiye ve Azerbaycan sınırları kapalı olduğundan, Gürcistan üzerinden gitmek gerekiyor. Gürcistan’da Batum-Tiflis arası 385 km ve Tiflis-Erivan arası ise 262 km dir.

Bu yüzden, Erivan’a gitmek için en iyi ve rahat yol İstanbul-Erivan arasında uçuşlar yapan havayolunu tercih etmektir. İstanbul-Erivan arasındaki uçuş yaklaşık 2 saat sürmektedir. Erivan şehrinin 10 km yakınında “Zvarnots Uluslararası Havaalanı” bulunuyor. Lüks havaalanı binası, haki yeşil renkli üniformalı polislerin eski Sovyet dönemi kılık kıyafetleri ve davranışlarıyla tezat oluşturuyor.

Havaalanından şehir merkezine ulaşım, toplu taşıma araçları ve taksilerle yapılıyor. Toplu taşıma araçları ile ulaşım: 250 AMD dir ve yolculuk otobüs veya minibüsle yaklaşık 40 dakika sürer. Taksi ile yolculuk yaklaşık 15 dakika sürer ve taksi ücreti, 1300-1500 AMD arasında (yani yaklaşık 3-10 dolar) dır.

 

VİZE

Ermenistan vizesi almak pek zor olmuyor. Uçakla giderken havaalanından, karayolu ile giderken ise sınır kapısından vize alınabiliyor. Vize ücreti 8 dolar, ama gerek vize alırken ve gerekse ülkeye girerken pasaport polisi tarafından rüşvet alınması pek yadırganmıyor, yani en azından 2 dolar vize parası üstünü düşünmeyin. Vize alırken bazen sadece hangi otelde kalacağınızı soruyorlar, bazen de bir belge doldurtuyorlar ve genellikle 21 günlük vize veriyorlar.

 

 

ERİVAN

Ermenistan’ın en büyük şehri ve 1918 yılından bu yana başkentidir. Ermenistan ülkesinin 12’nci başkentidir. Şehir ilk olarak MÖ 782 yılında, ülkenin batısında, Ağrı dağı ovasının en doğusunda ve Hrazdan nehri geçitlerinin üstünde kurulmuştur.

Savaş, talan, yangın ve deprem dolu 2500 yıl süren zengin bir tarihe sahiptir. I. Dünya savaşından sonra kısa ömürlü Ermenistan Demokratik Cumhuriyetinin başkenti olmuş ve Ermeni tehciri yaşayan birçok insan Erivan şehrine taşınmıştır.

20’nci yüzyılda Ermenistan 15 Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Cumhuriyetlerinden biri olarak hızla büyümüştür. Birinci Cumhuriyet sırasında birkaç bin kişilik nüfusa sahip, bir köy olan şehir, yaklaşık 50 yıllık süreç sonunda Ermenistan ülkesinin kültürel, sanatsal, endüstriyel ve siyasi merkezi konumuna gelmiştir.

Erivan adının kökeni, şehir merkezi yakınlarındaki Erebuni adlı Urartu kalesinden gelmektedir. Ancak bu kalenin geri kalan parçaları sadece yıkıntıdır. Kale yapıldığı zamanlarda Urartuların en önemli şehirlerinden biriydi. Bugün kalenin harabeleri Erivan şehrinin 12 ilçesinden biri olan Erebuni’de bulunmaktadır.

Evet, Ağrı dağının eteklerinde kurulmuş olan şehir, çok düzenli ve planlıdır. Şehrin bu günkü planını, içinde bulunduğumuz yüzyılın başlarında Alexander Tamanyan isimli bir mimar yapmıştır. Tamanyan, hamile eşi ile birlikte yaşadıkları İtalya’yı terk ederek yerleşmek için buraya geldiklerinde, Erivan o tarihlerde bir köy değilse de küçük ve pek de İtalya’da gördüklerine benzemeyen bir yerdir.

Hayal kırıklığına uğrayan Tamanyan’ın eşi, ben oğlumu burada doğurmak istemiyorum der. Tamanyan ise, ona, çocukları doğana kadar, burada rüyalarının şehrini oluşturma sözünü verir.

Şehrin Tamanyan’ın planlarına göre inşasına, Sovyet döneminde ara verilir ve bu dönemde şehrin geneline Sovyet mimarisi ve şehircilik anlayışı hakim olur. Tamanyan, yeni planlarıyla şehri mükemmel bir şehir haline getirmeyi hedeflemiştir. Amaç, St Petersburg ve Viyana şehirlerindeki caddelerin düzenlenmesidir. Neo klasik tarzda, 200 bin nüfuslu bir şehir yaratmak hedeflenmiştir.

Tamanyan’ın şehir planlarına ancak 4 yıl önce orijinal planların bulunmasıyla yeniden başlanmıştır. Şehre ulaştığımızda, günümüzde her yerde yeni yeni inşaatların olduğunu görürseniz, sebebi budur.

Yani bugün şehir tamamen bir şantiye görünümündedir. Her yerde yıkılıp yeniden yapılan binalar, inşaatlar, vinçler görülüyor. Sovyet döneminde oluşan bu şehir neredeyse tamamen yıkılıyor ve yerine çağdaş Ermeni mimarisiyle inşa edilen yepyeni bir şehir ortaya çıkıyor.

Şehir iç içe yerleştirilen daireler ve onları merkeze doğru kesen ana caddelerden oluşur ve Erivan şehrine bu dairesel yapısından ötürü güneşin şehri adı verilir.

Evet, Tamanyan’ın 90 yıl önce Sovyetler Birliği döneminde imzasını attığı şehir mimarisi, bugün Erivan’ın omurgasını oluşturuyor. 1920’de Sovyetler Birliğine bağlanan Erivan, 1923 yılında Sovyet sisteminin planlı mühendisliğiyle dönemin en yetenekli mimarlarından Tamanyan sayesinde tanıştı.

Sovyet dönemi, şehrin bugünkü siluetine iki büyük damga vurdu. İlki Tamanyan’ın şehre pembe sıfatını kazandıran neoklasik şaheserleri, diğeri ise soğuk savaş döneminin yıkık dökük mirası toplu konutlardır. Erivan’In merkezindeki mimari güzellik, şehrin kenar mahallelerine gidildikçe yerini, pencerelerinden uydu antenleri fırlayan eski yapılara bırakıyor.

1.100.000 nüfusu ile ülkenin en büyük şehri, aynı zamanda kültürel ve ekonomik hayatın merkezidir. Şehrin denizden yüksekliği yani ortalama rakımı 900 metredir. Yedi tepe üzerine kuruludur, Roma ve İstanbul gibi şehirlerle bu ortak özelliği paylaşır. Şehrin bazı semtleri ovalarda, bazıları da uçurumlara yakın olmakla birlikte, yaklaşık 1300 metre rakıma sahip dağların tepelerinde bile yer almaktadır.

Şehir, binaların yapımında pembe renkli tüf taşı kullanıldığından “pembe şehir” olarak adlandırılıyor.

 

Şehrin iklimi

Şehir dağlarla sarılı bir düzlükteki konumu, denizden uzaklığı ve bunların etkileri nedeniyle, karasal iklime sahiptir. Bu iklim bazen ilçelere göre değişmektedir.

Yüksek rakımlar dağ ikliminden etkilenmekte, yazın daha soğuk geceler ve daha çok fırtına, kışın ise daha çok kırağı ve kar yağışı görülür. Şehrin ortalama güneş ışığı oranı yılda 2700 saattir.

Erivan’ın her yerinde kışlar ağır kar yağışı ve donla çok sert, yazlar ise genellikle çok sıcak geçer. Sıcaklık 35 derece, Ağrı dağı ovasında 40 derecelere kadar ulaşabilir. Ağır yaz fırtınaları nedeniyle Erivan’da az yağmur yağar.

 

Şehir içi ulaşımı

Toplu taşıma ucuzdur. Sabit yollarda otobüs, troleybüs, tramvay ve taksi-minübüsler vardır.

 

GEZİLECEK YERLER

Şehir çok büyük olmadığından kaybolmak pek mümkün olmaz.

ermenistan.republic-square-yerevan
Ermenistan Erivan Cumhuriyet Meydanı
Ermenistan Erivan Cumhuriyet Meydanı
ermenistan.cumhuriyet meydanı.4
Ermenistan Erivan Cumhuriyet Meydanı

 

Cumhuriyet Meydanı

Şehrin en hareketli yeridir. 14 bin metrekarelik alanı kapsamaktadır.

Eskiden yani SSCB döneminde burası Lenin Meydanı olarak biliniyormuş ve bir zamanlar, burada Lenin’in büyük bir heykeli varmış. Sonradan heykel kaldırılmıştır.

Meydan çevresinde7 büyük bina (Ermenistan Milli Galerisi, Tarih Müzesi, Dışişleri Bakanlığı, Ulaşım Bakanlığı, Hükümet Binası, Postane, Marriot Otel), su havuzları vardır. Bütün binalar Alexander Tamanyan tarafından tasarlanmıştır. Büyük oval meydanda, Tamanyan’ın kendine özgü tasarımlarını görmek mümkündür. Bu yapılar Ermeniler tarafından üretilen ağırlıklı olarak pembe olan tüf taşından yapılmıştır.

Meydanda bulunan ünlü 7 havuz, tarih boyunca binlerce kişinin buluşma noktası olmuştur. Bu su havuzları, değişik renkte ve yönde, bilgisayarlar tarafından oluşturulan işitsel ve görsel “Dans ve Şarkı fıskiyeleri” olarak ünlenmiştir.

Özellikle akşam saatlerinde, klasik müzik eşliğinde havuzlardaki suların dansını mutlaka izleyin. Bu fıskiyelere “şarkı söyleyen çeşmeler” deniliyor. Gösteriyi izlemek için akşam saatlerinde burada bulunmalısınız. Gösteri akşam saat 9 gibi başlıyor ve 2 saat sürüyor.

Ayrıca hafta sonlarında buradaki meydanda çok neşeli düğün partileri düzenleniyor. Akşamları, fiskiye gösterileri dışında, havai fişek gösterileri ve açık hava konserleri de düzenleniyor.

 

Kuzey Bulvarı

Cumhuriyet ve Opera Meydanlarını birleştiren bu büyük caddede çeşitli mağazalar bulunuyor ve bunların ülkenin en pahalı mağazaları oldukları söyleniyor.

ermenistan.ulusal sanat galerisi.2
Ermenistan Erivan Ulusal Sanat Galerisi
ermenistan.ulusal sanat galerisi.1
Ermenistan Erivan Ulusal Sanat Galerisi

 

Ulusal Sanat Galerisi

Bu zengin galeri, 1921 yılında kurulmuş ve ağırlıklı olarak Ermeni, Rus, Avrupa kültürlerine ait yüzyıllarca sürece ait sanat eserlerini barındırmaktadır. Burada 25 binden fazla tablo vardır. Eserleri sergilenen sanatçılardan bazıları şunlardır: Saryan, Kojovan, Ayvazovski, Carzou, Zorian, Donatello, Russou.

 

Kaputy Mzkit-Mavi Cami

Gök cami olarak da adlandırılan Blue Mosque, 18’nci yüzyıldan kalma bir Şii camiidir. İran’ın desteğiyle onarılan cami, bugün Ermenistan’da ibadete açık tek cami olarak ülkede yaşayan İranlılara hizmet vermektedir. Gök cami, İran valisi Hüseyin Ali tarafından, 1765 yılında yaptırılmıştır.

ermenistan.tarih müzesi.1
Ermenistan Erivan Ermenistan Tarih Müzesi
ermenistan.tarih müzesi.3
Ermenistan Erivan Ermeni Tarih Müzesi
ermenistan.tarih müzesi.2
Ermenistan Erivan Ermeni Tarih Müzesi

 

Ermeni Tarih Müzesi

Taş devrinden başlayarak günümüze kadar olan süreçteki Ermeni tarihi anlatılıyor. Müzede 2000 yıllık gümüş ve altın sikkeler kutsal ve eşsiz ahşap oyma kilise kapıları, canlı renkli halılar, silahlar ve mükemmel orijinal süsler bulunmaktadır.

Müzede fotoğraf çekmek yasak, ayrıca İngilizce tanıtım da yetersizdir.

ermenistan.özgürlük meydanı.2
Ermenistan Erivan Özgürlük Meydanı
Ermenistan Erivan Özgürlük Meydanı

 

Özgürlük Meydanı

Meydanın kuzeyinde Opera bulunuyor. Opera binasının gözetimindeki meydanda seçkin sanatçılar, özgürlük ve sanat adına eserlerini sergilemektedir. Bu meydanda, bağımsızlık iddiaları nedeniyle bir zamanlar binlerce Ermeni toplanmıştır.

Özellikle 1988 yılında Karabağ müdahalesinin başladığı dönemde, binlerce Ermeni bu meydanda toplanmış ve müdahaleyi desteklemiştir. Yani, burası tarihi süreçte Ermeniler için kutsal bir yer olarak kabul görmüştür. İnsanlar Özgürlük Meydanına karşı, sevgi ve derin bir saygı duyarlar.

Şu an meydanda: Ermeni şair Hoyhannes Tumanian ve ünlü besteci Alexander Spendiaryan’ın heykelleri vardır. Ayrıca yine meydan çekici kafelerle çevrilidir. Meydanda paten yapılır. Ermeni bira ve dondurmalarını denemek, yerel Ermenilerle karşılaşmak ve çocukları izlemek için mutlaka bu meydanı ziyaret etmenizi öneririm.

Ermenistan Erivan Opera Binası

Erivan Opera Binası

Bina 1933 yılında yapılmıştır. Günümüzde burada bale, tiyatro ve konserler düzenleniyor.

ermenistan.vernissage.1
Ermenistan Erivan Açık Hava Resim Pazarı

 

Vernissage-Açık Hava Resim Pazarı

Vernissage, Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra yani 17 yıl önce ortaya çıkmış, yerel toplum ve metropol konuklar arasında çok popüler olmuştur. Sadece Cumartesi ve Pazar günleri açıktır.

Opera evinin yakınında dünyaca ünlü ressam Martiros Saryan heykelinin bulunduğu meydan, çağdaş Ermeni sanatçıları ve ressamlarının resimlerini tanıtmak ve satmak için sergi kurdukları yerdir. Cumartesi ve Pazar günleri, bu meydan, çağdaş sanat ve kültürün gerçek merkezi haline gelen bir Açıkhava galerisine dönüşür.

Burada dolaşarak modern ressamların resimlerini satın alabilirsiniz. Fiyatlar çok uygundur. Ayrıca: yine burada Ermeni el sanatları ustalarının ulusal desenlerden oluşan iğne işleri, çeşitli hediyelik eşyalar, halılar, taş el oymaları, antika para ve pullar, madalyalar, çatal bıçak, eski kitaplar, ahşap öğeler, seramikler, eşarp ve masa örtüleri gibi aklınıza gelirse satılmaktadır.

Özellikle bol bol Ermeni konyağı, ev yapımı nar şarabı satın alabilirsiniz. Ama özellikle bilmenizi istediğim husus, asla pazarlık yapmıyorlar.

Ancak zamanla buraya gelen ressam ve sanatçıların bir kısmı Martiros Saryan isimli küçük meydana taşındılar ve Vernissage, iki parçaya bölündü.

 

Ermenistan Ana Heykeli-Mayr Hayastan

Şehrin birçok yerinden görülecek şekilde, Erivan şehrinde bir tepede yapılmıştır. Heykel, elinde 11 metrelik kılıç ve sinirli bakışları ile Türkiye’ye yönelik olarak yerleştirilmiş bir kadın heykelidir. Yüksekliği 50 metredir.

Bu heykelin bulunduğu yerde, 50 yıl önce Sovyetler Birliğinin haşmetini simgeleyen başka bir heykel bulunuyormuş. Bu heykel, halkın sarsılmaz lideri olarak kabul edilen J.Stalin’in heykeliymiş. Aynı kaide üzerine konan Ermenistan Ana Heykelinin yerleştirilmesi sırasında bir asker yaşamını yitirmiş.

Heykelin çevresindeki savaş aletleri (tank, füze gibi) de yine Türkiye’ye dönük olarak yerleştirilmiştir.

Heykel, 1950 yılında İsraelyan tarafından yapılmıştır. Her yıl 9 Mayıs tarihinde burada anma etkinlikleri düzenleniyor. Anıt, Erivan şehrinin koruyucusu ve Ararattan sonraki simgesi olarak kabul ediliyor.

Heykelin hemen altında bir askeri müze vardır. Müzede savaşta (hem Sosyalist dönemde hem de Karabağ savaşında) ölen askerlerin fotoğrafları, Azerbeycan ile yapılan savaşla ilgili kayıtlar ve savaşta kullanılan aletler sergileniyor.

ermenistan.soykırım anıtı.5
Ermenistan Erivan Ermenistan Soykırım Anıtı

 Tsitsernakaberd-Ermeni Soykırım Anıtı

 

Anıtın ismi “küçük kırlangıçların hisarı” anlamına gelmektedir. Hrazdan stadının hemen üstünde bulunan anıt, aynı zamanda Ağrı dağını cepheden gören manzaraya sahiptir.

Anıt 1965 yılında, 1915 olaylarının 50. Yılı anılırken açılmıştır. SSCB Bakanlar kurulu, halkın isteklerine kulak vererek anıtın inşasına izin vermiştir.

1965 yılında anıtın yapımı için bir proje yarışması düzenlenir. Yarışma ilanında “anıt, yaratıcı Ermeni halkının gelgitlerle dolu hayatını, bitmeyen savaş yaşamını bugünü ve parlak geleceğini simgelerken büyük soykırımda hayatını kaybeden milyonlarca şehidin anısını ölümsüzleştirmeli” yazılıdır.

Yarışmaya Ermenistanlı ve diasporadan 70 proje katılır. Tasarımlar arasında Arthur Tarkhanyan ve Saşur Kalaşyan’ın projeleri birinci seçilir. Anıtın yerini mimarlar seçer. Anıt Tsirternakaberd denilen bir tepe üzerine kurulmuştur.

Anıt 1967 yılında 29 Kasım günü açılır. Bu tarih, aynı zamanda Sovyet Ermenistan’ının kuruluşunun 47. Yılına denk geldiğinden açılış, siyasi ve kültürel kutlamalar eşliğinde yapılır.

44 metre uzunluğundaki granit stel anıt, Ermeni halkının yeniden doğuşunu simgeliyor. Anıt, büyük ve sivri bir beton ve yanındaki dairesel şekilde yerleştirilmiş, Ermenilerin Türkiye’yi terk ettikleri ve Batı Ermenistan olarak adlandırdıkları 12 ili simgeleyen 12 adet ve 100 metre uzunluğunda duvar vardır.

Bu dairelerin ortasında, merkez bölümünde ise 1.5 metre derinliğinde, sonsuza dek sönmeyen ateş yanıyor. Bu ateşle birlikte sanki inleyen bir kadın ve çocuk sesleri, fon müziği olarak veriliyor.

Anıtın hemen yanında köknar ağaçlarından oluşturulan bir sokak bulunuyor. Sokak boyunca: Papa John Paul II, Rusya Devlet Başkanı Putin, Fransa Cumhurbaşkanı J. Chirac, Ukrayna Cumhurbaşkanı L. Kuçma ve diğer bir kısım dünya lideri tarafından dikilmiş ağaçlar bulunmaktadır.

Her yıl 24 Nisan tarihinde burada anma töreni düzenliyorlar.

 

Ermeni Soykırım Müzesi

Anıt 1965 yılında açılmış olmasına rağmen, anıta ait bir müzenin oluşturulması Sovyetlerin sona ermesine kadar pek mümkün olmadı. Müzenin bu kadar geç açılmasının sebebinin, Ermenistan’ın diaspora ile geç ilişki kurmasıyla ilgili olduğu söyleniyor.

Büyük çoğunluğu ABD’de olan diaspora Ermenileri, Sovyetler Birliğine bağlı iken ülke ile yakın temas kuramıyorlarmış. Ancak Sovyetlerin dağılmasından  sonra 1990’ların başında ülkeye diasporadan önemli kaynak transferleri sağlanmaya başlamış.

Müze 1915 olaylarının 80. Yıldönümünde 1995 yılında açılmıştır. Müzenin tasarımı Kalaşyan, Tarkhanyan ve Arekelyan tarafından yapılmıştır. İsrail’deki “Yad Vashem Soykırım Müzesi”ne benzemektedir.

Müze binası 2 katlıdır. Anıtın etkili görüntüsünü bozmamak için tepenin diğer tarafına yapılmıştır. Müzenin bulunduğu yerden Ağrı dağının muhteşem manzarasını mutlaka izleyin.

Müzeye girdiğinizde müze görevlileri kadınlar karşılıyor ve hangi ülkeden geldiğiniz soruyorlar. Türklere karşı büyük saygı ve sevgileri var. Türklerden müze giriş ücreti istenmiyor.

Müzenin ilk katı yer altındadır. Burada müzenin idari ve teknik bölümleri ve komitas denen bir salon vardır. Bu katta, ayrıca kütüphane, okuma bölümü ve müze deposu bulunur. Müzenin ikinci katında, sergi salonu bulunuyor.

Müzede fotoğraf çekmek yasaktır. Girişte, sembolik bir mezar olarak tasarlanmış bölüm görülüyor. Burada, kurbanlar, mağdurlar, kurtulanlar, tanıklar, ölüm yürüyüşü olarak adlandırılan tehcir, toplu katliamlar hakkında bilgi, belge ve fotoğraflar sergileniyor. Ayrıca Ermenilerin bir zamanlar yoğun olarak yaşadıkları 6 şehirden (Sivas, Diyarbakır, Van, Erzurum, Harput, Bitlis) getirilmiş topraklar vardır.

Bir başka bölümde, I. Dünya Savaşına katılan ülkelerle ilgili kaynaklar sergileniyor. Müzede Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa’nın fotoğrafları, Osmanlıca telgraflar da sergileniyor.

ermenistan.The-cascades
Ermenistan Erivan Cascade
ermenistan.çağlayan.2
Ermenistan Erivan Cascade

 

Cascade-Çağlayan

Burası şehir merkezinde Matenadaran Müzesine yakın bir yerde, Alexander Tamanyan heykelinin arkasındadır.

Ermenistan SSCB katılışının 50’nci yılında inşa edilen anıt park, yeşillikler, fiskiyeler ve yapay şelalelerle süslü, dev bir merdivendir. Buranın inşasına 1971 yılında başlanmış ve 1980 yılında tamamlanmıştır. 2002-2009 yılları arasında onarım ve eklemeler yapılmıştır.

Bölgenin olağanüstü doğal güzellikleri, modern estetik ve mimarinin birleşmesiyle burası oluşturulmuştur. Şehrin önemli kültürel konumlarından biridir.

Merdiven: Victory Park ve Erivan şehir merkezini birbirine bağlamaktadır. Çok sayıda çiçekle süslenmiştir. Ayrıca yine burada dünyaca ünlü heykeltıraşlar tarafından yapılmış çeşitli heykeller vardır.

Merdivenin tepesine ulaşmak için, basamakları çıkmayı istemezseniz, ücretli asansörü kullanabilirsiniz.

Tepede Fernando Boteronun heykel koleksiyonu görülebilir ve Sovyet Ermenistan’ının 80. Yıldönümü anısına dikilen bir anıt sütun bulunmaktadır.

Burada kapalı ve açık hava sanat galerileri ve kafeler, barlar bulunmaktadır. Bunlar arasında dikkat çekenler, Gafesjian Merkezidir. Burası Kasım 2009 tarihinde açılmış ve Ermenistan çağdaş sanatını en iyi şekilde sunan sergilerin düzenlendiği bir yerdir.

Bu sergilerdeki eserlerin çoğunluğu Gerard L Cafesjianın özel koleksiyonuna aittir ve 5000’den fazladır. Dünyanın en kapsamlı cam koleksiyonu olarak kabul edilmektedir.

Tepede Ağrı dağının muhteşem manzarası ilgi çekmektedir.

Cascade: heyecan verici heykeller, açık hava konserleri ve havai fişek gösterileriyle ilgi çeker, çocuklar, yaşlılar ve genç çiftlerin sevgi yeridir.

ermenistan.matenadaran.3
Ermenistan Erivan Eski El Yazmaları Müzesi
ermenistan.matenadaran.2
Ermenistan Erivan Eski El Yazmaları Müzesi

 

Matenadaran-Eski El Yazmaları Müzesi

Mashtots Avenua üst ucundadır ve cephesi Ağrı dağına bakar.

1959 yılında inşa edilen müze, dünyanın en büyük el yazması koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapmaktadır.

Müzede birçok antik ve önemli metinler, Ermenice çeviriler bulunmaktadır. Burada bulunan Ermeni alfabesi, dünyanın en eski el yazmalarından birisi olarak kabul edilmektedir ve MS 405 yılından kalmadır.

Ayrıca yine müzede, 19 gram ağırlığında, 1434 yılına ait bir kilise takvimi, 27 kilo ağırlığında en büyük el yazması ve bir vesikalık fotoğraf, Ejmiadzin incili ilgi çekmektedir ve bu İncil, müzenin en değerli eseri olarak bilinir, 7. Yüzyılda yazılmıştır.

Özellikle Ermeni kırmızısı ile yapılan Ermeni minyatürleri ilgi çekmektedir. Bunların yapımında kullanılan özel boya, ilk olarak MS.714 yılında belgelenen ve sadece Ağrı dağında bulunan bir tür solucandan elde edilmiştir. Bu boya, Ermeni Cochineal kilimlerinde ve hatta yüzyıllar sonra bile canlı renklerini koruyan minyatürlerde kullanılmıştır.

Müzenin girişinde ise Ermenistan alfabesinin yaratıcısının heykeli görülür. Heykelin ayaklarının dibinde, bir öğrenci, oturur şekilde yerleştirilmiştir. Bu müzenin bir özelliğinden daha söz etmek istiyorum. Müze binası, nükleer saldırılara karşı bile ayakta kalacak şekilde inşa edilmiştir.

ermenistan.parajanov müzesi.1
Ermenistan Erivan Parajanov Müzesi
ermenistan.parajanov müzesi.2
Ermenistan Erivan Parajanov Müzesi

 

1991 yılında açılmıştır. Bir sonraki Aziz Sarkis kilisesi ve Hrazdan Gorgenin güzel manzarası izlenen geniş balkonu bulunmaktadır. Sergey Parajanov, dünyaca ünlü bir görüntü yönetmenidir. Sovyet hoşgörüsüzlüğü ve hatta tutuklama yolu ile ona uygulanan korkunç işlemler burada sergilenmektedir.

Ayrıca yaşam öyküsü (1924-1990), el yapımı bebek ve tablolar, filmlerinden görüntüler bulunmaktadır.

ermenistan.mantiroz müzesi.2
Ermenistan Erivan Mantiroz Saryan Müzesi
ermenistan.mantiroz müzesi.1
Ermenistan Erivan Mantiroz Saryan Müzesi

 

Martiroz Saryan Müzesi

Martiroz Saryan, 1888 yılında doğmuştur. Moskova Sanat Okuluna katılır ve onun ilk öğretmeni Valentin Seroydur.

Seryan: Ermenistan ve halkına büyük bir aşk ile bağlanır. SSCB döneminde, ilk Ermeni Devlet Tiyatrosunun perde armasını tasarlar ve Ulusal Sanat Galerisinin ilk müdürü olur.

Bu son derece meşgul adam, resimlerinin geniş bir koleksiyonunu bıraktıktan sonra 1972 yılında ölür. Erivan’da yaşadığı ev, şimdi müzeye dönüştürülmüştür ve onun torunu tarafından yönetilmektedir.

Ev, Saryan yaşarken olduğu şekilde aynen korunmaktadır. Ziyaretçiler, duvarlarda onun resimlerini, masasını, birçok kişisel eşyasını, bitmemiş skeçlerini ve sayısız resimlerinin bulunduğu stüdyosunu gezebilmektedirler.

ermenistan.brandy fabrikası.3
Ermenistan Erivan Brand Fabrikası
Ermenistan Erivan Brand Fabrikası

 

Brand Fabrikası

Ermeni konyakları, Ermenilerin gururudur ve her düğün ve kutlamada içilir. Erivan Brandy Fabrikası, 1887 yılında Nikolay Tairyan tarafından, Eski Erivan kalesinin yerinde inşa edilmiştir. 1900 yılında, Paris şehrindeki bir içki sergisinde büyük ödülü almıştır.

1913 yılında Brany Fabrikası, Rus imparatoru için içki üretimi sağlayan 30 şirketten biri olmuştur. Ardından brandy, Stalin ve Churchill gibi birçok ünlü tarafından içilmiştir. Churchill, uzun yaşamın sırrı olarak şunu söylemiştir “Öğlen dumanlı Hawai purosu, geç saatlerde ise Ermeni Brany’si içmek”

 

ARİNBERD/EREBUNİ

Erivan şehrinin güneydoğusunda bulunan Gegham Dağlarının batı uzantısını oluşturan doğal bir yükselti üzerinde kuruludur.

Yaklaşık 1.8 hektarlık bir alanı kaplayan sitadel kısmı ova seviyesinden yaklaşık 50 m yükseklikte yer alır.

Sitadel alanının çevresi payandalarla güçlendirilmiş surlarla çevrilidir. Arinberd’de bulunan yazılı metinlerden, kenti I Argişti’nin inşa ettirdiği ve Erbuni olarak adlandırdığı anlaşılır.

Arinberd’in üçgen bir plan gösteren sitadel alanına girişi, güneydoğu yönünden tek bir kapıyla sağlanır. Genel plana bakıldığında, sitadelin doğu-batı yönünde uzanan bir duvarla iki ana birime ayrıldığı görülür. Bu iki birim arasında ulaşım kuzeybatı köşeden bir geçiş ile sağlanır.

Ana girişin bulunduğu ilk kısımda geniş bir karşılama salonu bulunur. Bu kısmın solunda bulunan alan Urartu sonrasında büyük değişime uğrar. Burası aynı zamanda Haldi Tapınağının da bulunduğu yerdir. Bu kısma sonradan otuz sütundan oluşan bir Akhaimenid dönemi apadanası yapılmıştır. yakın dönemde yapılan kazılar neticesinde sitadelin güneydoğu kısmnı yeniden tartışılmaktadır. Burada yapılan ilk dönem kazılarında drenaj kanallarına rastlanmıştır. Yeni dönem kazılarında bu drenaj kanalları yeniden ortaya çıkarılmış, bunların bir kısmının farklı dönemlerde değişikliğe uğradığı anlaşılmıştır.

Sitadelin girişinin sağında 5 sütunlu dikdörtgen avlusu bulunan bir yapı dikkat çeker. Avlunun uzun kenarı boyunca dizilmiş her bir yanda 6 tane olmak üzere 12 oda bulunur. Odaların avluya bakan girişleri yoktur. Piotrovsky, buranın şarap mahzeni olduğunu, yanlardaki odaların ise tahıl depolamak için kullanıldığını belirtir.

Kuzeydoğudan bir geçişle ikinci tapınak kompleksine geçilir. Burada bulunan tapınağın iki cephesinde yer alan yazıttan tapınağın: Tanrı İubşa adına inşa edildiği anlaşılır. Tpınak plan ve ölçü bakımından Haldi Tapınağından farklıdır. Köşeleri rizalitsiz ve 10 x 13.45 m ölçülerindedir. Tapınağın önünde avlu ve avluya açılan, içerisinde depoların bulunduğu çeşitli odalar yer alır. Bu özellikleriyle bu kısmın bir tapınak kompleksi olduğu anlaşılır. Tapınak kompleksinin kuzeybatı kısmında bir koridor ile ulaşılan büyük bir salon ve çevresinde odalar bulunur.

Piotrovsky, bu odaların depolama amaçlı kullanıldığını belirtir. Smith ise, Argiştihinili kenti ile karşılaştırarak buranın alt kademe memurları için ayrılmış olabileceğini belirtir.

Evet, Arinberd, sur duvarlarıyla çevrelenmiş sitadel alanı içerisinde bulunan saray, iki adet tapınak, depo ve çeşitli odalarıyla krallığın inşa ettirdiği krali kentlerinden biridir.

I Argişti, tarafından inşa edilen Arinberd Urartunun Aras Nehrinin kuzeyinde kurduğu ilk kenttir. I Argişti kentin kuruluşuyla ilgili başkent Tuşpa’da bulunan Horhor yıllığında şöyle bahseder: “Minua oğlu Argişti der ki: Bianili ülkesinin güçlendirilmesi ve düşman ülkesinin bastırılması için, Erbuni şehrini yaptırdım. Yer kır idi ve orada  hiçbir şey yapılmamıştı. Orada büyük işler yaptım. Hate ve Supa ülkelerinden 6600 savaşçı oraya yerleştirdim.”

Yazıta göre kral batıya yaptığı seferlerin sonucunda elde ettiği insan gücünü Aras Nehrinin kuzeyinde inşa ettiği Arinberd’e tehcir eder. Yazıtta tehcir edilenlerin savaşçı olarak tanımlanması bir garnizon kaydırması olarak görülür. Fakat orada hiçbir şey yoktu ifadesi, kentin sıfırdan inşa edildiğini gösterir. Dolayısıyla yeni kent inşası için gereken insan gücünün Hate ve Supa ülkelerinden elde edildiğini söylemek mümkündür. Böylece hem insanların tehcir edilmesiyle düşman zayıflatılır hem de yeni kentin inşası için gereken iş gücü gereksinimi sağlanır.

Muhtemelen bu insanlar sitadelin inşasından sonra kentin yakınlarında iskan edilmiştir. Nitekim yakın dönemde yapılan çalışmalarda sitadelin güneydoğu eteklerinde bazı yapılara ait temeller ortaya çıkarılmıştır.

Arinberd Urartunun Aras Nehri kuzeyine yayılma siyasetinin bir parçasıdır. Yazıtlara göre. I Argişti hükümdarlığının ikinci yılında Aras’ın kuzeyine lokalize edilen, daha önce Menua’nın sefer yaptığı Etiuni ülkesine sefer düzenler. Fakat seferlerin sonuçları kalıcı olmaz. Argişti, 4’ncü yılında yeniden Aras Nehrinin kuzeyini hedef alır. Bu defa seferlerin kalıcı olması için Arinberd/Erebuni kentini kurarak bir yönetim merkezi oluşturur. Arinberd, Argişti’den sonra II Sarduri döneminde yeni yatırımlarla genişler. Yeni depo odaları ve bir asibusi yapısı yapılır. Arinberd, 7 km yakınında bulunan Karmir-Blur (Teisebai URU) kentinin kurulmasına kadar yönetim merkezi olarak görev yapar. Yeni yönetim merkezinin kurulmasıyla, kentte bulunan Haldi Tapınağına adanan adaklar başta olmak üzere birçok eşya yeni yönetim merkezine taşınır. Böylece kentin önemi azalır fakat kent terkedilmez.

 

ermenistan.eçmiadzin.2
Ermenistan Erivan Eçmiadzin
ermenistan.eçmiadzin.1
Ermenistan Erivan Eçmiadzin

 

EÇMİADZİN

Ülkenin dini merkezi olan şehir, 1995 yılında Vagharhapat ismini almasına rağmen, halen halk arasında Eçmiadzin olarak bilinmektedir.

Erivan şehir merkezinde, Mashdots caddesindeki kapalı çarşının önünden kalkan otobüslerle, 18 km uzaklıktaki burayı ziyaret edebilirsiniz.

Adının anlamı “tanrının biricik oğul soyundan” demektir. Şehir 2. Yüzyılın ilk yarısında kurulmuştur. MS. 163 yılından başlayarak Romalılar tarafından Artaşat şehrinin yıkılmasının ardından, birkaç yüzyıl boyunca yani 1441 yılına kadar, Ermenistan ülkesinin kültürel, siyasi ve dini merkezi olarak başkentlik yapmıştır.

Bu şehir, Erivan şehrinin batısında, Türkiye sınırından 40 km uzaklıkta, Erivan şehir merkezine 20 km mesafededir.

Yaklaşık 50 bin nüfuslu şehir, Ermenistan ülkesinin “Vatikan”ı sayılmaktadır. Dünya Ermenilerinin ruhani lideri Apostolik Kilisesinin merkezi, 3 büyük kilise ile birlikte bu şehirdedir. Şehirde bulunan büyük manastır, dünya Ermenilerinin ruhani lideri Katolikos II Karekin’in evi sayılmaktadır. Tüm Katolik ermeni çocukları burada vaftiz edilir. Ayrıca birçok Ermeni kralı, burada taç giymiştir.

 

Etmiadzin Manastırı

MS.303 yılında açılan manastır, dünyanın en eski kiliselerinden birisi olarak kabul edilir. Aynı zamanda, devlet tarafından inşa edilen en eski kilisedir.

Manastır, antik dönemdeki bir pagan ateş tapınağı üzerine, Ermenistan’da Hıristiyanlığın kabul edildiği MS.301-303 yılları arasında Aziz Gregory tarafından yapılmıştır. Daha sonra çeşitli tarihlerde onarım ve genişletme çalışmaları yapılmıştır.

Günümüzde ateş tapınağının kalıntıları hala görülmektedir. Çan kulesi, 1800’lü yılların sonlarında eklenmiştir. Kilisenin en yeni bölümü ise 17. Yüzyılda yapılmıştır.

Manastırın içinde güzel freskler, lambalar ve haçlar görülmektedir.

Büyük manastırın hemen önündeki yol, din adamlarının yaşadıkları yere gitmektedir. Çanlar çalmaya başladığında, din adamları bu yolu izleyerek Pazar ayini için manastıra gelirler.

Kilise, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Eçmiadzin’in 1700 yıllık tarihinde birçok efsane vardır. Bu efsanelerin izlerini, günümüzde bile hala manastırın yani büyük katedralin duvarlarında ve şehirdeki diğer kiliselerde görülebilir.

Safevi hükümdarı I. Abbas yani Şah Abbas: ülkesindeki ticaret ve sanatı geliştirmek için Ermenileri İsfahan şehrinde çalıştırmıştır. Hatta bunların sayısının 150 bin kişi olduğu söylenmektedir.

İsfahan şehrinde, 17. Yüzyılda kurulan “Yeni Culfa” bölümü, hala ayaktadır. Efsaneye göre: Şah Abbas, Ermeni işçilerin sürekli olarak kutsal saydıkları Eçmiadzin şehrine giderek işleri aksatmalarını engellemek ister.

Bunun üzerine veziri bir öneride bulunur ve eğer Şah Abbas, Ermeni işçilerin kutsal saydıkları Eçmiadzin şehrini yıkacak olursa, kimse vatan hasreti çekmez ve çalışmalarını aksatmaz.

Bunun üzerine, Şah Abbas Eçmiadzin şehrini yıkmak üzere bir ordu gönderir. Ordunun geldiği haberini alındığında, büyük kilisenin kurtarılması için çareler arayan din görevlilerinden bir tanesi, kilisenin üzerine çıkarak çatıdaki taşlardan birinin üzerine Şah Abbas’ın yüzünü nakşeder.

Ordu komutanı, Şah Abbas’ın yüzünü kilisenin çatışında görünce yıkmaktan vazgeçer. Ama büyük bir taş söktürerek, İsfahan şehrine götürür. Şah Abbas, Ermeni işçilere taşı göstererek “Bakın kutsalınızı getirttim, artık oraya gitmeden burada ibadet edebilirsiniz” der. Böylece kilise yıkılmaktan, Şah Abbas’da inşaatın yarım kalması riskinden kurtulur.

 

Aziz Hripsime Kilisesi

Şehrin bir başka önemli mekanı da burasıdır. 7. Yüzyılda inşa edilen bu kiliseye adını veren Aziz Hripsime’nin, Ermenistan ülkesinde, Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinde büyük rolü vardır.

Anlatılanlara göre: 3. Yüzyılda Hıristiyanlığı kabul eden Ermeni kralı II Drtad’a kadar uzanıyor. Drtad’ın babası Khosrov, bir soylu tarafından öldürülür. Bunun üzerine Drtad, Roma’ya gönderilerek Roma tahtının veliahtı Dioklesianus ile birlikte eğitim görür.

Kral olarak Ermenistan’a dönen Drtad, halk arasında Hıristiyanlığı yaymaya çalışan Aziz Krikor’un ismini duyar. Aziz Krikor’un, babasını öldüren adamın oğlu olduğunu öğrenir ve kendisini zindana attırır.

Bu arada, Drtad, beraber büyüdüğü Roma kralı Dioklesianus’tan bir mektup alır. Bu mektupta evlenmek istediği bir kadının inancı gereği, bunu kabul etmeyerek Ermenistan’a kaçtığını yazar. Drtad’dan, kadını bulmasını ve ona göndermesini ister.

Bu kadın Aziz Hripsime’dir. Hripsime, Anadolu’dan geçerek Eçmiadzin’e gelir. Burada Hıristiyanlığın yayılması için çalışır. Hripsime’yi bulan kral Drtad, onu arkadaşına göndereceği yerde, kendisi aşık olur.

Fakat Aziz Hripsime, Drtad ile evlenmek istemez, türlü işkencelerden geçirilerek diğer rahibelerle birlikte öldürülür. Drtad, bir süre sonra aklını kaybeder ve kendini vahşi bir hayvan sanmaya başlar.

Son çare olarak 13. Yıl önce zindana attırdığı Aziz Krikor’a sığınır. Krikor, kralı iyileştirince Drtad, Hıristiyanlığı kabul ederek Ermenilerin resmi dini ilan eder. İşte Drtad’ın Hıristiyanlığı kabul etmeden önce öldürttüğü Aziz Hripsime’nin mezarı, bugün Eçmiadzin’de kendi adını taşıyan kilisenin sunağının altındadır.

 

ermenistan.zvartnots.3
Ermenistan Eçmiadzin Zvartnots
ermenistan.zvartnots.2
Ermenistan Eçmiadzin Zavartnots

 

ZVARTNOTS

Eçmiadzin şehrine 5 km uzaklıktadır.

 

Zvarnots Tapınağı

Tapınak 7. Yüzyılda yapılmış, 10. Yüzyıldaki depremde çökmüştür. Çarpıcı yüceliği, üç katmanlı merkezi kubbesiyle Ermeni mimarisinin harikalarından birisi olarak kabul edilir.

 

ermenistan.geghard.4
Ermenistan Geghard
ermenistan.Geghard-monastery
Ermenistan Geghard
ermenistan.geghard.3
Ermenistan Geghard

 

GEGHARD

İsa’nın çarmıha gerildiği ve onu yaralayan kutsal mızrak adına yaptırılmış, kaya mimarisi ve kaya içine oyulmuş kilisesiyle ünlüdür. Azad vadisi başında, yüksek kayalıklar ve olağanüstü doğal güzelliklerle çevrilidir.

Manastır kompleksinde bulunan bazı kiliseler tamamen falez kayalıkların oyulmasıyla oluşturulmuş, bazıları küçük mağaralar, bazıları ise daha özenli yapılardır. Duvarlı mimari yapıların tümü, kayalıkların derinliklerine inşa edilmiştir.

Kilisenin tam olarak ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Muhtemelen MS.4. Yüzyılda Aziz Gregory tarafından, bir mağaranın içindeki gizli su kaynağının olduğu yerde kurulmuştur.

Bu yüzden “Ayrivank” yani “Mağara Manastır” olarak da bilinir. Ancak 13. Yüzyılda yeniden yapılmıştır. Çünkü 9. Yüzyılda Arap işgali sırasında yıkılmıştır. Günümüzde buradaki en eski şapel 12. Yüzyıla kadar gitmektedir.

Tüm manastır kompleksi gayet iyi korunarak günümüze ulaşmıştır.

Tapınağın günümüzdeki ismi olan Geghard veya Geghardayank ismi ise, bir efsaneden gelir ve “Mızrak Manastırı” anlamındadır.

Efsaneye göre: İsa’nın çarmıha gerilişi sırasında bir Romalı lejyon askeri tarafından yaralandığı mızrak, Apostle Jude tarafından buraya getirilmiş ve Echmiadzin hazinesinde saklanmaktadır. Bu mızrağın Ermenice ismi “geghard” dır.

Manastır görünüşte kaba sadeliği ve ihtişamı ile güçlü bir izlenim bırakıyor.

Manastırın içi zayıf mum alevlerinin ışığında, kayalığın içindeki alacakaranlık ve oyma tavanın tonozlu penceresinden içeriye ışık giriyor. Manastırın dış duvarlarından birinde, ziyaretçilerin şans için taş attıkları küçük bir oyuk bulunuyor.

Manastır UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

ermenistan.Garni
Ermenistan Garni

GARNİ

Erivan şehrinin güney doğusunda, şehir merkezine 28 km uzaklıkta bir köydür. Buranın 3000 yıl kadar önce, Azat nehri virajlarından birinde, savunma için inşa edildiğine inanılmaktadır. Günümüzde görülen yapı ise, greko-romen tarzında inşa edilmiştir ve halamın içinde güzel mozaikler görülmektedir.

Yakınındaki sitede ise, St Astvatsatsin kilisesi, Mashtots Hayrapet kilisesi, Oshakan ve Takh Manuk Türbesi, Aziz Sarkis Mabedi ve aynı zamanda Kraliçe Katranide Mabedi kalıntıları görülür.

Bütün bu tarihi ve dini mekanların yüzyıllar boyunca kayalara oyularak inşa edilmiştir.

Garni, Ermenistan ülkesinde Kotayk adlı şehirdedir. Bu 7000 nüfuslu küçük kasabadır. Burası genellikle Garni Tapınağı ile bilinmektedir. Tapınak MS 1. Yüzyılda inşa edilmiş bir pagan tapınağıdır. Klasik Yunan tarzında onarılan tapınak, Ermenistan ve eski SSCB döneminin Roma-Yunan tarzı sütunlu tek yapısı olarak önem kazanmaktadır.

Evet, Garni, ülkenin Hıristiyanlık öncesinden kalan en ünlü yapısıdır. Kral Tiridates tarafından MS.1. yüzyılda Güneş Tanrısı Mihr için inşa edilmiştir. Ermenistan 301 yılında Hıristiyanlığa geçince kral III. Tiridates in kız kardeşi Khosrovidukth un yazlık sarayına çevrilmiştir.

Bazı kaynaklara göre Garni bir tapınak değil türbedir ve bu yüzden, her yerdeki pagan tapınaklarının yıkımından kurtulmuştur. Ancak yapı 1679 yılındaki büyük depremde çökmüştür. Son şeklini 1969 ve 1975 yılları arasında almıştır. Günümüzde Ermenistan ülkesindeki en turistik yerlerden biridir ve ülkenin yeni paganizm merkezidir.

ermenistan.Khor-virap
Ermenistan Khor Virap

KHOR VİRAP

Ermenistan’da en çok ziyaret edilen dini bölgedir. Manastır, Ermenistan Ararat bölgesinde, Türkiye sınırının 8 km güneyindedir. Ermenistan kralı Tiridates III Grigor Lusavorich, bu manastırda 13 yıl hapis kalmış ve manastır bir hac yeri olarak önem kazanmıştır.

Ermenistan, dünyada Hıristiyanlığı kabul eden ilk millettir ve sonradan Aziz Gregory ve kralın dini akıl hocası Grigor, burada Hıristiyanlığı yayma etkinliklerini sürdürmüştür.

Sitede, MS 642 yılında inşa edilmiş, küçük bir şapel vardır. Aziz Gregory’e saygı olarak, yüzyıllar boyunca manastır genişletilmiş ve birçok kez yeniden inşa edilmiştir. Burada özellikle Ağrı dağı manzarası muhteşemdir.

 

ermenistan.sevan gölü.43
Ermenistan Sevan Gölü
ermenistan.sevan gölü.1
Ermenistan Sevan Gölü

 

SEVAN GÖLÜ

Sevan gölü, Ermenistan’ın hayat damarlarından birisidir. Muhteşem manzarası, kiliseleri, balıkları ve havasıyla Ermenistan’ın nefes aldığı bir mekan olarak bilinir.

Eski çağlarda “Geghama” denizi olarak bilinen gölün Ermenice ismi olan “Sevan” kelimesi, Urartuca’da “Sular” ya da “Göller ülkesi” anlamına gelen “Suina” kelimesinden türetilmiştir. Sevan gölü havzasından çıkarılan arkeolojik kalıntılardan, bölgenin bronz çağından bu yana yerleşim yeri olarak kullanıldığını kanıtlamaktadır.

Yine burada, eski Ermeni kralları ve soyluları tarafından yaptırılan pek çok kilise bulunmaktadır. Özellikle 9. Yüzyıldan kalma romantik iki kilise kalıntıları ilgi çekmektedir.

Göl, Geghama dağındaki volkanik aktiviteler sonucu oluşmuştur. Lavlar, nehir yatağını bloke etmiş, nehir suyundan erimiş buz, boşlukta birikmeye başlamış ve su daha sonra Hrazdan nehri yönünde hazne duvarları tarafından kesilmiştir.

Günümüzde ise, Ermeniler “deniz” demektedirler. Ermenistan, denizi olmayan ülke olduğu için, Van gölünün üçte bir büyüklüğündeki bu göle, deniz diyorlar. Hatta bu gölün kıyısındaki köye bile “denizköyü” ismini vermişler.

Sevan gölü: 78 km uzunlukta ve 56 km genişliktedir. Sadece Ermenistan’ın değil, aynı zamanda Kafkasların en büyük gölüdür. Göl, 1900 metre yüksekliktedir ve dünyanın en yüksek rakımdaki gölü olarak bilinir. Göl, 30 civarında çay ve Hrazdan nehriyle beslenir.

1938 yılında Hidro enerji için göl suyu kullanılmaya başlayınca gölde hasar oluşmuş, oksijen dengesi değişmiş, su seviyesindeki düşme sonucu pek çok balık ölmüştür.

ermenistan.noratus.1
Ermenistan Noratus
ermenistan.noratus.2
Ermenistan Noratus

 

NORATUS

Sevan gölüne yakın bir mezarlık alanıdır. Bu büyük mezarlık, 9-15 arası yüzyıllardan kalma antik khachcars yani çapraz taşlarla ünlüdür. Bir efsaneye göre, buradaki bir köye saldırı hazırlığında olan Moğol Tatarlar, bu çapraz taşları görünce, yani sayısız kitle görünce, köye saldırmaktan vazgeçmişlerdir.

Bir söylentiye göre mezarlık topraklarındaki küçük bir şapel, koca bir köyü kurtarmaya yardımcı olur. Bütün köylüler bu şapele  toplanırlar, Moğol Tatar ordusu komutanı şapele girdiğinde, o insanlar güvercine dönüşür ve uzaklara uçarlar.

ermenistan.Karahundj-Observatory-
Ermenistan Khachcars

Khachcars

Bunlar bir tür taş anıtlardır. Ermeni dini inanç bahçesinin merkezinde, Ermenistan ve yurt dışından getirilmiş ve “khachkar” ismi verilen anıtlar vardır. Taştan yapılmış bu anıtlar, Ermeni haçı khachkar kabartması haç ve çevresindeki çeşitli motiflerden oluşur. Khachkar, Ortaçağ Hıristiyan Ermeni sanatının karakteristik örneği ve Ermeni dini inancının sembolüdür.

 

Ürdün Petra

Ürdün Petra

 

Petra kelimesi: Yunancada “taş” veya “kaya” anlamına gelir. 6 Aralık 1985 tarihinde, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek, koruma altına alınmıştır.

7 Temmuz 2007 tarihinde ise, “Dünyanın 7 Harikasından biri” olarak seçilmiştir.

Özellikle “İndiana Johannes” film serilerinin burada çekilmiş olması, insanların, burayı tanımasında büyük katkı sağlamıştır.

Evet: 14’ncü yüzyılda terk edildikten sonra, 400 yıl boyunca toprak altında kalan ve bulunan bu kayıp şehir: egzotik ortamını hala sürdürmeye devam etmektedir.

Ürdün Petra

ÜRDÜN ULAŞIM

İstanbul-Ürdün/Amman kenti havaalanı arasındaki uçuş uzaklığı: yaklaşık 2 saat 10 dakika kadar sürmektedir. Amman şehrinde: “Kraliyet Alia Havaalanına” inilmektedir.

YERİ

Ürdün’deki (Jordan) Lut gölünün, 50 km. güneyinde, günümüzdeki “Umman” topraklarının, güneybatısındadır. Yani: Lut gölü ile Akabe körfezi arasında kalmaktadır. Ürdün şehrinin, 262 km. güneyindedir. Amman’ın ise, 133 km. kuzeyindedir.

ULAŞIM

Petra şehrine ulaşım için: öncelikle uçakla “Amman” şehrine inmeniz ve daha sonra: karayolu ile: Maan şehrine ulaşmanız ve oradan Petra şehrine geçmeniz gerekir.

Amman şehrinden, Petra şehrine ulaşmak için: çöl karayolunu tercih ederseniz 5 saatlik bir araba yolculuğu, diğer yolu tercih ederseniz 3 saatlik bir araba yolculuğu yapmanız gerekir.

Kahverengi tabelalar, turistler için yolu belirlemektedir. Taksi ile gitmek isterseniz: Amman şehrinden bir taksi kiralayabilirsiniz. Ücret yaklaşık 50 Ürdün Dinarı olacaktır. Ancak, sürücü ile daha uygun bir fiyata anlaşabilirsiniz.

Ürdün Petra

PETRA GİRİŞİ

Buraya giriş için tek bir yer vardır. Bu giriş yeri: genişliği yalnızca birkaç metreye kadar ulaşan: “siq” yani “yarık” denilen yerden girilir. Burası: kayaların içinde, karanlık ve dolambaçlı bir çatlaktır.

Bu geçidin tam olarak uzunluğu: 1 km. civarındadır ve renkli kumtaşı kayalıkların içinde, kıvrılarak geçen dar bir geçittir.

Hatta: bu geçidin kayalık duvarları üzerine, çok sayıda, küçük Nabatean mezarı yapılmıştır. Ayrıca: şehre ilk içme suyunu taşıyan kil borulardan oluşan kanallar da, buradan geçmektedir.

PETRA GENEL

Çölün bu gizemli yerinde, 1000 civarında anıt bulunmaktadır. Bir zamanlar: burada: çeşmeler, bahçeler ve sürekli su kaynakları bulunuyormuş. Siteyi gezmek için: 3 veya 4 günlük bir zaman ayırmanız gerekir.

Özellikle: buranın genellikle ve hep kalabalık olduğunu kabullenin, yani burada dünyanın dört bir yanından insanlar ve hatta yoğun kalabalıklar görmeniz kesindir.

Ürdün Petra

Antik şehri gezmek için: en iyi zaman: sabah erken veya öğleden sonra geç saatlerdir. Özellikle, girişteki “siq” bölümünü, yürüyerek geçmenizi öneririm. 1 km. uzunluğundaki bu bölüm mutlaka yürünmelidir.

Şehir içinde ise: at arabası veya eşek veya at kiralayabilirsiniz. Ancak, bu at arabaları derme-çatma yapılmış ve genellikle, fazla yolcu alınıyor, yani 4 kişilik yere, 6-7 kişi biniyor ve yolculuk ızdırap haline geliyor.

Özellikle, tırmanış için eşek tercih edilmektedir. Çünkü, bazı yerler oldukça dik tırmanma gerektirebilir.

Özellikle: Al-Deira yolu, yaklaşık 800 adımdır ve muhtemelen 1 saatlik bir yürüyüş yapmanız gerekir. Kurban yeri ise: yine 1000 adım civarında ve yaklaşık 40-45 dakikalık bir yürüyüş yapmanızı gerektirir. Siteye girmek için motorlu araçlara izin verilmiyor.

Ziyaret zamanı

Buranın kışın ziyaret edilmesi önerilmez. Çünkü: kışlar soğuk, yağmurlu ve rüzgarlıdır. Yaz aylarında da, özellikle akşamları serindir ve buna göre tedbir almanız uygundur.

Ayrıca: bulunduğunuz yerin bir İslam ülkesi olduğunu unutmamak ve buna göre giyinmekte yarar var. Yani: bayanların kolsuz giysiler, gerek erkek ve gerekse bayanların şort giymeleri önerilmez.

İkamet: Petra şehrini ziyaret etmek istediğinizde: şehrin yakınlarındaki: Wadi Mosa kasabasında bulunan otellerde kalabilirsiniz. Bu kasabada: ayrıca, yerel restoranlar ve Pizza-Hut gibi, dünya markası fast-food zinciri mağazaların şubeleri de bulunmaktadır. Oteller derseniz: her zevke ve bütçeye uygun, lüks oteller bulunmaktadır.

Petra antik şehri

Her gün: saat: 06.00-18.00 arasında ziyaret edilmektedir. Giriş ücretlidir. Ücretler: yetişkinler 16 dolar, öğrenci ve 12 yaş altı çocuklar:; 8.5 dolardır.

Giriş için: 3 günlük daha uygun fiyatlı bilet almanız da mümkündür. Örneğin: yetişkinler için, 1 günlük giriş 16 dolar iken, 3 günlük giriş ücreti: 23 dolardır.

Ürdün Petra
Ürdün Petra

 

Bölgeden hediyelik eşya satın almak isterseniz: seramik, gümüş ve boncuk işi gibi el sanatı, yerel ürünlerden satın alabilirsiniz. Bunların satıldığı dükkanlar bulunuyor.

Musa Vadisinde, bir vakıf tarafından işletilen gümüş atölyesi bulunuyor. Burada: yerel Bedeviler tarafından yapılan gümüş takılar bulup satın alabilirsiniz.

Ancak, alışveriş için yanınızda mutlaka nakit bulundurmalısınız. Yani, kredi kartı kabul etmiyorlar, bilginiz olsun.

Son olarak, bu bölgede: diğer bir elişi ürünü: sedef kakma kutular var. Bunlar da bir hayli ilginçtir.

Alışveriş yaparken, mutlaka pazarlık yapın. Bu konuda bilgisi olanlar hatırlayabilirler, özellikle İslam dünyasında pazarlık normal kabul edilir. Siz de, buradan alışveriş yaparken, size teklif edilen fiyatın, en az üçte birlik bölümünü düşürmelisiniz.

Petra konusunda

Turistler için yapılan bir etkinlikten de söz etmek istiyorum. Bunun adı: “Petra by night”. Bu ekstra tur için bilet aldığınızda: gurup, saat: 20.00 civarında, Petra şehrinin giriş kapısında toplanıyor ve saat: 22 civarında kapılar açılıyor ve toplananlar: mum ışığı eşliğinde, yaklaşık 1 km. lik yolu yürüyerek geçiyorlar ve hazine denilen yapının önünde bu hızlı yürüyüş tamamlanıyor.

Bu hazine denilen yapının önünde: yerlere serili kilimler üzerinde bir süre kekik çayı ikramı eşliğinde dinleniliyor ve ortamın gizemli havası yaşandıktan sonra, geri dönülüyor ve tur bitiyor. Bu tur, yaklaşık 30 dakika gidiş ve 30 dakika dönüş olmak üzere, muhtemelen 1 saat civarında sürüyor.

Denemenizi önerinim ama biraz yorulmayı göze almanız gerekiyor. Yani, şart değil, Petra şehrini gündüz görmeniz de yeterli gelecektir. Tercih sizin.

Ürdün Petra Tarihi

PETRA TARİHİ

Petra şehrinde yaşadığı bilinen ilk yerleşimciler: Edomitler’dir. Bunlar: Sami dilini konuşurlar ve İncil’de bunlar hakkında “Esau” nun torunları diye söz edilir.

Ancak, şehirdeki inanılmaz mimari, bunlar değil de, bunların ardılları olan “Nabateanlar” zamanında yapılmıştır. Nebatanlar: göçmen Araplardır. Ancak, MÖ.4’ncü yüzyılda, göçmenliği bırakıp, bölgenin çeşitli kısımlarına yerleşmeye başlamışlardır.

Çünkü: şehir: Araplar-Asurlular-Mısırlılar-Yunanlılar-Romalılar arasında kullanılan bir ticaret yolu üzerindedir. Bu yüzden, şehir, ayrıcalıklı bir konum kazanmış ve gelişmiştir.

Dolayısı ile, ticaret yolunu ele geçiren Nebatanlar: kısa zamanda zengin olurlar ve Petra şehrini hızla geliştirirler. Şehir, dönemin baharat ticaretinin merkezi haline gelir. Bu ticaretten kazanılan gelir: şehirde sürekli yeni yapılar yapılmasına sebep olur.

Özellikle

Şehirleri, sıcaktan kavrulan bir çölün kıyısında olduğu için, su ihtiyacını karşılamak için, son derece gelişmiş barajlar inşa ederler.

Ayrıca: su depolama ve sulama sistemleri geliştirirler. Ancak, Nebatanların bu zenginliği, komşularını rahatsız eder ve MÖ.4’ncü yüzyılın sonlarında, Selefki kralı Antigonus, şehre saldırmaya başlar.

Bu saldırıların ardı arkası kesilmez ve MÖ.64-63 yıllarında, Petra şehri Romalı general Pompey tarafından işgal edilir.

Ancak, bu işgale rağmen, Petra şehri, Roma döneminde de gelişimini sürdürür. Şehre, Roma döneminde, büyük bir tiyatro ve sıra sıra sütunlar dizili büyük bir cadde ve şehrin girişindeki “siq” çatlığı boyunca uzanan bir “Zafer kemeri” yapılır.

Hatta: yine aynı dönemde, şehrin nüfusunun: 20-30 binli rakamlara ulaştığı söylenir.

Şöyle ki: Petra şehrinin zenginliğinin en büyük kaynağı olan ticaret yolu, tarihi süreç içinde, yolunu değiştirince, şehrin önemi gitgide azalmaya başlar.

4’ncü yüzyılda: şehirde, Bizans egemenliği görülür. 363 yılında ise, büyük bir deprem, şehre büyük zarar verir. Yüzyıllardır şehirde yaşayan Nebatanlar, bu deprem üzerine, şehri terk ederler.

Ancak, yine de şehrin tamamen terk edilmesi konusunda, net bilgiler mevcut değildir. Çünkü: şehir, aniden terk edilmemiştir.

Bunun kanıtı: şehirde, herhangi bir değerli objenin bulunmamasına bağlanmaktadır, yani: şehir aniden değil de, planlı olarak terk edilmiştir.

551 yılında, şehirde, yine büyük bir deprem olur ve neredeyse tamamı yıkılır.

7’nci yüzyıla gelindiğinde ve şehir Müslüman Araplar tarafından ele geçirildiğinde, şehirde, neredeyse hiçbir şey bulunmamaktadır.

747 yılında, bir deprem daha olur ve şehrin yapısı tamamen değişir.

Bu deprem sonucu: şehir, 12’nci yüzyıla kadar ıssız kalır.

13’ncü yüzyılda, bölgeye gelen Haçlılar, şehirde küçük bir kale yaparak yerleşirler.

Ancak, onlar da kısa süre sonra şehri terk ederler ve Petra şehri: kum fırtınaları ve sellere teslim olarak, bulunmasına kadar geçen uzun yıllar boyunca toprağın altına gömülür.

PETRANIN BULUNMASI

1812 yılına gelindiğinde: İsviçreli gezgin kaşif Johann Ludwig, Arap yarımadasını tanımak maksadı ile, Müslüman bir tüccar kılığına girip bölgeyi dolaşırken, Petra şehrinin hemen dışındaki, küçük bir yerleşim yeri olan “Elji” ye yolu düşer.

Burada iken, şehirlilerin bazılarından, Musa vadisinin hemen yanındaki kayıp bir şehirden söz edildiğini duyar.

Bunun üzerine: bu kayıp şehirdeki bir ibadethanede kurban kesmek istediğini söyleyerek, kendisine bir rehber aramaya başlar. İki köylü: Petra şehrine girişi sağlayan “siq” geçidine kadar, kendisini götürürler.

Ludwig: büyük olasılıkla, bu esnada, Harun Peygamberin Tapınağının kalıntıları üzerinde kurban kesmiş ve bu esnada, çevresinde gördüğü bir kısım yerin haritasını çıkarmış ve buranın Petra olduğunu anılarına yazmıştır.

BARAJ VE SULAMA SİSTEMİ

Siq geçidinin girişinin sağ tarafında: bir baraj görülmektedir. Bu baraj: 2000 yıl önce, Nebateanlar tarafından yapılmış bir mühendislik harikasıdır.

Bugün olduğu gibi, binlerce yıldır, yoğun yağışlar olduğunda, Musa vadisinden, Siq geçidinin olduğu yere, sular akmaktadır.

Yağışlar iyice yoğunlaştığında ise, bu akan sular, Petra şehrini sular altında bırakmaktadır. Hatta, en son olarak, 1964 yılında, Petra şehri yine sular altında kalmıştır.

Bunun üzerine, yöre Hükümeti: Petra şehrini sellerden korumak için, bu suların aktığı yere baraj yapmaya karar veri. Bu barajın inşaatı sırasında ise, Nebateanlar’ın, muhtemelen MÖ.2’nci yüzyılda yaptıkları bir baraj kalıntısı ile karşılaşırlar.

Bu eski baraj: sel suyunun yönünü değiştiriyor ve suların, yine insanlar tarafından kullanılmasını sağlayacak: tünellerden geçerek, şehrin kuzeyindeki depolara yönelmesini sağlıyordu.

Ürdün Petra
Ürdün Petra
Ürdün Petra

PETRA ŞEHRİNDEKİ GEZİNTİ

Evet, 1 km. uzunluğundaki, uzun, soğuk ve karanlık ve bir tarafı dimdik yükselen kaya olan, dar siq geçidinden girdikten sonra: “Hazine” denilen yer ile karşılaşıyoruz.

Ürdün Petra  El-Khazneh-Hazine

EL-KHAZNEH-HAZİNE

Burası, şehirdeki Yunan ve Roma kültürünün izlerini taşıyan en önemli yapıdır. Özellikle, ön cephesi, güneş parladığında göz kamaştırmaktadır. Özellikle: sabah güneşinde, yapının ön cephesi: soluk gül rengini alır.

Tam olarak, ne zaman ve ne amaçla yapıldığı bilinmemektedir. Muhtemelen, MÖ.1’nci yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.

Buraya “Hazine” isminin verilmesinin sebebi: yapının en üst kısmında bir taş vazo bulunmakta olup, bir zamanlar bunun içinde bir firavun hazinesinin saklı bulunduğu efsanesinden kaynaklanmaktadır.

Bu hikayeye inanan Bedeviler: vazoyu vurup düşürerek, içindeki hazineyi ele geçirmek için, belli aralıklarla, vazoya ateş ediyorlarmış.
vazonun üzerinde, bugünde görülebilen birçok küçük delik, bu olayın bir kanıtıdır.

Hazine yapısının ön cephesi: sert kumtaşı kayalar oyulmak suretiyle oluşturulmuş ve günümüze kadar iyi korunmuştur. Bu ön cephede: etkileyici sütunlar, Nabatean tanrıları ile mitolojik karakterleri gösteren heykeller görülüyor.

Yapının yüksekliği: 40 metre ve genişliği: 27 metredir. Tam olarak, neden yapıldığı bilinmemektedir.

Ancak, bir kralın, arka bölümlerde bulunan mezarının anıtı olarak yapıldığı düşünülmektedir.

Bir diğer olasılık ise, buranın bir tapınak olduğudur. Ancak, hangi tanrı yada tanrılara adandığı konusunda bilgi bulunmamaktadır.

QASR AL-BİNT FİRAUN-DUSHARES TAPINAĞI- FİRAVUNUN KIZININ KALESİ

Burası, Petra şehrinde günümüze kadar ayakta kalabilmiş nadir yapılardan birisidir. MÖ.30 ile MS.40 yılları arasında yapıldığı düşünülmektedir. Nebateanlar’ın ana tanrısı “Dhushares” e adanmıştır. Şehirdeki kutsal yerlerin en önemlisidir. Sütunlu caddenin sonundadır.

Yapı: duvarcılık sanatı kullanılarak: sarı kumtaşından yapılmıştır ve yükseltilmiş bir platform üzerinde durmaktadır. Yapının duvarlarının yüksekliği: 23 metredir. Şehirdeki, en geniş ön cepheye sahip yapıdır.

Binanın iç kısmı: 3 odaya ayrılmıştır. Ortadaki oda: ibadethane olarak kullanılır.

Ürdün Petra Kanatlı Aslanlar Tapınağı

KANATLI ASLANLAR TAPINAĞI

Yapı: hemen, Dushares Tapınağının karşısındadır. Tapınak: İslamiyet öncesi, bolluk tanrıçası “Allat” adına adanmıştır. Lut gölü yazıtlarında: tapınak, Petra şehrindeki “Afrodit Tapınağı” olarak geçer.

Tapınak: MS.28 yılında yapılmış ve MS.363 yılındaki depremde yıkılana kadar kullanılmıştır.

Giriş yolunun her iki tarafında: işlenmiş 2 aslan figürü vardır. Tapınak yapısı: şehirdeki en önemli Nebatean yapısıdır ve Amerikalıların 20 yıllık bir arkeolojik araştırmaları ve kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkarılmıştır.

Yapı: tek bir binadan oluşmaz. Yapının içinde: oturma salonları, ibadethaneler, atölyeler bulunmaktadır.

Yani, büyük bir ibadet merkezidir. Hatta, bu atölyelerden birinde, yöreyi ziyaret edenler için hediyelik eşyalar yapıldığı bilinmektedir.

Ürdün Petra El Deir Manastırı
Ürdün Petra
Ürdün Petra

 

EL DEİR MANASTIRI

Şehirdeki en büyük ve en dikkati çeken yapılardan birisidir. Yüksek bir dağlık kesimde: kayalara oyularak yapılmıştır. Yani, konumu harikadır.

Yapı: MS.76 ile 106 yılları arasında yapılmış olup, Bizans döneminde, MS.330 ile MS.1453 yılları arasında tapınak olarak kullanılmıştır.

Yapının genişliği: 50 metre ve yüksekliği: 45 metredir. Girişinin yüksekliği: 8 metredir.

Ürdün Petra Kraliyet Mezarları

KRALİYET MEZARLARI

Buraya, tiyatronun bulunduğu yerden bir merdiven ile inilir. Bu mezarlar: şehirde bulunan 500 civarındaki mezarın en etkileyici olanlarıdır. Dolayısı ile, Nabatean krallarına ait oldukları düşünülmektedir.

Ürdün Petra Semaverler Mezarı

SEMAVERLER MEZARI

Burası, muhtemelen MS.70 yıllarında yapılmıştır. Derin bir avlu ve her iki tarafında bulunan revaklardan oluşmaktadır. Mezar soyguncularının ulaşamaması için, cephede, mezarlar yüksek ve küçük mezar odaları şeklinde yapılmıştır.

Ürdün Petra Kurban Yeri

KURBAN YERİ

Tiyatro bölgesindedir. Buraya ulaşmak için, yarım saat süren bir tırmanış yapmanız gerekiyor. Muhteşem dağ manzarası görebileceğiniz tırmanma yolu, düz zirveye kadar uzanıyor. Dağın yüzeyi oyularak yapılmış, 2 adet, 7 metre yüksekliğinde kaya dikilitaş var.

Bunlar arasında: 30 metre var.

Bunlar: Nabateanlar’ın en önemli tanrıları olan “Dushara” ve eşi “Al-Uzza” adına yapılmışlardır.

Özellikle, kurban kesme yerleri, çok iyi korunarak günümüze ulaşmıştır.

Ürdün Petra Harun Mezarı

HARUN MEZARI

Petra şehrini çevreleyen dağların en yüksek ve hakimi: Harun’un dağı (Cebel Harun) olarak bilinir.

Bu dağın yüksekliği: 1350 metredir. Dağın doruğu kutsal olarak bilinir ve kabul edilir.

Çünkü: burada, Musa peygamberin kardeşi Aaron’un gömülü bulunduğuna inanılır.

Bu yüzden, bu zirveye: 14’ncü yüzyılda: bir cami yapılmıştır ve caminin beyaz kubbesi, çevredeki birçok yerden görülür.

Yapı: Memluk sultanı tarafından yaptırılmıştır.

Gürcistan Batum

Gürcistan Batum

Gürcüler buraya: “Batumi” diyorlar. Kahve, Manolya, Akordeon. Batum’un yamaçlarını, parklarını, kırlarını bir cennet bahçesine çeviren manolya çiçekleri: kentin sembolü. TBMM’nin ilk oluşumuna Batum temsilci göndermiş, ancak daha sonra gelişen olaylar nedeniyle, Ruslara bırakılmış bir kent.

Özellikle: sınır çizilirken, yine bir kısım art niyetli insanlar yüzünden, sınır çizgisi üzerinde kalan olumlu iklim koşullarına sahip bir kısım yaylalar, Gürcülerin tarafında bırakılmış. Halbuki: Artvin ve yöresinde, 6 ay boyunca yerden kalkmayan kar ve hayvanları beslemek için taze ot bulunamaması, bugün için bölgenin en büyük ve başlıca sorunu.

ULAŞIM

Karayolu ile Batum’a gitmek mümkün. Bunun yanında: 2007 yılında, Batum Havalimanı açılmış olup: Hopa ve yöredeki diğer Türk vatandaşları da: Batum havaalanından vizesiz olarak, Türkiye içi uçuşlara katılırlar. Yani: Türk vatandaşları, pasaport ve vize olmaksızın, Batum Havaalanına inerek, Hopa ilçesine gelebilmektedirler.

Hopa ilçesinde: transit hava alanı işlemlerinin yapıldığı bir merkez var. Burada: işlemler yapılıyor ve özel otobüsler ile, Batum Havaalanına transfer yapılıyor. Havaş otobüsleri, yolcularını aldıktan sonra otobüse bir polis biniyor ve doğrudan Batum havaalanına veya Hopa’ya gidiliyor. Yani ülkemiz sınırları içinde olmayan Batum havaalanı, ulaşım için kullanılıyor.

Bunun dışında: Trabzon-Batum arasında da, her gün düzenli otobüs seferleri düzenleniyor. Trabzon-Sarp sınır kapısı arası yolculuk, yaklaşık 3 saat.

GÜMRÜK İŞLEMLERİ

Gümrük işlemleri hakkında bilgi vermeden önce, şunu bilmenizde yarar var. Eğer Batum’a geçmeyi düşünüyorsanız, gümrük kapısında: uzun bir kuyrukta uzunca bir saat (en az 2 saat)  beklemeyi göze almanız gerekiyor. Tam bir izdiham, Türk tarafında: Türkiye’den dönen Gürcüler ayrı bir kapıdan ve Türkler ayrı bir kapıdan geçerken: genelde olduğu gibi sıralar karışıyor, sıraların arasına girmeye çalışan bir sürü insanla karşılaşıyorsunuz.

Dönüşte, yine Gürcü tarafından Türk tarafına geçerken, yine Türkiye’ye çalışmaya gelen Gürcülerin oluşturduğu büyük kalabalıklar ve izdihamla karşılaşıyorsunuz. Burada, tek çıkış var ve Gürcü-Türk karışık, tabii Gürcülerin sıraya tahammülü olmayan tutumları bir çok sıkıntıyı da beraberinde getiriyor. Yani: Batum’a geçmeyi düşünenler, sınır kapısında gerek giriş ve gerekse çıkışta sıkıntı çekmeyi, beklemeyi göze almalıdırlar.

1 Haziran 2011 tarihinden itibaren: sadece kimlik kartınızı yani nüfus cüzdanınızı göstererek, Batum yani Gürcistan’a geçebiliyorsunuz. Yani: vize karşılıklı olarak kaldırıldı. Yanınıza, nüfus cüzdanınızı alın yeter.

Ancak nüfus cüzdanınızın son 10 yıl içinde alınmış olması, yırtık ve hasarlı olmaması, özellikle ve özellikle soğuk damgasının belirgin olması gibi şartlar vardır. Aslında tabii yeni tip nüfus cüzdanı olanlar için böyle sıkıntılar bulunmuyor. Çok daha önemli bir husus ta, yanınızda çocuk bulunması durumunda, çocukların nüfus cüzdanında kesinlikle fotoğraf olmasını istiyorlar. (Bu arada önemli bir not: eğer yeni nüfus cüzdanı çıkartmak için müracaat ettiniz, yeni nüfus cüzdanınız gelmedi, bu durumda eski nüfus cüzdanı ile Batum’a geçemiyorsunuz. Batum’a gitmeyi düşünenler bu önemli ama sadece sınır kapısında yazılı hususa dikkat etsinler)

Geçişler için sadece yurt dışı çıkış harcı  ödeniyor.

Bunu, hemen sınır kapısının yanındaki vezneden almak mümkündür. Ayrıca: küçük bir kağıt form dolduruluyor. Bu formda: sadece ad-soyadı ve vatandaşlık numarası yazılıdır. Gerek Türk tarafından çıkarken ve gerekse Batum tarafına girerken, bu küçük form ilgililer tarafından damgalanıyor. Aman bu kağıdı kaybetmeyin, dönüşte yine Batum ve Türk güvenlik görevlileri, pasaport gibi bu formu damgalıyorlar, eğer bu kağıdı kaybederseniz, çıkış yapamazsınız ve Batum’daki Türk Konsolosluğundan bunun yenisini çıkarttırmak için bir hayli uğraşmanız gerekecektir. Yurt dışı çıkış harç pullarını, forma yapıştırmayın, olur da Batum’a geçemezseniz, pullar heba olmasın, polis kontrolüne gelince, form, nüfus cüzdanı ve pulu birlikte ilgili polis memuruna veriniz.

Bazen yanınızda bulunan çantalar aranıyor ama çoğu kez de aranmıyor. Özellikle: birçok uyarı “Gürcü tarafına ilaç geçirmeyin” gibisinden yapılıyor. Ancak: gümrük kapısındaki uyarı yazısı daha mantıklı ve yanınızda, her türlü ilacın makul bir seviyesi üzerinde olanların geçirilmesinin yasak olduğu belirtiliyor.

Yani: sürekli ilaç kullananlar, ilaçlarını yanlarında geçirme durumunda kalırsa, 1 veya 2 günlük doz alın, ayrıca ilacın kutusunu da yanınızda bulundurun. Daha da ötesi: Batum tarafına girişte: ciddi bir arama yapılmıyor. Geri dönüşte Türk tarafına girişte ise, pasaport kontrolünden sonra gümrüklü sahada, w-ray cihazından bavul ve çantalar geçiriliyor, ama buradaki en büyük husus, sanırım içki arıyorlar, yani fazla içki kesinlikle almayın, en fazla 3 şişe alabilirsiniz.

Bu arada: gidişte ve dönüşte Dutty Free bölümlerinden alışveriş yapabilirsiniz.

Eskisi gibi en az 3 gün kalma zorunluluğu yok. Sadece: sigara ve içki dahil, sadece 3 kalem mal alabiliyorsunuz. Yani, sadece 2 şişe içki, 1 karton sigara veya tersi gibi. Batum’a girişte bir Türk Duty Free mağazası vardır. Çıkışta ise, yani Türkiye’ye girişte ise: iki Gürcü ve bir Türk Duty Free mağazası vardır. Dikkat: Gürcü mağazaları, Türk mağazasından 4 Euro kadar ucuz, ancak onlar Euro kurunu yüksek tutuyorlar ve böylece aslında fiyatlar eşitlenmiş oluyor.

Gürcü mağazası, Euro kurunu Türk mağazalarında uygulanan kurdan daha düşük tutuyor ve böylece fiyatlar eşitleniyor, o yüzden ucuz diye Gürcü mağazasını tercih etmeyin.

Evet: Sarp Sınır Kapısından, Gürcistan ülkesine giriş yaptıktan sonraki yolculuğunuz hakkında da bilgi vermek istiyorum. Eğer kendi aracınız ile, Karadeniz turuna çıkıp ta, buraya gelmiş iseniz, özel aracınızı, sınırın hemen bizim tarafımızda, son tünelden çıkışta, soldaki otoparka bırakabilirsiniz. Ama kendi aracınız ile, Batum’a gitmek isterseniz, araç kendi üzerinize kayıtlı olması şartı ile, 50 TL. daha ödeyerek, aracınızın geçmesini sağlıyorsunuz.

Kendi aracınız ile Gürcistan’a giderseniz, deponuzu fazla doldurmayın, çünkü bu ülkede benzin çok ucuz. (Litre fiyatları, mazot için 1.5 TL. ve benzin için 1 TL.) Ancak, burada bir sıkıntı var, araç içinde sadece 1 sürücü bulunuyor, araçtaki diğer yolcular, araçtan inip kapıdaki uzun kuyrukta beklemek zorunda kalıyorlar.

BATUM’A GİRDİNİZ

Sınır kapısında, Türk ve Gürcü makamlarının kontrolünden geçtikten sonra, Batum tarafına geldiğinizde: bir meydan var. Bu meydanda: birçok minübüs bekliyor. Bunlara binerek, Batum şehrine veya şehirde ulaşmak istediğiniz veya gezmek istediğiniz yerlere gidebiliyorsunuz.

Sınır kapısından itibaren: ilk anda, pek lüks binalar ve yapılar yok. Sadece: sol yanda, Karadeniz kıyısında denize giren insanları görebiliyorsunuz. Bir de, bir zamanlar Sovyet askeri üssü olan ancak günümüzde tamamen bir yeşil alan olarak kullanılan ve ineklerin otladığı bir boşluk göreceksiniz.

Buradaki plajlara “Gonio plajları” deniliyor. Burası Doğu Karadeniz bölgesinin en büyük kumsalıdır. Çoruh nehrinin, Karadeniz’e döküldüğü noktada kurulu Gonio küçük bir sahil kasabasıdır.

Kasaba sahilinde: Apsaros Kalesi var. Kale ile ilgili ayrıntılı bilgiyi aşağıda vereceğim. Kaleden sonra, yolun devamında: Uluslar arası Batum Hava alanın yanından geçerek, şehir merkezine çıkacaksınız.

Gürcistan Batum
batum.genel.3
Gürcistan Batum

İNEKLER

Gürcüler için inek çok değerlidir. Hani birçok yerde insanlar kedi-köpek besler, burada Gürcüler inek besliyorlar. Bunu niye söylüyorum? Özel arabası ile burada gidenler, aman yollardaki bu ineklere dikkat edin ve önem verin, herhangi bir ineğe çarpma durumunda, inanın büyük paralar ödemek zorunda kalırsınız.

TARİHİ

Şehrin ilk kuruluşu, bir Yunan kolonisi olarak ve Batis veya Bathus ismi ile olduğu sanılıyor. Ortaçağ’a kadar, Gürcü krallarının ve prenslerinin yönetiminde kalmış. 13.yüzyılda ise, Moğol egemenliğine girmiş.

1564 yılında, Kanuni Sultan Süleyman, bölgeyi Osmanlı topraklarına bağlar. 314 yıl süren Osmanlı egemenliğinden sonra: 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonunda, bölge, Rus işgaline uğrar. Daha sonra ise: Ayastefanos ve Berlin Anlaşmaları ile, Rusya’ya bırakılır. Mondros Mütarekesi ile: önce İngilizlere ve daha sonra Gürcistan’a bırakılır.

Evet: Demokratik Gürcistan sınırları içinde kalan Artvin ve Ardahan geri alınırken, Misak-ı Milli sınırları içinde kabul edilmeyen Batum: Moskova anlaşması sonucu, Gürcistan’a terk edilir.

Gürcistan’ın 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesinden sonra, Acara Özerk Cumhuriyeti yönetiminin başına Aslan Abaşidze isimli siyasetçi gelir ve Batum’da ikamet ederek, bölgeyi bir diktatör gibi yönetir. Mayıs 2004 tarihinde ise, Abaşidze iktidarı, merkezi yönetimin desteğindeki halk hareketi ile son bulur.

Gürcistan Batum
batum.1
Gürcistan Batum

GENEL

Gürcistan’ın: Karadeniz kıyısında, Acara Özerk Cumhuriyetinin yönetim merkezi olan liman kenti. Turizm özellikleri ağır basan bir yer. Yazın: şehrin nüfusu, 400 bin kişiyi buluyor.

Mikro klima özelliği ile, Akdeniz iklimini kuzeyde yaşatan en güzel Karadeniz şehridir. Uygun iklim şartları nedeniyle: bölgede, bol miktarda meyve ve çay yetiştiriliyor. Petrol rafinericiliği ve gemi yapımcılığı da ekonomik anlamda öne çıkıyor.

150.000 nüfuslu kentte, Müslüman ve Hıristiyanlar neredeyse yarı yarıya. Sovyetler Birliği döneminde, Rusya’nın Antalya’sı olan kent: turizme yelken açmış. Şu anda, 21 tane, beş yıldızlı otel projesi yürütülüyor. Tabii tüm bunlar: turizmin, kumarhane ve seks boyutlarına da hizmet edecek şekilde devam ediyor. Çünkü: Gürcistan Devlet Başkanı, Batum’u Kafkasya’nın Las Vegası yani kumarhaneler şehri yapma düşüncesinde. Tüm bunların yanında: Batum, günümüzde dahi, fuhuş cenneti tabirini çoktan alan bir yer olarak da öne çıkıyor.

Plajlar ve deniz çok gözde.

Yöre insanları: yaz döneminde, caddelerde, kıyıda ve birçok yerde: deniz kıyafetleri, mayoları ile dolaşmaktan, bulunmaktan çekinmiyorlar. Hatta, Gürcüler yanında, Ermeniler bile; Ermenistan’dan buraya, plaja geliyorlar. Plajda sürekli seyyar satıcıların dolaşması dikkatinizi çekecektir. Coca cola, haşlanmış mısır, çerez satanlar sürekli dolanıyorlar. İnsanlar: kıyıya yakın yerlerde denize giriyorlar. Çünkü: kum yok, taşlık. Sahile inene kadar: taşlık bölgede yürümek zorunda kalıyorsunuz.

Türklerin ; Batum’da imajı pek iyi değil. Türkleri: daha çok, uyuşturucu, yalan, hırsızlık gibi olgularla yan yana düşünüyorlar. Bunun dışında Gürcülerle anlaşmak pek zor değil. Sonuçta, bavul ticaretinin büyük etkisi var. Türkçeyi tam olarak bilmeseler de, büyük çoğunluğu konuşulanları anlıyorlar. Yani: yine de, her şeye rağmen, Türklere sempatik yaklaşıyorlar. İngilizce pek kullanılmıyor, çünkü Gürcüler İngilizce bilmiyorlar.

Gürcistan Batum Ne Yenir-Ne İçilir

NE YENİR-NE İÇİLİR 

Batum şehrinde: lokantacılık sektörü Türklerin elinde. Lokanta eksiğini bizimkiler, lokanta açarak kapatmışlar. Pastane ise, hiç yok. Çünkü: yerel insanların pastaneye gitme imkanları yok. Ekonomik gelirleri çok düşük. Bu şehirde: Mc Donalts ve diğer fast-food marka restoranları da yok. Ama, şehirde bolca kahvehane var. Çünkü: aşağıda ayrıntılı belirteceğim gibi, Batum’lular kahveye aşırı düşkünler.

Şehrin en meşhur restoranı: Lazuri. Avlusu ile bahçesiyle, her bir katında, güzel sofraların kurulduğu eski bir Batum evi. Bahçede; bir votka damıtma aleti var.

Bunun yanında: yemeklerde dikkati çeken hususlar şunlar. Bizim ülkemizde de yaygın olan lavaş ekmeği yiyorlar. Ayrıca: haçapuri denilen bir kahvaltılıkları var. Peynirli pide gibi. Domuz eti bulunmaması nedeniyle, Türkiye’den giden turistlerin baş tercihi.

Burada Müslüman halkında bulunduğunu söylemiştim. Ama, buranın Müslümanları: domuz eti ve şaraba karşı dinsel yasakları kabullenmemişler ve domuz eti yiyorlar, bolca şarap içiyorlar.

Bunların yanında: limonad denen bir içecekleri bayağı bol tüketiliyor. Bu limonata değil, armut-üzüm-elma meyvelerinin aromalarından yapılan bir gazlı içecek. Tadı fena değil. Kolanın yaygınlaşmasına muhalefet için üretmişler. Geleneksel ve ucuz. Batum şehrinin ara sokaklarında tankerlerle bir tür alkollü bira olan “Kbac” satıldığını görebilirsiniz.

Gürcistan Batum Alışveriş
batum alışveriş.1
Gürcistan Batum Alışveriş

ALIŞVERİŞ-PARA-NE SATIN ALINIR

Aman dikkat, çarşı ve dükkanlarda, Türk Lirası kabul edilmiyor. Ülkenin para birimi “lari” ve “tetri”. 1 ABD doları: 1.90 lari ediyor. 100 tetri ise, 1 lari.

Bir devlet memuru maaşının, ortalama 100 lari olduğu kent, çok ucuz. Bu arada, kredi kartı kullanıcıları için, küçük bir not. Yanınızda, visa kart götürün, master kartı kabul etmiyorlar.

Kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik olarak: çok ucuz olan içkilerden, özellikle Gürcü şaraplarından satın alabilirsiniz. Özellikle: Bagrationi marka. Ayrıca: peynir çeşitleri, küme, füme balık, iç ceviz satın alabilirsiniz. Ama biraz önce de söylediğim gibi, dünyaca ünlü olan, Gürcü şarapları var. Hediyelik eşya için: bulvardaki seyyar satıcılar veya Milli Park içindeki akvaryum girişindeki marketten, değişik objeler satın alabilirsiniz.

Bunların dışında herhangi bir alacak şey bulamasınız, çünkü her şey Türkiye’den ithal. Bu arada: Gürcüler, pazarlığa açıklar, alışveriş yaparken, pazarlık yapmayı unutmayın.

Batum’da: süper, hiper, mega cinsinden büyük marketler yok. Onun yerine: içki, sigara, Türk malı besin ürünleri, ev yapımı pasta, sebze ve meyvenin satıldığı küçük bakkallar var. Bakkalları işletenler, hep kadınlar.

GÜVENLİK VE POLİSLER

Yeni Gürcü yönetimi, 2008 yılından itibaren polis için halk üzerindeki rüşvet ve şiddet kaygılarını gidermek için, bütün mevcut polis karakollarını yıktırmış ve şeffaflığın sağlanması için dışı camla kaplı yeni polis karakolları yaptırmıştır. Şehirde ve otoyolda bolca polis görebilirsiniz.

Polis arabaları Skoda modelidir ve sık devriye gezerler. Polis kişilere kibar davranır. Umarım aksi bir durumla karşılaşmazsınız. Bu arada, yine polisle ilgili bir hususa değinmek istiyorum, buraya kendi özel aracı ile gidenler, şehir merkezinde ana caddeler üzerine araç bırakmayın, kesinlikle polis hemen aracınızı çektirir.

GÜRCÜ İNSANI

Burada sigorta kavramı olmadığından ve insanlar ucuz ücretlerle çalıştığından, özellikle Türk iş adamları, burada başta tekstil olmak üzere birçok üretim yeri açmışlardır. Gürcü erkekleri, bu üretim yerlerinde çalışırlar, kadınlar bu yüzden pazarlarda sebze-meyve satarlar. Gürcü insanı sakindir, kavgacı değildir, büyük çoğunluğu Türkleri sever.

Gürcistan Batum Konaklama

KONAKLAMA

Gürcistan yönetimi, 2008 yılından sonra ülkeyi turizme açarken, şehirde birçok yabancı menşeli otel de açılmıştır. Hilton, Sheraton, Radisson gibi oteller, gecelik yüksek fiyatlarla (400-500 TL. gibi) misafir ağırlarken, bunların rakipleri olan Türkler tarafından açılan ve genellikle butik otel tarzındaki yapılar ise, genellikle 300 TL. civarında ücret karşılığı misafirleri ağırlamaktadır. Oteller temiz ve rahattır. Ama şehir dışındaki otelleri tercih ederken, gece şehir merkezindeki eğlenceli ortama uzak kalacağınızı unutmayınız.

Gürcistan Batum Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLERİ

Batum bir liman kenti olarak öne çıkıyor. Ama aynı zamanda, önemli bir tatil merkezi. Burada: botanik bahçeleri ve tropikal bitkiler açısından çok zengin parklar bulunuyor. Ayrıca: çok güzel binalar var.

Evet, Batum bir günde gezilebilecek bir yer değil. Sovyet Rusya döneminden kalma: 2-3 katlı, asırlık evleriyle, eski Batum, nostaljik bir Küba esintisine sahip. Beyaz badanalı ve mavi damlı evler: Küba sokaklarında dolaşıyorsunuz izlenimi veriyor. Aslan, ejderha ve gerçeküstü mitolojik yaratıklar figürleriyle bezenen yapılar, Kafkasların sıra dışı mimarisini temsil ediyor.

Modern yapıların sıralandığı, sahil kesimindeki evlerde hakim renk: beyaz. Batum’u tanımanın en iyi yolu: geniş bulvarları ve caddeler boyunca uzun yürüyüşler yapmak. Parklarda, sabaha kadar süren, havuzlardaki su fıskiyelerinin dansını izleyebilirsiniz. Gündüz arzu ederseniz, Olimpik Buz pistinde, buz pateni yapmayı deneyebilirsiniz.

Yazının başında belirttiğim gibi, Batum’un simgesi manolya çiçekleri. Parfümden, ilaç ve temizlik sanayine kadar pek çok alanda kullanılan manolya çiçeğinin yanı sıra: kahve kültürüyle de ünlü Batum. Hemen her köşe başında bir kahvehane, kahve ve aksesuar satan dükkan ya da atölye var. Batum halkı için: kış ayları dışında yılın üç mevsimi, kapı önlerinde, sokaklarda ve kahvehanelerde, Karadeniz rüzgarı eşliğinde uzun kahve sohbetleri yapmak, yaşamın önemli bir parçası olmuş. Aromatik olanlardan, hot black’e kadar tat, koku ve sertlik derecelerine göre onlarca çeşide ayrılan Batum kahvelerinin sihirli bir zindelik verdiğine inanılıyor.

Görülebilecek yerler, şunlar

saint andrew heykeli.1
Gürcistan Batum Saint Andrew Heykeli

SAİNT ANDREW HEYKELİ

Heykel, Sarp’tan Batum şehrine giderken, Sarp sınır kapısı yakınındaki Sarp Şelalesinin yanındadır. Heykel: Gürcistan’a ilk gelen Hıristiyan olan Georgiana ithaf edilmiştir. Heykelin yeni evli çiftlere şans getirdiğine inanılmaktadır ve yeni evli çiftler tarafından ziyaret edilir. Heykelin hemen yanında şelale bulunuyor.

ganio apsaros kalesi.1
Gürcistan Batum Gonio Apsaros Kalesi
gonio asparos kalesi.1
Gürcistan Batum Gonio Apsaros Kalesi
gonio asparos kalesi.2
Gürcistan Batum Gonio Apsaros Kalesi

GONİO APSAROS KALESİ

Gürcistan ülkesinin bu en eski kalesi, Batum şehrinin 12 km güneyinde, Çoruh nehrinin Karadeniz’e döküldüğü yerde bulunan Gonio kasabasındadır. Kalenin isminin “Apsaros” isimli “Argonotlar” hakkındaki efsaneden geldiği söylenmektedir. Efsaneye göre: Kral Aeet’in oğlu Jason tarafından öldürülen Apsyrtus burada gömülmüştür.

Kale 1’nci yüzyılda Romalılar tarafından yapılmıştır. Ancak tarih boyunca birçok kez el değiştirmiştir. 1478 yılında Osmanlılar tarafından ele geçirilen kale, 1878 yılında yapılan Ayestefanos anlaşması ile Osmanlılardan çıkıp, Rusların eline geçmiştir. 1991 yılında Gürcistan bağımsızlığını ilan edince, kale, Gürcistan Acara bölgesinde kalmıştır.

Kalenin toplum sur uzunluğu 900 metredir. Surların yüksekliği ise 5 metredir. Başlangıçta 7 metre yükseklikte 22 kule varken, günümüzde bunlardan sadece 18 tanesi kalmıştır.

Bir söylentiye göre:

Hz İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Mathias’ın mezarı buradadır. Mezarın çevresi, çevrilerek korumaya alınmıştır. Mathias, Gürcistan’da Hıristiyanlığı yayan ilk kişidir. Ayrıca, Gürcistan, dünya üzerinde Hıristiyanlığı kabul eden ilk devlet olarak bilinmektedir.

Buranın bir  diğer özelliği: MS 328 yılında, ilk sulama kanalları ve alt yapı çalışmalarının burada inşa edilmiş olmasıdır. Üstelik bu sulama kanalları çömlekten yapılmış ve yüzyıllardır sağlamlığını korumuştur. Kale içinde gezerseniz, çömlekten yapılmış sulama borularını görebilirsiniz.

Yine bir gelenek: yeni evli çiftler buraya gelerek su kuyusundan su içerler. Suyu, kuyudan damat çıkarır, ancak suyu damata gelin içirir.

Kale içinde yapılan kazılarda, birçok döneme ait paralar bulunmuştur. Bu buluntular, buranın uyun yıllar bir ticaret merkezi olarak kullanıldığını kanıtlamaktadır. Bu paralar, günümüzde müzede sergilenmektedir. Ayrıca yine kalenin girişindeki bir tanıtım levhasında: kaledeki arkeolojik kazılarda bulunmuş, Helenistik döneme ait bir altın at heykelinin, Batum Müzesinde sergilendiği yazılıdır.

Kalenin içinde: kivi, mandalina ve palmiye ağaçlarıyla süslü bir yürüyüş parkuru da var. Bunun dışında: üzüm bağından, mısır tarlasına ve lahana bahçesine kadar birkaç çeşit sebze ve meyveler, kalenin içinde sizi karşılıyor. Bunun dışında: arkeolojik çalışmalar da sürdürülüyor.

Gürcistan Batum Orta Camii
orta camii.0
Gürcistan Batum Orta Camii

ORTA CAMİSİ

Caminin yanında veya kapısında herhangi bir aydınlatıcı levha bulunmuyor. Cami, Türk egemenliğinin hüküm sürdüğü yıllarda yapılan 3 camiden günümüze ulaşan tek camidir. Diğer camilerin ortasında olduğundan Orta Cami diye isimlendirilmiştir.

Batum Valide Sultan Camii de denilmektedir. Caminin Acara Beyi Haşimoğlu Aslan Bey tarafından, 2 Laz ustaya 1866 yılında yaptırıldığı bilinmektedir. Daha fazla ayrıntılı bilgi yok. Çünkü Komünizm döneminde, burada bulunan ibadethaneler kapatılmış ve arşivleri yok edilmiştir.

Özellikle ahşap iç mekan büyüleyicidir. Ahşap işçiliği yanında, ahşabın boyanması da ilgi çeker. Gürcistan’da Acaristan Özerk Cumhuriyetinin eski lideri Aslan Abaşidze’nin Moskova’ya kaçmasının ardından 12 yıl aradan sonra hoperlörle ezan okunmuştur. Ancak, Batum Camiinde, Rusya döneminden bu yana, sadece iç ezan okunmaktadır. Batum şehrindeki Hıristiyanların şikayeti üzerine böyle bir karar alınmıştır. Cami: Acara Devlet Müzesi tarafından koruma altına alınmıştır.

Caminin çevresi tam bir Türk bölgesidir. Türk lokantaları, marketler, kasaplar, bakkallar ve oteller bulunuyor. Burada, birçok kişiyle Türkçe konuşabilirsiniz.

Gürcistan Batum Acara Devlet Müzesi

ACARA DEVLET MÜZESİ

Burada: Acara hakkında, Etnografik ve tarihi bilgiler almak mümkün. Dört katlı, geniş ve son derece iyi düzenlenmiş müzede: 150 bin obje sergileniyor ve arşivlenmiş durumda. Doğa Müzesi de, aynı çatı altında. Burada: Karadeniz’de 147 tür balık çeşidi bulunduğunu ve 200 metre derinliğin altında yaşam bulunmadığını öğreneceksiniz. Ayrıca: Çoruh nehrinin denize döküldüğü yerde yapılan ıslah çalışmaları anlatılmış.

Evet, müze geçen yıllarda, 100 yaşını kutlamış ve bunun şerefine, bahçeye: Gürcü balıkçılar tarafından avlandığı söylenen bir balina iskeleti konulmuş. Müzeye: devlet müzesi statüsüyle birlikte, 2005 yılında, tarihçi ve etnograf Khariton Akhvlediani’nin ismi verilmiş.

Gürcistan Batum Botanik Bahçesi
botanik bahçesi.1
Gürcistan Batum Botanik Bahçesi

BATUM BOTANİK BAHÇESİ

Şehir merkezinden 8-10 km uzaklıktadır. Buraya minübüsler ile gidebilirsiniz. Dünyanın ikinci büyük botanik bahçesidir. İncil sayfalarında geçen Eden’in gerçek bahçesine benzetilmektedir.

Botanik bahçesi 1912 yılında ünlü botanikçi ve coğrafyacı Andrey Krasnov tarafından kurulmuştur. Güneydoğu Asya’da kendisinin liderliğindeki iki büyük seferde getirilen fidelerle kurulmaya başlanmıştır.

Dünyanın en nadir, tuhaf ve güzel bitkilerinden örnekler toplanmıştır. 2000’den fazla ağaç türü vardır. Bunlardan sadece 104 tanesi Kafkaslarda yetişmektedir ve diğerleri dünyanın çeşitli yerlerinden getirilmiştir.

Bahçe 111 hektardır ve Doğu Asya, Kuzey Amerika, Yeni Zellanda, Güney Amerika, Himalayalar, Meksika, Avustralya ve Kafkas nemli subtropikal olmak üzere 9 fito coğrafi bölgeden filora içermektedir.

Bütün parkı gezmek yaklaşık 2 saati alıyor.

Özellikle manolya ağaçları muhteşem güzelliktedir. Bir de “küstüm çiçeği” yani “mimoza” yı görmenizi öneririm. Bu çiçek, dokunduğunuzda kapanıyor.  Ayrıca: binlerce ladin, okaliptüs, köknar, çam ve pavlonya, sakura gibi bitkiler görebilirsiniz.

Bahçe yürüyerek ya da kiralanan araçlarla gezilebiliyor. Bir de telesiyej var, ancak bu telesiyej bakımsız, gittiğinizde çalışır bulurmusunuz bilmiyorum. Ancak parkın büyüklüğü gözünüzü korkutmasın, yürüyüş yollarını gayet güzey yönlendirmişler.

Binlerce ladin, okaliptüs, köknar ve çam. Bunların dışında: Pavlonya, sakura gibi bitkiler de görebilirsiniz.

BATUM DEVLET PARKI-MİLLİ PARK 

Karadeniz kıyısında bulunuyor. Bir binalar tarlasına benzeyen kentin ortasında, yemyeşil bir ada gibi. Kentte: taçsız kral olarak nitelenen şair İlya Çavçavadze ile Gürcü yazar ve devlet adamlarının heykellerinin süslediği park: uzun yürüyüş parkurları, plajları ve sahil kahveleriyle, dev bir gezi alanı. Parkın bitişiğindeki Batum Üniversitesi ise, Çarlık Rusya’sının mirası.

Bu arada: parkın içinde: Dolpinarium (yunus gösteri merkezi) var. Ayrıca: Akvaryum (15 orta boy akvaryum ve 1 büyük havuzun içinde, birçok deniz canlısı bulunuyor), lunapark (ufak ama kesinlikle eğlenceli bir yer) ve hayvanat bahçesi bulunuyor. Akvaryum yapısı, dışarıdan hayli heybetli görünüyor. Duvarlarında kalmış belli belirsiz resimlerden ve kabartmalardan, ortadaki büyük havuzda, yunus şovlarının yapıldığını anlayabilirsiniz. Günümüzde, bu havuz kurumuş, boyalar dökülmüş, resimler sökülmüş. Yine de, balıkların sergilendiği, kapalı akvaryum kısmı gezilmeye değer. Yukarıda söylediğim gibi, kapalı kısımda, yan yana, pek çok akvaryum içinde çeşitli balıklar var. Tabii söylemeye gerek yok. Bütün akvaryumların camları pislikten kararmış, suları ise neredeyse yosundan yemyeşil olmuş. Ancak balıklar hallerinden pek şikayetçi değiller gibi. Çünkü, özellikle köpek balıkları, bütün o olumsuz şartlara rağmen, o kadar büyümüşler ki, inanamazsınız.

ESKİ POSTANE BİNASI

20. yüzyılda yapılmasına karşın, Gürcü mimari karakterini yansıtması açısından ilginçtir. Yörenin karakteristik yapılarından biri. Kentin iki merkez caddesi olan: Baratashvili ve Abashidze caddelerinin kesiştiği noktada yükseliyor.

Gürcistan Batum Virgin Mary Kilisesi

VİRGİN MARY KİLİSESİ

Bu görkemli kilise, Batum şehrinin panoramasında hemen fark edilmektedir. Bu dini yapı, oldukça trajik bir tarihe sahiptir. Çünkü Sovyet döneminde çok sıklıkla yeniden inşa edilmiştir. İlk olarak 1898-1903 yılları arasında inşa edilmiştir. Bazen yanlışlıkla bir Ortodoks kilisesi olarak kullanılmış ve neredeyse hiç kimse başlangıçta bir Katolik kilisesi olarak inşa edildiğini hatırlamamıştır. Rus İmparatorluğu tarafından buradaki Katolik kilisesi inşa edildiğinde, çoğunluğu Katolikliği savunan, farklı ulusların temsilcileri buraya akın etmiştir. 19’ncu yüzyılda, Batum şehrinde hiçbir Katolik tapınağı bulunmadığından, bu  dinin temsilcileri, burada bir kilise inşa ettirmek için yetkililere başvurmuştur.

Tapınağın yapımında zengin petrol üreticisi Stefan Zubalashvili’nin katkısı çoktur ve tapınak 1902 yılında tamamlanmış ve 1903 yılında kutsanmıştır. Gotik tarzda inşa edilen kilise, Gürcistan ülkesinin en güzel kiliselerinden birisidir. Ana girişin iki yanında da havariler görülür. Ancak günümüzde, bu heykellerin kimlere ait olduğu tartışmaları sürmektedir. Kilisenin eşsiz özelliği: Fransız Gotik mimarisinin en güzel örnekleriyle rekabet edebilecek güzellikteki, büyük vitray pencereleridir.

Gürcistan Batum Batum Limanı

BATUM LİMANI

Limanın önemi, doğal bir liman olması ve Karadeniz ticaretinde, önemli bir rol oynaması.

Kendin turistik merkezi konumunda. Burada, yıl boyu kahve tiryakileri, sokak müzisyenleri, şairler ve balıkçılar var. Rıhtımda, sokak aralarında, ya da kentin herhangi bir köşesinde, kulaklarınıza, mutlaka çalınacak bir akerdeon tınısı gelecektir.

Gürcistan Batum Altın Postlu Koç Heykeli

ALTIN POSTLU KOÇ HEYKELİ

Evet, şehrin hemen merkezinde, gökyüzüne yükselen bu heykelin bir hikayesi var. Altın postlu koç heykeli; gücü, sonsuzluğu, egemenliği ve dünya liderliğini sembolize ediyor. Kim bu altın postlu koçu yenerse: dünyayı yöneteceği söyleniyor. Antik dönemde, hatırlayanlarınız olabilir: Yunan kolonilerinden, Ege denizinden yola çıkan bir kısım Yunanlı, bu postu aramak üzere, bölgeye gelirler ve hatta buraya gelirken de, Trabzon Yoson Burnunda, bir kilise inşa ederler, bu kilise günümüzde de büyük bir ziyaretçi çekmektedir.

Evet: bu altın postlu koç efsanesi, günümüzde de büyük inanır topluluğu çekmektedir. Hatta: Amerika ve Rusya’nın altın postlu koçu yenerek, dünya egemenliğini ele geçirme düşünceleri sonucu, Gürcistan’a yardım yaptıkları düşünülebilir.

avrupa meydanı.1
Gürcistan Batum Piazza Meydanı

PİAZZA MEYDANI

Batum şehrinin en güzel yerlerinden birisidir. Ancak adında anlaşılacağı üzere, İtalyan sistemi, Gürcistan için biraz uyumsuzluk göstermektedir. Yani, İtalyan mimari stili kullanılarak yapılmıştır. Türünün tek örneği olan mozaik ve vitray sanatı ilgi çekmektedir. 2010 yılında tamamlanan meydanın baş mimarı Vazha Orbeladze’dir. Estonyalı sanatçı Dolores Hoffman, meydanın benzersiz vitray pencerelerini tasarlamış ve yaratmıştır. Meydan’daki en büyük figüratif mermer mozaik sanatının yapımcısı: Gürcü tasarımcı Natalia Amirejibi de Pita’dır.

Meydan yaklaşık 5700 metre karelik bir alanı kapsıyor ve burada bir otel, birkaç restoran, bir kafe ve bir pub bulunuyor. La Brioche denen mekanda, canlı müzik yapılıyor. Meydan, genellikle Batum şehrini ziyaret eden dünyaca ünlü müzisyenlerin konserlerine ev sahipliği yapıyor.

alfabe kulesi.1
Gürcistan Batum Alfabe Kulesi-Alphabet Tower
alfabe kulesi.2
Gürcistan Batum Alfabe Kulesi-Alphabet Tower

ALFABE KULESİ-ALPHABET TOWER

Batum şehir merkezinde, Miracle parktadır.

Gürcü alfabesi, 5’nci yüzyıl sonlarında yapılmıştır. Modern versiyon ortaya çıkmadan önce, birçok değişiklik yapılmıştır. Burada, dünyadaki 14 yazı sisteminden biri olan Gürcü alfabesi görülür.

Kule: Gürcü alfabesine adanmıştır. 2012 yılında İspanyol mimar Alberto Domingo Cabo tarafından yapılmıştır. 130 metre yüksekliktedir. Bir “DNA” şeklinde, demir konstrüksiyondur. Kulenin ilk yapılışında üstünde bir restoran ve gözlemevi yapılması planlanmışsa da daha sonra kapanmış olup, geleceği belirsizdir. Kuleye, bir asansörle çıkılmakta ve Batum ile Karadeniz’in panoramik manzarası izlenmektedir.

ali ve nino.1
Gürcistan Batum Ali ve Nino Heykeli

ALİ VE NİNO HEYKELİ

Ali ve Nino hareketli heykeli, Batum şehrinin en şaşırtıcı ve unutulmaz mekanlarından birisidir. Heykel uluslararası sonsuz sevgi ve anlayışı tasvir etmektedir. Azerbaycanlı bir yazar olan Kurban Said tarafından yazılan ünlü “Ali ve Nino” romanından esinlenilerek yapılmıştır. Kitap ilk kez 1937 yılında, Avusturya’da Almanca olarak yayınlanmış ve o tarihten sonra 32 farklı dile tercüme edilmiştir. Müslüman bir Azerbaycanlı erkek Ali Servansir ile bir Hıristiyan Gürcü kızı olan Nino Kapiani arasındaki sevginin hikayesi anlatılmaktadır. Roman, Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki Kafkaslar ortamını yansıtmaktadır.

8 metre yükseklikteki heykel, bir adamın bir kadının heykelidir. Gürcü sanatçı ve heykeltıraş Tamar Kyesitadze tarafından yapılmıştır. Heykel 2010 yılında yapılmış olup, Avrupa ve Asya arasındaki sevgi ve aşkın sembolü olmuştur. Yaklaşık yarı şeffaf olan Ali ve Nino’nun çelikten yapılmış figürleri, yavaş yavaş birbirlerine doğru ilerliyorlar ve bir an tek parça oluyorlar. Bu nefes kesen süreç, her 10 dakikada bir tekrarlanıyor.

avrupa meydanı.1
Gürcistan Batum Avrupa Meydanı-Europe Square

AVRUPA MEYDANI-EUROPE SQUARE

Batum şehrinde kaldığınız sürece,  defalarca buradan geçeceksiniz. Şehir merkezinin en güzel yerlerinden birisidir. Buranın ismi: Batum’un Avrupa Bölgeler Meclisine katılmasından geliyor. Gürcistan’ın Avrupa’ya yönelik özlemini vurguluyor.

Burada: meydanın ortasında Avrupa dünyasının eski Gürcü dünyasıyla bağlantısının sembolü olan “Medea Heykeli” bulunuyor. Meydan, gerek turistler ve gerekse yerli halk arasında popüler bir alandır. Meydanda restore edilmiş cephelerin ve modern mimarinin enfes birleşimi görülüyor. Yine bu meydanda: çeşitli konserler yapılmaktadır. (Jose Carreras, Andrea Bocelli, Bueno Vistal Social Club ve diğerleri gibi) 2011 yılında Enrique Iglesias konserinde, meydanda 50 bin kişinin bulunduğu söyleniyor. Yılbaşı kutlamaları da burada yapılıyor. Medea heykelinin hemen yanında bisiklet kiralama noktası vardır.

altınpost heykeli.1
Gürcistan Batum Medea Heykeli
medea anıtı.1
Gürcistan Batum Medea Heykeli
medea anıtı.2
Gürcistan Batum Medea Heykeli
medea anıtı.5
Gürcistan Batum Medea Heykeli

MEDEA HEYKELİ

Medea: Kafkasların mitolojik yüzüdür. Medea ve Jason, Argonauts efsanesinin figürleridir. Efsane: MÖ 3’ncü yüzyılda Rodoslu Apollonius tarafından yazılmıştır.

Prenses Medea: Yunan mitolojisinde bugünkü Batı Gürcistan’da Kolkheti (Colchis) Kralı Aeetes’in kızıdır. Çoğu hikayelerde büyücü olarak bilinir ve genellikle Tanrıça Hecatenin bir rahibesi ya da cadı olarak tasvir edilir. Kendisi Circenin yeğeni, Güneş tanrısı Heliosun torunu ve daha sonra kahraman Jasonun eşidir. Corinth kralı Creon, kızı Glaucei Jasona sununca: Jason Medea’yı terk eder ve Medea, kocasının ihanetine karşılık, intikam için çocuklarını öldürür. Mitolojik hikayede: Jason’un efsanevi “Golden Fleece” yani “Altın Post” u çalmasına yardım etmiştir. Buradan anlaşıldığına göre: Kolkitian halkı: Avrupa’da bilinmeyen dönemde, metallerin ergitilmesi ve dökülmesi konusunda uzmandır. Bu durum, yani halkın bu özelliği, altın dahil doğal kaynakları aramak için, buraya, krallığa seyahat eden Jason ve Argonotlar gibi Yunan tüccarlarının ve maceraperestlerinin ilgisini çekmiştir.

Koklhi halkı, bu altın postu oluşturmak için ilginç bir yol kullanmıştır. Bir koyun postu, ahşap bir desteğe tutturulur ve dağdan hızla akan bir akarsuya asılarak bırakılır. Akarsu içindeki altın parçacıkları, koyun postunun yünü içine toplanır. Daha sonra bu post, sarsılmadan ve taranmadan kuru bir ağaca asılır. Altın toplamak için kullanılan bu yöntem, Jason efsanesi ve altın arayışında kullanılan keçe ve benzeri tekniklerin esasını teşkil etmiştir.

Davit Khmaladze tarafından yapılan heykel, 2007 yılında açılmıştır.

boulevard parkı.2
Gürcistan Batum Batumi Boulevard-Seaside Park
boulevard parkı.1
Gürcistan Batum Batumi Boulevard-Seaside Park
boulevard parkı.4
Gürcistan Batum Batumi Boulevard-Seaside Park
boulevard parkı.3
Gürcistan Batum Batumi Boulevard-Seaside Park

BATUMİ BOULEVARD-SEASİDE PARK

Burada: alışveriş, yürüyüş ve hatta yüzme molası verebilirsiniz. Burası, sahil şeridinde, sahil boyunca yeşil alanı bol bir yerdir. Çocuk parkından, konser alanına kadar pek çok aktivite vardır. Parkın içinde: buzdolabı süsü, su, hediyelik eşya satan seyyar satıcılar bulunuyor. Türk parası alıyorlar. Şehrin en işlek plajı buradadır ve ayrıca yine park alanında pek çok şirin heykel bulunuyor.

Gelelim buranın yapılış hikayesine: Batum bölgesi valisi tarafından deniz kıyısı yanında bir park oluşturmak üzere, 1881 yılında bir Alman bahçıvan atanmıştır. Günümüzde, Batum Bulvarının uzunluğu yaklaşık 7 km kadardır. Yaklaşık olarak eski ve yeni bulvar olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Park alanında: orijinal ve modern heykeller, tezgahlar ve havuzlar bulunuyor. Yaz sezonu boyunca: sahil kafeteryalar, restoranlar, plaj barları ve kulüplerle doludur. Sezon dışında ise, sadece güzel deniz kıyısı bulunuyor. Günün herhangi bir saatinde, sabah veya sıcak bir öğle saatinde burada yürüyüş yapabilirsiniz. Ancak buraya özellikle gün batımı saatinde gelmenizi öneririm. Çünkü güneş, denizin hemen üstünde batıyor ve görüntü muhteşemdir.

astronomik saat.0
Gürcistan Batum Astronomik Saat-Astronomic Clock

ASTRONOMİK SAAT-ASTRONOMİC CLOCK

Prag ve Venedik şehirlerindekine benzer astronomik saat, Gürcistan Ulusal Bankasının eski binasının kulesine yerleştirilmiştir. Tam ve yarım saatlerde, melodik bir zil sesi duyuluyor. Günün saati dışında, burada astronomik bilgiler de gösteriliyor. Güney ve ay, ayın evreleri, meridyen ve ufuk yerleşimi bilgileri görülüyor. Ay, dünyanın döngüsünde önemli rol oynadığından, astronomik saatten elde edilen bilgiler, sadece ilginç değil aynı zamanda yararlıdır.

chacha kulesi.1
Gürcistan Batum Chacha Kulesi

CHACHA KULESİ

Çaça kulesi olarak da bilinen kule: Batum şehir merkezinde erken 20’nci yüzyıl binasının bir kopyasıdır. Ünlü Gürcü üzüm votkası “Chacha” her 10-15 dakikada bir dökülüyor. Kule 25 metre yüksekliktedir. Ana kubbe 25 metrelik bir yüksekliğe ulaşır. Diğer kubbeler 5 metre yüksekliktedir. Kulenin 18’nci metresinde bir saat vardır. İnşaat, özel olarak yerleştirilmiş, duyusal ekipman yardımı ile içeceğin aktığı 4 bölümle çevrilidir.