İstanbul Beyoğlu-Taksim

İstanbul Beyoğlu-Taksim

İstanbul Beyoğlu-Taksim; Bizans döneminde ve Osmanlının, ilk 200 yıllık süresinde: bağları, bahçeleri ve konaklarıyla ünlü Beyoğlu’nun eski adı: Pera’dır. 18’nci yüzyılın başından sonra, Galata’dan kuzeye doğru genişleyen yerleşim sonucu; Tarlabaşından Dolapdere’ye kadar genişledi. Başlangıçta: yabancı bankerlerin, tüccarların, diplomatların, Osmanlı yönetiminde görev alan azınlıkların yerleştiği, Hıristiyan ağırlıklı bir semt idi.

1870 yılındaki büyük yangından sonra yapılan kagir binalarla, çehresi büyük oranda değişti.

İstiklal caddesi ve yakın sokaklarda gezerken; özellikle alt kat vitrinler nedeniyle çok farklılaştığından, eşsiz sivil mimari örneklerini algılayabilmek için ; baş yukarıda gezmek gerekiyor.

Evet: gezimize: Taksim Alanından başlayacağız.

Bulunduğunuz yerden, bir şekilde Taksim Alanı’na ulaşmanız gerekiyor.

İstanbul Beyoğlu-Taksim

TAKSİM MEYDANI

İstanbul Beyoğlu-Taksim; Taksim Meydanının, bugünkü düzenlemesi; 1940 lı yıllardan kalmadır. Bu düzenleme, İstanbul Valisi Lütfi Kırdar’ın; Fransız Mimar Henri Prost’a; sipariş vererek tasarlattığı, ancak bugün bakımsız bir hal alan, Neoklasik bir şehircilik tasarımı.

Alanda; Kadıköy Meydanında bulunan otobüs duraklarının beşte biri büyüklüğünde, İETT durağı bulunuyor. Toplam; 35 bin metre karelik bir alana sahip. Bu büyüklük: Kadıköy ve Çağlayan meydanlarını ikiye katlıyor. Meydan ile bütünleşen, Taksim Gezi Parkının büyüklüğü ise; 23 bin metre kare.

Meydanın batı ucunda; Cumhuriyet Anıtı var.

CUMHURİYET ANITI

İstanbul Beyoğlu-Taksim; İtalyan heykeltıraş; Pietro Comamica tarafından yapılmış ve 8 Ağustos 1928 tarihinde açılmış. Anıtın kaide ve çevre düzenlemeleri ise, mimar Guilio Mongeri tarafından yapılmış. Topçu Kışlasının üzerine yerleştirilmiş. Bir 19’ncu yüzyıl yapısı olan: Taksim Topçu Kışlasının ahırlarının bulunduğu yer, taksim anıtının hemen önünden başlayarak, bizim taksim meydanı dediğimiz yerde bulunuyordu.

Taksim gezi parkı diye bildiğimiz yer: ortasında bir avlu olan kışlanın bulunduğu yerdi. Önündeki, talimhane bölgesi adından da anlaşılacağı gibi, kışlanın talimgahının bulunduğu yerdi. Kışlanın avlusu, bir dönem, taksim stadı olarak kullanılmış ve daha sonra Lütfi Kırdar tarafından yıktırılıp dümdüz edilmiştir. Bunu da şehircilik başarısı olarak sunmaları ilginç.

Evet, biz yine anıtın yapımına gelelim. 2.5 yıl süren anıtın yapımında; taş ve bronz kullanılmış. Mali kaynak için halktan bağış toplanmış. Ağırlığı: 84 tonu bulan anıt, Roma’dan İstanbul’a gemi ile getirilmiş. Dairesel bir meydanın ortasında yükselen ve bir meydan çeşmesi gibi tasarlanan anıtın; iki yüzündeki bronz figürler, geleneksel mimariden esinlenerek oluşturulmuş kemerli taş bir kaide içinde yer almakta.

11 m. yüksekliğindeki anıtın kaidesinde, pembe Trentino ve yeşil Suza bölgesi mermerleri kullanılmış. Anıtın bir yüzü: Kurtuluş Savaşını, diğer yüzü ise; Cumhuriyet Türkiye’sini simgeliyor. 1928 yılında Talimhane Caddesi ve İstiklal Caddesi-Sıraselviler aksı üzerine yerleştirilen anıtın kuzey yönünde: Mustafa Kemal, askerlerin önünde görülmekte.

Diğer yüzünde ise, sivil giysileriyle Mustafa Kemal Atatürk, yanında İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak, askerler ve halkla birlikte betimlenerek genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu canlandırılmaktadır. Gene anıtın bu yüzünde, Atatürk’ün ardında bulunan Ukrayna asıllı Sovyet general Mihail Frunze’nin heykeli; kurtuluş savaşı sırasında, Türkiye’ye yapılan Sovyet yardımına duyulan minnettarlığı simgeler.

Frunze; Sakarya Savaşının kazanılmasının ardından, TBMM de, bir konuşma yapmıştı. Ankara’da aynı zamanda elçi olarak görev yapmıştır. Bir başka Rus generali daha var. O da; Kliment Yefremoviç Voroşilov. Kendisi; kurtuluş savaşı sırasında, Ankara’da askeri danışmanlık yapmış. Her ikisi de anıtta yer almış. Atatürk’ün hemen arkasında, İsmet ve Kazım Paşalarla birlikte duran, iki kişi.

Anıtın ön yüzlerinde, birer asker heykeli, üstlerindeki madalyonlarda ise iki kadın portresi var. Anıtın; bu dar yüzleri altında birer ayna taşı ve önlerinde mermer yalaklar bulunuyor. Sanatçı; bu yalakları akacak su ile meydan çeşmelerini anımsatan bir proje oluşturmuş, daha sonra ise, su ögesi kullanılmış.

Alanın doğu ucunda ise; geçirdiği bir yangından sonra, 1975 yılında yeniden açılan: Atatürk Kültür Merkezi (AKM) bulunuyor.

ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (AKM)

İstanbul Beyoğlu-Taksim; Günümüzde burası yıkıldı ve yerine yenisi yapılıyor. Ancak: tarihi geçmişi merak edenler, bir zamanlar burada bulanan Atatürk Kültür Merkezini merak edenler için bir kısım bilgi aşağıdadır. Evet Atatürk Kültür Merkezi: Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı. 1969 yılında; İstanbul Kültür Sarayı adı ile hizmete açıldı ve Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne verildi. 1970 yılında çıkan büyük yangınla, tüm sahne ve seyirci bölümü, büyük hasar gördü.

1977 yılında onarılarak, Atatürk Kültür Merkezi adını alarak, İstanbullu sanatseverler için yeniden açıldı. Merkezin bünyesinde; çok aktiviteli kültür etkinliklerine ev sahipliği yapabilecek mekanlar var. Büyük salon, konser salonu, oda tiyatrosu, Aziz Nesin sahnesi, çocuk sineması, sanat galerisi içeren binada; 245 araçlık otopark, dekor depoları, prova odaları, fuayeler gibi ek kullanımlara yönelik geniş ve pek çok sayıda birim yer alıyor.

Büyük salon: 1300 kişilik. Sahne alanı ise: 570 metre kare. Konser salonu ise: 504 kişilik. Sahnesi: 110 metre kare. Oda tiyatrosu: 200 kişilik. Sahnesi: 54 metre kare. Arabayla gidenler için: otopark var. Büyük salon ve konser salonu girişleri: Taksim Meydanı üzerindeki kapıdan yapılıyor. Diğer salonlar için girişler; binanın yan tarafındaki bağımsız girişlerden yapılıyor.

Taksim parkı: 1940 lı yıllarda yıktırılan Taksim Kışlasının arsası üzerine kurulmuş. Alana; daha uzak köşede Mecidiye Kışlası (bugünkü Taşkışla) var. Dolmabahçe’ye doğru yürüdüğünüzde; Askeri Hastane (1849) ve İTÜ Binası olan Gümüşsuyu Kışlası (1861) göze çarpıyor. Saçaklı, egzotik yorumlu ; Art Nouveau stili Japon Başkonsolosluğu ile daha yukarıda bulunan Alman Başkonsolosluğu; hemen burada.

Beyoğlu’nun girişinde: türbe benzeri bina, alana adını veren su “taksim” inin yapıldığı, 1732 tarihli Taksim Maksemidir.

TAKSİM MAKSEMİ

İstanbul Beyoğlu-Taksim; İstiklal Caddesi ve Taksim Caddesinin birleştiği yerde. Sultan III. Ahmet döneminde, Boğaziçi kıyı yerleşiminin su sorununu çözmek amacıyla yaptırılmış. 1731 yılında, Taksim Suyu Tesisleriyle birlikte tamamlanmış. Buradan; su şehre dağıtılıyor. Sekiz köşeli, küfeki taşından bir gövdeye ve yine piramidal, sekiz köşeli bir çatıya sahip. Yuvarlak kemerli giriş kapısının üstünde de 1732 tarihli, üç beyitlik kitabesi bulunmakta.

Bu kapının üzerinde, yay kemerli pencere ve iki yanında, klasik Türk üslubunda kuş evleri yer almakta. Maksemin, Harbiye yönünde yüründüğünde, bir duvar var. Bu duvar Taksim Haznesidir. Yani: su deposu. Herhangi bir sebeple; Makseme gelen suyun kesilmesi halinde, depodan su sağlamak amacıyla yapılmıştır. Maskem kapısının sağında kalan cephedeki I. Mahmut çeşmesi, dönemin çeşme stilindedir. Boş bırakılmış kitabeliğin altından başlayan çeşme aynalığının üst kısmı istiridye kabuğu formuyla ve hemen bu bezemenin bittiği noktadan itibaren ise, bir sıra palmet dizisi, bir sıra da mukarnasla cephe hareketlendirilmiş.

Çeşme günümüzde kullanılmaz durumda. Maksemin Taksim Caddesine bakan tarafında, tek birim halinde, yine mermer cepheli, sivri alınlık içinde “her şeye su ile hayat verdik” anlamında ayet kitabesinin bulunduğu bir çeşme daha var. Bu çeşme de tıkanmış musluğu, betonla dolgulanmış yalağı ile kullanılamaz durumda.

Taksim Alanında; görülebilen kubbeli bina; Rum Ortodoks Aya Triada (Kutsal Üçleme) kilisesi. 1880 yılında; mimar Kampanaki tarafından yapılan kilise, daha önce kubbeli bina yapmalarına izin verilmeyen Hıristiyanların; 1839 Tanzimat Fermanı ile sağlanan haklar çerçevesinde, sahip oldukları ilk kubbeli binalardan biri.

Sıraselviler Caddesi üzerinde; Yunan asıllı Müzürüs Paşanın konağı olarak yapılan Romanya Başkonsolosluğu ile yine mimar Kampanaki eseri Belçika Başkonsolosluğu; ilginç mimari eserler. Sıraselviler Caddesi’nden sağa Meşelik Sokağa girin. Görkemli binası ile; Zapyon Rum Kız Lisesi ve içinde Surp Harutyun Kilisesi’de bulunan, 1894 tarihli Eseyan Ermeni Kız Lisesi var.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, adı “Cadde-i Kebir” iken daha sonra değiştirilen İstiklal Caddesine çıktığınızda: sağda Fransız Başkonsolosluğu var. Burada: 1719 yılında: Vebalılar Hastanesi varmış. Sonra: yıkılıp mimarlar Bourmence ve Oliver Carre tarafından, bugünkü bina yapılmış.

Caddede; Arapça ve Latince yazıtıyla; Taxim Place’da yer alıyor. Soldan; Küçükparmakkapı Sokak’a girin. Köşede; yeni restore edilen Topbaş İşhanı; bir dönemin ilginç binalarından. Sokağın ilginç yapısı ise; Afrika Han. Burası: Küçük ve Büyükparmakkapı sokaklara açılan kapıları ile bir geçit niteliğinde.

Tel sokakta ise; ilginç pencereleri olan Beyoğlu Ticaret Lisesi göze çarpıyor.

Tekrar İstiklal Caddesine dönelim. İstiklal Caddesindeki gezimize başlamadan önce, burası hakkında genel birkaç kelime bilgi vermek istiyorum.

İSTİKLAL CADDESİ

İstanbul Beyoğlu-Taksim; Günde, buradan 4 milyon insanın geçtiği söyleniyor. Ancak özellikle son dönemde, burada gezinen yani dolaşan insanların büyük bölümünün Arapça kıyafetler giyen ve Arapça konuşan insanlar olduğu söyleniyor, bunu bende gördüm, siz de buraya giderseniz mutlaka dikkatinizi çekecektir.

Burada: büyük kare kalıp şeklinde taşlar tercih edilerek, yaya kaldırımlarına döşenmiş. Söylendiğine göre; yerlerinden sökülüp atılmaları zor olsun diye, büyük kare kalıplar tercih edilmiş. İyi edilmiş. Şehrin en bilinen ve en gidilesi yerlerinden biri olarak gösterildiğinden, her türlü insanla dolar taşar. Delisi, psikopatı çoktur. Zaman zaman yüzler değişse de, atmosfer kalıcıdır.

Ara sokakları keşke açık cevherdir adeta. Ama aynı zamanda da sakattır. Ne ile karşılaşacağınızı tahmin etmek güçtür. Özellikle, gecenin ilerleyen saatlerinde, temkinli olmakta veya hiç girmemekte yarar var. Sizlere tavsiyem: İstiklal Caddesine gitmeyi düşünüyorsanız, kesinlikle sabah erken saatlerde gidin. Çünkü: o zaman, bu caddenin güzelliğinin tadına varabilirsiniz.

Burada bir de tramvay var. Tünel-Taksim hattında çalışan tramvay; sistemi nedeniyle, dünyada yalnızca İstanbul’da bulunuyor. İstanbul için artık bir nostalji tramvayı olmuş. Peki bu tramvay ne zaman kurulmuş. 29 Aralık 1990 tarihinde, Nostaljik tramvayın fiilen hizmet vermeye başladığı tarih.

Neo-Klasik tarzda; Rumeli Han (Cite de Roumeli) burada görülebilir. Sultan Abdülhamit’in Mabeyincisi Ragıp Paşa; sahip olduğu üç hana, imparatorluğun yayıldığı, üç coğrafi ögenin adını vermiş. Afrika Han, Rumeli Han ve daha ileride göreceğiniz Anadolu Han. Rumeli Han’a bitişik olan İstiklal Caddesi’nin tek Müslüman yapısı: Hüseyin Ağa Camidir.

16’ncı yüzyılda; Galatasaray Ağası Hüseyin Ağa tarafından yaptırılan cami; 1936 yılında yeniden inşa edildiğinden, özgün halinde değil. Caminin yanındaki Sakız Ağacı Sokak’ta; baş kabartmalarıyla süslü binada; Hacı Abdullah Lokantası, daha ileride Surp Asdvadzadzin Katolik Ermeni Kilisesi var.

İstiklal Caddesinde, ayrıca Neo-Rönesans tarzındaki Emek Han var. Binanın alt katında: İnci Pastanesi, ünlü Profiterolünü sunmaya devam ediyor. Mutlaka tadın. İstiklal caddesine gidip, ne yiyelim diyenler için. Evet, İstiklal Caddesinde, İnci Pastanesinde, profiterol yemelisiniz.

Evet; gezimize devam ediyoruz. Binanın arkasındaki Emek Sineması, bir zamanların ünlü paten merkeziymiş. Caddenin solunda; karyatidli girişiyle dikkati çeken, Alkazar Sineması var.

İleride, Anadolu Pasajı , onun yanında da, Atlas Sineması var. Aynı sırada; daha ilerideki bir bina: büyük, ferforje balkon demirleriyle dikkati çekiyor. Galatasaray Lisesi yakınındaki Turnacabaşı Sokak’ta: kanatlı kabartmaları ve sütunlu girişiyle; Zoğrafyan Rum Lisesi ve sokağın dönemecinde; 1581 yılında, Sultan II. Beyazıt tarafından kurulan ; Galatasaray Hamamı

GALATASARAY HAMAMI

İstanbul Beyoğlu-Taksim; 1715 yılında, Galatasaray Lisesinin temeli olan Galatasaray Ocağı İçoğlanları Kışla Mektebinin yeniden inşası sırasında yaptırılmış. Halka açık bir çarşı hamamı özelliğindeki yapı; 1965 yılında geçirdiği büyük onarımla, mimari özgünlüğünü yitirmekle birlikte, günümüze kadar bakımlı bir şekilde korunagelmiş ve halen kullanılıyor. Kadın ve erkekler için; ayrı bölümlerde, Klasik Türk hamamı hizmeti veriyor.

Bugün; Beyoğlu Sinemasının bulunduğu: Halep Çarşısı; 1885 yılına ait. 1896 tarihli: Tokatlıyan Han, bir döneme damgasını vuran ama şimdi kişiliksiz bir iş hanına dönen, talihsiz yapılardan.

Caddede; meyhaneleriyle ünlü: Çiçek Pasajı bulunuyor.

ÇİÇEK PASAJI

İstanbul Beyoğlu-Taksim; Tanzimat Döneminde, Sultan Abdülhamit ve Sultan Abdülaziz; tiyatro seyretmek için Beyoğlu’nda, İstiklal Caddesi ile Sahne Sokağın kesiştiği köşede yer alan ünlü Naum Tiyatrosuna gelirlermiş. Burası; sahnelenen İtalyan operaları nedeniyle, İstanbul’un ve Avrupa’nın sayılı kültür merkezleri arasına girmiş. Ancak: 1870 yılındaki yangında; Naum Tiyatrosu da yanmış, yıkılmış ve yangın sonrası yeniden inşa edilen binalardan biri olmuş. Galata Bankerleri sanıyla tanınan Rum bankerlerinden Hristaki Zoğrafos Efendi, 1876 yılında, yanan Naum Tiyatrosu’nun yerini satın alır.

Bu arsa üzerine; İtalyan mimar Cleanthy Zanno’ya çizdirdiği proje ile içinde bir çarşı ve apartman bulunduran, yeni tipte bir bina yaptırır. 1876 yılında yapımı biten binanın altında, o dönemde moda olan, Paris tarzında düzenlenmiş, 24 dükkan, üstünde ise 18 lüks daire bulunuyordu. Dükkanların oluşturduğu pasaja “Hristaki Pasajı”, binaya ise “Cite de Pera “ adı verilmişti. Pasajın ilk dönemlerinde; burada; Acemyan’ın tütüncü dükkanı, Maison Parret ve Vallaury’nin pastanesi, Japon mağazası, Natürel çiçekçisi, Pandelis’in çiçekci dükkanı gibi dükkanlar vardı.

1908 yılında, bina mülkiyetinin Sadrazam Sait Paşa’ya geçmesiyle birlikte, pasaj “Sait Paşa Geçidi” olarak anılmaya başlar. 1940 Mütareke yıllarında ise, pasajdaki küçük dükkanlara, çiçekçiler yerleşmeye başlarlar. Ekim devriminden kaçan, beyaz Rus kadınları, baronesler ve düşesler de burada çiçek satarlar. Cite de Pera, bir süre çiçek mezat yeri olarak da kullanılmaya başlanınca, Beyoğlu’ndaki çiçekçiler, pasaja toplanır ve pasajın adı “Çiçekçiler pasajı” na dönüşür.

1940 lı yıllardan başlayarak açılan bira ve meyhaneler sonucu ; bir süre sonra, apartman sakinleri ve çiçekçiler yavaş yavaş başka yerlere taşınırlar ve geriye yalnızca “çiçek” adı kalır. Pasajın ilk meyhanesini açan: Yorgo efendi olmuştur. 1988 yılındaki restorasyondan sonra, meydana olarak kullanılmaya başlayan mekan; 2005 yılı Aralık ayında, yeniden büyük bir bakım ve onarım, yenileme çalışmalarına tabi tutulmuştur. Çatı ve diğer tüm görsel ögeler yeniden restore edilerek: aydınlık, ferah ve hoş bir ortam oluşturulmuştur.

Gösterişli bir cephe mimarisine sahip pasaj; İstiklal Caddesinin en güzel yapılarından biridir.

Yandaki Sokak; Balık Pazarını

BALIK PAZARI

Sultan Abdülaziz döneminden bu yana aynı yerde. Çiçek pasajının hemen yanından uzanan Sahne Sokak’ta yer alıyor. Pazarın İstiklal Caddesi girişinde, alışverişten önce, bir şeyler atıştırmak isteyenler için, midye ve kokoreç satıcıları var. Büyüklü küçüklü manav, hediyelik eşya, kuru yemiş ve baharatçılardan sonra balıkçı tezgahları başlıyor.

İngiliz Konsolosluğuna çıkan sokakta, şarküteriler arasında en eskisi; Şütte. Pazarın Nevizadeye doğru uzanan devamında ise, Degüstasyon ve Cumhuriyet Mahalleleri renk cümbüşünü tamamlıyor. Balık Pazarı’nın sokağında; sahafların bulunduğu, iki katlı Aslıhan Pasajı da bulunmakta.

Evet; gezmeye devam ediyoruz. Meyhaneler Sokağı; Nevizade ye geliyoruz. Balık Pazarının sonuna kadar gitmeden sola döndüğümüzde; Meşrutiyet Caddesine çıkıyoruz. Caddenin başlangıcında: 1871 yılında yenilenen ve 2003 yılında bombalanan İtalyan Rönesans stilindeki; İngiliz Başkonsolosluğu ve görkemli bahçesi var.

Tekrar; İstiklal Caddesine dönelim. Solda; ikinci katında heykeller bulunan; Avrupa Pasajı var.

Galatasaray Meydanına çıkıyoruz. İnsan ve aslan başları ile süslü: Beyoğlu Han ile Galatasaray Postanesi bu alana bakıyor. 1875 tarihli, eski Theodor Sıvacıyan Konağı olan postane; Beyoğlu’nun en önemli sivil mimari örneklerinden biri. Bölgeye adını veren; Galatasaray Lisesi’nin kökleri; 15’nci yüzyıla kadar iniyor. Ancak; binaların büyük kısmı; 20’nci yüzyılın başlarından kalma. Galatasaray Lisesinin arkasında kalan Cezayir Sokak; yapılan restorasyon çalışmaları sonucunda, Fransız Sokağı’na dönüştürülmüş.

Meydandan; aşağıya doğru yürüdüğünüzde: Hacopulo Pasajı (Danışman Geçidi) göze çarpıyor. Çok hoş bir avluya sahip olan bu geçitten çıktığımız Emir Nevruz Sokak’ta; 1804 yılında, özel bir izinle inşa edilen Rum Ortodoks Panayia Meryem Kilisesi var. Kilisenin bahçesinden Meşrutiyet Caddesine geçiliyor.

Aynı sırada: sağdan girilen: Olivia Han Geçidi’nden 1917 sonrasında, Beyaz Ruslarca kurulan Rejans Lokantası var. Tekrar caddeye dönelim. Gösterişli cephesi ile eklektik bir yapı olan Mısır Apartmanı görülüyor.

Biraz ileride: Pera’nın en görkemli ibadet yeri olan: Katolik Sen Antuan (St.Antony of Padua) Kilisesi görülüyor. Fransiskenlerce, önce Galatasaray’a taşınmış. Bugünkü bina, 1908 yılında, İtalyan Neo-Gotik tarzında, mimar G. Mongieri’nin eseri.

Kilisenin karşısında; 1922 yılında, mimarlar Ekrem Hakkı Ayverdi ve Kiryadis tarafından yapılan; ama bir süre önce yangın geçiren Elhamra Sineması var. Sinemadan sonra, bir zamanlar “Paris St. Germain Havalı Sokak” olarak nitelenen Kallavi Sokak yer alıyor.

Sen Antuan’dan sonra gelen Eski Çiçekçi (Linardi) Sokağı evlerin balkonlarındaki çiçekleriyle ünlüymüş. Bu sokaktan sonra gelen: Nur-u Ziya Sokak’ta, piyano yapımcısı Alexandre Commendiger’e ait evde; 1847 yılında İstanbul’a konser vermek üzere gelen Franz Liszt kalmış.

Aynı sokakta: Büyük Mason Locası bulunuyor. Daha aşağıda; Boğaz ve Marmara manzaralı eski Fransız Büyükelçiliği yer alıyor. Bu binalar; Kapütilasyon Mahkemesi ve Kilise ile birlikte, 1847 yılında tamamlanmış.

Yeniden, İstiklal Caddesi’ne; Tomtom Kaptan Sokak’tan dönelim. Solda: İtalyan Lisesi ve İtalyan Başkonsolosluğu var. Venedik Sarayı olarak da bilinen konsolosluk binasının ilk yapısı; 1695 yılında inşa edilmiş.

Karşı köşede: arma kabartmaları ve Fransızca yasa, adalet, güç sözlerinin yazılı olduğu Fransız Mahkemesi binası bulunuyor. Sokağın sonunda İspanyol Şapeli var.

İstiklal Caddesi üzerinde, şimdiki Odakule’nin yerine eskiden ünlü Karlman Mağazası bulunuyormuş. Hemen yanında, Ermeni Katolik Kutsal Üçleme, St.Trinite Kilisesi var. Deva Çıkmazı’nda ise, İtalyanların 1863 yılında kurulan yardım derneği, Societa Operia var.

İstiklal Caddesinde; Beyoğlu’nun en hoş binalarından Hollanda Konsolosluğu yer alıyor. Ayasofya’nın restorasyonunu gerçekleştiren Fossati kardeşler tarafından, 1855 yılında inşa edilen yapı, ufak bir saray yavrusu gibi.

Yapı içinde yer alan ancak girişi Postacılar Sokakta bulunan Hollanda Şapeli, güzel ön yüzü ile dikkat çekiyor. Aynı sokakta bulunan Fransızlara ait St. Louis Kilisesi; Pera’daki en eski kilise.

Postacı Sokağından sonraki köşede, Meryem Ana heykelli; Saint-Marie Draperis Kilisesi (Santa Maria) var. Bu kilise de, geçirdiği yangınlardan sonra, 1904 yılında Pera’ya taşınmış.

Kilisenin karşısında, 1908 tarihli, Suriye Pasajı, biraz ileride Şark Aynalı Çarşı (Passage Oriental) ve uzun yıllardan sonra restore yeniden hayata dönen Markiz Pastahanesi bulunuyor.

İstiklal Caddesinde, sol kolda; Rusya Federasyonu Başkonsolosluğu bulunuyor. İsviçreli Fossati Kardeşler tarafından, 1837 yılında yapılan bina, mimari olarak son derece ilgi çekici. Restorasyon gören Richmond Oteli, süslemeleriyle dikkati çeken Hidiv-yal Place ve Botter Apartmanı; aynı sırada yer alıyor.

Sağ kolda, bir zamanlar Çarlık Rusya’sının elçiliğini barındıran Narmanlı Han var. Cadde üzerindeki son elçilik binası ise; İsveç Başkonsolosluğu. 1871 yılında açılışı yapılan bina, Avusturyalı mimar Pulgher’in eseri. Yandaki, Şahkulu Sokak’ta; eski Beyoğlu Evlendirme Dairesi, bugünkü Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi var. Bu sokakta: değişik mimarisiyle, Alman Lisesi var.

Aşağıya doğru yürüyüp sola döndüğünüzde; Serdar-ı Ekrem Sokakta; Beyoğlu’nun en gösterişli yapılarından Kırım Lisesi karşınıza çıkacak. Londra Adliye Sarayı mimarı C.E. Street tarafından yapılan Neo-Gotik tarzındaki kilise, büyük orgu ile dikkati çekiyor.

Evet; Beyoğlu ve İstiklal Caddesi burada bitiyor.

İstanbul İstiklal caddesi tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

İstanbul Taksim Meydanı

İstanbul Taksim Meydanı

İstanbul Taksim Meydanı:

Tarihi süreçte, meydan ilk olarak: 15 ve 16’ncı yüzyıllarda bölgenin ticaret alanı olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gayrimüslim merkezidir. 16 ve 17’nci yüzyıllarda, bölgede elçilikler fazlalaşmış, elçilik binalarının ve bölgedeki yapıların mimari uygulamalarında yaygın olarak ahşap malzeme kullanılmıştır. 1535 yılında Fransız Elçiliği ile mekânsal ve sosyal yapıda büyük değişim gözlenir. 17 ve 18’nci yüzyıllarda bölge ticari ve diploması merkezine dönüşür. Tünel ile Taksim arası, yerleşim merkezi olarak düzenlenmeye başlanır.

Meydan, ismini Osmanlı döneminde “Galata-Beyoğlu” suyunun taksim edildiği yer olan “Taksim Maksemi” den almıştır. Taksim meydanında, yayalaştırma projesi kapsamında trafik 2013 yılında yer altına inmiştir.

Taksim Su Maksemi

TAKSİM SU MAKSEMİ

İstanbul Taksim Meydanı, Cumhuriyet anıtının hemen karşısındadır. İstiklal Caddesinin hemen başındadır.

Yapı, 1731-1733 yılları arasında yapılmıştır. Burası, Sultan I Mahmut döneminde, İstanbul’a su dağıtmak üzere inşa edilmiştir. Buraya su ise, Belgrad Ormanlarından, su bentleri inşa edilerek getirilmiştir. Bu uzun ve alçak taş bina, bir zamanlar küçük altıgen bir yapıya, borularla bağlanan bir su depolama ünitesi olarak yapılmıştır. Su, Osmanlı döneminde bu binadan, çevredeki bölgelere dağıtılıyormuş. Yani “Maksem” bir tür su sarnıcıdır. Daha sonra ilaveler ve düzeltmelerle tesis son şeklini 1839 yılında almıştır.

Taksim Su Maksemi

Gelelim mimari özelliklerine

Makseminin üstü: külah şeklinde kurşun kaplıdır. Kapının sağ ve solunda: mermerden iki zarif kuş evi bulunmaktadır. Bunlar binayı yapan mimar tarafından düzenlenmiştir. Bina 2 katlıdır. Kargir olarak yapılmıştır. Dört cephesi, dövme demirden şebekelerle donatılmıştır.

Taksim Su Maksemi

İç mekan sekizgendir.

Girişte, sol yanda beyaz mermer kaplı bir divan bölümü vardır ve buraya 3 basamak merdivenle çıkılır. Burada mermerden bir divan vardır. Bu divan, maksemi ziyaret eden önemli kişilerin istirahat etmeleri için tanzim edilmiştir. Yapının kubbesi ve duvarları, yağlı boya nakışlarla süslüdür. Duvarların her birinde, pencere hizasına gelecek şekilde birer sivri kemerle ayrılmış nişler bulunur. Debi ölçme sandığının arkasına mermer plakalar döşenmiştir. Bu mermer sandık, binanın içinde üç ayrı kola ayrılan suyu, taksim etmeye yarar. Sandığın üzerinde bulunan pirinç lüleler, her kola verilen suyun miktarının tayin etmeye yarar.

Taksim Su Maksemi İçi

Sultan Mahmut Han I Çeşmesi:

Binanın hemen karşısında ise bir çeşme bulunmaktadır. Yelpaze şeklinde yuvarlak bir kemeri ve kemerin altında bitki motifli bir korniş bulunur. Çeşmede mermer cepheli sivri alınlık içinde: Kuran’dan bir alıntı bulunmaktadır, şöyle yazmaktadır “Her şey sudan yaratıldı.” Çeşme günümüzde kullanılmaz durumdadır.

Taksim Su Sarnıcı

TAKSİM SU SARNICI-SU DEPOSU

Belgrad ormanlarından şehre getirilen su: burada Makseme girip şehre dağıtılmadan önce, su sarnıçlarında bekletilirdi.

Taksim Su Sarnıcı Girişi

Su kesilmesi durumunda, bu sarnıçlardaki su şebekeye basılıyordu. Bu su sarnıçları: büyük bir taş yapıdır.

Taksim Su Sarnıcı İçi

Uzunluğu 90 metre ve genişliği 21 metredir. Osmanlı döneminde, bu su sarnıcının önünde çeşitli yapılar vardı, daha sonra bunlar yıkıldı ve su sarnıcı ortaya çıkarıldı. Sarnıç boş ve kullanılmaz durumda iken, sarnıcın 1200 metre karelik alanı 2008 yılından bu yana: “ Sergi alanı” olarak düzenlenmiştir. Sarnıç: sık sık sergi ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor.

Taksim Cumhuriyet Anıtı

TAKSİM CUMHURİYET ANITI

İstanbul Taksim Meydanı; meydanın ortasındadır. İtalyan Mimar Pietro Canonica: daha önce Türkiye’ye gelmiş Mustafa Kemal Atatürk’ün büstünü ve at üstünde tunç heykelini yapmıştır. Anıtın yapımı için yapılan yarışmayı Canonica kazandı. Ayrıca: günümüzdeki ismiyle Mimar Sinan Üniversitesinde öğrenciler arasında bir yarışma düzenlendi ve yarışmayı kazanan Sabiha Ziya: devlet tarafından İtalya’ya Canonica’nın yapına yardımcı olması için gönderildi.

Böylece, 2.5 bir çalışmanın ardından tamamlanan anıt, gemiyle Roma şehrinden İstanbul’a getirildi, 23 günlük bir çalışmanın ardından yerine yerleştirildi.  

Ancak Mimar Canonica’nın anıtın içine oturtulmasını projelendirdiği havuz mali sıkıntılar nedeniyle yapılamadı. Havuzsuz anıt, 8 Ağustos 1928 günü açıldı.

Açılış töreninde Kazım Özalp tarafından söylenen İstiklal Marşına, 30 bin kişinin katıldığı söylenir.

Anıtın çevre düzenlemesi ise, Birinci Ulusal Mimarlık Akımının önemli isimlerinden mimar Guilio Mongeri eseridir.

Anıt halktan toplanan bağışlarla yapılmıştır. Bankalar, büyük firmalar, tüccar ve esnaf da bağışta bulunmuştur.

Anıtın yapımında: bronz ve pembe Trentino ve yeşil Suza bölgesi mermerleri kullanılmıştır. Anıtın ağırlığı 85 tondur. İtalya’nın Roma şehrinde yapılan anıt, İstanbul’a gemiyle getirilmiştir. Anıtın yüksekliği 11 metredir. Zaman içinde: burası halk tarafından toplanma ve gösteri yapma yeri olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Taksim Cumhuriyet Anıtı

Anıtın bir yüzünde

Mustafa Kemal Atatürk ve askerleriyle Kurtuluş savaşı simgeleniyor.

Taksim Cumhuriyet Anıtı

Anıtın diğer bir yüzü:

Cumhuriyeti simgelemektedir.

Burada sivil giyimli Atatürk, Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü heykelleri bulunmaktadır.

Kurtuluş Savaşında yapılan Rus yardımları unutulmamış ve Atatürk’ün emriyle, 2 Rus generali (General Frunze ve Mareşal Voroşilov), anıtın Cumhuriyeti anlatan yüzünde Atatürk’ün tam arkasına yerleştirilmiştir.

Taksim Cumhuriyet Anıtı

Anıtın yan yüzlerinde: birer asker heykeli bulunmaktadır.

Taksim Cumhuriyet Anıtı

Ayrıca: anıtın doğu bölümünde yüzü peçeli mutsuz bir kadın portresi vardır. Batı bölümünde ise, gökyüzüne bakan ve yüzü gülmekte olan mutlu bir kadın portresi görülür.

İlk yapıldığında, anıtın yan yüzlerinde mermer yalaklar bulunuyormuş. Çünkü ilk hazırlanan projede, anıtın bir havuz içine yerleştirilmesi düşünülüyordu ama yukarıda da belirttiğim gibi mali imkansızlıklar nedeniyle havuzun yapılmasından vazgeçilmiştir.

Taksim Camii

TAKSİM CAMİİ

İstanbul Taksim Meydanı Taksim Makseminin arkasında yapılmaktadır. Rum Ortodoks ve Ermeni Katolik kiliselerine komşudur. Caminin yapımına 2017 yılında başlanmış ve inşaatı halen devam etmektedir. Mimarlar Şefik Birkiye ve Selim Dalaman’dır. Bu iki mimar aynı zamanda Ankara Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin mimarlarıdır. Ana kubbenin yüksekliği 9.6 metredir.

Taksim Camii

Caminin 2 tane minaresi vardır. Minare yüksekliği 61 metredir. Bu yükseklik çevredeki diğer dini yapıların yükseklikleri esas alınarak hesaplanmıştır. Caminin yer altında 3 katlı otoparkı bulunuyor. Buradaki araç kapasitesi 165 araçtır. Yapıda ayrıca sergi ve konferans salonları bulunuyor. Aynı anda camide toplam 2575 kişinin ibadet edebileceği söyleniyor.

Taksim Ayyıldız Apartmanı

AYYILDIZ APARTMANI

İstanbul Taksim Meydanı, Su sarnıcının hemen yanındaki bu yapıda çeşitli ticarethaneler vardı. 1987 yılında yıkıldı. Yapı hakkında fazlaca ayrıntılı bilgi yoktur.

KRİSTAL GAZİNOSU

İstanbul Taksim Meydanı, meydana bakan bir konumda bulunuyordu. Muhtemelen 1930’lu yılların başında kurulduğu tahmin edilmektedir. Yapının en üst katında “Kristal Gazinosu” bulunuyordu. İstanbul şehrinin en önemli eğlence mekanıydı. Gazinonun açıldığı dönem, II Dünya savaşına rastlamaktadır, ülkemiz bu savaşa girmemiş olmasına rağmen ekonomik anlamda büyük sıkıntılar yaşanmış ve bu dönemde özellikle kıtlık ve karaborsa had safhalara çıkmış, karaborsadan zengin olanlar bu gazinoda büyük paralar harcamışlardır.

Alt katlarında ise dükkanlar vardı.

Gelelim gazino ile ilgili en ilginç hikayeye: Evet burası bir gazino ama burada sünnet, düğün ve benzeri çeşitli eğlenceler de düzenleniyordu. Hatta, 1957 yılında Cumhuriyet Halk Partisinin İstanbul İl toplantısı burada yapıldı. Elbette bunu öğrenen iktidardaki parti, derhal gazinoya denetimciler gönderdiler ve gazinonun yapı ruhsatında pürüzler olduğu ortaya konuldu. Ardından da bu rapora dayanarak gazino yıkıldı.

Taksim Topçu Kışları, Taksim Gezi Parkı

TAKSİM TOPÇU KIŞLASI-TAKSİM GEZİ PARKI

Burada, dikdörtgen şeklindeki oldukça büyük ve eskiden bir Ermeni mezarlığı olan alan vardı. Ermeni mezarlığı: Şişli’ye taşındı ve mezarlıktan boşalan alana 1780 yılında Sultan III Selim tarafından Avrupa yakasındaki karşılığı olarak ahşap Topçu Kışlası yapılmıştır. Yapının mimarı Baş Mimar Kamil Ağa’dır. Nizam-ı Cedid ordusunun Topçu sınıfı için yaptırılmıştır. Selimiye Kışlasından sonra İstanbul şehrinin en büyük 2’nci kışlasıdır.

Bu ahşap kışla yapısı, Sultan III Selim dönemindeki Kabakçı İsyanında tahrip edildi.

Daha sonra Sultan II Mahmut döneminde, Mimar Hafız Emin Ağa tarafından tamir edildi.

Taksim Topçu Kışlası

1802 yılına gelindiğinde ise, bu kez Topçu Kışlası tamamen yeniden Mimar Kirkor Balyan tarafından Hint ve Rus mimarisi tarzında ve çok gösterişli olarak yeniden inşa edildi.

Yapı 2 katlıydı. Kubbesi soğan tipi ve köşelerinde kuleler vardı, kuleler 3 katlıydı.

Bu sefer kışlanın ismi: “Halil Rıfat Paşa Toplu Kışlası” oldu.

Gelelim kışlanın yıkılmasına sebep olan olaylara: 31 Mart 1909 tarihinde “31 Mart” denen gerici ayaklanma Taksim Kışlasında başlamış, diğer askeri birliklere yapılmış hatta Anadolu’ya bile yayılma emareleri göstermiştir. Bunun üzerine: kanlı ayaklanma Selanik’ten gelen aralarında Atatürk’ün de bulunduğu Harekat Ordusu tarafından bastırılmış ve sonuç olarak Sultan II Abdülhamit tahttan indirilmişti. Ancak ayaklanmanın bitirilmesi için kışla bombalanmış ve oldukça fazla hasar görmüştü.

Takip eden süreçte: İstanbul şehrinin işgal yıllarında, kışla işgal ordusunun Senegalli askerlerine tahsis edildi, ancak bu işgal yıllarında yapı tamamen tahrip oldu.

Taksim Stadyumu

İstanbul şehrinin işgal yıllarında Topçu kışlası, yabancı askerlere tahsis edilince, kışlanın ortasındaki boş alan “Futbol Sahası” olarak kullanılmaya başlandı.

İşgalin ardından, Cumhuriyet döneminde ise, bu futbol sahası “Stadyum” olarak düzenlendi. 1929-1947 yılları arasındaki 18 yıllık süreçte burada futbol müsabakaları yapıldı. Ayrıca: spor bayramı kutlamaları, gösteriler, konserler ve hatta at yarışları burada yapıldı. Türk milli futbol takımı, 1923 yılından itibaren burada 9 milli maç yaptı. Fenerbahçe futbol takımı: işgal yıllarında İngiliz takımını yenip “İşgal güçleri komutanı General Harrington kupasını” aldı.

1939 yılında İnönü Stadyumu temeli atılıp 1947 yılında açılınca, Taksim Stadı kapandı.

Evet devam edelim:

Topçu Kışlası: 1940 yılında kışla; Atatürk’ün daveti üzerine İstanbul’a gelen şehircilik uzmanı Henry Prost tarafından yapılan kentsel tasarım planı çerçevesinde yıkıldı. Çünkü zaten oldukça fazla tahrip olmuştu ve onaracak para yoktu.

Taksim Gezi Parkı

Taksim Gezi Parkı

Ortaya çıkan alan: “Taksim Gezi Parkı” olarak düzenlendi. Dolayısı ile bu park alanı, Cumhuriyet döneminde İstanbul şehrinde yapılan ilk park alanıdır.

Ancak: 1950’li yılların başından itibaren park alanında değişik, başka yapılar yapılmaya başlandı. İlk olarak park alanının kuzey bölümüne “Taksim Belediye Gazinosu” yapıldı. Bu gazino 1970 yılında yıkılarak yerine “Sheraton Oteli” yapıldı.

Daha sonra 1955 yılında yine park alanına, İstanbul Hilton Oteli yapıldı. Ardından yine birçok zincir oteller buraya dikildi ve park alanının, yeşil alana oldukça azaldı.

Park alanında: mermer merdivenler, oturma mekanları, çim sahaları, banklar, parkın İstanbullular tarafından kısa sürede çok sevilmesini sağladı.

İsmet İnönü Heykeli

Gezi parkında, bir de heykel krizi yaşandı. Park alanının Taksim meydanına bakan bölümüne, 1944 yılında Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’nün heykeli dikilmek üzere bir kaide yapıldı. Ancak İsmet İnönü’nün at üzerindeki heykeli, bu kaideye dikilemedi, çünkü 1950 yılında farklı bir parti iktidara geldi ve heykel, uzun süre depoda bekletildi. Daha sonra anılan heykel buraya değil ama başka bir parka dikildi.

TALİMHANE

Topçu kışlasındaki askerler, talimlerini yani eğitimlerini, caddenin karşısındaki büyük düzlükte yapıyorlardı. Bu yüzden bu büyük düzlüğe “Talimhane” ismi verilmiştir.1920 yılında, Topçu Kışlası işlevini kaybedince, bu büyük düzlük alan da iskana açıldı. 1945 yılına kadar burası tamamen apartmanlarla doldu. Günümüzde, burası araç trafiğinden arındırılıp oteller bölgesi haline getirilmektedir.

Taksim Atatürk Kültür Merkezi-Akm

ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ-AKM

İstanbul Taksim Meydanı, 19’ncu yüzyılda Elektrik İdaresinin Fransız müdürü için burada bir lojman yaptırılmıştır. 3 katlı olan bu bina, II Dünya savaşından sonra yıktırılmış ve yerine, Atatürk Kültür Merkezi binası yapılmıştır.

Mimar Feridun Kip ve Rüknettin Güney tarafından projesi çizilen yapının temeli, 1946 yılında atılır. Ancak ödenek yokluğundan inşaat durur ve sonrasında ise 1956 yılında yapının projesi değiştirilir, yapı tamamlanır ve 1969 yılında hizmete girer. Yapı, hizmete girdiği tarihte dünyanın en büyük 4’ncü sanat merkezidir.  

Yapının ismi “İstanbul Kültür Sarayı” dır.

1970 yılında bir oyun (Arthur Miller’in Cadı Kazanı oyunu) sırasında, yapıda büyük bir yangın çıkar ve yapı ile birlikte Sultan IV Murat oyunu için Topkapı Sarayından getirilen birçok eser de yanar. (Bunların başında Sultan IV Murat’ın kaftanı gelir.)

Yangından sonra merkez yeniden onarılır ve 1978 yılında hizmete girer. Bu kere ismi “Atatürk Kültür Merkezi” dir.

Merkezde: bir büyük salon (1307 seyirci kapasiteli), konser salonu (502 seyirci kapasiteli), tiyatro salonu (296 seyirci kapasiteli), “Aziz Nesin Sahnesi” (190 seyirci kapasiteli) ve bir sinema salonu (206 seyirci kapasiteli) bulunuyordu. Ayrıca, üst katta büyük bir sergi salonu vardı.

2000 yılına kadar faaliyette bulunan yapı, bu tarihten sonra 2005 yılına kadar boş kalır, bu tarihte ise yıkılmak istenir ancak Koruma kurulu tarafından tescil edilerek koruma altına alınır. 2012 yılında binanın mevcut haliyle korunması, sadece güçlendirme, tamirat ve tadilat yapılmasına karar verilir. Binada söküm işleri tamamlandıktan sonra, İTÜ İnşaat Fakültesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, tahribatın beklenenden daha çok olduğu anlaşıldı ve bu konudaki rapor üzerine, tadilat işlemleri Mayıs 2013 tarihinde durduruldu.

Taksim Atatürk Kültür Merkezi

Son olarak: Atatürk Kültür Merkezi, 2018 yılında yıkılır ve yerine yeni yapılan projeye göre inşaat başlar. Yeni proje kapsamında yapılan Atatürk Kültür Merkezinde, 2500 kişilik opera salonu, konser ve tiyatro salonları, sinema, kütüphane, tasarım dükkanları ve restoranları ile birlikte 885 araçlık bir kapalı otopark yapılmaktadır.

The Marmara Taksim Oteli

THE MARMARA TAKSİM OTELİ

Otelin tam karşısında: otobüs terminalleri bulunmaktadır. Birçok tanıdım firma (Kamil Koç, İnanöz, Varan gibi) tek katlı, 3 odalı bu yapıdan hareket ediyordu.

Osmanlı Bankası, 1965-1968 yılları arasında, burada kendisine ait bölgeye bir otel yaptırdı. 1975 yılında otel, bir Amerikan şirketi tarafından satın alınıp işletilmeye başlandı. Ancak, 1980 öncesindeki toplumsal olaylar nedeniyle, Amerikan firması oteli kapatıp ülkeden ayrıldı. Daha sonra otel Fransız Etap Otelcilik gurubu tarafından satın alındı. Halen 5 yıldızlı ve panaromik İstanbul manzaralı: “The Marmara Oteli” olarak isimle hizmette olan otelde 388 oda bulunmaktadır. Ayrıca: açık ve kapalı yüzme havuzları vardır.

Taksim Ceylan İntercontinental Oteli

CEYLAN İNTERCONTİNENTAL OTELİ

Taksim Belediye Gazinosu

Otel yapılmada önce, Belediyeye ait olan bu arsada “Taksim Belediye Gazinosu” bulunuyordu. Çünkü, Fransız mimar ve şehir plancısı Henry Prost tarafından burada bir eğlence mekanı tasarlanmıştı.

Gazinonun: Mimar Rüknettin Güney tarafından hazırlanan projesine göre yapılan inşaatı: 1939 yılında tamamlanır ve 29 Ekim 1939 günü Cumhuriyet Balosu ile hizmete açılır.

Gazinonun açık mekanlarında dans yarışması gibi etkinlikler ve kapalı mekanlarda ise balolar ve yemekli toplantılar düzenleniyordu.

Arazi: Vakıflar Bankasına satılır.  

1959 yılında burada bir otel yapılması için Vakıflar Bankası tarafından proje yarışması yapılır. Yarışmayı çok ortaklı bir ofis olan Ahe Mimarlık gurubu kazanır.

Ancak: yarışmanın hemen ardından otel yapımı başlamadan 1960 yılı ihtilali olur ve otel inşaatı kalır.

Bu yıllarda yani 1960’ların başında gazino, Maksim gazinosu ile paralel işletilmeye başlandı. Zeki Müren, Behiye Aksoy gibi solistler burada sahne almaya başladılar. Orhan Boran ilk sahne şovlarını burada yaptı. Ayrıca. Dalida, Charles Aznavour gibi uluslararası sanatçılar burada konserler verdiler. 1965 yılında Erol Büyükburç, uzun süre burada sahne aldı.

Vakıflar Bankası, 1966 yılında “Taksim Otelcilik Anonim Şirketi” ni kurar ve bu şirket, “Sheraton otelcilik gurubu ile anlaşır. Bunun üzerine otelin yapılacağı arazi üzerinde bulunan Taksim Belediye Gazinosu, 1967 yılında yıkılır.

1968 yılında başlayan yeni otelin inşaatı, 1975 yılında tamamlanır ve Sheraton Oteli açılır.

Otelin en büyük özelliği: tamamen yerli malzeme ve yerli sermaye ile yapılmış olmasıdır. Ayrıca otelin yapımında Türk mühendis ve mimarlarının çalışmış olması da, Türk Mimarlık Tarihi için bir ilktir. Otel 25 katlıdır ve 90 metre yüksekliktedir.

Otel binası, 1995 yılında yenilenmiş ve 5 yıldızlı “Ceylan İntercontinental Oteli” olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Taksim Aya Triada Kilisesi

TAKSİM AYA TRİADA KİLİSESİ-AYİA TRİAS KİLİSESİ

İstanbul Taksim Meydanında Katip Çelebi Mahallesinde Taksim İstiklal Caddesi Meşelik Sokaktadır. Ön cephesi Taksim meydanına bakmasına rağmen, girişi İstiklal Caddesi üzerindendir.

Kilise, daha önce burada bulunan ahşap bir mezarlık kilisesi üzerine yapılmıştır. Burada 19’ncu yüzyılda eski bir Rum mezarlığı bulunuyordu. Ancak kolera salgını çıkınca, burası kullanılmamaya başlamış ve mezarlık olarak Pangaltı semtindeki mezarlık kullanılmaya başlamıştır. Kilise yapılmadan önce, buradaki mezarlık Pangaltı semtindeki mezarlığa taşınmıştır.

Kilisede bulunan kitabeye göre, kilisenin temeli: Patrik Grigorios zamanında, 1867 yılında atılmıştır. Yani Tanzimat sonrası dönem yapısıdır. Kilisenin yapımı 13 yıl sürmüş ve 1880 yılında ibadete açılmıştır. Mimarı Vasilaki’dir.

Kilise: İstanbul şehrindeki en görkemli kiliselerden birisidir ve Taksim meydanına görkemli bir görünüm verir.

Şehirdeki en büyük Rum Ortodoks kilisesidir.

Kilise, büyük bir bahçe içinde inşa edilmiştir ve çevresi yüksek duvarlarla çevrilidir.

Avlunun kuzey ve kuzeybatı bölümlerinde sosyal yapılar bulunmaktadır.

Kilise: cadde zemininden yüksek bir platform üzerine yapılmıştır. Narteks bölümüne 6 basamaklı bir merdivenle girilir. Girişte en tepede gül pencere bulunmaktadır.

Kilisenin merkezi kubbesi oldukça ilginçtir ve bu kubbe nedeniyle yapı uzaktan camiye benzetilebilmektedir. Çünkü kilise 1880 yılında Osmanlı mimarisi örnek alınarak yapılmıştır. Öte yandan, 1839 yılına kadar kubbe, sadece İslam eserlerinde kullanılabiliyordu. Yapının iki yanında 2 tane çan kulesi vardır. Kilise son olarak 2003 yılında restore edilmiştir.

Taksim Esayan Ermeni Kız Lisesi

ESAYAN ERMENİ KIZ LİSESİ

İstanbul Taksim Meydanı Meşelik Sokaktadır.

Surp Yerrortutyun kilisesi yanındadır.

Naregyan Okulu: 1890 yılında Hovhannes ve Mıgırdıç Eseyan kardeşler tarafından, buradaki arazi satın alınarak kurulmuştur. Arazide aynı zamanda Surp Harutyun kilisesi vardı ve kilise okul inşaatı ile birlikte yenilenmiştir.

Taksim Esayan Ermeni Kız Lisesi İçi

1908 yılında okulun “Kız Lisesi” olmasına izin verildi. 1913 yılında ise okulda karma eğitim başladı. Ancak, 1’nci Dünya Savaşı sırasında okul binası, hemşirelere tahsis edildi. 1921 yılında Türkiye’nin ilk laboratuvarı, burada okul binasında kuruldu. 1922 yılında okulun bir bölümü Yetimhane olarak kullanılmaya başlandı. 1923 yılında ise yeniden okul olarak eğitime başlandı.

Halen, okulda: karma olarak: ana sınıfı, ilk ve orta okul ile 4 yıllık Lise eğitimi verilmektedir.

Beyoğlu gezisi.

İstiklal Caddesi gezisi.