Çekya Prag Terezin Kampı

Çekya Prag Terezin Kampı

Burası: küçük bir kasaba. Toplama kampı olarak kullanılan eski kale ve kasabanın içindeki müze haricinde, bir şey yok. Hatta ölü bir kasaba bile demek mümkün.

Çekya Prag Terezin Kampı

Terezin kampı

18’nci yüzyılın sonlarında: Elbe ve Ohre nehirlerinin ayrıldığı noktada, küçük bir kale koruma sistemi olarak inşa edilmiş. İlk başlarda: bir hapishane olarak kullanılmış. 1940 yılında, bu bölge Naziler tarafından işgal edildikten sonra, küçük kale, bir Gestapo hapishanesine dönüştürülmüş. 2’nci Dünya Savaşı boyunca da buraya 5000 kadın olmak üzere 32000 mahkum getirilmiş.

Ancak: bunların 8000’i ölmüş. Savaş sonunda: kampta tifo salgını başlamış. Naziler, hastalığı durdurma çabasına girmemişler ve 1945 yılı Mayıs ayında, gardiyanlar kaçtıktan sonra bir gurup gönüllü sağlık personelinin çabalarıyla, kalanlara yardım edilmiş.

Çekya Prag Terezin Kampı

Terezin Toplama Kampı

1947 yılından beri, ölenlerin aileleri ve orada zulüm görmüş insanların girişimleriyle, yaşanılan felaketlerin anısına, halkın ziyaretine açılmış.

Evet, burada isterseniz gezimizi sürdürelim. Genelde: gezinin başlangıç yeri: Krematoryum binası. Kirli beyaz bir bina. İçeride çekim yapmak yasak. Parlak gün ışığından, içeriye girdiğinizde, bir süre hiçbir şey görünmüyor.

Sonra yavaş yavaş ortam belirginleşmeye başlıyor. Duvarlarda: sağlı-sollu cam panoların içinde, bir takım fotoğraflar ve delici-kesici aletler sergileniyor. Fotoğraflarda: işkence gören insanlar ve cesetler var. Soldaki minik kapıdan bir odaya geçiliyor. Bir mezbahaya benzeyen bu odada da, gene bir sürü acayip alet sergileniyor.

Ölen mahkumlar, bu odaya getiriliyor, dişleri ve sindirim sisteminde altın olup olmadığı araştırılıyormuş. Odadaki ağır küf kokusu ve duyduklarınızdan ürpereceksiniz.

Evet: oradan, fırınların bulunduğu büyük odaya geçiliyor. Ölenlerin, tepsi benzeri tablalara konulup bu fırınlarda yakılmıştır.

Çekya Prag Terezin Kampı

Evet: buradan ayrılıyorsunuz. Kısa bir yolculuktan sonra: geniş bir park yerine geleceksiniz. Önünde grili-siyahlı taşlardan döşenmiş, her iki yanında yüksek ağaçların sıralandığı, uzun bir yürüyüş yolu var.

Çekya Prag Terezin Kampı

Sağ yanda, hem Yahudilere ve hem de Hıristiyanlara ait olduğu anlaşılan yemyeşil bir mezarlık var. Bütün mezar taşlarının üzerleri kırmızı çiçeklerle bezenmiş. Bu kadar temiz ve nizami bir mezarlık görmek sizi şaşırtacak. Yolun sonuna geldiğinizde, artık Terezin’desiniz.

Bir avlu ve ona açılan bir kapı. Karşılama odasında, isimleri kaydedilen mahkumlar, avluda bekleyen doktorlar tarafından “işe yarar” ve “işe yaramaz” şeklinde ayrılmışlar. Hasta ve yaşlı olanlar, başta eleniyor ve ölüme terk ediliyorlarmış.

Ölenler de krematoryuma gönderiliyormuş.

Sol tarafta, nöbetçi odası var. Burada mahkumlara gelen mektuplar sansürleniyormuş. Kayıtları yapılanlara, elbise ambarlarından kamp elbiseleri dağıtılıyormuş. Bazı odalara rahatça girip gezebilirsiniz. Bazıları, cam bölmelerin arkasından izlenip görüntülenebiliyor.

Çekya Prag Terezin Kampı

Karşıda, hücrelerin bulunduğu başka bir avluya açılan, kirli-sarı kemerli bir kapı var.

Üzerinde büyük siyah harflerle “Arbeit Mach Frei” yazıyor.

Yani “çalışmak özgürlüktür” Bir toplama kampı için, ilginç bir özgürlük vaadi. Burada çalışarak kurtulacağına inanan birisi var mıydı acaba? Sanmıyorum.

Evet, geziye devam ediyoruz. Diğer avluda, hücreler görülüyor. İnsanlar, bu dar ve sıkışık hücrelerde, 100 kişi kalıyorlarmış. Tahta ranzalar, ortada bir uzun masa, köşede ufak bir lavabo, küçük bir kapı ve içeride minicik havasız bir tuvalet deliği.

Çekya Prag Terezin Kampı

Sonraki durak, tek kişilik hücreler. Diğer mahkumlardan ayrılıp sorguya çekilecek veya idam edilecek mahkumların kaldığı yerler. Bazılarında, kalın demir parmaklıklı, minik bir pencere bulunurken, bazılarında ise pencere yok. Kapılar kapandığı zaman, kavramın kalmadığı korkunç mekan, tuvalet ve yatak bulunmayan, her tarafı kalın taş duvarlarla çevrili bir mezar.

Evet, son olarak: dezenfeksiyon odası. Ama buranın musluklarından, sık sık zehirli gazda verildiği biliniyor.

İşte, Terezin toplama kampı budur.

Burada: duygularına hakim olamayacaksınız ve insan olarak, bu vahşeti yaşayanların duygularını birazcık da olsa, hissedeceksiniz. Buradan yine de binlerce insan sağ çıkmış. Nasıl sağ çıktıklarını anlamak mümkün değil? İnsanüstü moral ve fizik güçleri olmuş olsa gerek.

Aklımda kalan en ilginç görüntü ise, toplama kampının girişinde yazan slogan oldu. Arbeit Macht Frei. Çalışmak özgür kılar.

Japonya Tokyo Eğlence hayatı

Japonya Tokyo Eğlence hayatı

Evet: Tokyo şehrinde insanlar, çalışmayı çok sevmelerinin yanında, eğlenceye de zaman ayırırlar. Şehrin hemen hemen her yerinde: her cins kulüp ve bar bulunur. Bu mekanlarda, müziğin her türlüsünü dinlemek mümkündür. Tüm bunların yanında: Tokyo şehrinde geleneksel eğlenceleri izlemek isterseniz, aşağıda bu konuda kısa bilgiler vereceğim.

Kabuki

Önce, Kabuki hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Kabuki, kelime anlamı olarak “saçma” ve “sıra dışı” olarak bilinir. Tarihi Edo dönemine kadar uzanır. Bir karşı duruş tiyatrosu olarak tanımlanır. Kabuki kültürü: 17’nci yüzyıl başlarında: bulunmuştur ve çoğunluğu kadınlardan oluşan gezgin dans toplulukları tarafından uygulanmıştır. Genelde: ilhamını “şehvetli” hareketlerden alır.

Tokugava yönetimi: o dönemde, bu yeni eğlence biçimini kısıtlamak istemiş, ancak aşırı talep nedeniyle başaramamıştır. Oyunlarda: tarihsel dramalar, doğaüstü hikayeler, yerel oyunlar ve trajediler sahnelenir. 1629 yılına gelindiğinde ise, kadınların, bu oyunlarda rol almaları yasaklanır. Bunun üzerine, kılık değiştiren erkekler, tahrik edici sahnelerde rol almaya başlarlar.
Kabuki’ye gitmek: Japonlar için günümüzde başlı başına bir olaydır. İnsanların bir çoğu, öğle yemeklerini de yanlarında götürerek, tüm gün orada kalırlar ve sevdikleri sanatçılar sahneye çıktığında, çılgınca alkışlarlar. Sanatçılar ise, yıllarca yapılan çıraklık dönemi sonunda, sahnede yer almaya başlarlar.

Tokyo şehir ziyaretinizde, kabuki izlemek isterseniz: en güzel mekan “Kabukiza” dır. Sezon boyunca, günde iki gösteri yapılır, gösterilerden biri sabah ve diğeri akşam üstü başlar ve saat 21.00 gibi biter.
Gösterilerden bir gün öncesinde, mutlaka rezervasyon yaptırmanız gerekir.

Noh

Bu maskeli bir tür tiyatro oyunudur. Oyunun kökleri 14’ncü yüzyıla kadar gider ve dinsel festivallerdeki gösterilere dayanır. Ancak: günümüze kadar hemen hemen hiç değişmeden gelmiştir.

Gösterideki hareketler, son derece yavaştır ve yapaydır. Gösterideki dili, Japonlar bile zor anlarlar. Oyunlar, genellikle iki oyuncu için yazılmıştır. Roller ise, oldukça semboliktir. Geleneksel maskeler ve ipek cübbeler giyilir.

Bunraku

Bu, bir tür “kukla tiyatrosu” dur. Çıkış yeri “Osaka” şehridir. 18’nci yüzyılda ortaya çıkmıştır. Tiyatronun: müzik ve öyküleri bilindik olsa da: özellikle “kuklaları” muhteşemdir. Bu kuklalar: doğal halinin yarısı büyüklüğünde ve karmakarışıktır ve ancak 3 kişi tarafından idare edilebilirler.
Ancak: kural olarak, yalnızca kafayı ve sağ kolu idare eden kuklacı, sahnede görülebilir. Diğer iki kuklacı ise, siyah kostümler ve başlıklar giyerek görünmez olurlar.

Butoh

Butoh: alışkın olmayanlar için çok değişik gelebilir. Dansçılar: paçavralar içinde veya tamamen çıplak olarak dans ederler. Hatta: kafalarını kazıtırlar ve vücutlarını beyaza boyarlar. Şiddeti ve tahrik edici erotizmi ortaya koyacak şekilde kıvranırlar. Günümüzde: Butoh gurupları, Tokyo şehrinde pek yaygın değildir, ancak ara sıra yapılan gösteriler izlenebilir.