İzmir Dikili

İzmir Dikili

Gerek denizi, gerek mavi bayraklı plajları, gerek yeşil doğası ve gerekse jeotermal kaynakları, kaplıcaları ve gerekse tarihi değerleriyle öne çıkan, İzmir’e yakın bir gizli cennet. Özellikle: İzmirliler için, buradaki plajları mutlaka öneririm.

İzmir Dikili

ULAŞIM

Dikili-İzmir arası uzaklık: 118 km. Dikili-İstanbul arası uzaklık: 605 km. Dikili-Ankara arası uzaklık: 580 km. Dikili-Ayvacık arasındaki uzaklık: 42 km. Dikili-Altınova arasındaki uzaklık: 25 km. Dikili-Bergama arasındaki uzaklık: 24 km. Dikili-Kınık arasındaki uzaklık: 42 km. Dikili-Midilli arasındaki uzaklık ise: 18 mil.

TARİHİ

Tarihte, bu bölge: Mysia adı ile bilinmektedir. Bölgede: ilk yerleşimcilerin, Luwiler ile Helenlerin Leleg ve Peselag adını verdikleri kavimlerdir. Daha sonraki dönemde ise: Lidyalılar, Persler, Frigyalılar, Romalılar ve Bergamalılar, bölgede egemenlik kurmuşlardır.

Antik çağlarda ise, Dikili çevresinde, farklı uygarlıklara ait birçok kent kurulmuştur. Bu kentlerin en gelişmişi: bir dönem, Aristoteles’in de yaşadığı “Atameus” şehridir.

Ortaçağda ise: bölgede, Bizanslılar, Cenovalılar, Selçuklular ve Osmanlılar görülür. 1850 yılından sonra ise, Kabakum ve Adalardan gelen Yunan halkı da, Dikili’ye yerleşmiş ve 1925 yılındaki mübadeleye kadar, bölgede yaşamışlardır.

Evet, Dikili’nin tarihini değerlendirirken, daha yakın dönemlere geldiğimizde, günümüzde: Beylik Zeytinliği olarak isimlendirilen bölgede, Bergama valisi Karaosmanoğlu, bir çiftlik kurduğu ve çevresine de zeytin ağaçları diktiği görülür.

Bu zeytin ağaçlarının dikildiği yere “Dikmelik” ismi verilir. Günümüzdeki, Dikili sözcüğünün buradan türediğine inanılmaktadır. Ancak, bu sözü edilen yer, günümüzdeki Dikili yerleşim yerinden uzakta bulunuyor. Yine de, Dikili sözcüğünün, zeytinlerin dikili olduğu veya dikili çiftlik denmesinden geldiği kesindir.

Yukarıda sözünü ettiğim gibi: 1839 yılında, buraları iyi bilen ve ticaretle uğraşan, Sakız adalı bir Rum olan Aleko Pandazoplu, Dikili’de kurulu Karaosmanoğulları çiftliğini satın alır. Sakız, Midilli ve Limni adalarından getirdiği Rumları, bu çiftlik çevresine yerleştirir ve işlerinde çalıştırmaya başlar. Böylece: yöredeki Rum nüfusu yükselir.

Bölge: 1923 yılında, Belediyelik olmuştur. 1928 yılında ise, Bergama’dan ayrılarak, İzmir ilinin bir ilçesi olmuştur.

GENEL

Konum olarak: Ege denizi kıyısında ve Midilli Adasının karşısındadır. Yüz ölçümü: 541 km. karedir. Rakımı: 2 metre. Yörede: tipik Akdeniz-Ege iklimi hüküm sürer. Ege bölgesine özgü imbat rüzgarı: Dikili’de genellikle hissedilir.

Deniz kıyısında, 40 km. lik sahil şeridi vardır. Halkın, % 85’i tarımla uğraşır. Denize kıyısı olan köylerde ise, balıkçılık öne çıkmaktadır.

Dikili Limanı: 2000 yılında bitirilmiştir. 135 metre boyunda ve 8.5 metre genişliğindedir. Yükleme-boşaltma ve yolcu gemilerine hizmet verilmektedir.

Biraz sonra ayrıntılı olarak söz edeceğim gibi, bölgede jeotermal kaynakların bulunması ve bunlarla ısıtılabilme imkanı, Dikili’de, seracılığın ileri düzeyde gelişmesine neden olmuş. Avrupa’nın üçüncü ve Türkiye’nin en büyük seraları, Dikili’dedir.

Jeotermal kaynaklardan elde edilen termal su; sulama ve ısıtmada kullanılıyor. Buralarda üretilen tonlarca California Wonder çeşidi biber, domates ve salatalık ise, dünyaya dağıtılıyor.

Gün batımında, sahildeki çay bahçelerinden birinde, çayınızı yudumlarken, bir yandan da güneşin batışını izleyebilir ve gerçekten denizin tam üzerinde batan güneşin bu batış şölenine hayran kalabilirsiniz. Çünkü; güneş, Dikili’de bir başka batar.

İzmir Dikili Karatepe-Merdivenli Kilimleri

KARATEPE-MERDİVENLİ KİLİMLERİ

Bu kilimler; İlçe merkezine 14 km. uzaklıktaki, Merdivenli köyünde geçmiş dönemlerde uzun süre üretilmiş. Kök boya kullanılarak yapılan bu kilimleri, günümüzde dokuyan kalmamış.

Ama, sanırım geleneksel kültür mirası olarak günümüze kadar ulaşan bu kültürün, devamının sağlanması gerek. Yani; kamu yetkililerince, alınacak önlemler ile, Merdivenli kilimlerinin tanıtımı ve kilimlerin dokunmasının sağlanması için elverişli şartların yaratılmasının gerekliliğine inanıyorum.

İzmir Dikili Nebiler Ilıcası

DİKİLİ KAPLICALARI

NEBİLER ILICASI

Dikiliden, Ayvalık yönünde 12 km. gittikten sonra, sağa dönülerek, 4 km. daha gitmek gerekiyor. Ilıca, çınar ağaçlarının gölgesinde, kubbeli hamamı ve dinlenme kabinleriyle, oldukça sakin bir yer olarak öne çıkıyor. Hamam bölümünde, sıcaklık: 57 derece, açık kaynakta ise: 53 derecedir.

Suyunda: hidroasenat bulunan ılıca, ağrı dindirici, kısmi felç, böbrek taşı, kum, romatizma, kadın hastalıkları, cilt hastalıkları ve damar tıkanıklıklarında, tedavi edici özelliği bulunmaktadır.

DOĞAL KOCA OBA ILICASI

Dikiliden çıkılıp, Bergama istikametinde, ana yola girilir girilmez, sola dönülerek, buraya ulaşmak mümkün. Ilıcanın su sıcaklığı: 45-50 derece civarındadır.

BADEMLİ DENİZ ILICASI

Bademli’den, Denizköy’e giderken, 3 km ilerledikten sonra, asfalt yoldan sağa dönüp, toprak yoldan denize inilir. Yaş-kış, burada hem denize, hem de ılıcaya girmek mümkün. Bademli ılıcasının kaynak sıcaklığı: 65 derece. Hidroasenat ve arsenik bulunan su: ağrı, sızı, romatizma, böbrek taşı ve cilt hastalıklarına iyi geliyor.

İzmir Dikili Çamurlu Ilıcası

ÇAMURLU ILICASI

İlçe merkezinden, Bergama yönünde, 4 km. ilerledikten sonra dönülen, toprak yoldan 2 km. daha ilerleyerek varılıyor. Çamurlu suyu ile ünlenmiştir. Jeotermal kaynakların, 3000 yıldır ürettiği çamur ile yapılan kür: termal tedavileri destekler.

Bunun yanında: çamur, içerdiği bitki hormonları sayesinde, kırışıklıkların giderilmesi ve selülit tedavisinde önerilmektedir. Suyun sıcaklığı: 47 derece. Kaynaktan çıkış sıcaklığı ise; 72 derece. İçinde: erimiş silisyum ve çeşitli mineraller bulunuyor. Ağrı, sızı, romatizma ve cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor.

DİKİLİ PLAJLARI

Dikili’nin 40 km. lik kumsalı ve mavi bayraklı plajları var. Mavi bayrak: Türkiye Çevre Eğitim Vakfının belirlediği standartları taşıyan, nitelikli plajlara verilen uluslar arası bir çevre ödülü. Temiz, bakımlı, donanımlı, güvenli ve dolayısıyla uygar, sürdürülebilir bir çevrenin sembolü. Sadece, plajlar için, 27 ana maddeden oluşan bir kriterler listesi var. Her yıl, bu kriterlere sahip olanlar belirleniyor ve “Mavi Bayrak” veriliyor.

DİKİLİ BELEDİYE HALK PLAJI

20 km. lik sahil şeridi var. Genişliği yer yer 100 metre. Kumu: çok ince, denizi: tertemiz. Plajın her noktasında: yiyecek-içecek olanaklarını bulmak mümkün. Otel ve pansiyonlar ise, plaja oldukça yakın. Türkiye’de, güneşin plaja en uzun baktığı yer olarak tanınıyor.

KAYRA PLAJI

350 metrelik sahil hattı var. Ancak, bu sahil hattında, ince kum değil, çakıl taşları var. Bu çakıl taşlarının sıkıntısı, denize girene kadar sizi etkiliyor, ancak denize girdikten sonra: muhteşem temiz ve dibi tamamen kum olan deniz, bu sıkıntıyı unutturuyor.

Zeytin ağaçlarıyla çevrilmiş Kayra koyunda, dalış yapmak ta mümkün. Birçok sportif aktiviteler yapılabiliyor. 2010 yılında, burası da, Mavi Bayrak almaya hak kazanmış olmasıyla öne çıkıyor.

KALEM ADASI PLAJI

2010 yılında, Mavi Bayraklı, en iyi “10” plaj arasında seçilmiş olması ile öne çıkıyor. Kalem adası bölümünde, ayrıntılı olarak konudan söz edeceğim.

DİKİLİ JEOTERMAL

İlçede, jeotermal alanı olarak bilinen “Kaynarca Mevkiinde”: sıcak su debisi bulunmaktadır. Bu bölgede açılan jeotermal kuyulardan elde edilen enerjiyle: kaplıca turizmi, sağlık turizmi, seracılık, bağcılık, kurutma, soğutma ve ısıtma yapılıyor.

Ayrıca, yeni teknolojilerle, elektrik enerjisi de elde ediliyor. Özellikle, bu enerji, seracılığın bölgede gelişimine neden olmuş. Bunun dışında, jeotermal enerjinin, bölgede, ısıtmada kullanılması düşünülmektedir.

DİKİLİ HALICILIK

Dikili’nin diğer bir önemli gelir kaynağı: halıcılıktır. Burada, dünyaca ünlü “Yağcı Bedir Halıları” dokunmaktadır. Bu halılar: çeşitli renk ve özelliklerinin yanında, öyküleriyle de ilgi çeker.

Özellikle: ”Kız Bergama” denilen halıları dokuyan Yağcı Bedir Aşiretinin bir öyküsü, bir halının içine sığdırılmıştır. Öyküye göre: “Yağcı Bedir Aşireti: Bergama Küçükkaya’da konakladığı dönemde, aşiretin oğlu ile obanın güzel kızı, birbirlerine aşık olurlar. Aşiretin Beyi, kızı babasından ister. Fakat, kızın babası inat eder ve kızı vermez.

Bu durum, onur konusu yapılınca, kanlı bir kavgaya dönüşür. İki tarafın gençleri savaşır ve Beyin oğlu, bu kavgada ölür. Aşiret, ikiye ayrılır. Oğlan tarafı, göç ederek, Sındırgı yöresinde, yeni üç köy oluşturarak, oraya yerleşir. Yağcı Bedir Aşiretinin kız tarafı: günümüzde sekiz köy olan Bergama-Dikili arasına yerleşir.

Kız ise, üzüntüyle eve kapanır ve halı dokur. Dokuduğu halıya, şekillerle ve renklerle, tüm duygularını yansıtır. Örneğin: kırmızı: ayrılığı, siyah: üzüntüyü, beyaz: umudu, mavi: tükenmeyen umudu, dört nokta: aşkı engelleyen aile bireylerini, Süleyman yıldızı: Beyin oğlunu, burgular: gönül kilitlenmesini çapalar: engelleme araçlarını kırmızıdan-pembeye geçiş: evlenme isteğini dile getirir. Bu desen ve renklerde dokunan halılara: “Kız Bergama” halısı deniliyor.

Halılarda: kök boya kullanılıyor. Böylece: renginin atması engelleniyor ve daima parlak kalması sağlanıyor. Ayrıca, halıların ev tezgahlarında yapılmış olması da, ayrı bir özellik taşımaktadır.

GRANİT TAŞI

Dünyanın en büyük ve kaliteli granit kaynakları, Dikili’dedir. Ayrıca; Dikili sahillerinde göreceğiniz gibi, dünyaca ünlü 8 heykeltıraşın, 8 eseri Dikili sahillerini süslemektedir.

Dikili ilçesinde, beş tane, granit işletmesi var. Özellikle: Kozak bölgesinde çıkarılan granit taşları, renk ve çeşitleriyle, iç ve dış piyasalarda aranılan taş özelliğini korumaktadır. ABD, İsrail ve çeşitli Avrupa ülkelerine, Dikili Limanından granit taşları ihraç edilmektedir.

Blok taş olarak çıkarılan granitten: önem sırasına göre: anıt, abide ve mezar taşları yapımında, binalarda temel blokları sütun ve basamak taşı olarak, yollarda kaldırım ve döşeme taşı olarak kullanılmaktadır. Granit kırıkları ise, suni mermer yapımında kullanılıyor. Avrupa’nın büyük kentlerinin yolları: granit taşlı olup, estetik ve sanatsal değer taşıyan bir çok heykel de, granit taşından yapılmaktadır.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Dikili yöresinde: zengin deniz ürünleri ve Anadolu yemek kültürünün geleneksel kebap çeşitlerini bulabilirsiniz. Bunun yanında: zeytin, Dikili’nin sembol ürünüdür. Zeytinyağından üretilen lezzetler, yörede o kadar muhteşem tatlar yaratıyor ki, bunları mutlaka tatmalısınız. Özellikle: zeytinyağlı yiyecekleri mutlaka tadın.

NE SATIN ALINIR

Dikili’den zeytin ürünleri ve zeytinyağı satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

İzmir Dikili Atatürk Botanik Bahçesi

ATATÜRK BOTANİK BAHÇESİ

Doğa aşığı, merhum Macit Ersoy tarafından; Dikili Belediyesinin gösterdiği, 30 hektarlık alanda oluşturulmuştur. Ersoy, gezdiği tüm ülkelerden getirdiği bitki tohumlarını yetiştirerek, Türkiye’nin halka açık ilk botanik bahçesini oluşturmuştur.

Evet, burası, ülkemizin en yetkin ve uluslar arası nitelikteki tek botanik bahçesidir. Arbeterum’da, yüzlerce ağaç ve çalı türü yetiştirilmektedir. Ayrıca, kurutulmuş bitki türlerinin örneklerinin korunduğu ve üzerinde bilimsel araştırmalar yapılan bir Herbaryum Merkezi de bulunuyor.

Burada, yaklaşık 3000 civarında bitki çeşidi var. Tropik bölgelerden, Alp dağlarına kadar, çok geniş bir bölgeye ait pek çok bitki türü bulunuyor. Evet, bu kadar zengin çeşit barındırılması sonucu, burası, dünya literatürüne girmiş. Bitkilerle “ATA” kelimesi, ay-yıldız şekli verilmek suretiyle çevre düzenlemesi yapılan bahçe, Dikili’nin her tarafından görülebilmektedir.

İzmir Dikili Aterneus

ATERNEUS

Antik bir kent. Kuruluşunun, MÖ.2000 yıllarına kadar gittiği düşünülüyor. Buranın en büyük özelliği ise: bu büyük ve zengin kentin, bulunduğu yıllarda, Bergama krallığından daha büyük olması. Kent ismini: dönemin kahramanlarından biri olan “Atarneus”tan almıştır.

Burada: Persler ve Yunanlılar arasında yapılan büyük bir savaş, aynı Truva savaşı gibi, 8 yıl sürmüş. Persler, 8 yıl süresince, kenti kuşatmışlar. MÖ. 341 yılında, Persler şehri ele geçirir ve kral Hermias öldürülür.

Günümüzde, burada yapılan arkeolojik çalışmalarda: çanak, çömlek, kap-kacak parçaları bulunmuş. Bu objeler: bölgesel olarak değerlendirildiğinde ise, o dönemde, bunların dünyanın en lüks ve pahalı ürünleri olduğunu ortaya koyuyormuş. Bunun dışında: antik şehirde bir kalıntı kalmamış.

Ancak: şehrin ismini aldığı kahraman olan, Atarneus adına yapılan büyük bir tapınak ve Hermias’ın sarayının bulunduğu yerlerin izleri var. Bunun dışında, başkaca kalıntı bulunmamasının en büyük nedeni olarak: kalıntıların toprağın çok altında kaldığı söylentileri var. Bunların zarar görmeden ortaya çıkarılmasının zaman alacağı söyleniyor.

Çünkü: Bergama krallığından daha büyük ve lüks bir kent; hiçbir kalıntı bulunmaması mümkün değil. Zaten, burada Bergama’daki amfi tiyatrodan daha büyük bir amfi tiyatro bulunduğu tespit edilmiş. Ancak, söylediğim gibi, toprak altında.

Evet, şehrin hikayesini anlatmaya devam edelim. Hermias: Persliler tarafından, çarmıha gerilerek vahşice öldürülür. Aristo, bunu duyunca, dostunun anısına bir kaside yazar ve çok sevdiği kral Hermias’ı ilahileştirir.

Çünkü: kral Hermidas, Aristonun hem Akademiden öğrencisi, hem de karısının abisidir. Evet, Aristo, uzun süre bu şehirde yaşamış ve kendisiyle birlikte yaşayan filozoflarla, şehrin kültürel hayatını etkilemiştir. Devam ediyorum. Aristonun, Hermias’ı tanrılaştırmasından sonra, Aristo hakkında, dine saygısızlık nedeniyle, dava açılması gündeme gelir.

Daha eskilere dönelim. Söylentilere göre: Aristo: Aterneus şehrinin eteklerinde ve sunak taşının bulunduğu alanda, kral Hermias ve Büyük İskender’e dersler verirmiş. Çünkü: burada, altı  düz olan bir taş alan ve çevresinde oturma yerleri, günümüzde bile görünebiliyor. Bu bölgede, daha önce sözünü ettiğim gibi, Bergama’da bulunan amfi tiyatrodan daha büyük bir amfi tiyatro bulunduğu düşünülüyor.

Evet, takip eden tarihi süreçte: kral Hermias ölünce, şehirde yaşayanlar, kıyıdaki küçük bir limandan: zeytinyağı ve şarap ticareti yapmışlardır. MÖ.2.yüzyıldan sonra ise, şehir hızla fakirleşmiş ve eski gücünü kaybetmiş. MÖ.1.yüzyılda ise, tamamen terk edilmiş.

Bundan sonra ise: bölge hızla bataklık haline gelmiş, sivrisinekler ve buna bağlı olarak bulaşıcı hastalıklar artmıştır. Bu dönemden sonra ise, bölgede, Bergama krallığı ivme kazanmış ve uzun süre varlığını sürdürmüştür. Sanırım şehrin önem kaybetmesinin en büyük nedeni, ünlü kral Herminas’ın öldürülmesidir.

Kralsız kalan halk bu toprakları terk etmiş, topraklar bereketini kaybedip bataklık haline gelmiş ve sonuçta bu muhteşem ve lüks şehir, tarih sahnesinden silinmiş.

İzmir Dikili Kanai

KANAİ

Burası bir antik kent. Bademli köyü yakınlarında, Kanai isimli yarımadadadır. Burada: Lelegler ve Klikyalılar yaşamış ve büyük bir kent kurmuşlar. O dönemde, dünyanın en büyük deniz savaşı: bu bölgede, yani Klik koyunda yapılmış. Killik koyu: akvaryum gibi temiz ve güzel bir denize sahip. Hemen karşıda: Midilli adası ve arkada ise, antik Kane dağı (Karadağ) bulunuyor.

Kanai kelimesinin anlamı: “kutsal ananın yurdu”. Tarihi kayıtlarda, şehrin adı şu şekilde geçiyor: Roma donanması, 191-190 yıllarının kış dönemini, Seleukos’lar devletine karşı yürütülen savaş sırasında, Bergama krallığının ülkesi kapsamındaki bu kentte yani Kilik kumsalında konaklamış.

Ünlü coğrafyacı yazar Strabon, Kanai şehri hakkında şöyle yazar: “Kanai, Kynos’tan gelen Lokrislere ait, küçük bir kasabadır.”

Evet, kıyı kentlerinin başında gelen olağan kader, Kanai kentinin de başına gelir ve tarihi süreç içinde, zamanla, kentten geriye hiçbir şey kalmaz. Sadece: burunda görülen duvar kalıntıları, dikdörtgen prizması taşlar. Ancak, burada kapsamlı bir arkeolojik kazı çalışması yapılmamıştır.

HATİPLER KALESİ

Katıralan köyünün yakınlarındadır. Helenistik dönemden kalma, düzenli konmuş kesme taşlardan yapılmıştır. Örme duvarları hayranlık uyandıracak güzelliktedir. Bölgede: MÖ.2000’li yıllardan kaldığı düşünülen: çanak-çömlek parçaları bulunmuştur.

Evet, kale, muhteşem güzel bir manzaraya sahip ve dağın eteklerinde bulunan yerleşim kalıntıları çok düzenli. Antik dönemde, bu kalıntıları görülen kentin çok güzel bir yere kurulduğu anlaşılıyor. Ancak, bu kent hiçbir resmi kayıt ve kaynakta geçmiyor.

İzmir Dikili Kalem Adası

KALEM ADASI

Deniz ortasındadır. Eski bir Rum köyü olan, Bademli köyünün açıklarındadır. Sahile 400 metre uzaklıkta. Bitki örtüsü, doğası ve tarihi dokusuyla öne çıkmaktadır. Ancak: ada, özel mülkiyette. Zaten ada üzerinde, adanın sahibi olan işadamına ait, özel bir resort bulunuyor.

Zengin su altı dünyası ve türkuaz renkli deniziyle, ziyaretçilerine bambaşka bir dünya sunuyor. Adada: bir özel işletme tarafından; hizmet sunuluyor. Mavi bayraklı denizi, güneş ve kum ile, yemyeşil doğanın verdiği huzur, lezzetli yemekler, lüks odalar, masaj, jakuzu gibi konforları bulunca, şaşırmamak elde değil. Bu otelden rezervasyon yaptırdığınızda: kara yolu ile giderseniz, Bademli köyünden tekne ile, özel olarak adaya ulaştırılıyorsunuz.

Bunların yanında: adanın bulunduğu bölgenin, tarihsel önemi de var. Şöyle ki: MÖ.406 yılında, Atina ile Sparta arasında yapılan ve 270 geminin katıldığı, dönemin en büyük  deniz savaşı, bu bölgede yapılmış.

İzmir Dikili Nebiler Şelalesi

NEBİLER ŞELALESİ

İlçe merkezinden, çok kısa bir yolculukla ulaşılıyor. Burası tam bir doğa hazinesi. Burada: şelale, yaşlı ağaçlar ve bir mağara bulunuyor. Görülmeye değer doğal güzelliklerin başında geliyor.

KEMENTE YAYLASI

Nebiler’den yola çıkarak, Çukuralan köyü aşılır ve sonra eşsiz doğal güzellikteki Kemente yaylasına varılır. Tracking ve jeep safari için elverişli alanlar var. Antik Karina şehrine, taş sütunların arasından geçerek ulaşabilirsiniz.

İzmir Dikili Karagöl

KARAGÖL

Merdivenli köyünden başlayıp, Şehitler Mezarlığıyla devam eden yol üzerinden, Karadağ’ın yemyeşil tepeleri arasında bulunmaktadır. Volkanik bir göldür. Ekolojik turizm tutkunları için muhteşem güzellikler sunar.

İzmir Dikili Çandarlı

ÇANDARLI

İzmir il merkezine, 84 km. uzaklıktadır. İzmir-Bergama yol çatısından 11 m, Çandarlı-Dikili arası: 19 km. Çandarlı-Bergama arası: 34  km. uzaklıktadır.

Bir yarımada şeklinde, üç yandan denizlerle çevrilidir. Körfezin genişliği 20 km. ve uzunluğu ise 25 km. Çandarlı koyunun genişliği 800 metre ve derinliği 20 metre.

Burada, yaklaşık 5000 yerleşik nüfus yaşıyor. Yazın elbette, yazlıkçıların gelmesiyle, bu nüfus hızla artıyor ve yaklaşık 80 bine çıkıyor.

Çandarlı ismi: Sultan II. Murat’ın ünlü sadrazamı, Çandarlı Halil Paşa, devlet geleneği görmüş olan soylu bir aileden geliyordu. 24 yıllık sadrazamlık görevi süresince, denizciliğe, donanmaya ve dolayısıyla kıyı yerleşim yerlerine ilgi göstermiştir.

Çandarlı Halil Paşa, Cenevizlilerden kalma, köhne kaleyi yeni baştan ele alıp inşa ettirir. Böylece: 5 burçlu ve 16 metre yüksekliğindeki surlarla çevrili bu kaleye, Türkler yerleşirler. Bunun üzerine: buraya yerleşenler, Pitane adını bırakırlar ve yöreye “Çandarlı” ismini verirler. Yani: Çandarlı adının anlamı, Halil Paşa’nın sanı denilebilir.

Öte yandan, tabii akla gelen ilk şey, Çandarlı ailesinin buralı olması. Hayır. Çandarlı Paşa ailesi, aslında, Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı Cendere köyündendir.

Çandarlı’nın daha önceki dönemlerdeki ismi ise: Elaitikos Kolpos.

Çandarlı hakkında burayı ifade edecek bir kelime söylemek gerekirse “rüzgar” denilebilir. İmbat, yaz günleri için ferahlık vericidir. Gündüz-gece arasında yön değiştiren meltem rüzgarları, iyot dolu deniz esintileri saçar. Standartlara göre az rutubetli bir havası var.

Ama, yazın bile, bazen çok sert esen bu rüzgar, ziyaretçilerin keyfini kaçırmaya yetiyor. Zaten bu yüzden Çandarlı’nın arka bölümünde bulunan tepelere, rüzgar enerjisi elde etmek için tirübinler yerleştirilmiş. Rüzgar her ne kadar olumsuz düşünülse de, olumlu yanı, Çandarlılıların, sıcak yaz günlerinde, asla bunalmamaları.

Doğal klima serinliğine alışmışlar. Körfezin batısı: açık deniz olduğun için rüzgarlı havalarda güvenli değil. Deniz trafiği, büyük dalgalar nedeniyle engelleniyor.

İzmir Dikili Çandarlı

Çandarlı denilince, belki çoğu kimsenin dikkatini çekmeyecek bir şey daha var: beş musluk çeşmesi. Bu çeşmenin suyu kaliteli ve aynı zamanda şifalı. Böbreklerde ve idrar yollarındaki taşları düşürüyormuş.

Yani: bu yönde sıkıntısı olanlar, Çandarlı yöresinde, beş musluk çeşmesinin suyunu mutlaka içmeliler. Zaten, insanlar çeşmenin önünde kuyruk oluşturuyorlar, yanlarındaki çeşit çeşit su kabını dolduruyorlar.

Peki, Çandarlı’nın yerel lezzetleri nedir? Çandarlı mutfağında, tüm Ege bölgesinde olduğu gibi, zeytinyağlılar öne çıkıyor. Sarmasından, dolmasına, tüm zeytinyağlılar burada ayrı bir lezzet sunuyor. Kızartılmış patlıcan ve biberi, tavada yağda hazırlanmış domates sosunun ilave edilmesiyle servis ediliyor.

Tüm deniz ürünleri, balık lezzetlerinin yanında ise, buraya has Çandarlı Kebabını mutlaka tatmalısınız. Tırnaklı pide üzerine:  et, mantar, mısır ile hazırlanıyor. Üzerine ise, tavada kızartılmış tereyağı dökülüyor.

İzmir Dikili Çandarlı Kalesi

ÇANDARLI KALESİ

Osmanlı döneminde, Sultan II. Mahmut’un ünlü sadrazamı Çandarlı Halil Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kalede kullanılan taşların çoğu, antik dönemlerin taşlarıdır ve MÖ.2.yüzyıldan kalmadır. Çandarlı Halil Paşa: kaleyi yaptırırken: bu taşları, Foça’dan kölelere taşıtarak getirtmiştir. Söylenenlere göre: en çok taş taşıyan köle “azat” edilecek denilerek, işin çabuk yapılması sağlanmıştır.

Aslını isterseniz, kalenin ilk olarak:  13-14.yüzyıl dönemlerinde, Cenevizliler tarafından yapılmış. Osmanlıların yaptığı, mevcut kalenin yenilenmesi. Çandarlı kalesi: bugün beş kulesi, mazgalları, kapısı ve duvarları ile tüm görkemiyle ziyaretçilerini karşılıyor. 1955 yılında ise, aslına sadık kalınarak, restore edilmiş. Kalede: sık sık konserler düzenlenir.

Ama, bunların dışında kapalı. Burayı ziyaret etmek isteyenler, sadece kalenin çevresinde dolaşarak yetiniyorlar. Yıllardır da açılmamış. Nedeni mi? Ben öğrenemedin, bilen varsa, söylesin. Kalenin içine girilmesi, gezilmesi neden engelleniyor, gerçekten buna mantıklı bir sözle cevap vermek isteyen olduğunda, lütfen yorum bıraksın. Yoksa, yetkililer, bu kaleyi ziyarete açsınlar.

KIZ KULESİ (CORCİ-CORCİO ADASI)

Denizköy denilen yerde. Adanın tepesindedir. Kapısı yok. Söylentilere göre: bir dehlizle denize bağlanıyormuş. Bazılarına göre ise: bir gözetleme kulesidir. Nemrut körfezinin ucundaki, antik Kyme kentine: ışık veya dumanla haber vermek için yapılmış.

Kimine göre ise: Cenevizliler, haberleşmek ve belli zamanlarda sığınmak için, burayı kullanmışlar. Kulenin, hemen yanında Denizköy var.

İzmir Dikili Çandarlı Plajı

ÇANDARLI PLAJI

22 km. lik sahil şeridi var. Ancak, bu plajın en büyük özelliği: rüzgar karadan esiyor ve deniz bu yüzden durgun. Ama: deniz suyu genelde soğuktur. Ege denizinin bu bölgesinde genelde olduğu gibi, deniz çivi gibi soğuk. Bu denize girmek için alışkın olmak şart.

Bu plajın diğer bir özelliği de: Çandarlı’da, plaja en uzak mesafedeki evin, uzaklığının 400 metreyi geçmiyor olması, yani plajın evlere yakın olması büyük avantaj.

İzmir Dikili Pıtane

PITANE

Bu isim: Yunan kökenli olmaması ile öne çıkıyor. Anadolu kökenlidir. Böyle olunca da, bölgenin: Helenistik dönem olan, MÖ.6-5.yüzyıllardan daha gerilere gidilmekte, MÖ.2000 başlarına tarihlenmektedir.

Pitane sözcüğünün kelime anlamına gelince “kadın kenti, ana kenti, kraliçe kenti, Amazon kenti” anlamları ortaya çıkmaktadır. Amazonlar: ok atmalarını engellediği için, sağ memelerini dağlayarak ya da keserek yok eden, kadın savaşçılar.

Pitane adlı ana kraliçenin; Çandarlı’yı, Kyme’yi ve Priene şehirlerini kurduğu, ama yalnızca, Çandarlı’ya adını verdiği düşünülüyor.

Kentin ne zaman kurulduğu, yine de tam olarak bilinmiyor. Ancak, biraz önce de sözünü ettiğim gibi, Helenistik dönem öncesi olduğu kesin.

Tarihi süreç içinde, kentin ismi ilk kez: MÖ. 88 yılında, Romalılarla savaşarak, Batı Anadolu’yu ele geçiren, Pontus kralı VI. Mithridates zamanında duyulur.

Mithridates: Sulla’nın komutasındaki Roma ordusuna yenilerek, Pergamon bölgesini boşaltır ve Pitane şehrine sığınır. Orası da kuşatılınca, deniz yoluyla kaçmayı başarır. Daha sonra, şehir hakkında herhangi bir bilgi bulunmuyor. Günümüzde, şehirle ilgili mimari bir kalıntı da yok. MÖ.6’ncı yüzyıla tarihlenen bir erkek heykeli, günümüzde Bergama Müzesinde sergileniyor.

Ayvacık tanıtımı.

Bergama tanıtımı.

Kınık tanıtımı.

Ayvalık tanıtımı.

 

İzmir Menemen

İzmir Menemen

Menemen denilince, malum güzel ilçemiz Menemen yanında, yaz aylarının çok tercih edilen bir yemek türü olan Menemen’de gündeme geliyor. Umarım, yemek olarak düşünülen Menemen aradığınızda, bu satırlar karşınıza çıkmaz. Ama, yine de bu ilçemizin turizm yönü hakkında yazılan bu yazıyı okuyun, belki ilginizi çekebilir.

ULAŞIM

İlçe: İzmir-Afyon-Bandırma demir yolu üzerindedir. Kara yolu düşünüldüğünde ise: Menemen ilçesi: İzmir-Bergama-Çanakkale kara yolu üzerindedir. İzmir il merkezine uzaklık: 33 km. dir.

İzmir Menemen

TARİH

İlçenin: MÖ.1000 yıllarında, günümüzdeki Yahşeli köyü civarında, kurulduğu sanılıyor. Ancak, MÖ.263-241 yılları arasında, ilçe merkezi, Asarlık köyü yakınlarına taşınmıştır. Anadolu Beylikleri döneminde ise, bugünkü yerine taşınmıştır.

Tarihi süreç içinde, bölgede: İonyalılar ve Frigyalılar egemen olmuşlardır. Daha sonra, Lidyalılar bölgeye gelirler. MÖ.546 yılında, Lidyalıların yenilmesiyle, Persler bölgede egemenliği ele geçirirler. MÖ.334 yılında, İskender tarafından Pers istilası bitirilir. İskender’in yenmesiyle, Persler’de bölgede biter ve Bergama krallığı dönemi başlar. MÖ.64 yılında, Romalılar bölgeyi ele geçirirler. Daha sonra ise, Bizanslılar.

1084 yılında, Selçuklular tarafından, Menemen bölgesi ele geçirilir. Germiyanoğulları Beylerinden, Saruhan Bey; 1313 yıllarında bölgeyi ele geçirir.

Osmanlılar: Yıldırım Beyazıt ile, bölgede egemenliği alırlar. Ancak, 1342 yılındaki yenilgiyle biten Ankara savaşı sonrasında: bölgede, yeniden Saruhan Beyliği kurulur. Ancak, Mehmet Çelebi, Saruhan Bey’i öldürterek, bir asırdır devam eden Saruhan Beyliğine son verir. Menemen ve çevresi, yeniden Osmanlı imparatorluğunun egemenliğine girer.

1425 yılında, Sultan II. Murat tarafından, Menemen ve yöresi, kesin olarak Osmanlılara bağlanır. 1850 yılında, Manisa’dan ayrılıp, İzmir’e bağlanır. Derken, 1919 yılında, Yunanlıların işgali görülür. Üç yıldan fazla süren işgal, 1922 yılında bitirilir. Bu işgal sırasında: özellikle Kaymakam Kemal Bey’in Yunanlılar tarafından şehit edilmesi tarihin sayfalarına bir acı anı olarak geçer.

Menemen isminin kaynağı: Bizans egemenliği sırasında: şehre “Maınemenau” adının verildiği söylenir. Zaman içinde bu isim, değişerek “Menemen” ismini alır. Yalnız: şehrin isminin değiştirilmeden 400 yıl önce, sürekli olarak “Melemen” olarak söylenir olduğudur. Evliya Çelebi, 1671 yılında geldiği şehirde, şehir adını “Melemen” şeklinde yazmıştır.

GENEL

İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 20 metredir. İklim: Akdeniz ikliminin, Ege bölgesinde görülen karakteristik özellikleri görülür. Kışları ılık ve yağışlı, yazları ise sıcak ve kuraktır. İlçe ekonomisi: tarıma dayalıdır. Özellikle: kavun ve çilek üretimi yaygındır. İhracata yönelik: deri ve deri ürünlerinin üretildiği önemli bir merkezdir.

İzmir Menemen Kubilay

KUBİLAY OLAYI

23 Aralık 1930 tarihinde, sabahın ilk saatlerinde: Derviş Mehmet isimli bir yobaz ve beraberindeki silahlı 6 kişiyle birlikte, Manisa’dan, Menemen ilçesine gelirler.

Menemen Müftü Camisine girerler ve üzerinde dini ibareler bulunan bir bayrakla, camide bulunanlar ve merakla cami önünde toplananları: kendileriyle birlikte, şeriat istemek üzere, hareket etmeye davet ederler.

Öğle saatlerine kadar, kendileriyle birlikte olmayanların ise, arkalarından gelecek 70 bin kişilik Halife Ordusu tarafından, kılıçtan geçirilerek öldürüleceklerini söyler. Tabii, kasabaya “Halife Ordusunun” geleceği söylentisi, yerel halkı korkutur.

Olaylar: ilçede bulunan askeri birlikte duyulur. Bunun üzerine: Alay Komutanı: yedek subay Kubilay’ı, bir manga askerle birlikte, olay yerine gönderir.

Kubilay: 1906 yılında, Adana-Kozan’da dünyaya gelir. Ancak, ekonomik zorluklar nedeniyle, daha sonraki tarihlerde İzmir’e göç ederler. Kubilay ise: 1926 yılında, Bursa Öğretmen Okulunu bitirir ve aynı yıl, Aydın ilinde öğretmen olarak göreve başlar.

Daha sonra ise, Menemen’e gelerek, Zafer İlkokulunda, öğretmen olarak görev yapar. Daha Sonra ise: Menemen’deki askeri birlikte, yedek subay olarak askerlik hizmetini yapmaktadır.

Kubilay: askerlerle birlikte olay yerine gider. Ancak, söylenenlere göre: askerlerin silahlarında kuru-sıkı mermi bulunmaktadır. Ayrıca, silahlarda süngü takılıdır.

Kubilay: askerleri, meydanın girişine bırakarak, göstericilerden “teslim olmalarını” ister. Ancak, aynı anda, guruptan ateş açılır ve Kubilay yaralanarak yere düşer. Askerler de ateş açarlar, ancak mermiler, kuru-sıkı olduğu için gurubu etkilemez.

Hatta: guruptakiler, kuru-sıkı mermiden haberdar olmadıkları için, kurşunların kendilerini etkilemediğini ve mehdi olduklarını düşünür ve haykırırlar.

Kubilay, yaralı halde, cami avlusuna sığınır. Derviş Mehmet ve arkadaşları ise, peşinden camiye girerler. Derviş Mehmet; çantasından çıkardığı, testere ağızlı bağ bıçağı ile: 24 yaşındaki, yaralı yedek subay Kubilay’ın başını keser ve kesik başı: yeşil bayrağın sopasına takar.

Bu sırada: olay yerine: bekçi Hasan gelir. Ateş açar ve guruptan birini yaralar. Ancak, gurup tarafından ateş açılarak, o da öldürülür. Arkadaşının yardımına koşan, bekçi Şevki de, guruptan açılan ateş sonucu öldürülür.

Tüm bunlar olduktan sonra: daha büyük bir askeri birlik olay yerine yetişir ve “teslim ol” çağrısı yapar. Ancak, olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş açar. Derviş Mehmet ve bir kısım gösterici ölür ve bazıları ise kaçar.

Kubilay olayı: Şeyh Sait isyanı sonrasında, genç Türkiye Cumhuriyetinin yaşadığı, ikinci irtica olayıdır. Devlet, olaya sert tepki gösterir. 31 Aralık 1930 tarihinde, Menemen ilçesi ve Manisa ile Balıkesir il merkezlerinde, sıkıyönetim ilan edilir.

Evet, göstericilerden kaçanlar yakalanır. 105 sanık, 15 Ocak 1931 tarihinden itibaren, Divan-ı Harp’te yargılanmaya başlanırlar. 29 Ocak 1931 tarihinde, mahkeme, 36 kişiyi idam cezasına çarptırır. Bunlardan: 28 sanık: 3 Şubat 1931 günü Menemen’de idam edilirler.

Olayın ardından, Menemen’de, devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına, anıt dikilir. Anıtın üzerinde şöyle yazar: “ İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçileriyiz.”

NE YENİR.NE İÇİLİR

Menemen ilçesinde olup ta “Menemen” yememek olur mu hiç. Elbette olmaz, burada menemen yemelisiniz. Ayrıca: Meydan Pide’de: nefis döner ve her türlü pide lezzetle tatmanızı bekliyor. Menemen’de: yayık ayranı meşhur. Yol üzerinde, sağda, hemen garaja gelmeden “Meşhur Ramo” bu yayık ayranını içebileceğiniz en güzel yer. Mutlaka deneyin. Ayrıca: buradan, koyun yoğurdu satın alabilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Menemen ilçesinde: çanak, çömlek, testi, saksı, renkli seramik ürünleri ve sepetçilik meşhur. Meşhur menemen testi ve sepetleri: İzmir-Çanakkale otoyolunun üzerinde kurulmuş, derme-çatma satış yerlerinde sergileniyor.

Arzu ederseniz, satın alabilirsiniz. Bunun dışında: Yıldız Mandıradan: peynir, yoğurt, ayran gibi Menemen’e özel, süt ürünlerinden satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

İzmir Menemen Taşhan

TAŞHAN

Bölgede bulunan en önemli tarih miraslarındandır. Türk-İslam mimarisinin özelliklerini taşır.

Kitabesi olmadığından, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Ancak: Taşhan’ın yapımında çalıştığı bilinen ve Taşhan bitişiğinde türbesi bulunan Şıh Kamil’in: 1600’lü yıllarda yaşadığı bilinmektedir.

Yani, Taşhan’ın da, 1600’lü yıllarda yapıldığı düşünülmektedir. Yani: Sultan I. Ahmet (1603-1617) veya Genç Osman (1618-1622) dönemlerinde.

Yapının mimari özellikleri: kare planlı, simetrik, moloz taş ve tuğlalardan yapılmıştır. 2 katlıdır. Üst katta: 24 konaklama odası, alt katta ise ahır ve depolar bulunmaktadır.

Avlu kare şeklinde olup, avlunun dört tarafında, tabanları granit taştan yapılmış, tuğla kemer ve çapraz tonozlardan oluşan revaklar var. Girişin hemen sağında, üst kata: 13 basamaklı bir merdivenle çıkılıyor.

İzmir Menemen Karagöl

KARAGÖL

Yamanlar dağında, zirveye yakın bölümdedir. Uzun ve virajlı yollar: buraya pikniğe gitmeyi düşünenler için, göze alınması gereken sıkıntılar. Virajlar ve yokuşlardan bıkacak olanlar, buraya gitmeyi düşünmesinler. Deniz seviyesinden, 1000 metre yüksekliktedir.

Krater gölüdür. Çevresi, çam ormanlarıyla kaplıdır. Burada, piknik yapmak mümkün. Orman işletmesi tarafından, gölün doğu kesimindeki düzlüğe: masalar koyulmuş, oturma yerleri ve çeşmeler ile güzel bir piknik alanı yaratılmış.

Gölde alabalık bulunuyor, olta balıkçılığı yapabilirsiniz. Ancak, krater gölü olması nedeniyle, derinliği oldukça fazladır. Özellikle: çobanlar ve göl çevresinde oturanlar, gölün dibinin olmadığına inanırlar. Bu yüzden: buraya giderseniz, kesinlikle yüzmek gibi bir düşünceniz olmasın.

İzmir Menemen Larissa

LARİSSA

İlçenin kuzeyinde, Gediz nehrine, 2 km. uzaklıktaki, Buruncuk köyünün üst kısmındaki dağ üzerinde kuruludur.

Biraz zahmetli bir tırmanıştan sonra, çok güzel ve estetik görünümlü duvar, yapı ve sarnıç kalıntılarının bulunduğu, antik kent ile karşılaşırsınız.

MÖ.1200 yıllarında kurulan şehir: MÖ.800 yılları sonunda, Yunanlıların egemenliğine girmiştir. Lydia ve Pers dönemlerinden sonra ise, Peleponnesses savaşlarında, tümüyle yıkılarak, tarih sahnesinden silinmiştir. Daha sonra yeniden inşa edilen kent, Galatlar tarafından yağmalanmıştır.

Ünlü coğrafya yazarı Strabon: “Larissalılarla ilgili, ortak bir özellik var. Toprakları, nehirlerin getirdiği alivyonlarla oluşmuştur. İşte, bu nedenle: bu kentlerin adı, Luwi dilinde “Lar-assa-isse” ögelerinden türetilmiştir ki bu kelime kum kenti anlamına gelir.”

Buruncuk köyü yakınlarındaki Larissa antik kenti de: eskiden deniz girintisi iken, Gediz nehri tarafından, kum dolgusu yığılarak oluşturulan bereketli Menemen ovasının yanı başındadır.

Belli aralıklarla burada yapılan kazılarda: surlarla çevrili ve Bizans öncesinden kalma bir kent kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Bu kent kalıntısının: birçok yerinde: su sarnıçları ve dehlizler var. Ayrıca, üç saray kalıntısı bulunmuştur.

Kazılar sırasında ele geçirilen eserlerin bir bölümü ise, İsveçliler tarafından çalınmış ve günümüzde Stockholm Müzesinde sergilenmektedir.

Bazı sütun başlıkları ve buluntular ise, İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Yine de, şehrin büyük kısmı, günümüzde toprak ve kayalarla örtülüdür. Özellikle, tepeye giden 1 km. lik yol görülmeye değer.

İzmir Menemen Temnos (Görece Kalesi)

TEMNOS (GÖRECE KALESİ)

Bu kalenin yıkıntıları: Hasanlar ve Görece köylerinin arasındaki hudut bölgesinde görülebiliyor. Ancak, günümüze kadar, burada herhangi bir resmi arkeolojik kazı yapılmamıştır. Evet, kale hakkında mevcut bilgiler şunlardır.

Bölge: I. Attales zamanında, Bergama krallığına katılır. Roma imparatoru Tiberius devrinde ise, büyük bir deprem yaşanır. Daha sonra: MS.17’nci yüzyılda, Temnos şehrinin sikkeleri basılmaya devam edilse de, şehir, gittikçe önemini kaybetmiştir. Bu tarihten sonra, tarihi kaynaklarda, şehre ait herhangi bir bilgiye rastlanmaz.

LEUKEY

Maltepe köyü yakınlarındadır. Yörenin en büyük höyüğünün bulunduğu tepenin güney kısmında: kalıntılar bulunmaktadır. Bu kalıntıların: Pers kralı Keyhaenus’a isyan eden, General Tahas tarafından kurulan, Leukey şehrinin kalıntıları olduğu düşünülmektedir. Buradaki resmi arkeoloji kazıları sürdürülmekte olup, kazılarda elde edilen buluntular açıklanmamıştır.

Bergama tanıtımı.

İzmir tanıtımı.

 

 

İzmir

İzmir:

Türkiye’nin üçüncü büyük metropolü olan fuarlar merkezi İzmir, ticaret ile bütünleşmiş çağdaş bir liman kentidir. İşte, size ayrıntılı bir İzmir yazısı. İzmir’de gezmek, İzmir’de gezilmesi ve görülmesi gereken yerler için bir gezi planı hazırlamak istiyorsanız, buyurun, en güzel İzmir için, en güzel gezi yazısı. Ayrıntılı bu gezi yazısını inceleyip, kendinize, ilginizi çekecek yerleri katarak, güzel bir İzmir gezi planı yapabilirsiniz. Ülkemizin en güzel şehirlerinden olan İzmir’i buyurun doya doya gezin.

Unutmayın ki, kış burada, yalnızca serin bir hava ve yağmur demektir. Kar ve soğuk olmaz, rahatça gezebilirsiniz. Öte yandan: yaz aylarını düşünürseniz, ne kadar sıcak olursa olsun, İzmir şehrinin rüzgarları bitmez ve bu şehirde nem olmaz, bu nedenle güney sahillerinin nemli-sıcağı burada etkin değildir.

Evet, en son Haziran 2019 tarihindeki ziyaretim sonucu, bazı bilgileri güncelleyerek, sizlere güzel bir İzmir gezi yazısı sunuyorum.

İzmir Adnan Menderes Hava Alanı

ULAŞIM

KARAYOLU

İzmir ve çevreleri arasındaki ulaşım, son derece rahat ve gelişmiş durumdadır. İzmir-Işıkkent Otogarında, Türkiye’nin diğer tüm illerine, gece ve gündüz, düzenli otobüs seferleri yapılmaktadır. İzmir-İstanbul arası uzaklık: 561 Km. dir. İzmir-Ankara arasındaki uzaklık: 579 km. dir. İzmir-Antalya arasındaki uzaklık ise: 446 Km. dir.

HAVAYOLU

ADNAN MENDERES HAVAALANI

İzmir’in 20 km. doğusunda bulunan: Uluslar arası Adnan Menderes Hava Limanından, yurt içi ve yurt dışı uçak seferleri, her gün periyodik olarak yapılmaktadır. İzmir Adnan Menderes hava alanı şehir merkezine uzak. Hava alanı ile şehir merkezindeki ulaşım için 3 seçeneğiniz var. Bunlar hakkında size kısa bilgiler vermek istiyorum.

İlk olarak “taksi” düşünebilirsiniz. Ancak, elbette fiyatlar yüksek. İkinci olarak “Havaş” otobüslerini düşünebilirsiniz. Bunların fiyatı standart, ancak gidecekleri yerin, sizin gitmek istediğiniz yere yakın olması gerektiğini ve bazen trafik sıkışıklığı olabileceğini kabullenmeniz gerekiyor.

Havaş otobüslerini, hava alanında sürekli olarak yani her an bulabilirsiniz. Üçüncü ve benim siz önereceğim ulaşım ise “Tren-Metro” ulaşımıdır. Hava alanında uçaktan inip, hava alanı binasının dışına çıktığınızda, hemen karşıya geçip, sola doğru, yaklaşık 10  dakika yürüdüğünüzde (bu yolda, yürüyen zemin var, yani yanınızda bavul-valiz ile rahatlıkla ilerleyebiliyorsunuz) tren istasyonuna varıyorsunuz ve burada kısa bir beklemeden sonra: gelen trene binerek, şehir merkezine doğru gidebiliyorsunuz.

Tren: hava alanından sonra, Cumaova denilen bir yere gidiyor, yani hava alanı son durak değil. Yalnız:  trene binmeden önce, istasyondan “Biniş kartı” satın almayı unutmamalısınız.

Biniş kartları: şehir merkezinde: otobüs, vapur, tren ve metrolarda kullanılabiliyor. İki tür biniş kartı var. Sürekli biniş kartı alıp, buna para yükletebiliyorsunuz ki, bir biniş: 1.750 TL. Eğer şehirde fazla kalmayacaksanız, geçici biniş kartı (3 veya 5 binişlik ) satın alabiliyorsunuz ki, 5 binişlik kart: 10.40 TL. Evet, tercih sizin, yani şehirde kalış süresine göre bir plan yapmalısınız.

Evet: İzmir şehrinde: 2 hat var. Bu hatlardan: uzun olanı, yani Cumaova ile, şehrin öbür ucu ve hatta daha da ileri giden tren hattı, 31 istasyonlu ve bu hat: Halkapınar denilen istasyonda, şehir merkezini geçen Metro hatta ile çakışıyor ve burada, yani Halkapınar istasyonunda, ilave bilet kullanmadan transfer yapabiliyorsunuz. Yani: Hava alanından trene bindiğinizde, gitmek istediğiniz yer, bu hat üzerinde değil ise Halkapınar istasyonunda inip; ilave bilet ücreti ödemeden, diğer yani şehir merkezini geçen “Metro” hattına binebiliyorsunuz.

Örneğin: Hava alanından, Konak meydanına gitmek istediğinizde, Hava alanından trene binip, Halkapınar istasyonunda inip, Metro hattına yürüyorsunuz (3-4 dakikalık bir yürüyüş gerekiyor) ve buradan Metroya binerek, 6 istasyon sonra, Konak istasyonuna ulaşabiliyorsunuz.

Gerçekten, İzmir Belediyesinin bu metro-tren hatları, şehir trafiğinin rahatlatması ve insanların ulaşımının rahatça sağlanması açısından çok olumlu. Tek sıkıntı: Hava alanına uçak saatine yetişebilmeniz, hani trafik derdi yok, hızlı gider diye düşünmeyin, çünkü: Halkapınar ile Hava alanı arasındaki uzaklık, tren tarafından, yaklaşık 1 saatte alınıyor, yani tren yavaş gidiyor, istasyonlarda biraz fazla oyalanıyor, bilginiz olmalı.

Trenden inip, check-inn terminaline ulaşmanız da, yaklaşık 15 dakika alıyor yani, uçak saatinden, 2 saat kadar önce, Halkapınar istasyonunda, trene binmeniz gerektiğini sakın unutmayın, yoksa uçağı kaçırmak mümkün.

Son bir not: İzmir Büyükşehir Belediyesi, umarım şehre gelen yabancı veya şehri bilmeyen yerli konuklar için: diğer birçok şehirde olduğu gibi, metro hatlarının ve istasyonlarının bulunduğu, küçük bir broşür bastırır ve metro istasyonlarında, bunları ücretsiz dağıtır.

İzmir

İzmir

İZMİR’İN GENEL ÖZELLİKLERİ

Türkiye’nin üçüncü büyük şehridir. Çağdaş, gelişmiş ve aynı zamanda işlek bir ticaret merkezidir. Türkçede “Güzel İzmir” olarak adlandırılan İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş, uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır.

İzmir limanı, İstanbul’dan sonra, ikinci büyük limandır.

İzmir ilinin, Ege’ye 629 km. kıyısı bulunmaktadır. Bunun 101 km.si, doğal plaj (kumsal) niteliğindedir. İzmir kıyıları, yarımada ve koylardan oluşan coğrafyası nedeniyle, plaj kullanımı dışında su sporlarına da olanak vermektedir.

İzmir

İldeki plajlardan: Selçuk-Pamucak, Urla ve Gülbahçe, Çeşme-Ilıca ve Altınkum, Gümüldür ve Özdere plajları ile kuzeyde Dikili ve Çandarlı, Foça-Yeni Foça plajları, Çeşme-Ilıca ve Altınkum plajları, kumsal özellikleri bakımından öne çıkmaktadır. Plajlara ulaşım son derece kolay ve seridir. İzmir merkez garajdan ve Üçkuyular garajından, hemen her ilçeye günün her saatinde araç temin etmek imkanı vardır.

İzmir Mevlana Heykeli

Dünyanın, en büyük üçüncü heykeli olan Mevlana Heykeli, Buca’da bulunmaktadır. Buca’nın en yüksek yeri olan Tıngırtepe’ye kaidesiyle gaberesi 23 metre olan ve dikildiği tepeyle birlikte, yer seviyesinden 73 metre yüksekliğe kavuşan Mevlana Heykeli, deniz seviyesinden 160 metrelik yüksekliğiyle, İzmir’in büyük bir kesiminden görülebiliyor.

Heykelin çevresinde, semazenler yerleştirilen rekreasyon alanı içinde kafeterya, yürüyüş yolları ve oturma gurupları yer alır. Geceleri: lazer ışıklarıyla da aydınlatılan heykel, İzmir gecelerine farklı bir güzellik katıyor.

İzmir

İZMİR SÖZCÜĞÜNÜN KÖKENİ

İzmir kelimesi, Eski İyon lehçesinde: Smyne ve Atina lehçesinde ise: Smyna diye yazılır. Ancak: Smyna sözcüğü: Yunanca değildir. Ege bölgesindeki birçok yerleşim adı gibi: Anadolu kökenlidir.

İzmir

İZMİR KENT İÇİ ULAŞIM

Kent içi toplu ulaşım: Büyükşehir Belediyesi’nin yetki ve sorumluluğundadır. Toplu ulaşım hizmetlerinin hat ve güzergahları ile birbirini tamamlaması için, otobüs-vapur-metroda ulaşım hizmet bütünlüğü sağlanmıştır. Tüm toplu taşım araçlarında, bilet yerine geçen “Kentkart” adlı elektronik bir kart, İzmir ulaşımının bütünlüğünü sağladığı gibi, ulaşımı hızlandırmaktadır.

Kent kart konusunda, yukarıda söz etmiştim. Şehirde kalış sürenize göre, Kent kart satın alabilirsiniz. En büyük güzellik: araçlara binişte, bu kent kartı, cihaza gösterdiğinizde, 1-2 saniyelik sürede, geçişe izin vermesi, Ankara’da, kartın cihazın içine girip onaylanması, 5-6 saniye alıyor ve binişlerde yığılmalara neden oluyor. İzmir, bu konuda daha pratik.

Ancak, burada söz etmeden geçemeyeceğim bir konu var ki: İzmir, her ne kadar çağdaş insanların yaşadığı çağdaş bir kent desem de, ben şahsen İzmir trafiğini sıkıntılı buldum, gerek özel araç sürücüleri ve gerekse toplu ulaşım aracı sürücüleri, maalesef insana-yayaya saygılı olmadan araç kullanıyorlar, sanırım havanın sıcaklığı, araçların içinin rehaveti, sürücüleri olumsuz etkiliyor, trafikte, kendilerine yeşil yandığı anda, vitese takıp yola saldıran, o anda yolda hızla yürümekte, karşıdan karşıya geçmeye çalışmakta olan yayaları düşünmeden, yola saldıran sürücüleri kınamamak elde değil.

BELEDİYE OTOBÜSLERİ

Otobüs hizmeti, Büyükşehir Eshot Genel Müdürlüğü tarafından sağlanır. Kent içi ve 12 ilçe belediyesi arasında yapılmaktadır. İlk binişte belli bir ücret kesilirken bundan sonraki 90 dakika içinde, ikinci ve diğer binişlerde, herhangi bir ücret yok.

Biraz önce de sözünü ettiğim gibi, toplu ulaşım aracı sürücüleri, maalesef sert ve diğer sürücü ve yayalara karşı pek saygılı olmayan tavırlarıyla dikkati çekiyorlar.

METRO

Metro istasyonları: İzmir metrosunun 11.6 km. lik hattında: Hatay, Üçyol, Konak, Çankaya, Basmane, Hilal, Stadyum, Halkapınar, Sanayi bölge ve Bornova olmak üzere, toplam 10 istasyon bulunmaktadır. Metro: Halkapınar istasyonunda, 31 istasyonlu, tren hattı ile kesişiyor. Bu konuda, yukarıda, havaalanı bölümünde ayrıntılı bilgi verdim.

İzmir

VAPUR

Toplu ulaşımda bütünlük amacıyla, körfez vapurlarının sayısı ve sefer sıklığı arttırılmıştır. Ulaşımda kolaylık ve rahatlık sağlanmıştır. Karşıyaka-Bostanlı ile Konak arasındaki sefer aralığı, 20 dakikaya indirilmiş ve iskeleler yeniden düzenlenmiştir.

Bostanlı, Karşıyaka, Bayraklı, Alsancak, Pasaport, Konak, Göztepe ve Üçkuyular olmak üzere, 8 iskeleden sefer yapılmaktadır. Konak-Bostanlı arasında, araba vapuru da kullanılıyor. Nispeten yeni vapurlar yanında, birkaç tarihi vapur da seferler yapıyor.

Vapura binerseniz: özellikle, arka bölümüne gidin ve dururken, denize attığınız simit-ekmek gibi yiyecek maddelerini kapışan balıkları izleyin. Vapur giderken, vapurun arkasına takılan ve yolcuların attıkları yiyecek maddelerini havada yakalamaya çalışan martıların hareketlerini izleyin.

İZMİR’İN TARİHİ ÖZELLİKLERİ

Eski İzmir kendi (Smyna) körfezin, kuzeydoğusunda bulunan ve yüzölçümü yaklaşık 100 dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştur. Son yüzyıllar boyunca: Meles Çayı’nın bugünkü Yamanlar Dağı (Sipylos Dağı)’ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile, bugünkü Bornova ovası oluşmuş ve yarım adacık bir tepe haline dönüşmüştür.

Günümüzde, Tepekule denilen bu höyüğün üzerinde, Tekel Müdürlüğünün İzmir Şarap ve Bira Fabrikası’na ait numune bağı bulunmaktadır. 1955 yılından beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede, İzmir’deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen “İzmir Höyüğü” bulunmaktadır. Buradaki ilk kazılarda: Türk Tarih Kurumu ve Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün katkıları büyük olmuştur.

Bayraklı höyüğü: körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp kayalı Yamanlar Dağı’nı alarak, karadan gelecek saldırılara karşı, rahat bir konumdaydı. Güneyi: imbata açıktı. Eski İzmir yerleşimi, yaklaşık 3000 yıl boyunca, bu yarımada üzerinde yer aldı. MÖ.4’ncü yüzyılın ikinci yarısında, büyük nüfus artışı yüzünden, bugünkü Kadıfekale (Pagos) eteklerine taşındı.

İzmir

İKLİM

Akdeniz iklim kuşağında kalan İzmir’de, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer. Dağların denize dik uzanması ve ovaların İç Batı Anadolu eşiğine kadar sokulması, denizin etkilerin iç kesimlere kadar yayılmasını sağlar. En sıcak aylar: Temmuz ve Ağustos ve soğuk aylar ise, Ocak ve Şubat’tır. Yazın, kıyı kesimindeki sıcaklık; deniz melteminin (imbat rüzgarı) etkisiyle, iç kesimlere göre daha düşük olmaktadır.

Ağustos ayında, nem oranı da yükselmektedir. Nisan ayında: İzmir ziyaretimde, özellikle akşam saatlerinde, Alsancak-Kordon bölümünde, sert rüzgar nedeniyle üşüdüğümü hissettim. Duydum ki, özellikle kışın, İzmir şehrinin Lodos rüzgarı, muhteşem üşütürmüş. Mevsimine göre tedbirli olmanızda yarar var.

İZMİR’DE NE YENİR

İzmir ve yöresinin yemekleri, çeşit açısından son derece zengindir. Ege, Akdeniz ve Anadolu mutfaklarının özgün bir birleşimidir. Yörenin bitki örtüsünün yanı sıra, çok kültürlü toplumsal yapısı da, bu oluşumu etkiler.

Belli başlı yemekleri: Bulamaç çorbası, tarhana çorbası, tere çorbası, trança kellesi, kirde, sakız yahnisi, mücver, İzmir köftesi, papaz yahnisi, enginar dolması, domates bastısı, yer elması, revani, ıspanak boranisi, razı kavurması, Efes arapsaçı, şevketi boştan, ebegümeci, radika salatası.

Özellikle: zeytinyağlı enginar dolması, İzmir mutfağında öne çıkar. Ülke çapında ün kazanan lokma tatlısı ise bir değer kent lezzetidir. Tabii, büyük şehirde bu yöresel lezzetleri bulmanız ve tatmanız zor olacaktır.

Ama; İzmir şehrinde, şehrin birçok yerinde bulabileceğiniz yöresel lezzetler var. Bunların başında: “boyoz” var.

Boyoz: bir tür çörek ve yanında rafadan olmayan, yani çok pişmiş yumurta ile servis ediliyor. Ama, bu çörek, o kadar lezzetli ki, ağızda dağılan ölçüde taze ve yumurta ile yenildiğinde değişik bir lezzet. Fiyatı, 2.25 TL.

Bir diğer yöresel lezzet ise: “Kumru”. Evet: kumru, susamlı bir sandviç ekmeği ve içinde, İzmir tulum peyniri, domates dilimleri ve yeşil taze biber parçası var. Biber özellikle sanırım acı seçiliyor. Muhteşem bir lezzet ama sandviç ekmeğinin taze olanını bulmak gerekir, fiyatı 1.5 TL. Nohut mayası kullanılarak yapılan bu tombul sandviç ekmeği: bir kuş gövdesine benzeyen boyutları nedeniyle “kumru” ismini almıştır.

Evet, başka bir lezzet: burada “gevrek” olarak isimlendirilen, bildiğiniz simittir. Ama, simit yerken, aynı yerde satılan “peynir” den almayı sakın ihmal etmeyin. Hani, açıkta  satılıyor, hijyen diye fazlaca düşünmemelisiniz, o kadar çok bu lezzeti tadan var ki.

Son olarak: şehir içindeki birkaç yöresel lezzetten daha söz etmek istiyorum. Kemeraltı bölgesinde, Anafartalar caddesine girince: “Petek” döner salonunu sorun ve bu tarihi mekanda, mutlaka yoğurtlu veya sade döner yemelisiniz.

Bornova taraflarına giderseniz, Yeşilova denilen yeri bulun (Bornova merkezine, Üniversiteye, yaklaşık 10 dakika uzaklıkta) ve burada “Asım Kokoreç” denilen yerde, muhteşem lezzetli kokoreç yemeyi sakın ihmal etmeyin.

İZMİR’DEN NE SATIN ALINIR

İzmir’in en yoğun alışveriş trafiğine sahne olan sokakları, Anafartalar Caddesi’nin sağında ve solunda bulunan ve hala yüzyıl öncesinin atmosferini: kepenklerinin kıvrımlarında, kapı eşiklerinde, basık tavanlarında ve eski kiremitlerde taşıyan Kemeraltı sokaklarıdır.

Eski görüntü, tamamen olmasa da, hala işportacıların bağrışmaları, bakırcılar çarşısının kendisine has sesleri, Şadırvan Camii yanındaki Sebilin şırıltısı, Kestane pazarındaki balıkçıların ıslak önlükleriyle bağrışmaları, Kemeraltı’nın pek değişmediğini gösteren belirtilerdir.

Urgancılar çarşısı, Kuyumcular çarşısı, Basmacılar, Ayakkabıcılar; hepsi de hala işlerini sürdürmektedirler. Bunların yanı sıra: en iyi ve modern alışveriş merkezleri, Alsancak’taki Kordon boyunda, Karşıyaka ve Cumhuriyet caddesinde bulunuyor.

İzmir’de, en önemli alışveriş merkezi olan Kemeraltı’na komşu, Çankaya ve oradan da seçkin butik ve mağazaların bulunduğu Alsancak’a ulaşıp alışveriş yapabilirsiniz. Karşıyaka’da da aynı olanakları bulmanız mümkün.

Ama: bence, alışveriş yapmasanız da, kesinlikle “Kemeraltı” bölgesine girmelisiniz. Zaten, buraya girdiğinizde, tekstil olarak o kadar ucuz ki, inanamayıp, mutlaka bir şeyler satın alacaksınız. Bunun dışında, İzmir şehrinden, mutlaka alınması gereken bir obje öneremeyeceğim.

GEZİLECEK YERLER

İzmir Müzeleri

İZMİR MÜZELERİ

Konak meydanının hemen batısındadır. Yani: Bahribaba park alanı içinde, varyant yolunun hemen başlangıcında, hastanenin karşısındadır. Konak meydanında, hastane istikametinde, varyanta doğru ilerlerseniz, yaklaşık 200-300 metre sonra, sağda kalıyor, küçük rampa biraz yorabilir.

Burada: yeşillikler içinde, önce bir otopark ve sonra iki müze binası karşınıza çıkıyor. Solda, Etnografya Müzesi ve sağda ise, Arkeoloji Müzesi var. Her iki müze de, Pazartesi hariç, diğer günlerde, ziyarete açıktır.

Müze bölümünün bahçesinde, birkaç heykel var.

İzmir Etnografya Müzesi

      

İZMİR ETNOGRAFYA MÜZESİ

Park alanının hemen solundaki bina: Etnografya Müzesi olarak kullanılıyor. Müzenin: merdivenlerle girilen giriş bölümüne girin ve sağ yandan itibaren gezmeye başlayın. Ama: ben şahsen pek keyif alamadım, yani bu bölüm, Etnografya Müzesi pek keyifli değil, sanırım ya mevcut eserlerin durumu, yani pek ilgi çekmemesi veya sergilenme biçimi pek ilginç değil.

Birkaç yerde, canlı betimlemeler yapılmış, örneğin: nazar boncuğu yapımı üç boyutlu olarak mankenle ve ocakla canlandırılmış ama dedim ya, sanırım sergileme mi yoksa eserler mi, anlamadım, pek ilgimi çekmedi. 1903 yılına  tarihlenen “İttihat Eczanesi” olduğu gibi sanırım buraya taşınmış ve buranın görüntüsü ilginizi çekebilir.

Üst kata çıkmadım, görevli üst katta, gelin odası bulunduğunu ve görmemi söyledi ama dedim ya, müzenin bu bölümü pek ilgimi çekmedi. Tercih sizin. Giriş ve üst kat olmak üzere, bu Etnografya Müzesi, iki katlı.

İzmir Arkeoloji Müzesi

İzmir Arkeoloji Müzesi

 

İZMİR ARKEOLOJİ MÜZESİ

İzmir’de ilk arkeoloji müzesi: üç yıllık eser toplama ve derleme çalışmalarından sonra, 1972 yılında Basmane semtinde bulunan, Ayavukla (Gözlü) Kilisesinde, ziyarete açılmıştır. 1951 yılında, Kültür Parkta, ikinci bir arkeoloji müzesi daha hizmete girmiştir. Çevresindeki antik kentlerden gelen eserlerin yoğun olmasından dolayı, yeni bir müzeye ihtiyaç duyulmuştur.

Bunun üzerine, Konak’ta, Bahribaba Parkı içinde, 5000 m.karelik bir alanda, yeni ve modern bir müze binası inşa edilerek, 1984 yılında ziyarete açılmıştır.

Müze, teşhir salonları, laboratuvarları, depoları, fotoğrafhanesi, kitaplığı, konferans salonu ile her türlü ihtiyaca cevap verebilecek şekilde düzenlenmiştir. Eserler, müze binası içinde ve bahçede olmak üzere 1500’ün üzerindedir.

Üç katlı olan müze binasında, teşhir, bölümler halinde hazırlanmıştır.

İzmir Arkeoloji Müzesi

İzmir Arkeoloji Müzesi

         

Merdivenli bir bölümden çıkarak, müze binasına giriyorsunuz. Hemen solda: bir banko var. Bu bankoda, birbirinin aynısı olduğunu sandığım birçok broşür vardı ve görevliden istediğimde, bir tane broşür verdi, ama bu broşür “İngilizce”. Sayın görevliler, bu müzeyi, yerli turistler ziyaret etmiyor mu, lütfen bu broşürün “Türkçe” olanını da bastırın ve gelen yerli ziyaretçilere verin.

Hemen ileride, tuvalet bölümü vardı ki, tuvaletler düzenli ve temizdi. Ama, diğer birçok müzede olduğu gibi, bu müzede niye bir “Ziyaretçi görüş-öneri defteri” bulunmaz. Ziyaretçilerin görüş ve önerilerini merak mı etmiyorsunuz, yoksa önemsemiyormusunuz.

Neyse: müzenin hemen girişinde, orta boşlukta, aşağıya doğru baktığınızda, hemen zeminde gayet güzel bir “mozaik” duruyor. Sanırım, Roma dönemine ait olan bu mozaik bulunduğu yerden sökülüp buraya getirilmiş ve gayet güzel bir yere, gayet güzel bir şekilde yerleştirilmiş. Bunu görmelisiniz.

İzmir Arkeoloji Müzesi

 

Sağdan doğru ilerleyin, önce “Taş Eserler Salonu” var. Hatta: muhteşem bir klima yani havalandırma düzeni kurulmuş ve ziyaretçinin içeride kesinlikle sıkılmadan, bunalmadan eserleri gezebilmesi sağlanmış, bu klima-havalandırma sistemi muhteşem güzel.

Eserlerin sergilendiği vitrinlerin önünde algılayıcılar var, yanına gidilince ışıklar yanıyor, bu uygulama da gayet güzel. Koridorda yürüyün, ilginizi çekecektir, büyük olasılıkla sizden başka kimseyi göremeyeceksiniz. Bu kadar güzel bir müzenin boş bulunması ilginç. Evet, burada genellikle Roma dönemine ait, mermerden yapılmış heykeller, büstler ve heykel başları sergileniyor.

İzmir Arkeoloji Müzesi

İzmir Arkeoloji Müzesi

               

Müzenin üst katına çıkıyorsunuz. Sağa dönün, burası “Seramik Eserler Salonu” dur. Burası, bayağı aydınlık, eserler yine vitrinlerde sergileniyor, tarih  dönemlerine göre sergilenmiş, ilk buluntular “bakla tipi” buluntulardır. Özellikle Tahtalı barajı kurtarma çalışmalarında çıkan eserler var. İzmir’in çeşitli arkeolojik bölgelerinde bulunan buluntular, bulundukları yerlere göre ayrı ayrı sergileniyorlar.

İzmir Arkeoloji Müzesi

Koridorun hemen karşısında, mezar-lahitler var. Özellikle: 2007 yılında, Foça yöresinde, Athena tapınağının batısındaki Bizans tapınağının nekropolünde bulunan, 8’nci yüzyıla ait bir bebek iskeleti bulunan lahit var. Bu ilginizi çekecektir.

İzmir Arkeoloji Müzesi

Sağa dönüp devam ettiğinizde, burada bronz eserler var. Önce: duvara monte edilmiş aplik aslan var. Tunçtan yapılmış, Bayraklı bölgesinde bulunmuş, MÖ.6-7’nci yüzyıla tarihleniyor.

Bronz metalden kesilerek oluşturulmuş bir aslan betimlemesidir. Üzerinde yer alan deliklerden aplik olarak bir yere tutturularak dekoratif amaçlı olarak kullanıldığı düşünülüyor.

İzmir Arkeoloji Müzesi

 

Onun hemen yanında: müzenin en önemli eseri olan “Koşan Atlet Heykeli” var. Nemrut Limanı yani Kymea-Aliağa yöresinde bulunmuştur. Geç Helenistik döneme ait, MÖ.50-30 yıllarına ait olduğu sanılmaktadır.

Bu bronz heykeller önemli, çünkü, bunlar eritilip başka işler için de kullanıldıklarından, günümüze fazlaca bronz heykel, eser gelmemiştir. Bu koşan atlet heykeli de, müzede her ne kadar yazmasa da (aslında yazmalılar  diye düşünüyorum) bu eser, Foçalı bir balıkçı tarafından, balık tutarken, balık ağlarına takılarak su yüzüne çıkarılmış ve müzeye teslim edilmiştir. İyi ki, yurt dışına kaçırılacak kadar fırsat olmamış.

Antik dönemde, Yunanistan ve Ege dünyasında sadece erkeklerin katılabildiği Olimpiyat oyunlarında insan vücudunun başarısını sergilemek amacıyla, sporcular genellikle çıplak olarak yarışırlardı. Birinci gelen sporcular, zeytin dalından yapılmış bir taç ile onurlandırılırlardı. Ayrıca bu zaferlerinin ölümsüzleştirilmesi için, bronzdan heykelleri yapılırmış.

Bunun hemen yanında, yine tunçtan yapılmış “Demeter” heykeli parçası var. Bu parça da, Bodrum da deniz altından çıkarılmıştır. MÖ.4’ncü yüzyıla tarihleniyor.  Demeter, mitolojide “bolluk ve bereketi” temsil etmektedir.

Bu katta: Hazine Dairesi var. Hazine Dairesi sürekli açık değil, ziyaretçi geldiğinde, burası özel güvenlik görevlisi tarafından açılıyor ve gezebiliyorsunuz. Burada, her şekilde fotoğraf ve video çekimi yasaklanmış, neden yasak anlayamadım, çünkü flaşsız fotoğraf çekiminin serbest olmasını düşünüyorum ama sanırım objelerin sahtelerinin yapılmasının önlenmesi için fotoğraf çektirmiyorlar.

Neyse: buraya giriyorsunuz, ortada bir oturma bölümü var, sağda ise cam eserler görülüyor. Sonra sikkeler var. Özellikle, sikke koleksiyonunun, Orhan Gazi (1324 yılı) döneminden başlayıp, günümüze kadar devam ediyor. Son olarak, 1918, Mehmet Reşat dönemi sikkeleri, Erken İslam dönemi sikkeleri var.

Muhteşem bir sikke koleksiyonu bulunuyor, sanırım her döneme ait sikke var. MÖ.4’ncü yüzyıla tarihlenen gümüş sikke definesi var. 1998 yılı bir kazı çalışmasında, küçük bir kap içinde, 149 adet gümüş sikke ele geçirilmiş ve burada sergileniyor.

MÖ.360-330 yılında, gömüldüğü tahmin ediliyor. Sonra, Batı Anadolu şehir sikkeleri var. Şehirler egemenlik ilanı için sikke bastırıyorlarmış.

Burada bir buluntu define  daha var. 1989 yılında, Urla antik kenti kazılarında bulunan 10 adet elektron sikke var. Bunlar: üzerinde insan figürü bulunan ilk sikke örnekleri olması açısından, dünyada tek. İnsan figürlü olmaları çok ilginç.

Sol tarafta takılar var. Saç iğneleri, damga mühürler, yüzükler, özellikle: Foça da bulunan buluntular, nekropol buluntuları, altında kesilerek yapılmış alınlık muhteşem güzel. Uçlarında alına bağlanmak için bulunan ip delikleri var.

Evet, buradan çıkıyoruz ve görmediğimiz bodrum katına inmek istiyoruz. Ama, hiç hoşlanmadığımız bir yazı “KAPALI”. Tam bir düş kırıklığı, niye kapalı, bunun izahı yok. Tam turizm sezonu başlangıcında, müzenin üç katından birinin kapalı olması saçmalık olsa gerek.

İzmir Arkeoloji Müzesi

ALT KAT TEŞHİR SALONU 

Ben: Nisan 2012 tarihindeki ziyaretimde bu katı göremedim. Bu bölüm: bu müzeyi daha önceki ziyaretimden esinlenerek yazılmıştır.

Bu katın bir bölümü, mezar kültürlerine ayrılmıştır. Diğer bölümlerde, çeşitli tarihlerde pişmiş toprak ve mermerden yapılmış lahitler ve mezar stelleri sergilenmektedir. Lahitler arasında, antik dünyada lahitleriyle ün yapmış, pişmiş toprak Klazomenai lahitleri görülebilir.

Salondaki geç Helenistik mezar stelleri, dünyanın en zengin koleksiyonlarındandır. Helenistik devrin önemli yapıtlarından “Belevi Mezar Anıtı” tavan kaset kabartmaları da bu salondadır. Salon sonunda, artık tamamen İzmir kentinin merkezinde kalmış olan Agora ören yerinde bulunan, Poseidon, Demeter ve Artemis’den meydana gelen yüksek kabartma heykel gurubu; güzel olduğu kadar İzmir’de bulunmuş olması nedeniyle, salonun en çarpıcı örnekleri arasında yer alır.

Bu görünümü ile, İzmir Arkeoloji Müzesi, Batı Anadolu’nun Prehistorik çağlardan bugüne kadar geçirdiği uygarlıklar ve kültür dönemleri hakkında yeterince bilgi vermektedir. Ayrıca, antik devirlerin sanat anlayışını ve bu alandaki üstünlüğünü de, örnekleriyle sergileyen Türkiye’nin belli başlı müzeleri arasında yerini alır.

İzmir Atatürk Müzesi

ATATÜRK MÜZESİ

Alsancak, Atatürk caddesindedir. Pazartesi dışında her gün ziyarete açıktır. 1875-1880 yılları arasında, halı tüccarı Takfor tarafından ev olarak yapılmıştır. 1922 tarihinde sahibi tarafından terk edilmiş ve hazinenin mülkiyetine geçirilmiştir. İzmir’e giren Türk ordusu, burasını karargah olarak kullanmıştır. 1923 tarihinde, İzmir İktisat Kongresi toplandığında, Atatürk, şahsi çalışmalarını buradan yürütmüştür.

Kongre bitiminde, karargah bu binadan taşınmış ve hazine, burayı Naim Bey’e otel olarak kullanmak üzere kiralamıştır. 1926 tarihinde, İzmir’e gelen Atatürk, İsmet Paşa ile birlikte, Naim Palas’ta kalmıştır. 1926 yılında, bina, İzmir Belediyesi tarafından satın alınmış ve bazı yeni eşyalar da konularak, Atatürk’e hediye edilmiştir.

Atatürk; 1930-1934 yılları arasında, İzmir’e her gelişinde, hep bu evde kalmıştır. 1938 yılında, Atatürk’ün vefatı üzerine, ev kız kardeşi Makbule Baysana veraset yoluyla intikal etmiştir. 1940 yılında, İzmir Belediyesi binayı müze yapmak üzere istimlak etmiştir. Atatürk’ün İzmir’e gelişinin 19’ncu yılına rastlayan, 1941 yılında, müze, törenle halka açılmıştır.

1962 yılından itibaren, Müze “Atatürk İl Halk Kütüphanesi ve İzmir Şehri Atatürk Müzesi” adını alır. 1972 tarihinde, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı’nın yazıları ile, binanın mülkiyeti, İzmir Arkeoloji Müzesine verilir. Restore ve tanzim edilerek, 1978 yılında törenle “Atatürk ve Etnografya Müzesi” olarak ziyarete açılır. Müzedeki Etnoğrafik eserler, 1988 yılında, yeni Etnografya Müzesine taşındıktan sonra, Müzenin adı “Atatürk Müzesi” olarak değiştirilir.

Bina, Osmanlı ve Levanten mimarisi karışımından meydana gelen Neo-klasik tarzda bir yapıdır. Bodrum, zemin, 1.Kat ve çatı katından oluşmaktadır. Dikdörtgen planlı arka cephesi, revaklı, avlulu, 852 metre karelik bir alanı kaplayan kagir bir yapıdır. Ön cephede, 1.katta cumbası vardır.

Tüm zemin kat, tabanı büyük boy mermer plakalarla döşenmiştir. Salonda, yerde Uşak halısı, sağ ve sol nişlerde mermer heykeller, büyük kristal ayna ve Atatürk büstü vardır. Sağ ve soldaki odada ve küçük salonda, 19’ncu yüzyıl sitili nefis şömineler var. Birinci kata çıkan merdivenlerin başında, aplik görevi yapan, 2 adet tunç şövalye heykelciği var. Merdiven sahanlığında büyük Atatürk portresi asılıdır.

1.Katta, Atatürk’ün kullanım odaları bulunmaktadır. Bunlar: Toplantı salonu, çalışma odası, yatak odası, misafir odası, berber odası, muhafız odası, bekleme-kabul odası, kütüphane, yemek odası ve banyodur. Toplantı salonunda, ortada yeşil çuhalı rulet masası ve çevresinde 12 adet Cosmos marka sandalye yer almaktadır.

Salon duvarlarına dayalı, 10 adet küçük boy maun sandalyenin arkalıklarındaki çini plakalar üzerinde, Shakaspearein eserlerinden kimi sahneler canlandırılmıştır. Yatak odasında, maun karyola, 2 komidin, 2 kadife koltuk, 1 kanepe, 1 şezlong, 1 markiz, 3 dolap vardır.

Yatak odaları, günün modasına göre döşenmiştir. Kütüphanede, Fransızca bir ansiklopedi bulunmaktadır. Çalışma odasında, meşe kaplama çalışma masası ve onun üzerinde Atatürk’ün kullandığı yazı takımı var. Odalar, bronz dolama heykeller, vazolar ve yağlı boya tablolarla süslenmiştir. Yerde Isparta ve Uşak halıları serilidir.

İzmir Tarih ve Sanat Müzesi

İZMİR TARİH VE SANAT MÜZESİ

2004 yılında, Kültürpark’ta hizmete giren İzmir Tarih ve Sanat Müzesi: Taş Eserler Bölümü, Seramik Eserler Bölümü ve Kıymetli Eserler Bölümü olmak üzere, üç bölümde, ziyaretçilerine, İzmir ve çevresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan eşsiz güzellik ve değerdeki eserleri sunmaktadır.

TAŞ ESERLER BÖLÜMÜ

Bölümün zemin katında, Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait heykeltıraşlık eserleri ile mimariye bağlı plastik eserler sergilenmektedir. Bölümün sol salonu: Smyrna’ya ayrılmıştır.

Özellikle, Smyrna heykeltıraşlık okulunun etki ve özelliklerini adım adım izlemek mümkündür. Mezar kültürü ile Helenistik ve roma çağına ait, bölgenin özelliklerini taşıyan değişik tiplerde lahit ve mezar stelleri birbirine bağlantılı iki ayrı mekanda sergilenmektedir.

Sözü edilen mezar buluntularından sonra, Agora’ya ayrılan bölüm başlar. Agora’nın mimari eserlerinin yanı sıra heykeltıraşlık eserlerine de bu bölümde yer verilmiştir. İzmir tarihine ışık tutacak yazıtlar, bu bölümden sonra gelmektedir. Söz konusu zemin katta, iki ayrı salon, gladyatörler ve Olimpiyat oyunlarına ayrılmıştır.

İzmir’de çağlar boyunca her iki oyunun da düzenlendiği v ilgi çektiği, günümüze ulaşan yazıt ve kabartmalardan anlaşılmaktadır. Bölümün ikinci katı, İzmir çevresindeki Milet, Metropolis ve Afrodisias gibi antik kentlerin eserlerine ayrılmıştır. Ayrıca, tanrı, tanrıça, imparator ve kahramanlara ait heykeltıraşlık eserleri sergilenmektedir.

SERAMİK ESERLER BÖLÜMÜ

Bu bölümde, Prehistorik dönemden Bizans dönemine kadar olan zengin seramik koleksiyonları sergilenmektedir. Bunlar, başta İzmir olmak üzere, çevredeki antik kentlerde yapılan yeni kazılar sonucu elde edilen eserlerden oluşmaktadır.

Ayrıca, burada İzmir’in kara ve deniz ticaretinin geçmişini ve önemini vurgulamak için, limana yanaşan bir yük gemisi ve getirilen malın satışını sağlayan sembolik dükkanlar yer almaktadır. Üst kat, Bayraklı yerleşmesine ayrılmıştır. Söz konusu bölümde, İzmir kentinin yaklaşık 7000 yıllık geçmişine ait, seramik eserlerin özellik ve güzelliklerini adım adım izlemek ve bilgi edinmek mümkün olmaktadır.

İzmir Tarih ve Sanat Müzesi

KIYMETLİ ESERLER BÖLÜMÜ

Bu salonda, üç ayrı bölümde, muhtelif malzemeden yapılmış İzmir ve çevresinin en nadide eserleri sergilenmektedir. Salonun sağ bölümünde, MÖ.6’ncı yüzyıldan başlayarak, Osmanlı döneminin sonlarına kadar: altın, gümüş ve bronz sikkeler yer almaktadır.

Salonun ortasında kapalı bir mekan hazine dairesine ayrılmış olup, burada Erken Tunç Çağından, Bizans dönemine kadar olan altın, gümüş ve kıymetli taşlardan oluşan takılar bulunmaktadır. Salonun sol bölümünde ise: pişmiş toprak, cam ve madeni eserler ayrı ayrı vitrinlerde yer almaktadır.

İzmir Bayraklı (Eski İzmir)

BAYRAKLI (ESKİ İZMİR)

İzmir körfezinin kuzeydoğusunda, Tepekule mevkiinde bulunan yerleşim alanı, İzmir’in ilk yerleşim alanı olarak bilinmektedir. Kentin, MÖ.3000 yıllarında kurulduğu, arkeolojik bulgulardan anlaşılmaktadır.

Bayraklının üst kesiminde, 205 metre yükseklikteki burun üzerinde, mitolojik kral Tantalos’un mezarı olarak bilinen ve MÖ.7’nci yüzyıla tarihlenen yapı bulunmaktadır.

İzmir Kemeraltı Çarşısı

KEMERALTI ÇARŞISI

Günümüzde, İzmir’in en önemli alışveriş merkezlerinden biri. Kemeraltı çarşısı, Mezarlıkbaşı semtinden itibaren, deniz cephesini içine alan bir kavis çizerek, Konak alanına ulaşıyor.

Eskinin gizemli tonoz ve kubbeli dükkanlarının yanı sıra, modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryaları ile her türlü alışverişe hitap edebilen bir site görünümündedir. Bu çarşıda: geleneksel Türk el sanatlarından: seramikler, çini panolar, ahşap ürünleri, tombaklar, halı ve kilimler, deri ürünlerinin her çeşidi bulabilirsiniz.

Sokak, sokak, sokak. Yalnız: bu karışık sokaklarda, kaybolma riskiniz fazla, yine de sorarak, çıkış noktalarını bulmanız mümkün. Özellikle: tatil günlerinde giderseniz, muhteşem bir kalabalık sizi bekliyor. İnsanlar bu dar sokaklarda, omuz omuza yürümek zorunda kalıyorlar. Yine de; herhangi bir alışveriş düşünmeseniz bile, İzmir’de mutlaka gidilip görülmesi gereken bir yer. Konak meydanından, Kemeraltına girebilirsiniz.

Kemeraltı çarşısının tarihi geçmişine de bir nebze değinmek istiyorum. 1592 yılında, kale kapısı önünde, Hisar Camii inşa edilmiştir. 1650-1670 yılları arasında, limanın bir bölümü doldurularak, bir çarşı kurulur.

1744 yılında da Kızlarağası Hanı inşa edilir. Daha sonraları, Hisar’ın iç limanın ön tarafını doldurulmak suretiyle rıhtım inşa edilmiş ve sahile bugünkü şekli verilmiştir.

Kemeraltı çarşısı: ilk yapıldığı yıllarda, kısmen tonozlu, kiremit örtülü yan sokakları ve arastasıyla, bir kapalı çarşı görünümündeydi. Yakın yıllara kadar, Şadırvanaltı Camiinden Havra Sokağına kadar devam eden sokakların üstü, örtülü durumda korunmaktaydı. Çarşı, Kemeraltı adını bu bölümün üstünün kapalı olması özelliğinden almıştır.

Çarşıya dik olarak açılan bugünkü küçük sokakların bir bölümü: üstü, beşik tonozarla örtülü bulunuyordu. Bunlara da açılan diğer ara sokaklarla birlikte arastalar oluşmaktaydı. Çarşı içinde pek çok han bulunuyordu.

Geçen yüzyılda, eski liman sınırını teşkil eden Anafartalar Caddesi-Gazi Bulvarı kavsinin iç kısmında kalan ve eski hanların, bedestenin yoğun bir şekilde yer aldığı bölge, daha çok yerli halka, orta ve düşük gelirli ailelere hitap eden ticari kuruluşlara ve el sanatı aktivitelerine ayrılmıştı.

Demirciler, kömürcüler, çiviciler, baharatçılar, saman pazarı gibi adlar taşıyan ve gerçekten de bu aktiviteleri barındıran sokaklar, bir anlamda çeşitli iş kollarının fiziki mekanda gruplandırılmaları olayını da yansıtmaktadır.

İzmir Kemeraltı Çarşısı

İzmir Kemeraltı Çarşısı

 

Kemeraltı bölgesine girin ve caddede ilerleyin. İlk cami ve cadde ikiye ayrılıyor, sağdan ilerleyip ikinci caminin yani Hisar camisinin bulunduğu yere geldiğinizde, sola dönün ve bu bölgede, üstü kapalı sokaklarda bulunan kafelerden birine mutlaka oturun. Oturma yerleri: tamamen otantik, kilim ve hasır kaplı, ahşap sedirler üzerine minder şeklinde düzenlenmiş, burada kahve özellikle çedene kahvesi içebilirsiniz.

Ortam çok güzel, mutlaka denemelisiniz. Hatta, kahve falınıza bile baktırabilirsiniz. Sokaktan geçen satıcılardan bir şeyler (özellikle kağıt helva, fıstık ve susam ezmesi, badem ezmesi düşünebilirsiniz) satın alıp yiyebilirsiniz.

İzmir Kızlarağası Hanı

KIZLARAĞASI HANI

İzmir için önemli yapılardan biridir. Yapının 1745 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Yapımı hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte, yaptıran kişinin Kızlarağası Hacı Beşir Ağa olduğu bilinmektedir.

İzmir Liman Kalesi’nin hemen arkasında, 1744 yılında hanın inşasına başlanır ve 1745 yılında tamamlanır. Han, döneminde önemli bir boşluğu doldurmuştur. Bugünkü, Yemişçiler ve Halim Ağa çarşısı ile anılan yerde olup, ana cephesi Keresteciler Sokağına açılmaktaydı. Günümüzde, burası 871 sokaktır. Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir’deki nadir eserlerinden olan han, diğer hanlar gibi genelde, kare bir forma sahiptir.

Binanın içinde, dikdörtgen ve geniş bir avlunun ortasında, geleneksel olarak bir şadırvan ve havuz bulunması gerekmektedir. Günümüzde, böyle bir alan mevcut değildir. Han, hemen her uzun mesafe hanında olduğu gibi, iki katlı idi. Üst katta, galeriye açılan odalarda yatmak isteyenler konaklar, zemin katta ise, üst kısmın sade yaşamının tam tersi görülürdü.

Yükleriyle develer, tüccarlar ile hizmetkarların kalabileceği odalar, malların boşaltıldığı ve pazarlandığı dükkanlar ile pazarlık yapan insanlar bulunurdu. Han, limana yakın olması, sebebiyle, her zaman canlı kalmıştır. Han, belli dönemlerde bir tür borsa gibi de çalışmıştır. Özellikle: iç avluya dönük dükkanlarda, bu işler yoğun olarak yapılmıştır.

18 ve 19’ncu yüzyıllarda, teknolojinin ulaşım alanında çeşitli değişikliklere yol açması ve ekonomik hayatın zaman zaman yer değiştirmesiyle birlikte, Kızlarağası Hanı da yavaş yavaş önemini kaybeder. Han, gece konaklamaların sona ermesinden sonra, sadece, malların indirildiği ve depolandığı bir yer durumuna gelir.

1993 yılında restore edilerek günümüzde turistik bir çarşı olarak hizmete giren Kızlarağası Hanında, çok çeşitli el sanatları ürünlerini, halıları, deri kıyafetleri ve çarpıcı hediyelik eşyaları bulabilir ve hanın tam ortasındaki açık çay bahçesinde, mistik havayı içinize çekerek, yorgunluğunuzu atabilirsiniz.

Buraya yolunuz düşerse, mutlaka “kumpir” yemelisiniz. Alışveriş mekanlarının yanında, burada, bol miktarda oturarak bir şeyler atıştırabileceğiniz değişik ve otantik yerler var.

İzmir Konak Meydanı

İzmir Konak Meydanı

 

KONAK MEYDANI

İzmir şehrinin en merkezi  konumu olan “Konak Meydanı” sürekli olarak kalabalık, özellikle şehre gelen ziyaretçiler tarafından mutlaka ziyaret edilen bir yer olarak önem kazanmaktadır. Konak meydanı: altında metro istasyonu bulunuyor. Üstünde ise: yemyeşil bir alan oluşturulmuştur. Bu alanda: gerek birçok kaktüs türünden oluşan kaktüs bahçesi ve gerekse, değişik görünümlü çam ağaçları ve palmiye ağaçları, güzellikler yaratmıştır.

Meydanın batı bölümü: deniz ve burada, Konak vapur iskelesi var. Buradan: Karşıyaka ve Bostanlı yönlerine vapura binmek mümkündür. Vapur iskelesinin hemen yanında, kuzey istikametinde: Alsancak-Kordon bölümü var. Bu bölüm: deniz kıyısındaki kafeteryalar ve birahaneler ile önem kazanıyor.

Burayı geçerseniz, bu kez, kıyıda oturabileceğiniz bankların bulunduğu, yemyeşil bir bölüm sizi bekliyor. Yaklaşık 2.5 km. yürüdüğünüzde, tüm bu güzellikleri görebilirsiniz.

İskelenin güney bölümünde, nispeten daha sakin bir deniz kıyısı var.

Meydanın: doğu bölümünde: bir kısım mağazalar ve iş hanları bulunan bölüm var. Bunun hemen yanında: birçok otobüs ve minübüsün şehrin birçok yerine hareket ettiği büyük bir otopark alanı var.

Kemeraltı bölümüne girmek isterseniz, yine bu meydandan girebiliyorsunuz. Meydanın ortasında ise, şehrin simgesi “Saat kulesi” var. Saat kulesinin hemen yanında, tarihi “Konak camisi” ve onun hemen arkasında “Yunan işgalindeki bayrak görüntüleriyle gündeme gelen, Hükümet konağı var.

Bir diğer köşede ise, ilk kurşun anıtı, Hasan Tahsin Anıtı görülüyor. Bunun hemen arkasındaki büyük bina ise, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı binasıdır.

Onun hemen yanında ise “Konak Pier” isimli, Alışveriş Merkezi var. İçine girdim, sakin ve pek hareketli olmayan yer. 4 salonlu bir  sinema var, birkaç, içi boş alışveriş merkezi ve restoran görülüyor.  Dış cephedeki fast-food restoranları biraz hareketli idi.

İzmir Saat Kulesi

 

SAAT KULESİ

Evet, İşte: İzmir şehrinin sembolü, simgesi. 1901 yılında, Sultan Abdülhamit’in tahta çıkışının, 25’nci yıldönümü nedeniyle ve padişahın emri üzerine, Sadrazam Küçük Sait Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Son derece zarif görünümüyle, Konak Meydanını, bir inci gibi süslemektedir. Teras yükseldikçe, incelen sivri kemerleri, kubbecikleri, mukarnas işçiliği ve geometrik figürlerle donatılmış olan taş işçiliğinin dantele gibi bir zarafet içinde Saat Kulesi’ni çevrelemesi, oldukça zengin bir görüntü oluşturmaktadır.

Kulenin saati, Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından armağan edilmiştir. İzmir’in sembolü olarak kabul edilen Saat Kulesinin altında bulunan odanın dört köşesinde, çeşmeler bulunmaktadır.

İzmir Hükümet Konağı

HÜKÜMET KONAĞI

1868-1872 yılları arasında yapılmış olan Hükümet Konağı, Türklerin ulusal bağımsızlık savaşı olan Kurtuluş Savaşında, çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü, 9 Eylül 1922 tarihinde, Türk ordusunun İzmir’e gelmesiyle Hükümet Konağına çekilen Türk bayrağı, aynı zamanda İzmir’in kurtuluşunu simgeler.

Bu nedenle, Konak yakın tarihte yandıktan sonra yeniden yaptırılmıştır. Bunun için düzenlenen mimari proje yarışmasında bayrağın çekilmiş olduğu balkonlu bölümün korunması ön görülmüştür. Hatırlayanlar olabilir: Yunanlılar İzmir şehrini işgal ettiklerinde, buradaki Türk bayrağını indirip yere atıyorlar ve Yunan bayrağı çekiyorlar ve İzmir bu işgalden kurtarıldığında ise, buradaki Yunan bayrağı yerinden sökülüp, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ayaklarının altına seriliyor, ama o büyük insan, Yunanlıların yaptığı bu rezilliği yapmıyor ve milletin timsali olan bayrağı ayakları ile ezmiyor, yerden kaldırttırıyor. İşte, bu olaylar, bu konak önünde yaşandı.

BORNOVA

Bornova, İzmir şehrinin güzel semtlerinden birisidir. Özellikle: burada bulunan “Ege Üniversitesi” kampüsü ve öğrenciler, bu semtin hareketlenmesine neden olmaktadırlar. Bornova metro istasyonunun hemen yanında: özellikle öğrencilerin gittikleri eğlence mekanları, sevgi yolu ve barlar sokağı, şehrin ziyaretçilerinin ilgisini çekmektedir. Burada: hafta sonlarında, canlı müzik dinleyerek eğlenebileceğiniz birçok mekan bulunuyor.

İzmir Asansör

ASANSÖR

Mithatpaşa’nın üst kısmına çıkmak isteyenlere, kolaylık sağlamak için yaptırılmış. Musevi iş adamı Nesim Levi yaptırmış. Günümüzde, İzmir’in prestij noktalarından biridir. Estetik değerlerin ön plana çıkarıldığı binaya, 1928 yılında yapılan düzenleme, Asansörü sosyal ihtiyaçları karşılayan bir merkez haline getirmiştir.

1930’lu yıllarda: tiyatro sahnesi, sinema salonu, gazinosu ve fotoğrafçısı bulunan Asansör binası, İzmir’in vazgeçilmezlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Tarihi Asansör: 1992 yılında, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, günün şartlarına uygun bir şekilde restore edilerek, kültür kompleksi halini almıştır.

İzmir Teleferik Tesisleri

İzmir Teleferik Tesisleri

İzmir Teleferik Tesisleri

         

TELEFERİK TESİSLERİ

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce yeniden düzenlenen teleferik tesisleri: doyumsuz manzarası ile, gidenleri büyüler. Balçova’ya, her 10 dakikada bir kalkan belediye otobüsleri ile, günün her saatinde ulaşabilirsiniz. Yolculuk, yaklaşık 40 dakika civarında sürüyor. Balçova ilginç bir yer.

Burada: gerek “9 Eylül Üniversitesi” bulunması ve gerekse “Kaplıca” tesislerinin yani termal kaynakların bulunması, buraya başka bir hava vermiştir. Burada: özellikle, hemen teleferik istasyonunun sağındaki büyük bir çay bahçesi ilgimi çekti ve burada, uzun süre, sıkılmadan oturdum, çünkü: hava sıcak olmasına rağmen, açık alanda bulunması nedeniyle rüzgar alıyordu ve güzel bir manzarası vardı.

Yalnız: Nisan 2012 tarihinde, özellikle teleferik binmek için buraya gitmiş olmama rağmen, teleferiğin bakım nedeniyle hizmet dışı bulunduğunu öğreniyorum ve üzülüyorum.

Çünkü: kesinlikle teleferik için gitmiştim. Keşke: Balçova Belediyesi, teleferiğin bakım ve onarım nedeniyle kullanım dışı bulunduğunu, çeşitli kaynaklardan ziyaretçilere ilan edebilseydi, insanlar oraya kadar gidip de, kapalı kelimesini duyunca inanın hiç hoşlanmıyorlar.

Evet, bu bölüm: spor ve doğa severler için, geniş imkanlar sunan tesislerde, yamaç paraşütü ve özel tırmanma şeritleriyle, sporseverlere heyecanlı anlar yaşatır. Teleferik ile, 3 dakika süren ve muhteşem bir İzmir manzarasının eşlik ettiği yolculuk ile tepedeki tesislere ulaşılıyor. (çalıştığı zamanlarda) Dileyen et marketten alışveriş yapıp kendin pişir – kendin ye bölümünden yararlanabiliyor. İsteyen de, restoranlarda yemeğini yiyebilirler. Temiz havada, İzmir manzarasına hakim dinlenme tesislerinde, biraz önce söylediğim gibi, piknik yapmak mümkün.

İzmir Kültürpark

KÜLTÜRPARK

Kültürpark, İzmir’in kent içinde, yeşilin en yoğun olduğu alanlardan biridir. Bu özelliğiyle: İzmir’in akciğeridir de denilebilir. Hayvanat Bahçesiyle, Akdeniz’in tipik palmiye ağaçları ve yeşil bitki örtüsü: spor ve eğlence tesisleri, İzmir’lilerin başlıca rekreasyon alanıdır. Büyük kısmı yurt dışından getirilmiş, 200’den fazla değerli ağaç ve çalı türü ile 8000’den fazla ağaç bulunmaktadır.

Kültürpark’taki bitki örtüsünü tanıtmak ve doğa bilincinin gelişmesine katkı sağlamak amacıyla, İZFAŞ tarafından “Kültürpark’ın Ağaç ve Çalı Türleri” adıyla çıkarılmış bir yayını bulunmaktadır. 421 bin metre karelik alanın 156 bin metre karesi yeşil alan olarak göze çarpar. Kültürpark içinde: koşu yolu, yüzme havuzu, kapalı spor salonu, teniz kortu, nikah salonu ile 13.500 metre kare alana kurulu “Lunapark” bulunmaktadır.

İzmir Enternasyonal Fuarı

Kültürpark içinde: 1936 yılından bu yana, her yıl Ağustos ayının sonunda: İzmir’in kurtuluş günü olan 9 Eylül tarihini içine alacak şekilde, 10 günlük bir zaman dilimi arasında , Uluslar arası İzmir Fuarı açılır.

İZMİR ENTERNASYONAL FUARI

Türkiye’nin uluslar arası Fuarlar Birliğine (UFİ) üye, tek genel ticari fuarı olan İzmir Enternasyonal Fuarı, 1936 yılında, bugünkü mevcut 421 bin metre karelik alanda kurulmuştur. Kısa süre içinde, başarılı çalışmalara imza atan ve dünyadaki belli başlı fuarlar arasına giren, İEF, Türk ekonomisindeki gelişmelere paralel olarak kabuk değiştirdi.

Özellikle: dünyada, genel fuarların yerini ihtisas fuarlarının alması üzerine, 7 Şubat 1990 tarihinde, kısa adı İZFAŞ olan “İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Ticaret A.Ş.” kuruldu. 60 bin metre karelik kapalı ve açık alanda, mevcut alt yapısıyla, sosyal ve kültürel tesisleriyle, Türkiye’nin komple hizmet verebilen, en büyük fuarcılık kuruluşu olan İZFAŞ, isminden de anlaşılacağı gibi, fuarcılığın yanı sıra, İzmir’in kültür ve sanat yaşamına da katkıda bulunuyor.

Kültürpark içinde yer alan 1260 kişilik kapasiteye sahip uluslar arası standartlardaki “İsmet İnönü Sanat Merkezi”, 3000 kişilik “Atatürk Açık Hava Tiyatrosu”, 1000 kişilik “Çamlık Senar Nejat Uygur Tiyatrosu”, 1190 metre karelik sergi alanı ve 167 kişilik “Konferans Salonu” ile “Özdemir Sabancı Fuar ve Sergi Sarayı”, Türkiye’nin en büyük ve en modern galerilerinden İZFAŞ Sanat Galerisi, Hayvanat Bahçesi, Gençlik Merkezi ve Kültür Parkı ile, İzmir’in Kültür ve Sanat Merkezi konumundadır.

İzmir Enternasyonal Fuarı

İzmir, Kültürpark, şehrin kültür, sanat, spor ve eğlence yaşamının merkezidir. Canlılık, yaz-kış hiç eksilmeden bütün yıl boyunca sürer. Kültürpark’ın, İzmir’in yaşamında önemli bir yeri vardır.

İzmirliler arasında “Fuar” diye de anılır. Fuar sırasında, yalnızca ekonomik faaliyet sürmez, aynı zamanda fuar içindeki gazinolarda, halkın ucuz eğlenebileceği müzik ağırlıklı programa dayanan eğlenceler düzenlenir. Eğlence yanında, yıl boyunca kentlilerin çok amaçlı kullanımına açıktır.

İzmir Botanik Bahçesi

BOTANİK BAHÇESİ

İzmir’de farklı bir yeşil ortam: Ege Üniversitesi Botanik Bahçesidir. Burası, ülkemizin en yetkin ve uluslar arası nitelikte, tek botanik bahçesidir. Bahçe, yapay koşullarda, tropik bölgelerden Alp Dağlarına kadar, çok geniş bir coğrafyaya ait pek çok bitki türünü barındırır. Yaklaşık, üç bin bitki çeşidi mevcuttur.

Arbeterium’da, yüzlerce ağaç ve çalı türü yetiştirilmektedir. Ayrıca, kurutulmuş bitki örneklerinin korunduğu ve üzerinde bilimsel araştırmalar yapıldığı bir Herbaryum Merkezi de, yer almaktadır.

İzmir Kadıfekale

KADIFEKALE

MÖ.541 yılında, Pers kralı Krüs’ün, Lidya kralı Krezüs’ü yenmesiyle başlayan Pers egemenliği, Büyük İskender’in MÖ.334 yılında, Ege kıyılarına çıkışına kadar, tüm İyon yerleşim yerlerinde devam etmiştir. İskender’in Anadolu’ya çıkışı ve Pers egemenliğine son vermesi üzerine, bölgede Helenistik dönem başlar.

Helenler: beraberlerinde kendi şehircilik anlayışlarına uygun şehirleşme projeleriyle gelirler. Helenlerin istediği; Efes, Bergama, Rodos, İskenderiye gibi, zamanın ticarette ve liman işletmeciliğinde ileri gitmiş şehirleri ile boy ölçüşebilecek bir şehirdir. Böylece bir şehrin, eski İzmir’in kurulması hem konum ile hem de alanın küçüklüğü nedeniyle imkansızdı.

İzmir Kadıfekale

Bunun üzerine, İskender, bugün Kadıfekale olarak bilinen “Pagos” tepesi ve eteklerine, yeni şehri kurmayı düşünür. Bu yeni İzmir’in kuruluşunda, İskender’in Pagos Tepesinde gördüğü rüyanın yorumuna dayanmak yerine, dönemin deniz ve karada gelişen ticari potansiyelinin gelişmesinin dayattığı zorluklar var.

İskender’in ölümünden sonra, generalleri arasında, ortaya çıkan çekişme, nedeniyle proje bir süre sürüncemede kalır. Nihayet, general Lysimachos, yeni İzmir’in kuruluşunu gerçekleştirir.

Şehri, Pagos tepesiyle iç limana bakan yamaçlarda kurmaya başlar. Böylece: 400 yıl önce, Lidyalıların istilası ile yurtlarından edilen, Meles Çayı çevresinde küçük köysel yerleşimlerde yaşayan Homeros’un hemşerisi İzmirliler, İzmir’ e gelip yerleşirler.

Evet, günümüzde, burada bulunan eserler: Helen, Roma ve Osmanlı Türk uygarlıkları karakterlerini taşımaktadırlar. Akropol kalıntılarının temel bölümünde: Helenistik, yükselen duvarlarda ise sıra ile Roma ve Bizans etkisinin gözlendiği kazı sonuçlarında belirtilmektedir.

O dönemde, şehrin saldırılara, sürekli maruz kalması, sürekli savaşlar yüzünden, güvenli surlarla çevrilmesi gereği vardı. Bunun üzerine, bugün Kadıfekale’nin izlerine rastlanan Akropol’den itibaren, birisi Basmane diğeri Eşrefpaşa üzerinden, denize inen iki sur yapılır.

Anadolu ticaretinde, dönemin en büyük potansiyeline sahip olan İzmir: su kemerleri, gimnasion’u, stadyumu, tiyatrosu ve agorası ile, son derece gelişmiş ve düzenli bir kent olarak imar edilir.

Pagot’ta yer alan tiyatro, 16000 kişilik olup, kuzeye bakan seyirci tribünü, denize karşı romantik ve muhteşem bir manzara sunar. 1638 yılına kadar, tiyatronun duvarlarının ayakta olduğu bilinmektedir. Tiyatroda, Claudius adına bir kitabenin bulunuşu, Roma döneminde onarım gördüğünü kanıtlar.

Lysimachos’un başlattığı yeni İzmir yerleşmesinin yayıldığı yamaçlar, iç limana uzanıyordu. O dönemde, iç liman, bugünkü Başdurak Camii ile Hisar Camii arasını kapsıyordu ve Agora’ya kadar uzanıyordu.

Strabon’a göre: şehir bu iç limana ve denize tümüyle hakim bir konumda bulunuyordu. Hatta iç liman ağzı zincirle kapatılıyordu. Birbirini dik kesen ve kemerlerle süslenmiş sokaklarıyla, stadyumu topluma açık meydanları ve agorasıyla, şehir çok düzenli bir plan çerçevesi içinde, kurulup gelişmişti. Kale içerisinde, kanallar ve depo vardı.

Bu kanallar ve deponun saldırılar sırasında şehrin su ihtiyacını karşılamak amacına yönelik olduğu sanılmaktadır. MÖ.178 yılındaki depremde, tüm şehrin yıkılması ve iç limanın da kısmen kapanmasına rağmen, Roma imparatorluğunca, İzmir’in taşıdığı önem gereği, kısa sürede tüm yapılar eskisinden daha iyi bir şekilde onarılır ya da yeniden yapılır.

İzmir Kadıfekale

Ortaya çıkan yapılar, artık Helenistik bir karakter değil, Roma damgası taşır. İzmir’in iç kalesi olarak işlev gören Pagos Tepesi, 1317 yılından bu yana Türklerin elindedir. 1079 yılında, Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Süleyman Bey tarafından, ilk kez ve ardından 1081 yılında Çakabey tarafından alınan İzmir, 1317 yılına kadar, zaman zaman bir Bizanslılar ve bir de Türkler tarafından alınır.

Nihayet, bu tarihte Aydınoğlu Mehmet Bey, Kadıfekaleyi, kesin olarak bir daha geri verilmemek üzere alır.

18’nci yüzyıla gelinceye kadar, yerleşim yeri olarak kullanılmayan Kadıfekale, zamanla harabeye dönüşür. Bu yüzyıldan itibaren de taşları alınıp, aşağıdaki şehirleşmede kullanıldığından, tiyatro, stadyum gibi büyük yapılar yok olur. Bugüne, belli belirsiz izleri gelebilir.

18’nci yüzyılda sonra, Kadıfekale tekrar yerleşime açılır. Camiler, sarnıç ve yollar ile Osmanlı Türk karakterli yapılaşmalar görülür. Bugüne kadar, bu devrin eserlerinin kalıntıları, belirsiz olarak gelebilmiştir. Çünkü bu devrin eserleri ve antik kalıntılar, doğal tahribatın yanı sıra, çok yoğun iskan nedeniyle sıkışıp kalmışlardır.

İzmir Agora

İZMİR AGORA

İzmir’in Namazgah semtindedir. Mevcut görünümüyle, Roma dönemine aittir. Agora, antik dönemlerde politik toplantıların ve halkın alışveriş yaptığı bir yerdir. İzmir Agorası, yalnız alışveriş için bir Pazar yeri değil, ticari olmaktan çok, bir devlet agorası görünümündedir.

İzmir, MS.178 yılında, depremle yerle bir olunca, İmparator Marcus Aurellius’un özenli çalışmalarıyla bugünkü agora yeniden inşa edilmiştir.

Günümüze kadar, aralıklarla yapılan kazılarda, büyük bir bölümü açığa çıkarılan İzmir Agora’sının dikdörtgen formda, ortada geniş bir avlu çevresinde, sütun ve kemerler üzerine inşa edilmiş, üç katlı ve önünde merdiveni olan bileşik bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Bugün İzmir Arkeoloji Müzesinde teşhir edilen Poseidon-Demeter ve Artemis’ten oluşan kabartma grubu, kuzey kapısında bulunmuştur.

İzmir Agora

Agora’nın kuzey kanadında yer alan bazilika, dikdörtgen bir plana sahiptir. Ölçüleri itibarıyla, Smyrna Agora Bazilikası, bilinen en büyük Roma dönemi Bazilikası olma özelliğine sahiptir. Günümüze ulaşan, görkemli bodrum katının doğu ve batı uçlarında görülen çapraz tonozlar, Roma dönemi mimarlığının en güzel örnekleri arasındadır. Bazilikanın, kuzey cephesinde, bodrum katına açılan iki anıtsal kapıdan batı yandaki günümüzde tamamıyla açığa çıkarılmıştır. Roma döneminin sonlarına doğru, devlet agorasının giderek ticari bir anlam kazanmaya başladığını gösteren, tonozlu dükkan sıraları, bazilikanın kuzey cephesinde gün ışığına çıkarılmıştır.

Üç sıra sütun dizisiyle ayrılmış galerilerden oluşan batı stoa’da; bazilika gibi, bir bodrum kat üzerinde yükselmekteydi. Günümüzde, daha çok, kemerli bodrum katları görülen batı stoa’nın antik dönemde bodrum katı üzerinde yükselen iki katlı bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Avludan, üç sıra basamakla çıkılan zemin kat ve ahşap tabanlı ikinci kat, antik çağda, insanların yağmur ve güneşten korunarak gezinti yaptığı yerlerdi.

İzmir Agora

Izgara planlı olan Smyrna kentinin, doğu-batı yönlü paralel caddelerinden biri, agoradan geçiyordu. Olasılıkla, agorayı iki eşit parçaya bölen caddenin, batı yandan agoraya giriş yaptığı yerde görkemli bir kapı bulunmaktaydı. İki gözlü olduğu düşünülen kapının, kuzey kemerinin merkezinde, Roma imparatoru Marcus Aurelius’un eşi Faustina’nın portre kabartması yer alır.

Günümüzde kullanımda olan sokağın altında olan ikinci gözde ise, olasılıkla Marcus Aurelius’un portresi yer almaktadır. Bu iki isim, MS.178 yılında, depremle yıkılan agorayı yeniden inşa ettirdiği için, Smyrnalılar, vefa borçlarını, bu kapı ile ödemişlerdir.

İzmir Kuş Cenneti

İZMİR KUŞ CENNETİ

Çiğli’ye 10 ve Karşıyaka’ya 26 km. uzaklıktadır. Orman Genel Müdürlüğü tarafından, koruma altına alınmış olan Kuş Cenneti, Çiğli’deki Çamaltı Tuzlası sahası içinde, 8000 hektarlık bir alana yayılmaktadır. Dünyada nesli tükenmekte olan, tepeli pelikanları, pembe kanatlı flamingoları, 2005 yılında İzmir’de yapılan Dünya Üniversite Spor Oyunlarının maskotu olan yalı çapkını, gri ve siyah leylekleri ile, 205 kuş türü yaşamaktadır.

Evet, bu cennet, sahip olduğu doğal şartlar bakımından, ülkemizin en önemli sulak alanlarından biri olduğu gibi, dünyadaki benzerleriyle kıyaslanmayacak derecede de mükemmeldir. Yılda, 50 bin kuşun uğradığı bölge, kuşların göç yolu üzerindedir ve aynı zamanda arkeolojik sit alanıdır.

Doğa sever ve fotoğraf çekme merakınız varsa, Çamaltı tuzlası ile kuş cenneti bulunmaz bir nimettir. Burada: ziyaretçi merkezi, kuş gözlem kuleleri, dürbün ve gezi bisikleti bulabilirsiniz.

İzmir Doğal Yaşam Parkı

İZMİR DOĞAL YAŞAM PARKI

Karşıyaka ve Çiğli Anadolu Caddesi-Cahar Dudayev Bulvarı üzerinde, Sasalı ve Tuzla Kuş Cenneti Yolunu izleyerek, İzmir Doğal Yaşam Parkı’na ulaşabilirsiniz. Burası: tam bir hayvanat bahçesi gibi düzenlenmiş. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, Çiğli Sasalı’da, 425 bin metrekare alana kurulan, İzmir Doğal Yaşam Parkı, 2008 yılında, dünyanın sayılı tesislerinden biri olarak hizmet vermeye başlamış.

Kültürpark’daki mevcut Hayvanat Bahçesinde, toplam 18 dönüm alanda yaşayan hayvanlar, Doğal Yaşam Parkı’na aktarılmış. Farklı kültürlerde, çok sayıda hayvan yurt dışından bedelsiz olarak gönderiliyor.

Avrupa standartlarında projelendirilen alana: 65 bin ağaç dikilerek, yeşil dokusu güçlendirilmiş. Barınaklar yapılmış, çevre düzenlemesi çalışmaları gerçekleştirilmiş. Yapım çalışmaları tamamlanırken, hayvan çeşitliliğini arttıracak bağlantılar yapılmış.

Ziyaretçilerin, hayvanları kendi doğal ortamlarında rahatça izleyebilmeleri için, gezinti bantları, gözetleme kuleleri var. Parkın giriş kısmında; içinde çok sayıda su kuşunun yaşamakta olduğu, 8450 metre kare büyüklüğünde gölet var. Park’ta: çocukların ata binebileceği manej, ahırlar ve kümes bölümlerinin bulunduğu oyun alanları var.

Ziyaretçilerle hayvanlar arasında: kafes, tel gibi yapay görsel ayıraçlar yok. Bu ayıraçların yerine, doğaya uygun bir şekilde, su ve hendek gibi doğal engelleyiciler kullanılmış. Burada: otopark sıkıntısı da yok. 500 araçlık otopark var.

İzmir Bostanlı

BOSTANLI KIYI ALANI

Yeniden düzenlenerek, spor ve aktivite alanı olarak kullanıma sunulmuştur. Kıyı alanında, her türlü organizasyonlar için uygun olan mekanları bulabilirsiniz.

İzmir Karşıyaka

       

KARŞIYAKA

İzmir şehrinin en önemli semtlerinden birisidir. Hatta, Karşıyakalılar, kendilerini 35.5 olarak nitelendirirler. Konak bölgesinden vapurla ve diğer bölgelerden ise, kara ulaşım araçları ile buraya rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Karşıyaka vapur iskelesi merkez alırsanız: sağa doğru yürüdüğünüzde, Alaybey semti ve Atatürk Anıtı ve meydanı ile karşılaşırsınız. Sola doğru yürürseniz, yaklaşık 2 km. civarında bir bölüm: tamamen kıyı şeridi olarak, banklar, yeşil alanlar ile ayrılmıştır.

Burada: banklara oturup, denizin güzelliğini izleyebilirsiniz. Ancak: satıcılara katlanmanız gerekebilir. Özellikle: çekirdek satıcılarını anlamıyorum, çünkü her yan çekirdek çöpü ile dolu. Bu istikamette yürürseniz: bir süre sonra “Yat Kulübü” bölümüne ulaşıyorsunuz.

Buradan sonra, özellikle, denize doğru yükselen cadde görünümlü anıt ilginizi çekecektir. Sonra: Bostanlı vapur iskelesi, otobüs  durakları var.

Vapur iskelesinin hemen karşısındaki caddeye girerseniz, burası Karşıyaka’nın en merkezi caddesidir. Yaklaşık 500 metrelik bu cadde üzerinde, birçok alışveriş mekanı ve fast food restoranları, bankalar bulunuyor.

Ayrıca: bu caddenin en büyük özelliği, sürekli bir kalabalık bulunması yani insanlar burada omuz omuza yürüyorlar. Caddenin bitiminde ise, metro istasyonu ve birkaç kafenin ve dolmuş duraklarının bulunduğu bir meydan görülüyor. Buradaki kafelerde kısa mola verebilirsiniz.

Evet, Karşıyaka özellikle, biraz önce sözünü ettiğim caddenin ön cephesinde, sahile bakan bölümdeki kafeteryalar, birahaneler, fast food restoranlar ile ilgi çekiyor. Bunlarda veya sahildeki banklarda oturup, denizin güzelliklerini seyredebilirsiniz.

İzmir Peterson Köşkü

PETERSON KÖŞKÜ

Bornova merkez çarşının bulunduğu caddedeki açık alan içindedir. Restore edilerek, hizmete sunulmuştur.

İzmir Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi

AHMET PİRİŞTİNA KENT ARŞİVİ VE MÜZESİ

İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal ve Kültürel İşler Daire Başkanlığına bağlı bir müdürlüktür. Günümüz dünyasında, belediye hizmet anlayışında görülen kökten değişim, yeni hizmet birimleri yaratmayı beraberinde getirmiştir.

Bu değişim sonucunda, kent arşivleri ve müzeleri, kentsel hizmet kurumu olarak algılanmaya ve değer görülmeye başladılar. İzmir kent arşivi: eski İtfaiye Binasının ikinci katında bulunmaktadır. Kent arşivinin en büyük özelliği: sahip olduğu teknik alt yapısıdır.

İzmir Murat Köşkü (Erzene)

MURAT KÖŞKÜ (ERZENE)

Bornova’dadır. 125 yıllık bina (eski köşk) İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiş ve şu anda Ege Üniversitesi Gençlik Merkezi olarak hizmet vermektedir.

İNCİRALTI GENÇLİK MERKEZİ

Balçova ilçesi sınırları içerisinde, İnciraltı mevkiinde yer alan bu alan, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenmiştir. Oldukça geniş bir alanı kapsayan bu merkezde: sinema salonları, yeme-içme tesisleri, spor sahaları, yürüyüş alanları, piknik sahası, sandalla gezinti yapılabilecek yapay göl alanı bulunmaktadır.

BUCA GÖL İŞLETMELERİ

Buca Belediyesi’nce kurulan bir vakıf tarafından işletilen tesisler, 140 bin metre karelik bir alanı kapsamaktadır. 30 bin metre karelik suni gölle birlikte, sosyal tesisler, 3500 kişilik tiyatro, seyir terasları, piknik alanı, çocuk oyun üniteleri, hobi bahçeleri ve hayvan padoku bulunmaktadır.

İzmir Karagöl

KARAGÖL

Tantalos efsanesinde adı geçen “Karagöl”, Yamanlar Dağı üzerindedir. 35 dekarlık su yüzeyine sahip olan bu göl, tektonik yer hareketleri sonucu meydana gelmiştir. Küçük, dairesel ve güzel manzaralı gölün çevresi, çam ormanları ile kaplıdır. Yaz aylarında: dinlenme ve mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Doğa ve yürüyüşü sevenler için ideal bir yerdir.

Gölün çevresinde 13 hektarlık bir alanda, kamp alanı var. Piknik alanı: kızılçam, karaçam ve söğüt ağaçlarıyla kaplıdır. 500 araçlık geniş bir otoparkı da var. Kullanma suyu, büfeler ve kır kahvesi bulunuyor. İzmir’e uzaklığı: 40 km. olup, yalnızca özel araçlar ile gidilebiliyor.

İzmir Orman içi Dinlenme Yerleri

ORMAN İÇİ DİNLENME YERLERİ

Orman Bölge Müdürlüğü, İzmir Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Müdürlüğünün sorumluluğunda, İzmir’de, tam 20 adet orman içi dinlenme yeri vardır. Bunların: bir kısmını, anlatmak istiyorum.

TANAY

Çadırlı kamp, karavan kamping, plaj ve günübirlik dinlenme hizmeti veriliyor. İzmir’e 70 km. uzaklıkta, Çeşme’ye ise 8 km. uzaklıktadır. Ilıca plajları kenarında, 70 hektarlık bir alanda kuruludur. Her türlü sosyal hizmet veriliyor. Tesisin, kuzey kısmında, kıyıya yakın bir yerde, denizden sıcak su çıkıyor. Üçkuyular Terminalinden, her yarım saatte bir hareket eden, Çeşme otobüsleriyle, buraya ulaşabilirsiniz.

GÜMÜLDÜR

300 çadır kapasiteli olup, günlük 2000 ziyaretçinin piknik yapabilmesi mümkündür. İzmir’e 75 km. uzaklıktadır. Her türlü sosyal hizmet mekanları vardır. Santral Garajından veya Üçkuyular terminalinden kalkan otobüslerle ulaşmak mümkündür.

KALEMLİK

Özdere sahil bandında, 40 hektarlık bir alanda kuruludur. Her türlü ihtiyaçların karşılanabileceği sosyal mekanları bulunan Kalemlik’in nefis bir deniz manzarası vardır. Santral Gara ve Üçkuyular’dan kalkan otobüslerle ulaşım sağlanıyor.

TEOS-EKMEKSİZ

İzmir’den 52 km. uzaklıkta olup, Seferihisar’dan minübüslerle gidilebilmektedir. Çadır da kurulabilen Teos-Ekmeksiz’in nefis bir denizi var. Ayrıca: sosyal alanlar da bulunuyor.

DENİZPINARI (KLAROS)

Ahmetbeyli-Gümüldür sahil şeridinde, 80 hektarlık, nefis bir koy. Hemen yakınında, Klaros harabeleri var. Kuşadası’na 25 km., İzmir’e 70 km uzaklıktadır. Yeşil ve mavinin kucaklaştığı bir cennet köşe.

PAMUCAK

Selçuk-Kuşadası kara yolunun 8’nci km. sindeki bu alanın, İzmir’e uzaklığı: 82 km. dir. Özel aracınız dışında, Selçuk, Gümüldür ve Kuşadası’ndan kalkan minübüslerle ulaşmak mümkün. Denize hakim nefis bir manzarası bulunuyor.

KARGACIK

Seferihisar sahil bandında, 320 hektarlık bir alanda kurulu olan tesisin, 200 çadır yeri var. İzmir’e 50 km. uzaklıktadır. Bir başka Kargacık: Ahmetbeyli-Gümüldür sahil şeridinde, Klaros koyuna 5 km. uzaklıktadır. İzmir-Gümüldür minübüsleri, piknik alanının hemen önünden geçer.

ÇINARLI

Bergama-Kozak karayolunun 17’nci km.de, 10 hektarlık bir alanda kuruludur. İzmir’den 115 km. uzaklıktadır. Bu orman içi dinlenme alanına giderken, yol üzerinde Bergama harabeleri ile dünyanın ilk darphanesini de görebilirsiniz.

ÇİÇEKLİ

İzmir-Manisa kara yolunun 20’nci km.de, bir kızılçam ormanı içindedir. Sahada: piknik üniteleri ve büfeler bulunuyor.

YAHŞELLİ ÇAMLIĞI

Menemen çamlığı veya halk arasında Emiralem olarak da adlandırılır. 4 hektarlık kızılçam ormanı içinde kuruludur. Menemen-Manisa karayolunun 3’ncü km. de olup, İzmir’e uzaklığı: 30 km. dir.

İzmir İnkaya Mağarası

İNKAYA MAĞARASI

İzmir merkez ilçeye bağlı, Yekli köyü batısındaki Kocadağ’ın doğu yamacında bulunuyor. Yekli köyünden, mağaranın yakınına kadar arazi taşıtı veya traktörle gidilebiliyor, Sonra dik ve makilik bir yamaçtan, 20 dakika yürünerek mağaraya ulaşabilirsiniz.

Toplam uzunluğu 222 metre olan mağaranın girişine göre, en derin noktası -30 metredir. Genellikle, yatay, kısmen de dikey tipinde kuru bir mağaradır. Ekin ayında, mağara ısısı, salonda 18 derece, son kısımda ise 22 derecedir. Mağaranın içinden çıkan çanak-çömleklerden, tarihi dönemlerde yerleşme amacıyla kullanıldığı anlaşılmaktadır.

İzmir Kurudağ Mağarası

KURUDAĞ MAĞARASI

İzmir-Selçuk ilçesindedir. Selçuk’un Kurudağ mevkiindedir. Toplam uzunluğu 42 metre olan mağaranın, girişe göre en derin noktası -22 metredir. Yatay ve kuru mağara tipindedir. Açık havaya nazaran mağara serindir. Mağaranın dar bir girişi vardır.

Daha sonra genişleyerek eni 20 metreye varır. Uzunluk ise 41 metredir. Tavan yüksekliği, ortalama 3-5 metredir. Mağaranın kuzeye doğru eğimli olan tabanı, kaya blokları ve traverten oluşumları ile örtülüdür. Bu bölümde, çeşitli kazılar yapılmıştır. Mağara boşluğunda: sarkıt, dikit ve sütunlar, duvarlarda perde ve bayrak travertenleri bulunur.