İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi


Beyoğlu-Tepebaşında. Meşrutiyet caddesinde. TRT’nin çaprazında, İtalyan Kültür Merkezinin ilerisinde. Girişler ücretli. İsterseniz, müzeye girince, asansörle beşinci kata çıkın ve gezerek aşağıya doğru inin.

İstanbul Pera Müzesi

GENEL


Suna-İnan Kıraç Vakfı tarafından; 2005 yılı Haziran ayında halka açılmış. 1893 yılında, mimar Achille Manoussos tarafından: İstanbul’un gözde semti Tepebaşı’nda inşa edilen ve yakın zamanlara kadar “ Bristol Otel “ olarak kullanılan tarihi yapı; mimar Sinan Genim tarafından tümüyle elden geçirilerek, çağdaş donanımlı bir müzeye dönüştürülmüş.

Müze: 5 katlı. 3700 metre kare kullanım alanı var. Giriş katında: Resepsiyon, Perakende-Art Shop, Pera Cafe gibi mekanlar var. İlk iki katında ise; üç ayrı sürekli sergi var.

İstanbul Pera Müzesi

1 ve 2’nci katlar müze katlarından; ilkinin büyük bölümünü: Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu kaplıyor. Çağlar boyu, Anadolu’da kullanılan tartı ve ölçü aletlerinden oluşan, bine yakın objenin sergilendiği bir yer.

Dünyada benzeri bulunmayan bir koleksiyon. Burada: Eczacılıktan denizciliği, günlük alışverişten, posta tartısına kadar, pek çok alanda tarih öncesinden günümüze kadar kullanılan aletler bulunuyor.

Aynı katın başka bir kanadında: Kütahya Çini ve Seramikleri sergileniyor. Burada, çeşitli dönem ve türlere ait, 400 den fazla parça bulunuyor.

İmparatorluktan Portreler: Sevgi ve Erdoğan Gönül Galerisindeki sergide; Oryantalist ressamların, Osmanlı dünyasından esinlenerek yaptıkları resimler, resmi portreler, padişah ve şehzadelerin resimleri, harem dünyası ile ilgili tablolar sergileniyor. 300 ü aşkın tablodan oluşan oryantalist resim koleksiyonu: 17’nci yüzyıldan, 19’ncu yüzyıl başlarına kadar uzanan bir dönemi kapsıyor.

İstanbul Pera Müzesi Kaplumbağa Terbiyecisi

 

Bu eserler arasında: Osman Hamdi Bey’in ünlü Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun yanı sıra; Fausto Zonaro, Antoine de Fevray, Jean Baptiste van Mour gibi Avrupalı oryantalist ressamların eserleri de bulunuyor.

Osman Hamdi Beyin en ilgi çeken ve özgün eserlerinden biri: Kaplumbağa Terbiyecisi. 1906 yılında yapmış. Tabloda: Osman Hamdi’nin kendisi olan terbiyeci: elinde neyi, boynunda maşası, sırtında “keşkül-ü fıkarası”.

Hafif öne eğilmiş olarak yapraklarını yiyen, üç kaplumbağaya nezaret etmekte. Burada önemli olan: alçaktaki tek ışık kaynağından gelen ışıkla aydınlanan resmin, ögelerinin ilgiyi konuya odaklayan bir yalınlık ve kurgu ile, her tür gereksiz ayrıntının ayıklandığı, çok başarılı bir başyapıt olmasıdır.

Müzenin; 3,4 ve 5’nci katları: süreli ve genellikle çağdaş sanat galerilerine ayrılmış. Giriş katında ise; geçmişte ünlü Diva Soprano Maria Callas’ın da kullanmış olduğu bir piyanonun yer aldığı Pera Kafe ve Perakende Art Shop adlı hediyelik eşya dükkanı var. Müzenin bodrum katında ise; 180 kişi kapasiteli, bir oditoryum yer almakta.

Evet; burası aile koleksiyonlarını sergilemeye yönelik özel müze işlevinin yanı sıra, gerek çok amaçlı sergi salonları ve gerekse oditoryum/fuaye ve konaklama mekanlarıyla, kentin bu çok canlı bölgesinde, çağdaş bir kültür merkezi olarak işlevini sürdürüyor.

Değişik içerikli sergiler kadar, sözlü ya da görsel etkinlikler de yapılıyor. Yalnızca: Osman Hamdi Bey’in tablosunu görmek için bile gitmeye değer. Zaman bulursanız, mutlaka uğrayın.

İstanbul günlük gezi planı yazım için. 

 

 

İstanbul Aya İrini Kilisesi

İstanbul Aya İrini Kilisesi

Topkapı sarayının dış yani birinci avlusunda; Bab-ı Hümayun Sokakta. Ayasofya’nın hemen yakınında.

Hıristiyanlığın kabulünden önce, İstanbul’da; Penelope isimli bir bayan yaşamaktadır. Bu bayan; Hıristiyanlığı yaymak için çalışır. Ancak; putperestler tarafından; bu inancından vazgeçmesi için, birçok işkenceye tabi tutulur. Yılanlarla dolu bir kuyuya atılır. Ölmez. Taşlanır, atlara bağlanıp sürüklenir ve yine ölmez. Tüm bu mucizeler sonucunda; putperestler Hıristiyanlığı kabul ederler. Penelope’de azize olur, ismi ise, Aya İrini; Hagia Eirene, yani “kutsal barış” olarak anılmaya başlanır.

İmparator Konstantinus; bu olağanüstü olaylar üzerine, 330 lu yıllarda, yaptırdığı tek tanrılı dinin ilk mabedine; ”Aya İrini” adını verir. Ayasofya’dan sonra, ikinci büyük Bizans kilisesidir. Aslında; bu kilisenin yapıldığı yerde, daha önce; yani Roma döneminde; Artemis, Afrodit ve Apollon’a adanmış bir pagan mabedi varmış. Aya İrini, bu mabedin kalıntılarının üstüne yapılmış.

Burası; Bizans döneminden, günümüze kalan, Atriumlu tek kilise. Yani; ortada bir avlu, çevresi revaklarla çevrili. Ama, bu yapı stili, aslında pagan tapınaklarında kullanılan bir tarz. Aya İrini; bu tarzı ile, kendisinden önce burada bulunan pagan mabedinin özelliklerini, günümüze kadar taşımış.

Evet; dediğim gibi, Aya İrini Kilisesi; MS 330’lu yıllarda, İmparator Konstantin tarafından; ahşap olarak yaptırılır. Yapı; Bizans dönemi, kubbeli bazilika tipinde ve kapalı haç planında inşa edilmiş.

Takip eden dönemde, İmparator Justinianos; çok tanrılı dini yasaklar, bunun üzerine ; 532 yılında halk ayaklanır. Nike Ayaklanması olarak isimlendirilen, bu ayaklanmada; hem Ayasofya ve hem de Aya İrini Kiliseleri yakılır. Ancak: İmparator Justinios; hem Ayasofya’yı ve hem de Aya İrini Kiliselerini yeniden yaptırır.

Aya İrini kilisesi; 564 yılında, yine yakılır ve sonra ise yeniden onarılır. İki yangını takiben, depremle sarsılır. Yani; üç kez hasar gören kilise, yeniden üç kez onarılır. Bu onarımların yapıldığı dönemde; Bizans’ta, ikonalar dinen yasaklandığı için; yapının duvarları, süslemesiz bırakılır.

Günümüzde; Osmanlı’nın üzerine bir bayrak asarak kapattığı apsis üzerinde; İsa’yı simgeleyen haç ve haçın altında İsa’nın çarmıha gerildiği Golgota Tepesini simgeleyen birkaç basamaklı kürsü çizimi dışında; herhangi bir motif kalmamıştır.

Osmanlı Sultanı II. Mehmet; İstanbul’a girip, yeni bir dönem başlatır. İstanbul ele geçirildiğinde; Ayasofya gibi Aya İrini Kilisesi de, harap haldedir. Ancak; bu kilise; diğer birçok kilisede olduğunun tersine, camiye çevrilmez. Bu nedenle; yapıda, önemli değişiklikler olmaz.

Burası; uzun yıllar; silah deposu olarak ve silahların bakım ve onarımlarının yapıldığı bir yer olarak kullanılır. Bu silahlar, zamanla antika hale gelince; 1846 yılında; Damat Ahmet Fethi Paşa tarafından, Türk Müzesinin ilk örneklerini oluşturan eserler, burada sergilenmeye başlanır.

1869 yılında ise; Aya İrini, Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) adını alır. Yani: ilk Türk müzesi burada kurulur. Bu dönemde; yapıya, galerilerden çıkışı sağlayan, çift kanatlı merdivenler eklenir. Ana kapının üstüne, 1726 tarihli kitabe konur.

Ancak; zamanla, sergi mekanlarının yetersiz kalması nedeniyle, 1875 yılında, buradaki eserler, Çinili Köşke taşınır.

1908 yılında; Aya İrini’nin yine müze olarak; askeri müze olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu kullanım süreci; 1949 yılına kadar devam eder. Bu yıldan sonra, yapı, bir süre boş kalır. Sonra onarılır ve Ayasofya Müzesi Müdürlüğüne bağlı bir birim haline gelir.

Bugün, Aya İrini Kilisesi; ziyarete kapalıdır. Yalnızca dışarıdan görebileceksiniz. 1974-1976 yılları arasında yapılan restorasyon çalışmalarında; yapı nemden arındırılması için, çevresindeki toprak dolgular kaldırılmış. 1973 yılından bu yana, burada; İstanbul Kültür Sanat Vakfı bünyesinde, birçok sanat etkinlikleri yapılıyor. Özellikle; kilisenin akustik yapısı nedeniyle, Türk Sanat Müziği konserleri düzenleniyor. Belki, böyle bir sanat etkinliğine denk gelirseniz, kilisenin içini görme şansınız olur.

Bunun dışında, müze olarak kullanılan yapı salı günleri kapalı ve diğer günler saat: 09.00-18.00 arasında ziyarete açıktır. Giriş ücreti tam bilet 60 TL ve indirimli bilet 30 TL. dir. Müze kart geçerli değildir. Gurup indirimi yoktur.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için. 

İstanbul Modern Müzesi

İstanbul Modern Müzesi


İstanbul-Karaköy’de, Liman Sahasında, 4 numaralı Antrepoda kurulu bir müze. Pazartesi hariç, her gün ziyarete açık. Perşembe günü ziyaret ücretsiz. Giriş ücretleri tam 35 TL, indirimli 20 TL, guruplar 28 TL dir. 

İstanbul Modern’in tohumları, 1987 yılında, Uluslararası Çağdaş Sanat Sergilerinde, bugünkü adıyla Uluslararası İstanbul Bienalinde atılmış. Serginin İstanbul sanat ortamına getirdiği ilgi ve dinamizmden etkilenen, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfının kurucusu Dr. Nejat Eczacıbaşı, İstanbul’da daimi bir modern sanat müzesi kurmak üzere harekete geçer. Uzun bir arayıştan sonra: Feshane, çağdaş sanat müzesine dönüştürülür. Fakat, uzun vadeli program gerçekleştirilemez. Bir çok proje denenir, ama uygun yer bulunamaz veya ana koleksiyon oluşturulamaz. Projenin kaderi 2001 yılında, İstanbul Binealinde, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisinin yanındaki, bugünkü gümrük antreposunun, ana mekan olarak kullanılmasıyla değişir.

İstanbul Modern Müzesi

Ülkemizin: modern ve çağdaş sanat alanlarındaki birikimlerinin: ortaya konulması, korunması ve değerlendirilmesinin amaçlandığı bir müze. Bir eğitim ve kültür merkezi olarak da, faaliyetler sürdürülüyor. Müzedeki 8000 metre karelik kapalı alanda; kalıcı koleksiyonlar sanat galerisi sürekli sergi galerisi, fotoğraf galerisi, heykel bahçesi, yeni medya alanı, müze eğitim salonu, kütüphane, sinema salonu, kafe ve müze mağazası bulunuyor. Sergi salonları:

SÜREKLİ SERGİ KOLEKSİYONU


Modern Türk ressamlarının ilk örneklerinden, günümüze kadar üretilmiş yapıtlar var. Yaklaşık 200 resim sergileniyor. Her biri kronolojik olarak düzenlenmiş 9 tematik başlık altında sunulmakta.

SÜREKLİ SERGİLER SALONU


Yılda 4 sergi olmak üzere, uluslararası ve retrospektif sergiler düzenleniyor.

FOTOĞRAF GALERİSİ


Türk fotoğrafının Cumhuriyet sonrası serüveni ve dünya fotoğrafından örnekler yer alan galeride, video sanatı ile ilgili çalışmalar da sergileniyor.

MÜZE KÜTÜPHANESİ


Bilgi ve başvuru merkezi olarak hizmet veren kütüphanede, 35 dergi aboneliği ve 3000 kitaplık bir koleksiyon bulunuyor. Türk Sanat Tarihi ve Türk Sanatçıları, müze, galeri ve özel sanat koleksiyonları katalogları, sanatla ilgili kuramsal yayınlar, fotoğraf sanatı, fotoğraf sanatçıları ve müzecilik bilimi üzerine yayınlar bulunuyor.

YENİ MEDYA ALANI


Giriş fuayesinde yer alan kablosuz ağ donanımlı alanda, digital ortamdaki interaktif sanat ve tasarım çalışmaları izlenebiliyor.

SİNEMA SALONU


Giriş katında yer alan salonda, her ay dünya sinema tarihinin ve yeni Türk Sinemasının seçkin örnekleri, kısa filmler, belgeseller ve deneysel çalışmalar gösteriliyor. Ayrıca: sergi, etkinlikler, yeni medya alanı, video alanı ve eğitim programına bağlı olarak özel gösterimler ve çeşitli tartışma ve söyleşiler düzenleniyor.

EĞİTİM VE SOSYAL PROJELER BİRİMİ


Anaokulundan eğitimin en üst derecelerine kadar geniş bir yelpazede, farklı eğitsel programlar oluşturuluyor. Gençleri, müzeyle buluşturmak ve kültürel bilincin geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla; gezici eğitim sergisi; İstanbul’un ilçelerinde: meydanlar, parklar ve liseler ziyaret ediliyor.

MÜZE EĞİTİM ODASI


6-12 yaş gurubu için eğitim programları, müze içinde sunulan sanat eserlerinin inceleme, anlama ve yorumlama etkinlikleri gerçekleştiriliyor.

Ziyaretçilere, özel ve ayrıcalıklı olanaklar sunan İstanbul Modern Dostu Programı: öğrenci, aile, bireysel, gümüş, altın isimleriyle, beş farklı üyelik kategorisinden oluşuyor.

Müzenin sürekli ve süreli sergilerinde, Türkçe ve İngilizce rehberlik hizmetleri ve işitsel tur hizmetleri veriliyor. İşitsel tur; yetişkinlere yönelik olup, yapıtlara ilişkin bilgiler 30 dakika sürüyor.

Müzede, engelliler için, iskemle ve asansör bulunmakta.

MODERN KAFE


Müze içindeki mekan müzeden bağımsız olarak, her gün 10.00-24.00 saatleri arasında açık. Bazı günler müzik de yapılıyor.

İstanbul Modern Müzesi

 

İşte, İstanbul Modern Müzesi bu. 2009 yılında, Avrupa Müzeler Forumunda, yenilikçi bakış açısı nedeniyle, özel ödüle layık görülmüş.

Özellikle: Türk resim sanatçılarının, nadide eserlerini görebilirsiniz. Eğitim çalışmalarının bulunması da, buraya ayrı bir özellik kazandırmış. Mutlaka zaman ayırın. Göreceğiniz nadide eserler, ilginizi çekecek ölçüde orijinal.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.