İstanbul Aya İrini Kilisesi

İstanbul Aya İrini Kilisesi

Topkapı sarayının dış yani birinci avlusunda; Bab-ı Hümayun Sokakta. Ayasofya’nın hemen yakınında.

Hıristiyanlığın kabulünden önce, İstanbul’da; Penelope isimli bir bayan yaşamaktadır. Bu bayan; Hıristiyanlığı yaymak için çalışır. Ancak; putperestler tarafından; bu inancından vazgeçmesi için, birçok işkenceye tabi tutulur. Yılanlarla dolu bir kuyuya atılır. Ölmez. Taşlanır, atlara bağlanıp sürüklenir ve yine ölmez. Tüm bu mucizeler sonucunda; putperestler Hıristiyanlığı kabul ederler. Penelope’de azize olur, ismi ise, Aya İrini; Hagia Eirene, yani “kutsal barış” olarak anılmaya başlanır.

İmparator Konstantinus; bu olağanüstü olaylar üzerine, 330 lu yıllarda, yaptırdığı tek tanrılı dinin ilk mabedine; ”Aya İrini” adını verir. Ayasofya’dan sonra, ikinci büyük Bizans kilisesidir. Aslında; bu kilisenin yapıldığı yerde, daha önce; yani Roma döneminde; Artemis, Afrodit ve Apollon’a adanmış bir pagan mabedi varmış. Aya İrini, bu mabedin kalıntılarının üstüne yapılmış.

Burası; Bizans döneminden, günümüze kalan, Atriumlu tek kilise. Yani; ortada bir avlu, çevresi revaklarla çevrili. Ama, bu yapı stili, aslında pagan tapınaklarında kullanılan bir tarz. Aya İrini; bu tarzı ile, kendisinden önce burada bulunan pagan mabedinin özelliklerini, günümüze kadar taşımış.

Evet; dediğim gibi, Aya İrini Kilisesi; MS 330’lu yıllarda, İmparator Konstantin tarafından; ahşap olarak yaptırılır. Yapı; Bizans dönemi, kubbeli bazilika tipinde ve kapalı haç planında inşa edilmiş.

Takip eden dönemde, İmparator Justinianos; çok tanrılı dini yasaklar, bunun üzerine ; 532 yılında halk ayaklanır. Nike Ayaklanması olarak isimlendirilen, bu ayaklanmada; hem Ayasofya ve hem de Aya İrini Kiliseleri yakılır. Ancak: İmparator Justinios; hem Ayasofya’yı ve hem de Aya İrini Kiliselerini yeniden yaptırır.

Aya İrini kilisesi; 564 yılında, yine yakılır ve sonra ise yeniden onarılır. İki yangını takiben, depremle sarsılır. Yani; üç kez hasar gören kilise, yeniden üç kez onarılır. Bu onarımların yapıldığı dönemde; Bizans’ta, ikonalar dinen yasaklandığı için; yapının duvarları, süslemesiz bırakılır.

Günümüzde; Osmanlı’nın üzerine bir bayrak asarak kapattığı apsis üzerinde; İsa’yı simgeleyen haç ve haçın altında İsa’nın çarmıha gerildiği Golgota Tepesini simgeleyen birkaç basamaklı kürsü çizimi dışında; herhangi bir motif kalmamıştır.

Osmanlı Sultanı II. Mehmet; İstanbul’a girip, yeni bir dönem başlatır. İstanbul ele geçirildiğinde; Ayasofya gibi Aya İrini Kilisesi de, harap haldedir. Ancak; bu kilise; diğer birçok kilisede olduğunun tersine, camiye çevrilmez. Bu nedenle; yapıda, önemli değişiklikler olmaz.

Burası; uzun yıllar; silah deposu olarak ve silahların bakım ve onarımlarının yapıldığı bir yer olarak kullanılır. Bu silahlar, zamanla antika hale gelince; 1846 yılında; Damat Ahmet Fethi Paşa tarafından, Türk Müzesinin ilk örneklerini oluşturan eserler, burada sergilenmeye başlanır.

1869 yılında ise; Aya İrini, Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) adını alır. Yani: ilk Türk müzesi burada kurulur. Bu dönemde; yapıya, galerilerden çıkışı sağlayan, çift kanatlı merdivenler eklenir. Ana kapının üstüne, 1726 tarihli kitabe konur.

Ancak; zamanla, sergi mekanlarının yetersiz kalması nedeniyle, 1875 yılında, buradaki eserler, Çinili Köşke taşınır.

1908 yılında; Aya İrini’nin yine müze olarak; askeri müze olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu kullanım süreci; 1949 yılına kadar devam eder. Bu yıldan sonra, yapı, bir süre boş kalır. Sonra onarılır ve Ayasofya Müzesi Müdürlüğüne bağlı bir birim haline gelir.

Bugün, Aya İrini Kilisesi; ziyarete kapalıdır. Yalnızca dışarıdan görebileceksiniz. 1974-1976 yılları arasında yapılan restorasyon çalışmalarında; yapı nemden arındırılması için, çevresindeki toprak dolgular kaldırılmış. 1973 yılından bu yana, burada; İstanbul Kültür Sanat Vakfı bünyesinde, birçok sanat etkinlikleri yapılıyor. Özellikle; kilisenin akustik yapısı nedeniyle, Türk Sanat Müziği konserleri düzenleniyor. Belki, böyle bir sanat etkinliğine denk gelirseniz, kilisenin içini görme şansınız olur.

Bunun dışında, müze olarak kullanılan yapı salı günleri kapalı ve diğer günler saat: 09.00-18.00 arasında ziyarete açıktır. Giriş ücreti tam bilet 60 TL ve indirimli bilet 30 TL. dir. Müze kart geçerli değildir. Gurup indirimi yoktur.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için. 

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.