İngiltere Londra Covent Garden ve Strand

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Cıvıl cıvıl açık hava kafeleri, sokak müzisyenleri, şık mağazalar ve hareketli Pazar yerleriyle dolu bölge, turistler için tam bir cennettir.

Tam ortada bulunan Piazza, 1974 yılına kadar toptancı pazarını barındırıyordu. Bu tarihten sonra buradaki ve çevredeki Victoria dönemi binalar dönüştürüldü ve böylece şehrin en canlı alanlarından biri yaratıldı.

Ortaçağ’da bu bölgede Westminster Abbey’in manastır bağları vardı. Piazza ile batı kanadına hakim St Paul’s şehrin ilk meydanı olarak İnigo Jones tarafından 1630’larda düzenlenmiştir.

Piazza daha sonra Strand boyunca dizili malikhanelerin sahibi Bedford Kontu tarafından yerleşime açıldı. Strand, Embankment (rıhtım) yapılmadan önce nehir kıyısında uzanmaktaydı.
Buradaki yiyecek ve çiçek pazarı Thames’in güney kıyısına taşınmıştır.

İlk bakışta kaotik görünse de, sokak tiyatrosu dikkatle organize edilmiştir. Müzisyenler, akrobatlar ve diğer sokak çalgıcıları Piazza’da performans sergilemeleri için gerekli olan lisanı almak için seçmelere katılmaktadırlar ve pek çoğu yıllar boyunca Cavern Garden’da çalmıştır.

 

PİAZZA VE CENTRAL MARKET

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

41.Pazar.Garden Piazza. Covent Garden adresindedir. Cumartesi-Pazartesi arasındaki günlerde: 10.00-19.00 ve Pazar günleri 11.00-18.00 arasında açıktır. Barlar, kafeler ve restoranlar ise, 09.30-23.00 arasında açıktır. Tekil mağazaların açılış saatleri değişebilir.

Burası: Londra şehrinde gezilecek en iyi 10 yerden birisi olarak kabul edilmektedir.
17.yüzyıl mimarı İnigo Jones, bu meydanı, kuzey İtalya’daki Liverno’nun piazzasından hareketle seçkin bir yerleşim alanı olarak planlamıştır.

Ama Roma döneminden beri Covent Garden bölgesinde böyle bir Pazar olayının yaşandığı bilinmektedir. 7.yüzyılda ise: yoğun bir Sakson ticaret limanı olan Lundenwic burada kuruldu. Ancak: Viking işgalciler burayı tehdit edince, 9.yüzyılda Lundenwic denilen bölge terk edildi.

1630 yılında: burada evler inşa etmesi için İnigo Jones görevlendirildi. Jones: birçok seyahati sırasında İtalya’da gördüğü büyük meydanlar ve binalardan esinlendi. İngiltere’de ilk kare meydan burada kuruldu ve Jones: Covent Garden Piazza’yı yarattı.

Aynı zamanda: Piazza’yı çevreleyen sokakların mükemmel düz ızgara tasarlanmış gibi sistemi aslında şehir planlamasında bir deneyim oldu.

Jones zamanında verilen ve Charles I ve onun kraliçesini onurlandıran orijinal sokak isimlerinin birçoğu günümüzde de kullanılmaktadır. (King Street, Charles Street, Hanrietta Street gibi)
Rose Street üzerinde bulunan Lamb&Flag pub: Covent Garden’de en eski olanıdır. 17.yüzyılda, burada ön bahçede eldivensiz boks karşılaşmaları düzenleniyormuş.

1650 yıllarına gelindiğinde: ilk meyve ve sebze pazarlarının burada düzenli hale getirildiği görülür. “Ananas” bu yıllarda, İngiltere çevresindeki seralardan getiriliyordu. Takip eden 250 yıl boyunca, Ananas, İngiltere’de zenginlik ve cömert misafirperverliğin bir simgesi oldu ve mimarlar, sanatçılar ve ustalar tarafından kabul edilerek, pazarın amblemi oldu. Her ışığın üstünde: bir ananas görebilirsiniz.

1666 yılında: Londra şehrindeki büyük yangın, şehrin doğusundaki birçok daha küçük ve rakip pazarları bir gecede tahrip edince, Covent Garden, ülkenin en önemli meyve, sebze ve çiçek pazarı oldu. Dünyanın dört bir yanından egzotik öğeler, Thames nehri üzerinden buraya getirildi.
Pazarın popülerlik ve boyutu büyüdükçe, 18.yüzyılda Covent Garden çevresinde Jones’un evlerinde aristokrat kesimin yaşamaya başlamasına neden oldu.

1789 yılında Londra’nın en eski restoranı: Maiden Lane kurulmuştur. Restoran, bugün hala gelişen ve uzmanlaşmış kadrosu ile geleneksel İngiliz yemekleri servis etmektedir.
Üstü kapalı ana Pazar 1833 yılında Charles Fowler tarafından meyve ve sebze toptancıları için tasarlanmıştır. Cam-demir karışımı tavan, daha inşa sonra inşa edilecek büyük tren istasyonlarının habercisi olmuştur.

1860 yılında çiçek pazarı buradan ayrıldı ve Londra Ulaşım Müzesinin güneydoğusunda Piazza üzerine inşa edildi.

1974-1980 yılları arasında kapalı olan alışveriş merkezi, 1980 yılında Avrupa’nın ilk özel alışveriş merkezi olarak yeniden açıldı.

Evet: burası eskiden Londra’nın ana meyve ve sebze pazarına ev sahipliği yapıyordu. Piazza ve çevresindeki binaların pek çoğu, Victoria döneminden kalmadır.

Pazar, günümüzde tasarımcı giysiler, kitaplar, sanat eserleri, el işleri, dekoratif eşyalar ve antikalar satan mağazalar için bir korunak işlevi görür. Çevresi ise kuzeyde diğer sokaklara, güneyde de Jubillee Hall’a uzanan tezgahlarla doludur.

Kuzey kanadında bulunan sütunlu Bedford konutları İnigo Jones’un tamamen gerçekleşmeyen planı hakkında ipucu verir. Ancak bu binalar 1879 yılında kısmen değiştirilerek yeniden inşa edilmişlerdir.

Sokak eğlenceleri bu bölgede bir gelenektir. Kaleme aldığı günlüğüyle tanınan Samuel Pepys; 1662 yılında, St Paul’s ün portikosunda oturup Punch ve Judy gösterisini izlediğini yazmıştır.
Günümüzde: burası: hediyelik eşya, giysi ve antika satan dükkanlarla doludur.

Özellikle: Pazar günleri: tasarımcı giysiler, kitaplar, sanat eserleri, el işleri, dekoratif eşyalar ve antikalar. Çevresi ise: kuzeyde diğer sokaklara, güneyde ise Jubillee Hall’a kadar uzanan tezgahlarla doludur. Arnavut kaldırımlı sokaklarda: sokak gösterileri de düzenlenir. Hediyelik eşya veya obje satın almak isteyenler, burayı tercih etmelidirler.

Londra şehrinin en popüler turistik mekanlarından biri olan burayı mutlaka ziyaret edin.

 

ST PAUL’S CHURCH

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Bedford Street.WC-2 adresindedir. Londra şehrindeki en güzel Victoria kiliselerinden birisidir. Londra şehrindeki St Paul’s Katedrali ile karıştırılmamalıdır.

Kral Henry VIII: 1530 yılında kiliseye ait araziyi satın aldı ve danışmanlarından Bedford Dükü John Russel’a verdi. Neredeyse 100 yıl sonra, Bedford 4.Dükü: Londra’nın en zengin ikamet yeri olan alanı geliştirmek için araziyi kullanmaya karar verdi ve İtalyan mimir İnigo Jones’tan yardım istedi.

Ancak: Dük: çok fazla para harcamak istemiyordu. Bunun üzerine mimar: “bir ahır çok daha iyi değil”diyerek, Dükün bu para harcamak istememe tutumunu tenkit etti.

1633 yılında başlayan inşaat devam ederken: geleneklere göre: “Altar” kilisenin doğu ucunda bulunması gerekirken mimar İnigo: kilisenin atlarını, ön kapıya yerleştirerek geleneklere karşı çıktı.

Londra’da inşa edilen ilk Anglikan kilise 100 yıl sonra: 1638 yılında kutsandı, ancak Londra Piskoposu talebi üzerine, Altar geleneksel yerine yerleştirildi. Ancak: Jones, yine de orijinal dış cephe planını değiştirmemişti.

Böylece girişi batıda bulunan kilisenin sahte kapı niteliği kazanan portikosu sokak göstericileri için mükemmel bir sahne olmuştur. 1665 yılında, 60.000 Londralının ölümü ile neticelenen veba salgınında: vebadan ölen birçok kişi, kilisenin bahçesine gömülmüştür.

1795 yılındaki bir yangın sonucu içi tamamen yanan kilise Jones’un tarzı korunarak yeniden inşa edilmiştir. Kilise, Jones’un Piazza’ya yönelik orijinal planından kalan tek yapıdır.
Uzun süreden beri “actor kilisesi” olarak bilinir. Batı bölmesindeki 17.yüzyıl Grinlign Gibbons oyması mimarın anısına yapılmıştır.

Dış cephesi ve kapı gibi Tuscan sütunları: George Bernard Shaw’ın Pygmalion oyununun ilk sahnesinde geçmiştir ve çiçekçi kız Eliza Doolittle’a Covent Garden’ı tanıtmıştır.

İçeride Vivien Leigh, Charlie Chaplin ve Boris Karloff’u anan plaketlerine dikkat edin. Önünde gezen kalabalıklar tarafından az bilinen arka bahçe sakin bir cennettir ve Londra’nın merkezinin gürültüsünden uzaktır.

Günümüzde burada: düzenli ibadet, konserler, edebiyat ve tiyatro etkinlikleri düzenlenmektedir.

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand LONDON TRANSPORT MUSEUM

 

LONDON TRANSPORT MUSEUM

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Covent Garden Piazza.WC2 adresindedir. Her gün saat 10.00-18b00 arasında açıktır. Giriş ücreti yetişkinler için 15 paund, 17 yaşın altındaki çocuklar için ise ücretsizdir.

Bu müzeden zevk alabilmek için tren istasyonlarında trenleri seyretmek ya da bütün otobüs biletlerini biriktirmek gibi tutkularınızın olması gerekmez.

Toplu taşımacılığın eski ve yeni modellerini kapsayan bu ilgi çekici koleksiyon: 1872 yılında inşa edilen Victoria tarzı çiçek pazarının güzel binasında 1980 yılından bu yana sergilenmektedir.

Londra’daki 200 yıllık ulaşım tarihi şehrin aynı zamanda sosyal tarihi açısından da önemlidir. Otobüs, tramvay ve metro hatları şehrin gelişme yönüne göre oluşturulmuş, daha sonra bu yönü belirler olmuştur. Kuzey ve batıda yer alan banliyöler buralara metro ulaştıktan sonra gelmiştir.

Müzenin bölümleri

Victorian Transport

200 yıl önce Londra insanlarının çoğu yürüyerek istedikleri yere gidiyorlardı. Sokaklar genellikle at arabaları ile seyahat eden zenginler dışında yayalar ile doluydu.

Thames nehrinde ise, Watermen wherries denilen küçük sandallar insanları taşıyordu. Bunların ardından, 1850 yılında, yılda birkaç milyon yolcu taşıyan, vapurlar kullanılmaya başlandı.

İki Parisli tarafından ithal edilen araçlar, Londra sokaklarında araç trafiğinin doğasını değiştirdi. Işıklı at arabaları, şehirde zenginler arasında moda oldu.

1829 yılında ise, şehirde ilk otobüs servisi başlatıldı. 1870 yılından itibaren raylar üzerinde atlı tramvaylar otobüsün üstünlüğüne meydan okudur. Tramvay özellikle, işçi sınıfı Londralıların en uygun toplu t aşıma ve erişimi için kullanılır oldu.

1830-1840 yılları arasında ise, şehirde demiryolları hakim olmaya başladı ve şehrin gelişiminde önemli rol oynadı.

Dünyanın İlk Yer altı

1860 yılında ilk yer altı demiryolu çalışması yapıldı. Bu hat: şehrin ana hat terminallerinin üçünü birbirine bağlamak için yapılmıştı. İlk yer altı hattı: 10 Ocak 1863 tarihinde Farrington Paddington açıldı.

İkinci metro hattı: 5 yıl sonra faaliyete başladı. Erken yer altı ulaşımı, büyük bir mühendislik başarısı olarak değerlendirilse de, büyük bir dezavantaj bulunuyordu.

Buharlı lokomotifler ve tüneller: kalıcı kükürt kokusu ile olumsuz etkileniyordu. 1860’lardan günümüze kalan tek buharlı motor: müzede sergilenmektedir.

Seyahat Devrimi

1900 yılında Londra sokaklarında hemen her araç atlı idi. 300.000 den fazla insan: atlar tarafından çekilen özel arabaları, kabinli otobüsleri, tramvay ve kamyonetler ile işlerini yürütüyorlardı.

Elektrikli tramvaylar, 1890’larda Amerikan ve Avrupa şehirlerinde tanıtıldı, ancak Londra’da yüzyılın başında bir tek tramvay hattı yoktu. 1915 yılına gelindiğinde her şey değişti, atlar; otobüs ve tramvaylardan kayboldu.

Motorlu taksiler artmaya başladı. Motorlu araba yalnızca zenginler tarafından kullanılıyordu. Motorbuses ve elektrikli tramvaylar, her yerde kullanılmaya başlandı.

Londra Simgeler

Siyah taksi ve kırmızı çift katlı otobüs, Londra şehrinin ikonik sembollerindendir. Onlar dünya çapında tanınır. Hem klasik 1950’ler versiyonları Londra standartları ve 21.yüzyılın başında hala sokaklarda görülmektedir.

1958 yılında başlatılan FX4 siyah taksi 40 yıldır üretilmektedir. Günümüzde kullanılmayan Routemaster otobüs ise, 1959 yılında çıkmıştır.

Londra Ulaşımında Bugün

Londra metrosu, günde 3 milyon yolcu taşımaktadır. 12 aylık dönemde ise, 1 milyar yolcu taşınmıştır. Londralıların yaklaşık % 5’lik kısmı, özel araçlarını kullanmaktadırlar. Ayrıca bisiklet kullanımında da % 50 artış görülmektedir.

Bunların yanında, müzede 20.yüzyıla ait bir ticari sanat koleksiyonu da görülebilir. Londra’daki tren ve otobüs şirketleri eskiden beri çağdaş sanatın destekleyicisi olmuştur. Tren ve otobüslerde kullanılmış olan afişlerin kopyaları müze mağazasında satılmaktadır.

E.McKnight Kauffer’in yarattığı Art Deco tasarımları ile Graham Sutherland ve Paul Nash gibi 1930’ların ünlü ressamlarının çalışmaları bunların arasında sayılabilir.

Bu müze, çocukların da çok hoşuna gitmektedir. Pek çok sergi ve düzenlemeler etkileşimlidir. Çocuklar burada otobüsün ya da metro treninin sürücü koltuğuna oturma fırsatı bulurlar. Ayrıca, müzedeki geniş bir kibrit koleksiyonu ilgi çekmektedir.

Ayrıca, atla çekilen otobüs, 1866 yılından kalma bir lokomotif ve motorlu bir otobüsün ilk örneği görülebilir. Eski posterler ve üniformalar: araçlardan oluşan koleksiyonu tamamlar.

 

LAMP AND FLAG

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

16.yüzyıldan bu yana burada bir han bulunduğu için “Lamb and Flag”ın Covent Garden’daki en eski taverna olduğu söylenir. Buranın ismi “Coopers Arms” iken 1833 yılında “Lamb&Flag” olarak değiştirilmiştir. Ancak, burada ilk pub’ın 1772 yılında açıldığı söylenmektedir. Evet, günümüzdeki tuğla bina 1958 yılında inşa edilmiştir.

Pub, Garrick Street’in Flower Street ile kesiştiği yerde, daracık sokağın sonunda bulunmaktadır. Sokakta, 1679 yılında burada saldırıya uğrayan İngiliz şair John Dryden’e adanmış bir plaka görülür.

Dryden, metresi Portsmouth Düşesi’nin onurunu korumak isteyen II.Charles’in adamları tarafından pusuya düşürülmüştür. Bunun sebebi de: Dryden’in düşesle alay eden şiirleriymiş. Pub’ın üst katındaki bar da Dryden adını taşır. Öte yandan, bu pub’ın 19.yüzyılda “Kan Bucket” denilen çıplak yumruklu ve ödüllü kavgaların merkezi olduğu söyleniyor.

İş çıkış saatlerinde dolan pub’un avlusu, şehir merkezinde çalışanlar kadar burayı bilen turistlerin de gözdesidir. Evet, burayı ziyaret ederseniz, sokaklara kadar taşmış, kapı önünde ellerinde içkiler, samimi ortamda birbiriyle sohbet eden insanlar görebilirsiniz.

 

THEATRE ROYAL DRURY LANE

65.Durry Lane. Adresindedir.
Buradaki ilk tiyatro, 1663 yılında, şehirde oyun sahnelenebilen iki yasal salondan biri olarak inşa edilmiştir. II. Charles’ın metresi Nell Gwynen burada sahneye çıkmıştır. Bu ilk bina, 25 Ocak 1672 tarihindeki yangında yok olmuştur.

İkinci bina: 1674-1791 yılları arasında, Kral Caharles II döneminde, Sir Christopher Wren tarafından inşa edilmiştir. Yalnız bu bina, çok küçük olduğu için, 1791 yılında yıkılmıştır. Üçüncü bina: 1794-1809 yılları arasında yapılır. Henry Holland tarafından tasarlanan bina, 24

Şubat 1809 tarihinde yanarak yok olmuştur. 12 Mart 1794 tarihinde ise günümüzde görülen bina yapılmıştır. Benjamin Waytt tarafından tasarlanan, dördüncü ve günümüzde mevcut bina:”Hamlet” oyunu sergilenerek 10 Ekim 1812 tarihinde açılmıştır. Bu son tasarlanan bina, şehrin en büyük izleyici salonlarından birisine sahiptir.

1800’lerde pandomimlerle ün kazanan tiyatro, günümüzde kapalı gişe oynayan müzikaller ile adını duyurmuştur.

Tiyatronun adı Theatre Royal, Drury Lane olarak geçse de girişi Catherine Street’tendir. Tiyatronun seyirci kapasitesi 2200 kişidir.

 

ROYAL OPERA HAUSE

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Bow Street.-WC2 adresindedir.
Opera: 1732 yılından bu yana, sitede bulunan üç tiyatroda: önemli rol oynamıştır. Royal Opera ise: 1946 yılında Covent Garden Opera Şirketi olarak kurulmuştur. 1731-32 yılları arasındaki ilk tiyatro inşaatı John Rich tarafından yapılmıştır. Bu bina: 1808 yılında yangın sonucu yok olmuş ve Sir Robert Smirke tarafından tasarlanan ikinci bina yapılmıştır.

Bu bina da, yangında yıkılmış ve mimar E.M.Barry tarafından yapılan mevcut bina: 1857-1858 yılları arasında dikilmiştir.

Dünya savaşı sırasında bir dans salonu olarak kullanılmış, ancak savaştan sonra: daimi yıl boyunca opera ve bale şirketleri için “Kraliyet Opera Evi” ne tahsis edilmiştir. Bu yüzden: Kraliyet Opera ve Kraliyet Balesi olarak da bilinir. 14 Ocak 1947 tarihinde, ilk opera performansı olarak, Bizet’in “Carmen” i sergilenmiştir.

John Flaxman ‘ın portikoda görülen tragedya ve komedya frizi, 1809 yılındaki eski binadan kalmadır. Kraliyet Opera Binası tarihinde iyi ve kötü dönemler geçirmiştir.

Wagner’in “Halka” sının ülkedeki ilk gösterimi 1892 yılında Gustav Mahler yönetiminde burada yapılmıştır.

Besteci George Frideric Handel ve aktör Edmund Kean’e opera şarkıcısı Jenny Lind ve balerin Margot Fonteyn’e sahne, müzik ve dans dünyasının sayısız büyük ismi Covent Garden’ın kuzey doğu ucundaki bu efsanevi tiyatroda performans sergilemişlerdir.

Seçkin Corinthian ön veranda Royal Opera ve Royal Ballet’in 2200 oturma kapasiteli dev oditoryumunun önündedir.

Günümüzde burada Kraliyet Operası ile Kraliyet Bale Toplulukları bulunur.
Kaliteli gösterimlerin yüksek ücretli biletlerini bulmak zordur. İki yıl süren yenileme çalışmalarının ardından opera binası, yeni bin yıla, ikinci oditoryumun yanı sıra Kraliyet Opera ve Bale toplulukları için yeni prova sahneleriyle girmiştir.

Sahne arkası turlarına ek olarak ayda bir kez, Kraliyet Balesinin günlük çalışmaları da izlenebilir. Değişen sergilerden oluşan bir program ünlü eski yapımları ve geçmişte ziyaret eden ünlüleri anar.

 

NEAL STREET& NEAL’S YARD

Bu çekici sokakta bulunan 19.yüzyıldan kalma depolar, binaların ön cephesindeki kaldıraç sistemlerinden tanınabilir.

Binalar mağazalara, sanat galerilerine ve restoranlara dönüştürülmüştür.

Neal Street’den; Neal’s Yard’a geçilir. Londra şehrinin en iyi peynirlerini bulunduran dükkanlarda ekmek çeşitleri de satılır. Burada: tüm dünyaya restoranlar için peynir satılmaktadır.

4 Temmuz 1970 tarihinde Nicholas Saunders’ın parlak fikri olan mekan ve Neal’s Yard’ın kendisi giderek ticaretleşen bölgesin ortasında, unutulmuş değerleri yaşatan bir korunak olarak varlığını sürdürmektedir.

THOMAS NEAL’S

 

THOMAS NEAL’S

29-41 Eartlham Street. Adresindedir. Açılış saatleri: saat: 10.00-17.00 arasındadır.
1990’ların başında eski bir muz deposundan dönüştürülen lüks tüketim mallarına adanmış alışveriş merkezinde: özel tasarımlar ve kozmetik ürünleri, mücevherler, antika elbiseler ve dantellerle dolu mağazalar bulunmaktadır. Burada bulunan işletmeler: Euphorium Bakery, Kyaiawire, Insight 51 ve Super Dry.

Alışveriş yaparken mola vermek isterseniz, alt kattaki kafe ve restorana uğrayabilirsiniz.
Alışveriş merkezinin bulunduğu bina kompleksindeki Donmar Warehouse tiyatrosu: “Blue Room” gibi oyunlarla görülmeye değerdir.

 

SEVEN DİALS

Yedi sokağın kesişme noktasındaki bu sütunda 6 tane güneş saati bulunmaktadır. (sütunun tepesi yedinci güneş saatini oluşturur). Orjinal merkezi anıt: aynı zamanda tasarlanmış ve inşa edilmiştir.

Bunlar; 1693-94 yılları arasında Sundial Pillar tarafından inşa edilmiştir ve İngiltere’nin önde gelen taş ustası, Edward Pierce görevlendirilmiştir. Pillar: 6 güneş saati yapmıştır, yedinci güneş saati ise, sütunun tepesindedir. Bunlar: Londra şehrinde büyük kamu süsleri olarak kabul edilir.

1989 yılında yerleştirilen sütun, bir 17.yüzyıl anıtının kopyasıdır. Orijinal anıt, Londra şehrinin en ünlü kenar mahallelerinden birisinde, suçluların buluşma yeri haline geldiği için 19.yüzyılda kaldırılmıştır.

Seven Dials, günümüzde kıpır kıpır bir alışveriş ve yeme-içme bölgesidir. Caddeler: belli bir üründe özdeşmiş dükkanlar, butikler, tıbbi bitkiler ve aromalar satan dükkanlar, restoranlar ve barlarla doludur.

 

PHOTOGRAPHER’S GALLERY

16-18 Ramilies Street adresindedir. Her gün saat 10.00-17.45 arasında açıktır.
Fotoğraf toplama ve sergileme öncüsü V&A nın günümüzde kalıcı bir sergisi bulunmaktadır. Açılış sergisinde: 1839-1960 yılları arasında alınan güzel ve dikkat çekici görüntüler ve fotoğraf tarihçesi bulunmaktadır.

Özellikle. Julia Margaret Cameron ve Henri Cartier Bresson gibi sanatçıların önemli figür çalışmalarını görmek mümkündür. Zaten, bu girişimci galeri, çağdaş fotoğraf sanatının ve fotoğraf sergilerinin Londra şehrinde önde gelen mekanlarından birisidir.

Galerinin her yıl verdiği fotoğraf ödülü çağdaş fotoğraf sanatının profilini yükseltmeyi ve toplum içerisindeki rolünü keşfetmeyi amaçlayan uluslar arası öneme sahip bir sanat ödülüdür.

Galeride, düzenli konferanslar, tiyatro gösterileri ve başlangıç seviyesinden uzmanlık dallarına kadar ulaşan dersler verilir. Burada baskıların ve fotoğrafla ilgili kitapların da satıldığı bir kitapevi ile birlikte bir kafe de bulunur.

Binanın ışında 18.yüzyılda burada yaşamış olan Royal Academy’nin kurucusu Sir Joshua Reynold’s un anısına bir plaket bulunur.

ADELPHİ THEATRE

 

ADELPHİ THEATRE

Sans Pareil Theatre’ın açıldığı 1806 yılından bu yana, burada hep bir tiyatro vardı. Bu sitede dördüncü mekan ve ilk bina 27 Kasım 1806 tarihinde açılmış ve 200 yıl içinde en az 7 farklı isim altında faaliyet göstermiştir. 2006 yılında tiyatronun 100.yılı kutlanmıştır. İlk tiyatro, 1819 yılında Adelphi’de ve 1829 yılında Kraliyet Tiyatrosu, Adelphi, Sans Pareil olarak isimlendirildi.

1858 yılında inşa edilmiş ikinci bir tiyatro, adını sırası itibarıyla 1867 yılında Royal Adelphi Tiyatrosu oldu. Kraliyet Tiyatrosu: Yeni Adelphi gibi isimlerle anıldı. 1901 yılında Strand, yeni bir cephe sağlamak için yeniden üçüncü binayı kurdu.

Günümüzdeki mevcut bina, aynı adı taşıyan dördüncü yapıdır ve Aralık 1930 tarihinde açılmıştır. Kraliyet sıfatı ise, 1940 yılında düşmüş ve tiyatro yalnızca “Adelphi” olarak bilinir olmuştur. Yapı: çeşitli yenileme çalışmaları sonucunda mimar Ernest Schaufelburg tarafından Art Deco tarzında yenilenmiştir.

Tiyatro binası: Pareil John Scott isimli: True Blue adlı bir çamaşır yıkama ürünü icat ederek büyük bir kişisel servet toplayan yerel işadamı tarafından inşa edilmiştir. Tiyatro: John’un kızı Miss Scott için açılmıştır. Ama onun birçok yeteneğini göstermek için değil, aynı zamanda onun Tiyatro Müdürü olarak görevlendirmek söz konusu olmuştur.

Tiyatro binasının: düz çizgilerden oluşan modern tasarımı, eğrilerden yoksun bir mimari yaratmıştır. Ön cephedeki belirgin harfler, stilize desenlerin bugüne dek özenle korunduğu lobi ve salon dikkat çeker.

1960’larda karşılaştığı yıkılma tehlikesine rağmen ayakta kalan Adelphi, günümüzde Joseph and the Amazing Tech isimli kuruluş tarafından işletilmektedir.

 

SAVOY HOTEL

Suit odaların ve elektrikli aydınlatmanın öncüsü olan otel, 1889 yılında Savoy Palace’ın yerine inşa edilmiştir. Bir zamanlar burada: Winston Churchill, Frank Sinatra, Christian Dior, Maria Callas, Claude Monet ve Katherine Herburn kalmıştır.

İkonik otel, zekice bir parlaklık yaratılarak 21.yüzyılda yeniden keşfedilmeyi beklemektedir. Thames nehrinin kıyısındaki konumu mükemmeldir. Otelin içinde:; görkemli ve çeşitli toplantı alanları yanında Londra şehrinin en tanınmış restoran ve barları bulunmaktadır.

Otelin önünde, İngiltere’de trafiğin sağdan işlediği tek cadde bulunur. Forbes Travel Guide dergisi tarafından: otel 2013 yılında olduğu gibi 2014 yılında da “Beş Yıldızlı Otel” ödülüne layık görülmüştür.

Hemen yanda, Gilbert ve Sullivian’ın operalarını sahneleyen D’Oyly Centre Operası için inşa edilen Savoy Tiyatrosu ve Simpson’s English restoran bulunur. Eskiden Cecil Hotel’in bulunduğu yerde ise Shell Mex House görülür.

 

SAVOY CHAPEL

Savoy Hill adresindedir.
İlk şapel, VII Henry tarafından 16.yüzyılda eski Savoy Palace’ın üzerine yaptırılmıştır.
Dış duvarlarının bir kısmı 1512 yılından kalma da olsa, günümüzdeki yapının büyük kısmı 19.yüzyılın ortasından kalmadır.

Yapının ilk yapılış amacı: Kral Henry VII tarafından evsizler için kurulan bir hastanenin parçasıdır. Chapel: Lancaster Dükü olarak Kraliçeye aittir. Çünkü: Lancaster Dukalığının önemli bir parçasıdır. Öte yandan, burası şehrin ilk elektrikle aydınlatılan kilisesi olarak önem kazanmaktadır.

1937 yılında Kraliyet Victoria Tarikatı’nın kilisesi olan bina, kraliçenin şapeli olarak hizmet vermektedir. Şapelin giderleri kraliçe tarafından karşılanmaktadır.

Son çalışma, kraliçenin Altın Jübile onuruna bahçelerin peyzajı ve 1999 yılında şapel tavanının restorasyonudur. Bu çalışmalarda Kraliçe Elizabeth II adına, yeni bir vitray pencere ilave edilmiştir. Kilisenin papazını Lancaster Dukalığı atar.

Şapel: saat: 09.00-13.00 arasında ziyarete açıktır.

Yakınlardaki Savoy Hill’de BBC’nin ilk stüdyoları bulunmaktaydı.

 

SOMERSET HOUSE

Strand bölgesindedir. Burada: müzeler, coffee and tea, sanat galerisi ve yerel lezzetlerin sunulduğu restoranlar bulunmaktadır.

George dönemi mimarisinin zarif hatlarını taşıyan bina, Sir Williams Chambers tarafından tasarlanmıştır.

16.yüzyılın ortasında, Somerset Dükü için Rönesans sarayı olarak inşa edilen orijinal ev, yıllarca bakımsız kaldıktan sonra yıkılmıştır.

Günümüzde görülen bina ise, 1770’lerde yapılmıştır. Burada yapılan en büyük değişiklik orijinal ana binanın ofis olarak kullanılacak şekilde tasarlanmasıydı.

Bina daha sonra sırasıyla, Denizcilik Kurumuna, çeşitli kraliyet kurumlarına ve uzunca bir süre İçişleri Bakanlığına hizmet vermiştir.

Günümüzde burada Courtauld Institute of Art bulunmaktadır.

Somerset House’un en güzel iç bahçesi, bir yüzyıla yakın bir süre halka kapalı tutulmuştur. Ama yakın zamanlarda yürütülen kapsamlı ve etkileyici projelerle yeniden kapılarını halka açmıştır.

55 fiskiyeli çeşmenin bulunduğu güzel plazza, sadece kış aylarında birkaç hafta boyunca hizmet veren buz pateni pisti ve zaman zaman düzenlenen klasik müzik konserleri pek çok kişinin ilgisini çekmektedir.

Avludan başlayarak South Building’e doğru yürümek gayet keyiflidir. Thames nehrinin güzel manzaralarına bakan, etkileyici konumu ile Admiralty Restaurant çok beğenilmektedir.
Kıyıda yazlık bir açık hava kafesi ve bir restoran bulunur.

Yayalar için düzenlenen yoldan Waterloo Bridge’e ve South Bank’ın etkileyici etkinliklerine ulaşmak mümkündür.

Somerset House’ta küçük ve haklı bir üne sahip, muhteşem Courtauld Institute of Art galerisi, mutlaka görülmeye değerdir.

 

The Courtauld Gallery

Galeri, her gün saat: 10.00-18.00 arasında açıktır. Giriş ücreti yetişkinler için 6 paund, 18 yaş altı çocuklar için ücretsizdir.

1990 yılından bu yana izleyicilere sunulan mükemmel resim koleksiyonu, varlığını büyük oranda tekstil fabrikatörü ve hayırsever Samuel Courtauld’ya borçludur. Koleksiyonda, Botticelli, Brueghel, Bellini ve Rubens gibi büyük ustaların eserleri sergilenmekle birlikte, en çok dikkat çeken eserler Empresyonist ve Post-Empresyonist resim koleksiyonuna aittir.

Başarıyla temsil edilen Monet, Gauguin, Pissarro, Renoir ve Modigliani gibi sanatçıların eserlerini görebilirsiniz.

2008 yılının baharında, Somerset House bünyesinde yeni bir nehir kıyısı galerisi açılmıştır. Güney kanattaki iki kata yayılmış olan Embankment Galleries, 750 metre karelik sergi alanına sahiptir.

Galerinin sürekli olarak değiştirilen geçici sergi programında, fotoğraf, moda, resim ve mimari gibi çeşitli alanlardan kapsamlı modern sanat eserleri dikkati çekmektedir.

 

ST MARY-LE-STRAND

St Mary le Strand kilisesi, Londra’nın en eski mahallelerinden birisindedir. Kilisenin bulunduğu, Trafalgar Square ve Fleet Street arasındaki 1 km. lik yol: Londra’nın tarihsel önemi olan caddelerinden birisidir. Özellikle erken Sakson döneminde: Strand Londra şehrinin kalbi oldu.

Hıristiyanlık ise, 604 yılında, St Mellitus ve onun takipçileri ile bu yerleşim yerine geldi.
Orada St Mary le Strand kurulduğu zaman hiçbir kayıt bulunmamaktadır.

Ancak: bölgedeki ilk kilise, Kutsal Bakire Meryem adına, şimdi Somerset House olarak bilinen yerin hemen güneyinde kurulmuştur. Ortaçağ boyunca kilise çalışanları, hemen bitişik bir sitede yaşamışlardır.

1711 yılında Parlamento bir kanun ile Londra’da hızla genişleyen banliyölerde 50 yeni kilise inşa edilmesine karar verilmiş ve bu arada: St Mary le Strand kilisesi de yıkılmış ve gayet lüks olarak yeniden yapılmıştır.

Kilisenin önünde, bir sütun eski kiliseyi hatırlatmak üzere olduğu yerde bırakılmıştır.

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand ROMAN BATH

 

ROMAN BATH

5.Strand Ln.Aldwych adresindedir. Abbey kilisesi yanındadır.
Bu küçük hamam ve çevresi, Surrey Street’teki yer alan tam boy bir camdan duvardaki ışık düğmesine basılarak görülebilir.

Çevresi Roma dönemine ait başka hiçbir iz olmadığı için bir Roma hamamı olduğu şüphelidir.
Tudor döneminden 17.yüzyıla kadar Strand’de bulunan malikhanelerden Arundel’in bir parçası ve hatta bir evin su deposu olarak inşa edildiği düşünülmektedir. Savurgan bir Kont’un: onu Roma heykelleri, büstler, lahitler, sunaklar ve diğer bazı parçalarla süslediği düşünülmektedir.

Öte yandan zaten burası bir Roma hamamı olarak bakılması için tasarlanmıştır. Diğer bir kısım tarihçi ise: son zamanlarda Arundel House ile olan bağlantıyı kabul etmediler. Bunun yerine banyonun aslında 1612 yılında James I’in kraliçesi Danimarkalı Anne için eski Somerset House bahçelerinin çeşmelerini besleyici bir sarnıç olarak inşa edildiğini söylemektedirler.

Ancak ilk yapılış amacı ne olursa olsun, burası 1776 yılında bir yüzme tesisine dönüştürülmüştür. Kısa bir süre sonra ise Kraliçe Elizabeth döneminde, 1558 yılında Essex kontu döneminde yardımcı bir hamam eklenmiştir.

Hamam: 19.yüzyılda soğuk duş almanın sağlıklı olduğu düşünüldüğü için halkın kullanımına açılmıştır. Charles Dickens ve David Copperfield: buraya sık sık giderler ve çok soğuk suya dalmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.

Essex banyo bölümü: Kral Kolejlinin Norfolk Hotelin genişlemesi sırasında, 1893 yılında kapatılmıştır. Günümüzde giriş salonunda Delfware döşemesini görebilirsiniz, bunlar Essex hamamının periferik süslemelerinden bazılarıdır.

 

Beau Street Definesi

17.577 adet gümüş Roma sikkesinden oluşan define: 2007 yılında Roma hamamının altında bulunmuştur. Paralar: MÖ 32 ile MS.270 yılları arasındaki döneme aittir. Paralar: Bath merkezinde, 8 ayrı deri para çantası ile gömülmüştür. Bulunan sikkeler, halen British Museum da muhafaza edilmektedir.

Evet burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz: bilmelisiniz ki, burayı bulmak bir hayli zordur. Ayrıca yalnızca Westminster konseyinden randevu alınarak buraya girilebilmektedir. Ziyaretler hafta içinde öğleden sonraları için düzenlenir. Tesisler Cumartesi günü halka açıktır. Banyo saat 09.00 dan akşam saatlerine kadar açıktır.

 

BUSH HOUSE

Harvey Corbett tarafından tasarlanan Bush House, 1928-1935 yılları arasında daha ilave kanatları ile 1923 yılında inşa edilmiştir. Bu neo klasik bina, Irvıng T.Bush isimli bir Amerikalı tarafından fabrika satış mağazası olarak tasarlanmıştır.

Öte yandan: 1925 yılında açıldığında, dünyanın en pahalı binası olarak ilan edilmiştir. ( o yıllardaki maliyeti 2 milyon paund)

Bush House, güney cephesindeki Strand bağlı merkezi Londra’da Kinsway altındaki dramatik bir konumdadır. Onun özellikle revak bölümü etkileyicidir ve Amerikalı sanatçı Malvina Hoffman tarafından yapılmış Anglo-Amerikan dostluğunu simgeleyen iki erkek heykelle çevrilidir.

BBC nin yabancı dil yayın hizmeti: Portland Place Broadcasting House de, 1938 yılında başlamıştır. Ancak, bu bina II. Dünya savaşında bombalanmış ve 1941 yılında Bush House yeniden yerleşmişlerdir. Bombalamada Amerikayı temsil eden heykelin sol kolu yok olmuş ve 1977 yılında restore edilmiştir.

Uzun yıllar boyunca, tüm BBC nin yabancı dil hizmetleri, kademeli olarak sırasıyla buraya yerleşmiştir. Neredeyse 70 yıl boyunca Bush Housta yayın yapılmıştır.

Ancak: BBC, Bush House un sahibi olamamıştır. Onun sahipleri değişik kurumlardan oluşur, bunlar:; Galler Kilisesi, Postane ve şimdi Japon sermayeli bir kuruluştur, ancak yurt dışı dinleyici sayısı milyonlara ulaşan BBC, bu binada halen faaliyetlerini sürdürmektedir.

 

CLEOPATRA’S NEEDLE

MÖ 1500 yılında Heliopolis’e dikilen bu pembe granitten anıtın tarihi Londra’nın tarihinden daha eskidir. Dikilitaşın üzerindeki yazılarda Mısır firavunlarının yaptığı işler övülmektedir.

O zamanki Mısır valisi Muhammed Ali tarafından 1819 yılında İngiltere’ye hediye edilen dikilitaş 1978 yılında Embankment tamamlandıktan sonra buraya dikilmiştir. Kleopatra Needle: Londra şehrindeki en eski tarihi kalıntı olarak bilinir.

New York şehrindeki Central Park’ta, Metropolitan Sanat Müzesinin arkasına düşen alanda dikilitaşın bir ikizi bulunmaktadır. Bronz sfenksler 1882 yılında eklenmiştir ve Mısır’a ait değildir.

Anıtın taban kısmında Victoria dönemine ait gazetelerin, demiryolu saat tarifesinin ve zamanın on iki güzelinin fotoğraflarının da bulunduğu birçok eşya bulunmaktadır.

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand VİCTORİA EMBANKMENT GARDENS

VİCTORİA EMBANKMENT GARDENS

Embankment inşa edilirken oluşturulan bu park şeridi bakımlı çiçek tarhlarına, ünlü İngilizler’in heykellerine ve yaz mevsiminde konserlere ev sahipliği yapmaktadır. Bölge Westminster City Victoria dolgu bölgesidir. Bahçeler, 1865-1870 yılları arasında kuzey dolgu bölgesinde Sir Joseph Bazalgette tarafından yapılmıştır.

Rıhtım bahçelerinin tarihi değer taşıyan tek mimari unsuru 1626 yılında Buckhingam Dükü’nün Thames nehrine girişi için kuzeybatı köşesine inşa edilen su kapısıdır.

Kapı, daha önce burada bulunan York House’un bir parçasıydı. Ev önce York Başpiskoposu tarafından kullanılmış, daha sonra Düke geçmiştir.

Kapı orijinal yerinde durmaktadır, ancak Thames Embankment’in inşa edilmesi sonucu nehir kıyısından 100 metre yukarıda kalmıştır.

1878 Aralık ayında: Victoria rıhtımı, sürekli elektrikle aydınlatılan ülkede ilk sokak olmuştur.
Bahçeler: yıl boyunca saat: 07.30 da açılır ve kışın 16.30 da yazın ise 21.30 da kapanır. Bahçelerin tümü: anıtlar ve çakıl yollarla kaplıdır.

Nehir yan bölümünde ise olgun ağaçlar bulunur. İşyerlerinin yakın taraflarında ise, çim ve çiçek yatakları bulunur. Sıcak günlerde Londralılar, burada çimlerin üzerinde piknik yaparlar.

 

CHARİNG CROSS

Burası: Londra’nın merkezinde Wesminster City’deki tren terminalidir. Güneydoğuya giden tüm trenler buradan geçerler. Londra şehrinin beşinci en işlek demiryolu istasyonudur.

Adını I.Edward’ın ölen karısı Kastilyalı Eleanor’un Nottinghamshire’dan Westminster Abbey’e giden cenaze rotasını belirlemek için 1290 yılında diktiği 12 haçın sonuncusundan almıştır.

Günümüzde Charing Cross istasyonunun ön avlusunda haçın 19.yüzyıl replikası görülebilir. İstasyonun ön kısmında bulunan bu replika ve Charing Cross Hotel, 1863 yılında Kraliyet Opera Binası’nın mimarı E.M.Berry tarafından tasarlanmıştır.

İstasyon platformlarının üstünden yükselen alışveriş ve ofis kompleksi 1991 yılında tamamlanmıştır. Terry Farrel’in tasarladığı kompleks, kamara pencereleriyle Villiers Street’e bakan bir gemiyi andırır.

Yeni binanın manzarası nehirden bakıldığında çok etkileyicidir. İstasyonun arkasındaki yenilenen demiryolu kemerinde küçük dükkanlar, kafeler ve Victoria dönemi müzik salonlarının son temsilcisi olan Players Theatre bulunur.

 

LONDON COLİSEUM

St Martin Lane adresindedir. Performans olan günlerde saat: 10.00-20.00 arasında açıktır. Performans olmayan günlerde saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.

Frank Matcham’ın 1904 yılında tasarladığı gösterişli bina şehrin en büyük tiyatrosu olmanın yanı sıra, Matcham’ın döner sahnesine de sahiptir. 2359 koltuk kapasitelidir ve bu sayı ile Londra şehrinde en büyük tiyatro salonudur.

1945 yılından sonra burada ağırlıklı olarak Amerikan müzikalleri düzenlenmiştir. 1961 yılından sonra ise 7 yıl boyunca sinema olarak kullanılmıştır. 1968 yılında, London Coliseum: Wells Opera olarak yeniden açılmıştır.

Şirket: 1992 yılında binanın mülkiyetini satın almış ve 1974 yılında Sadlers Wells İngiliz Ulusal Operası olmuştur. Tiyatro son olarak 2004 yılında yeniden açılmıştır.

Tepesinde büyük bir küre bulunan bina, aynı zamanda Avrupa’nın ilk asansörüne de sahiptir. Sahneye gelince: Londra şehrinin en büyük sahnesi buradadır.

Sahnenin genişliği 55 metre, yüksekliği 34 metre ve uzunluğu 80 metredir. Şehirde elektrikle aydınlatılan ilk tiyatro olmuştur. Sahne döner sahne özelliği taşımaktadır.

Daha önce varyate tiyatrosundayken, günümüzde İngiliz Ulusal Tiyatrosuna ev sahipliği yapmaktadır.

İç mekan, koyu kırmızı kadife perdeleri ve yaldızlı melek figürleriyle Edward dönemi dekorasyonunun güzel bir örneğidir.

2003 yılında restore edilen orijinal cam çatı, Trafalgar Square manzarasına hakimdir.

İngiltere Londra Chelsea

İngiltere Londra Chelsea

Chelsea: Londra’nın sürekli gelişen bir kasabası olmadan önce, bir Sakson köyü olarak görülmektedir. “Chelsea” ismi: Sakson kelimeleri “cealc” ve “Hythe” den türetilmiştir.

Kelime anlamı ise “tekneler için bir iniş yeri” dir. Ortaçağ döneminde: burası biraz önce de sözünü ettiğim gibi küçük bir köydü.

Ancak: 16. ve 17.yüzyıllarda, burada zengin insanlar yaşamaya başladı. 1520 yılında Protestanların işkence ederek öldürdükleri Thomas More, buraya taşındı. Ancak, kendisinin yaşadığı ev, 1740 yılında yıkıldı. Bölgedeki “Ropel Bahçesi” isminin, More’un kızından almıştır.

1536 yılında ise, Kral Henry VIII burayı çok sevmiş ve Chelsea bölgesinde bir malikhane inşa ettirmiş ancak yapı 1760 yılında yıkılmıştır. 1673 yılında ise, eczacılar şirketi tarafından bölgede bir bahçe kurulmuştur. Çırakların bitkileri tanıması için oluşturulan bahçe: 1983 yılında halka açılmıştır.

18.yüzyılın başlarında:

Chelsea yaklaşık 1500 kişilik nüfus barındırıyordu. Günümüz standartlarında küçük görünse de o zamanlara göre büyük bir köydü. Gelişen Chelsea: 18.yüzyıl sonlarında Londra tarafından yutulmaya başlanmıştır.

Royal Hospital: Sir Christopher Wren tarafından, eski askerler için bir emeklilik evi olarak 1682-1689 yılları arasında yapılmıştır. Emekli askerler, hala: kızıl montları ve tricorn şapkaları ile burada görülebilmektedirler.

19.yüzyılda:

Chelsea hızla büyüdü. Chelsea Bridge: 1853 yılında inşa edildi. 1873 yılında ise Albert Bridge yapıldı. 1874 yılında ise nehir kıyısında dolgu yapıldı. 1860 yılında Chelsea Town Hall inşa edildi.

Ancak, bölgenin önemi: 19.yüzyılda buraya yerleşen ve burada yaşayan yazarlardan kaynaklanmaktadır. Aralarında Turner, Whistler ve Rossetti’nin de bulunduğu sanatçılar Cheyne Walk’un muhteşem nehir manzaralarının büyüsüne kapılmışlardı.

Tarihçi Thomas Carlyle ilk deneme yazarı Leigh Hunt; 1830’larda buraya gelerek, Swinburne gibi yazarların devam ettireceği bir yazın geleneğini başlattı.

Buna karşın Chelsea’in sefih bir yanı da olmuştur. Buradaki güzel bahçeler 18. yüzyılda fahişeleriyle ünlüydü.

Chelsea Arts Club’da yaklaşık bir yüzyıl boyunca cümbüşlü balolar düzenlenmişti. Chelsea artık pek çok sanatçı için pahalı bir yer haline gelmiş olmasına karşın, bölgenin sanatla ilişkisi çok sayıda galeri ve antikacı aracılığı ile günümüzde de sürmektedir.

Gelelim günümüze. Bugün burada 19.yüzyılın bohem yazar ve sanatçılarından da 1960’lardan 1980’lere kadar King’s Road boyunca turlayan alışveriş tutkunlarından eser kalmamıştır.

Evet, birbirine yakınlık derecesine göre, Chelsea bölgesi gezilecek yerler şunlardır

 

KİNG’S ROAD

Chelsea bölgesinin ana yolu olan burası: avangard giysiler arayan gençlerle doludur. Yol bir zamanlar: özel bir yol olarak kullanılmıştır. Hampton Court bölgesine erişmek isteyen sadece kraliyet mensupları tarafından kullanılırmış ve Sloane Square’den başlayarak güney-batı yönünde ilerler ve Putney köprüsü geçilip, End bölgesine ulaşılırmış.

Sloane Square: King’s Road’un ana kaynağıdır ve burada bazı güzel binalar ve dükkanlar bulunmaktadır. Ayrıca: Royal Court Theatre ve Peter Jones da, burada bulunmaktadır. Peter Jones mağazasının bulunduğu bina, özellikle etkileyici ön cam bölümü stili ile, İngiltere’de bir ilktir. Worlds End bölümüne ilerledikçe, yol daha aşağıya, Pazar alanlarına doğru kaymaktadır.

King’s Road: her zaman moda ile eş anlamlı olmuştur ve küçük giysi mağazaları yol boyunca görülebilir.

Chalsea’de yüzlerce küçük moda mağazası vardır. Biraz önce de söz ettiğim “Peter Jones” mağazasının kavisli cephesi: King’s Road yolunun başlangıcını işaretler. Yakınlarda yolun karşı kıyısında York yaya ve Saatçi sanat galerisini görebilirsiniz. Daha uzakta, Sloane Square ve bağımsız giysi ve ayakkabı mağazaları bulunmaktadır.

Yürümeye devam ettiğinizde ise çağdaş mobilya mağazaları görülür. 1960’ların mini etek devrimi burada başlamıştır. Punk gibi pek çok sıra dışı tarzın merkezi de yine burası olmuştur. Sütunları ve heykelleriyle dikkat çeken No.153’deki Pheasantry’i görmeden buradan ayrılmayın.

1881 yılında bir mobilya imalatçısının sergi salonu olarak açılmıştır. Günümüzde güzel bir restoranı bulundurmaktadır. Antika meraklıları King’s Road’un güneyinde üç merkez bulabilirler. Bunlar: Antiquarius, Chenil Galleries ve Chelsea Antiques Market’tir. Evet: Chelsea antika pazarları bir hazinedir.

 

CARLYLE’S HOUSE

24 Cheyne Row adresindedir. Giriş ücreti, yetişkinler için 4.75 paund, çocuklar için 2.40 paund. Pazartesi-Salı günleri kapalıdır. Diğer günler, saat: 11.00-17.00 arasında açıktır.

Tarihçi ve London Library’nin kurucusu Thomas Carlyle ve Jane Carlyle: 18.yüzyıldan kalma ve Chelsea bölgesinin sessiz arka sokaklarında gizli bu mütevazi eve 1934 yılında taşınmıştır ve Fransız Devrimi ve Büyük Frederick gibi tanınmış kitap kitaplarının çoğunu burada yazmıştır.

Jane Carlyle ise: İngilizce dilinde, en iyi kadın mektup yazarlarından birisi olarak kabul edilir. Carlyle’ın burada yaşamış olması Chelsea’ye olan ilgiyi arttırdı ve ev 19.yüzyılın bazı büyük edebiyat simaları için bir hac yeri haline geldi.

Charles Dickens, William Thackeray, Alfred Lord Tennyson ve doğa bilimcisi Charles Darwin; burayı düzenli olarak ziyaret eden entelektüellerdendirler. Orijinal haline uygun olarak restore edilen ev, günümüzde Carlyle’ın yaşamına ve eserlerine adanmış bir müzedir.

Yani burayı ziyaret ederseniz: Dickens, Ruskin, Tnnyson ve daha birçok ünlü yazarın ayak izlerini takip edebilirsiniz.

 

CHELSEA OLD CHURCH

Perty Hall, 64 Cheyne Walk adresindedir. Kilise: Old Church Street köşesindedir. Kilisenin arka girişi: 64 Cheyne Walk üzerindedir.

II. Dünya savaşı bombalarının yıktığı bu kare kuleli yapı, dışarıdan bakıldığında hiç de eski görünmez. Oysa eski baskılara göre, kilise bir Ortaçağ kilisesinin yenide yapılmış kopyasıdır.

16 Nisan 1941 tarihinde, paraşütle atılan bir mayın: kilisenin batı ucunda patladı ve kilisenin çoğu tahrip oldu. Ama doğu ucundaki şapel az hasar gördü. Çoğu paramparça olan anıtlar özenle bir araya getirilerek, kilise 1949-1950 yılları arasında restore edildi.

Kilise Tudor dönemine ait anıtlarıyla ünlüdür.

Ama kilisenin esas önemi: Sir Thomas More ile olan bağlantısıdır. İsterseniz önce, More hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum, çünkü mutlaka ilginizi çekecektir. Sir Thomas More: dünya literatürüne “ütopya” yani “yok-ülke” kavramını kazandıran: yazar, devlet adamı ve hukukçudur.

Kendisi: 1520 yılında Chelsea bölgesine yerleşti ve kendisine burada bir ev yaptırdı. Ancak bu evin günümüze ulaşan kalıntısı yoktur. More: yaşadığı dönemde, kralın Protestanlığa olan artan ilgisi (kendisi kişisel olarak Protestanlığı sevmiyor ve doğru bulmuyordu, dönemin Katolik kilisesini benimsiyordu) ve kiliseye olan negatif düşüncelerinden rahatsız olunca Protestanlığı eleştiren kitaplar yazmaya başladı ve kralla ilişkisi bozuldu.

1531 yılında kral’a bağlılık yemini etmeyi reddetti ve 1533 yılında İngiltere kraliçesi taç giyme törenine katılmayı da kabul etmeyince, bütün şimşekleri üzerine çekti. İngiltere kraliçesini kabullenmeyince, tutuklandı ve kralı, kilisenin başı olarak kabullenmediği için ölüm cezasına çarptırıldı.

6 Temmuz 1535 tarihinde “kötü bir amaç uğruna haince ve şeytanca davranmak” suçundan idam edilerek öldürüldü.

Kafası kesildi ve ibreti alem olsun diye Londra köprüsünde halka teşhir edildi. Kendisinin idamı da ilginçtir. İdam kararı kendisine okunduğunda:” Bu berbat dünyanın acılarından beni böyle çabuk kurtarma yüceliğini gösterdiği için krala gönül borcum kaldı.”

Daha sonra More: şölene gider gibi giyindi, celladı yanına geldiğinde ona 1 altın hediye etti, cellat diz çöküp kendisini bağışlamasını dilediğinde, celladı ayağı kaldırdı, öptü, başını kütüğün üstüne koydu, sakalını yana çekti, son şakasını yaptı “ Ne de olsa sakalım vatana ihanet etmedi.

O da ölüm cezasına çarptırılmasın” Evet, bu şekilde ölüme giden More: ölmeden önce, 1528 yılında yukarı da da sözünü ettiğim gibi, koyu bir Katolik olarak: bu kilisenin içinde bir şapel yaptırdı ki, bu şapel günümüzde de görülebilmektedir.

Kendisi ve ailesi, burada yaptırdıkları şapelde düzenli olarak ibadet ederlerdi. Yine ölmeden önce: bu şapelde gömülü bulunan karısının yanına gömülmek için: kilisenin güney duvarı Sanctuary bölümünde duran yazıtı hazırlattı.

Bu yazıtta, biraz önce söylediğim gibi, öldüğünde karısının yanına gömülmek istediğini ifade etmiştir. Ancak Londra kulesinde başı kesilerek idam edildikten sonra, bedeni buraya gömülmüş, yukarıda belirttiğim gibi kafası Londra köprüsünde halka teşhir edilmiştir.

Kızı: bir ay sonra, kafasını Londra köprüsü üzerinde bir kargı üzerinde bulmuş, ancak kafasını nereye gömdüğü bilinmemektedir. Söylenenlere göre, kafatası, kilisenin önüne dikilmiş anıtın içindedir.

Anıt: L.Cubit Bevis tarafından yapılmış ve 1969 yılında dikilmiştir. Öte yandan başının hala Canterbury denilen yerde olduğu da söylenmektedir. Kilisenin batı kapısının karşısındaki “Roper Bahçesi” nin: Chelsea bölgesinde Thomas More’un evinin bahçesinin bir parçası olduğuna inanılıyor.

 

Diğer anıtlar arasında Elizabeth dönemi tüccarlarından Sir Thomas Lawrance’ın şapeli ile Lady Jane Cheyne’in anıt heykeli görülmeye değerdir. (Lady Cheyne’in kocası Cheyne Walk’a adını vermiştir.) Cheyne anıtı: kuzey tarafındadır ve 1669 yılı yapımıdır.

Newcastle Dükü kızı ve gerek bu kiliseye gerekse Chelsea köyünü büyük yardımlarda bulunmuştur. Anıt: İtalyan sanatçı Bernini eseridir.

 

Kilisenin dışında “devlet adamı, bilgin, aziz” Sir Thomas Moore’un anısına dikilmiş bir heykel de bulunur. Günümüzde kilise, ibadet yanında: konserler ve benzeri kamu etkinlikleri için de kullanılmaktadır.

 

PETYT HALL

Burası, Chelsea eski kilisesinden sadece birkaç adım ötede, harika bir salondur. John Simpson ve ortakları tarafından tasarlanan bu konsept, klasik bir yapıdır. Aynı zamanda muhteşem güzel bir donanıma sahiptir. Bu güzel dekore edilmiş şık salon, düğün ve kokteyller için kullanılır. Ayrıca: öğle yemeği için de kullanmak mümkündür.

İngiltere Londra Chelsea CHELSEA PHYSİC GARDEN

 

CHELSEA PHYSİC GARDEN

66 Royal Hospital Road adresinde bulunan bahçe her gün saat: 09.30-18.00 arasında ziyarete açıktır. Giriş ücretlidir ve yetişkinler için 9.90 paund, öğrenciler için 6.60 paund.

Burası Chelsea Old Church’ün dışındaki küçük bir parktır. 1673 yılında eczacıların bahçesi olarak kurulmuştur. Buranın en büyük özelliği zeytin ağaçlarının bolluğudur. Çünkü: sert İngiliz kışlarında, burada nehre yakınlık nedeniyle yerli olmayan birçok bitkinin hayatta kalabilmesini sağlayan bir mikro klima etkisi görülmektedir.

Hatta, burada “Kanarya Adaları” iklim şartlarının bulunduğu söylenir.

Nehir, aynı zamanda: bitkiler ve botanikçiler için, bu bahçeye ulaşımı sağlayan önemli bir faktör idi.

1700 yıllarına gelindiğinde ise, bahçe: uluslar arası bir botanik bahçesi, tohum değiştirme sistemi başlatmıştır. 1772 yılında: bir gemiyle Sir Joseph Banks tarafından bahçeye getirilen kaya türleri yani taşlar: farklı bitki türlerinin yetişmesi için gereken ortamı desteklemişler ve bahçe, aynı zamanda İngiltere’nin en eski kaya bahçesi olmuştur. Bu çalışmalar: 16 Ağustos 1773 tarihinde tamamlanmıştır.

1848 yılında Robert Fortune: Hindistan’da çay sanayisinin kurulmasına öncülük eden, Çin kökenli Camelia Sinensin çay fidanlarını: buradaki minyatür seralarda yetiştirmiştir. 1876 yılında, bahçe: botanik öğretmeni olarak yetiştirilecek gençler için bir ders alanı haline gelmiştir.

1983 yılında ise, bahçe ilk kez halka açılmıştır. Bahçenin bitki koleksiyonu, şu şekilde bölümlere ayrılmaktadır: ilaç bahçe, dünya tıp bahçe, yenilebilir ve faydalı bitkiler bahçe.

Bahçenin bitki koleksiyonu yanında: burada çok sayıda kuş ve hayvan da bulunmaktadır. Heykeltıraş Sir Jacob Epstein: 1909-1904 yılları arasında burada bulunan stüdyosunda çalışmıştır. Epstein’in yaptı taş oyma burada görülebilir. Gilbert Carter’ın yaptığı “nü” kadın figürü de dikkate değer.

 

CHEYNE WALK

1874 yılında Chalsea Embankment yapılınca kadar, nehir kıyısında huzur dolu bir gezinti yeriydi.

Günümüzde ise büyüsünü bozan işlek bir caddeye yukarıdan bakmaktadır. Ancak: yine de çok güzel 17. ve 18. yüzyıl evlerini içermektedir. Orijinal evlerin yalnızca birkaç tanesi, sıradan modern blokların arasında kalmıştır. Bölge ismini: 1660-1712 yılları arasında burada gayrimenkul sahibi Chelsea asilzadelerinden “Cheyne” ailesinden almıştır.

Burada yaşamış ünlü kişileri gösteren mavi plakalarıyla 18.yüzyıl evlerinin çoğu, günümüzde de görülebilir. Bunların çoğu yazar ve sanatçıları anar.

4.numaralı evde: George Eliot: hayatının son yıllarını geçirmiş ve Aralık 1880 tarihinde orada ölmüştür.

5 numaralı evde, cimri, çok zengin ve mütevazi John Camden Neild denilen kişi de, burada orijinal “Shrewsbury evi” nde yaşamıştır. 1568 yılında, buradaki ev, kendisinin şehirdeki altıncı evi olmuştur. Öldüğünde serveti: onun üçüncü dul eşine devredilmiştir.

Böylece, bugün sitede eski evinin yerinde modern bir blok görülmektedir. Serveti devredilen üçüncü dul eşi: o zamanlar Kraliçe I. Elizabeth’den sonra İngiltere’nin en zengin ikinci kadını olarak bilinmektedir

10 numaralı evde: I. Dünya savaşı sırasında büyük liberal politikası Başbakan Lloyd George yaşadı.

16 numaralı ev: John Witt tarafından tasarlanmış ve 1862 yılında Dante Gabriel Rosetti, Algernon Swinburne ve George Meredith tarafından paylaşılmıştır. Rosetti: evin bahçesinde küçük bir hayvanat bahçesinde tavus kuşu beslemiştir.

Ancak, bunlar çok gürültülü kuşlardı ve komşuları rahatsız etmişlerdir. Sonunda bu egzotik kuşlar için kiraya ekleme yapıldığı söylenmektedir.

48 numaralı evde: Mick Jagger ve onun kız arkadaşı Marianne Faithfull yaşamışlardır.

120 numaralı evde: gerçek kimliğini gizleyerek kalmış olan J.M.W.Turner yaşamıştır.

Cheyne Walk ve Cheyne Walk ucunda: özellikle Cremorne Bahçeleri: sanatçılara; model olarak kullanmak üzere kadınları elde etmek için bir kaynaktı. Holman Hunt: iki evliliğini de Cheyne Walk alanında karşılaştığı kadınlarla yapmıştır. Yerel kızlar, hizmetçiler, esnaf kızları hatta bir kısım fahişe: Cremorne Gardens denilen yerde bir araya geliyorlardı.

Vapur yolculukları, kendi popülaritesinin doruğunda iken “Pier Hotel” 1844 yılında burada açılmıştır. Bu otelin müşterilerinin çoğu: Cadogan İskelesine gelirler ve otele geçerlerdi. Yerel halk tarafından yapılan güçlü bir anti kampanyaya rağmen otel 1968 yılında yıkılmıştır.

David Wynne tarafından yapılan bir “yunus” heykeli köşede görülmektedir.

 

ROPER’S GARDEN

Cheyne Walk adresinde, Thames nehri kıyısındadır.

Site: 1521 yılında, Sir Thomas More’un kızı ve William Roper ile evlenen Margareth’ten ismini almaktadır, çünkü: burası kendisine bir evlilik hediyesi olarak verilen bir meyve bahçesidir.

1722 yılında bahçe kapanma tehlikesi geçirince, Sir Hans Sloane’ın bağışlarıyla kapanmaktan kurtulmuştur.

14 Nisan 1941 tarihinde, bir paraşüt mayını burada patlayınca binalar tahrip olmuş ve küçük bahçe bombadan hasar görmüştür. Daha sonra, 11 Mart 1964 tarihinde, bahçe Chelsea Belediyesi tarafından yeniden yapılmıştır.

Tasarım ise yetenekli heykeltıraş Jacob Epstein tarafından düzenlenmiştir. Çalılık, çiçek yatakları ve ağaçlar, çim alanları, korunaklı oturma yerleri ve yükseltilmiş terası ile tasarlanmıştır.

Seralarda, ABD’nin güneyindeki plantasyonlara gönderilen pamuk gibi çok sayıda yeni bitki türü yetiştirilmiştir.

Özellikle kiraz ağaçları bahçelerin en önemli özelliğidir. Bu kiraz ağaçları: yüzyılın başlarında: İngiltere’ye judoyu öğreten “Gunji Koizumi” nin ziyareti anısına dikilmiştir. 1882-1965 yılları arasında yaşayan bu kişi: İngiliz Judo sporunun babası olarak bilinir.

1909-1914 yılları arasında, burada bir heykel stüdyosu bulunmaktadır. Bahçe alanındaki heykeller buranın ürünüdür.

Ziyaretçiler eski ağaçlar arasında ve ülkenin 1772 yılında kurulan ilk kaya bahçesinde keyifli bir yürüyüş yapabilirler.

 

NATIONAL ARMY MUSEUM

Royal Hospital Road. Yolun güneydoğu tarafında, Kraliyet Hastanesi yakınlarındadır.

Müze, her gün saat: 10.00-17.30 arasında açıktır. Giriş ücretsizdir.

Müzede: 1485 yılından bugüne kadar ülke kara kuvvetlerinin tarihine yer verilmiştir. Modeller, dioramalar ve arşiv filmlerinden parçalarla büyük muharebeler anlatılmış ve savunma hattındaki yaşamdan bir kesit sunulmuştur. Asker portreleri ile savaş sahnelerini konu alan resimler görülmeye değer.

Müzenin bölümleri şunlardır

 

1969-Günümüze Çatışmalar

40 yıllık süreçte: Kuzey İrlanda, Fakland Adaları, Irak, Afganistan ve dünya genelinde İngiliz ordusunun rolünü ve etkisini inceleyen bölümdür. Buradaki özel görüntüler ve nesneler: kişisel askerlerin hesapları, ailelerini ve savaşta parçalanmış ülkelerin sivillerini içermektedir. Özellikle: Afganistan’a adanmış bölgede, İngiliz ordusunun uzun tarihinin şiddetine ışık tutulmaktadır. Sergide, ayrıca, en son Irak savaşı ve Körfez savaşı ve Siera Leone ülkesindeki İngiliz müdahalesi de anlatılmaktadır.

 

Dünya Savaşları-1905-1947

Bu galeri: British Commonwealth sivil ordularının ve Birinci ve İkinci Dünya Savaşları dönemindeki olanlar anlatılmaktadır. Dünya savaşları bölümünde: 1914-1918 yılı kurumları, bir makineli tüfek ekibi, bir siper periskop ve 1917 den itibaren piyade askerleri mankenleri bulunmaktadır. Ayrıca: yine dünya savaşı sırasında kullanılan görüntüler, altı librelik anti-tank silahı, Burma ve bir Sih askeri, Carrier Vickers silah personeli, 12 Nijerya Alay askeri görülür.

İngiltere Londra Chelsea Sanat Galerisi

 

Sanat Galerisi

Burada, İngiltere’nin en büyük sanatçıları tarafından, 1630-2000 yılları arasında yapılan portre, savaş sahneleri ve at portreleri, kamp sahnelerine ait seçkin bir koleksiyon bulunmaktadır. 34 metre uzunluğundaki galeri, müzenin tam merkezindedir. Özellikle: Charles Fripp tarafından yapılan “Isandlwana Savaşı” resimleri, koleksiyonun mücevherleri olarak görülür. Burada, Hint isyanı sırasında öldürülen Tuğgenerel John Nicholson’un mobilya örnekleri de bulunmaktadır.

 

1784-1904 Değişen Dünya;

Bu galeri: İngiliz ticari ve siyasi çıkarları ve imparatorluk ile İngiltere’nin bugün dünya üzerindeki etkisini ve İngiliz ordusunun rolünü incelemektedir. Galerinin merkezinde 40 metrekarelik bir alanda 1815 tarihli “Waterloo Savaşı” modeli betimlenmektedir.

Müzede askeri kitaplar ile model askerler alabileceğiniz bir mağaza da bulunuyor.

 

ROYAL HOSPİTAL

Royal Hospital Road.SW3 adresindedir.

Kraliçe I. Elizabeth döneminde: fakir, hasta ve engelli asker ve denizciler için yardım yapılmasına dair bir kanun 1593 yılında Parlamentodan geçmiştir. 1673 yılında bazı askerlerin, artık hizmet için uygun olmadıkları daha belirgin hale gelmiştir.

1681 yılında: Kral II. Charles: bu savaş gazisi askerler için “Royal Hospital” binasının yapılmasını onaylamış ve bu zarif bina: 66 dönümlük bir arazi üzerine, bir koruma merkezi olarak 1682 yılında ünlü mimar Sir Christopher Wren tarafından inşasına başlanılmıştır.

1692 yılında tamamlanan binaya: Şubat 1692 yılında ilk olarak 476 emekli kabul edilmiştir.

Önceleri bir gaziler yurdu olarak inşa edilen yapı: binanın yapımının ardından on yıl sonra hastane olarak düzenlenmiştir. Günümüzde: ordu ödeneklerinden kesinti yapılarak desteklenen bu hastane: 17.yüzyıldan kalma kırmızı ceketli ve üç kenarlı şapkalarıyla hemen tanınan 400 kadar gaziye ev sahipliği yapmaktadır.

65 yaşını bitirmiş, ihtiyaçlarını kendisi yapabilen, iyi karakterli, bağımlı bir eşi veya ailesi olmayan ve düzenli bir asker olarak görev yapmış herkes buraya başvurabiliyormuş. Burada kalanlar, özellikle Chalse futbol kulübünün maçlarına ve başkaca etkinliklere davet edilmektedirler.

Binanın kuzey girişinde Wren’in ortak kullanım alanı olarak tasarladığı iki salon bulunur.

Yalın tarzıyla dikkati çeken; şapel ile bugün yemek salonu olarak kullanılan panolu Büyük Salondur. Buradaki büyük duvar resmi: 2002 yılında sanatçı Antonio Verrio ve Henry Cooke tarafından restore edilmiştir.

Bu duvar resmi: 1690 tarihinde yapılmıştır ve arka planda kraliyet hastanesi binaları ile alegorik figürler ve at sırtında Charles II görülmektedir.

 

Wren Şapeline gelince: 1681-1687 yılları arasında inşa edilen şapel: Wren’in saf dini çalışmalarının nadir bir örneğidir. 42 metre yüksekliğindeki şapel: yaklaşık 500 kişi, yani tüm personel ve emeklilerinin bir arada ibaret etmelerine imkan vermektedir.

Oturaklar: Sir Charles Hopson tarafından: 1691-1698 yılları arasında, önde gelen marangozlar tarafından yapılarak buraya yerleştirilmiştir. Evet burada defin hizmetleri 1854 ve düğün faaliyetleri ise 1815 tarihinde yasaklanmıştır.

Büyük Salon: 16 uzun masa ile döşenmiştir. Mutfak: Büyük Salona bitişik olarak Wren tarafından yerleştirilmiş olmasına rağmen, 1824 yılına kadar hiçbir bağlantısı olmamıştır. Tüm gıda: Colonnade boyunca ve ana girişten iletilmiştir. Isıtma ise, Hall ortasındaki açık bir ateş tarafından sağlanmıştır. 19.yüzyılda ise, bütün gıda mutfakta toplanmaya başlamıştır.

Küçük bir müzede ise, burada yaşayan gazilerin tarihi anlatılmaktadır. Dışarıdaki terasta Grinling Gibbons’ın eseri olan II. Charles heykeli görülebilir. Ayrıca terastan bakıldığında, nehrin karşısındaki Battersea Güç İstasyonunun güzel manzarasını izleyebilirsiniz.

 

SAATCHİ GALLERY

Duke of York’s.HQ adresindedir. Galeri her gün saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.

Galerinin bulunduğu 70 bin metre karelik binada: bir kitap dükkanı, eğitim tesisleri ve bir restoran/kafe ve çok büyük, iyi orantılı ve yüksek tavanlı odalar bulunmaktadır.

En iyi çağdaş sanatçıları temsil etmesiyle dikkat çeken Saatchi Gallery, kurulduğu 30 yıl öncesinden bu yana büyük ilgi görmektedir. Özellikle: büyük ölçüde görünmeyen genç sanatçıların eserleri sergilenmektedir.

Galeri günümüzde yılda 700.000 ziyaretçinin akınına uğramaktadır. İlk kez galeride sergilendiğinde henüz isim yapmamış sanatçılar büyük başarı ve ün kazanmışlardır.

Kısa süre önce South Bank’ten buraya taşınan Saatçhi Gallery’nin yeni adresi, sergilenen çağdaş sanat eserleri için mükemmel bir konuma sahiptir.

Galeride Tracy Emin ve Jenny Saville gibi artık kendisini kabul ettirmiş sanatçıların eserleri görülmeye değerdir. Ayrıca yeni yeteneklerin çalışmalarını da görmek mümkündür.

İngiltere Londra Chelsea SLOANE SQUARE

 

SLOANE SQUARE

Tam bir dikdörtgen biçimdeki bu küçük meydanın ortasında bir çiçek sergisi ile Venüs’ün betimlendiği bir çeşme bulunur.

18.yüzyılın sonundan kalma meydan, adını, 1712 yılında Chalsea’yi satın alan zengin bir doktor ve koleksiyoncu olan Sir Hans Sloane’den almaktadır.

Meydanın batı yönündeki Peter Jones alışveriş merkezinin karşısında yüzyıl boyunca yeni tiyatro çalışmalarını desteklemiş olan Royal Court Theatre bulunmaktadır.

 

Royal Court Theatre

Mimar Walter Emden ve Bertie Crewe tarafından, 1888 yılında inşa edilen bu tiyatro, İngiltere’nin en beğenilen tiyatrolarından birisidir. Hatta: New York Times, burayı “Avrupa’nın en önemli tiyatrosu” olarak nitelendiren bir yayında bulunmuştur.

Tiyatro, her yıl: iddialı programlar sunmaktadır. Öte yandan, tiyatroda: son yıllarda New York, Sydney, Brüksel, Toronto ve Dublin yapımı eserler de sahnelenmektedir.

Günümüzde, Royal Court Tiyatrosunun arka sahnelerinde rehberli bir tura katılmak ve muhteşem binanın büyüleyici tarihi keşfetmek mümkündür. ,

İngiltere Liverpool Eski ticaret merkezi

İngiltere Liverpool Eski ticaret merkezi

Castle-Dale-Old Hall sokaklarının arasındaki bölge: şehrin eski ticari bölgesidir. Bu bölgenin sokakları: ortaçağ döneminde kurulmuş ve çok değişmeden günümüze kadar gelmiştir. 300 yıllık mimari özellikleri taşıyan bu bölge, UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

 

Castle Sokağı

Burası: Liverpool şehrinin yerinde Ortaçağ döneminde kurulan kasabanın ticaret merkezinin sınırıdır. Bu sokak: en önemli ticari binaları bulundurmaktadır. Bunun dışında: çok dar geçitler, depolar, atölyeler ve daha fonksiyonel yapılar görülür.

 

Liverpool Town Hall

High Street üzerinde, şehrin kalbindedir. Eski ticaret bölgesinin en eski ve şehrin en tanınmış yapısıdır.

Binanın özgün tasarımı, Bath John Wood tarafından yapılmıştır ve 1749-1754 tarihleri arasında inşa edilmiştir. Bu orijinal bina: 1795 yılındaki bir yangında tahrip olur ve 1820 yılında yeniden inşa edilir. George dönemi mimarisinin en güzel örneği olarak bilinir. Hatta: İngiltere’de kamu binaları arasında: en süslü olanı olarak kabul edilir.

Bina: büyük bir kubbe ve İngiltere’nin en uzun boylu heykeline sahiptir. Burada: turistik bir resim koleksiyonu, büyük bir iç mekan, birçok dönem özellikleri ve harika mimari görülebilen rehberli turlar düzenleniyor.

Bu turlara katılmak isterseniz: Pazartesi-Cumartesi günleri arasında, saat: 11.00-16.00 arasını tercih etmelisiniz.

Town Hall binasının hemen arkasında ilginç bir müze bulunuyor.

 

Western Approaches-Batı Müzesi

Merseyside bölgesinde, 1-3 Rumford Street adresindedir. Şehir merkezindeki bu müze: şehirde türünün en ilginç müzelerinden birisidir ve aslında önemli bir rol oynayan: II. Dünya Savaşı sırasında yer altı karargahı olarak ordu tarafından kullanılan, Atlantik Zafer Savaşıyla ilgili objelerle doludur.

Sergiler: otantik bir döneme ait dershanede görülür. Bu sergilerde: gaz maskeleri ve diğer birçok tarihi savaş ile ilgili obje bulunmaktadır.

Bu müzeyi ziyaret etmek isteyenler için bir uyarı, kış aylarında bu müze kapalıdır.

 

Opposite Cafe Building

Hemen sokağın başındaki büyük binadır.

 

The National Bank

 

Liverpool Crown Court

Biraz önce sözünü ettiğim binanın hemen karşısında, köşe başındadır.

 

Bank of England

Yapı: 1845-1848 yılları arasında, milli merkez bankasının taşrada bulunan 3 binasından biri olarak burada inşa edilmiştir. Cockerell tarafından tasarlanan bina: yapıldığı dönemde, şehrin büyüklüğü ve görkemini ifade etmektedir. Binanın kompozisyonunda: Yunan ve Roma Dor karışımı bir anıtsallık görülür ve her eleman görkemli ve cesaretle ölçeklendirilmiştir. Cephede, yivli sütunlar, büyük çentikler, köşe iskeleler ve kaba granit kaide görülür.

 

Trials Hotel

Bu bina aslında “Alliance Bank” için inşa edilmiş ve daha sonra, Kuzey ve Güney Galler Bank tarafından devir alınmıştır. Yapı: 1841 yılında, Edward Corbett tarafından tasarlanarak yapılmıştır.
Bina yakın zaman öncesinde, bir otele dönüştürülmüştür. Mermer ve maunla dekore edilen zengin bankacılık salonu: bir bar olarak hizmet vermektedir.

 

Adelphi Bank

Burası da Castle caddesi üzerindeki egzotik yapılardan birisidir. Adelphi Bankası için Brunswick Street köşesine: 1890-1892 yılları arasında yapılmıştır. Mimari stilde: cephelerde pencerelerde ve soğan kubbe ile İskandinav ve Doğu Avrupa dokunuşları hissedilmektedir. Dekorede ise: Fransız ve Kuzey Avrupa Rönesans mimarisinin etkileri görülür. Pembe kumtaşı ve soluk gri granit bantlar kullanılmıştır. Bronz giriş kapıları üzerinde, kabartma ve heykelcikler ilgi çekmektedir.

 

Albion House

Burası: White Star Line denizcilik şirketinin merkezidir.

 

Bluecoat Oriel Chambers

Burası: modernist mimari stilin uygulandığı ilk bina olarak kabul edilmektedir. Şehir içinde koruma altına alınmış, en eski ve güzel mimari yapıdır. Yapı: 1717-1718 yılları arasında “Kraliçe Anne” mimari stili uygulanarak yapılmıştır. Yapının yapılış amacı: “Bluecoats Okulu” içindir. Okul zamanla bu binayı boşaltmış ve 1908 yılından sonra yapı: Liverpool Güzel Sanatlar Merkezi olarak kullanılmaya başlanmıştır.