İngiltere Londra Chelsea

İngiltere Londra Chelsea

Chelsea: Londra’nın sürekli gelişen bir kasabası olmadan önce, bir Sakson köyü olarak görülmektedir. “Chelsea” ismi: Sakson kelimeleri “cealc” ve “Hythe” den türetilmiştir.

Kelime anlamı ise “tekneler için bir iniş yeri” dir. Ortaçağ döneminde: burası biraz önce de sözünü ettiğim gibi küçük bir köydü.

Ancak: 16. ve 17.yüzyıllarda, burada zengin insanlar yaşamaya başladı. 1520 yılında Protestanların işkence ederek öldürdükleri Thomas More, buraya taşındı. Ancak, kendisinin yaşadığı ev, 1740 yılında yıkıldı. Bölgedeki “Ropel Bahçesi” isminin, More’un kızından almıştır.

1536 yılında ise, Kral Henry VIII burayı çok sevmiş ve Chelsea bölgesinde bir malikhane inşa ettirmiş ancak yapı 1760 yılında yıkılmıştır. 1673 yılında ise, eczacılar şirketi tarafından bölgede bir bahçe kurulmuştur. Çırakların bitkileri tanıması için oluşturulan bahçe: 1983 yılında halka açılmıştır.

18.yüzyılın başlarında:

Chelsea yaklaşık 1500 kişilik nüfus barındırıyordu. Günümüz standartlarında küçük görünse de o zamanlara göre büyük bir köydü. Gelişen Chelsea: 18.yüzyıl sonlarında Londra tarafından yutulmaya başlanmıştır.

Royal Hospital: Sir Christopher Wren tarafından, eski askerler için bir emeklilik evi olarak 1682-1689 yılları arasında yapılmıştır. Emekli askerler, hala: kızıl montları ve tricorn şapkaları ile burada görülebilmektedirler.

19.yüzyılda:

Chelsea hızla büyüdü. Chelsea Bridge: 1853 yılında inşa edildi. 1873 yılında ise Albert Bridge yapıldı. 1874 yılında ise nehir kıyısında dolgu yapıldı. 1860 yılında Chelsea Town Hall inşa edildi.

Ancak, bölgenin önemi: 19.yüzyılda buraya yerleşen ve burada yaşayan yazarlardan kaynaklanmaktadır. Aralarında Turner, Whistler ve Rossetti’nin de bulunduğu sanatçılar Cheyne Walk’un muhteşem nehir manzaralarının büyüsüne kapılmışlardı.

Tarihçi Thomas Carlyle ilk deneme yazarı Leigh Hunt; 1830’larda buraya gelerek, Swinburne gibi yazarların devam ettireceği bir yazın geleneğini başlattı.

Buna karşın Chelsea’in sefih bir yanı da olmuştur. Buradaki güzel bahçeler 18. yüzyılda fahişeleriyle ünlüydü.

Chelsea Arts Club’da yaklaşık bir yüzyıl boyunca cümbüşlü balolar düzenlenmişti. Chelsea artık pek çok sanatçı için pahalı bir yer haline gelmiş olmasına karşın, bölgenin sanatla ilişkisi çok sayıda galeri ve antikacı aracılığı ile günümüzde de sürmektedir.

Gelelim günümüze. Bugün burada 19.yüzyılın bohem yazar ve sanatçılarından da 1960’lardan 1980’lere kadar King’s Road boyunca turlayan alışveriş tutkunlarından eser kalmamıştır.

Evet, birbirine yakınlık derecesine göre, Chelsea bölgesi gezilecek yerler şunlardır

 

KİNG’S ROAD

Chelsea bölgesinin ana yolu olan burası: avangard giysiler arayan gençlerle doludur. Yol bir zamanlar: özel bir yol olarak kullanılmıştır. Hampton Court bölgesine erişmek isteyen sadece kraliyet mensupları tarafından kullanılırmış ve Sloane Square’den başlayarak güney-batı yönünde ilerler ve Putney köprüsü geçilip, End bölgesine ulaşılırmış.

Sloane Square: King’s Road’un ana kaynağıdır ve burada bazı güzel binalar ve dükkanlar bulunmaktadır. Ayrıca: Royal Court Theatre ve Peter Jones da, burada bulunmaktadır. Peter Jones mağazasının bulunduğu bina, özellikle etkileyici ön cam bölümü stili ile, İngiltere’de bir ilktir. Worlds End bölümüne ilerledikçe, yol daha aşağıya, Pazar alanlarına doğru kaymaktadır.

King’s Road: her zaman moda ile eş anlamlı olmuştur ve küçük giysi mağazaları yol boyunca görülebilir.

Chalsea’de yüzlerce küçük moda mağazası vardır. Biraz önce de söz ettiğim “Peter Jones” mağazasının kavisli cephesi: King’s Road yolunun başlangıcını işaretler. Yakınlarda yolun karşı kıyısında York yaya ve Saatçi sanat galerisini görebilirsiniz. Daha uzakta, Sloane Square ve bağımsız giysi ve ayakkabı mağazaları bulunmaktadır.

Yürümeye devam ettiğinizde ise çağdaş mobilya mağazaları görülür. 1960’ların mini etek devrimi burada başlamıştır. Punk gibi pek çok sıra dışı tarzın merkezi de yine burası olmuştur. Sütunları ve heykelleriyle dikkat çeken No.153’deki Pheasantry’i görmeden buradan ayrılmayın.

1881 yılında bir mobilya imalatçısının sergi salonu olarak açılmıştır. Günümüzde güzel bir restoranı bulundurmaktadır. Antika meraklıları King’s Road’un güneyinde üç merkez bulabilirler. Bunlar: Antiquarius, Chenil Galleries ve Chelsea Antiques Market’tir. Evet: Chelsea antika pazarları bir hazinedir.

 

CARLYLE’S HOUSE

24 Cheyne Row adresindedir. Giriş ücreti, yetişkinler için 4.75 paund, çocuklar için 2.40 paund. Pazartesi-Salı günleri kapalıdır. Diğer günler, saat: 11.00-17.00 arasında açıktır.

Tarihçi ve London Library’nin kurucusu Thomas Carlyle ve Jane Carlyle: 18.yüzyıldan kalma ve Chelsea bölgesinin sessiz arka sokaklarında gizli bu mütevazi eve 1934 yılında taşınmıştır ve Fransız Devrimi ve Büyük Frederick gibi tanınmış kitap kitaplarının çoğunu burada yazmıştır.

Jane Carlyle ise: İngilizce dilinde, en iyi kadın mektup yazarlarından birisi olarak kabul edilir. Carlyle’ın burada yaşamış olması Chelsea’ye olan ilgiyi arttırdı ve ev 19.yüzyılın bazı büyük edebiyat simaları için bir hac yeri haline geldi.

Charles Dickens, William Thackeray, Alfred Lord Tennyson ve doğa bilimcisi Charles Darwin; burayı düzenli olarak ziyaret eden entelektüellerdendirler. Orijinal haline uygun olarak restore edilen ev, günümüzde Carlyle’ın yaşamına ve eserlerine adanmış bir müzedir.

Yani burayı ziyaret ederseniz: Dickens, Ruskin, Tnnyson ve daha birçok ünlü yazarın ayak izlerini takip edebilirsiniz.

 

CHELSEA OLD CHURCH

Perty Hall, 64 Cheyne Walk adresindedir. Kilise: Old Church Street köşesindedir. Kilisenin arka girişi: 64 Cheyne Walk üzerindedir.

II. Dünya savaşı bombalarının yıktığı bu kare kuleli yapı, dışarıdan bakıldığında hiç de eski görünmez. Oysa eski baskılara göre, kilise bir Ortaçağ kilisesinin yenide yapılmış kopyasıdır.

16 Nisan 1941 tarihinde, paraşütle atılan bir mayın: kilisenin batı ucunda patladı ve kilisenin çoğu tahrip oldu. Ama doğu ucundaki şapel az hasar gördü. Çoğu paramparça olan anıtlar özenle bir araya getirilerek, kilise 1949-1950 yılları arasında restore edildi.

Kilise Tudor dönemine ait anıtlarıyla ünlüdür.

Ama kilisenin esas önemi: Sir Thomas More ile olan bağlantısıdır. İsterseniz önce, More hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum, çünkü mutlaka ilginizi çekecektir. Sir Thomas More: dünya literatürüne “ütopya” yani “yok-ülke” kavramını kazandıran: yazar, devlet adamı ve hukukçudur.

Kendisi: 1520 yılında Chelsea bölgesine yerleşti ve kendisine burada bir ev yaptırdı. Ancak bu evin günümüze ulaşan kalıntısı yoktur. More: yaşadığı dönemde, kralın Protestanlığa olan artan ilgisi (kendisi kişisel olarak Protestanlığı sevmiyor ve doğru bulmuyordu, dönemin Katolik kilisesini benimsiyordu) ve kiliseye olan negatif düşüncelerinden rahatsız olunca Protestanlığı eleştiren kitaplar yazmaya başladı ve kralla ilişkisi bozuldu.

1531 yılında kral’a bağlılık yemini etmeyi reddetti ve 1533 yılında İngiltere kraliçesi taç giyme törenine katılmayı da kabul etmeyince, bütün şimşekleri üzerine çekti. İngiltere kraliçesini kabullenmeyince, tutuklandı ve kralı, kilisenin başı olarak kabullenmediği için ölüm cezasına çarptırıldı.

6 Temmuz 1535 tarihinde “kötü bir amaç uğruna haince ve şeytanca davranmak” suçundan idam edilerek öldürüldü.

Kafası kesildi ve ibreti alem olsun diye Londra köprüsünde halka teşhir edildi. Kendisinin idamı da ilginçtir. İdam kararı kendisine okunduğunda:” Bu berbat dünyanın acılarından beni böyle çabuk kurtarma yüceliğini gösterdiği için krala gönül borcum kaldı.”

Daha sonra More: şölene gider gibi giyindi, celladı yanına geldiğinde ona 1 altın hediye etti, cellat diz çöküp kendisini bağışlamasını dilediğinde, celladı ayağı kaldırdı, öptü, başını kütüğün üstüne koydu, sakalını yana çekti, son şakasını yaptı “ Ne de olsa sakalım vatana ihanet etmedi.

O da ölüm cezasına çarptırılmasın” Evet, bu şekilde ölüme giden More: ölmeden önce, 1528 yılında yukarı da da sözünü ettiğim gibi, koyu bir Katolik olarak: bu kilisenin içinde bir şapel yaptırdı ki, bu şapel günümüzde de görülebilmektedir.

Kendisi ve ailesi, burada yaptırdıkları şapelde düzenli olarak ibadet ederlerdi. Yine ölmeden önce: bu şapelde gömülü bulunan karısının yanına gömülmek için: kilisenin güney duvarı Sanctuary bölümünde duran yazıtı hazırlattı.

Bu yazıtta, biraz önce söylediğim gibi, öldüğünde karısının yanına gömülmek istediğini ifade etmiştir. Ancak Londra kulesinde başı kesilerek idam edildikten sonra, bedeni buraya gömülmüş, yukarıda belirttiğim gibi kafası Londra köprüsünde halka teşhir edilmiştir.

Kızı: bir ay sonra, kafasını Londra köprüsü üzerinde bir kargı üzerinde bulmuş, ancak kafasını nereye gömdüğü bilinmemektedir. Söylenenlere göre, kafatası, kilisenin önüne dikilmiş anıtın içindedir.

Anıt: L.Cubit Bevis tarafından yapılmış ve 1969 yılında dikilmiştir. Öte yandan başının hala Canterbury denilen yerde olduğu da söylenmektedir. Kilisenin batı kapısının karşısındaki “Roper Bahçesi” nin: Chelsea bölgesinde Thomas More’un evinin bahçesinin bir parçası olduğuna inanılıyor.

 

Diğer anıtlar arasında Elizabeth dönemi tüccarlarından Sir Thomas Lawrance’ın şapeli ile Lady Jane Cheyne’in anıt heykeli görülmeye değerdir. (Lady Cheyne’in kocası Cheyne Walk’a adını vermiştir.) Cheyne anıtı: kuzey tarafındadır ve 1669 yılı yapımıdır.

Newcastle Dükü kızı ve gerek bu kiliseye gerekse Chelsea köyünü büyük yardımlarda bulunmuştur. Anıt: İtalyan sanatçı Bernini eseridir.

 

Kilisenin dışında “devlet adamı, bilgin, aziz” Sir Thomas Moore’un anısına dikilmiş bir heykel de bulunur. Günümüzde kilise, ibadet yanında: konserler ve benzeri kamu etkinlikleri için de kullanılmaktadır.

 

PETYT HALL

Burası, Chelsea eski kilisesinden sadece birkaç adım ötede, harika bir salondur. John Simpson ve ortakları tarafından tasarlanan bu konsept, klasik bir yapıdır. Aynı zamanda muhteşem güzel bir donanıma sahiptir. Bu güzel dekore edilmiş şık salon, düğün ve kokteyller için kullanılır. Ayrıca: öğle yemeği için de kullanmak mümkündür.

İngiltere Londra Chelsea CHELSEA PHYSİC GARDEN

 

CHELSEA PHYSİC GARDEN

66 Royal Hospital Road adresinde bulunan bahçe her gün saat: 09.30-18.00 arasında ziyarete açıktır. Giriş ücretlidir ve yetişkinler için 9.90 paund, öğrenciler için 6.60 paund.

Burası Chelsea Old Church’ün dışındaki küçük bir parktır. 1673 yılında eczacıların bahçesi olarak kurulmuştur. Buranın en büyük özelliği zeytin ağaçlarının bolluğudur. Çünkü: sert İngiliz kışlarında, burada nehre yakınlık nedeniyle yerli olmayan birçok bitkinin hayatta kalabilmesini sağlayan bir mikro klima etkisi görülmektedir.

Hatta, burada “Kanarya Adaları” iklim şartlarının bulunduğu söylenir.

Nehir, aynı zamanda: bitkiler ve botanikçiler için, bu bahçeye ulaşımı sağlayan önemli bir faktör idi.

1700 yıllarına gelindiğinde ise, bahçe: uluslar arası bir botanik bahçesi, tohum değiştirme sistemi başlatmıştır. 1772 yılında: bir gemiyle Sir Joseph Banks tarafından bahçeye getirilen kaya türleri yani taşlar: farklı bitki türlerinin yetişmesi için gereken ortamı desteklemişler ve bahçe, aynı zamanda İngiltere’nin en eski kaya bahçesi olmuştur. Bu çalışmalar: 16 Ağustos 1773 tarihinde tamamlanmıştır.

1848 yılında Robert Fortune: Hindistan’da çay sanayisinin kurulmasına öncülük eden, Çin kökenli Camelia Sinensin çay fidanlarını: buradaki minyatür seralarda yetiştirmiştir. 1876 yılında, bahçe: botanik öğretmeni olarak yetiştirilecek gençler için bir ders alanı haline gelmiştir.

1983 yılında ise, bahçe ilk kez halka açılmıştır. Bahçenin bitki koleksiyonu, şu şekilde bölümlere ayrılmaktadır: ilaç bahçe, dünya tıp bahçe, yenilebilir ve faydalı bitkiler bahçe.

Bahçenin bitki koleksiyonu yanında: burada çok sayıda kuş ve hayvan da bulunmaktadır. Heykeltıraş Sir Jacob Epstein: 1909-1904 yılları arasında burada bulunan stüdyosunda çalışmıştır. Epstein’in yaptı taş oyma burada görülebilir. Gilbert Carter’ın yaptığı “nü” kadın figürü de dikkate değer.

 

CHEYNE WALK

1874 yılında Chalsea Embankment yapılınca kadar, nehir kıyısında huzur dolu bir gezinti yeriydi.

Günümüzde ise büyüsünü bozan işlek bir caddeye yukarıdan bakmaktadır. Ancak: yine de çok güzel 17. ve 18. yüzyıl evlerini içermektedir. Orijinal evlerin yalnızca birkaç tanesi, sıradan modern blokların arasında kalmıştır. Bölge ismini: 1660-1712 yılları arasında burada gayrimenkul sahibi Chelsea asilzadelerinden “Cheyne” ailesinden almıştır.

Burada yaşamış ünlü kişileri gösteren mavi plakalarıyla 18.yüzyıl evlerinin çoğu, günümüzde de görülebilir. Bunların çoğu yazar ve sanatçıları anar.

4.numaralı evde: George Eliot: hayatının son yıllarını geçirmiş ve Aralık 1880 tarihinde orada ölmüştür.

5 numaralı evde, cimri, çok zengin ve mütevazi John Camden Neild denilen kişi de, burada orijinal “Shrewsbury evi” nde yaşamıştır. 1568 yılında, buradaki ev, kendisinin şehirdeki altıncı evi olmuştur. Öldüğünde serveti: onun üçüncü dul eşine devredilmiştir.

Böylece, bugün sitede eski evinin yerinde modern bir blok görülmektedir. Serveti devredilen üçüncü dul eşi: o zamanlar Kraliçe I. Elizabeth’den sonra İngiltere’nin en zengin ikinci kadını olarak bilinmektedir

10 numaralı evde: I. Dünya savaşı sırasında büyük liberal politikası Başbakan Lloyd George yaşadı.

16 numaralı ev: John Witt tarafından tasarlanmış ve 1862 yılında Dante Gabriel Rosetti, Algernon Swinburne ve George Meredith tarafından paylaşılmıştır. Rosetti: evin bahçesinde küçük bir hayvanat bahçesinde tavus kuşu beslemiştir.

Ancak, bunlar çok gürültülü kuşlardı ve komşuları rahatsız etmişlerdir. Sonunda bu egzotik kuşlar için kiraya ekleme yapıldığı söylenmektedir.

48 numaralı evde: Mick Jagger ve onun kız arkadaşı Marianne Faithfull yaşamışlardır.

120 numaralı evde: gerçek kimliğini gizleyerek kalmış olan J.M.W.Turner yaşamıştır.

Cheyne Walk ve Cheyne Walk ucunda: özellikle Cremorne Bahçeleri: sanatçılara; model olarak kullanmak üzere kadınları elde etmek için bir kaynaktı. Holman Hunt: iki evliliğini de Cheyne Walk alanında karşılaştığı kadınlarla yapmıştır. Yerel kızlar, hizmetçiler, esnaf kızları hatta bir kısım fahişe: Cremorne Gardens denilen yerde bir araya geliyorlardı.

Vapur yolculukları, kendi popülaritesinin doruğunda iken “Pier Hotel” 1844 yılında burada açılmıştır. Bu otelin müşterilerinin çoğu: Cadogan İskelesine gelirler ve otele geçerlerdi. Yerel halk tarafından yapılan güçlü bir anti kampanyaya rağmen otel 1968 yılında yıkılmıştır.

David Wynne tarafından yapılan bir “yunus” heykeli köşede görülmektedir.

 

ROPER’S GARDEN

Cheyne Walk adresinde, Thames nehri kıyısındadır.

Site: 1521 yılında, Sir Thomas More’un kızı ve William Roper ile evlenen Margareth’ten ismini almaktadır, çünkü: burası kendisine bir evlilik hediyesi olarak verilen bir meyve bahçesidir.

1722 yılında bahçe kapanma tehlikesi geçirince, Sir Hans Sloane’ın bağışlarıyla kapanmaktan kurtulmuştur.

14 Nisan 1941 tarihinde, bir paraşüt mayını burada patlayınca binalar tahrip olmuş ve küçük bahçe bombadan hasar görmüştür. Daha sonra, 11 Mart 1964 tarihinde, bahçe Chelsea Belediyesi tarafından yeniden yapılmıştır.

Tasarım ise yetenekli heykeltıraş Jacob Epstein tarafından düzenlenmiştir. Çalılık, çiçek yatakları ve ağaçlar, çim alanları, korunaklı oturma yerleri ve yükseltilmiş terası ile tasarlanmıştır.

Seralarda, ABD’nin güneyindeki plantasyonlara gönderilen pamuk gibi çok sayıda yeni bitki türü yetiştirilmiştir.

Özellikle kiraz ağaçları bahçelerin en önemli özelliğidir. Bu kiraz ağaçları: yüzyılın başlarında: İngiltere’ye judoyu öğreten “Gunji Koizumi” nin ziyareti anısına dikilmiştir. 1882-1965 yılları arasında yaşayan bu kişi: İngiliz Judo sporunun babası olarak bilinir.

1909-1914 yılları arasında, burada bir heykel stüdyosu bulunmaktadır. Bahçe alanındaki heykeller buranın ürünüdür.

Ziyaretçiler eski ağaçlar arasında ve ülkenin 1772 yılında kurulan ilk kaya bahçesinde keyifli bir yürüyüş yapabilirler.

 

NATIONAL ARMY MUSEUM

Royal Hospital Road. Yolun güneydoğu tarafında, Kraliyet Hastanesi yakınlarındadır.

Müze, her gün saat: 10.00-17.30 arasında açıktır. Giriş ücretsizdir.

Müzede: 1485 yılından bugüne kadar ülke kara kuvvetlerinin tarihine yer verilmiştir. Modeller, dioramalar ve arşiv filmlerinden parçalarla büyük muharebeler anlatılmış ve savunma hattındaki yaşamdan bir kesit sunulmuştur. Asker portreleri ile savaş sahnelerini konu alan resimler görülmeye değer.

Müzenin bölümleri şunlardır

 

1969-Günümüze Çatışmalar

40 yıllık süreçte: Kuzey İrlanda, Fakland Adaları, Irak, Afganistan ve dünya genelinde İngiliz ordusunun rolünü ve etkisini inceleyen bölümdür. Buradaki özel görüntüler ve nesneler: kişisel askerlerin hesapları, ailelerini ve savaşta parçalanmış ülkelerin sivillerini içermektedir. Özellikle: Afganistan’a adanmış bölgede, İngiliz ordusunun uzun tarihinin şiddetine ışık tutulmaktadır. Sergide, ayrıca, en son Irak savaşı ve Körfez savaşı ve Siera Leone ülkesindeki İngiliz müdahalesi de anlatılmaktadır.

 

Dünya Savaşları-1905-1947

Bu galeri: British Commonwealth sivil ordularının ve Birinci ve İkinci Dünya Savaşları dönemindeki olanlar anlatılmaktadır. Dünya savaşları bölümünde: 1914-1918 yılı kurumları, bir makineli tüfek ekibi, bir siper periskop ve 1917 den itibaren piyade askerleri mankenleri bulunmaktadır. Ayrıca: yine dünya savaşı sırasında kullanılan görüntüler, altı librelik anti-tank silahı, Burma ve bir Sih askeri, Carrier Vickers silah personeli, 12 Nijerya Alay askeri görülür.

İngiltere Londra Chelsea Sanat Galerisi

 

Sanat Galerisi

Burada, İngiltere’nin en büyük sanatçıları tarafından, 1630-2000 yılları arasında yapılan portre, savaş sahneleri ve at portreleri, kamp sahnelerine ait seçkin bir koleksiyon bulunmaktadır. 34 metre uzunluğundaki galeri, müzenin tam merkezindedir. Özellikle: Charles Fripp tarafından yapılan “Isandlwana Savaşı” resimleri, koleksiyonun mücevherleri olarak görülür. Burada, Hint isyanı sırasında öldürülen Tuğgenerel John Nicholson’un mobilya örnekleri de bulunmaktadır.

 

1784-1904 Değişen Dünya;

Bu galeri: İngiliz ticari ve siyasi çıkarları ve imparatorluk ile İngiltere’nin bugün dünya üzerindeki etkisini ve İngiliz ordusunun rolünü incelemektedir. Galerinin merkezinde 40 metrekarelik bir alanda 1815 tarihli “Waterloo Savaşı” modeli betimlenmektedir.

Müzede askeri kitaplar ile model askerler alabileceğiniz bir mağaza da bulunuyor.

 

ROYAL HOSPİTAL

Royal Hospital Road.SW3 adresindedir.

Kraliçe I. Elizabeth döneminde: fakir, hasta ve engelli asker ve denizciler için yardım yapılmasına dair bir kanun 1593 yılında Parlamentodan geçmiştir. 1673 yılında bazı askerlerin, artık hizmet için uygun olmadıkları daha belirgin hale gelmiştir.

1681 yılında: Kral II. Charles: bu savaş gazisi askerler için “Royal Hospital” binasının yapılmasını onaylamış ve bu zarif bina: 66 dönümlük bir arazi üzerine, bir koruma merkezi olarak 1682 yılında ünlü mimar Sir Christopher Wren tarafından inşasına başlanılmıştır.

1692 yılında tamamlanan binaya: Şubat 1692 yılında ilk olarak 476 emekli kabul edilmiştir.

Önceleri bir gaziler yurdu olarak inşa edilen yapı: binanın yapımının ardından on yıl sonra hastane olarak düzenlenmiştir. Günümüzde: ordu ödeneklerinden kesinti yapılarak desteklenen bu hastane: 17.yüzyıldan kalma kırmızı ceketli ve üç kenarlı şapkalarıyla hemen tanınan 400 kadar gaziye ev sahipliği yapmaktadır.

65 yaşını bitirmiş, ihtiyaçlarını kendisi yapabilen, iyi karakterli, bağımlı bir eşi veya ailesi olmayan ve düzenli bir asker olarak görev yapmış herkes buraya başvurabiliyormuş. Burada kalanlar, özellikle Chalse futbol kulübünün maçlarına ve başkaca etkinliklere davet edilmektedirler.

Binanın kuzey girişinde Wren’in ortak kullanım alanı olarak tasarladığı iki salon bulunur.

Yalın tarzıyla dikkati çeken; şapel ile bugün yemek salonu olarak kullanılan panolu Büyük Salondur. Buradaki büyük duvar resmi: 2002 yılında sanatçı Antonio Verrio ve Henry Cooke tarafından restore edilmiştir.

Bu duvar resmi: 1690 tarihinde yapılmıştır ve arka planda kraliyet hastanesi binaları ile alegorik figürler ve at sırtında Charles II görülmektedir.

 

Wren Şapeline gelince: 1681-1687 yılları arasında inşa edilen şapel: Wren’in saf dini çalışmalarının nadir bir örneğidir. 42 metre yüksekliğindeki şapel: yaklaşık 500 kişi, yani tüm personel ve emeklilerinin bir arada ibaret etmelerine imkan vermektedir.

Oturaklar: Sir Charles Hopson tarafından: 1691-1698 yılları arasında, önde gelen marangozlar tarafından yapılarak buraya yerleştirilmiştir. Evet burada defin hizmetleri 1854 ve düğün faaliyetleri ise 1815 tarihinde yasaklanmıştır.

Büyük Salon: 16 uzun masa ile döşenmiştir. Mutfak: Büyük Salona bitişik olarak Wren tarafından yerleştirilmiş olmasına rağmen, 1824 yılına kadar hiçbir bağlantısı olmamıştır. Tüm gıda: Colonnade boyunca ve ana girişten iletilmiştir. Isıtma ise, Hall ortasındaki açık bir ateş tarafından sağlanmıştır. 19.yüzyılda ise, bütün gıda mutfakta toplanmaya başlamıştır.

Küçük bir müzede ise, burada yaşayan gazilerin tarihi anlatılmaktadır. Dışarıdaki terasta Grinling Gibbons’ın eseri olan II. Charles heykeli görülebilir. Ayrıca terastan bakıldığında, nehrin karşısındaki Battersea Güç İstasyonunun güzel manzarasını izleyebilirsiniz.

 

SAATCHİ GALLERY

Duke of York’s.HQ adresindedir. Galeri her gün saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.

Galerinin bulunduğu 70 bin metre karelik binada: bir kitap dükkanı, eğitim tesisleri ve bir restoran/kafe ve çok büyük, iyi orantılı ve yüksek tavanlı odalar bulunmaktadır.

En iyi çağdaş sanatçıları temsil etmesiyle dikkat çeken Saatchi Gallery, kurulduğu 30 yıl öncesinden bu yana büyük ilgi görmektedir. Özellikle: büyük ölçüde görünmeyen genç sanatçıların eserleri sergilenmektedir.

Galeri günümüzde yılda 700.000 ziyaretçinin akınına uğramaktadır. İlk kez galeride sergilendiğinde henüz isim yapmamış sanatçılar büyük başarı ve ün kazanmışlardır.

Kısa süre önce South Bank’ten buraya taşınan Saatçhi Gallery’nin yeni adresi, sergilenen çağdaş sanat eserleri için mükemmel bir konuma sahiptir.

Galeride Tracy Emin ve Jenny Saville gibi artık kendisini kabul ettirmiş sanatçıların eserleri görülmeye değerdir. Ayrıca yeni yeteneklerin çalışmalarını da görmek mümkündür.

İngiltere Londra Chelsea SLOANE SQUARE

 

SLOANE SQUARE

Tam bir dikdörtgen biçimdeki bu küçük meydanın ortasında bir çiçek sergisi ile Venüs’ün betimlendiği bir çeşme bulunur.

18.yüzyılın sonundan kalma meydan, adını, 1712 yılında Chalsea’yi satın alan zengin bir doktor ve koleksiyoncu olan Sir Hans Sloane’den almaktadır.

Meydanın batı yönündeki Peter Jones alışveriş merkezinin karşısında yüzyıl boyunca yeni tiyatro çalışmalarını desteklemiş olan Royal Court Theatre bulunmaktadır.

 

Royal Court Theatre

Mimar Walter Emden ve Bertie Crewe tarafından, 1888 yılında inşa edilen bu tiyatro, İngiltere’nin en beğenilen tiyatrolarından birisidir. Hatta: New York Times, burayı “Avrupa’nın en önemli tiyatrosu” olarak nitelendiren bir yayında bulunmuştur.

Tiyatro, her yıl: iddialı programlar sunmaktadır. Öte yandan, tiyatroda: son yıllarda New York, Sydney, Brüksel, Toronto ve Dublin yapımı eserler de sahnelenmektedir.

Günümüzde, Royal Court Tiyatrosunun arka sahnelerinde rehberli bir tura katılmak ve muhteşem binanın büyüleyici tarihi keşfetmek mümkündür. ,

İngiltere Londra çevresinde gezilecek yerler

İngiltere Londra çevresinde gezilecek yerler

İngiltere Londra Çevrede gezilecek yerler; Londra şehrinin yakın çevresinde, metro veya diğer ulaşım araçlarını kullanarak, gezebilirsiniz. Sizler için, ilginç olabilecek birkaç gezi mekanı hakkında, aşağıda ayrıntılı bilgi veriyorum.

 

KNİGHTS BRİDGE

Kuzeyde bulunmaktadır. Londra’da, emlak fiyatlarının en yüksek olduğu yerdir. Burada: yalnızca, petrol zenginleri, aristokratlar ve başarılı işadamları yaşıyorlar. Ünlü Roman Abramoviç burada yaşıyor.

Gerçekten tam ultra pahalı bir yer olarak nitelenebilir. Burada: ünlü Harrods ve Harvey Nichols mağazaları bulunuyor.

Ünlü, Londra merkezli ayakkabı tasarımcısı Jimmy Choo ve Manolo Blahnik’de buradadır. Londra’nın en ünlü restoranları, saç ve güzellik salonları, antika satıcıları ve şık bar ve kulüpler buradadır.

İngiltere Londra Çevrede gezilecek yerler Kensington

KENSİNGTON

Zengin bir nüfusa sahip, ticaretin kalbinin attığı bir yer olarak öne çıkıyor.

Aynı adı taşıyan, kırmızı tuğlalı sarayın çevresinde yayılır. Sarayın dairelerinden birinde: Galler Prensesi yaşamıştır.

Sarayı çevreleyen alan, günümüzde: Kensington Gardens olarak düzenlenmiştir. Bu huzurlu dünyanın birkaç kilometre ötesinde ise; Kensington Hight Street’in karmaşası başlar. Büyük mağaza zincirlerinin küçük işletmeleri yutmak  üzere olduğu ve yoğun trafiğin yaşandığı bu caddeden saparsanız; güzel ve eski evlerin çevrelediği, zarif meydanlara çıkarsınız.

Burada bir park var. Bu park, özellikle şehir işçileri tarafından yoğun olarak tercih e diliyor.

SOUTH KENSİNGTON

Burası, müzeleriyle ünlüdür. Prens Albert: burayı, Londra şehrinin müze merkezi yapmak amacıyla, 1851yılında, Great Exhibition düzenlemiştir.

Victoria and Albert Museum: semtin müzelerinin en ünlüsü ve en büyüğüdür. Burada: dünyanın en kapsamlı güzel sanatlar koleksiyonlarından biri bulunur. Burada, her dönemi kapsayan: çeşitli heykelleri, mobilyaları, giyim eşyalarını, cam ürünleri, goblenleri ve resimleri görebilirsiniz. Örneğin: Michelangelo’nun “Davut Heykeli”nin bir kopyasını görebilirsiniz. Raffaello’nun taslaklarına ayrılmış olan salon kesinlikle, kaçırmamanız gereken bir yer.

5 hektarlık bir alana yayılan müzenin, 13 km. uzunluğundaki koridorları, ziyaretçilerin gözünü korkutabilir, bu yüzden rehber eşliğinde ücretsiz turlara katılmalısınız.

Natural History Museum ise: ilginç binası için, mutlaka görülmesi gereken bir müzedir. Burası: etkileşimli sergilerden oluşuyor. Yeni galeri, ekolojik olaylarla ilgili düzenlenmiştir. Ancak, müzeden çıktıktan sonra, aklınızda, daha çok binanın kendisi ve içindeki dev modeller kalacaktır. Pişmiş toprak cepheye sahip bir Romanesk “katedral” ve gerçek boyutlardaki 28 metrelik mavi balina ile, 5 metre yükseklikteki  dinazor iskeleti.

Science Museum ise büyüleyicidir. Müzede sergilenen eserlerden birkaçı şunlardır: dünyanın en eski lokomotifi

“Puffing Billy”, Stephenson’ın ünlü “Rocket”i, Amy Johnson’un “Gypsy Moth”u ve Apollo.

Bu müzenin üst katında: “Welcomme Museum of the History of Medicine” var.

Bu semtte: kalabalık bir Fransız nüfus yaşıyor. Yani: buralarda, iyi pastaneler bulmak mümkün. Birçok restoranın, otelin ve mağazanın burada bulunmasının yanı sıra, toplu taşımacılığın etkin olması nedeniyle, South Kensington yerli halkın ve turistlerin en gözde semtlerinden biridir.

CHELSEA

Londra şehrinde, moda dünyasının kalbinin attığı bir yer olarak öne çıkıyor. Mary Quant, King’s Road üzerinde, ilk butiği açarak bunu başlatmıştır. Yetmişli yılların sonunda ise: avangard tasarımcı Vivienne Westwood ile Malcolm McLaren, dünyaya punk çılgınlığını buradan yaymışlardır.

Doksanlı yıllarda ise, Chelsea, oldukça durgunlaşır. Günümüzde: King Road’da: mağaza zincirleriyle, kendine özgü butikler var. Fakat, burası, yürüyüş yapmak için de uygun bir yer olarak öne çıkıyor.

Semtin en göz alıcı kıyafetlerini: en eski ve en muhafazakar sakinleri giyerler. Yaşlılar: günlük olarak deniz mavisi üniformalarını, onur davetlisi olarak katılacakları bir davette giderken de 18.yüzyıldan beri tasarımı değişmemiş olan, ünlü kırmızı ceketlerini giyerler.

1692 yılından beri, semtin en önemli binalarından biri sayılan “Royal Hospital” da yaşarlar. Hastaneye Royal Avenue’dan gidiliyor.

İngiltere Londra Çevrede gezilecek yerler Hampstead

HAMPSTEAD

Şehrin, en güzel kasabalarından biridir. Burada: uzun süre, birçok sanatçı ve düşünür yaşamıştır. Buradaki en dikkati çeken yer: 324 hektar büyüklüğündeki “Hampstead Heath” dır. 16. yüzyıldan beri, Londra şehrinin yerlileri, dinlenmek için buraya gelirler.

Kasabanın merkezindeki daracık şirin sokaklarda, güzel bahçeli evler bulunur. Bu evlerden üçü ziyarete açıktır. Bunun dışında, burada görülebilecek yerler şunlar: Hampstead Theatre, Freud Museum, Keats House, Kenwood House, Fenton House, Camden Arts Centre.

Burası, her ne kadar Londra şehrinin ayrılmaz bir parçası olarak görülse de, tam bir köy atmosferini yansıtıyor ve bu özelliği ile cazibesini koruyor.

İngiltere Londra Çevrede gezilecek yerler Southwark

SOUTHWARK

Eski dönemlerde, bu semt: genelevler ve çetelerle gündeme gelirmiş. Günümüzde ise: gezmesi en zevkli semtlerden biridir.

Burada: “Shakespear’s Globe Theatre and Exhibition” var. Yaz ayları boyunca: Shakespeare’in açık havada  sahnelenen oyunlarını izleyebilirsiniz. Tiyatro sahnesi: orjinaline son derece sadık kalınarak hazırlanmıştır.

Tate Modern: Thames nehrinin güney kısmındaki, kültürel hayata katılan en son yeniliktir. Kuzey yakadaki Tate Gallery’in modern sanat koleksiyonu buraya taşınmıştır. İsterseniz, The Gallery’den başlayarak, Thames’in üzerinden diğer yakaya uzanan iskele köprüyle Tate Modern’e geçmeniz mümkün. Burada: Southwark Street girişinde, Borough Market var. İlginizi çekebilir, uğrayabilirsiniz.