İtalya Venedik Genel

venedik.maskeler.1
İtalya Venedik Genel

İtalya Venedik Genel: Kendinizi, bu şehirde kesinlikle bir rüya aleminde yaşıyor sanacaksınız.

Çünkü: gerçekten mimari ve yerleşim açısından: geçmişi bütünüyle yaşayan ve yaşatan bir şehir.

Bunun yanında: pahalı, turist o kadar çok ki, artık turistik reklamları kesmişler, turizmin şehri öldürdüğünü düşünüyorlar, bir anlamda da, doğa ve iklim şartları zaten pek fazla uzun olmayan bir süre sonra bu şehri ortadan kaldırabilir, bu yüzden, mutlaka gidin ve görün.

Doyumsuz bir güzellik, mutlaka gidin ve bu güzelliği yaşayın.

Yalnız: gerek aşırı yüksek fiyatlar ve gerekse bol bulunan yankesicilere dikkat.

Kaldığınız yerin mutlaka kartını alın, kaybolmak çok kolay, harita ile uğraşmayın, çünkü harita sizin kaybolmanızı önlemiyor, şehir karışık.

ULAŞIM

İtalya Venedik Genel: Bu şehirde: araç kullanmak yasak. Hatta: bisiklet kullanmak bile yasak. Ulaşım yalnızca: kanallar üzerinde hareket eden, su araçları ile yapılıyor.

HAVAALANI

İtalya Venedik Genel: Venedik’e tarifeli bir seferle uçuyorsanız: Venice Marco Polo Havaalanına inersiniz. Marco Polo Havaalanı: şehir merkezine, yaklaşık 13 km. ve 25 dakika uzaklıktadır. Hava alanından; yarım saatte bir kalkan otobüsler ( 5 numaralı otobüs) şehre ulaşmanın en kolay ve ucuz yoludur.

Ayrıca: tren veya taksi de kullanabilirsiniz. Bazı charter seferi yapan şirketler ve ucuz fiyatlı şirketler: Treviso havaalanını kullanırlar. Treviso, Venedik’in 30 km. kuzeyindedir. Venedik’e gitmeden önce, seyahat şirketinizle görüşüp, hangi havaalanına inileceğini sormanızda yarar var.

 

BELEDİYE OTOBÜSLERİ

Bunlar “ACTV” olarak işaretlenirler. Yazın: yarım saatte bir ve kışın ise, saatte bir havaalanından kalkıp: Piazzale Roma’ya kadar giderler. Havaalanı otobüsleri: “ATVO” hemen hemen aynı tarifeyle işler. İkisi de, pahalı değildir.

ACTV daha ucuzdur, ancak bagajınız varsa, biraz zorlanabilirsiniz. Piazzale Roma’ya varmak, yaklaşık 30 dakika sürer. Biletinizi varış terminalindeki ATVO bürosundan satın alabilirsiniz.

İtalya Venedik Genel Tekneler

TEKNELER

Cooperativa San Marco motorları, bütün yıl boyunca havaalanı ile Venedik merkezi arasında sefer yapıyor. Fiyat: 40 Euro’dur ve vaporetto bağlantılı ATVO seferlerinin iki katıdır. Gene de pahalı sayılmaz. Eğer vaporetto kalabalık ve bagajınız çoksa ekstra ücret ödemeye değer.

Havaalanı binasının hemen önünden: 04.45’ten gece yarısına kadar, saatte bir motor kalkar. Ticari kanal taksileri (matoscafi) çok pahalıdır.

Bitişik olarak inşa edilmiş olan Ponte Della Ferrova demiryolu köprüsü ve Ponte Della Liberta karayolu köprüsü: anakaradan, Venedik’e bağlantı sağlar.

Eğer, şehre otomobil ile geldiyseniz: arabanızı: Pıazalle Roma Meydanındaki otoparka bırakmak zorundasınız. Otobüsle geldiyseniz de aynı meydanda inip, otelinize, Büyük Kanal üzerinden ulaşabilirsiniz.

Demiryolu ile Venedik’e geldiyseniz: Pıazzale Roma’nın karşı kıyısında bulunan istasyonda inip, yolunuza yine Büyük Kanal üzerinden devam edebilirsiniz.

1801-1846 yılları arasında inşa edilen demiryolu köprüsü: 3601 metre iken, 1931-1932 yılları arasında yapılan onarımlar ile, uzunluğu: 4070 metreye çıkarılmıştır.

Büyük Kanal’a ulaşımınızı, önce bir bilet alarak “Vaporetto”larla (1.Nolu) sağlayabilirsiniz. Ayrıca: aceleniz varsa, “motoscafi”leri tercih edebilirsiniz. Motoscafiler, küçük kanallarda da ulaşımı sağlar.

Gondollar; daha çok çevre gezileri için tercih edilir.

Gondollara binmeden önce, güzergah, fiyat, süre konusunda gondolcu ile anlaşma yapmalısınız. Şehirde ise, yürüyerek dolaşmak çok kolay ve Venedik’i tanımanın en iyi yoludur.

Evet, şehir içinde, ulaşım konusunda mümkün olduğunca yürümeye çalışın.

Hem ara sokakların tadına varmak hem de vaporetto fiyatlarının el yakması bunun için yeterli sebeplerdir. Tabii, yorucu bir günün ardından, San Marco Meydanından, tren garına kadar yürümek, haritada göründüğü kadar kolay değil.

Motorlar için ve 72 saatlik abonman kartlar mevcut. Bu kartlar: aldığınız andan itibaren, bahsedilen saate kadar tüm motorlarda geçerli. (Havaalanı motoru hariç)

Bu kartın fiyatı 10 Euro. Bununla: sürekli olarak her motora ücretsiz binebiliyorsunuz.

 

KONAKLAMA:

Venedik’te: Lido Bölgesinde konaklamak mümkün. Burada göreceğiniz 4 yıldızlı oteller inanın bizim ülkemizdeki

2 yıldızlı otellere eşdeğer personel ve işletmeciliğe sahip. Kahvaltıda: genellikle: bal ve bol bol domuz jambon bulacaksınız. Üstelik: çay niyetine verdikleri de, berbat. Yani: sakın beklentileriniz çok olmasın.

Eski Venedik merkezinde ise, oteller çok pahalı imiş. Buradaki tüm binalarda, hala yaşam devam ediyor. Yaşayanlar da, evlerin aile içinde, kuşaktan kuşağa geçmesiyle sahip olmuşlar. Yoksa, bu evlere, binalara para yetmeyeceği, metre karesinin 1 milyon Euro olduğu söyleniyor.

Dolayısı ile, eskiden kont, dük ve soylu olarak yaşayanların torunları buralarda şimdi oturuyorlar. Aslında: çok bunaltıcı bir atmosfer var.

Muhteşem nem bir yandan. Üstelik: yazın kanalların kokusu rezalet. Dolayısı ile merkezde kalmamak bir kayıp değil gibi.

Şehir çok pahalı. Eğer gece konaklayacaksanız, yarım saat uzaklıktaki: Trivignano’da yarı fiyatına kalınması tavsiye edilir.

 

 

NEREDE YENİR

San Marco çevresinde: hiçbir Venediklinin denemeyi bile düşünemeyeceği kadar pahalı turist restoranları dolu. Şehrin en pahalı ve gözde restoranları: Dorsoduro, San Polo, Santa Croce bölgelerinde ve San Marco’nun karşı yakasında bulunur.

Kabaca ristorante kelimesi yüksek kalite ve pahalı bir servis demektir.

Trattoria; küçük ve sıcak aile işletmelerini, osteria ise basit bir atmosferde sunulan sade yiyecekleri ifade eder.

Ama her sınıf, kendi içinde çeşitlilik gösterebilir. O yüzden, en doğrusu: mönüye ve fiyatlara göre karar vermenizdir. Fiyatlar, kalitenin göstergesi değildir. Pahalı bir restoran, güzel yemekler sunabilir ama daha çok mekan için para ödemiş olursunuz.

San Marco civarındaki restoranların çoğunda, sabit bir ücret karşılığında, sınırlı bir listeden üç veya dört çeşit yiyecek seçebileceğiniz mönü turistico sunulur.

A la carte fiyatları ile kıyasladığınızda, daha ucuz bir seçenek olarak görünse de, turistik mönüde porsiyonlar çok küçüktür ve yemek seçenekleri sınırlıdır.

Eğer bütçeniz kısıtlı ise, en iyisi pizzanın yanı sıra geleneksel balık ve et yemeklerinin de sunulduğu bir pizzeria bulmanızdır.

İtalyan restoranları: yemek mönülerini ve fiyatlarını cama asmak ya da kapı önünde sergilemek zorundadırlar. Bu da, içeriye girmeden önce, fikir sahibi olmanızı sağlar.

Kanunen bütün restoran ve barlar: KDV’nin de dahil olduğunu gösteren yazar kasa fişi vermek zorundadırlar. Restoranların büyük bir bölümü: % 10 veya % 15 servis ücreti alır.

Bu yüzden: bahşiş vermenize gerek kalmaz. Ancak emin değilseniz yine de sorun.

Öğün saatleri: öğlenden 14.30 veya 15.00’e kadar ve akşam 19.30’dan 22.00’ye kadardır.

NE YENİR

Venedikliler, güne piccola colazione ile başlarlar. Bu genellikle: bir kahve ve yanında hamur işi veya kuruvasandan oluşur.

Bu tip bir kahvaltı için: en iyi yer, bir caffedir. Herhangi bir barda, masaya oturarak yiyeceğiniz şeylerin fiyatının, barda ayakta durarak yemekten iki kat daha fazla olacağını unutmayın.

Kahvaltınızı bir otelde yapıyorsanız, İngiliz ya da Amerikan tarzı açık büfeler bulabilirsiniz. Öğlenleri atıştırmak için: yanınıza alıp götürebileceğiniz sıcak ve soğuk yiyecekler sunan, ayaküstü barları tercih edin.

Uzun yemekler için, öğle ve akşam yemeklerinde, genellikle dört çeşit yemek seçeneği vardır.

APERATİFLER

Tranttoriaların zeytinyağı ile süsleyip sundukları vejateryan aperatifler: balıklı ya da etli aperatifler denemeye değerdir. Yerel aperatifler arasında en popüler olanlar şunlardır: vejateryanlar için: carciofi (enginar), sarde in saor (kuşüzümü ve kuru üzümle birlikte terbiye edilmiş sardalye ve soğan); üzerine limon ve zeytinyağı gezdirilmiş jumbo karides, ahtapot, midye ve kalamardan oluşan frutti di mare (karışık deniz ürünleri), bazen makarnanın yanında ikram edilerek primi piatti adını alan, ama genellikle beyaz şarap sosuyla sunulan vongole veya caparozzoli veya cozze (midye).

Etli aperatifler arasında: mayonezle servis edilen ince dilimlenmiş biftek (carpaccio), incirle (fichi) birlikte çok lezzetli olan prosciutto crudo con melone (kavunlu jambon), affetteri veya baharatlı salsicce (şarküteri ve salam tarzı sucuk) bulunur.

GİRİŞ YEMEĞİ:

Primo piatto makarna, risotto veya çorbadır. Kuzeye doğru, makarnanın yerini pirinç alır ve risotto Venedik’in klasik yemeği olarak görülür.

Pirinç, genellikle taze sebze veya deniz ürünleriyle pişirilir. Venedik’in en meşhur makarna yemeği: bigoli in salsa’dır.

Bu yemek: hamsi veya sardalya sosunda pişirilen eriştedir. Bunun yanında: zuppa di pesce denilen balık çorbası da güzeldir.

ANA YEMEK

En popüler et yemeği: fegato alla venezianadır. Yani: soğanlı dana ciğeri. Salatalarda ise, ana malzeme olarak: rucola (roka) ve radicchio (hindiba) kullanılır.

TATLILAR

Tatlı seçenekleri oldukça azdır. Gelato (dondurma) ile çikolata, kahve, krema veya tatlı mascarpone peyniri ve kaynakla yapılan tiramisu en bilinenlerdir. Bir kadeh tatlı şarap yanında tatlı bisküvi veya bademli kek ikram edilir. Bu bir Venedik geleneği.

Evet, sonuç olarak, bu deniz kentinde, doğal olarak önerilecek en iyi yemek balık olacaktır. Ama fiyatlar da, özellikle turistlerin yoğun olduğu meydanlarda (St. Marco civarında) bulunan lokantalarda, turistiktir.

Ancak, ara sokaklardaki restoranlarda daha ucuz yerler bulmak mümkündür. Balığınızı sipariş vermeden önce, sizin için hazırlanacak balığı görmenizde fayda var. Hesabı ödemeden önce de, mutlaka kontrol edin.

Grand Kanal kenarında oturup, bol zeytinyağlı pizza margarita yiyebilirsiniz.

Venedik’te yemek ne çok özel ne de ucuz. Ana yemekler: 7 Euro’dan başlıyor. Pizza: bir kişi için biraz büyükçe gelebilir. Ama salata alacaksanız, menüdeki ya da vitrindeki resimlere aldanmayın. 7.5 Euro ödediğiniz: marul, domates ve mozarella için gelen mamul: 7 parça mozarella peyniri, 7-8 dilim domates ve 3 küçük marul yaprağı

oluyor. O yüzden, verdiğiniz siparişin ne büyüklükte geleceğini sormanızda yarar var.

Ülkemizde de tanınan: tiramisu isimli tatlı, Venedik’e özgü bir tatlı. Ama; bunu burada yiyip yememek konusunda size bir şey söylemek istemiyorum, çünkü: sanırım biz tadına baktığımızda, asıl yerini mi bulamadık bilmiyorum, pek hoş değildi tat.

 

İÇECEKLER

Birçok restoranda, ev yapımı açık şarap bulabilirsiniz. Bunlar: çeyrek, yarım veya 1 litrelik sürahilerde servis edilir ve seçkin şaraplar kadar iyidir. Şehrin kafelerinde en çok içilen iki içki: Veneto dışında nadir bulunabilen ve köpüklü bir beyaz şarap olan prosecco ve campari, şarap ile maden suyunun karışımından yapılan karışımdır. 

Campari ve Punt e Mes gibi serinleticiler: soda ve limonla sunulur. Bira sevenler: Nastro Azzuro içebilirler. Bu bira: Kuzey Avrupa biraları kadar sert değildir ve buzul servis edilir.

Alkolsüz içecekler ise: köpüklü sıcak çikolata ve buzlu çay. Venedik’in musluk suyu içilebilir. Şehrin çeşitli yerlerindeki çeşmelerden çekinmeden su içebilirsiniz. Musluk suyunun içilemez olduğu yerlerde, yazı bulunur.

İtalya Venedik Genel

GENEL

Venedik genel; Venedik’in diğer adı da: Serrennissima (huzurlu)’dur. Bunun sebebi: tüm sosyal ve politik yaşamın kanunlarla belirlenmiş olmasıdır. Adalet: en önemsenen kuraldır. Örneğin: hakimler, hiçbir kulübe, partiye ve benzeri kuruluşa üye olamaz, hatta yakınlık bile kuramazlar. Venedik: bir şehir devleti iken, sembolü: kılıç ve kanunların yer aldığı bir kitaptır.

Kanunların, bu kadar önemsenmesinin sebebi: kentin, Ortaçağ sonlarında başlayan ve tamamen ticaret üzerine kurulu olan yaşamıdır. Kent: güvenli bir liman olarak kurulmuştur. Özellikle: Doğu’dan gelen mallar (kumaş, değerli taş ve madenler, halılar, baharatlar vs.) buradan; burjuva ve aristokrat ailelere dağıtılmıştır.

Dolayısı ile, uluslar arası ticaretin yapıldığı bir şehir devletinin kanunlarının çok sıkı uygulanıyor alması, tüccarların bu güvenli ortamı tercih etmesini sağlamıştır.

Venedik: Adriyatik’in mücevheridir. Bu bölgede: kesintisiz 1100 yıl boyunca, bağımsız bir imparatorluk ve cumhuriyet olarak, idari yapısıyla günümüze kadar gelmiş ve bu özellikleri nedeniyle, araştırmacıların ilgisini çekmiştir.

9’ncu yüzyılda, çoğu Avrupa şehri, surların arkasına gizlenirken, Venedik, kendi lagununun korumasından çıkmış ve dünyaya açılmayı başarmıştır. Doğu ile batının bu sentezi: ne tamamıyla Avrupalı ve ne de tamamıyla İtalyan olabilmiştir. Kentin dört bir yanında: Bizans izleri ve egzotik Asya etkisi görülür.

Belli bir uzaklıktan bakıldığında, şehir:

Adriyatik Denizinin üzerinde yüzüyormuş gibi görünen, zarif ve gösterişli evleriyle, bir masal diyarını andırır. Şehrin dar sokaklarında (cali) yürüyüp, kanalları boyunca dolaşmaya başladığınızda, asırlar boyu sanatçıları ve gezginleri kendisine hayran bırakan zarif ve egzotik, bir o kadar da romantik mimariden gözünüzü alamazsınız.

Dünya üzerindeki büyük şehirler, otoyolları ve yüksek bina bloklarını bir yara izi gibi taşırken, Venedik, modernite tarafından lekelenmeden, bundan 300 yıl önceki parlak devirlerindeki halini, günümüze kadar taşımış ve hala korumaktadır.

AZİZ MARCOS:

Aziz Marcos’un naşı, MS.829 yılında, Venedik’e getirildiğinde: Dükler Sarayının yanına, bir şapel inşa edildi. Bu ilk: San Marco Bazilikası idi. Azizin simgesi: kanatlı aslan, şehrin sembolü oldu.

MARCO POLO:

Venedik’in en ünlü vatandaşı: Marco Polo. 13’ncü yüzyılda: Avrupa’nın gözlerini, egzotik Asya gizemine çevirmişti.

Zamanımızın bazı bilim adamları: hikayesinin gerçekçiliği konusunda şüpheler dile getirse de; Marco Polo:20 yıl süresince, Moğol İmparatoru Kubilay Han’a hizmet etmişti. Ayrıca: Çin’de özgürce gezmesine izin verilen ilk Batılıdır.

Çin’den döndüğünde: efsaneye göre, hikayelerine kimse inanmamış, kıyafetinin dikiş yerlerine sakladığı mücevherleri ortaya çıkarınca, haklı olduğu anlaşılmıştı.

MÜZELERE GİRİŞ:

Müzelere giriş için tek tek para vermek yerine: “Musei Civici Veneziani” müzelerinden herhangi birinden, “Museum Pass” alın. Çünkü: her müzenin girişi 3-5 euro iken, bu kartı kullanarak, 13 müzeye, 10 Euro karşılığında girebiliyorsunuz.

KUMARHANE:

Venedik’in resmi kumarhanesi, bahar ve yaz aylarında Lido’da açılır ve yılın geri kalan bölümlerinde, Büyük Kanal’daki Palazzo Vendramin Calergi’ye taşınır.

Sabahın ilk ışıklarına kadar: rulet, bakara ve 21 oynamak mümkün. Kumar oynanan odalara giriş yapabilmek için pasaportunuzu yanınızda bulundurmanız şart. Erkeklerin ceket giymesi ve kravat takması şarttır.

DÜNYANIN EN ÇOK İNTİHAR EDİLEN YERİ ;

Evet: bunun sebebini, şehri görünce hemen anlıyorsunuz. Ömrünüzde göreceğiniz en hüzünlü, en tekinsiz atmosfere sahip yer. Güzel olmasına güzel de, geçmişte çok görkemli olan, şimdiyse, çoktan ölmüş ve ağır ağır yürüyen bir güzelliğin kalıntısı. İnsana: gerçek dışı bir his veriyor, masallardan çıkmış gibi.

Her köşesi: son derece estetik, koca bir açık hava müzesi ve inanılmayacak kadar çok görülecek şeyi var. Ama: nemli. Çürümüşlüğün hakim olduğu, tuhaf, tekinsiz bir yer aynı zamanda. Normal yaşam da göremiyorsunuz.

Şehir, yalnızca turistler için ayakta gibi. Onlar da günden güne, kemirip kirletiyorlar şehri. Sakın yalnız başınıza gitmeyin, şehir, iki katı hüzün veriyor insana o zaman.

 

COĞRAFYA:

İtalya Venedik Genel: Venedik, Kuzey İtalya’nın doğusunda ve Adriyatik Denizinin kuzey batı ucunda bulunuyor. Karaya: 4 km. uzunluğunda: kara ve demiryolu köprüsü ile bağlanıyor. Şehir: 50 km. uzunluğunda, bir hilal şeklindeki lagünde bulunan takımada gurubu üzerinde uzanıyor.

Büyük Venedik: deniz seviyesinin 1 metre üzerindeki, 118 adacıkta kurulmuş. Binaları; sıkışmış kil tabakasına çakılan, milyonlarca karaçam kazığı ile desteklenmiştir.

Kent: 170 kanal ve yaklaşık 600’den fazla köprü ile, bir labirenti andırır. Kanallar: lagünü çevreleyen kumluk bölgelerden (lido) geçerek, iç taraflara ilerleyen üç derin suyolundan gelen Adriyatik denizi sularıyla dolar.

 

ADRİYATİK DENİZİ

Deniz her zaman Venedik’in varlığı ile birlikte anılır. Çamurlu, sığ lagün gibi denizin kendisi de, şehrin bir parçası olarak kabul edilir.

Deniz seviyesinin yükselmesiyle; yer altı su seviyesinin düşmesi sonucunda oluşan çökme yüzünden, Venedik, her kış giderek daha çok su baskınına maruz kalmaktadır.

Uzmanlar: önlem alınmadığı takdirde, Venedik’in 22’nci yüzyılda, sular altında kalacağı uyarısında bulunmaktadırlar.

Ne var ki, kent sakinleri; Venedik’in, varlığını borçlu olduğu lagünün, ekolojik dengesinin bozulacağı gerekçesiyle, Londra’daki Thimes Nehri’nde olduğu gibi, su bentleri yapılması projesine karşı gelmektedirler.

 

ŞEHİRLE ANLAŞMAK

Venedik’in ziyaretçileri: şehrin özel koşullarına hazırlıklı olmalıdırlar. Şehir hakkını vererek gezebilmek için; sokakların zorluğuna katlanmak (trafik gürültüsünden uzak yürümek keyifli olsa da) ve kanallar üzerindeki pek çok köprüyü tırmanmak gerekir.

Burası: aşırı yükle gezilebilecek bir yer değildir. Bagajlarınızı, kalabalık sokaklardan ve köprülerden geçirerek otelinize taşımak zorunda kalabilirsiniz.

Yürümekten yorgun düştüğünüzde: vaporetto’ya (deniz otobüsü) binebilirsiniz. Ana vaporetto güzergahları: Büyük Kanal üzerinde sefer yapar.

Fakat: bu sistemle; Venedik lagününün en uzak köşelerine kadar gidebilirsiniz. Lido Sahilleri ve rengarenk boyalı evleri bulunan: Barano Adasından, duvardan duvara cam ürünlerinin sergilendiği ve cam üretim alanlarının bulunduğu: Murano Adasına ve Torcello Adasındaki tuz ovalarının üzerinde kurulu sevimli katedrale kadar.

 

TURİZM

Venedik’te her yıl, yaklaşık 12 milyon turist, en az bir gününü geçiriyormuş. Bu güne kadar tespit edilen, bir günlük turist rakamı: 150.000 dir.

Turist sayısının bu kadar çok olması ve her şeyin deniz yolu ile taşınması nedeniyle, buradaki fiyatlar, İtalya’ya nazaran yüzde 10 daha pahalıdır. Venedik’te turizm: hem en önemli gelir kaynağı ve hem de en büyük düşman olarak görülüyor. Bu yeni bir şey değil. “Venedik’te Ölüm” romanında, Thomas Mann, şehri “yarı peri masalı, yarı turist tuzağı” diye tarif etmektedir.

Venedik’te turiste doygunluk artık yüzlerinden okunuyor. Nitelik, turizm reklamları da yapmıyorlar artık. Turizm ile birlikte: sanayi ve tarım geliri de yüksekmiş. Gerçekten de, her yer yemyeşil ve ekili. Çok verimli bir toprağı var. Mussolini burada, toprakların büyük bir kısmını bataklıkları kurutarak verimli tarlalar haline getirmiş. Hala, bu olaydan Mussolini’nin yaptığı en iyi şeyler diye anlatıyorlarmış.

Turistler, kendilerini kazıklanmış hissederler. Benzerleriyle karşılaştırıldığında, otel fiyatları burada hayli yüksektir. Vaporettolarda ve Piazza San Marco çevresindeki restoranlarda; Venediklilerin ödediklerinden daha fazla hesap ödeyeceksiniz. Yiyecek ve içeceklere, hayli şişirilmiş fiyatlar ödemek zorunda kalacaksınız.

Bu: yalnızca turistlerin sıkıntısı değil. Yazın şehir o kadar kalabalık oluyor ki; Piazza San Morco civarındaki dar sokaklarda yürümek imkansız hale geliyor. Tek yönlü yaya trafiği, bir zorunluluk haline geliyor.

Venedikliler: turist akını karşısında: o kadar mağdur olmuşlar ki: şehrin alt yapısı yetersiz kalınca: ziyaretçilerin şehre girişine günlük kota uygulamak veya otel rezervasyonu olmayan ziyaretçilerin girişinden ücret alınması gibi kenti korumaya yönelik önlemler tartışılmaya başlanmış.

 

KALABALIKTAN UZAK DURMAK

Ek masraflar ve harcayabileceğiniz çaba, bu göz alıcı hazinenin keşfi için ödeyeceğiniz küçük bir bedeldir. Eğer: San Marco Meydanının dışına çıkarsanız, sakin ve büyüleyici civar semtlerde; Venediklilerin Venedik’ini bulabilirsiniz.  İlgi çekici dükkanlar, uygun fiyatlı güzel restoranlar, kafeler ve şarap barları var.

Ama, elbette dünyanın en güzel meydanı olan San Marco’nun muhteşem Bazilikası ve görkemli Palazzo Ducale’nin (Dükler Sarayı) güzelliği tartışılmaz. Sezonun en yoğun olduğu dönemlerde bile: günün erken ya da geç saatlerinde, izdihamla karşılaşmadan buraları gezebilirsiniz.

 

VENEDİKLİLER

Venedik şehri: en parlak dönemlerinde: 200.000 nüfusa sahipti. Cumhuriyetin sonlarında: 90.000’e düşen bu rakam, halen 65.000 civarındadır. Yaşlı nüfusun yoğunlukta olduğu Venedik, artık anakarada bulunan “Mestre” adı verilen yeni şehre doğru kaymaktadır.

Bu göç: şehirde kiralık evlerin çok az ve satın alınamayacak kadar pahalı olmasından kaynaklanır. Venedikte’ki binaların restorasyon masrafları: ana karada bulunan: Mestre Banliyösündeki evlerin değerinden, neredeyse iki katı daha fazladır. Özellikle: genç kuşak Venedikliler, Mestre’de oturup; Venedik’e çalışmaya gelip gitmektedirler.

Venedikliler, ziyaretçilere karşı misafirperverdirler. Şehirlerinin kıymeti konusunda da duyarlıdırlar. Hem İtalyanca ve hem de Venedik diyalektiyle yazılmış tabelalar yüzünden; kanal ve bölge isimleri konusunda karışıklık yaşamak mümkündür.

Bu yüzden: Venedik’te kaybolabilirsiniz. Adres soracak olursanız: “Kısa yolu mu, güzel yolu mu tercih edersiniz?” karşılığını alabilirsiniz. Ama, aslında: Venedik’te, güzel olmayan bir yola rastlamak da mümkün değildir.

İKLİM

Venedik’te, ısı sonbahar ve ilkbahar aylarında 15 derece civarındadır. Kış mevsimi ise oldukça soğuk geçer. Venedik’te yaz mevsimi çok sıcak değildir. Kasım ve Mart ayları arasında, seller ve Adriyatik’ten esen rüzgarlar nedeniyle: Venedik serin ve nemli olur. Mayıs ayında, Adriyatik’ten esen kuvvetli rüzgarlar (bora) sırasında, deniz seviyesi yarım metre kadar yükselir.

Yani: St. Marco Meydanına gondol ile girmeniz mümkündür. Bu iklim hareketi, önemli ölçüde erozyona sebep olduğu gibi binalara da zarar verir. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında hava boğucu olabilir. Rahat bir uyku uyuyabilmek için, yılın bu aylarında klima şarttır.

Evet, bu güzel şehre: özellikle, Şubat ayında gidilmeli. Çünkü: Şubat ayında, karnaval düzenleniyor. İlk başta: karşınıza çıkan, maskeli gençlerden korkabilirsiniz. Ama, caddeye doğru yürüdüğünüzde, herkesin maskeli olduğunu göreceksiniz.

Hemen bir koşu gidin ve maske alın ve sizde eğlenceye ortak olun. Çünkü, maskeli gezdiğinizde, hiçbir yabancılık çekmesiniz. Zaten, amaç da budur. Sınıf ve ırk ayrımını kaldırmak. Ama, inanın çok eğlenirsiniz. Bunun dışında: Eylül ayında film festivali var.

Venedik’te Mayıs ayı, Türkiye’ye göre daha sıcak olur diye bekleyebilirsiniz. Ancak: yanınızda mutlaka kalın üst giysileri bulunması şart.

Bu arada: kıyafet çok önemli. Özellikle: yağmur yağdığında su geçirmeyen bir ayakkabınız olması şart. Çünkü: bol yağmur yağan bir yer. Ayrıca: sakın iklime aldanmayın, yanınızda mutlaka biraz kalınca üst giysileri götürün. 

 

VENEDİKLİ SANATÇILAR

Jacopo Bellini: (1400-1470);

Bellini ve oğulları Giovanni ve Gentile, 15’nci yüzyılda Serenissima’da yeni bir dönem başlatmışlardır. Venedik’in Yüksek Rönesansı, genç yaşta ölmesine rağmen, Accademia’da sergilenen “Fırtına” adlı eserinde büyük dehası görülen Giorgione ile başlamıştır.

Vittore Carpaccio: (1445-1526);

Ardında şehri detaylı şekilde betimlediği resimler ve Azize Ursula’nın hayatına dair anlaşılmadık bir dizi anlatımcı resim bırakmıştır.

Tiziano: (1490-1576);

Döneminin en büyük ressamı kabul edilir. Resimleri: Avrupa’nın büyük müzelerinde sergilenmesine rağmen, Venedik’te çok az eseri bulunur.

İlk başyapıtlarından biri olan “Meryem’in Göğe Çıkışı”, Frari kilisesindeki altarın üzerindedir.

Jacopo Tintoretto (1518-1594):

Sessiz ve dindar olan bu sanatçı, Venedik’in dışına bir kez çıkmıştır. Birçok çalışması:Venedik’te kalmıştır. Scuola di San Rocco ve mensup olduğu Madonna dell’Orto Kilisesindeki resimleri dehasını yansıtır.

Paolo Veronese (1528-1588):

Resimleriyle süslenmiş bir kilise vardır. San Sebastiano. Birçok çalışması, Accademia’dadır.

Antonio Canaletto: (1697-1768);

Venedik konulu resimleriyle ünlüdür. İngiliz sanat hamisi Josef Smith’in eserlerini, yurt dışına satması nedeniyle, Venedik’te sadece 3 resmi kalmıştır.

Giovanni Battista Tiepolo (1696-1770);

Venedik’in en iyi dekoratif ressamlarından biridir. Scuola Grande dei Camini’nin üst salon tavanını; 9 muhteşem resim ile bezemiştir.

 

VENEDİK ASLANLARI

Barışçı, oyunca ya da savaşçı olsun, aslan motifi Venedik’te birçok resim, heykel ve resimli el yazmasında hakim unsurdur.

San Marco ve Castello bölgelerinde daha yoğun olmak üzere aslanlar, birçok binayı, köprüyü ve balkonu süsler. Oturan aslan, devletin azametini, yürüyen aslan ise Venedik’in sömürgeleri üzerindeki hakimiyetini temsil eder.

Aziz Marcos Aslanı; barışın simgesidir ve savaş zamanlarında defteri kapalı bir şekilde tasvir edilir. (Örneğin: Arsenal’in giriş kapısındaki takta). Az sayıda aslan ise, pençesinde kılıç taşır.

Napolyon’un kuvvetleri: aslanların bu sembolik değerleri nedeniyle birçoğunu tahrip etmişlerdir. Bu nedenle: Dükler Sarayının Gotik Kapısındaki gibi bazı aslanlar: röpradüksiyondur.

venedik.alışveriş.vitrin.1
Venedik alışveriş

ALIŞVERİŞ

Venedik, hediyelik eşya almak için en uygun şehirlerden biri. San Marco Meydanına ulaşan ara sokaklar: cam eşya ve maske satan rengarenk dükkanlarla dolu. Murano ve Brano’da, dünyanın en kaliteli camlarının yapıldığı bir gerçek. Ancak: seramik maskeleri de es geçmeyin. Oralara kadar gitmişken, bir maske alın ve salonunuzun duvarına asın.

Venedik’te tatmin edici bir alışverişin sırrı: gerçek hazinelerin saklı olduğu dükkanlar ile, turist tuzaklarını birbirinden ayırmaktır.

Pahalı mağazalar (mücevher, cam işi, deri vb.) Piazza San Marco ve çevresindeki sokaklarda yoğunlaşıyor. Bu bölge, aynı zamanda yapışkan satıcıların turistlere pahalı hediyelikler satmaya çalıştığı dükkanlarla doludur.

Turist yoğunluğundan uzak alışveriş için: Ca’ d’Oro’nun arkasında, tren istasyonundan çıkan Strada Nuova boyunca uzanan mağazalara bakmanızı öneririm.

Giudecca’da, Zathare arkasındaki Dorsudora’da ve Frezzeria’da zanaatkarların atölyelerinden pazarlıkla alışveriş yapabilirsiniz. Moda dünyasına göz atmak için, kaliteli butikleriyle ünlü Mercerie alışveriş merkezine gidebilirsiniz. John Evelyn 1645 yılında burası için: “Dünyanın en nefis caddesi” demiştir.

CAM ÜRÜNLERİ:

Venedik cam ürünleri kaliteli ve son derece pahalıdır. Bir o kadar da kırılgandır. Dikkatli olun. Murano’daki atölyelerdeki fiyatlar, Venedik’teki dükkanlara göre, daha pahalıdır. Ancak, ücretsiz tanıtım gösterileri ve adaya taşıma hizmeti sunarlar. Nakliye gerektiren hediyelikler seçerseniz, kırılgan olanları tercih etmeyin. Ayrıca, nakliye ücretini ve sigorta bedelini mutlaka sorun.

DANTEL İŞLERİ:

Geleneksel usullerle dokunan girift dantel işlerini görmek için en güzel yer: Burano’daki küçük müzedir. Gerçek danteller muhteşemdir, ancak fiyatları yüksektir. Daha az kaliteli ve makine işleri, yerel el yapımı dantellerin yerine geçmiştir. Burano’yu ziyaret etmeye zamanınız yoksa, San Marco civarında, modern röprodüksiyonları ve geleneksel modellerin taklitlerini bulabilirsiniz.

EBRULU KAĞIT ÜRÜNLER:

İtalya Venedik Genel: Venedik, legotaria olarak bilinen, ebrulu kağıtları ve ciltciliğiyle de ünlüdür. Bu kağıtlarla ciltlenmiş kitaplar çok popülerdir. Ayrıca evrak sahteciliğine karşı bir önlem olarak, çeşitli dökümanların arka planı olarak da kullanılmıştır. Günümüzde daha çok resim albümü, defter, kutlama kartları yapımında kullanılmaktadır.

VERGİLER:

İtalya Venedik Genel: Yüzde 19’lara kadar çıkabilen katma değer vergisi fiyatlara dahildir. Avrupa Birliği dışındaki ülkelerden gelenler: tek bir alışverişte 180 Euro ve daha fazlasını ödedikleri takdirde, katma değer vergisini geri alabiliyorlar.

Bu nedenle, yaptığınız tüm alışverişlerde fatura isteyin ve Avrupa Birliği ülkelerine başka gezi yapacaksanız, son ülkeye kadar bu faturaları saklayın. Turistlere vergisiz satış teklif eden dükkanlara bakın. Çünkü genellikle vergiyi fiyattan düşerler.

 

MASKELER

İtalya Venedik Genel: Maskelerin çıkış noktası veba hastalığı olmuş. 1348 yılında yaşanan veba salgını, nüfusun neredeyse yarısının ölmesine neden olmuş. İşte o dönemlerdeki giyim tarzı da bu salgından etkilenmiş.

İnsanların birçoğu hastalıklı görüntülerini ve yara-berelerini gizlemek için pelerinler, uzun eldivenler ve maskelerle, hiçbir yerlerini göstermeyecek şekilde giyinmeye başlamışlar. İşte hüzünlü bir ifadeye sahip olan maskeler, bu veba salgını dönemini sembolize ediyormuş.

Bundan yaklaşık 200 yıl sonra ise Venedik Cumhuriyetinin en şaşalı ve sefaya düşkün dönemlerinde de maske kullanımı yeniden yaygınlaşmış.

Ancak, bu kez amaç farklı. Bu sefahat dönemi, devleti çöküntüye götürürken, bu gidişi tersine çevirecek hiçbir şey yapılmadığı gibi, kumarhaneler, genelevler ve insanların bolca zaman ve para harcadıkları, bu tür merkezler, gayet iyi iş yapıyorlarmış.

Genel gidişat bu kadar kötüyken, aynı safahatı sürdürmek yüz gerektireceğinden; yine maskeler devreye girmiş. Yani, bu kez, insanların zevk-ü sefa merkezlerine gittiklerini gizlemek için. Pis pis sırıtanlar, mutlu maskeler, bu sefa dönemini simgeliyormuş.

 

GONDOL

İtalya Venedik Genel: Gondol kelimesi, muhtemelen “Cymbulo (küçük kayık)” kelimesinden gelmektedir. Bu küçük. Asimetrik, alt kısmı düzce olan kayık, bir kişi tarafından, o da ayakta olarak kullanılır. Gondolculuk: babadan oğula geçen bir meslektir.

Genellikle: boyu 4 veya 5 metre, genişliği ise 1 metre civarındadır. İlk gondollar: 13’ncü yüzyıl sonlarında ortaya çıkmıştır. Ama; kimin fikridir bilinmez.

1562 yılında çıkan yasa ile, tüm gondolların siyah renge boyanması zorunlu hale getirilmiştir.

Veba gelip te ölümler başladığında, cesetleri gondollarla taşımışlar ve o günden beri, matemin rengi olan siyaha boyanmış tüm gondollar.

Evet: San Marco Meydanının bittiği yerde, Belediyenin işlettiği gondollar var. Normalde: bu gondolların 45 dakikalık turu, 120 Euro ve 6 kişi biniyor.

Tanıdığınız veya tanımadığınız kişilerle, bu gondollara kişi başı 20 Euro vererek binebilirsiniz. Ayrıca: gondolcular, şarkı da söylüyorlar. Yani: tam bir romantizm yaşanıyor.

 

EĞLENCE HAYATI

İtalya Venedik Genel; Kültürel etkinlik arayan ziyaretçiler: Venedik’te hayal kırıklığı yaşamazlar. Yıl boyunca, kentte klasik müzik konserleri, operalar, tiyatrolar, sergiler ve festivaller eksik olmaz.

Venedik’te yaş ortalaması 45 olduğu için gece kulüpleri ve barlar daha azdır. Gecenin geç saatlerinde eğlence hayatı piyano barlarında, San Marco civarındaki tarihi kafelerde ve şık otel barlarında yoğunlaşır. Bacari denilen Venedik’e özgü geleneksel barlar, özellikle görülmeye değerdir.

 

KARNAVAL VE FESTİVALLER

İtalya Venedik Genel: Venedik’in daha çok maskeleri ile ünlü bir karnavalı var. Bu aslında: dini bir kutlama imiş. Şubat ayında: “Karem” yani büyük perhiz öncesi (paskalyadan 40 gün önce): pazar, pazartesi, salı (perhiz öncesi üç etli gün) eğlenceler düzenleniyor. Eğlenceler: Çarşamba günü doruğa ulaşarak sonlanıyor.

Katolik dünyasında: önem verilen bu kutlamalar, karnaval geleneğinin devamıdır.

Venedik karnavalı ile özdeşmiş olan siyah pelerinler, üç boynuzlu şapkalar, beyaz masklar ve diğer kıyafetler; 18’nci yüzyılda ortaya çıkan cammedia dell’arte’ye dayanır. Cumhuriyetin sürüklediği yıkılış döneminin son yüzyılında, karnaval altı aya uzatılmıştı.

Venedikliler, Aralık’tan Haziran’a kadar, bu kostümleri giyerlerdi. Tanınmayı imkansız kılan kıyafetler sayesinde halk ile aristokratlar karışıyor, evliler rahatlıkla aşk maceraları peşinden koşuyor ve her türden hafif suç, rahatlıkla işleniyordu.

Bu dönemde: günlük yaşam kuralları kalkar, eğlence hat safhaya çıkar. Bu karnavallarda sosyal statülere bağlı kalmamak ve sınıf farklarını ortadan kaldırmak için maske takma geleneği, Venedik’te hala sürüyor.

Ayrıca: tarihi kıyafetler giyiyorlar, dükler, düşesler gibi oluyorlar. Kutlama her yerde yapılıyor ama, yalnızca Venedik’te maske takılıyormuş. Sokak tiyatrocuları: utandıklarından maske ile dolaşırlarmış.

Ancak, işler o kadar çığırından çıkmıştı ki, sonunda Karnaval yasaklandı. 1979 yılından itibaren Şubat/Mart aylarında tekrar kutlanmaya başlanan Karnaval, artık daha kontrollüdür. Sokak partileri, maskeli balolar, gösteriler ve Avrupa’nın her yerinden buraya akın eden turistlerle şehir canlılık kazanır.

Bu tip bir çekim merkezi olmasının dışında, iki yılda bir çağdaş sanatçıların bir araya geldiği “bienal” ile, bir de film festivali var.

 

VENEDİK TEHLİKEDE

1966 yılında yaşanan sel felaketinin ardından; şehirde bulunan sanat eserlerinin ve yapıların restorasyonu amacıyla yerel ve uluslar arası organizasyonlar kurulur.

O tarihlerde: Porto Marghera sanayi kompleksinin, lagün sularından milyonlarca varil su çekmesi nedeniyle; şehir batma tehlikesi geçirir. Bu problem çözülür, ancak şehirde giderek büyüyen diğer sorunlar günümüzde hala çözüm beklemektedir.

Kış aylarında oluşan: acqua alta (su yükselmesi): tehlikenin belirtilerinden yalnızca biridir.

MOSES (Musa) sistemi su taşkın duvarları inşa edilmeye başlanmış. 2011 yılında bitirilmesi planlanan sistem; çevresel etkilerinin göz ardı edildiği kısa dönemli bir çözüm olarak düşünülüyor.

Yani: özetle ve sonuç olarak; en kısa zamanda Venedik şehrini görün, yoksa gelecekte Venedik kalmayacak galiba.

 

Amerika Boston

Amerika Boston

Burası, yaklaşık 4 milyon insanın yaşadığı ve Amerika’nın en eski şehirlerinden birisidir.

Şehir ilk olarak 1630 yılında kurulmuştur.

New England bölgesinin başkentidir. Amerika’nın 21’nci büyük şehridir.

Dünyanın yaşanılabilirlik sıralamasında, Boston şehri, 36’ncı sıradadır.

Amerika’nın en pahalı şehirlerinden birisidir. 70-80 yıllık binalarda bulunan evlerin kiraları, en az 1000 dolardan başlar.

New York şehri ile, Boston şehri arasındaki karayolu uzaklığı, 4 saattir.

Amerika Boston

Metropolitan alanda, 70 üniversite bulunmaktadır ve bunlar bölgenin “beyin endüstrisi” nin merkezidir. Özellikle, tıp bilimi açısından bir merkez konumundadır. Harward, MIT ve Boston Üniversiteleri, bunların başlıcalarıdır. Harward: ODTÜ, MIT ise Bilkent gibi düşünülebilir. Özellikle Harward, çok güzel bir okul. Zaten, 1636 yılından bu yana var olan bir okuldur.

Amerika’nın en iyi okulu olduğu ve hatta Başkan Obama’nın da buradan mezun olduğunu söylemeden geçmemek gerekir. Amerika ülkesinin en iyi 8 okulu, bu şehirdedir. Harward ile ilgili çok önemli bir not ile, konuyu bağlayacağım.

Okulun hemen önünde “John Harward” denilen kişinin heykeli bulunuyor. Bu kişinin “sol” ayağını okşarsanız, bu okula okumaya gelirsiniz diye bir inanış var. Zaten, şahsın sol ayağı aşınmış görülüyor.

Öte yandan, Harward Üniversitesinde okuyan öğrencilerin, geceleri bu heykele çiş yaptıkları da söyleniyor. Ona rağmen, bu sol ayak okşanır mı, bilemiyorum, tercih sizin?
Evet, burada öğrenim görmek isteyenler için bu küçük notu verdikten sonra, şehri anlatmaya devam edelim.

1845 yılında, buraya işçi olarak gelen İrlandalılar; Washington ve Beyaz saraya taşınan “Kennedy”lere tanıklık etmişlerdir.

İtalyanlar, şehrin kuzey bölümüne yerleşmişlerdir. Eski köleler ise: çoğunlukla “Rox-bury” ve “Dorchester” e yerleşmişlerdir.

Şehrin iklim durumu: kışlar soğuk, rüzgarlı ve karlı, yazları ise: genellikle sıcak, yağmurlu ve nemli özellikler gösterir. İlkbahar ve sonbaharda, genellikle hafif, ancak yaygın bir rüzgar vardır. En sıcak ay Temmuz, en soğuk ay ise Ocak aylarıdır. Bu şehir tüm güzellikleri yanında, soğuk havasıyla önem kazanmaktadır.

En güzel zamanı “Ekim” ayıdır. Çünkü: New England Eyaleti, yaprakların renk değiştirmesiyle ünlüdür. Yeşilin, sarının, kırmızının her tonunu bir arada görmek ve aslında ne kadar kısa süreli bir renk şölenine şahit olduğunuzu bilmek, işin en güzel yanıdır. Sonbahar, bence en güzel bu şehirde yaşanır.

Boston

Yürüyüş yapmak için ideal bir yerdir. Çünkü, şehrin birçok yerindeki dar sokaklar, araç kullanımını engeller ve araçlar için park yeri bulmak imkansızdır. Bu şehri ziyaret ederseniz, bence arabanızı şehir dışında bırakın ve kent merkezine giden metrodan yararlanın. Şehir merkezine yani “Boston Common” a giden metro “T” metrosudur.

Amerika Boston

Boston tarihi özellikleri olan bir şehir. Ama, buraya yolunuz düşerse, ben şahsen mutlaka bir “Red Sox” maçına gitmenizi öneririm. Maçlar “Fenway Park” da yapılıyor. Bostonlular, bu takım için tek yürek olmuş durumdadırlar.

Amerika Boston

Amerika Boston

TARİHİ

Boston şehrinin tarihi süreç içinde yaşadığı en önemli olay “Çay Partisi” olarak isimlendirilen olaydır. Şehrin tarihinde önemli bir yeri olan olayı kısaca anlatmak istiyorum.
16 Aralık 1773 gecesi: yüzleri kömür tozuyla boyanmış ve “Mohavk Yerlileri” kılığına girmiş, Sam Adams’ın özgürlük çocukları: 50’şerli guruplar halinde: çay kargolarını boşaltmak üzere, Griffin iskelesine demirlemiş, Dartmouth, Eleanor ve Beaver gemilerine binerler.

Kızılderili kılığındaki özgürlük çocukları: denize düşünce ıslanmaları için, çay kargolarının kasalarını açarlar ve bu faaliyetleri bir parti havasında gerçekleştirirler. Hatta: aynı anda kıyıdaki bir gurup neşeli insan da, bu partiye katılırlar. Evet, bu faaliyet, Boston tarihinde önemli bir yer tutar.

John Adams: anılarında şöyle yazar “Çayın imha edilmesi, o kadar cüretkar, kararlı, korkusuz ve inatçı bir hareketti ki; çok önemli ve uzun süre devam eden sonuçları olacaktı.”
Bu nedenle: bu hareket, sadece “Tarihi bir an” olarak kabul edilmiştir.

Şehrin tarihindeki diğer önemli bir olay “Boston Katliamı” olarak geçmektedir. 5 Mart 1770 tarihinde, İngiliz askerleri, 5 sivil Bostonluyu öldürürler. 6 kişinin de yaralandığı bu olay; bir İngiliz nöbetçi çevresinde, askerler ile Bostonlular arasındaki gergin ilişkiler nedeniyle çıkmıştır. 1 subay ve 8 asker, bu sivillerin öldürülmesiyle ilgili yargılanmışlar ve 2 asker mahkum olurken, 6 asker beraat etmiştir. Bu olay: daha büyük ve artan gerginliklerin habercisi olmuştur.

Amerika Boston

ALIŞVERİŞ

Heritage Shop’tan: eski Amerikan kaplarının birer kopyasını satın alabilirsiniz.

Faneuil Hall Marketplace: Burası: Hükümet Merkezinin kamu binaları ve yeni gökdelenler arasında inşa edilmiş, hoş bir sığınaktır. Bu merkezde: butikler, galeriler, restoranlar ve kafeler bulunuyor.

Hatta, ülkedeki en başarılı restoranların burada bulunduğu iddia edilmektedir. Çok güzel bir yer, buralara yolunuz düşerse mutlaka gitmenizi ve görmenizi öneririm. Aynalarla çevrili pasajlar ilginizi çekecektir. Yaz akşamlarında, bölge, balık fanusu şeklinde ışıklandırılan teras kafelere dönüştürülmektedir.

Merkezin ortasındaki kubbeli bina: gurme yemeklerinde uzmanlaşmış “Quincy Market” dir. “South Market” bölümünde ise: daha çok sanat galerileri, hediyelik eşya mağazaları ve mücevher mağazaları bulunur. “North Market” bölümünde ise: son moda butikler görebilirsiniz.

Eğer ünlü markalardan alışveriş yapmak isterseniz “Lechmere” bölgesindeki “Cambridgeside galleria” ya gitmelisiniz. Yine “Boylston” daki “Prudential” iyi bir seçim olabilir. Ama, iyi markaları ucuz fiyatlarla satın almak isterseniz, bu kez “Wrentham” bölgesindeki “Qoutlet” e gitmelisiniz ki, buraya ulaşım, yaklaşık 40 dolardır ama gittiğinize değecektir.

Boylston ve Newbury caddeleri bayağı uzundur. Boylston caddesindeki “Marchall” mağazasına mutlaka uğramanızı öneririm, çünkü, en gözde markalar, burada gayet ucuza bulunabiliyor.

Amerika Boston

GECE HAYATI

Boston şehrinde, bir gece bir şeyler içmek isterseniz “Cheers” barı önerebilirim. Burası, çok popüler bir mekandır. Blues müzik dinlemek isterseniz “Walley’s” e gitmelisiniz.

NE YENİR

Boston şehrinde bir restoran önermem gerekirse “Fire and İce” olacaktır. Bu restoranın açık büfe konseptinde: et, sos, makarna, sebze ve daha ne istiyorsanız çiğ olarak tabağınıza dolduruyorsunuz ve ortadaki kocaman fırının yanında duran elemana teslim ediyorsunuz. Eleman, gözünüzün önünde, yiyecekleri istediğiniz gibi pişiriyor ve pişmiş halde size servis yapılıyor.

Deniz ürünleri tatmak isterseniz, bu kez “Legal Sea Food Restoran” önerebilirim. Yine deniz ürünleri tercih edenler için “Tavern on the Water” önerebilirim. Menüsü genellikle deniz ürünlerinden oluşan bu restoran ve bar, Boston şehir manzaralıdır, özellikle akşamları muhteşem güzeldir.

NE İÇİLİR

“Samuel Adams” Boston şehrinin en büyük bira markasıdır. Aslında birçok bira çeşidi bulunmasına rağmen, bu markayı tercih etmenizi önerebilirim. Ayrıca “Blue Moon” da düşünebilirsiniz.

Amerika Boston

FESTİVALLER

Patriot’s Day

19 Nisan tarihine en yakın Pazartesi kutlanan bu günde: 1775 Bağımsızlık savaşlarının başlaması kutlanır ve uluslar arası “Boston Maratonu” koşulur.

Berkshire Müzik Festivali

Temmuz ve Ağustos aylarında kutlanılır.

Thanks giving Celebration

Şükran günü kutlamaları, Kasım ayının son Perşembe günü yapılır.

Amerika Boston

Amerika Boston

FREEDOM TRAİL

Bu bir turistik gezidir. Başlangıç noktasında, zeminde bir metal tabela bulunmaktadır.
Şehir merkezinden, Boston Commons Park yanındaki altın kubbeli “Massachusetts State House” den başlar ve Charles ırmağını geçerek, US Constitution gemisine kadar devam eder. Yaklaşık 4 km. lik bu turu, yürüyerek kendi başınıza da yapabilirsiniz.

Bu tur üzerinde: Quincy market ve Nord End gibi kiliseleri görebilirsiniz. Ayrıca, şehrin tarihi hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Çünkü; Bostonlular, İngiliz işgalinin ardından bağımsızlıklarını kazanırken büyük mücadele vermişler ve bunun ile gurur duymaktadırlar.

Evet: Freedom Trail, 2.5 km. uzunluğunda, kırmızı tuğlalı, 16 ulusal önemli tarihi yeri görmenizi sağlayan, iz boyalı bir yürüyüş yoludur. Bu yol üzerinde yürürseniz görebilecekleriniz: müzeler, kiliseler, toplantı evleri, parklar, gemiler.
Rehberli tura katılırsanız ücret: büyükler için 13 dolar, çocuklar için 7 dolardır.

Amerika Boston

DUCK TOUR

Bu da bir tur güzergahıdır. Bu turda, 1.5 saat içinde, bütün Boston şehrini gezmek mümkündür. Ama, gezide kullanılan araçlar muhteşem ilginçtir. 20 dakikalık nehir turunu da içine alan bu gezi: Normandiya çıkartmasında kullanılan tanklar üzerinde değişiklik yapılarak yeniden düzenlenen araçlar ile yapılıyor.

Araçların kaptanları gayet ilginç kişilerden oluşuyor. Kimisi korsan kılığına girmiş, kimisi caz söylüyorlar. Bu araçlara “Duck” denilmesinin sebebi, yolcuların her birine, ördek sesi çıkaran birer düdük dağıtılması ve yolcuların bu düdükleri tur boyunca çalmalarıdır. Evet, biniş ücreti 30 dolar. Ama değişik bir deneyim düşünenler için kesinlikle ilginç gelecektir.

Amerika Boston

Amerika Boston

Amerika Boston

BOSTON COMMON

Tremont, Boylston ve Beacon sokaklarının arasındadır. Company:burayı William Blackstone isimli şahıstan, 1634 yılında satın almıştır. Çünkü: Blackstone: Pürit bölgesinden geldiğinden beri burayı satmaya kararlıdır.

Burası: eski Püriten günlerinde, Bostonluların tütün içmelerine izin verilen, toplumsal yerlerden birisidir.

Günümüzde ise, burada beyzbol ve futbol maçları düzenlenmektedir. Güneşli bir günde “Dunkin Donults” dan kahvenizi alıp, burada çimlere uzanabilirsiniz. Hatta: sincapları izleyebilirsiniz. Amerika’nın diğer bütün yörelerinde olduğu gibi, burada da sokak hayvanları kedi-köpek değil, sincaplardır.

Evet, buraya giriş ücretsizdir.

Amerika Boston

Amerika Boston

BUNKER HİLL ANITI VE MÜZESİ 

Boston National Historical Park alanı içindedir. Evet, 221 metrelik bu granit anıt, Amerikan Devriminin ilk büyük savaş alanını işaretlemektedir. Burada: 17 Haziran 1775 günü, İngiliz askerleri ve vatansever güçler, Charlestown yarımadası üzerinde savaşmışlardır.

Anıtın hemen karşısında “Bunker Hill Müzesi” bulunmaktadır. Müzede: savaşın hikayesini ve onun anısına yapılan anıtın hikayesini ve Charlestown toplumunun tarihini anlatan sergiler bulunmaktadır. Ayrıca; müzede 360 derecelik “Cyclorama” savaşı duvar resimleri görülebilir.

PUBLİC GARDEN

Common’un batısındadır ve 19’ncu yüzyılda, Charles ırmağının güneyindeki bataklıkların kurutulması sonucunda yapılmıştır. Buradaki küçük ve zarif çiçek bahçeleri, Amerika’nın ilk botanik bahçesini oluşturmuştur. Ortadaki yapay göl alanında ise, yazın tekneler ile gezinti yapılmaktadır. Kışın ise, yine bu yapay göl, buz pateni alanı olarak kullanılmaktadır.

Amerika Boston

PARK STREET CHURCH

Yapı: 1809 yılından kalmadır ve çan kulesi, beyaz rengiyle dikkat çeker. 1812 yılında, savaş sırasında, kilise barut deposu olarak kullanılmıştır. 1829 yılında ise, kölelik karşıtı “William Lloyd Garrison” un, buradaki kürsüden yaptığı konuşmalar, yapının geçmiş tarihinde önemli bir anı olarak hatırlanmaktadır.

Kilisenin çan kulesi 217 metre yüksekliktedir ve uzun yıllar, Boston şehrinin en yüksek noktası olmuştur.

Günümüzde, her Pazar yaklaşık 1500 kişi, buradaki ayine katılmaktadırlar. Ama, geçmişte, sosyal adalet ve insan hakları konularında, buranın büyük rolü olmuştur. Cezaevi reformu, eğitim, kadınların oy hakkı, kölelik karşıtlığı ile uğraşmak gibi birçok faaliyet burada şekillendirilmiştir.

1816 yılında, burada, okumak-öğrenmek için, çalışan çocuklara yönelik Amerika’nın ilk Pazar okulu açılmıştır. Ayrıca: Hayvan kurtarma ligi, yani Amerika’nın ilk hayvansever insan toplumu burada şekillendirildi.

OLD GRANARY BURİAL GROUND-ESKİ MEZARLIK

Kilisenin mezarlığında: Boston katliamının kahramanları ve Bağımsızlık Bildirgesini imzalamış kişiler yatmaktadırlar.

Amerika Boston

KİNG’S CHAPEL

Burası, kolonilerin ilk taş kilisesidir. İlk olarak 1686 yılında inşa edilmiştir ve New England bölgesinin ilk resmi kilisesidir.

Mevcut bina ise: 1754 yılında yapılmıştır. Dış mekanda: granit duvarlar ve kolonlu revaklar dikkati çekmektedir. İç mekan ise: kırmızı ipek kumaşlı oturma sıraları ve 1719 yılından kalan vaiz kürsüsü ile dikkati çekmektedir ki bu kürsüden günümüze kadar 31.000 üzerinde verilen vaaz verildiği söylenir.

Kilisenin eski konukları arasında bulunanlar şunlardır: Oliver Wendell Holmes, George Washington, Ben Franklin, John Hancock, Paul Revere.

Amerika Boston

OLD SOUTH MEETİNG HOUSE

Burası aslında bir kilise olarak yapılmış olsa da, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Boston şehrinin işgali sırasında, İngilizler, kürsüyü ve sıraları yakarak, burayı binicilik okulu olarak kullanmışlardır. Ancak, yine de bir kısım ağaç işleri günümüze kadar kalmayı başarmıştır.

Yapının tarihi süreçteki önemi şudur: İngilizlerin çay vergisi üzerine, 5000 kızgın sömürgeci, bu vergiyi protesto etmek için, 16 Aralık 1773 tarihinde burada toplanmışlardır. Böylece, Boston Çay Partisiyle devrim başlamıştır.

Günümüzde burada görebilecekleriniz şunlardır: John Hancock’un portatif yazı masası, köle ve şair Philips Wheatley tarafından ilk baskısı yapılan 1773 kitap, ayrıca daha birçok devrimci eserler ve tarihi belgeler ile çay yapraklarıdır.

Evet, bu kilise, devrimci bir toplantı yeri ve konuşmalar için sığınak olmuştur. 1876 yılında yıkılma durumu ile karşı karşıya kalan yapı: ülkenin ilk başarılı koruma çabaları ile yıkımdan kurtulmuştur.

Giriş ücretlidir, büyükler 6 dolar, çocuklar 5 dolar ödeyerek girebilirler.

OLD STATE HOUSE

Washington sokağının sonunda, İngiliz valinin ikametgahı olarak kullanılan bu yapı bulunur. Yapı: günümüzde de “kraliyet armasının aslanı” ve tek boynuzlu atı ile süslüdür. Ancak, bunlar 1776 Bağımsızlık gününde yakılan orijinallerinin kopyalarıdır.

Boston katliamı: binanın “Congress Street” tarafında meydana gelmiştir. Devrimin ilk şehidi olarak kabul edilen, Afro-Afrikalı “Crispus Attuck”un vurulduğu yerde bir anıt bulunmaktadır.

Amerikan Devrimine giden ilk yıllarda, burası, Kraliyet hükümeti koltuğu, Massachusetts Meclisi ve Yüksek Yargı Mahkemesi gibi üç önemli devlet kuruluşunun buluşma yeriydi. Aynı zamanda, sömürge Boston deniz ticaretinin önemli bir borsası konumundaydı.
Giriş ücretlidir. Yetişkinler 7.5 dolar, çocuklar için 6 dolar ödemek gerekir.

Amerika Boston

Amerika Boston

FANHEUİL HALL

Boston National Historical Park alanı içindedir.

Burası: yaldızlı duvarları, rüzgargülü ve kırmızı tuğlalı mimarisiyle “Özgürlük Beşiği” olarak dikkati çekmektedir.

Vatanseverler, buranın ikinci katında, İngiliz işgaline karşı sık sık toplanırlarmış. Burası: 1761 yılında yanar ve 1742 yılında yeniden inşa edilir. 1763 yılında ise, vatansever Sam Adams ve arkadaşları, koloniler üzerindeki vergilerin kaldırılması için toplantılar düzenlemişlerdir.

Buradaki salonda konuşanlar arasında: Susan B. Antony, Frederik Douglass ve John F. Kennedy de bulunmaktadır. Susan Antony: burada hem kadınların hem de kölelerin köleliğine karşı bir konuşma yapmıştır.

NORTH END

Fan Hall’dan, Fitzgerald Expressway’ın altındaki Union ve Marshal sokaklarından geçerek yürüdüğünüzde, günümüzde, İtalyanların renkli bir merkezine ulaşmak mümkündür. Burada: çatı katları bahçeli, sevimli evlerin arasından geçerken; taze makarna, mağazalar, rengarenk manavlar ve pizza salonlarını görebilirsiniz.

Amerika Boston

PAUL REVERE HOUSE

1676 yılındaki korkunç yangından sonra inşa edilen ve Boston şehrindeki en eski ev olan, ahşap çerçeveli bu ev ilginizi çekebilir. Paul Revere isimli devrimci kahraman, tarihi yolculuğuna çıkmadan 5 yıl önce, yani 1770 yılında buraya taşınmıştır.

Burada: Revere ailesinin eşyalarını görmek mümkündür. Bir oda: ilk sahibinin zamanındaki eserlerle döşenmiştir. Ev: 20’nci yüzyıl başında restore edilerek, 1908 yılında ziyarete açılmıştır.

Giriş ücretlidir, büyükler 3.5 dolar, çocuklar 3 dolar ücret ödeyerek burayı gezebilirler.

Amerika Boston

USS CONSTİTUTİON

Amerika’nın ilk savaş gemisidir. Gemi ilk olarak, 21 Ekim 1797 tarihinde tamamlanmıştır. Amerika’nın büyüyen denizcilik çıkarlarını korumak için, George Washington tarafından siparişi verilen, 6 gemiden birisidir. Bu gemi: 1812 yılında, 4 İngiliz gemisini yenerek, Amerika için ulusal bir simge haline gelmiştir.

Amerika Boston

OLD NORTH CHURCH

Bina: 1723 yılında yapılmıştır. Boston şehrinin Mesih kilisesi olarak bilinmektedir. Boston şehrinde duran en eski kilise yapısıdır.

Paul Revere’nin evinin hemen arkasında bulunan kilisenin: 1954 yılındaki fırtınada yıkıldıktan sonra restore edilen kulesinde: 1755 yılında, İngilizlerin harekete geçtiğini haber vermek için kullanılan iki fener bulunmaktadır.

18 Nisan 1775 tarihinde yaşanan bu olay, Amerikan Devrimini tutuşturmakta yardımcı olması açısından önemlidir.

Kilise içinde, oturma yerindeki sıra arkalarının çok yüksek olması ilginizi çekecektir. Bunun sebebi: kışın, soğuk hava akımının bina içinde dolaşımını engellemektir.
Giriş ücretlidir, giriş ücreti 3 dolardır.

BEACON HİLL

Burası, Hükümet Merkeziyle Common arasında sıkışmış bir mahalledir. Burada şehrin en eski havasını yakalamak mümkündür. Özellikle: sedir ve kestane ağaçlarıyla dolu “Mount Vernon Street” ilgi çekmektedir. Amerika’nın ilk yerel mimarı olan Bostonlu Charles Bulfinch; 1790’larda burada Federal tarz evler geliştirmiştir. Bu kırmızı tuğlalı evler, sade ön cepheleriyle dikkat çekerler.

LOUSBURG SQUARE

Burası da bir mahalledir ve burada bulunan genellikle üç katlı olan evler; çitle çevrelenmiş bahçeleriyle Londra evlerini anımsatmaktadır.

BACK BAY

Public Garden bölgesinin batısındaki bir mahalledir. Burada, şehrin zengin tüccarları, Victoria döneminin mimari izlerini taşıyan binalarda oturmuşlardır. Denizin doldurulmasıyla elde edilen bu bölge: günümüzde, şık butikler ve sanat galerileriyle canlandırılmıştır.

JOHN HANCOCK TOWER VE PRUDENTİALNLERİ

Her iki yapının da en üst katlarında; mükemmel gözlem terasları bulunmaktadır. Ancak: mimari açıdan, I.M. Pei’nin şık tasarımı olan ve aynalarla süslü “Hancock Tower” daha önem kazanmaktadır.

Asansörle 30 saniyede çıkılan, 60’ncı kattan: çok uzaklara ve hatta New Hampshire dağlarına kadar olan manzara izlenmektedir.

TRİNİTY CHURCH

Copley Square bölgesindedir. Bu anıt: Amerika’da, 19’ncu yüzyıl Avrupa ortaçağ dönemini vurgulayan bir örnektir. Yapının mimarı Henry Hobson: yaptığı yapının, 11’nci yüzyıl Fransız Romanesk tarzının özgün bir örneği olduğunu söylemiştir.

Yapının batısındaki revak bölümünde “Provans”, ortadaki kulesinde ise “İspanyol, Salamanca” özellikleri görülmektedir. Genel olarak ise, mimari stil olarak “Richard Romaneski” olarak adlandırılmıştır. İç mekanın zengin dekorasyonu görülmeye değerdir. Hatta: ışıklan yandığında görüntü daha muhteşem olur.

Amerika Boston

BOSTON PUBLİC LİBRARY

Boyston Street üzerindedir. Yapı yaklaşık 150 yıllık bir geçmişiyle ilgi çekmektedir. Bu mimari ve sanatsal güzellik yanında, yapının içinde, 6-7 milyon civarında kitap bulunduğu söyleniyor. Avlusundaki havuz mutlaka ilginizi çekecektir.

Bunun dışında: Charles Follen McKim ve Philip Johnson gibi heykeltıraşların ve ressamların birçok eserinin görüldüğü turlar da düzenlenmektedir. Gönüllü rehberler tarafından verilen bu turlar ücretsizdir. Ancak randevu almak gerekir. Turlar: McKim binasının lobisinde başlar.

Amerika Boston

MÜZELER

Müze ve sanat seviyorsanız, bu şehre ulaştığınızda, en baştan, parayı verip bir “Cittypass” satın almalısınız. Bununla: Harvard Natural History Museum, Skywalk Observatory, Fine Arts Museum gibi pek çok müzeye, ucuz ücretler ödeyerek girebilirsiniz.

Amerika Boston

MUSEUM OF FİNE ARTS-GÜZEL SANATLAR MÜZESİ

465 Huntington Avenue bölgesindedir.
Burada, ülkenin en iyi koleksiyonlarından biri sergilenmektedir. Sergilenen eserler: Amerika, Avrupa ve Asya eserleri olarak bölümlere ayrılmıştır.

İSABELLA STEWART GARDNER MUSEUM

280 The Fenway bölgesindedir.
Buradaki muhteşem Avrupa eserleri koleksiyonu “Venedik” yapılarını anımsatan bir müze binasında sergilenmektedirler.

CHİLDREN MUSEUM-MUSEUM WHARF

Müze: 308 Kongre Street Çocuk Rıhtımındadır.
Burası daha çok çocuklara yönelik etkinliklerin olduğu bir müzedir. Çocuklar, burada: bir Japon evini ziyaret edebilirler, dev gibi kabarcıklar üfleyebilirler veya çok aşamalı bir labirente tırmanabilirler. Burada: ayrıca kapalı bir oyun alanı ve küçük çocuklar için bir “süpermarket” bulunmaktadır.
Giriş ücretlidir. Büyükler 14 dolar, çocuklar 14 dolar ücret ödeyerek girebilirler.

COMPURET MUSEUM

Çocuk müzesiyle aynı binada bulunmaktadır. Burada: bilgisayar tarihine bir bakış sunulmaktadır. Bu esnada ise: çok uygulamalı bir gezi yapılır.

Amerika Boston

BEAVER II. TEA PARTY SHİP

Burası: Fort Point Channel’de, Congres Street köprüsü üzerindedir.
Burada: çay üzerine konulan vergileri protesto etmek isteyen Bostonluların baskınına uğrayan, 3 İngiliz gemisinden birinin, gerçek ölçülerde bir benzeri bulunmaktadır.
Burada, canlı aktörler, ileri teknoloji, etkileşimli sergiler, otantik restore çay gemi, çoklu belgeseller duyup, olayı hissetmeniz sağlanıyor. Gemiyi keşfederken, sömürgecilerle tanışıyorsunuz ve 16 Aralık 1773 gecesi yapıldığı gibi, çay kutuları denize atılıyor.