Zonguldak Karadeniz Ereğli

Zonguldak Karadeniz Ereğli

Muhteşem güzel bir yer, belki de söylendiği gibi, “Küçük İstanbul” da deniliyor. Başka bir ifadeyle “Çelik ve Çilek” diyarıdır. Bu çelik diyarında muhteşem bir hava kirliliği olduğu söyleniyor. Yani, güzel sahil kıyısında yaşayan insanlar, hava kirliliğinden şikayetçiler.

Bu arada: ülkemizde, üç “Ereğli” bulunduğunu da belirtmekte yarar var. Umarım, aradığınızda, Karadeniz Ereğli karşınıza çıktığında, Konya veya Marmara Ereğli bölgelerini düşünmemiş olursunuz.

Zonguldak Karadeniz Ereğli

ULAŞIM

Akçakoca-Zonguldak il merkezi arasında olup, Akçakoca’ya 32 km. ve İl merkezi olan Zonguldak’a: 50 km. uzaklıktadır. Akçakoca-Ereğli arasındaki yol gayet güzel, rahat bir yolculuk yapılıyor.

Ulaşım iki yoldan geliş ve gidiş ayrı olarak yapılıyor. Özellikle gidiş yolu üzerinde birçok tünel bulunuyor, bu tünellere girerken hız limitlerini aşmayın, çünkü tünel girişlerinde radar kamerası bulunuyor.

Ereğli’nin hemen girişince “Gülüç Belediyesi” vardır. Burası deniz kıyısında değil, içeride kalıyor, yani kıyıdan uzaktır. Ancak, buraya girerken ilk dikkati çeken “K.ATATÜRK İMZASI” dır. Bunu buraya koyan yetkililere teşekkürler.

Yine, şehre girişte hemen solda büyük bir otel vardır. Ereğli’nin girişi sahilden uzak, normal bir şehir gibi, girişten bir süre sonra, sahil bölümüne ulaşılıyor.

Aslında zaten şehir, sahile doğru değil, karaya doğru Zonguldak yönünde ilerlemiş, sahil küçük bir şerit olarak kalmıştır. Hatta, Ereğli Otobüs Terminali bile, şehir merkezine bayağı uzaktır.

Bunun dışında, Karadeniz Ereğli’nin , diğer belli başlı merkezlere olan uzaklığı: Ankara: 300 km. İzmir: 667 km. İstanbul: 280 kilometredir.

Zonguldak Karadeniz Ereğli

TARİH

Antik dönemde, ilçe: Megaralı ve Boiotialı kolonilerce kurulmuştur. Kurulan bu yerleşim yeri, takip eden dönemde, Herakleia Pontica olarak isimlendirilmiştir. Yani, ismini, Yunan mitolojisinin ünlü kahramanı Herkül (Herakles) den almıştır.

Takip eden tarihi süreçte: bölgede egemenlik kuran medeniyetler şunlar: Frig, Kimmer, Asur, Med, Mekadon, Roma, Bizans, Ceneviz, Selçuklu ve 1320 tarihinde Osmanlılar.

Zonguldak Karadeniz Ereğli

GENEL

Doğal bir liman konumundadır. Kale tepesi, 150 metre yükseklik ile, ilçenin en yüksek noktasıdır. Hemen altından başlayan ve kıyıya doğru genişleyen alandaki tepe eteklerinde, ilçe merkezi kurulmuştur.

Ülkemizin ikinci büyük “Demir-Çelik Fabrikası” 1960 yılında, burada kurulmuş ve bölgenin ticari hayatında önemli bir gelişme göstermesine neden olmuştur. Zaten ilçeye girişte, sol da deniz kıyısında hemen Demir Çelik Fabrikası tesisleri ve gemi yapım atölyelerini göreceksiniz.

İlçenin en eski mahalleleri, Orhanlar ve Süleymanlar Mahalleleridir. Bu mahalleler, Osmanlı döneminde kurulmuş ve isimlendirilmiştir. Ancak, Kale tepe eteklerindeki bu mahalleler, Ereğli Demir-Çelik Fabrikalarının kurulmasıyla, dış göç almış ve nüfus patlaması yaşanmıştır.

Yalnızca, Erdemir Fabrikalarında, 10 000 civarında işçi çalışmaktadır.

Tüm bunların yanında: Karadeniz Ereğli bölgesinde: Türkiye’nin en büyük yükleme ve boşaltma imkanları bulunan büyük bir liman ve balıkçı barınakları ve uluslar arası nitelikteki tersaneler bulunmaktadır. Bu tersanelerde, balıkçı  tekneleri üretiliyor.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Fetih Çınarları

FETİH ÇINARLARI

Karadeniz Ereğli ilçesinde, 8 tane çınar ağacı var. Bunlar: Fatih Sultan Mehmet’in fermanıyla, İstanbul’un fethinin ardından dikilmiştir. Günümüzde, bunlar, Anıtlar Yüksek Kurulu kararıyla, koruma altına alınmıştır.

Yaşlarının, muhtemelen 550 civarında olduğu düşünülüyor. Ancak, koruma altındaki çınarlar, çeşitli nedenlerle hastalanıyor.

1960’lı yıllardan önce, Karadeniz Ereğli yöresinde: yöneticiler, sanatçılar ve halk, Çınaraltı dedikleri çınarların altında sık sık toplanırlarmış. Ancak, daha sonra biten bu sosyal etkileşim, 1994 yılından sonra yapılan çevre düzenlemeleriyle, yeniden sağlanmaya çalışılmıştır.

Günümüzde, Karadeniz Ereğli halkı ve ziyaretçiler, bu çınarların bulunduğu bölgelerdeki sosyal ve dinlenme alanlarından yararlanmaktadırlar.

Sizler de, Ereğli’de bulunduğunuzda, bu çınarları gördüğünüzde, ifade ettikleri anlamı ve özellikle yaşlarını düşünerek, bu ağaçların önemini hissedebilirsiniz.

UZUN MEHMET

Bahriye Nezareti: askerlere, kömür parçalarını gösterir ve gittikleri memleketlerinde, bu siyah taşları aramalarını söyler.

1829 yılında, Ereğli’nin Kestaneci Mahallesinde yaşayan Uzun Mehmet; Ereğli’nin Köseağzı bölgesinde, bunları bulur ve böylece, Türkiye sanayinin ve bugün Zonguldak halkının başlıca geçim kaynağını oluşturan Taşkömürü ortaya çıkar. Uzun Mehmet; 5000 kuruş para ödülü ve 600 kuruş maaşla ödüllendirilir.

İlk fiili kömür üretimi: 1848 yılında, Hazine-i Hassa tarafından, havzanın Galata sarraflarına kiralanmasıyla gerçekleşir. Bu idare altında, yaklaşık 40-50 in ton kömür üretimi gerçekleştirilir. 1854 yılında, Kırım savaşı başlayınca, kömür üretimi yetkisi İngilizlere geçer.

1864 yılında ise, bir maden nazırlığı kurulur. Bu dönemde: havzada büyük gelişmeler olur, tren hatları döşenir. Üretimde büyük artışlar olur ve 1907 yılında, yıllık 735 bin tonluk üretim sağlanır. I. Dünya savaşı sırasında üretim durur. Savaş sonunda ise, bu kez, üretim Fransızların kontrolünde yapılmaya başlanır.

Ancak, maden kömürünü ilk bulan olan Uzun Mehmet, aynı zamanda, bu siyah taşın ilk şehidi de olur. Her yıl, 8 Kasım tarihinde, Kestaneci Mahallesinde, Uzun Mehmet’i anma töreni düzenleniyor.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları

 

EREĞLİ DEMİR VE ÇELİK FABRİKALARI (ERDEMİR)

28 Şubat 1960 tarihinde, yassı demir-çelik ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuştur. Tesis, 1965 yılında fiilen işletmeye alınmıştır. Sürekli gelişen Erdemir, 1990 yılından sonra kapasitesini arttırmıştır. 2002 yılında ise, Özelleştirme faaliyetlerine başlanmıştır.

Ancak: Çelbor tarafından üretilen: dikişsiz borular, buhar kazanları, petrokimya tesisleri, silah sanayi, hidrolik sistemler gibi endüstriyel alanlarda kullanılmakta olup, stratejik öneme sahiptir. Bu yüzden: özelleştirme faaliyetlerinde, yerli firmalar değerlendirilmiş ve OYAK tarafından özelleştirilmiştir.

Evet, Türk Sanayinin gururu olan Erdemir, 9 şirketi ve 15 bin çalışanı ile, yörede bir güç haline gelmiştir.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Karadeniz Bölge Komutanlığı

KARADENİZ BÖLGE KOMUTANLIĞI

Karadeniz Ereğli ilçesinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı, Karadeniz Bölge Komutanlığı bulunmaktadır.

Özellikle: ERDEMİR’den, Karadeniz Bölge Komutanlığı tesislerine kadar uzanan sahil yolunda, muhteşem güzel çiçekler arasında, mutlaka bir gezinti, yürüyüş yapabilirsiniz.

Asker veya asker emeklisi kişiler, çeşitli kayıt formalitelerinden sonra, buraya girebiliyorlar. İçeride bir sosyal tesis var, küçük bir motel (2 katlı ve az sayıda odası bulunan) ve deniz kıyısında, pek fazla yemek çeşitliliği olmasa da bir restoran var.

Peki plaj yani denize girmek mümkün mü? derseniz. Duyduğuma göre, Askeri bölgenin plaj bölümünde bakım ve yenileme çalışmaları varmış ve 2018 yılı boyunca plaj hizmete açılmayacakmış.

ELPEK BEZİ

Elpek bezi: keten liflerinden üretilmektedir. Antik çağlarda: burada üretilen yelken bezi ve dokumalar, günümüzde Elpek bezi olarak üretime devam etmektedir. K.Ereğli; Karadeniz kıyısında ve çevresi dağlarla çevrili olduğundan, yıllık nem oranı çok yüksektir.

Bu yüzden, burada yaşayan insanlar vücutlarının nemden etkilenmemesi için, ketenden üretilen elpek bezine aşırı ilgi gösterirler ve yüzyıllardır, bunu giyim malzemesi olarak kullanmışlardır. İlçe merkezine bağlı, Kandilli Beldesinde, elpek bezi dokuma tezgahları var.

Siz: burayı ziyaret ettiğinizde, sahil bandı üzerinde bulunan “Elpek Evi” denilen yerde sergilenen, elpek bezinden yapılmış dokuma örneklerinden satın alabilirsiniz.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Osmanlı Çileği

OSMANLI ÇİLEĞİ

Çileğin ekimine, ilk olarak, 1920’li yıllarda, K.Ereğli’de başlanmıştır. İstanbul bölgesinden getirilen çilek, bölgede bulunan yerli çilekle etkileşim sürecine girmiş ve ortaya: Osmanlı çileği denilen, nazik ve aromalı bir çilek türü çıkmıştır.

1960’lı yıllarda, Osmanlı çileğinin üretimi, burada iyice yoğunlaşır ve ünü, ülke geneline yayılır.

Özellikle, Osmanlı çileğinden yapılan likör, Avrupa’da aşırı ilgi çeker. 1960’lı yıllardan sonra, çilek üretiminde gerileme başlar.

1994 yılında, Belediye tarafından, çilek üretimi desteklenir ve günümüzde, çilek üretimi, bölgede yine yoğun olarak sürdürülmeye başlanır. Osmanlı çileği: Haziran ayı başında ilk meyvelerini vermeye başlar ve Haziran ayı sonunda ise, tamamen biter.

Hassas yapısı nedeniyle sabah saatlerinde toplanır ve 1-2 saat içinde hemen satışa çıkarılır. Toplanan çileğin, açık havadaki dayanma ömrü, yaklaşık 15-20 saattir.

Bu yüzden hemen tüketilmesi uygun olur. Sizler  de, bu  tarihlerde K. Ereğli’de bulunursanız, bu çileğin mutlaka tatmalısınız. Olur da çilek sezonu dışında buraya giderseniz, hemen deniz kıyısında, sahilde bu çileğin reçellerinin satıldığı bir yer bulunuyor.

Uzun bir geçmişi olduğu mekandaki resimlerden anlaşılan bu yerde: çilek, siyah erik ve vişne reçelleri ve ayrıca kabak tatlısı satılıyor, fiyatları uyarsa satın alabilirsiniz, ben almadım, yüksekti.

NE YENİR

Burada: Ereğli pidesi, Ereğli keşi veya pide makarnası yemelisiniz. Ayrıca, ülkemizde sadece burada yetişen bir meyve var: Osmanlı çileği.

Ama, bu pembe renkli, orta boy, oval görünümlü, nefis kokulu çilek: Haziran ayının ilk yarısında çıkıyor ve daha sonra bulmak mümkün olmuyor. Ama reçeli satılıyor. Ama, Karadeniz Ereğli pidesini mutlaka tatmalısınız.

Yörenin en meşhur lezzetidir. Özellikle: fantastik pideler var. Şöyle ki, alışkın olduğunuz pidelerin yanında, örneğin, yumurtalı pide yemelisiniz. Yumurtalı-kıymalı pideler: kapalı kıymalı pide, fırından çıkarılıyor, üzerine tereyağı sürülüyor ve içine çiğ yumurta dökülüyor.

Ancak, tekrar fırına verilmeden, servis yapılıyor. Öte yandan, burası deniz kıyısı bir yer, elbette balık yiyebilirsiniz. Ancak elbette balık av sezonu dışında yani yaz aylarında buraya giderseniz, taze balık, uygun fiyatlı balık yemeniz mümkün değildir. Kıyıdaki yürüyüş yolunda güzel ve uygun fiyatlı restoranlar var.

NE SATIN ALINIR

Keten ve pamuk ipliğiyle dokunan ve Elpek adıyla anılan yerel dokuma ürünleri çok meşhur. Bu dokuma ürünüyle üretilen ürünlerden satın alabilirsiniz. Ben satın almadım, daha doğrusu bunu satan bir yere rastlamadım.

Zonguldak Karadeniz Ereğli
Zonguldak Karadeniz Ereğli
Zonguldak Karadeniz Ereğli

 

GEZİLECEK YERLERİ

Ereğli, çok büyük bir yer, turistik amaçla buraya gelenler, şehrin sadece deniz kıyısındaki bölümünde, yani küçük bir bölümünde geziniyorlar.

Esas şehir, deniz kıyısından daha içerilerde, Zonguldak yolu üzerinde yerleşmiş, ama tabii bu bölümde birçok ev, alışveriş yeri ve muhteşem bir yoğunluk ve kalabalık var, şehrin deniz kıyısındaki bölümü ise çok nezih ve gezilecek yerler deniz kıyısındaki bölümde.

Zaten turla buraya gelenler de deniz kıyısındaki bölümde gezdiriliyor. Siz özel aracınız ile buraya gelirseniz, deniz kıyısındaki yolun her iki yanına aracınızı park edebilirsiniz, park yeri bulamazsanız, yol boyunca ilerlemek gerekebilir.

Ana cadde: çınarlar ve geminin bulunduğu yerden başlıyor, buradan doğuya doğru yürüyerek ilerleyebilirsiniz.

Zonguldak Karadeniz Ereğli
Zonguldak Karadeniz Ereğli
Zonguldak Karadeniz Ereğli

Hemen sol da yani deniz kıyısında oturma yerleri, banklar, çay bahçeleri ve parklar bulunuyor, arada cadde ve onun sağında ise, yine alışveriş mekanları ve bazı resmi ve özel binalar bulunuyor.

Müze ziyaret etmek isterseniz, yol üzerinde yürürken sağ yanda tabelasını göreceksiniz, uzak değil, bence mutlaka gidin, güzel bir müze, ama Cehennem ağzı mağaralarını görmek isterseniz, bu caddenin sonuna kadar yürümeniz gerekiyor, bu arada şehrin önemli çınarları da, hemen ilk yürüyüş noktanızda görülüyor.

Gündüz yanında, gece de şehir oldukça güzel ışıklandırılıyor, sahil boyunda gezmenizi öneririm.

Gezmenin yanında, eğer Ereğli’de denize girmek isterseniz, yörenin en güzel plajları: Ereğli-Alaplı arasındaki yol boyundadır.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Müzesi

KARADENİZ EREĞLİ MÜZESİ

Bozhane Yalı caddesi üzerindedir. Merkeze yakındır, yürüme mesafesindedir. Burada, yaklaşık 3000’i aşkın arkeolojik eser sergilenmektedir. Halil Paşa Konağı olarak bilinen yerdedir. Yapı: 3 katlı ve kagirdir.

1870 yıllarında, 2.Abdülhamit döneminde, Halil Paşa tarafından yaptırılmıştır. Burada, bu yapı yapılmadan önce, eski bir kilise olduğu söyleniyor.

Konağın cephe süslemelerinde: Roma döneminden kalma, antik yapılardan toplanan malzemeler kullanılmıştır. Konak: 1998 yılından sonra: müze olarak hizmete açılmıştır.

Müzede, sergilenen eserler şöyle:

Birinci katta: amforalar ve birçok sikkeden oluşan koleksiyonlar sergileniyor.

İkinci katta: Bölgede daha önce kullanılan çeşitli kadın-erkek giysi örnekleri (ama bu giysiler, yöreye özgü bir dokuma türü olan “elpek” kumaşından yapılmıştır), mendil, bohça, silahlar, mühürler, tespih, saat, mutfak eşyaları gibi objeler.

Üçüncü katta: Osmanlı döneminde kullanılan ev tarzında döşenmiştir. Oturma odası, misafir odası, günlük oda ve yatak odası örnekleri var.

Bahçede: yine antik dönemlere ait sütun başlıkları, gövde ve kaideleri, lahitler ve özellikle görmenizi önereceğim, pandomim sanatçısı  Krispos’a ait anıt mezar bulunuyor.

Bu şahıs, Mısırlıdır ve yörede gösteriler yapmıştır. Anıt mezar, kaidesiyle birlikte 2.10 metre yüksekliktedir. Önünde, 19 satırdan oluşan ve kazılarak yazılmış, bir şiir bulunmaktadır.

GAZİ ALEMDAR GEMİSİ MÜZESİ

Yürüyüş yolunun hemen başında, şehirde ilk karşınıza çıkacak ilginç gemi, hemen göreceksiniz. 1’nci Dünya Savaşından sonra, Mondros Mütarekesini takiben; işgal altındaki İstanbul’da, bir kısım vatansever bir gemi kaçırırlar ve Ereğli’ye getirirler.

Bunun üzerine, Fransızlar da, Ereğli’ye gelirler ve yöreyi işgal etme girişiminde bulunurlar. Ancak, Ereğli halkı buna izin vermez, denizde yapılan mücadeleler sonucu, 18 Haziran 1921 tarihinde, bir kısım Fransız askeri ve komutanı esir alınır.

Bunun üzerine, Fransızlar, Türklerle anlaşma yapmak zorunda kalırlar.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Herakles-Herkül Anıtı
Zonguldak Karadeniz Ereğli Herakles-Herkül Anıtı

 

HERAKLES (HERKÜL) SARAYI

Ankara mahallesindedir. Yani: yukarıda sözünü ettiğim ana merkez, sahile paralel yürüyüş yolu üzerindedir. Yapının, günümüze, sadece iki cephesindeki duvar kalıntıları ulaşmıştır.

Bu kalıntılar: iri kesme taş bloklardan yapılmıştır ve yapımındaki özenli işçilik, göze çarpmaktadır. Bunun dışında, şehir merkezinde bir de Herakles anıtı vardır.

Yunan mitolojisinin en çarpıcı öykülerinden olan Herkül (Herakles) Cehennem kapısını bekleyen, üç başlı canavar köpek Kerberos’u yakalaması öyküsüdür. Heracles, ölüler ülkesine indiği zaman, karşısına çıkan Kerberos, ölüler ülkesinin bekçisidir. Yaşayanların içeri girmesini engeller, ölü ruhların da çıkmasına izin vermez.

Herkül: Kerberos’u yeryüzüne çıkardığında salyasının toprağa düştüğü yerlerde zehirli bir bitki olan Akonit (haşhaş) yetişmeye başlar.

Bu arada: Olimpos tanrıları Athena ve Hermelas, Hades’ten çaldıkları görünmezlik maskını, Herakles’e vererek ölüler ülkesine görünmeden girmesini sağlamışlardır.

Acheron vadisinde yapılan kaçak kazılarda, insan yüzüne oturan mermer bir mask bulunduğu anlatılır. Bu maskın, 1980’li yıllara kadar Ereğli’de yaşlı bir kişinin evinde bulunduğu söyleniyor.

Yine, efsaneye göre: Argonautlar seferine katılan yarı tanrı Heracles, Acheron’a geldiğinde, Thesus’u kurturmak için ölüler ülkesine girer ve arkadaşını kurtararak Kerberosu da yeryüzüne çıkarır.

Evet, Herkül ile ilgili bu uzun hikaye, anıtı gördüğünüz zaman bilgi sahibi olmanız içindir.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Deniz Şehitleri Anıtı

EREĞLİ DENİZ ŞEHİTLERİ ANITI

7 Kasım 1914 tarihinde Sarıkamış’ta şehit olan deniz şehitleri anısına dikilmiştir. Sarıkamış’ta şehit olan 90 bin askere kışlık giyecek, erzak ve mühimmat götürürken, 7 Kasım 1914 tarihinde Ereğli açıklarında Rus donanması tarafından batırılan “Bezm-i Alem”, “Bah-i Ahmet” ve “Mithat Paşa” gemilerinde şehit olanlar için yapılmıştır.

Anıtın üzerinde: 3 gemide 221 mürettebat ve Kafkas cephesinde şehit olan Ereğlili 65 askerin isimleri yazılıdır. Anıt: 7 Kasım 2007 tarihinde açılmıştır.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Kalesi

KARADENİZ EREĞLİ KALESİ

Kaletepe Mahallesinde bulunan bir tepe üzerindedir. Deniz seviyesinden: 150  metre yüksekliktedir. Üzerinde büyük bir bayrak görülüyor.

Tepe üzerinde yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda: burada, antik dönemlerde kurulan “Herakleia Pontike” şehrine ait çeşitli kalıntılar bulunmuştur. Yani, bir şehir akropolü var.

Tepe üzerinde bulunan kale ise: muhtemelen 13.yüzyılda, Bizans döneminde yapılmıştır. Yapımında: tuğla, harç dolgu, moloz taş ve gri tüf taşı kullanılmıştır. Düzensiz bir plandadır. İç avlu: duvarlarla çevrilidir. Bu duvarlar: kulelerle takviye edilmiştir.

Avlunun solunda, bir kule kalıntısı görebilirsiniz. Sağ tarafta ise, başka bir kule kalıntısı var. Dış avluda ise: mühimmat depoları görebilirsiniz. Her iki avludan yani iç avludan dış avluya geçiş, kemerli bir kapıdan yapılıyor. İç avluda, derinliği 5 metre civarında olan, büyük bir su sarnıcı görülüyor.

Kalenin üst katında: birkaç oda kalıntısı var. Yapıldıkları dönemde, üstlerinin tonozla örtülü olduğu sanılıyor. Bu odalara, avlu yönünden merdivenle çıkılıyor.

Evet, gerek kale ve gerekse çevre duvarları, oldukça harap vaziyette günümüze ulaşmıştır. Kale kapısındaki ve iç avludaki derin çatlakların, önceki dönemlerde olan depremlerde oluştuğu sanılıyor.

SUR DUVARLARI

Bizans döneminden kalmadır. Şehrin ilk olarak 1550 yılları civarında kurulduğu düşünülürse, surların da bu dönemden kaldığı ortaya çıkıyor.

Bunların yapımında: gri, sert ve renkli kireçtaşından, iri ve kalın blok taşlar kullanılmıştır. Ancak, bunların birbirine bağlantısındaki mükemmellik, dikkat çekiyor. Çünkü, bunlar yan yana ve harçsız olarak yerleştirilmiştir.

Kıyı kesimindeki sur duvarlarında ise, Roma döneminde yapılmış olması nedeniyle, daha çok büyük boyutlu, yani 1 x 1 metre boyutlarındaki kare taşları kullanılmıştır.

Bizanslılar tarafından yapılan bu sur duvarları, takip eden dönemde, Cenevizliler tarafından onarılarak kullanılmıştır. Günümüze kadar ayakta kalan Roma surlarına ait bir kule var. Bu kule, 10 metre genişliğinde. Kulenin 8 metrelik bir kısmı, günümüze kadar ayakta kalmıştır.

SU TESİSİ VE SU KEMERLERİ

Antik çağda, yerleşim yerinin su ihtiyacını karşılamak için, Kandilli yakınlarından (Ballı köyü) başlayarak, 16 km. boyunca devam eden su kemerleri üzerinden akan su: kent surları yakınındaki bir havuzda toplanır.

Bu havuzdan çıkan birkaç kanallar, su kent alanı merkezine aktarılır. Kentin su ihtiyacı, bu sistem dışında, çeşitli kuyulardan da karşılanmaktadır. Bu kuyulardan birkaç tanesi, günümüze kadar ulaşmıştır, gezerken görebilirsiniz.

ÇEŞTEPE DENİZ FENERİ KULESİ

İlçe merkezinin kuzeyindedir. Deniz seviyesinden, yaklaşık 200 metre yüksekliktedir. Kulenin, Bizans döneminde (MÖ.300 ile MS.20 yılları arasında) yapıldığı sanılıyor. Burada, antik dönemde kurulan kente ait sikkelerde, bu deniz fenerinin resmi görülmektedir. Bu resimlerde: kulenin 4 yada 5 katlı olduğu ve üzerinde fener ateşinin yandığı görülüyor.

Dolayısıyla, fenerin önemi ortaya çıkmaktadır. Liman ve şehrin koruyucusu olarak yapıldığı sanılıyor.

Kulenin üst bölümü yıkık olup, günümüze yalnızca 10 metrelik gövde bölümü ulaşmıştır. Gövde içinde: 28 basamaklı bir merdiven var. Bu merdivenle, kulenin üst bölümüne çıkılıyor, ancak biraz önce söylediğim gibi, üst bölüm yıkık. Büyük olasılıkla, bir deprem sonucu kule yıkılmış ve daha Geç Bizans döneminde yeniden yapılmıştır.

Bu arada: birçok tarihi eser gibi, bu kulenin taşlarından büyük bölümü, çevredeki evlerde, yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Günümüze kadar gelebilen kule: kesme taş, moloz taş ve tuğla kullanılarak yapılmış, 3 x 3 metre boyutlarında, kare bir temel üzerinde, 8 metre yüksekliğindedir.

Fener ateşinin yandığı bölüm yıkılmıştır. Kuleye dar bir kapıdan giriliyor ve biraz önce söylediğim gibi, 28 basamaklı bir merdivenle, fener ateşinin yandığı sanılan odaya çıkılmaktadır.

BİZANS SU SARNICI

İlçe merkezinde, Akarca mahallesindedir. Bizans döneminden kalmadır. Ancak, sarnıç tamamen toprak altındadır. Yani, pek bir şey görülmüyor. Toprakla doldurulmuş.

AYASOFYA KİLİSESİ (ORTA CAMİİ) 

Surlar içinde, Akarca Mahallesi, Orta cami caddesindedir.

Kilise yapısının ne zaman yapıldığı net olarak belli değil. Ancak, Bizans döneminde, muhtemelen 5-6.yüzyıllarda yapıldığı sanılıyor. Ereğli’nin fethi sırasında, Orhan Gazi anısına, kilise yapısı, Osmanlılar tarafından camiye dönüştürülmüştür. Üst örtüsü, bütünüyle  değiştirilmiş ve eğik kiremitli bir çatı ile, üzeri örtülmüştür.

1903 ve 1954 yıllarında onarım gören yapının duvarları sıvanmış ve boyanmıştır. 1990 yılında yapılan son onarım da ise, yapı, orijinal halinden tamamen uzaklaşmıştır.

BİZANS KİLİSESİ

İlçe merkezinde, Akarca mahallesindedir. Günümüzde, burada bir cami görülüyor. Çünkü: kilisenin bulunduğu yere, 1942 yılında cami yapılmış. Daha önceki kilisenin ise, Bizans döneminde yapıldığı sanılıyor. Günümüzdeki caminin bodrumunda: bu kiliseye ait döşeme mozaiği ve duvarın bir bölümünde, fresk kalıntısı görülüyor.

CEHENNEM AĞZI MAĞARALARI

Bu 3 mağara: ilçe merkezinde, İnönü mahallesindedir. İlçe merkezinde mağaralara ulaşmak gayet kolay. Görmenizi öneririm.

Antik döneme konu olan efsanelerde, Herakles (Herkül)’e: kral Eurystheus tarafından 12 görev verilir. Bu görevlerden, en sonuncusu ve en zor olanı: Cehennem köpeği “kerberus” un öldürülmesidir. Ancak, daha önce, bu görevi hiçbir ölümlü yerine getirememiştir.

Herakles, altın postu aramak için yola çıkan Argo gemicileriyle birlikte, bu bölgeye gelir. Cehennemağzı Mağaralarına girerek, Ölüler ülkesine ulaşır ve “Kerberus”u öldürür.

Zonguldak Karadeniz Ereğli

Bunun dışında: ilk çağın en önemli 2 kehanet merkezlerinden biri, bu mağaralardadır. (Bilgi açısından, o dönemin en önemli diğer bir kehanet merkezi ise, Yunanistan-Delphoi kentindedir)

Bu mağaralar hakkında, sizlere biraz daha ayrıntılı bilgi vermek açısından:

Birinci Mağara: İki bölümlüdür. Birinci bölüm: zemin döşemesinde, güzel bir mozaik var. Bu mozaikte: bitki ve geometrik motifler görülüyor. İkinci bölüm: önünde basamaklar bulunuyor. Buranın, çok eski dönemlere ait bir Hıristiyan kilisesi olduğu düşünülüyor.

Büyük olasılıkla, Hıristiyanlığın ilk yayıldığı yıllarda, gizli ibadet yeri olarak kullanılmış olsa gerek. Mağaranın önünde, dışa doğru açılan iki sütün var, bu sütunlu görüntü, mağaranın girişine anıtsal bir görünüm veriyor. Ayrıca, mağara içinde, erken Hıristiyanlık döneminin izlerini taşıyan motifler, süs olarak kullanılmış.

İkinci Mağara: Yaklaşık 10 metre yükseklikteki bir yamaç üzerinde bulunuyor. Buraya: Koca Yusuf Mağarası ismi verilmiş. Yamaca tırmanarak, kapısından giriliyor ve sonra, dar girişten sonra, dikey bir merdiven ile, mağaraya iniliyor.

Mağara içinde ise, yaklaşık 2 km. ye yakın bir bölüm, devam ediyor. Ancak, önceki dönemlerde, tavandan düşen bir kaya, bu yolun büyük kısmına ulaşımı kesmiş, halen yaklaşık 400 metrelik bölümü gezilebiliyor.

Ancak, bu mağaranın en önemli özelliği, doğal olmayıp, insan elinden çıkmış olması. Çünkü, keski izleri var.

Üçüncü Mağara: Üç mağara içinde, en büyük olanıdır. Zemin kısmı, suyla kaplıdır. Buranın da, insan eliyle yapıldığı ve diğer iki mağara için, su sarnıcı görevi üstlendiği sanılıyor.

KANDİLLİ SAHİLİ

Yöre halkı, buraya çok rağbet ediyor. Güzel bir rekreasyon alanı. Buralarda ilk yerleşim oluşturulduğunda sahile inmek için ilkel bir teleferik sistemi olan “varagel” kullanılıyormuş. Özellikle: Aşağı Kandilli; kömür işletmeleri kurumunun, en ilginç kömür çıkarma ünitelerine sahip merkeziydi.

Burada: payton, vinç, dağı delen tünel, sahile kondurulmuş iskeleler, kale ve sahilin kıyısından başlayan tüneller, hala işleyen aspiratör ve onun çevresindeki lojmanlar. Buranın yerlilerinin söylediklerine göre: bu haliyle, burası gayet güzel bir “Madenci Müzesi” olabilirdi ve halen de olabilir.

Evet, burada sahil bandında: dostluk ve barış köprüsü ve müze olarak kullanılan Alemdar gemisi var. Buranın en gözde yerleşimi ise: Armutçuk bölgesidir.

1990 yılları başına kadar, sahil bandı üzerinde, Erdemir-Kandilli arasında kömür sevkiyatı yapılıyormuş. Taş kömürü: vagonlarla taşınarak, Erdemir’e, bu vagonlar aracılığıyla ulaştırılıyormuş. Ancak, Erdemir’de daha ucuz kömüre dönülmesiyle, bu hat iptal edilmiş.

RADAR TEPESİ

Kent içinde, Radar Tepesi olarak bilinen, güzel bir rekreasyon alanıdır. Üstünde: Elektronik Radar Mevzi Komutanlığına ait bir radar bulunuyor.

Burada piknik yapılıyor. Tepeden aşağıya doğru yürürseniz, orman içinde, küçük şelaleler görebilirsiniz.

GÖZTEPE

Kent merkezindeki bu tepe, mutlaka dikkatinizi çekecektir. Göztepe: Karadeniz’deki gemicilere daima ışık tutmuş, deniz fenerlerinin ilk piri olmuş bir yer. Zaten ismini de: gözetleme tepesi kelimesinden almıştır.

Günümüzde, burada: metalden yapılmış bir “Atatürk portresi” bulunuyor. Bu portre: gece ışıklandırılıyor ve tüm Ereğli’den görülüyor. Ayrıca, portrenin hemen yanında, büyük bir “Türk bayrağı” bulunuyor.

BELEDİYE VE ERDEMİR PLAJLARI

Karadeniz Ereğli-Alaplı yolu üzerinde, 13.km.de bulunmaktadır. Belediye plaj sahasında: duş, tuvaletler, soyunma kabinleri, büfe, çay bahçesi ve lokanta bulunmaktadır. Erdemir plajı ise, yine aynı yerdedir. Burada da, yeterli tesisler yapılmış.

KARADENİZ EREĞLİ ASKERİ PLAJI

İlçe merkezindedir. Burada: duş, tuvaletler, soyunma kabinleri, büfe ve çay bahçesi bulunmaktadır.

Ancak, buraya elbette yalnızca askeri personel ve yakınları girebiliyorlar.

GÖLEVİÇ MAĞARALARI

İlçe merkezine bağlı, Süleymanbeyler köyü sınırlarındadır. Bu mağaralarda: antik dönemlerden kalma, duvar resimleri bulunmakta olup, bu resimler ilgi çekmektedir. Mağaraların hemen yanında bulunan “Göleviç Şelalesi” ise, doğal bir güzellik olarak öne çıkmaktadır.

Zonguldak Karadeniz Ereğli

KIZILCAPINAR BARAJ GÖLÜ 

İlçe merkezine, 21 km. uzaklıktadır. Aydınlar çayı üzerinde kurulmuştur. Ereğli Demir Çelik Fabrikasının kullanma suyunu karşılamaktadır.

Yerel halk tarafından, günübirlik piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Burada: daha önce kurulu olan “Ova köy” ünün, suyun altında bulunan bina kalıntılarını görebilirsiniz.

Konya Ereğli

Konya Ereğli


Gerçekten büyük bir yerleşim yeri, öyle büyük ki, Türkiye’deki çoğu ilden daha büyük bir ilçe. Şehir merkezi, bina dolu. Bir de, Ereğli denilince karıştırmamak gerek. Ülkemizde, üç tane Ereğli var.

Konya Ereğli

ULAŞIM

Ereğli-Konya arası uzaklık: 180 km. Ereğli-Karapınar arası uzaklık: 47 km. Ereğli-Karaman arası uzaklık: 121 km. Ereğli-Ulukışla arası uzaklık: 25 km. Bölge ve çevresi düzlük olduğu için, bu ulaşım yolları rahat yollar.

Konya Ereğli

TARİHİ

Bizans imparatoru Herakliyüs’ün adı, Yunan mitolojisinde yarı tanrılaşmış bir kahraman olan Herakles’ten gelmektedir. Herakliyüs kelimesi, zaman içinde Türkçe’nin ses yapısına uygun olarak: Ereğli şeklini almıştır.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde: Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad’ın, bir sefer dönüşü, Ereğli’den geçerken, Peygamber Pınarı denilen ( günümüzde: Akhüyük köyünde bulunmaktadır) çamurun, yaralı askerlerin yaralarına şifa olduğundan, buraya ERKİLİ (Ereğli) dediğini ve yörenin ismini buradan aldığını yazar.

Evet: Ereğli: tarih boyunca: Hitit, Asur, Kimmer, Frig, Lidya, Pers, İskender, Roma ve Bizans idaresinde kalmıştır. Anadolu Selçukluları zamanında, Türk idaresine girer. 1250-1256 yılları arasında, Karamanoğlu Beyliğine başkentlik yapar. Fatih Sultan Mehmet döneminde, Osmanlı topraklarına katılır. 20’nci yüzyılda, Bağdat demir yolunun buradan geçmesi, Ereğli’nin önemini daha da arttırır.

Konya Ereğli

GENEL

KONUMU

Ereğli: deniz seviyesinden 1054 metre yüksektedir. İlçe halkı, geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlar. İlçenin en önemli akarsuyu olan İvriz Çayı üzerinde kurulu, İvriz Barajı, Ereğli’de hem takım alanlarının sulanmasında ve hem de içme suyu olarak kullanılır.

Ereğli’de, Selçuk Üniversitesine bağlı Ereğli Meslek Yüksekokulu, 1987 yılından beri eğitim faaliyetlerini sürdürmektedir.

KİRAZ

Ereğli’de, beyaz kiraz üretimi, dünya çapındadır.

İKLİM

Ereğli’de karasal iklim şartları hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve sert geçer.

NE YENİR

Ereğli’de Konya yöresine has, etli ekmek yemenizi önereceğim. Lokantalara girdiğinizde, sakın etli pide demeyin, kızıyorlar, etli ekmek deneniz gerekiyor.

ŞALGAM

Ereğli, şalgamın hammaddesi olan siyah havucun, dünyada en çok ve en kaliteli yetiştirildiği yerdir.

TAŞ EVLER

I. Dünya Savaşı sırasında, Almanlar tarafından yapılmış dubleks lojmanlardır.

GÖÇ

Türkiye’nin en güzel parklarına sahip ilçe, son yıllarda Adana ve civar şehirlerden, fazlasıyla göç almıştır.

GEZİLECEK YERLER

Konya Ereğli Ulu Cami

 

ULU CAMİ

Cami Kebir mahallesinde bulunuyor. Karamanoğlu İbrahim Bey’in oğlu Mehmet Bey tarafından, 1426 yılında yaptırılmıştır. Payeler üzerinde, düz toprak damla örtülü, dikdörtgen bir yapıdır. Ulu cami minaresi: hem de gözetleme kulesi olarak, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesut döneminde, 1116 yılında yaptırılmıştır. Sekiz köşeli tabanı, hafif sivri kemerle çevrilmiş olup, minarenin yüksekliği 40 metredir.

Ulu caminin kuzeydoğu köşesinde bulunan minare, kırmızıya yakın renkte, kesme taştan yapılmıştır. Kaide ile küp arasına, sülüs yazı ile Ayetel Kürsi yazılmıştır.

Şerefe altındaki geniş kuşakta ise, mavi zemin üzerine siyah renkte kufi bir yazının izleri görülür. Külahın altında, pencereyi andıran açıklıklardaki çiniler ise, yer yer dökülmüştür. Şerefe altı, 1994 yılında çökmüş ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmış sa da, bu onarım minarenin orijinal görünümünü bozmuştur.

Ulu caminin ibadet mekanı, dikdörtgen planlıdır. Kuzeydoğu yönünde uzanmaktadır. İçinde 32 sütun tavanı desteklemekte olup, bu sütunlar üç dizi halindedir. Kemerlerle birbirine bağlı olan bu sütunlar, sekizi yığma, diğerleri de devşirme malzemeden meydana gelmiştir. Sütun başlıklarından bazıları, Roma ve Bizans dönemine aittirler.

Dikdörtgen planlı caminin duvarları moloz taştan örülmüştür. Üst örtüsü düz bir çatı ile kapatılmıştır. Cami çeşitli dönemlerde onarım geçirmiştir. Bunu belirten bir kitabe, giriş kısmında olup, bunlardan birine göre: Abdülcabbarzade Cemaleddin Paşa tarafından, 1819 yılında, Ereğli eşrafından Emin Bey tarafından da 1889 yılında onarılmıştır. Son olarak, 1940 yılında yapılan onarım, caminin mimari ve sanat tarihi yönünden bazı özelliklerini yitirmesine neden olmuştur.

Konya Ereğli Rüstem Paşa Kervansarayı

RÜSTEM PAŞA KERVANSARAYI

Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Damat Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Tarihi belli olmamakla beraber, 1552 yılında, Akhüyük’te Şehzade Mustafa’nın boğdurulmasından sonra, Ereğlilere bir cemile olmak üzere yaptırıldığı söylenir.

Kervansaray oldukça büyük ve değerli bir tarihi eserdir. Boyu 54 metre, eni 29 metredir. Biri ortada, diğeri de yanlarda olmak üzere, beş bölümden meydana gelmektedir.

ROMA HAMAMI KALINTILARI

Hamamın düzgün kesme taş ve arası hatılla örülü duvarı var. Ama yalnızca beşte biri ortaya çıkarılmıştır. Diğer kısım: Kervansaraya doğru ilerlemektedir. Yan tarafında su koymak için, pitosla bir mekan tespit edilmiştir.

Selçuklu döneminde mezarlık olarak kullanılmıştır. Müze Müdürlüğü tarafından yapılan kazı çalışmasında, bol miktarda Frig, Roma, Bizans ve Selçuklu dönemi seramiğine rastlanmıştır.

BÜYÜK GÖZTEPE TÜMÜLÜSÜ

Roma dönemine aittir. Şehir merkezi ve Hacımemiş Köyü hudutları üzerinde bulunmuştur. 1974 yılında yapılan kazı sonucunda bulunan dönemin kralına ait mezar ve buluntuları müzede sergileniyor.

Konya Ereğli Arkeoloji Müzesi

ARKEOLOJİ MÜZESİ

1968 yılında ziyarete açılan müze binası, 2005 yılında yenilenmiştir. Binada: 2 teşhir salonu bulunmaktadır. Müzede: 8367 eser sergilenmektedir. Yıllık ortalama ziyaretçi sayısı: 11 bin civarındadır. Müze: geniş bir açık teşhire sahip olmasına karşılık, bir salonda kapalı teşhir yapılmaktadır.

Müze: MÖ. 7000 yılından başlayarak, neolitik dönemden itibaren, kesintisiz tüm medeniyetlerin sentezi durumundadır. Herakleia antik kenti ve çevrede bulunan kültür varlıkları, Ereğli Müzesinde sergileniyor.

Neolotik döneme ait: Can Hasan’dan çıkan el baltaları, duvar freskleri, el değirmenleri, kazıcı aletler ve pişmiş toprak kaplar, Kalkolitik döneme ait polikrom pişmiş toprak kaplar, ağırsaklar, eski tunç çağına ait hayvan ve insan figürleri, ok uçları, damga mühürleri, el baltaları, Asur ticaret koloni çağına ait: bulleli testiler, idoller, Hitit çağına ait: pişmiş toprak meyvelikler, pişmiş toprak tuzluklar, silindir ve damga mühürler, karabeuslar, hiyeroglif ve çivi yazılı heykel kaideleri, Frig çağına ait: fibulalar, gaga ağızlı testiler, phileler, Helenistik döneme ait lekythoslar, Herakleia definesi diye adlandırılan: gümüş Athena sikkeleri, altın varaklar, Roma dönemine ait: mimari parçalar, mezar stelleri, insan ve hayvan figürleri, Bizans dönemine ait: mimari parçalar, altın kristogramlar, Selçuklu ve Karamanoğlu dönemlerine ait: sırlı kaseler, alçı süslemeler, Osmanlı dönemine ait: çavdar sapından yapılmış çeyiz sandığı, el yazması altın tespihli Kur-an ı Kerimler, silahlar, el dokuması halı ve kilimler sergileniyor.

Ayrıca, geç Hitit dönemine ait: İvriz Kaya Anıtı, Göztepe Tümülüs’ünde bulunan Helenistik döneme ait altın kaplamalı ahşap lahit parçaları ve altın Efes sikkesi, Müzede sergilenen: dünyanın en nadide eserlerindendir.

Konya Ereğli İvriz Kaya Anıtı

İVRİZ KAYA ANITI

Bu anıt ile ilgili ayrıntılı bilgiyi, yine bu sitede, ayrı bir sayfada bulabilirsiniz.

İvriz kaya anıtı hakkındaki ayrıntılı yazıma ulaşmak için. 

İSMİL KAPLICA VE TERMAL TESİSLERİ

Ereğli-Karapınar kara yolu üzerinde, 50’nci km. de, İsmil Kasabasının yanındadır. Tesis, dizaynı ile: tatil ve dinlenme merkezi durumundadır. Ayrıca: sağlık istasyonlarındaki kaplıca kür merkezlerinde: açık ve kapalı termal havuzlar ile, şifa dağıtmaktadır.

Belirli noktalarında, kuş barınakları oluşturulmuştur. Tesislerde: termal basınçlı sular, çamur terapi masajı, su oyunlarının yapılabileceği termal havuzlar, yürüyüş parkurları, güneşlenme, eğlence mekanları, marketi, otoparkı, botanik bahçesi, teniz ve golf sahaları, seracılık ve tıbbı bitki üretim merkezlerini içeriyor.

Konya Ereğli

SONUÇ

Konya Ereğli, gerçekten ülkemizdeki çoğu şehirden daha büyük ve gelişmiş potansiyeliyle dikkati çeken bir yerleşim birimi. Buraya gittiğimde, en çok dikkatimi çeken güller idi. Tüm şehir parkları, evlerin bahçeleri, hepsinde güller vardı. Bir de, İvriz kaya anıtı.

Özellikle, İvriz Kaya anıtını mutlaka görün, anıtın çevresindeki restoranlarda mutlaka balık yemelisiniz. Başka derseniz, hayır, hepsi bu kadar. Ereğli ve Ereğlililer, kendilerini Konya ve Konyalılardan soyutlamışlar. İvriz kaya anıtı dışında turistik anlamı olan bir yer değil. Ama, İvriz kaya anıtını mutlaka görmelisiniz.

Karapınar tanıtımı.

Karaman tanıtımı.

Ulukışla tanıtımı.

Konya Ereğli İvriz Yazılı Kaya Anıtı

Konya Ereğli İvriz Yazılı Kaya Anıtı

Konya Ereğli İvriz Yazılı Kaya Anıtı: Ereğli ilçesinden, İvriz köyü istikametinde, güneye gideceksiniz. Yaklaşık 10 km. lik kıvrılarak giden asfalt yol. Ama problemli bir yol değil. Yolun her iki yanı yemyeşil kiraz ve elma bahçeleri ile dolu.

Özellikle, mevsim uygun ise, buraya özgü beyaz kirazdan mutlaka almalısınız. Evet, Anıtımız, İvriz köyü sınırları içinde ve İvriz çayının kaynağının kenarında.

Sonradan yazmak istedim ama yine de belki unuturum diye hemen belirteyim, dönüşte mutlaka buraya has cevizli sucuk almayı sakın unutmayın.

İVRİZ KAYNAK SUYU VE İVRİZ KÖYÜ PİKNİK ALANI

Muhteşem bir kaynak suyu, çok soğuk, hani derler ya, “karpuz çatlatan” cinsten. Muhteşem hızla akıyor. Anıtın bulunduğu bölümde, üstüne köprü yapılmış, bu köprüden geçilerek, anıtın yanına gideceksiniz.

Kaynak, ancak tek bir insanın sığabileceği genişlikteki bir mağaradan çıkıyor. Kaynağın çıktığı mağaranın çevresindeki ağaçlara insanlar bez parçaları bağlayarak dilek tutmuşlar. Burada, her yanınızdan sular akıyor. Mevcut fındık ağaçları ayrı bir güzellik katıyor.

Özellikle; yaz mevsiminde, çevre sıcaktan bunalırken, burada kazaksız oturamazsınız, çok serin. Ama, bu serinlik ayrı bir güzellik katıyor. Ayrıca, burada, kendi havuzlarında ürettikleri alabalıkları, çok değişik şekillerde pişirerek müşterilerine sunan kır restoranları var.

Izgarada veya tereyağında pişirilmiş alabalık, yanında sumak ve kırmızı biberli çoban salatası ve hakiki Ereğli şalgam suyu. Bu menüyü mutlaka deneyin.

İVRİZ KAYA ANITI

Kayanın üzerindeki bu figürler, ilk olarak 1875 yılında Rahip Davis tarafından çizimleri yapılarak dünyaya tanıtıldı.

Dünyadaki ilk yazılı tarım anıtı ve dünya tarihindeki ilk yazılı kabartma kaya anıtı olma özellikleri var. Önemi, buradan gelmekte. Aramileşmiş, Geç Hitit dönemine ait en önemli sanat yapıtlarındandır.

Zaten, gerek tanrı ve gerekse ona tapınan kişi yani kralın yüz hatlarında, diğer Hitit kabartmalarından farklı olan hususlar var. Buna göre, bazı Hitit anıtları, Hititlerin kendileri tarafından değil, eğittikleri veya uygarlaştırdıkları yerel halk tarafından yapılmıştır. Bu anıt ta bu söyleme uygundur.

MÖ.727-742 yılları arasında, Kral Varpalavas tarafından yaptırıldığı tahmin edilmekte. Yani; yaklaşık 2700 yıllık bir anıt. 4.20 x 4.20 metre ölçülerinde, kaya zemin üzerine, kabartma tekniğiyle yapılmış. Aynı zamanda, Asur ve Frgy etkileri de görülmekte. Tuvana krallığından, günümüze gelebilmiş bir eser. Tuvana krallığı; başkenti Ereğli olan ve ön Hititler tarafından kurulan bir krallık.

Anıtta: bölgenin kralı Varpalavas ile, Fırtına Tanrısı Tarhundas tasvir edilmiş. Tanrı Tarhundas figürü, Krala göre daha büyük yapılmıştır.

Tarhundas; krala göre daha büyük ölçüde, ellerinde üzüm salkımı ve buğday başaklarını tutuyor. Çünkü;  Tarhundas, aynı zamanda bolluk ve bereket tanrısı olarak da değerlendiriliyor.

Tanrının karşısındaki kral ise, daha küçük ve dua eder durumda tasvir edilmiş. Tasvirdeki objelerin giysileri; geç Hitit sanatının özelliklerini yansıtmakta.

Özellikle: tanrı figürü; kuvvetli bir insan görünümünde. Kol ve bacak adaleleri dikkat çekici. Üzerinde: dizlerini açıkta bırakan, kısa kollu, vücuduna yapışık giysi var.

Dönemin karakteristik özellikleri; madeni kemeri, uçları sivri ayakkabıları, saç ve sakallar. Başında boynuza benzer kurdelalar ile süslü sivri bir külah var.

Kral Varsapalas ise; geometrik motifli ve püsküllü eteği olan uzun bir giysi ile, ucu saçaklı manto giymiş. Başlığı: boncuk dizileri ile süslenmiş.

Kralın, iri boncuklu kolyesi, küpesi, bilezikleri de, arami takılarına benzemektedir.

Özellikle giysisi incelemeye değerdir. Üzerindeki işlemelerde Frigya kralı Midas’ın lahdinde bulunan “dörtgen desen” var. Bu desen genellikle “gamalı haç” olarak tanınıyor. Bu motif: Kıbrıs ve Truva’da yapılan kazılarda da bulunda ve dünyaca tanındı.

Figürlerin yanında, o  dönemde Hama harfleri olarak bilinen işaretler var. Bunlardan üç satırı, Tanrının yüzü ile yukarı kaldırdığı sol kolu arasındadır. Dört satır ise, ona tapan kralın arka planına oyulmuştur ve daha aşağıda hiyeroglif yazılı satırlar vardır.

Her iki figürün arasında bulunan, hiyeroglif yazıda: ” Ben hakim ve kahraman Tuvana Kralı Varpalavas; sarayda bir prens iken, bu asmaları diktim, Tarhundas onlara bereket ve bolluk versin” yazılı.

Her ikisinin de ayaklarında uçları kıvrık botlar var.

Kral Varpalavas; yöredeki Hitit ve Luwi kökenli halk için, bu anıtı yaptırırken, tanrı ve kral ilişkilerini simgesel olarak gözler önüne sermiş. Anadolu’daki uygarlığın köklerinin ne kadar eski olduğu ve bu köklerin tarıma verdikleri önemin sanata yansıması açısından, anıtın önemi büyük.

Ayrıca, anıt 2700 yıl önce, burada yetiştirilen üzüm ve buğday hakkında bilgi vermesi bakımından ilginç. Tüm bunların yanı sıra, binlerce yıl önce, burada bir üzüm tarımı yapıldığı kesin.

Bunun sonucu olarak ise; mutlaka şarap üretimi de yapılmış olabilir ve bu durumda, bugünkü şarap üretiminin, geriye dönük Anavatan’ının belirlenmesi açısından, bu anıt bir simge olabilir. Zaten; günümüzde, bir şarap markası tarafından, amblem olarak kullanılıyor.

ANITIN BUGÜNKÜ DURUMU

Bugün anıtın ön kısmındaki toprak parçasında, dikdörtgen şeklinde oyuk var. Bunun sebebi ise; Anıtkabir’in yapımı sırasında, büyük kurtarıcımız Atatürk’ün mezarına, Türkiye’nin farklı yerlerinden toprak parçası götürülmesi sırasında, İvriz toprağından da, bu onurlu katılımın yapılmış olması imiş. O kısım doldurulmamış ve halen öyle duruyor.

Anıt bugün korumasız. Sapan taşlarına, havalı tüfek saçmalarına ve fişeklere hedef olmuş durumda. Ayrıca; doğal tahribat nedeniyle, derin çatlaklar oluşmuş. Yağmur ve kar sularının biriktiği bu çatlaklar, donan suyun daha sonra erimesiyle, giderek genişlemekte.

Anıtın, kar, yağmur suları ve dış etkenlerden korunması için, beton bir şemsiye ile kapatılması ve çevre düzenlemesi ile, anıtın tabanına akan gölet sularının izolasyonunun yapılması düşünülmüş. Ancak, bu beton şemsiyenin ayaklarının dikilebilmesi için, sanırım anıta Sit alanı olarak ayrılan alan yetmemiş. Çünkü, bu alan, yalnızca anıtın önünden 5-6 metre kadar ilerisi.

Bir kısım alanın kamulaştırılması gerekli. Ama, öğrendiğime göre, Valilik ile, bu alanın halen sahibi olan Teaş arasında yapılan yazışmalar sonucu, Teaşa ait olan bu bölümün kamulaştırılması için, Teaş tarafından olumlu cevap verilmemiş.

Ülkemizde, sahip olduğumuz birçok tarihi hazine gibi, dünya insanlık tarihi açısından son derece önemli olan bu kaya anıtını da mutlaka koruma altına almak gerek. 2700 yıllık tarih yok olmak üzere. Yok olduktan sonra ise, sorumluların kimler olduğunun hiçbir önemi yok bence.

Biliyor musunuz ki, ülkemizde, birçok insanın yerini bile bilmediği bu anıt, her yıl binlerce yabancı turist tarafından ziyaret edilmekte. Bunu, yani yabancı turistleri, yöreye gittiğinizde göreceksiniz.

Ama, yok olmak üzere. Siz gittiğinizde göreceksiniz ama çocuklarınızın çocukları büyük olasılıkla, bu anıtı göremeyecek, bu tür dünya mirası anıtları göremeyecekler.

Çünkü, yıkılacak, yıkılmak üzere. Mısırda olduğu gibi, hani orada burnu olmayan sfenk heykeli var ya, bizim anıtta, zaman içinde parça parça yok olacak. Bu anıtın resmide, yalnızca bir şarap firmasının şarap etiketinde bir amblem olarak kalacak.

SONUÇ

Bölgeye yakın olanlar için, bir hafta sonu kaçamağı yapmaya değer. Uzak olanlar ise, mutlaka bir gün ayırıp, Toros Dağlarına sırtını dayamış, bu güzel ve gizli cenneti keşfetsinler.

Ereğli tanıtımı.