Antalya Manavgat

Antalya Manavgat

 

Evet, Manavgat-Antalya’ya 76 km. uzaklıkta. Otobüs ile yolculuk, yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Antalya-Alanya karayolundan ilerlerken, yeni açılan yol, Manavgat dışından geçmektedir.

Bu ana yoldan ayrılarak, Şelaleye gitmek istediğinizde, yaklaşık 8 km. yol gitmeniz gerekiyor. Bu yol: Manavgat yerleşimi içinden geçtiğinden, sıkıntılı. Yani: dar sokaklarda, trafik kargaşası arasında ilerlerken biraz sıkılacaksınız. Şelale bölgesine ilerlemek için, tabelaları takip etmeniz gerekiyor.

Evet: Manavgat denildiğinde, ilk akla gelen “Şalale” dir. Bunun yanında, Manavgat, yakın yerleşim birimlerindeki turizm ağırlıklı tesislerin yoğunluğu ile tanınıyor. Side isimli ülkemizin en büyük turizm alanlarından biri de; Manavgat ilçesinin bir beldesidir.

Side beldesine gittiğimde, özellikle, bölgenin en çok ziyaret edilen yeri olan “Apollon Tapınağı” bölgesindeki flamalar dikkatimi çekti. Üzerlerinde “Side İlçe Olmalıdır” yazılı bu flamalar sanırım yöre halkının beklentisinin en gözde ifadesidir.

Bunun dışında, Manavgat merkez yerleşimi, deniz kıyısından nispeten uzak bir Akdeniz ilçesidir. Yani, Manavgat merkezinde, turizm ağırlıklı beklentiler yok.

Burada: gayet düzenli caddeler, sokaklar gördüm, yani iyi bir Belediyecilik olduğu görülüyor. Manavgat ilçe merkezine yolunuz düşerse, Demokrasi bulvarı ve meydanı, hemen ırmağın yanındaki heykelleri ve bence, tarihi demir köprüyü görmelisiniz.

GENEL

Antalya Manavgat: Tarihin iç içe geçtiği ve her türlü turizm aktivitesinin yapılabildiği bir turizm merkezi. İlçenin tam ortasından geçen Manavgat çayı; dünyanın en uzun yeraltı akarsularından biri. Tek kaynaktan besleniyor.

Üzerinde: iki adet baraj kurulmuş. Tarsus dağlarından çıktıktan sonra, İlçe merkezini tam ortadan ikiye bölüyor ve Akdeniz’e dökülüyor. Üzerinde taşımacılık yapılabilen, ender akarsularımızdan. İlçe merkezinde, her iki yaka arasında, büyük ve demir bir köprü var. Günümüzde, bu demir köprü yoğun kullanılmıyor.

Hemen yanına, daha modern yeni köprü yapılmış ve yaya-araç trafiği bu yeni köprü üzerinden yürütülüyor ama eski demir köprü, tüm ihtişamı ile, yine aynı yerinde ve gelip geçenin birkaç dakika da olsa dikkatini çekiyor, çünkü: o demir köprüyü, bugün değil de, ilk yapıldığı dönemdeki haliyle  düşünün, muhteşemliğini göz önüne getirin.

Eskiden; çay üzerinde, yük ve insan taşımacılığı tekneler ile yapılırken, yakın zamandan bu yana, bu köprü üzerinden yapılmakta. Manavgat çayının kıyılarında: parklar, çay bahçeleri, piknik alanları ve gezi yolları yoğunlukta. Buralarda, yaz sıcaklarında bunalanların ferahlayıp, ırmağın ve yeşilliğin güzelliğini yaşayabilecekleri ortamlar oluşturulmuş.

Çay kıyısında ise, birçok tekne bulunmakta. Bunlar, günümüzde, Manavgat çayı üzerinde, gezinti turu düzenliyorlar. Bu turda; Manavgat’tan başlayarak, şelaleye ve boğaza kadar gidiliyor. 30 ile 100 kişilik teknelerle yapılan bu turlar; yaklaşık 3-4 saat sürmekte. Çayın: denize bağlandığı yere boğaz deniliyor.

Boğazda, suyun tadı: Mısır-Kızıldeniz’deki gibi. Bu noktada, mola veriliyor. Yüzmek mümkün. Yüzerken, kollarınızı iki yana açtığınızda, bir yanınızda ırmak akar, diğer yanınızda ise deniz suyunu hissedersiniz. Pırıltıları bile farklıdır. İnsanların bir kısmı; ırmağın serin ve tatlı sularında yüzmeyi tercih ederken, bir kısım insanda, denizin tuzlu ve sıcak sularında, aynı anda yüzebilmektedir. Mutlaka deneyin, muhteşem bir güzellik, bunu yaşamalısınız.

Manavgat’ta, 64 km. lik bir sahil bandı var. Ancak, bütün kıyılar, oteller tarafından tutulmuş. Halk plajları, pek yaygın değil. Bu nedenle: denize girebileceğiniz herhangi bir yer yok. Yani: yalnızca günübirlik tekne gezintilerine katılarak, denize girme şansınız var.

TARİHİ SÜREÇ

Antalya Manavgat: Manavgat, antik Pamphily’a bölgesinin doğu kısmında. Pamphilia’nın kelime anlamının kökü, Yunanca: kabilelerden oluşmuş ülke, kabileler ülkesi demek. İlçenin ismi ise; buraya ilk yerleşen ve kendilerine “manav” adı verilen, Türkler tarafından verilmiş. İlçede; tarihi süreç içinde, 1220 yılında Selçuklu ve 1472 yılında ise Osmanlı idaresinin egemenliği görülmekte.

Bugünkü İlçenin kuruluş tarihi hakkında, kesin bir kayda rastlamak mümkün değil. Ancak, bu bölgedeki, köklü yerleşimin 150-200 yıl öncesine dayandığı tahmin ediliyor. Cumhuriyetin ilanı ile, 1924 yılında, Manavgat kaza yapılmış ve Antalya’ya bağlanmış.

O zamanlar, İlçe, çayın sularının taşması ve sıtma nedeniyle büyülememiş. İlçe merkezi; uzun süre, Manavgat çayının etrafındaki, iki yakalı bir yer olarak anılmış. Çaydaki tekneler ise, bu iki yaka arasında, yük ve insan taşımış. 1960 lı yıllardan sonra ise, İlçe, büyüyüp gelişmeye başlamış.

Bir Alman Firması tarafından, çay üzerine yapılan büyük demir köprü, ulaşımı rahatlatmış. Böylece, Manavgat, çağdaş bir kent görünümünü kazanmış. Ama, çağdaş bir kent görünümü yanında, kalabalık ve trafik sıkışıklığı bulunan bir kent görünümü de var. Ayrıca: gerek şehir içinde ve gerekse çevre yolundan geçerken, dikkatimi çeken bir şeyden söz etmek istiyorum.

Manavgat ilçesinde, 4 minareli, muhteşem büyük bir cami gördüm. Çok uzaklardan bile dikkati çekiyor. Şehir içinde, bunun dışında; dikkatimi çeken tek şey, Manavgat ırmağının güzelliği ve kalabalık, sıkışık trafik, insan yoğunluğu. Yani, burayı gezmek isterseniz, gerek küçük ve özellikle de büyük Manavgat şelalesini mutlaka görmelisiniz.

MANAVGAT ŞELALESİ

Antalya Manavgat: Manavgat çayının üzerinde, büyük ve küçük olmak üzere, iki şelale var. İlçenin, 2 km. kuzeyinde, büyük şelale yolunda, sağa sapılarak, küçük şelaleye gidilir. Yoldan, 1 km. içeride, çayın küçük şelale bölümü karşınıza çıkar.

Büyük şelaleye oranla, daha küçük bir yükseklikten ırmağa dökülüyor. Çevresi; mesire yeri haline getirilmiş, restoranlar ve çay bahçeleri var. Burası, daha çok sanki bir göle benzemektedir. Benim önerim, buradaki restoranlardan birinde “bıldırcın” kızartması yemenizdir. Bir göl gibi büyük bir alana yapılan çay kıyısında, birçok restoran var.

Büyük şelale ise, İlçenin 4 km. kuzeyindedir. Anayola ise, yaklaşık 8 km. uzaklıktadır. Sular, şaşılacak kadar az bir yükseklikten (4-5 metrelik bir falezden) dökülmesine rağmen, şelalenin uzunluğu çok fazla ve bir hat üzerinde dökülüyor ve gürül gürül akışı var.

Bu nedenle, çok güzel görüntü veren bir şelale. Gerek ses ve gerekse görüntü olarak muhteşem güzel. Büyük şelalenin bulunduğu yere geldiğinizde, özel aracınızı park edebileceğiniz gayet büyük bir otopark var. 3 TL. park ücreti ödeyerek, aracınızı park edebiliyorsunuz. Sonra: yine bir dedektörlü kontrolden geçtikten sonra; yöre köylüleri tarafından kurulan bir işletme tarafından işletilen, Manavgat Şelalesi görüntü yerine giriliyor.

Giriş elbette ücretlidir. Ama, şunu söylemeden geçmek istemiyorum, burada “Müze kart” geçerli değil, biraz önce söylediğim gibi, yöre köylüleri tarafından kurulan bir işletme tarafından, buranın giriş-çıkışları denetim altına alınmış. Yani, ücret bunlar tarafından toplanıyor.

Peki, neden: öğrenci indirimi yapılmaz veya neden yerli-yabancı ziyaretçi ayırımı yapılmaz. Sonuçta, burası kendi memleketimizin doğal bir güzelliği ve bu güzelliği, bir yabancı ile aynı ücrete izliyor olmak, hiç te hoş değil. İlgilenenlere duyurulur.

Evet, ücret ödeyip kapıdan içeri girdiğinizde, her iki yanınızda, turistik eşyalar ve giysiler satan mekanlar görüyorsunuz. Biraz ileri de ise, dondurmacılar ve restoranlar var. Sol da ise: Manavgat Şelalesinin en iyi izlenebildiği, seyir terası var, ama bu seyir terasında, bir karış yüksekliğinde, ırmağın suları geçiyor ve buraya inenler, bu su içinde duruyorlar.

Buz gibi suyu hissetmek, şelalenin sesinin eşliğinde ve görüntüsünün eşliğinde, güzel bir duygu yaşatıyor. Ben daha çok, doğanın-tabiatın gücünü hissetmek, muhteşem bir uğultu sesi var. Daha önce, Amerika-Niagara şelalesini de görmüştüm. Manavgat şelalesinde de, Niagara da ki gibi su akım hızı yüksek, ancak Niagara daha yüksekten döküldüğü için görüntüsü muhteşem, Manavgat şelalesinin tek eksikliği, döküldüğü yerin kısa olması.

Son ziyaretimde, karşı kıyıdaki ağaçlardan, şelalenin buz gibi sularına, artistik atlayan çocuklar yoktu. Yasaklandı mı, başka bir sebep mi var bilmiyorum?

Evet, şelalenin bulunduğu mesire alanında gezmeye devam ediyoruz. Burada: genellikle, şelale dışında, biraz önce de söylediğim gibi, hediyelik eşya satan dükkanlar, dondurmacılar, restoranlar var. Restoranlardan bazıları, şelalenin görüntüsüne o kadar hakim konumda kurulmuş ki, inanılmaz.

Ancak, bir şey dikkatimi çekti, sanırım sizlerin de çekecektir: ortamda, bir gariplik-pejmurdelik var, yani ortam daha kaliteli olabilirdi veya olabilir. Kaliteden kastettiğim: gerek restoranların ve gerekse diğer tesislerin, daha modern, güzel ve çalışanların gerek giysileri ve gerekse davranışları, konuşmalarıyla daha bilinçli olmaları, sanırım buranın tanıtılması açısından olumlu  sonuçlar yaratır.

Evet; Manavgat şelalesi, Antalya’nın içindeki: Düden ve Kurşunlu şelalelerine nazaran, daha az yükseklikten akıyor ama gerçekten, uzun bir hat üzerinde akması ve suyun gücü nedeniyle, seyredilmeye, görülmeye değer. Şelalenin bulunduğu bölge, ana yoldan pek uzak olmaması ve görüntü güzelliği yaratması nedeniyle ilginç.

Fazla yüksekten dökülmese de, enlemesine uzun ve güzel bir görüntü veriyor. Mutlaka zaman ayırıp gitmenizi öneririm. Burada: muhteşem fotoğraflar çekebilir ve bir şelale izleyebilirsiniz. Hatta, zamanınız, sabrınız ve saçma bir hesap için ödeyebilecek fazla paranız varsa, restoranlarda, bu görüntü eşliğinde yemek bile yiyebilirsiniz. İyi geziler.

Antalya Manavgat Sorgun

Antalya Manavgat Sorgun

Manavgat’a giderken, ana yoldan sapılıp, güneye inen yoldan, yaklaşık 6 km. gidildiğinde ulaşılan; şirin ve doğal bir plaj ve sahil beldesi. Side’ye 3 km. uzaklıkta. Side’den çıkıp, doğuya yöneldiğinizde, sırtını ormana dayamış, müthiş kumsalı ile, Sorgun’a ulaşırsınız.

Evet; Antalya’ya uzaklık ise, 65 km. Sorgun denince; ülkemiz sınırlarında, üç tane Sorgun ilçesi var. Bunlar: burası, yani Antalya, Yozgat ve Tatvan Sorgun.

GENEL

Antalya Manavgat Sorgun: Antalya bölgesinin en güzel plajlarının burada olduğu söylenir. Ayrıca; burada, muhteşem bir de orman var. Sorgun ormanında, birçok kuş türüne rastlanmakta. Kızılçam, karaçam ve fıstık çamı olmak üzere, üç ağaç çeşidinden oluşan orman; 1945-1955 yılları arasında, Orman İşletmeleri tarafından yapılmış.

Amaç: kumul hareketlerini önlemek. Düşünenlere ve yapanlara, binlerce teşekkür. Ormanın; denize bakan kesiminde, birbirinden güzel turistik tesisler var. Side-Sorgun arasındaki geniş kumsal ise, halka açık. Piknik alanları, bahçeli restoranlar var. Orman içindeki yürüyüş parkurunu kullanabilirsiniz. Gezinti için, çevredeki çiftliklerden at kiralamanız da mümkün. Ayrıca, ata binmeyi bilmeyenler için binicilik dersleri de veriliyor.

Yalnız; bu bölge için en hassas ve tehlikeli konu şu; bölgeye, turizm yatırımı olarak golf sahalarının yapımı planlanıyor imiş. Bunun sonucu olarak, yani büyük ve açık golf alanlarının yapımı için; mevcut ormanın feda edilmesi gerekecek. Sorgun ormanı, her ne kadar, 14 Haziran 2007 tarihinde, birinci derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiş olsa da, umarım, herhangi bir çare üretip, bu ormanı yok etmezler.

Sonuçta; bu ormanın oluşumu, yıllarca süren bir çabanın sonucu. Golf alanları ise, başka bölgelerde, elbette yapılabilir. Gelişen zamanda, neler olacağını hep birlikte göreceğiz.

TİTREYEN GÖL

Sorgun’dan doğuya devam ettiğinizde; bir süre sonra Side’nin en popüler tatil merkeziyle karşılaşırsınız. Göl ile, deniz arasına dağılmış çam ağaçlarının içine yerleştirilmiş, 22 tesis ile, çok büyük bir turizm alanı.

Titreyen göl, aslında bir göl değil. Manavgat ırmağının, denize varmadan önce, bir hayli genişlemiş bir hali. Gerek akıntının yavaşlaması ve gerekse yayıldığı ortamın büyüklüğü nedeniyle, göl gibi görünüyor ve öyle algılanıyor. Rüzgar olduğunda ise, gölün yüzeyinde, su kıpırdamaları, gölün titrediği izlenimi veriyor. Bu nedenle, göle titreyen göl ismi verilmiş.

Göl içinde: karabatak tan, Pekin ördeğine kadar, pek çok tür kuş barınıyor. Evet, eminim, buralardan gelip geçen veya buraya giden ziyaretçilerin aklına şu soru mutlaka gelecektir?

Neden titreyen göl? Göl titriyor mu? Evet; bu konuya verilecek cevabı, bir efsane ile tanımlamakta yarar var. Gölün kıyısında yaşayan ve kuşları besleyen yaşlı bir balıkçı varmış.

Kuşlar; gölün kıyısında, yaşlı balıkçıyı gördüklerinde, kanatlarını çırparak, ona doğru gelirlermiş. Bir gün, gölde avlanan avcılar, göl üstündeki ördekleri vururlar. Bunun üzerine, yaşlı adam, avcıların üzerine yürür ve onları avlanmaktan vazgeçirmeye çalışır.

Avcılar ise, yaşlı adamı suya iterler ve su üstünde vurdukları ördekleri almaya çalışırlar. Göle düşen yaşlı adam, kaybolur. Bunun üzerine, bölgedeki tüm ördekler havalanır ve kanatlarıyla, bir hortum oluşturarak, avcıları kaçırırlar.

Bu olaydan sonra; göl, sürekli olarak titremeye başlar. Yöre halkı; bu olayı, kuşların, yaşlı balıkçıya ağlaması olarak yorumlarlar.

Evet; burada ayrıca, Türkiye’nin en büyük halkalama istasyonu var. Yani; kuşlar, bilimsel araştırmalar için, yakalanıyor, ayaklarından halkalanıyor ve yeniden doğaya salınıyorlar. Yılda, yaklaşık 20 bin civarında kuşun yakalanarak, halkalandığı söylenmekte.

Evet; Sorgun ve Titreyen Göl; suyun yüzeyine baktığınızda gerçekten, bir titremeyi andırır, sürekli bir hareket görmeniz mümkün. Yorum size kalmış, neden titriyor, anlattığım efsane belki ilginizi çeker ve merakınızı giderir.

Yola devam ediyoruz. İyi yolculuklar.

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Kemer Ulupınar

Kemer Ulupınar

Kemer Ulupınar köyü, Kemer merkeze 27 km ve Antalya merkeze ise 70 km uzaklıktadır. Antalya’dan buraya yaklaşık 1 saat civarında ulaşılmaktadır.

Ulupınar köyü: Antalya-Kumluca karayolu üzerinde, Kemer’i geçtikten hemen sonra, Çıralı sapağına gelmeden 3 km öncedir. Çıralı-Ulupınar arasındaki uzaklık ise 8-10 km civarındadır. Bu yolda, özellikle doğa yürüyüşleri yapılmaktadır.

Likya Yolu;

Ulupınar köyü her gün 500 civarında turistin geçtiği Likya-Olimpos yolu ile de kesişmektedir.

Kemer Ulupınar Özellikleri

Özellikleri:

Ulupınar köyü: Olimpos dağlarının eteğinde, eşsiz güzellikler içinde kurulmuş, yeşilliklerle ve serin sularla bütünleşmiş şirin bir köydür.

Köyü: sık ve gür, çınar, defne, kızılçam, kadran ve ardıç ağaçları çevreler. Köy yoluna girdiğiniz anda, havanın değiştiğini hissedebilirsiniz. Ciğerlerinizi mis gibi çam kokusu doldurur. Ortam mis gibi çam kokmaktadır.

Köy, ismini doğal kaynak sularından almıştır.

Balık Çiftlikleri:

Toroslardan gelen ve yazın dahi buz gibi olan suyu ile bilinen bölge, balık çiftlikleriyle ünlüdür. Bölgede birçok balık çiftliği bulunmaktadır. Zaten, günümüzde burada bulunan restoranlar da daha önce balık çiftlikleri olarak kurulmuştur.

Alabalık, bölgedeki oteller ve restoranlara buradaki çiftliklerden verilmektedir.

50 havuzda yılda yaklaşık 300 bin alabalık üretildiği söyleniyor.

Kemer Ulupınar Restoranları

Restoranlar:

Köy merkezinde, ağaçları birer örtü gibi üzerine alan 15 restoran bulunuyor.

Altlarındaki ırmaklar ve çevresinden doğal şelaleler akan bu restoranlar, yaz aylarında bölgede 45 dereceyi bulan hava sıcaklığından kaçmak isteyenler için doğal klima ortamı sunar.

Özellikle akşam saatlerinde buraya giderseniz, üşümemek için yanınıza mutlaka hırka-mont türü giyecek almalısınız.

Kemer Ulupınar Restoranları

Yaz aylarında: akarsu üzerinde kurulu ahşap balkonlarda yemek yiyebilirsiniz. Bu ahşap balkonlarda yere bir kilim serilmiş, üzerine minderler yerleştirilmiştir.

Kemer Ulupınar Restoranları

Yuvarlak köy sofrasının çevresine dilediğiniz gibi oturabilirsiniz. Ancak bu ahşap platorma adım atmadan önce ayakkabılarınızı çıkartmanız gerekiyor.

Bazı restoranlar ise, dere üzerine yerleştirilmiş masalarda, ayaklarınızı derinin serin sularına sokarak, yemeğinizin tadını çıkarmanızı sağlayacak şekilde düzen almıştır.

Kemer Ulupınar Ne yenir

Burada neler yenir?

Tabii burada birçok alabalık çiftliği bulunmaktadır. Yani ilk akla gelen taze alabalık olabilir. Hatta, restoranların bazılarında havuz bölümlerinde bulunan oltalarla, havuzdan balık tutup, bunu görevlilere verdiğinizde, bunları pişirip masanıza servis ediyorlar.

Kemer Ulupınar Balık tutma

Havuz başında birçok olta var, havuz balık dolu olduğu için zorlanmadan balık tutulabiliyor, elbette bu etkinlik başta çocuklar olmak üzere birçok ziyaretçinin yoğun ilgisini çekiyor.

Peki, balık sevmeyenler: Evet tesislerde balık sevmeyenler için alternatif olarak saç kavurma ve bıldırcın da servis ediliyor.

Kemer Ulupınar Sonuç

Sonuç:

Evet, burası, özellikle hafta sonu ve tatil günlerinde, Antalyalıların yoğun tercih ettikleri bir yerdir. Ayrıca: buraya gittiğinizde bir çok turist kafilesinin de otobüsler ile buraya geldiğini göreceksiniz. 

Yani, oldukça kalabalık olmaktadır.

Gittiğinizde belki de yer bulamayıp bir süre beklemek zorunda kalabilirsiniz. Ayrıca: elbette en önemli konu fiyatlar, yemek ücretleri, çünkü malum bu tür turistik yerler de kalite-fiyat dengesi pek kurulmuyor.

Bu yüzden: servisteki gecikmeleri, servis elemanlarının ilgisizliklerini ve fiyatlardaki sıkıntıları göze alırsanız, bence buraya mutlaka gidin, ilginç bir yer.

Kemer gezilecek yerler

Çıralı gezilecek yerler

Phaselis gezilecek yerler

Kiriş-Çamyuva gezilecek yerler

Göynük gezilecek yerler

Tekirova gezilecek yerler