Ankara Ulus Kurtuluş Müzesi

 

Ankara Ulus Kurtuluş Müzesi

Burada fotoğraf makinası kullanmak yasaklanmıştır. Ancak: 2’nci Meclis binası, yani hemen 200 metre aşağıdaki ortamda, fotoğraf çekmek yasak değil iken, burada fotoğraf çekmenin yasaklanmasını anlamak mümkün değil.

Özellikle: yasak denilse de, özellikle şehir dışından gelenler, burayı gezdiklerini belgelemek adına, birkaç fotoğraf çekmeye kalkıştıklarında ise, görevlilerin sert müdahale içeren sözleri, inanın kırıcı oluyor ve müze gezmek gibi bir kültür gezisi, stresle yoğuruluyor.

Evet, gelelim, en büyük değerimiz olan ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusumuza armağanı, Türk gençlerine emaneti Cumhuriyetimizin hangi ortamda, ne gibi şartlarda ilan edildiğini gezip görmeye.

Müze: Ulus Meydanındadır. Cumhuriyetimizin ilan edildiği, 1’nci Meclis Binası. 1920 ile 1924 yılları arasında kullanılmış. Gerçekten; o yıllardaki şartları göreceksiniz. O insanların, saatler, günler boyunca, o tahta sıralar üzerinde oturduklarını göreceksiniz.

Ve o zor ve güç şartlarda yarattıkları, kurtuluş mücadelesi olsun, cumhuriyet olsun ve bunlar gibi ülkenin kurtuluşu ve gelişmesi için yarattıkları birçok çabanın, yaratıldığı o güç şartları göreceksiniz ve bugünle karşılaştırıp, elbette şaşıracaksınız.

Evet; Cumhuriyetimizin ilan edildiği bu bina, günümüzde müze olarak kullanılıyor ve adı: Kurtuluş Müzesi. İlk toplantının yapıldığı bu binanın yapımına; 1915 yılında, mimar Hasip Bey tarafından başlanır. Atatürk’ün, 27 Aralık 1919 tarihinde, Ankara’ya gelişinden sonra, yapının meclis binası olarak kullanılmasına karar verilir.

İlk parlamento binası; 22 x 43 metre boyutlarında. Bodrum üzerine, tek kat olarak yapılmış. Büyük bir toplantı salonu ve 9 odası olan taş bir yapı. Dış cepheler; kemerler ve geniş saçaklarla bezenmiş ve ayrıca iki balkon var. Devletimizin kuruluşu ve kurtuluş savaşının tüm askeri ve siyasi kararları burada alınmış.

Bu küçük bina; 18 Ekim 1924 tarihine kadar kullanılmış. Günümüzde ise, Müze. Evet; kurtuluş savaşımız ve cumhuriyetin ilanı aşamasındaki o imkansızlıklar ortamını mutlaka gidin görün. Müzeye; girdiğinizde, sizi büyük bir nezaketle, müzenin görevlileri karşılıyor. Gerçekten, bu nazik insanları, görevli olarak oraya koymak, muhteşem bir uygulama. Gerek davranışları, gerek kıyafetleri ve gerekse yol göstermeleri: ” gezinize şuradan başlayacaksınız ” şeklinde yol göstermeli çok güzel.

Evet; müze kartınızı gösteriyor veya bilet alarak giriyorsunuz, hemen ilk oda; mescit, sonra Atatürk’ün çalışma odası ve sonra toplantı salonu. Bir koridorun çevresindeki bölümleri geziyorsunuz. İlgi çeken yerler; toplantı salonundaki tahta oturma yerlerine bakın lütfen, kötü oturma yerleri, sonra ısınmak için konmuş, iki soba göreceksiniz.

Özellikle: Lozan Barış Antlaşmasının imzalandığı masa var. Hemen yanında: Atatürk ve İsmet İnönü’nün resimleri bulunuyor. Bu masa; İsviçre’den buraya nasıl getirilmiş anlamadım. Ama; Lozan barış antlaşması, Türk Siyasi tarihinde çok önemli yeri olan bir antlaşma.

Bunun imzalandığı masayı bulup, buraya getirmek ve sergilemek, güzel bir uygulama. Düşünene ve bu masayı buraya kadar alıp getirene teşekkür etmek gerek, gerçekten Türkiye’nin siyasi geleceği, işte bu masanın üstünde şekillendi dememek elde değil. Ayrıca; zamanında Mecliste görev yapmış kişilere ait, şahsi eşyalarda sergileniyor.

Bunun yanında; o zamanlar kullanılan, üç makineli tüfek ve normal mavzer tüfekler sergileniyor. Meclis çatısı altında, bu tür silahların niye sergilendiğini anlayamadım? Bu tür silahlar, milli mücadelede kullanıldı ise, bunların sergilenebileceği bir çok yer olduğunu düşünüyorum, ama burası Meclis ve ben buraya, Cumhuriyetin hangi şartlar altında ve ne gibi bir ortamda ilan edildiğini, bir zamanlar milletin temsilcilerinin ne gibi ortamda çalışarak, ülkenin kurtuluşunda çaba gösterdiklerini görmeye gittim ve gerek  tahta sıra ve masalar ve gerekse ısınmak için kullanılan sobalar; ziyaretçileri etkilemek için yeterli geliyor.

Birde, Atatürk’ün Sivas kongresinde kullandığı masası var. Bunlara bakarken, lütfen, o günün şartlarını düşünün. Bugün olsa, asla dönüp te kimsenin bakmayacağı bir masa, ama masanın lüks olmasının ne önemi var, o insanlar, lüksten ziyade, kararlılıklarını bu masaların üzerinde, tahta sıraların üzerinde ortaya koymuşlar, önemli olan bu.

Evet; bu güzel müzeyi gezip çıkıyoruz. Mutlaka gitmenizi öneriyorum. En fazla bir saat zamanınızı alır ve çok yakın, hemen dibimizde, mutlaka gidilmeli. Ama, bu giriş ücreti konusuna çözüm bulunması gerekir diye  düşünüyorum.

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

Kesinlikle, bu satırları okuyan siz, Ankara’da yaşıyorsanız veya birkaç kez Ankara ulaşımı için tren kullandıysanız, Ankara Tren Garını görmüşsünüzdür. Ama, biraz dikkatli baktığınızda, bu tren garının, tarihi bir yapı olduğunu hemen anlamak mümkündür.

Bu yapı içinde, benim en çok ilgimi çeken “Atatürk konutu” olarak adlandırılan ve halen TCDD tarafından bir müze olarak dizayn edilerek ziyarete açık bulundurulan bir yapıdır. Aslında, biraz önce söylediğim gibi, her gün, önünden yüzlerce kişinin geçtiği bu yapı, maalesef birçokları tarafından bilinmez ve ziyaret edilmez.

Ama, bir zamanlar, ülkemizin büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk tarafından konut olarak kullanılan ve müze olarak düzenlenen bu yapıyı, mutlaka görmek gerekir diye düşünüyorum. Kısa bir zaman ayırıp, bu güzelliği görebilirsiniz.

Müze: Cumartesi, Pazar ve bayram tatilleri hariç, her gün saat: 09.00-12.00 ve 13.00-17.00 arasında açıktır ve giriş ücretsizdir. Her ne kadar girişin ücretsiz olması bir jest olarak görülse de, buranın yönetiminden sorumlu olanlara bir öneri: hafta içinde, insanlar iş yerinden izin alarak veya iş yerini kapatarak buraya gelemezler.

Bence, burayı cumartesi günleri açın ve Pazar ile pazartesi günü tatil yapın. Hangi üniversite öğrencisi, hafta içinde dersini bırakıp, müzenizi ziyaret etmeye gelebilir. Amaç, müzenin ziyaret edilmesi mi, yoksa işte, müze, gelen-gelsin mantığımı ki, buna hakkınız olmadığını düşünüyorum çünkü, bu tür müzeler, kurumların-kişilerin değil, toplumun malıdır ve toplumun kullanımı için en uygun şartları yaratmak ta, buraların yönetimlerine düşer.

Ulaşımdan söz etmek istemiyorum, malum, Ankara tren istasyonu, şehrin en merkezi yerindedir.

Evet, şimdi: Ankara tren garında, geçmişten günümüze kadar olan sürece ait bir gezintiye çıkalım. Sizler de, mutlaka kısa bir zaman ayırın veya tren ile bir yere gidecekseniz, bir saat öncesinde gidin ve gar kompleksi içindeki tarihi özellikleri olan yapıları gezmek için zaman ayırın.

Osmanlı-Anadolu Demiryolları İşletmesi: 1871 yılında faaliyetine başlamış ve ilk olarak: İstanbul-Adapazarı arasındaki hattın yapımı sağlanmıştır.

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

1888 yılına gelindiğinde ise, bu hattın: Eskişehir-Konya ve Ankara’ya kadar uzatılmasına karar verilmiştir. 1892 yılında, Ankara’ya ilk tren gelir. Yine aynı yıl, mimar Kemalettin Bey tarafından, küçük bir istasyon binası yapılır.

Taş bina, bodrum üzerine 4 katlıdır. Direksiyon binası olarak isimlendirilir. İstasyon binası: aslında, Anadolu-Bağdat demir yolu hattındaki çalışmalara katılan Alman yöneticilerin ikametgahı olarak düşünülmüştür.

Şehre gelen demir yolu hattı, törenlerle karşılanır. Hatta: Ankara kalesinin, tren garına bakan cephesine, büyük bir “Osmanlı tuğrası” asılır, gara çıkan cadde ve sokaklar taklarla süslenir ve hatta, tören için yurt dışından orkestra getirtilir.

Takip eden dönemde: 27 Aralık 1919 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk: kurtuluş mücadelesini sürdürmek üzere, Ankara’ya geldiğinde, ikametgahı olarak, şehirdeki tek modern konut olan, 2 katlı, Direksiyon binası tahsis edilir.

Ama, yalnız konut olarak değil, aynı zamanda “Başkomutanlık karargahı” olarak da kullanılır. Binanın giriş katında: çeşitli toplantılar yapılırken, üst katı: Atatürk’ün ikametgahı olarak kullanılmıştır. Burada: Atatürk’ün yatak odası, banyosu, çalışma odası ve toplantı salonu bulunmaktadır.

Ayrıca: Fikriye hanımın, Atatürk’ü görmek için Ankara’ya geldiğinde kaldığı oda da görülüyor. Burada: Atatürk’e ait: özel eşyalar, o günün özelliklerini yansıtan mobilyalarla döşenmiştir.

Dolayısı ile, 1920-1922 yılları arasında, ülkemizin, kurtuluş mücadelesinin en hızla sürdürüldüğü yıllarda, bu yapı: en önemli kararların alındığı bir mekan olarak tarihe tanıklık eder. Kurtuluş savaşının harekat planları burada hazırlanır.

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası
Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

 

Hatta: 21 Ekim 1921 tarihinde, Fransızlar ile yapılan  Ankara Antlaşmasının ön görüşmeleri ve bilahare anlaşmanın imza töreni de burada yapılır. Bu anlaşma ile, Türkiye-Fransa arasında, silahlı çatışma son buluyor, güney sınırlarımız tespit ediliyordu.

Hatta, bu anlaşma ile, Türkiye-Suriye sınırları belirleniyor ve gerek Kilikya bölgesinin önemli bölümü ve gerekse Bağdat demir yolu hattının büyük bölümü, Türkiye sınırları içinde bırakılıyordu, yani tam bir başarı denilebilir.

23 Nisan 1920 tarihinde, TBMM oluşturulması ve bu tarihin “Milli Bayram” olarak kutlanması kararları da, burada alınır.

Yukarıda söylediğim gibi, ulusal kurtuluş mücadelemiz ve hemen sonrasındaki birçok tarihi olaya tanıklık eden bina, TCDD İşletmesi tarafından kullanılıyor iken, takip eden tarihi süreçte, yeniden düzenlenerek, müze haline getirilmiş ve 24 Aralık 1964 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Müzenin üst katında: Atatürk’ün çalışma odası, yatak odası, banyosu, toplantı odası ve Fikriye Hanımın kaldığı odalar, o günkü orijinal mobilyaları ile görülebilmektedir.

Alt katında ise, mevcut 5 oda “Demir yolları Müzesi” olarak düzenlenmiştir. Aslında, bina “Direksiyon binası” olarak biliniyor olsa da, günümüzde “Atatürk konutu” ve “TCDD Müzesi” olarak isimlendirilmektedir.

Burada: 1857 yılından günümüze kadar olan süreçte: eşya ve belgeler sergilenmektedir.

Yapının duvarlarında, yine kullanıldığı döneme ait fotoğraflar bulunuyor. Ayrıca: Osmanlı devleti döneminde kullanılan mühürler, diplomalar, kimlik kartları, biletler ve Alman Demir yolları idaresi tarafından ilk demir yolları Genel Müdürü Behiç Erkin’e armağan edilen ve çalışır durumdaki buharlı lokomotif modeli görülebiliyor.

Benim ilgimi çeken: Sultan Abdülaziz’e, İngiliz hükümeti tarafından armağan edilen, altın kaplama, minyatür vagon ve sultanın özel treninde kullandığı sedef işlemeli çalışma masası.

Ayrıca; 1925 yılında, Atatürk’ün, Samsun-Çarşamba demir yolu hattının yapımına başlanması töreninde kullandığı kazma-kürek görülüyor.

TCDD Müzesinden, Atatürk konutundan çıktıktan sonra: hemen yan tarafta bulunan “Atatürk Vagonu” görülebilir. Bu vagon: 3 kompartıman, lavabo, banyo ve salondan oluşmaktadır. 1935 yılında, Almanya-Hofman-Werke tesislerinde yapılmıştır. Ağırlığı: 46 ton, uzunluğu: 14.8 metredir.

Atatürk: 1935-1938 yılları arasındaki yurt gezilerinde “Beyaz tren” olarak isimlendirilen bu vagonu kullanmıştır. Ancak, aynı vagon: büyük önderin ölümünün ardından: İzmit-Ankara arasında, naaşının naklinde de kullanılmıştır. Naaş, 19 Kasım 1938 tarihinde, Ankara’ya getirilince, 3 yıl kaldığı Direksiyon Binasının önündeki top arabasına yerleştirilmiş ve buradan Anıtkabir inşaatı bitirilinceye kadar muhafaza edileceği, Etnografya Müzesine götürülmüştür.

Evet, bu vagon: 1964 yılından bu yana: bugün bulunduğu yerde sergilenmektedir.

Cumhuriyetin ilanından sonra: Direksiyon binası: Atatürk tarafından terk edilmiştir. Çünkü: taş bina çalışma ve dinlenme yönünden; Atatürk için uygun değildir ve Ruşen Eşref’in önerisiyle; Ankara’nın yazlık bağlar bölgesi olan “Çankaya” dan satın alınan “Kasapoğlu Köşkü” yani “günümüzdeki Cumhurbaşkanlığı köşkü” ne taşınmıştır.

Ancak, büyüyen başkent Ankara’da ; dönemin en büyük ulaşım aracı olan demir yolu ulaşımının sağlanmasında, küçük istasyon binası yeterli gelmemektedir. Bunun üzerine: Türkiye’nin başkentine yakışacak bir gar binası yapılmasına karar verilir. Gar binasının yapılması için kurulan komisyon tarafından: gar planlarını hazırlanması için, o dönemde, genç bir mühendis olan (25 yaşında) mimar Şekip Akalın görevlendirilir.

Akalın: Avrupa’da, birkaç büyük gar binasında inceleme yaptıktan sonra, yurda döner ve projesini hazırlayarak inşaatı başlatır. İnşaat ilk başladığı dönemde, temel kazısında çıkan bir sıvı nedeniyle, bazı iddialar ortaya atılır. Ulus Gazetesi, temel kazısında çıkan sıvının, MTA tarafından araştırıldığı ve bunun “ham petrol” olduğunu yazar. Ancak, daha sonra: bu petrol yatağının rezervinin ne kadar olduğu veya sonucun ne olduğu hakkında, ayrıntılı bilgi edinilemez ve konu kapanır gider.

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

Günümüzde de kullanılan yeni gar binası: 29 Ekim 1937 tarihinde tamamlanarak hizmete açılır. Tamamlandığında: Avrupa’daki en modern gar binaları arasında, en ön sıraya çıkar.

Yapı: bir monoblok yapı olarak değil, bir yapılar kompleksi olarak planlanmıştır. Ana binanın iskeleti ve temel bölümü, betonarme olarak yapılır. Dış cephe, Ankara taşı ile kaplanmıştır. Art-deco mimari tarzındadır. Gereksiz bezeme unsurlarından arındırılmıştır. Dikdörtgen yatay prizma şeklindedir. Uzunluğu: 150 metredir. Orta bölüm dışında: 3 katlıdır.

Bu orta bölümde: tavandan gün ışığı alan, büyük bir giriş holü bulunmaktadır. Bu giriş holünde: bilet gişeleri, ofisler ve dükkanlar bulunmakta olup, boyutları: 23 x 33 metredir ve yükseklik 23 metredir. Gayet aydınlık, geniş ve ferah olan bu orta bölüm: 12 metre yükseklikteki pencereler ile aydınlatılmaktadır.

Burası, temel işlevinin yanı sıra, gelen yolcuları karşılayan, görkemli bir kapı olarak düşünülmüştür. Giriş bölümünün iki yanında: dış cephede, yarım yuvarlak olarak, dışarı taşan ve yüksekliği boyunca dikey pencerelere sahip, birer merdiven kulesi görülmektedir. Bu iki kule, giriş cephesine, anıtsal bir görünüm kazandırıyor.

Peronların yan duvarları: gün ışığından yararlanmayı sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

Ankara gar binası kompleksi içinde: bir de “Gazino” bölümü bulunuyordu. Meydanın sağındaki bu gazino yapısı: bir çift sütun dizisiyle, aynı tarihte inşa edilmiş olan gar binasına bağlanmıştı. Geniş bir terası da bulunan gazino binasının hemen yanında ise, bir “Saat kulesi” var. Kule: yivli süslemeleriyle, 32 metre yüksekliğindedir.

Gazino binası: açıldığı dönemi takip eden süreçte, uzun zaman, Ankara’nın kültürel etkinliğinin yürütüldüğü bir yer olarak kullanılmıştır. Yerli ve yabancı sanatçılar, sık sık burada konserler vermişler, politikacılar, gazeteciler, siyasetçiler, burayı buluşma yeri olarak kullanmışlardır.

Ankara garı: ilk yapıldığında, çağdaş Türkiye’nin dünyaya açılan yüzü olarak kabul ediliyordu. Bu nedenle: gar ile Meclis binası (Ulus’daki eski meclis binası) arasında uzanan, geniş ve ağaçlı cadde: ünlü Alman şehir planlamacısı Jansen tarafından düzenlenmiştir. Çünkü: buranın “Protokol yolu” olarak kullanılması gündeme gelmişti. Hatta: resmi bayramlardaki geçit törenleri, bu yol da yapılıyordu.

Son bir not: Ankara garının önünde, hemen havuzun yanında bir heykel var. “Miras” isimli bu heykel: Metin Yurdanur tarafından 1980 yılında yapılmıştır. Çünkü: 1980’li yıllarda, dönemin Belediye Başkanı Ali Dinçer, şehirde oluşturulan yaya bölgelerine, heykel koymak üzere girişimlerde bulunur. Ankara Gazi Üniversitesi hocalarının bir kısmı çeşitli heykeller yaparlar. Miras isimli heykel de, bunlardan biridir. Heykelde: “Hitit aslanına ters binmiş Nasrettin Hoca” betimlenmiştir.

Ankara Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi

Ankara Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi

Türkiye İş Bankası, kendi müzesi İstanbul’da iken, Ankara’ya da böyle bir müze açmış ve iyi bir reklam kampanyası ile tanıtmıştır, uzun süre müzenin açılması ile ilgili reklam afişleri şehrin birçok yerinde karşımıza çıkmıştır.

Ulusda tarihi bina, İş Bankası Genel Müdürlüğü tarafından müzeye dönüştürülmüştür. Şehrin en merkezi yerinde, bulunmaması olanaksızdır, rahatlıkla ulaşıp gezebilirsiniz.

Biraz bu tarihi binadan söz etmek yerinde olacaktır. Tarihi bina: İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından, 1929 yılında İş Bankası’nın 3’ncü Genel Müdürlüğü olarak inşa edilmiştir. Yapının mimari üslubu, Neo-Osmanlı tarzıdır. Dıştan alt ve ortalar ayrı, üst kısımda ise Rönesans üslubu kullanılmıştır. Sütunlar çok süslüdür ve Osmanlı ile Selçuklu mühür ve armaları bulunur.

Daha sonra ise, bankanın Heykel Şubesi olarak kullanılmıştır. Dekorasyonu Selahattin Refik Sırmalı tarafından yapılmıştır, kendisi Atatürk’ün Çankaya köşkündeki çalışma odasını da tasarlamıştır. 90 yıllık tarihi bina, hizmete açıldığı ilk günden itibaren Ankara’nın simge yapıları arasına girmiştir.

Evet: müze 2 Mayıs 2019 tarihinde açılmıştır.

Müze: Pazartesi, Ramazan ve Kurban bayramlarının ilk günleri, 1 Ocak günü hariç, her gün açıktır. Saat: 10.00-18.00 arasında ücretsiz olarak gezilebilir.

Müzeye neden bu isim verilmiştir? “Atatürk’ün, askeri zaferlerin ancak iktisadi zaferlerle kalıcı olabileceği vizyonu” nedeniyle bu isim verilmiştir.

Müzede: Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ülkemizin iktisadi bağımsızlık yolunda attığı büyük adımlar, Bankanın tarihiyle birlikte ele alınmaktadır.

Ulus’ta müzeye dönüştürülen tarihi binada: bodrum katındaki kiralık kasalar bölümü ve giriş ile birinci katlarda, orijinal olarak korunan özel tarihi alanlar ziyarete açılmıştır.

Giriş/Zemin katta; Mongeri’nin zarif tasarımı görülüyor. Ahşap malzeme, manuel çalışan döner kapı oldukça etkileyicidir. İçeri girince büyük bir karşılama alanı bulunuyor, yukarıdaki boşluğa baktığınızda bir vitray göreceksiniz. Bu vitray içinde “Hermes” görülüyor. (Hermes: altın değnekli Hermes, en hızlı ve en kurnazdır. Ticaretin, hırsızların, kurnazların, sporcuların, seyyahların ve koşucuların tanrısıdır.) Hermes: İş Bankasına 100 metre uzaklıktaki Roma hamamı kazılarında bulunmuştur.

Bu katta: bankanın iktisadi bağımsızlık tarihine dair koleksiyonunda yer alan fotoğraf, belge, obje ve filmler sergileniyor. Özellikle: geniş salonda bulunan ahşap çalışma masaları, kasa dolapları dikkat çekiyor.

Katlar arasındaki dolaşım, çevresi telle çevrili asansörle yapılıyor, ama mermer merdivenleri de kullanabilirsiniz.

1’nci katta: Atatürk’ün de misafir edildiği, orijinaline uygun şekilde korunan İdare Meclisi Salonu ya da Mavi Salon olarak isimlendirilir ve Genel Müdür Celal Bayar’ın odası bulunuyor. İdare Meclisi Salonu uzun yıllar yönetim kurulu toplantılarına ve bankanın en önemli toplantılarına ev sahipliği yapmıştır.

Yönetim kurulu, hala, her yıl bankanın kuruluş yıldönümü olan 26 Ağustos tarihinde, bu salonda toplanıyor. Tarihi binanın müzeye dönüştürülme kararı da bu salonda verilmiş. Ayrıca bu salonun hemen girişinde: bankanın ilk hesap defteri görülüyor.

Banka kurulduktan sonra, Banka tarafından 1 numaralı hesabın daima millete ait olduğunu söyler. Bunun üzerine 1 numaralı hesap TBMM’ye verilirken, 2 numaralı hesap ise Atatürk’e verilir.

22 Ekim 1929 tarihinde, Atatürk’ün misafir edildiği, orijinaline uygun şekilde korunan “İdare Meclisi Salonu” da, ziyarete açılmıştır. Atatürk’ün ziyareti sırasında çekilen fotoğraftan Kurt Bullent tarafından  Müze için yapılan bir yağlıboya tablo ile Atatürk’ün Banka’nın İskenderiye Şubesi’ne hitaben imzaladığı Weinberg tablosu da sergileniyor.

Yine bu katta. Türkiye İş Bankasının, yapıldığı tarihte, Türkiye’nin en uzun binası olma özelliği taşıyan Genel Müdürlük binalarının maketleri de bulunuyor.

2’nci katta: Bankanın iletişim faaliyetlerini ve toplumsal katkılarını anlatan “Türkiye İş Bankası İftiharla Sunar” başlıklı kalıcı bir daimi sergi kurgusu vardır. Bu katta: Türkiye İş Bankasının bir zamanlar dağıtmış olduğu tarihi kumbaraları da görebilirsiniz.

3’ncü katta: sanat galerisi var, burada geçici sanat sergileri açılıyor. Dönemsel olarak sergiler düzenlenecektir.

4’ncü katta: burası sürekli sergi katıdır.

Milli Mücadelenin 100.Yılında İstiklal sergisi bulunuyor, sergi yıl sonuna kadar ziyaret edilebilir. Sergi; yani “İstiklal” başlıklı sergide: Türk milletinin verdiği mücadeleyi bine yakın belge, fotoğraf, film ve objeyle anlatıyor.

Ziyaretçiler, yüzyıllık bir tarihi yolculuğa çıkıyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, Milli Mücadelenin isimsiz kahramanları olan Anadolu insanını bir kez daha saygı ve minnetle anmak üzere hazırlanan sergiler: On yıllık savaş, Mütareke ve işgal, Direniş ve Kuvayı Milliye, Düzenli ordu ve sathı müdafaa, Hukuk ve Taarruz, İstiklal ve cumhuriyet olmak üzer 6 bölümde bilgi ve belgeleri ziyaretçilere aktarıyor.

Sergilerde savaşa dair askeri objeler, o dönem kaleme alınmış günlükler, notlar, savaş sırasında hazırlanmış ve savaşın seyrini belirleyen haritalarla cephelerde komuta kademeleri arasındaki emirler görülebilir. Ayrıca sergideki projeksiyonlarda, Milli Mücadele dönemine ait çok sayıda tarihi görüntü izlenebilir.

Sonuç, evet gayet güzel, muhteşem güzel bir müze, ulaşım kolay, ulaşım rahat, ücretsiz, mutlaka zaman ayırın ve gidin, gerçekten bambaşka bir aleme gireceksiniz.