Ankara Cer Modern Çağdaş Sanatlar Müzesi

Ankara Cer Modern Çağdaş Sanatlar Müzesi

Özel aracınız ile gitmek isterseniz: Tren garını önünden, Sıhhiye istikametinde doğruca ilerlediğinizde, tren garını geçince ilk sağa dönüyorsunuz ve Selim Sırrı Tarcan Spor Salonunun hemen arkasında, Müzeye ulaşabiliyorsunuz. Ücretsiz otopark bulunması büyük şans.

Toplu ulaşım araçları ile gitmek isterseniz: Sıhhiye Metro istasyonu, Sıhhiye Adliye Binası veya yine aynı istikamette, ileride bulunan Opera Binasının bulunduğu yerde, ulaşım aracından indiğinizde, yaklaşık 5 dakika yürüyerek, Müzeye ulaşabilirsiniz. Tam olarak: Adliye binasının arka bölümünde kalıyor.

Ankara Cer Modern Çağdaş Sanatlar Müzesi

AÇIK BULUNDUĞU GÜN-SAAT

Müze: Pazartesi günleri kapalı. Bunun dışındaki günlerde: Saat: 10.00-18.00 arasında açık. Giriş ücretsiz.

GENEL

Burası: Ankara’nın kültürel kimliğine önemli katkı sağlayacak, ülkemizin başkentinin sanatsal ve kültürel bir vitrini olmaya aday bir yer.

Çünkü: hemen yanında, “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası” için bir konser salonu yapılıyor. Bu da bittiğinde, bölge tam bir kültür merkezi olacak.

MÜZE BİNASININ YAPILIŞI VE GENEL BİLGİLER 

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından: eski vagon tamirhaneleri ve cer atölyelerinde restorasyon yapılmış ve “Cer Modern” ismiyle, çağdaş bir müze yaratılmış. Mimari projesi: gayet güzel. Mimar: Semra Uygur.

Yaklaşık 10 yıllık bir çalışma sonucunda, Müze: 1 Nisan 2010 tarihinde ziyarete açılmış. Elbette, bu 10 yıl sözü ilginizi çekmiştir, çünkü yapılan işlemin bu kadar zaman alması imkansız .Ancak, öğrendiğime göre, ödenek yetersizliği, böyle uzun bir süre sonucunu yaratmış. Aslına bakarsanız: hani müzenin yapılışına bir nebze değinmek gerekirse: bu konudaki ilk rapor: 31.10.1996 tarihinde, Turan Erol tarafından hazırlanarak, Cumhurbaşkanlığına sunulmuş.

Bu raporda: Türkiye’de modern anlamda bir sanat  müzesinin bulunmadığını, mevcut tarihi yapıların modern sanat müzesine dönüştürülmesinin sakıncalı olduğu vurgulanmış ve yeni bir mekan olarak, demir yolları onarım (Cer) atölyelerinin: modern sanat müzesine dönüştürülmesi önerisi getirilmiştir. Bu rapor sonucu: Cumhurbaşkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığına bir talimat vermiş ve bu talimat; Cer Modern’in kuruluşunun ilk adımı olarak kayıtlara geçmiştir. Peki, takip eden dönem.

Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı; Müze için gerekli ödeneğin büyük kısmını temin etmiş ve restorasyonun, yaklaşık yüzde 70’lik bölümü bitirilmiş. Tabii, her şeyin yolunda gittiğini düşünmek mümkün değil. İlerleyen yıllarda, müze için gereken ödenek sağlanamamış ve yaklaşık 10 yıla yakın bir süre, restorasyon durmuş, işin kötüsü: yapılan bölümler de, hurda haline gelmiş. Sonuçta: yine ilgili bir Kültür Bakanı, konuya el atmış ve yapı tamamlanabilmiş.

Bence: bu tür eserlerin, topluma kazandırılmasında emeği geçenlerin: resmini, binanın giriş kapısına asmak lazım. Gerçekten, ülkemizde, bu tür girişimler maalesef birkaç kişinin, ilgi-alakası ile yapılıyor, bitirilebiliyor veya ayakta kalabiliyor.

Kompleks: yaklaşık 11.500 metre kare. Burada: Sergi salonu:  4.500 metre kare, Fotoğraf galerisi: 700 metre kare. Bunların dışında: 370 kişi kapasiteli bir konferans salonu, kafe ve heykel parkı bulunuyor. Sergi salonunun boyutları, buranın: Türkiye’nin tek parça en büyük sergi alanı olmasını sağlamış.

Cer kelimesinin anlamını merak edenler olabilir. Cer kelimesi: çekilen-götürülen anlamında kullanılmaktadır. Burası: TCDD’nin; herhangi bir şekilde, bakıma-onarıma alınan tren vagonlarının çekildiği, bekletildiği ve  bakım-onarımlarının yapıldığı bir yer olarak kullanılmış. Yani isim buradan geliyor.

Müze kompleksi: 11.500 metre karelik bir alanda kurulmuş. Kompleks içinde: süreli sergi galerileri, fotoğraf galerisi, müze mağazası, konferans ve çok amaçlı salon, sanatçı ikametleri, kafe ve heykel park alanı bulunuyor. Tabii bunlardan biz gezginleri öncelikle ilgilendiren: süreli sergi galerisi, fotoğraf galerisi, müze mağazası ve kafe.

Süreli sergi galerisi: hemen müzenin giriş katındaki ana salonda. Yapılan düzenlemeye göre: burada, yılda 4 kez, çeşitli sergiler düzenleniyor.

Ankara Cer Modern Çağdaş Sanatlar Müzesi

MÜZE BÖLGESİNDE GEZİNTİ

Daha önce söylediğim gibi: pek de fazla soğuk olmayan bir Aralık günü, Müzeyi ziyaret için bulunduğum yerden Kızılay’a gittim. Kızılay’da, yürüyerek, Sıhhiye-Adliye binasının bulunduğu yere yöneldim ve hemen Adliye binasının yanından yürüyerek, yaklaşık 10 dakika sonra, buradaki tabelaları (CER MODERN) takip ederek, Müzenin bulunduğu yere ulaştım.

Ama: önce büyük bir şaşkınlık. Çünkü: daha önce gördüğüm resimlerde; Müzenin önünde gayet güzel bir boş alan bulunduğu ve bu alanın hemen çevresinde ise, Müze yapılarının kurulu olduğu görülüyordu.

Bu arada; gittiğinizde bakın lütfen, hemen bahçede bulunan bir havuz var. Havuzun üzerindeki heykel bloku: sanki bir zamanlar Tandoğan Meydanında bulunan ve daha sonra uzun süre, nerede bilmiyorum ama depolarda, kapalı kapılar ardında bekletilen heykel bloğuna çok benziyor?

Evet: bu curcuna da, biraz konsantre olarak  ki olmak şart, Cer Modern Müzesinin kapısı olduğunu hissettiğim bir yer buluyorum ve içeri giriyorum.

İlk intiba: muhteşem modern bir yapı ve dekorasyon. Girişin hemen sağ yanında: bir kafeterya veya belki de bar. Çünkü: hemen karşıda: birçok alkollü içkinin sergilendiği bir bar var. Aman dikkat, hiç bir şeye karşı değiliz ama burası bir kültür abidesi.

Yani: insanlar buraya kültür yaşamaya gelsinler, içki? Neyse: oraya, o şişeleri dizerek, sergileyenlerin de elbette vardır bir bildiği diyelim ve geçelim. Hemen karşıdaki barın solunda: gayet büyük bir yer var. Ama: içeride, bu büyüklüğü dolduracak objeler yok.

Buranın “Alışveriş Merkezi” olduğunu, kapıdaki yazıdan görüyorsunuz. Ama dedim ya, bu kadar büyük bir yer ayrılmış, içeride, çok az mal var. Yani: biraz plansızlık. Devam ediyoruz, sola yöneldiğimizde: hemen sağ yanda bir banko ve bankonun üstünde, arzu ederseniz, gezerken, kulaklıktan size eser hakkında bilgi veren, elektronik dinleme cihazı. Bu cihazı kiralayabiliyorsunuz.

Bankonun yanından, tam sol yönünde ilerlediğinizde: Müzenin sergi bölgesine giriyorsunuz. Gayet güzel ve hatta muhteşem. Yoğunluk yok. Gerek eser bakımından ve gerekse ziyaretçi bakımından. Güzel bir gün ve mekanda: benden başka ziyaretçi yok. İlgililer, lütfen bu müzenin gerekli reklamını yapın ve özellikle okulları, öğrencileri buraya mutlaka ve mutlaka çekin.

Ankara Cer Modern Çağdaş Sanatlar Müzesi

Geziye devam ediyorum. Bu arada: Ziraat Bankasını da kutlamak gerek. “ Yüzyılın Sergisi” adı altında, kendi koleksiyonunda bulunan eserleri burada sergilemeleri muhteşem bir olay. Özellikle: daha önce birkaç yerde gördüğüm Mithat Paşanın tablosunun orijinalini görmek muhteşem bir duygu. Yalnız; yine ilgililere bir dokundurma, o an: orada; ben ve o muhteşem tablodan başka hiçbir şey yok tu. Yani: o muhteşem tablo; kendisini izleyenin gözleri, yüreği ve vicdanı ile baş başa.

Önceki yıl: İtalya’ya gittiğimde, Vatikan’daki Manastırda, dünyanın en güzel sanat eserlerinden olan “Meryem ve kucağında yatan İsa” heykelinin önünde: bir cam perde bulunduğunu görmüştüm. Bunun neden konulduğunu sorduğumda: akıl sağlığı pek yerinde olmayan bir ziyaretçinin; heykelin üzerine, boya attığını ve zarar verdiğini, bunun üzerine bu  tür bir önlem aldıklarını söyledi.

Nereden nereye? Bu muhteşem sanat eserlerini lütfen ziyaretçilerle baş başa bırakmayın, bence, sergi salonunda biraz daha yoğun güvenlik olması gerekir mi acaba? ( Ben gezerken, sergi salonunda hiçbir güvenlik elemanı yoktu)

Ankara Cer Modern Çağdaş Sanatlar Müzesi

Biraz önce söylediğim gibi, sergi salonu gayet ferah. Tavan yüksek ve yüksek tavanda; havalandırma tesisatı gayet güzel yapılmış. İçeride sıkılmak mümkün değil. Gün ışığının yoğun kullanıldığı güzel bir ortam. Eserler: sık ve yoğun olarak konulmamış. Tek sıkıntı, sergi salonundaki metal alaşımdan yapılmış oturma yerlerinin, pozisyonu.

Keşke; bu oturma sıraları: sergilenen eserleri görebilecek şekilde yerleştirilseydi. Ben şahsen; hemen girişteki muhteşem  tabloların karşısında oturup; 10-15 dakika izlemek isterdim ama söylediğim gibi; oturma yerlerinin yerleştirildikleri yerler, anlamsız.

Ankara Cer Modern Çağdaş Sanatlar Müzesi

Rahat bir gezi, rahat bir izleme. Özellikle; sergi salonunda, en sol bölümde, küçük bir yerin üzeri camla kapatılmış. Camlı bölümden aşağıya baktığınızda, tren rayları görüyorsunuz. Gayet güzel ve şık olmuş. Sonuçta, burası eski bir tren bakım atölyesi. Eski ile yeniyi bağdaştırmışlar. Harika.

Ankara Cer Modern Çağdaş Sanatlar Müzesi

Sergi salonu bitince; salondan dışarı çıkıyorsunuz ve hemen girişteki bankonun karşısından aşağıya inmeniz söyleniyor. Niye? Orada da sergi salonları varmış. Hatta: gayet güzel bir panoramik asansör yapmışlar. Merdivenlerden yürüyerek iniyorum, birden büyük bir boşlukla karşılaşıyorum.

Hemen solumda; masaların üzerine dizilmiş, yüzlerce fincan ve hemen sağ yanda: konferans salonu. İçeriden sesler geldiğine göre, sanırım konferans var ve soldaki çay fincanları, konferans katılımcıları için hazırlanmış. Büyük ve boş bir alan. Anlam veremedim ve elbette hemen yukarı çıktım.

Bu arada: Müze bölgesinde fotoğraf ve kamera kullanımı yasak. Bu durum: hemen sergi salonu girişinde: şeklen uyarı olarak da göze çarpıyor. Ama: şunu düşünmemek te mümkün değil: “Elbette, bunlar yağlı boya tablo ve bunların bozulmaması için fotoğraflarının çekilmemesi değil, flash kullanılmaması gerekir”.

Yani: bırakın insanlar fotoğraf çeksinler, ama flash kullanmasınlar. Elbette: ilgililerin sözlerini duyar gibi oluyorum: “Fotoğraf çekmek serbest denirse, insanlar flahs kullanırlar, nasıl kontrol edeceğiz”. Peki, yasakladınız, şu an kontrol edebiliyor musunuz ki?

Evet: sonuç olarak: duygularınızı yazabileceğiniz bir de defter var. Ayrıca: ben müze bölgesinden ayrılırken: sergi salonuna giren: 2 bayan ve 2 erkek, gayet şık ve modern giysili bu insanları görünce, ülkemin insanı ve sanat adına gurur duydum. Her ne kadar aşırı lüks düşünülerek yapılmış (yani bu bir tenkit değil, ama bu kadar lüks yapı için mi, 10 yıl beklediniz demek lazım) olsa da; her ne kadar bölgede büyük bir curcuna, inşaat faaliyetleri bulunmuş ve bunun sonucunda bölgenin tüm estetiği gitmiş olsa da; bir boş gününüzde, üç-dört saat ayırarak bu müzeye gitmeli ve sergilenen eserleri görmelisiniz.

Ankara Ulus Kurtuluş Müzesi

 

Ankara Ulus Kurtuluş Müzesi

Burada fotoğraf makinası kullanmak yasaklanmıştır. Ancak: 2’nci Meclis binası, yani hemen 200 metre aşağıdaki ortamda, fotoğraf çekmek yasak değil iken, burada fotoğraf çekmenin yasaklanmasını anlamak mümkün değil.

Özellikle: yasak denilse de, özellikle şehir dışından gelenler, burayı gezdiklerini belgelemek adına, birkaç fotoğraf çekmeye kalkıştıklarında ise, görevlilerin sert müdahale içeren sözleri, inanın kırıcı oluyor ve müze gezmek gibi bir kültür gezisi, stresle yoğuruluyor.

Evet, gelelim, en büyük değerimiz olan ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusumuza armağanı, Türk gençlerine emaneti Cumhuriyetimizin hangi ortamda, ne gibi şartlarda ilan edildiğini gezip görmeye.

Müze: Ulus Meydanındadır. Cumhuriyetimizin ilan edildiği, 1’nci Meclis Binası. 1920 ile 1924 yılları arasında kullanılmış. Gerçekten; o yıllardaki şartları göreceksiniz. O insanların, saatler, günler boyunca, o tahta sıralar üzerinde oturduklarını göreceksiniz.

Ve o zor ve güç şartlarda yarattıkları, kurtuluş mücadelesi olsun, cumhuriyet olsun ve bunlar gibi ülkenin kurtuluşu ve gelişmesi için yarattıkları birçok çabanın, yaratıldığı o güç şartları göreceksiniz ve bugünle karşılaştırıp, elbette şaşıracaksınız.

Evet; Cumhuriyetimizin ilan edildiği bu bina, günümüzde müze olarak kullanılıyor ve adı: Kurtuluş Müzesi. İlk toplantının yapıldığı bu binanın yapımına; 1915 yılında, mimar Hasip Bey tarafından başlanır. Atatürk’ün, 27 Aralık 1919 tarihinde, Ankara’ya gelişinden sonra, yapının meclis binası olarak kullanılmasına karar verilir.

İlk parlamento binası; 22 x 43 metre boyutlarında. Bodrum üzerine, tek kat olarak yapılmış. Büyük bir toplantı salonu ve 9 odası olan taş bir yapı. Dış cepheler; kemerler ve geniş saçaklarla bezenmiş ve ayrıca iki balkon var. Devletimizin kuruluşu ve kurtuluş savaşının tüm askeri ve siyasi kararları burada alınmış.

Bu küçük bina; 18 Ekim 1924 tarihine kadar kullanılmış. Günümüzde ise, Müze. Evet; kurtuluş savaşımız ve cumhuriyetin ilanı aşamasındaki o imkansızlıklar ortamını mutlaka gidin görün. Müzeye; girdiğinizde, sizi büyük bir nezaketle, müzenin görevlileri karşılıyor. Gerçekten, bu nazik insanları, görevli olarak oraya koymak, muhteşem bir uygulama. Gerek davranışları, gerek kıyafetleri ve gerekse yol göstermeleri: ” gezinize şuradan başlayacaksınız ” şeklinde yol göstermeli çok güzel.

Evet; müze kartınızı gösteriyor veya bilet alarak giriyorsunuz, hemen ilk oda; mescit, sonra Atatürk’ün çalışma odası ve sonra toplantı salonu. Bir koridorun çevresindeki bölümleri geziyorsunuz. İlgi çeken yerler; toplantı salonundaki tahta oturma yerlerine bakın lütfen, kötü oturma yerleri, sonra ısınmak için konmuş, iki soba göreceksiniz.

Özellikle: Lozan Barış Antlaşmasının imzalandığı masa var. Hemen yanında: Atatürk ve İsmet İnönü’nün resimleri bulunuyor. Bu masa; İsviçre’den buraya nasıl getirilmiş anlamadım. Ama; Lozan barış antlaşması, Türk Siyasi tarihinde çok önemli yeri olan bir antlaşma.

Bunun imzalandığı masayı bulup, buraya getirmek ve sergilemek, güzel bir uygulama. Düşünene ve bu masayı buraya kadar alıp getirene teşekkür etmek gerek, gerçekten Türkiye’nin siyasi geleceği, işte bu masanın üstünde şekillendi dememek elde değil. Ayrıca; zamanında Mecliste görev yapmış kişilere ait, şahsi eşyalarda sergileniyor.

Bunun yanında; o zamanlar kullanılan, üç makineli tüfek ve normal mavzer tüfekler sergileniyor. Meclis çatısı altında, bu tür silahların niye sergilendiğini anlayamadım? Bu tür silahlar, milli mücadelede kullanıldı ise, bunların sergilenebileceği bir çok yer olduğunu düşünüyorum, ama burası Meclis ve ben buraya, Cumhuriyetin hangi şartlar altında ve ne gibi bir ortamda ilan edildiğini, bir zamanlar milletin temsilcilerinin ne gibi ortamda çalışarak, ülkenin kurtuluşunda çaba gösterdiklerini görmeye gittim ve gerek  tahta sıra ve masalar ve gerekse ısınmak için kullanılan sobalar; ziyaretçileri etkilemek için yeterli geliyor.

Birde, Atatürk’ün Sivas kongresinde kullandığı masası var. Bunlara bakarken, lütfen, o günün şartlarını düşünün. Bugün olsa, asla dönüp te kimsenin bakmayacağı bir masa, ama masanın lüks olmasının ne önemi var, o insanlar, lüksten ziyade, kararlılıklarını bu masaların üzerinde, tahta sıraların üzerinde ortaya koymuşlar, önemli olan bu.

Evet; bu güzel müzeyi gezip çıkıyoruz. Mutlaka gitmenizi öneriyorum. En fazla bir saat zamanınızı alır ve çok yakın, hemen dibimizde, mutlaka gidilmeli. Ama, bu giriş ücreti konusuna çözüm bulunması gerekir diye  düşünüyorum.

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

Kesinlikle, bu satırları okuyan siz, Ankara’da yaşıyorsanız veya birkaç kez Ankara ulaşımı için tren kullandıysanız, Ankara Tren Garını görmüşsünüzdür. Ama, biraz dikkatli baktığınızda, bu tren garının, tarihi bir yapı olduğunu hemen anlamak mümkündür.

Bu yapı içinde, benim en çok ilgimi çeken “Atatürk konutu” olarak adlandırılan ve halen TCDD tarafından bir müze olarak dizayn edilerek ziyarete açık bulundurulan bir yapıdır. Aslında, biraz önce söylediğim gibi, her gün, önünden yüzlerce kişinin geçtiği bu yapı, maalesef birçokları tarafından bilinmez ve ziyaret edilmez.

Ama, bir zamanlar, ülkemizin büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk tarafından konut olarak kullanılan ve müze olarak düzenlenen bu yapıyı, mutlaka görmek gerekir diye düşünüyorum. Kısa bir zaman ayırıp, bu güzelliği görebilirsiniz.

Müze: Cumartesi, Pazar ve bayram tatilleri hariç, her gün saat: 09.00-12.00 ve 13.00-17.00 arasında açıktır ve giriş ücretsizdir. Her ne kadar girişin ücretsiz olması bir jest olarak görülse de, buranın yönetiminden sorumlu olanlara bir öneri: hafta içinde, insanlar iş yerinden izin alarak veya iş yerini kapatarak buraya gelemezler.

Bence, burayı cumartesi günleri açın ve Pazar ile pazartesi günü tatil yapın. Hangi üniversite öğrencisi, hafta içinde dersini bırakıp, müzenizi ziyaret etmeye gelebilir. Amaç, müzenin ziyaret edilmesi mi, yoksa işte, müze, gelen-gelsin mantığımı ki, buna hakkınız olmadığını düşünüyorum çünkü, bu tür müzeler, kurumların-kişilerin değil, toplumun malıdır ve toplumun kullanımı için en uygun şartları yaratmak ta, buraların yönetimlerine düşer.

Ulaşımdan söz etmek istemiyorum, malum, Ankara tren istasyonu, şehrin en merkezi yerindedir.

Evet, şimdi: Ankara tren garında, geçmişten günümüze kadar olan sürece ait bir gezintiye çıkalım. Sizler de, mutlaka kısa bir zaman ayırın veya tren ile bir yere gidecekseniz, bir saat öncesinde gidin ve gar kompleksi içindeki tarihi özellikleri olan yapıları gezmek için zaman ayırın.

Osmanlı-Anadolu Demiryolları İşletmesi: 1871 yılında faaliyetine başlamış ve ilk olarak: İstanbul-Adapazarı arasındaki hattın yapımı sağlanmıştır.

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

1888 yılına gelindiğinde ise, bu hattın: Eskişehir-Konya ve Ankara’ya kadar uzatılmasına karar verilmiştir. 1892 yılında, Ankara’ya ilk tren gelir. Yine aynı yıl, mimar Kemalettin Bey tarafından, küçük bir istasyon binası yapılır.

Taş bina, bodrum üzerine 4 katlıdır. Direksiyon binası olarak isimlendirilir. İstasyon binası: aslında, Anadolu-Bağdat demir yolu hattındaki çalışmalara katılan Alman yöneticilerin ikametgahı olarak düşünülmüştür.

Şehre gelen demir yolu hattı, törenlerle karşılanır. Hatta: Ankara kalesinin, tren garına bakan cephesine, büyük bir “Osmanlı tuğrası” asılır, gara çıkan cadde ve sokaklar taklarla süslenir ve hatta, tören için yurt dışından orkestra getirtilir.

Takip eden dönemde: 27 Aralık 1919 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk: kurtuluş mücadelesini sürdürmek üzere, Ankara’ya geldiğinde, ikametgahı olarak, şehirdeki tek modern konut olan, 2 katlı, Direksiyon binası tahsis edilir.

Ama, yalnız konut olarak değil, aynı zamanda “Başkomutanlık karargahı” olarak da kullanılır. Binanın giriş katında: çeşitli toplantılar yapılırken, üst katı: Atatürk’ün ikametgahı olarak kullanılmıştır. Burada: Atatürk’ün yatak odası, banyosu, çalışma odası ve toplantı salonu bulunmaktadır.

Ayrıca: Fikriye hanımın, Atatürk’ü görmek için Ankara’ya geldiğinde kaldığı oda da görülüyor. Burada: Atatürk’e ait: özel eşyalar, o günün özelliklerini yansıtan mobilyalarla döşenmiştir.

Dolayısı ile, 1920-1922 yılları arasında, ülkemizin, kurtuluş mücadelesinin en hızla sürdürüldüğü yıllarda, bu yapı: en önemli kararların alındığı bir mekan olarak tarihe tanıklık eder. Kurtuluş savaşının harekat planları burada hazırlanır.

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası
Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

 

Hatta: 21 Ekim 1921 tarihinde, Fransızlar ile yapılan  Ankara Antlaşmasının ön görüşmeleri ve bilahare anlaşmanın imza töreni de burada yapılır. Bu anlaşma ile, Türkiye-Fransa arasında, silahlı çatışma son buluyor, güney sınırlarımız tespit ediliyordu.

Hatta, bu anlaşma ile, Türkiye-Suriye sınırları belirleniyor ve gerek Kilikya bölgesinin önemli bölümü ve gerekse Bağdat demir yolu hattının büyük bölümü, Türkiye sınırları içinde bırakılıyordu, yani tam bir başarı denilebilir.

23 Nisan 1920 tarihinde, TBMM oluşturulması ve bu tarihin “Milli Bayram” olarak kutlanması kararları da, burada alınır.

Yukarıda söylediğim gibi, ulusal kurtuluş mücadelemiz ve hemen sonrasındaki birçok tarihi olaya tanıklık eden bina, TCDD İşletmesi tarafından kullanılıyor iken, takip eden tarihi süreçte, yeniden düzenlenerek, müze haline getirilmiş ve 24 Aralık 1964 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Müzenin üst katında: Atatürk’ün çalışma odası, yatak odası, banyosu, toplantı odası ve Fikriye Hanımın kaldığı odalar, o günkü orijinal mobilyaları ile görülebilmektedir.

Alt katında ise, mevcut 5 oda “Demir yolları Müzesi” olarak düzenlenmiştir. Aslında, bina “Direksiyon binası” olarak biliniyor olsa da, günümüzde “Atatürk konutu” ve “TCDD Müzesi” olarak isimlendirilmektedir.

Burada: 1857 yılından günümüze kadar olan süreçte: eşya ve belgeler sergilenmektedir.

Yapının duvarlarında, yine kullanıldığı döneme ait fotoğraflar bulunuyor. Ayrıca: Osmanlı devleti döneminde kullanılan mühürler, diplomalar, kimlik kartları, biletler ve Alman Demir yolları idaresi tarafından ilk demir yolları Genel Müdürü Behiç Erkin’e armağan edilen ve çalışır durumdaki buharlı lokomotif modeli görülebiliyor.

Benim ilgimi çeken: Sultan Abdülaziz’e, İngiliz hükümeti tarafından armağan edilen, altın kaplama, minyatür vagon ve sultanın özel treninde kullandığı sedef işlemeli çalışma masası.

Ayrıca; 1925 yılında, Atatürk’ün, Samsun-Çarşamba demir yolu hattının yapımına başlanması töreninde kullandığı kazma-kürek görülüyor.

TCDD Müzesinden, Atatürk konutundan çıktıktan sonra: hemen yan tarafta bulunan “Atatürk Vagonu” görülebilir. Bu vagon: 3 kompartıman, lavabo, banyo ve salondan oluşmaktadır. 1935 yılında, Almanya-Hofman-Werke tesislerinde yapılmıştır. Ağırlığı: 46 ton, uzunluğu: 14.8 metredir.

Atatürk: 1935-1938 yılları arasındaki yurt gezilerinde “Beyaz tren” olarak isimlendirilen bu vagonu kullanmıştır. Ancak, aynı vagon: büyük önderin ölümünün ardından: İzmit-Ankara arasında, naaşının naklinde de kullanılmıştır. Naaş, 19 Kasım 1938 tarihinde, Ankara’ya getirilince, 3 yıl kaldığı Direksiyon Binasının önündeki top arabasına yerleştirilmiş ve buradan Anıtkabir inşaatı bitirilinceye kadar muhafaza edileceği, Etnografya Müzesine götürülmüştür.

Evet, bu vagon: 1964 yılından bu yana: bugün bulunduğu yerde sergilenmektedir.

Cumhuriyetin ilanından sonra: Direksiyon binası: Atatürk tarafından terk edilmiştir. Çünkü: taş bina çalışma ve dinlenme yönünden; Atatürk için uygun değildir ve Ruşen Eşref’in önerisiyle; Ankara’nın yazlık bağlar bölgesi olan “Çankaya” dan satın alınan “Kasapoğlu Köşkü” yani “günümüzdeki Cumhurbaşkanlığı köşkü” ne taşınmıştır.

Ancak, büyüyen başkent Ankara’da ; dönemin en büyük ulaşım aracı olan demir yolu ulaşımının sağlanmasında, küçük istasyon binası yeterli gelmemektedir. Bunun üzerine: Türkiye’nin başkentine yakışacak bir gar binası yapılmasına karar verilir. Gar binasının yapılması için kurulan komisyon tarafından: gar planlarını hazırlanması için, o dönemde, genç bir mühendis olan (25 yaşında) mimar Şekip Akalın görevlendirilir.

Akalın: Avrupa’da, birkaç büyük gar binasında inceleme yaptıktan sonra, yurda döner ve projesini hazırlayarak inşaatı başlatır. İnşaat ilk başladığı dönemde, temel kazısında çıkan bir sıvı nedeniyle, bazı iddialar ortaya atılır. Ulus Gazetesi, temel kazısında çıkan sıvının, MTA tarafından araştırıldığı ve bunun “ham petrol” olduğunu yazar. Ancak, daha sonra: bu petrol yatağının rezervinin ne kadar olduğu veya sonucun ne olduğu hakkında, ayrıntılı bilgi edinilemez ve konu kapanır gider.

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

Günümüzde de kullanılan yeni gar binası: 29 Ekim 1937 tarihinde tamamlanarak hizmete açılır. Tamamlandığında: Avrupa’daki en modern gar binaları arasında, en ön sıraya çıkar.

Yapı: bir monoblok yapı olarak değil, bir yapılar kompleksi olarak planlanmıştır. Ana binanın iskeleti ve temel bölümü, betonarme olarak yapılır. Dış cephe, Ankara taşı ile kaplanmıştır. Art-deco mimari tarzındadır. Gereksiz bezeme unsurlarından arındırılmıştır. Dikdörtgen yatay prizma şeklindedir. Uzunluğu: 150 metredir. Orta bölüm dışında: 3 katlıdır.

Bu orta bölümde: tavandan gün ışığı alan, büyük bir giriş holü bulunmaktadır. Bu giriş holünde: bilet gişeleri, ofisler ve dükkanlar bulunmakta olup, boyutları: 23 x 33 metredir ve yükseklik 23 metredir. Gayet aydınlık, geniş ve ferah olan bu orta bölüm: 12 metre yükseklikteki pencereler ile aydınlatılmaktadır.

Burası, temel işlevinin yanı sıra, gelen yolcuları karşılayan, görkemli bir kapı olarak düşünülmüştür. Giriş bölümünün iki yanında: dış cephede, yarım yuvarlak olarak, dışarı taşan ve yüksekliği boyunca dikey pencerelere sahip, birer merdiven kulesi görülmektedir. Bu iki kule, giriş cephesine, anıtsal bir görünüm kazandırıyor.

Peronların yan duvarları: gün ışığından yararlanmayı sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.

Ankara Atatürk Konutu ve TCDD Müzesi ve Gar binası

Ankara gar binası kompleksi içinde: bir de “Gazino” bölümü bulunuyordu. Meydanın sağındaki bu gazino yapısı: bir çift sütun dizisiyle, aynı tarihte inşa edilmiş olan gar binasına bağlanmıştı. Geniş bir terası da bulunan gazino binasının hemen yanında ise, bir “Saat kulesi” var. Kule: yivli süslemeleriyle, 32 metre yüksekliğindedir.

Gazino binası: açıldığı dönemi takip eden süreçte, uzun zaman, Ankara’nın kültürel etkinliğinin yürütüldüğü bir yer olarak kullanılmıştır. Yerli ve yabancı sanatçılar, sık sık burada konserler vermişler, politikacılar, gazeteciler, siyasetçiler, burayı buluşma yeri olarak kullanmışlardır.

Ankara garı: ilk yapıldığında, çağdaş Türkiye’nin dünyaya açılan yüzü olarak kabul ediliyordu. Bu nedenle: gar ile Meclis binası (Ulus’daki eski meclis binası) arasında uzanan, geniş ve ağaçlı cadde: ünlü Alman şehir planlamacısı Jansen tarafından düzenlenmiştir. Çünkü: buranın “Protokol yolu” olarak kullanılması gündeme gelmişti. Hatta: resmi bayramlardaki geçit törenleri, bu yol da yapılıyordu.

Son bir not: Ankara garının önünde, hemen havuzun yanında bir heykel var. “Miras” isimli bu heykel: Metin Yurdanur tarafından 1980 yılında yapılmıştır. Çünkü: 1980’li yıllarda, dönemin Belediye Başkanı Ali Dinçer, şehirde oluşturulan yaya bölgelerine, heykel koymak üzere girişimlerde bulunur. Ankara Gazi Üniversitesi hocalarının bir kısmı çeşitli heykeller yaparlar. Miras isimli heykel de, bunlardan biridir. Heykelde: “Hitit aslanına ters binmiş Nasrettin Hoca” betimlenmiştir.