Almanya Münih

Almanya Münih

 

 

 

Münih şehri gezi rehberi. Şehrin diğer kullanılan isimleri: München.

Bu kelimenin, Alman dilindeki anlamı: keşişlerin yeridir.

Şehrin simge renkleri: siyah ve altın sarısıdır.

Bu simge renklerin: Roma imparatorluğu zamanından bu yana kullanıldığı bilinmektedir.

Münih, rahat yaşam tarzı ile neredeyse bir Akdeniz şehri gibidir. Çoğu Avrupalı turistin Alp dağlarını geçmeden önce son durağı olan bu şehir, İtalya’nın başlangıç noktasıdır.

Bavyera’nın başkenti olan şehir, Gotikten çok Barok, griden çok yeşildir. Şehrin ayırt edici özelliği, Almanlara özgü iş disiplini ile Bavyeralıların bir işi keyifle yapma ihtiyacının bileşimidir.

Burada iş yemekleri sanki biraz daha uzun, çalışma saatleri biraz daha kısa gibidir. Yine de şehrin zenginliğini, dinamik araba sanayisini ve muhteşem metro sistemini gören hiç kimse Münihlilerdeki bu keyifli rahatlığın tembellik anlamını geldiğini söyleyemez.

Münihlilerin diğer Almanlardan böylesine farklı olmalarının sebebi, kendilerinin de sıkça belirttiği gibi, buranın Almanya değil Bavyera olmasıdır.

Katolik ve oldukça tutucu olan Bavyera Bağımsız Eyaletinin başkenti olan Münih, Bavyera ruhunun özeti gibidir. Burada iyi huylu şovenizmin haddi hesabı yoktur. Örnek: inatçı Prusyalı fıkraları çok yaygındır.

Şehrin meşhur festivali olan “Oktoberfest” te

turistler “Warum ist es am Rhein so schön” (Ren kıyıları neden böyle hoştur) şarkısını söylerken keyiften dört köşe olan yöre halkı, Bavyera’nın neden bu kadar güzel olduğunu sormaya bile gerek duymadıklarını belirtirler.

Belki de Oktoberfest, insanların Münih’le ilgili akıllarında en çok yer eden şeydir. Yılda 6 milyon ziyaretçinin toplam 5 milyon litre bira tükettikleri bu festival, Bavyeralıların kendi başkentlerine verdikleri biraz abartılmış değere de uygun bir şekilde büyük bir etkinliktir.

Bu, aynı zamanda Almancada Gemütlichkeit diye bilinen ve kolayca açıklanamayan sıcak yoldaşlık duygusunun da abartılmış bir ifadesidir. Ancak Münih’teki yaşamı, sadece uzun bir Oktoberfest gibi görmek yanlış olur.

Savaş sonrasında Berlin’in ikiye bölünmesiyle Münih (Hamburg, Frankfurt ve Köln’ün çabalarına başarıyla karşılık vererek) Almanya Federal Cumhuriyetinin tartışmasız kültür başkenti olmuştur.

Opera ve konser salonları, özellikle Richard Strauss, Mozart ve Wagnerr’in eserlerinin temsilleriyle, şehri müziğin anayurdu haline getirmiştir.

Ressamlar da şehrin sanatsal ikliminden kuşkusuz hoşnut kalacaklardır, özellikle de bohem Schwabing bölgesinden.

Bu bölge, 20’nci yüzyılda Der Blaue Reiter Okulu ile ve bu okulun Vasily Kandinsky, Paul Klee ve Franz Mare gibi başarılı temsilcileriyle uluslararası sanat camiasına bomba gibi düşmüştür.

Buraya gelirken veya burayı ziyaret etmek istediğinizde, sakın çok büyük bir şehir beklemeyin. Gayet şirin bir merkezi olan, yemyeşil bir şehirle karşılaşacaksınız. Hatta, bizim “Ankara” gibi de denilebilir.

Almanya Münih

ULAŞIM-HAVAALANI

İstanbul-Münih arasındaki havayolu yolculuğu, yaklaşık 2 saat sürmektedir. Şehirde, “Franz Josef Strauss Uluslararası Havaalanı” (ICAO) bulunmaktadır.

Bu alan, Almanya’nın Frankfurt şehrindekinden sonra en büyük ikinci havaalanıdır. Dünyanın en işlek havaalanlarından birisidir.

İlk olarak, 1992 yılında yapılmış olmasına rağmen, 2003 yılında yapılan 2 numaralı Terminal ile, önemli bir büyüme gerçekleştirilmiştir. Şehir merkezine, 30 km. uzaklıktadır.

Yılda, yaklaşık 34 milyon yolcu kapasitesi bulunmaktadır. Havaalanı, şehir merkezine, 30 km. uzaklıktadır.

Havaalanı binası

Tam bir mimari tasarım harikasıdır. Bu özelliği nedeniyle her yıl yapılan yarışmalarda, dünyanın en iyi havaalanlarının başında seçilmektedir.

Ancak, yine de, siz bu havaalanında tuvalete girdiğinizde “Abdest almak için kullanılmaz” şeklinde, Türkçe bir yazı görürseniz, sakın şaşırmayın.

Havaalanı ile şehir merkezi arasında, tramvay hatları bulunmaktadır. Yolculuk, yaklaşık 40-45 dakika sürmektedir. Bu yolculuk için, 9 euro ödemeniz gerekir.

Taksi ile şehir merkezine gitmeyi düşünürseniz, 50 euro civarında ödemeniz gerekir.

Almanya Münih

TARİHÇE

Münih şehri: 14 Haziran 1158 tarihinde kurulmuş ve takip eden dönemde, kral Ludwig döneminde, büyük imar faaliyetlerine sahne olmuştur.

1164 yılına gelindiğinde ise: aynı yıl imzalanan “Augsburg” anlaşmasına göre: Saksonya ve Bavyera dükü Guelph Henry: Isar nehri üzerinde bir köprü inşa ettirmiştir. 1175 yılında ise, buranın ilk resmi ortaya çıkmıştır.

1255 yılında, Bavyera Dukalığı, ikiye bölünür ve Münih şehri, Yukarı Bavyera eyaletinin bir şehri olur. Buranın Dükü IV. Louis: 1314 yılında, Alman kralı seçilir. 1328 yılında ise, Kutsal Roma-Germen İmparatoru olur.

Bu dönemde, imparator, Münih şehrine “tuz” tekelini verir ve şehrin daha da güçlenmesini sağlar. 1468 yılına gelindiğinde ise, şehre, birçok mimari yapının yapıldığı görülür.

1506 yılında

Bavyera Eyaleti yeniden birleşir ve Münih başkent olur. 1632 yılında, şehir “Otuz Yıl Savaşları” sırasında, İsveçli Gustav Adolf tarafından işgal edilir. 1634 yılında şehirde “veba” salgını başlar ve şehir nüfusunun, üçte biri ölerek yok olur.

1806 yılında, Münih, bu kez Bavyera krallığının başkenti seçilir. Şehrin en güzel binaları, bu dönemde inşa edilir. I. Dünya savaşının başlaması ile, 1914 yılında, şehirde zor günler başlar. 1933 yılında, Nasyonal Sosyalistler iktidara geldiğinde, şehir “Nazilerin kalesi” haline gelir.

1945 yılındaki ABD işgali sonrasında; şehir ağır bombardımanın etkilerinden kurtulmak için, yeniden inşa edilir ve 1957 yılına gelindiğinde, nüfusu 1 milyon kişiyi aşar.

1972 yılında, şehirde 20’nci “Yaz Olimpiyatları” yapılmış ve şehrin, tarihçesinde önemli yer tutmaktadır. 2008 yılında ise, şehrin kuruluşunun 850’nci yıldönümü kutlanmıştır.

Almanya Münih Şehrin Simgesi

ŞEHRİN SİMGESİ

Münchner Wappen

Elinde kırmızı bir kitap tutan, siyah giyinmiş genç bir rahip şeklindedir. Bunun özelliği: 13’ncü yüzyıldan bu yana: yörede, bu tip ve benzer form bulunmasıdır.

Yani, bu keşiş, Münih kentini temsil eden bir semboldür. İlk olarak ise, 1239 yılında, bir belgede, eski bir mühürde görülmüştür.

Günümüzde, 1957 yılından bu yana, şehrin sembolü olarak, bu simge kullanılmaktadır.

Almanya Münih

GENEL

Almanya’da, Bavyera Eyaletinin başkentidir. Almanya ülkesinin ise, üçüncü büyük şehridir. Konum olarak: Yukarı Bavyera bölgesinin; yüksek ovaları üzerinde kurulmuştur.

Deniz seviyesinden yükseklik: 520 metredir. Bölgenin ana nehirleri: Isar ve Wurm nehirleridir. Şehrin orta yerinden, Isar nehri geçmektedir.

Şehir içinde: yaklaşık 1.5 milyon insan yaşamaktadır. Ancak, bu nüfus, geniş bir alana yayılan şehirde yaşadığı için, aşırı kalabalık görüntüsü yok.

Hatta: özellikle hafta sonlarında, şehir merkezinde çalışmakta olan ancak yakın yörelerde yaşayan insanların, kendi yaşadıkları yerlere olan yolculukları nedeniyle, otoban ve trenlerde aşırı kalabalık görebilirsiniz.

Bu nüfus yoğunluğunun, Almanlar dışındaki bölümünde: 44 bin kişi ile, Türkler ilk sırada gelmektedirler. Daha sonra ise, Arnavutlar, Hırvatlar, Sırplar ve Yunanlılar gelir. Şehirde o kadar çok Türk yaşıyor ki, inanın hiçbir sıkıntı çekmeden, şehri rahatlıkla gezebilirsiniz.

Çünkü, bir şeyler sormak istediğinizde, yakınınızda, mutlaka bir Türk görebiliyorsunuz. Hatta: buranın en büyük özelliği, Almanya’nın diğer pek çok şehrinde olduğu gibi, ırkçılığın yaygın olmamasıdır. Burası: daha çok uluslararası bir şehir görünümündedir.

Şehrin ekonomisi

Yayıncılık, bilgi teknolojisi ve bio teknoloji sektörü ağırlıklıdır. Ayrıca, çok eğlencelidir, çünkü şehirde 2 tane çok büyük Üniversite bulunmaktadır.

Bu üniversitelerde, muhteşem bir “Erasmus” potansiyeli var, yani öğrenci değişim programı nedeniyle, Avrupa’nın birçok yerinden gelmiş öğrenciler görebilmek mümkündür.

Bu öğrencilerin düzenledikleri eğlence partileri ise, şehrin en hareketli partileridir.

Şehirde, karasal iklim hakimdir. Bunun sonucunda: yağış fazladır. Genellikle, beklenmedik zamanlarda, aşırı yağmur yağışları görülebilir.

Gece ve gündüz sıcaklıkları arasındaki fark fazladır. Kışlar, soğuk geçer. Ama, şehirde kar örtüsü uzun zaman kalıcı olmaz. En sıcak ay: Temmuz ayıdır.

Münih şehrinde: muhteşem bir mimari güzellik göze çarpmaktadır. Dünyaca ünlü mimarlar, bu şehirde, birçok yapı yapmışlar ve değişik mimari stilleri birleştirerek, ortaya, güzel yapılar çıkarmışlardır.

Özellikle: 1970 yılında yapılan “BMW” binası, şehirdeki modern mimarinin en büyük simgesidir.

2010 yılında yapılan araştırmalarda

Şehir, yaşanılabilirlik sıralamasında, dünya üzerinde; 162 şehir arasında, 15’nci sırayı almıştır. Dünyanın en pahalı şehirleri sıralamasında, 39’ncu sıradadır.

Dünyanın en tarihi 100 yeri sıralamasında ise, Münih şehri, 30’ncu sırayı almıştır. 2011 yılında yapılan sıralamada ise, dünya üzerinde yaşam kalitesi en yüksek şehirler arasında, 4’ncü olmuştur.

Belki merak edenleriniz olabilir, aynı sıralamada, ilk 50 şehir içinde, ülkemizden herhangi bir şehir bulunmamaktadır.

Almanya Münih

ŞEHİR İÇİ TOPLU ULAŞIMI

Münih şehrinde: turistik yerlerin çoğu, yürüme mesafesindedir ve bu yüzden, şehri ziyaretinizde, genellikle yürüyerek gezmenizi öneririm. Münih’te etkin bir otobüs, tramvay, U-Bahn (metro) ve S-Bahn (Alman Federal Demiryollarına bağlı banliyö treni) ağı vardır.

U-Bahn, şehir içinde çalışırken, S-Bahn banliyölere ve çevre kasabalara gider. Bütün toplu taşıma araçları, sabah saat 05.00 ile gece saat 01.00 arasında çalışır. U-Bahn ve S-Bahn trenleriyle otobüslerde ve tramvaylarda, 2 saat içinde aynı bileti kullanarak transfer yapılır. U-Bahn ve S-Bahn’daki mavi otomatlardan bilet alabilirsiniz.

Biletler otobüslerde, tramvay duraklarında, otellerde, tütün mağazalarında, gazete büfelerinde ve üzerinde beyaz “K” işareti olan kırtasiyelerde satılmaktadır. Bu otomatlarda Einzelfahrkarte (tek bilet) veya Streifenenkarte (şerit bilet) temin edebilirsiniz.

Birden fazla yolculuk yapacaksanız şerit bilet daha ucuza gelir. 1 günlük tek bilet 6,14 Euro, 3 günlük tek bilet 15,34 Euro (72 saat boyunca geçerlidir) ve eşli 3 günlük bilet 22,50 Euro’dur. (72 saat boyunca geçerlidir ve en fazla 5 kişiyi kapsar)

Almanya Münih

Taksiler: Münih’teki taksilerin rengi bejdir. Taksilere duraktan binilmesi tavsiye olunur. Çünkü Münih’te sokakta taksi çevirmek pek yaygın alışkanlık değildir. Trafiğin kalabalık olduğu saatlerde, taksiye binecekseniz, otel resepsiyonları vasıtasıyla ya da telefonla önceden rezervasyon yaptırmak akıllıca olur.

TURİZM

Münih şehrinin turistler için çok önemli iki özelliği vardır. Birincisi: şehirdeki müze, anıt, saray ve kiliselerin büyük bir çoğunluğunun “Innenstadt’ta” (şehir merkezinde) bulunmasıdır. Bu yüzden Münih, yürüyüş yapmayı sevenler için eşsiz bir yerdir.

İkinci özellik ise: otobüs, tramvay, metro (U-Bahn) ve tren (S-Bahn) ağlarından oluşan ve şehir merkezinin dışındaki görülecek yerlere de ulaşımı kılan, olağanüstü toplu taşıma sistemidir.

Şehir içinde araba kullanmanın zorluğunu göze almaktansa, merkezin biraz dışındaki bir park yeri bulmak (merkezde park yeri bulmak neredeyse imkansızdır) ve arabayı sadece gezinti amaçlı kullanmak daha akıllıca olur.

Yürüyerek şehrin hareketli sokak yaşamını, daha yakından görebilir, canınız istediğinde kendinizi bir kafeye atabilirsiniz.

Ayrıca Münih’in gizli yollarını ve avlularını keşfe çıkabilirsiniz.

Böylece araba kullanırken gözden kaçıracağınız pek çok küçük bara ve mağazaya rastlayabilirsiniz. İsartor ve Sendlingertor ve Karl Platz arasında, iki caddede oluşan ana hat çevresinde, eski kent kurulmuştur ve en çok turist, bu bölgede yoğunlaşmaktadır.

Bu eski şehir bölgesindeki binalar asla yıkılmaz, defalarca restore edilerek kullanılmaya devam edilirler.

Özellikle: Rathaus yani Marien Platz bölgesinde, Japon turistler görülür. Göethe Strasse caddesinde ise, asla yabancılık çekmeyeceğiniz bir ortam ile karşılaşırsınız.

Şehirdeki, Türk kültürü mekanları, Türk bakkalları, dönerciler, kebapçılar, kahvehaneler, lokaller, lokantalar, burada bulunmaktadır.

Şehirde: Frauenkirche ve Alter Peter kiliselerinin kulelerine çıkan, muhteşem bir şehir manzarası görebilirsiniz.

Residenz Sarayı

Burası, 1918 yılına kadar, Bavyera Eyaletini yöneten, Wittelsbach Ailesinin resmi ikametgahıdır. Yapı, çok görkemlidir, mutlaka görmenizi öneririm, hatta bazen burada konserler düzenleniyor, fırsat bulursanız, bu konserleri izlemelisiniz.

Şehirdeki geziler için, çift katlı ve üstü açık otobüsler var. Sıcak güneşli günlerde, üst kat açılabiliyor. Bu gezi sırasında: şehrin turistik mekanları görülebiliyor. 3 guzergahlı tur var.

Bunlar: City Tour, Nymphenburg-Olympia Tour ve Schwabing Tur. Bu turlardan, arzu ettiğiniz birini seçebilirsiniz. Bence, şehre ilk gittiğinizde, bu otobüslerden biri ile, şehir turu atarak, gezilmesi gereken yerleri görebilirsiniz.

Evet, turizm konusunda son bir not: Münih şehri, uluslararası bir gezi dergisi tarafından, dünyanın gezilmesi gereken tarihi 100 yeri sıralamasından, 30’ncu sırayı almıştır.

Almanya Münih

FAŞHİNG FESTİVALİ

Festivalin temelinde: Antik Roma döneminde, şarap ve eğlence tanrısı Dionysos ve Satürn için yapılan kutlamalar esas alınmıştır.

Festival her yıl, kış döneminde yapılır. Festivalde, sabahlara kadar süren eğlenceler düzenleniyor. Ayrıca: yine, etkinlikler çerçevesinde, büyük bir geçit töreni düzenleniyor.

OKTOBERFEST-EKİM FESTİVALİ

1800’lü yılların başlarında: Hildburghausen bölgesinde, Kral Ludwig ve Kraliçe Therese’nin düğün törenlerinde, büyük bir eğlence düzenlenmiş ve bu büyük eğlence, takip eden yıllarda, bir gelenek haline gelerek günümüze kadar sürdürülmüştür.

Uzun süredir sürdürülen festival etkinlikleri, tarihi süreç içinde, yalnızca birkaç kez: veba, kolera ve savaşlar nedeniyle yapılamamıştır.

Günümüzde, festival, her yıl Eylül ayı sonlarında başlar ve Ekim ayı ortalarına kadar devam eder. Festivalin başlangıcında: süslenmiş arabalar ve müzisyenler, bir kortej halinde, şehrin merkeze uzak bir yerinden hareket eder ve festivalin yapılacağı meydana gelirler.

Bu kortejin ardında ise: gerek Münihliler ve gerekse şehir dışından gelen yüzlerce-binlerce kişi gelir. Bu kişilerin büyük bölümü: dış ülkelerden gelen ve ülkelerinin geleneksel giysilerini giymiş dansçılar ve müzisyenlerden oluşmaktadır.

Festival alanında ise, büyük bir çadır kurulur. Çadır içinde: dev bardaklarda alınan bira ile müzik eşliğinde eğlenilir. 2008 yılında: festivalin 175’nci yıl kutlamalarında: festivale: 6 milyon üzerinde ziyaretçi katılmıştır.

Bu etkinliklerde: milyonlarca litre bira içilmiş ve yüz binlerce sosis satılmıştır. Başlıca sıkıntı, festival döneminde, bu şehirde konaklama yeri bulmanın zorluğu veya konaklama yerlerinin ücretlerinin 3-4 kat yükselmesidir.

Bir de, festival sırasında: cadde ve sokakları dolduran, Amerikalı, Avustralyalı, Japon ve diğer binlerce turist ile birlikte Münihlilerin, yarattığı bir kısım çirkin görüntüler ve yoğun bir bira kokusunun şehirde egemen olmasıdır.

Almanya Münih

NE YENİR

Münih şehrinde: ziyaretçiler tarafından mutlaka “Weisswurst” denilen “beyaz sosis” yenilmektedir. Bunun yanında, Leberkas denilen bir tür simit ve pişmiş sucuk ekmek, patates salatası yenilebilir. Ayrıca, yine bu şehre özel: “obatzda” peynirlerini tatmalısınız.

Bunun dışında, şehirde çorba da düşünebilirsiniz ve “Leberknödel” çorbası olabilir. Bu çorba: karaciğer ve soğan ile terbiye edilmektedir.

Bunun dışında tadabileceğiniz yerel tatlar: patates veya beyaz ekmek ile yapılmış bir tür köfte olan “Knödel”, lahana ile yapılmış “Kraut” olabilir.

Ama, unutmayın ki, Alman ülkesinde, yaygın olarak domuz eti tüketiliyor, yani yemek sipariş etmeden önce, bunu sormanızı, yani yemeyi düşündüğünüz yemekte,domuz eti bulunup bulunmadığını sormanız gerekir.
Son olarak, şunu da önerebilirim. Hendi denilen ve ızgara edilmiş tavuk eti.

Kahvaltı-Frühstück

Almanlar, kahve ve portakaldan oluşan tipik Avrupalı kahvaltısından daha büyük bir öğünle güne başlarlar. Bu kahvaltının belirleyici farkı, soğuk etler (jambon, salam ve ciğer sosis) ve ekmekle servis edilen peynirdir.

Burada bir değil pek çok çeşit ekmek bulunur. Kahverengi, siyah ve beyaz ekmek. Haşlanmış yumurta seviyorsanız, Eier im Glas’ı deneyin. (2 adet haşlanmış yumurta, bir kasede 4 dakika pişirilir ve bütün olarak servis edilir.)

Bunların yanında: çay, sıcak çikolata veya kahve sunulur. Münih’te kahve, Amerikan kahvelerinden d aha hafif fakat İtalyan ve Fransız kahvelerinden daha serttir.

Çorbalar ve Aperatifler

Bavyeralılar, baharatlı hamur, un, ekmek kırıntıları, dana ciğeri, soğan, mercan köşk ve sarımsakla hazırlanan muhteşem bir çorba olan “Leberknödlsuppe” nin yapımında uzmanlaşmışlardır.

Kartoffelsuppe’de (patates çorbası), kereviz, pırasa ve yaban havucu kullanılır. Diğer sevilen çorbalar da fasulye veya mercimekle hazırlanan karışıma sosis parçalarının eklenmesiyle yapılır.

Bavyera Spesiyalleri

Bavyera’nın ana yemeklerinin çoğunda, en çok kullanılan malzemeler: domuz eti, dana eti veya ikisinin karışımıdır. Domuz ve dana eti tencerede pişirilir veya derisi iyice gevşeyene kadar şişte kızartılır. Münih’in spesiyalleri olan şişte pişirilen domuz budu, bütün ya da yarım olarak sunulur.

Sipariş verirken, aklınızda bulunsun, yarım but bir kişiye yetecek kadar büyüktür. En lezzetli kızartmalardan bir diğeri de Spanferkel ya da süt domuzudur. Bir değişiklik yapın ve uygun mevsimde geyik, tavşan, keklik ve sülün gibi av hayvanları etlerinin tadına bakın.

Geyik eti genellikle yumuşayıncaya kadar marine edilir ve tatlı üzümlerle ya da frenk üzümüyle veya kestane püresiyle servis edilir.

Alabalık’ı mutlaka deneyin. Bu yerel balık, çok tazeyken haşlandığında çok lezzetli olur. Bavyeralılar, sakatata da düşkündür ve sevilen yemeklerinden biri, beyaz şarapla iyi giden Saure Lungerl’dir. (sirke sosunda, dilimlenmiş akciğer)

Ne sipariş ederseniz edin, yemeğinizin yanında, patatesten veya ekmekten yapılma bir knödel de mutlaka servis edilir.

Patates sote de mönüde olabilir. Ayrıca elma, üzüm ve beyaz sirkeyle pişirilen tatlı-ekşi kırmızı lahana da yiyebilirsiniz.

Lahana turşusu, beyaz şaraba eklenen ardıç meyvesi, karaman kimyonu tohumu ve karanfille hazırlanır. Salata çeşitleri arasında, salatalık salatası, beyaz lahana salatası ve patates salatası vardır.

Tatlılar

Elmalı kek ve erikli kekin bölgesel birkaç çeşitlemesi dışında, Bavyeralıların en sevdikleri tatlılar (ülkenin geri kalanında da olduğu gibi) hamurlu tatlılardır.

Bavyera’da yiyebileceğiniz diğer tatlılar: Schwarzwader Kirchorte, Kara Orman Dağlarında yapılan kirazlı kek ve Apfelsrudel’dir.

Almanya Münih

NEREDE YENİR

Tantis

Johann-Fichte Strasse caddesindedir. 1970’li yıllarda açılan restoran, dekorasyonunun güzelliğiyle dikkati çeker. Restoranın içinde: yeme-içme okulunun bulunması ise, ayrı bir özelliktir.

Acquarello

Mühlbauer Strasse caddesindedir. Münih şehrinin en iyi “İtalyan” yemek kültürü ürünleri, burada bulunabilir.

Brenner

Maximillian Strasse caddesindedir. Burası, tanıdık bir mekan gibi gelebilir. Ülkemizdeki Ocakbaşı restoranlara benzer bir dizayn görülüyor.

NE İÇİLİR

Hemen ilk söylemem gereken, bu şehirde musluklardan akan suları rahatlıkla içebilirsiniz. Evet, Almanlar malum, bira meraklısı. Şehir ziyaretinde “Hofbrauhaus Platz” denilen bölgede, çadır altında, ünlü Alman biraları tadılabilir.

Bavyeralılara göre, iyi bira ve daha iyi bira vardır. Ama kötü bira yoktur. Özellikle de Bavyera’da. Bavyera birası: hala en eski yiyecek kanunlarından biri olan Dük William’ın 1516 tarihli Saflık Kanununa göre üretilir. Biranın yapımında: su, arpa ve şerbetçiotundan başka malzeme kullanılması yasaktır.

Açık ve koyu renkli lager tipi biraların maya oranı % 11-12, Marzenbier’in ki % 13-14’tür. Yılın bazı zamanlarında, maya oranı % 181-19 olan Bock birası üretilir. Eğer hafif tatlı siyah bira seviyorsanız, Münih’te Dunkles içmenizi öneririm.

Bu bira, Helles (1895 yılından bu yana üretilen, yarı saydam altın rengi ve muhteşem tadı ile öne çıkan, daha çok içilen, hafif lager tipi bira) kadar soğuk sunulmaz. Weissbier, arpa yerine buğday kullanılarak yapılan, hafif ve gazlı bir biradır. Bira: Mass birimiyle ölçülür ki bu da 1 litreye denk gelir.

Mass’ın yarısı, eine Halbe’dir.

Bir restoranda, bira sipariş ederseniz, bu ölçüde getirilir. Bira bahçelerinde, bira çoğunlukla Masskrüge (litrelik bardak) içinde servis edilir. Weissbier ise, genellikle yarım litrelik ölçülerde sunulur.

Bira bahçelerinde bulabileceğiniz Russenmass, Weisbier ile limonatanın karışımından yapılan bir içkidir ve bir litrelik ölçüsüyle sunulur.

Şaraplara gelince: Bavyera’da kaliteli şarap üretimi, yüzyıllar önce sona ermiştir. Fakat restoranlarda mükemmel Rheinland ve Moselle şarapları sunulur. Bunların çoğu beyazdır ve Riesling üzümlerinden yapılır. En iyi Rheinland Riselin üzümleri Niestein ve Nackenheim gibi kasabaların bağlarında, kızıl renkli topraklarda yetişenlerdir.

Münih’te beğeniyle içilen Franconia şarapları da vardır. Özellikle de Würzburg civarında. Burada Silvaner ve Riesling üzümlerinden mükemmel sek beyaz şaraplar yapılır ve genellikle yeşil bocksbeutel şişelerinde bulunur.

Baden’in muhteşem beyazları ve kırmızıları da restoran menülerinde bulunur. Münih şehrinde, 20 tane bira bahçesi bulunmaktadır. Bira bahçesi olayı, tüm Almanya çapında yaygındır.

Kestane ağaçlarının gölgesinde, özellikle sıcak yaz günlerinde, gölgeli bahçeler kısa molalar için ilgi çekmektedir. İşin ilginci, Münihliler, buraya yiyeceklerini kendileri getirebiliyorlar ve burada yalnızca bira servis ediliyor.

Almanya Münih

NERELERDE ALIŞVERİŞ YAPILIR

Öncelikle şunu unutmamanız gerekir ki, burada alışveriş yaptığınızda ödediğiniz vergileri, Almanya dışına çıkarken, gerekli belgeleri ibraz etmeniz şartı ile geri alabiliyorsunuz. Mehrwertsteur ( kısa ismi: MwSt): katma değer vergisi olarak, % 7 ile 19 arasında olabiliyor.

Ancak, fatura ve makbuzlarda, genellikle fiyata dahil edilmektedir. Bizler, malum Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin vatandaşı olmadığımız için, şehirden bir şeyler satın aldığımızda, ödediğimiz bu vergiyi, ülke dışına çıkarken geri alabiliyoruz.

Şehirde alışveriş yapmayı düşünürseniz: özellikle Kaufinger ve Maximilian caddelerine gitmenizi öneririm. Bu caddelerde: günümüz modasının önde gelen ürünlerini ve ünlü markaların kreasyonlarını görebilirsiniz.

Maximilian Strasse

Kral Ludwig tarafından planlanmış ve günümüzde, şehrin en seçkin bölgelerinden birisidir.

Burada: Bavyera Parlamentosu, Bavyera Devlet Operası var. Klasik binalar içinde: uluslararası üne sahip lüks dükkanlar bulunuyor.

Theatiner Strasse

Burası da, şehirdeki lüks bir alışveriş caddesidir. Alışveriş yanında, yine bu caddede güzel bir sinema ve geleneksel kafe ve restoranlar görebilirsiniz.

Özel mağazalar, bar ve kafeler, modern sanat ve mimarinin büyüleyici güzelliği, işte hepsini burada görebilirsiniz.

Kaufinger Strasse

1970’lerden bu yana, şehrin en işlet alışveriş bölgesi olmuştur. Burada daha çok, uluslararası markalardan ziyade, bireysel mağazalar ve kafeler bulunuyor.

Sendlinger Straase

Şehrin en tipik alışveriş alanlarından birisidir. Burada, genellikle aileler tarafından işletilen perakende mağazalar görülüyor. Burada, hediyelik eşyalar, el sanatı ürünleri bulabilirsiniz. Hatta, alışveriş sonrasında kısa molalar için, küçük kafeler ve restoranlar var.

Schwabing

Burası, yakın bir geçmişe kadar bir köy olarak kullanılmakta ve birçok aydın, sanatçı ve yazara ev sahipliği yapmıştır.

Günümüzde ise, burada: butikler, ikinci el mağazaları, kitap mağazaları ve mücevher mağazaları görülmektedir.

Ayrıca: her damak zevkine uygun meyve-sebze, baharatlar ve otların satıldığı küçük dükkanlar var.

Alışveriş merkezi tercih ederseniz

Olympia Einkaufszentrum

Burası, 1972 Olimpiyat oyunları sırasında açılmış ve zamanla, genişletilip geliştirilerek şehrin en modern alışveriş merkezi haline gelmiştir.

Yapının cam tavanı, çok etkileyicidir. İçinde: 135 moda mağazası, kafeler ve restoranlar bulunmaktadır. Rahat bir alışveriş için burayı tercih edebilirsiniz. Pazar günleri hariç, her gün, saat: 09.30-20.00 arasında açıktır.

Riem Arcaden

Şehrin doğu bölümündeki en önemli ve popüler alışveriş merkezi olup, içinde 120 mağaza bulunmaktadır. Burada, çok sayıda kültürel etkinlik te düzenlenmektedir. 3 katlıdır.

Buradaki mağazalarda: modaya uygun giysi ve ayakkabılar, parfümeri, kuyumcular, gözlükler bulabilirsiniz.

Ayrıca: kitap, kırtasiye, elektronik, fotoğraf ekipmanları da bulunuyor. Tabii, kafeler, restoranlar, dondurma salonları da var.

Viktualien Markt

Burası, şehrin gıda pazarıdır. Bu alandaki 140-150 tezgah ve dükkanlarda: egzotik meyveler, çiçekler, kümes hayvanları, oyunlar, baharatlar, peynir, balık vs. gibi gıda maddeleri satılıyor.

Pazar yeri: Mayıs 1807 yılından beri, aynı yerde kurulu bulunmaktadır. Ayrıca, bir kısım sosyal etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.

Schrannenhalle denilen eski yapı ise, restore edilerek kocaman bir Pazar yeri haline getirilmiştir. Bu Pazar yerinde: gastronomi düşkünleri, değişik lezzetler bulabilirler.

Ayrıca, yine değişik el sanatı ürünleri satılan dükkanlar bulunuyor.

NE SATIN ALINIR-ALIŞVERİŞ

Münih şehrinde, herhangi bir alışveriş yaptığınızda: satın aldığınız mamule bağlı olarak, % 7 veya 19 KDV ödemesi yaparsınız. Ancak, bizler, Avrupa Birliği vatandaşı olmadığımızdan, bir şey satın aldığımızda, vergi iadesinin tarafımıza geri iadesini talep edebiliriz.

Şehirdeki mağazalar, genel olarak: Pazartesi-Cumartesi günleri arasında açık kalırlar. Benzin istasyonları ve fırınlar hariç, diğer tüm dükkanlar, Pazar günleri kapalıdırlar.

Genellikle, süpermarketler: 08.00-20.00 arasında açık kalırlar. Mağazalar: 10.00-20.00 arasında açık kalırlar.

Almanya Münih

GECE HAYATI

Şehirde: 60 tane tiyatro binası ve klasik müzik severler için, senfoni orkestrası salonları bulunuyor. Bu tiyatro salonlarından en öne çıkanı “Münih Ulusal Tiyatrosu” dur. Burası: 1818 yılında hizmete açılmış ve bünyesinde opera ve bale gösterileri sergilenen salonlar bulundurmaktadır.

Gartnerplatz ve Residenz tiyatroları ise, yine şehirdeki önemli sanat etkinliklerinin düzenlendiği yerler olarak öne çıkmaktadır. Özellikle, opera severler için, yaz aylarında şehirde düzenlenen “Opera Festivali” büyük seyirci potansiyeli çekmektedir.

Evet, kültürel eğlenceler yanında, gece hayatı düşünenler için: Maximilian caddesi üzerinde ve çevresinde bulunan kulüpler çekicidir. Burada bulunan Schhumann, şehrin en güzel kulüplerinin başında gelmektedir. Ayrıca: P1 denen kulüp, özellikle terası ile müşteri çekmektedir.

Yine, aynı bölgedeki “089” kulübü de, ziyaret etmenizi önereceğim yerlerden biridir.
Bunun dışında, şehirde “Kulfabrik” denilen yerde, birçok farklı disko ve bar bulunmaktadır. Yani, şehir sokakları hep hareketlidir.

Almanya Münih

GEZİLECEK YERLER

Almanya Münih ALİANZ ARENA

ALİANZ ARENA

Burası bir statyumdur ve Münih şehrinin modern mimarisinin en önemli yapıtlarından birisidir. Buraya yürüyerek ulaşamazsınız, metroya binmeniz gerekir.

2006 yılı FIFA Dünya Kupası maçları, burada yapılmıştır. Yapı: dıştan bakıldığında, bir “denizanasına” benzemektedir. Veya yuvarlak yapısı nedeniyle, belki de bir “ufo” benzetmesi yapılabilir.

Seyirci kapasitesi: 65 bin kişi olan yapının çatısındaki paneller ve cephesi: özellikle maç günlerinde rengarenk görülmektedir.

Almanya Münih ALTER HOF

ALTER HOF

Burası, Münih eski imparatorluk sarayıdır.
Arkeolojik kazılarda, burada 12’nci yüzyılda bir kale bulunduğu görülmüştür. Bu yapı ise, 1225 yılında, Bavyera dükü II. Louis tarafından yaptırılmıştır.

II. Dünya savaşındaki yıkımlar sonucu harap olan kale, sonradan yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde ise, buradaki odaların bir kısmı: ofis ve lüks daire olarak hizmet vermeyi sürdürmektedirler.

Almanya Münih HOFBRAUHAUS PLATZ

 

HOFBRAUHAUS PLATZ

Burası, şehir merkezinde bulunan ve dünya çapında bilinen, büyük bir bira salonudur. Mimarisiyle dikkati çekmez. Pfisenstrasse’den sağa, Platz’a (Küçük Meydan) dönünce, karşınıza çıkar. Dük V. Wilhelm, Hannover’den getirilen ithal biraya yüksek ücret ödememek için, 1589 yılında Almer Hoff’a bir bira fabrikası kurdurur.

Bira, Bavyera’da hem aristokratların hem de ayak takımının sevdiği bir içki olmuştur. 13 ve 14’ncü yüzyıllarda, sert geçen kışlar, Bavyera üzüm bağlarını yok edince, çetin şartlara dayanıklı olan şerbetçiotu ve arpaya yer açılmış, bira da bölgenin özel içeceği olarak şarabın yerini almıştır.

Bira fabrikası,

Önce sarayın hamamında kurulmuşsa da 1644 yılında Platz’daki daha geniş bir merkeze taşınmıştır. 1896 yılında ise, fabrika Isar ırmağının diğer tarafına taşındıktan sonra yapılmıştır. Hofbrauhaus kısa sürede Münih’in politik bira salonlarının en prestijlisi haline gelmiştir.

Kasım 1921’de, Hitler’in askeri kuvvetleri buranın adıyla anılan “Schache im Hofbrauhaus” (Hofbrauhaus Çarpışması) olayıyla ün kazanmıştır. Bu devasa bira salonu,  turistlerin çok ziyaret ettikleri bir yerdir.

Şehrin en meşhur turistik faaliyetlerinden olan, Oktoberfest Bira Festivali, iki hafta süre ile, her yıl burada yapılmaktadır. İlk festival, ilk olarak, 12 Ekim 1810 tarihinde yapılmıştır. 24 Şubat 1920 tarihinde ise, Adolf Hitler, burada, çok büyük bir tanıtım ve propaganda etkinlikleri düzenletmiştir.

Günümüzde burada bira bahçesi ve 1 balo salonu bulunmaktadır. Bahçede: Bavyera yerel lezzetlerini tatmak mümkündür. Ancak, bu yerel lezzetlerin başında, kızartılmış domuz eti geldiğini unutmamak gerekir ki, bu bizim kültürümüze uymaz. Diğer ürünler de, yani sosisler de, domuz etinden yapılmaktadır. Bununla birlikte ise, buğday birası ve şarap servis edilir.

Almanya Münih ISARTOR

ISARTOR

Şehrin ortaçağ bölümünün, 4 kapısından biridir. İsmini: hemen yakınındaki, Isar nehrinden almıştır. 1285-1337 yılları arasında, şehir surlarının genişletilmesi çalışmaları sırasında, 1337 yılında yapılmıştır.

Daha sonra çeşitli nedenlerle yıkılan kapı: 1835 yılında, aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır. Restore edilmiş haliyle, 14’ncü yüzyıldaki orijinal ölçülerini koruyan tek kapıdır.

Bavyera Dükü IV. Ludwig’in “Kutsal Roma-Germen İmparatoru” olduğu günlerde yapılan kapının üzerindeki 1835 tarihli freskte: Habsburglara karşı zafer kazanan imparator görülür. İsartor, şimdilerde fazla gelişmiş bir trafik adası görevi görmektedir ama kulelerden birisi bir kafeye ve 1920’lerin Münih’inin ünlü kabare yıldızları Karl Valentin ve Liesl Karscadr’e adanan Valentin-Museum’a ev sahipliği yapmaktadır.

Almanya Münih SENDLİNGER TOR

 

SENDLİNGER TOR

Eski şehir bölümünün, güney ucunda bulunan kapısıdır. Deniz seviyesinden, 520 metre yüksekliktedir. 1318 yılında inşa edilmiştir. Yapının kulesi: 1808 yılında yıkılmıştır.

1860 yılında yapılan restorasyonda ise, kuleler yeniden yapılmıştır. II. Dünya savaşında hasar gören yapı: 1980 yılında yenilenmiştir.

ASAM HAUSE

Sendlinger Strasse’yi takip ederek buraya ulaşılır. Bir zamanlar, 18’nci yüzyılın usta heykeltıraş ve mimarı Egid Quirin Asam’ın yaşadığı yerdir. Bu binanın dekorasyonunda, Asam’a, usta bir Frenk ressamı olan kardeşi Cosmas Damian yardım etmiştir.

Kardeşlerin süslü önadları çok beğendikleri gösterişli barok tarzla da uygun düşmektedir. 1773 yılında yapılmış olan binanın son derece detaylı ön cephesine bakın. Asam kardeşler, kendi Katolik inançlarının rahatlığıyla, dekorasyon ve süslemelerinde hem pagan hem de Hıristiyan figürleri kullanmışlardır.

Çatının hemen üstünde, sağa doğru (girişin tam üstünde) duvarın üstünde temsili bir cennet alçı bezeği ve İsa’nın monogramını görebilirsiniz.

Bunun altında oturan Meryem figürü, solda ise asma bağlarıyla süslenmiş Olympos ve muzaffer şöhret ve servet tanrılarının eşliğindeki Apollon vardır. Uçan at Pegasos onlara doğru yükselirken, daha aşağılarda bir gurup nympha ve Stayr, resim, heykel ve mimari Musalarının etrafında dans etmektedir.

Üzerinde İncil ve Tevrat’tan sahneler bulunan orijinal giriş, artık Bavyerisches National Museum’da sergilenmektedir.

Asamhaus’un süslemelerinde muazzam bir özen ve ustalık görülür.

Bu yapıdan, Asam kardeşlerin iyi yaşamaya ve dinlerine olan bağlılıkları da görülebilir. Asam kardeşlerin bu özelliklerinin en iyi kanıtı, yan taraftaki Johann-Nepomuk kilisesidir.

Asamların özel kilisesi olan bu kilise, önceleri Egid Quirin’in evine bitişiktir. Genellikle Asamkirche diye bilinen bu kilise, 1746 yılında tamamlanmıştır. İnşaatın masraflarını, Egid Quirin karşıladığı için yapı hamilerin kısıtlamalarından uzaktır.

Bu özgürlüğün sonucu ise inanç ve yaşamın öznel bir kutlamasıdır. Kilisenin alacalı mermerden yapılma ön cephesi, kalabalık Sendlinger Strasse’den geçenler için bir sokak altarı görevi görür.

Kilisede, bir çeşmenin yapımında kullanılacağı düşünülen yontulmamış taşlar kullanılmıştır. 18’nci yüzyılda ünlenen bir aziz olan Nepomuklu Johann’ın heykeli, sundurmanın üstünde durur. İçeride, yüksek altarda, papalık tacı giyen Baba Tanrı figürünün baskın olduğu, etkileyici bir çarmıh bulunmaktadır.

Almanya Münih MARİEN PLATZ

MARİEN PLATZ

Şehir merkezindeki bir meydandır. Münih şehrinin kuruluşundan beri her zaman şehrin kalbi olagelmiştir. 19’ncü yüzyılın ortalarına kadar buğday pazarı burada kurulurdu. Bu meydan, hem şehrin merkezi hem de suçluların asıldığı yerdi.

Ayrıca Münih’in bugüne kadar gördüğü en şaşalı düğüne, Dük V. Wilhelm ve Lorraineli Renata’nın 1568 yılındaki düğününe sahne olmuştur. Bu yüzden, 1972 yılında U-Bahn ve S-Bahn sistemlerinin birleştiği merkezi yerin burası olması kaçınılmaz olmuştur.

Günümüzde, Marienplatz, çiçek tarhları ve sokak kafeleriyle daha da güzelleştirilmiş ve çekici bir yaya bölgesine çevrilmiştir. Evet, gelelim, meydanda bulunan ve görülmesini önerdiğim yerlere:

Almanya Münih Marian Sütunu

Marian Sütunu

1638 yılında I. Maximiliam’ın, şehrin İsveç ile yapılan Otuz Yıl Savaşları sırasında işgalden ve sonra vebadan kurtarılmasına şükretmek için diktirdiği Mariensaule (Bakire Meryem Sütunu) dur.

Sutünun tabanında basilikos, ejderha, yılan ve aslan figürleri vardır.

Bu heykellerden aslan, vebanın bitişinin kutlanmasını simgeler. Efsanevi yılan, şehri olumsuzluklardan korumak için yapılmıştır. Ejderha ise, açlık ve kıtlığı simgeler. En üstte ise Münih’i gözeten ve koruyan, heybetli Meryem vardır. Sol kolunda İsa, sağ elinde ise bir asa tutan Meryem, Münih’in dinsel temellerini hatırlatır.

Fischbrunnen Anıtı

Meydanda kısmen onarılan, 19’ncu yüzyıldan kalma bu anıt, eskiden çıraklığı biten kasaplar, bu anıtın bulunduğu havuza atılırmış ama günümüzde sadece kendilerini Fasching (karnaval) kutlamalarına kaptıranlar ve futbol taraftarları, bu geleneği sürdürürler.

Almanya Münih New Town Hall

New Town Hall

Burası, Belediye binasıdır. Şehir yönetimine ev sahipliği yapan şehir konseyi ve ofisler bulunmaktadır. Ayrıca, Belediye Başkanı da burada çalışmaktadır.
Yapı: 1867-1908 yılları arasında yapılmıştır. 400 odası bulunmaktadır.

9200 m. karelik bir alana yapılmıştır. Arka tarafından küçük bir park, ön tarafında ise, bir meydan bulunmaktadır. Zemin kattaki bazı odalar: küçük işletmelere kiralanmıştır. Binanın kulesi: 85 metre yüksekliktedir. Kuleye, asansör ile çıkılabilmektedir. Şehrin manzarasının izlenebilmesi açısından, kuleye çıkmanızı öneririm.

Almanya Münih Altes Rathaus-Glocken spiel (Eski Belediye Sarayı)

Altes Rathaus-Glocken spiel (Eski Belediye Sarayı)

Marienplatz’ın doğusunda, son derece pitoresk bir yapı olan Altes Rathaus, Münih’in, üstüne yeni yapılar yapmak yerine restore edilmiş tarihi kalıntılarının bir örneğidir. Bu gotik yapı, 1908 tarihinde yapılmıştır. Şehrin merkezinde, en çok ziyaret edilen turistik mekanlardan biridir.

Kumru grisi cephesi, kehribar renkli çan kulesi ve küçük zarif kubbeleriyle, Jörg von Halsbach’ın 15’nci yüzyılda yaptığı orijinal tasarımın aynısı olmasa bile, ruhunu korumaktadır.

Zaten II. Dünya savaşında bombalanan yapı, binanın orijinaline, bugünkü halinden daha da uzaktır. Çünkü binanın yapımından sonra eklenen sivri barok kubbe ve fazlasıyla mücadeleci bir “yeniden gotikleşme” çalışmasıyla yapı büyük ölçüde değiştirilmiştir.

Altes Rathaus, üst kattaki bir şölen salonu dışında, tamamen dekoratif amaçlıdır. Yöneticiler, şehirle ilgili gündelik işlerini, Marienplatz’ın kuzeyinde bulunan Neues Rathaus (Yeni Belediye Sarayı) dan yönetirler.

Bu yapı 19’ncu yüzyıl Neo-gotik mimarisinin tipik bir örneğidir.

Mağrur ve iddialı cephesi: kralların, prenslerin, düklerin, azizlerin ve kahramanların ve Münih folkloründen karakterlerin heykelleriyle işlenmiştir. Yapının, ikinci katında: 43 çan ve 32 tane, değişik figür bulunmaktadır.

Bu mutlu çift onuruna: Bavyera ve Lotringen bölgesinin atlı şövalyeleri arasında bir yarış düzenlenir ve yarış: Bavyera şövalyeleri tarafından kazanılır. Figürlerde, bu yarışlar temsil edilmektedir. Figürlerde diğer temsil edilen bir olay ise, şehirde, 1517 yılında ortaya çıkan veba salgınıdır. Veba salgını sırasında, sokaklarda “fıçı” içinde dans yapılması yaygınlaşır.

Hatta, şehrin Dükü de, fıçı dansına katılır. Böylece, fıçı dansı, otoriteye azim ve sadakat ile bağlılık sembolü haline gelir. Devam eden yıllarda da, her 7 yılda bir fıçı dansının yapılması, gelenek haline gelir. Gelenek gereği, bütün gösteriler, 12-15 dakika arasında sürer.

Kule yaklaşık 80 metredir. Asansörle, en üst noktasına çıktığınızda, muhteşem manzaranın yanı sıra her gün saat 11.00’de çalınan 43 çanı bulunan Glockkenpiel’i görebilirsiniz. Çan çalınırken: iki figür gurubu görülür.

Bunlar, Dük V. Wilhelm ile Lorraineli Renata’nın mutlu evliliklerinden söz eden, yerel bir evlilik hikayesini anlatmaktadır. Bu mutlu çiftin onuruna Bavyera ve Lotringen bölgesinin atlı şövalyeleri arasında, bir yarış düzenlenir ve yarış, Bavyera şövalyeleri tarafından kazanılır.

Birinci figürde, Dük V. Wilhelm’in ve Lorraineli Renata’nın düğününde düzenlenen turnuva temsil edilir. İkinci figürde: 1517 yılında ortaya çıkan veba salgını temsil edilir. Veba salgını sırasında, sokaklarda fıçı içinde dans yapılması yaygınlaşır. Hatta, şehrin Dükü’de, fıçı dansına katılır.

Böylece, fıçı dansı, otoriteye azim ve sadakat ile bağlılık sembolü haline gelir. Devam eden yıllarda da, her 7 yılda bir fıçı dansının yapılması gelenek haline gelir. Gelenek gereği, bütün gösteriler 12-15 dakika arasında sürer.

Saat 21.00’de, elinde feneriyle gezinen bir gece bekçisi, düdüğünü öttürür ve bir melek Münihli küçük keşişi (Müncher Kindl) kutsar. Işıklandırılmış Altes Rathaus, geceleri Marienplatz’ı aydınlatır.

Almanya Münih Old Town Hall

Old Town Hall

Meydanın doğusundadır.
Burası, 1874 yılına kadar, Belediye Meclisi için bir ofis ve çalışma yeri olarak kullanılmıştır. Binanın, 1310 yılında yapıldığı biliniyor. 1470-1480 yılları arasında ise, gotik tarz öne çıkarılarak yenilenmiş ve dekore edilmiştir.

1877 ve 1934 yılları arasında, yapının altından, trafik akışının sağlanması için, 2 tünel açılmıştır. Aslında, orijinal bina, II. Dünya savaşında tamamen tahrip olmuş ve 1971-1974 yılları arasında, yeniden inşa edilmiştir.

Almanya Münih Viktualien Markt

Viktualien Markt

Şehrin, günlük gıda maddeleri satılan bir Pazar yeridir. Burada: 22 bin m. karelik bir alanda, 140 tezgah ve dükkanda: egzotik meyveler, kümes hayvanları, çiçekler, peynirler, baharatlar, balık ve meyve suyu satılır.

Mekandaki tezgahlar: her gün saat: 08.00-20.00 arasında açık kalmaktadır. Trafiğe kapalıdır, yaya bölgesi olarak kullanılır ve birçok şehirlinin buluşma noktasıdır. Bazen burada, çeşitli etkinlikler ve festivaller düzenleniyor.

Almanya Münih KARLS PLATZ-STACHUS

KARLS PLATZ-STACHUS

Şehrin güneyinde, 1797 yılında yapılan, kare şeklinde bir meydandır.
Meydanın doğusunda, en önemli yapılardan biri görülüyor.

Almanya Münih Karls Tor

Karls Tor

Burası bir kapıdır.
1899-1902 yılları arasında, Gabriel Von Seidi tarafından yapılmıştır. Kapının her iki tarafından, yıkılmış Ortaçağ sur ve çeşitli binalar var. Kapının hemen önünde: buz pateni pisti bulunuyor.

Almanya Münih Justiz Palast

Justiz Palast

Burası, Adalet sarayıdır. 1890-1897 yılları arasında yapılmıştır. Barok tarzındadır. Cam kubbe: 67 metre yüksekliktedir.

Kaufhof

Burası, şehrin savaş sonrası, ilk mağazasıdır. Yeraltında, büyük bir alışveriş merkezini içerir.

Neuhauser Strasse-Kaufinger Strasse

Bu iki caddenin bulunduğu yer, şehrin ana yaya bölgesidir ve burada, çok sayıda mağaza ve restoran, kafeterya bulunur.

Almanya Münih ENGLİSCHER GARTEN
Almanya Münih ENGLİSCHER GARTEN

ENGLİSCHER GARTEN

Şehir merkezinde, büyük bir park olarak öne çıkmaktadır. Şehrin en dikkati çeken yerlerinden birisidir. Aynı zamanda: şehirde yaşayan gençlerin buluşma yeri, içme ve yüzme, çıplak güneşlenme, annelerin bebeklerini gezdirme yeridir.

Deniz olmayan bu şehirde, ellerinde deniz yataklarıyla dolaşan ve bikinileriyle güneşlenen kızları göreceksiniz. 1793 yılında açılan parkın fikir babası: Amerikan Devriminde Britanya’ya destek olan maceracı bir Amerikalıdır.

Bavyeralıların daha çok Kont Rutford olarak bildikleri Benjamin Thompson, ilhamını meşhur İngiliz bahçevanları Capability Brown ve William Chambers’dan almıştır. Rumfold ile Alman ortağı Ludwig von Sckell: Bavyera aristokrasisinin çok sevdiği geometrik yollardan oluşan bahçelere ve dikkatlice yontulmuş ağaçlardan ve çalılardan oluşan Fransız geleneğine karşı çıkmış, tepeciklerin, koruların ve çağıldayan ırmakların doğal kompozisyonlarını tercih etmişlerdir.

Tasarımcılar, devrimci ve halkçı fikirlerinin ruhuna bağlı kalarak, Münih’in fakir kesimi için bir park yapmaya karar vermişlerdir.

Prens Karl Theodor, Lordlarının bir zamanlar sülün ve geyik avladıkları yerde, domuzların ve ineklerin otladığı ve egzotik çiçeklerin yerine patates bostanı görene değin, Englischer Garten’in Hofgarten’in zarif bir uzantısı olacağını savunuyordu.

Günümüzde artık domuzları ve patatesleri göremiyorsak da bahçenin doğal düzenlemesi, bütün ziyaretçileri memnun bırakır. Kuzeye doğru, 5 km boyunca uzanan bahçelerde, Isat ırmağının hızla akan suları boyunca yürüyüş yapabilirsiniz.

Daha yukarıda, büyük bir göl olan Kleinhesseloher See’ye ve İsar’ın bir kolu olan ve Tivoli köprüsünün altından gürül gürül akan küçük Eisbach’a yürüyebilirsiniz. Irmağın bu kısmında, zorlayıcı bir rüzgar sörfü yapılıyor.

Ancak böyle aktiviteleri izlemek bile nefes kesiyorsa, 1972 Olimpiyatları anısına Japonya tarafından hediye edilen zarif Japon Çayevine gidebilirsiniz. (Bahçenin güneybatı köşesindedir.) Çayevinin hemen üstünde, bahçenin güney sınırında Prinzregentenstrasse’de, zaman zaman sergilere ve tiyatro gösterilerine ev sahipliği yapan Haus der Kunts (Sanat Evi) vardır.

Park içinde bulunanlar

Haus der Kunst

II. Dünya Savaşında hasar görmeden çıkabilmiş, Hitler dönemi evlerindendir. Eskiden Haus der Deutschen Kunts (Alman Sanat Evi) olan kurum, Hitler’in kişisel Alman sanatı anlayışının tapınağıydı.

Yine Paul Ludwig Troos’un elinden çıkma olan tek düze binaya, bir süre sonra Münchner Kunstterminus (Münih Sanat Terminali) veya Palazzo Kitchi gibi popüler isimler takıldı.

Japanisches TeeHaus

Burası, 1972 Yaz Olimpiyatlarından sonra yapılmış bir Japon kır kahvesidir.

Friedensengel (Barış Meleği)

Bu kanatlı melek, kaidesinin üstünden, bahçelere çevrili Floransa tarzı şirin bir yürüyüş yolu olan Prinzregententerasse’yi süzmektedir. Yapımına 1896 yılında başlanan bu anıt, 1871 yılında Fransızların Almanlara yenilmesinden  sonra gelen 25 yıllık barışın anısına dikilmiştir.

Bu barışın mimarlarının portreleri (Bismark, İmparatorlar I. ve II. Wilhelm, generaller Moltke ve Von der Tann) anıtı süsler. Barış, Savaş ve Medeniyet Nimetleri adlı mozaikler, bu kutlamanın oldukça karmaşık doğasını göstermektedir.

Schönfeldwiese

Buranın en büyük özelliği: 1960 yılından bu yana, burada ziyaretçilerin çıplak güneşlenmesine müsaade edilmiş olmasıdır.

Bira bahçeleri: Park içinde, şehrin en iyi 4 bira bahçesi bulunmaktadır. Bunlar: Chinesischer Turm, Seehaus, Hirschau, Aumeister.

Chinesischer Turm

Burası, “Çin kulesi” olarak da isimlendirilir. 1790 yılında yapılmıştır ve 25 metre yüksekliğindedir. Ahşaptır. Çin ülkesinde bolca bulunan “Pagoda” kulelerine benziyor. 5 katlıdır. Zemin kat ve çatı ile birlikte, yükseklik: 19 metredir.

Çin kulesinin güneyindeki bir çimenliğin üzerindeki Monopteros (Aşk Tapınağı) eski şehrin muhteşem manzarasının tadını çıkarabileceğiniz güzel bir yerdir.

Aslında popüler bira bahçelerinden müzisyenlerin  sahne olarak kullandıkları dekoratif bir pagoda olan Chinesischer Turn’un (Çin Kulesi) tasarımı Chambers’in Londra’daki Kew Gardens’da bulunan Cantonese Pagodası’na çok benzer.

Evet, parkta

yollarının uzunluğu, yaklaşık 75 km. dir. Bu yolların: 36 km. yürüyüş yoludur. 100’den fazla, köprü bulunmaktadır. Bahçedeki kuş türlerinin sayısı ise: 50-60 civarındadır.

Almanya Münih OLYMPİA PARK

OLYMPİA PARK

1972 Yaz Olimpiyatları sırasında yapılmıştır. Daha sonraki süreçte de, kültürel, sosyal ve dini ibadet olayları için faaliyetlerini sürdüren bir mekan olarak kullanılmaktadır. Çadır tarzı çatılar ilgi çeker. Caddenin hemen karşısında ise, etkileyici “BMW Müzesi” görülüyor.

Park içinde bulunanlar

Olimpiyat Stadı

1968-1972 yılları arasında inşa edilmiştir. 69 bin seyirci kapasitelidir. 2005 yılından sonraki dönemde, kültürel etkinlikler için kullanılmaktadır.
Olimpiyat Salonu: Olimpiyat stadyumunun kuzeydoğusundadır. Seyirci kapasitesi: 14 bin kişiliktir.

Olimpiyat Yüzme Havuzu

Burada, özellikle Amerikalı yüzücü Mart Spitz’in, 1972 olimpiyat oyunlarında, 7 altın madalya kazanması unutulmamaktadır.

Olympiaturm

Burası, bir kuledir. 291 metre yüksekliğindedir. 190 metre yükseklikte, bir gözlem platformu bulunmaktadır. Kule, 1968 yılındaki açılışından bu yana, 35 milyon kişi tarafından ziyaret edilmiştir. 182 metre yükseklikte, 230 kişi kapasiteli bir döner restoran bulunmaktadır.

Döner restoranın, bir turu, yaklaşık 53 dakika sürmektedir. Kuleye asansörle çıkılmakta olup, 30 kişilik kapasitesi olan asansörler, yaklaşık 30 saniyede yukarı çıkmaktadırlar.

VİKTUALİEN MARKT

Münchner Stadtmuseum (Belediye Müzesi) yanındadır. Münih şehrinin en renkli yerlerinden biri olan ve damak tadına düşkün olanları kendine çeken mekan, şehrin merkez gıda pazarıdır ve 1807 yılından beri faaldir.

Burada sayısız peynir çeşidi, egzotik baharatlar, ekmekler ve et ürünleriyle dolu cazip tezgahlar bulabilirsiniz.

Almanya Münih

ŞEHİRDEKİ MÜZELER

Şehirde, 50 civarında müze bulunmaktadır. Bu müzeler: kısmen eski bir binada yer alırken, kısmen de modern binalarda, geçmişle bağlantı kurularak yerleştirilmiştir. Hatta, bazen eski bir yapı-sarayda bulunan müzenin devam eden koridorlarındaki koleksiyonlar, modern eklentilerde de sergilenmektedir.

Almanya Münih MÜNİH RESİDENZ MUSEUM-MÜNİH SARAYI

 

MÜNİH RESİDENZ MUSEUM-MÜNİH SARAYI

Bavyera Düklerinin ve krallarının çoğu, ihtiraslı birer sanat koleksiyoncusuydu ve hevesli birer inşaatçıydı. Artık bir müze olan Residanz, Bavyera Prensliğinin zaman içinde ne kadar güç kazandığının ve zenginleştiğinin göstergesidir. Sarayın çevresini görmek için müzeye Residenzstrasse’den girilir ve 7 avludan Cuvilliestheater’e geçilir.

Burası, şehir merkezindeki eski bir kraliyet sarayıdır. Eski şehrin ortasında, 500 yıl boyunca, Alman soyluları ve kralları için konut ve sanat merkezi olarak kullanılmıştır. Almanya’nın en büyük şehir sarayıdır.

Mimarisi, oda süslemeleri ve eski kraliyet koleksiyonları nedeniyle, şehrin turizm potansiyelini olumlu etkilemektedir. Yani, şehir ziyaretçileri, burayı mutlaka ziyaret ederler. Schatzkammer’in (Hazine Dairesi) 10 odasına ek olarak, 112 diğer oda, salon ve galeri  daha vardır.

Bu yüzden, müzede düzenlenen rehberli turlar: sabah turu ve öğleden sonra turu olmak üzere, iki farklı güzergaha ayrılmıştır. Her iki tur da önemli odaların içerdiği ve Wittelsbah dönemini iyi yansıttığı için, bunlardan sadece birine katılmak yeterlidir. İsterseniz rehber olmaksızın, gönlünüzce gezebilirsiniz.

Ahnengalerie (Atalar Galerisi)

Burada MÖ 700 civarında yaşayan Dük Theodor’dan başlayarak 121 Wittelsbach ailesi üyesiyle tanışılır.

Antiquarium

70 metre uzunluğundaki bu anıtsal Rönesans kütüphanesi, 1558 yılında Friedrich Sustris tarafından Dük V. Albrecht için tasarlanmıştır. Odanın ismi içeride sergilenen Antik Yunan ve Roma liderlerinin büstlerinden gelir.

Porselen Koleksiyonları

Bu muazzam Fransız, İngiliz ve Alman porselenleri koleksiyonunda: Meissen’in Dresden civarından getirilen zarif porselenlerinin yanı sıra Nymphenburg’da üretilen parçalar da görülür. Japon ve Çin porselenleri ile olağanüstü lakeler, ayrı bir serginin parçasıdır.

Grottenhof

1581 yılında Sustris’in tasarladığı bu bölüm Residenz’deki en zarif bahçedir. Doğu tarafı boyunca uzanan nefis arkadıyla dikkat çeken bahçenin ortasında, Huber Gerhand’ın bronzdan yaptığı, göz alıcı Perseus çeşmesi vardır.

Bahçe, adını, cumbasında bir çeşme olan Grottenwand’dan (Grotten duvarı) alır. Bir Mercurius heykeline, Nübyeli köleler, balık Satyrler, nymphalar ve papağanlar eşlik etmektedir. Bu heykel gurubunu midye ve tarak gibi deniz kabukluları süslemiştir.

Reiche Zimmer

Devlet odaları, rokoko dekorasyonunun Almanya’daki en çarpıcı örneğidir. 1729 yılında, Cuvilles tarafından düzenlenen bu odaların en göz alıcı olanı Grüne Galerie’dir. (Yeşil Galeri) Spiegelkabinett (Ayna Dolabı), Miniaturenkabinett ve Chinesisches Kabinett’de aynı derecede etkileyicidir.

Hofkapelle ve Reiche Kapelle

Bu küçük şapellerden birincisi saray efradı için, ikincisi ise Wittensbach ailesinin özel kullanımı içindir.

Schatzkammer (Hazine Dairesi)

Hanedanlığın 1000 yılda bir araya getirdiği, mücevher, altın, gümüş, kristal ve sedef işi takılardan oluşan muhteşem koleksiyonu görmek için ayrı bir tur vardır. Wittelsbachların hazinelerinin ilk parçalarından birisi, 890 yılından kalma ve Arnulfziborium (Alnuf’un kasesi) diye bilinen bir komünyon kasesidir.

Bu kase: İmparatoriçe Cunigunde’ye aittir ve kutsanmıştır. İmparator Charles Baldın dua kitabı, 860 yılından kalmadır.

1804 yılına  tarihlenen Bavyera tacı, merasim kılıçları ve kraliçe Theresa’ya ait yakut ve mücevherler ilgi çeker. Ayrıca St George Knight’ın değerli heykelciğini görmeyi unutmayın.

Ayrıca: koleksiyon içinde, bir Osmanlı hançeri ve Seylan ülkesinden gelen bir piyano da görülüyor. Osmanlı hançeri: fil dişinden yapılmış, mücevherler ve diğer değerli taşlarla bezenmiştir.

Son olarak ise, 300 binden fazla sikke, madalya ve banknottan oluşan, muhteşem bir para koleksiyonu var ki, meraklıları mutlaka görmelidirler.

CUVİLİES THEATER-ALTES RESİDENZ THEATER

Göz alıcı Cuviliestheater (ya da diğer adıyla Altes Residenztheater) dünyanın en büyüleyici tiyatrolarındandır. İspanyol Felemenkin’den bir cüce olan yaşlı François de Cuvillies’in inşa ettirdiği, 450 kişi kapasiteli tiyatro miniciktir.

Ancak mekanın atmosferine hakim olan neşe ve samimiyet, buradaki her gösteriyi sıcak bir galaya dönüştürür. Dört sıralı, at nalı şeklindeki oditoryumun altın kaplama rokoko süslemeleri arasında Yunan perileri, tanrıları ve tanrıçalarının yanı sıra, diğer figürlerle tezat oluşturan, ok ve yayı ile Kızılderili genç kız figürleri de vardır.

Salonun akustiği sıcak ve altunidir, yani 200 yıldır burada sergilenen Mozart çalışmaları için son derece uygundur. Cuvilliestheater varlığını, doğru planlama ve öngörüye borçludur. 1943 yılında duvar süslemeleri ve heykelleri sökülmüştür.

30 binden fazla parça buradan alınıp Münih çevresindeki pek çok kalenin odalarında saklanmıştır. Bu olaydan sadece 6 hafta sonra tiyatro bombalanmıştır. Yine de bütün parçaların saklandıkları yerlerden çıkarılıp tekrar bir araya getirilmesi 15 yıl sürmüştür.

Almanya Münih PİNAKOTHEK MÜZESİ

PİNAKOTHEK MÜZESİ

Müze: eski, yeni ve modern olmak üzere, 3 bölüme ayrılmıştır.
Eski bölümde: Orta Çağ dönemine ait eserler var.

Yeni bölümde: 19’ncu yüzyıl başından, 20’nci yüzyıl başına kadar olan bölüme ait eserler sergileniyor.

Modern bölümde: Grafik, tasarım ve mimarinin güzel eserleri sergileniyor.
Evet, bu güzel müzede, eserlerini görebileceğimiz sanatçılardan bazıları: Pablo Picasso, Rafael, Albert Dürer, Leonardo da Vinci.
Resim sanatı meraklılarının mutlaka ziyaret etmelerini öneririm.

Almanya Münih Alte Pinakothek

 

Alte Pinakothek

Burası, bir sanat müzesidir. Barer Str. Bölgesindedir. Müzede, dünyanın en ünlü koleksiyonları sergilenmektedir. Müzenin binası, 1825-1848 yılları arasında, Bavyera kralı Ludwing tarafından yaptırılmıştır. Ludwig bu binanın yapım aşamasında, Leo von Klenze’yi, İtalyan Rönesansı sanatı tarzında anıtsal bir müze tasarlamakla görevlendirmiştir.

II. Dünya savaşındaki bombalamalarda, bina büyük hasar görmüştür. Ancak, 1950 yıllarında yeniden inşa edilmiştir. 

Bu binanın ön cephesinden bakıldığında, özgün tuğla duvarın nerede bittiği ve savaşın tahribatını tahmin etmek için, 1958 yılında girişilen detaylı yeniden yapılanma sürecinde eklenen yeni tuğla işçiliğinin nerede başladığı kolaylıkla görülebilir.

Bina girişinin hemen arkasında, müzenin her iki kanadına yükselen devasa merdivenler vardır.

Bu merdivenleri tırmanmak sizi kendinize getirecektir ama kendilerini pek de enerjik hissetmeyenler için asansör de vardır.

Galerinin ilginç bir özelliği: sergilenen eserlerin ülke ve akımlara göre  değil de kronolojik olarak düzenlenmiş olmasıdır. Bu da ziyaretçilere, çeşitli çağdaş akımlara, yüzyıllar boyunca getirilen farklı yorumları karşılaştırma şansı verir.

Müzenin koleksiyonlarında: 14-17’nci yüzyıllar arasına ait Alman tabloları, 15-18’nci yüzyıllara ait Hollanda tabloları , 16-18’nci yüzyıllara ait, Flaman tabloları, 13-18’nci yüzyıllara ait İtalyan tabloları bulunuyor. Yani, toplamda: 800’den fazla Avrupalı sanatçının başyapıtları sergileniyor. Özellikle: Venedikli usta ressam Titian,

Hollandalı barok sanat ustası: Frans Hals ve Rubens’in en büyük koleksiyonlarından biri, burada sergileniyor.

Ayrıca: eski Alman sanatı temsilcilerinden Altdorfer ve Dürer başta olmak üzere, Alman sanatçılara ait, 1500 civarında yağlı boya tablo bulunuyor. Müzenin en çarpıcı Alman eserleri: tahminen 1483’te Michel Pacher’in yaptığı “Kilisenin Babaları” panosudur.

Azizler Heronymus, Augustinus, Gregocius ve Ambrosius’un harika bir poliptiği olan resim, Fransız Devrimi sırasında Güney Tyrol’den getirilmiştir.

İsa’nın doğumu ise 15’nci yüzyıl Köln Okulunun temsilcilerinden olan Stefan Lochner’in eseridir. Yaşlı Pieter Brueghel, Aptalon Cenneti adlı eserini, 1567 yılında tamamlamıştır.

Sanatçı, bu eserinde, yere yatmış bir asker, bir köylü ve bir akademisyen resmetmiştir. Bu, tembellik ve cehaletin acı bir temsilidir ki bunlar Brugell’e göre İspanyol istilasının getirdiği kötülüklerdir.

15’nci yüzyılın ortalarında, Rogier vond er Weyder’in çalışmaları, çağdışı Filippo Lippi’nin çalışmalarıyla beraber sergilenmektedir.

Hans Memling’in “Meryem’in Sevinci” ve Martin Schonguer’in “Kutsal Aile Çalışmaları” Botticelli’nin 1490 tarihli “Ağıt” tablosuyla tezat oluşturmaktadır. Son Yemek, Çarmıha Geriliş ve Amafuslu İsa, Giotto’nun burada bulunan 3 resmidir.

Leonardo da Vinci

Erken dönem çalışmalarından “Madonna ve Çocuk İsa” eserini, muhtemelen 1473 yılında, 21 yaşında yapmıştır. Bu resim sanatçının olgunluk çağı şaheserlerindeki sessiz güce sahiptir.

Yine buradaki hazineler arasında, Tiziano’nun yaklaşık 1507 yılında, 90 yaşında yaptığı olağanüstü son çalışmalarından biri olan “Dikenli Taçlı İsa” bulunur. Tintoretto, bu resmi Tiziano’nun mirası olarak görmüş ve kendi koleksiyonu için satın almıştır.

Venedikli sanatçının bir başka önemli çalışması ise “Madonna ve Çocuk İsa” dır. Klasik eğilimleriyle I. Ludwig’i çok etkilemiş olan Raffaello “Madonma Tempi” yi 1507 yılında yapmıştır. Müzede: yüksek Rönesans döneminden, başka çalışmalar da görülebilir.

Müzedeki işlevi resimlerden biri, Tintoretto’nun “Mars ve Venüs’ü Şaşırtan Vulcanus” adlı resmidir. Bu resimde, Mars başında miğferiyle bir divanın altında saklanırken görülür. Antony van Dyck’ın çalışmaları arasında “Suzanna im Bade” ve “Ruhe auf der Fluch” vardır.

Rambrant’ın

Yaptığı pek çok oto portrenin en ilginçlerinden birinde, sanatçı 1629 yılında 23 yaşında genç bir adam olarak görülür. İsa’nın Çilesine adanan gurupta, özellikle çarpıcı bir çalışma vardır

“Diriliş”. Dikkat çekici bir başka çalışma, Tiepolo’nun 1753 yılında Bavyerada iken tamamladığı muhteşem “Müneccim Kralların Tapınması” dır. Bu resimdeki bol keseden kırmızı, mavi ve altın rengi kullanımı, Bavyera’nın barok geleneğine uygundur.

Fransız ve İspanyol Odası,

Müzenin en popüler bölümlerindense, bunun sebebi Murillo’nun 17’nci yüzyıldan kalma serserileri işleyen canlı resimleridir. Kavun ve Üzüm Yiyenler ve Zar Oyunu bunlara örnektir. El Greco’nun melankolik yaratıcılığı, İsa’nın Soyulması resminde açıkça hissedilir.

Ayrıca Valezquez’in yaptığı muhteşem bir genç İspanyol Soylusu portresi de görülmelidir. Muhteşem tablolar var, eğer yağlı boya resme meraklı iseniz, bu müzeyi mutlaka görmeniz şart.

Almanya Münih Neue Pinakothek

Neue Pinakothek

Barer Str. Bölgesindedir. 1981 yılında halkın ziyaretine açılmıştır. Alexander von Branca’nın tasarladığı, gri kumtaşı ve granitten yapılma zarif bina, II. Dünya Savaşı sırasında yıkılan orijinal binanın yerine yapılmıştır.

Buradaki mimari tarz Alte Pinakothek’in klasik yeteneğinden farklı olmasına  rağmen, son derece uyumludur.

Burada, 18 ve 20’nci yüzyıllara ait, Avrupa sanat ve özellikle heykel çalışmaları sergileniyor. 19’ncu yüzyıla ait, Alman sanatsever Kral I. Ludwig’e ait, özel koleksiyon önem kazanıyor.

Burada: Fransız sanatçıların da güzel koleksiyonları bulunuyor. Monet, Manet, Degas, Pissaro, Renoir gibi sanatçıların, başlıca eserlerini, burada görebilirsiniz.

Almanya Münih

Pinakothek der Moderne

Barer Str. Caddesinde, aynı müze kompleksi içinde, Almanya’nın en büyük modern sanat müzesidir. 2002 yılında açılan bu müze, Avrupa’daki en büyük sanat ve tasarım müzesidir.

Müzenin bulunduğu aydınlık ve havadar yapı, Stephan Brauncel tarafından tasarlanmıştır. Burada, 20’nci yüzyıl sanatçılarının, 4 seçkin koleksiyonu bulunuyor.

Sanat: Dünya çapındaki bu koleksiyonda, 20’nci yüzyıl başında ortaya çıkan öncü sanat akımlarının örneklerinden çağdaş eserlere kadar, pek çok resim ve heykel vardır.

Sergilenen eserler arasında: Naziler tarafından aşağılanan “Yoz Sanat” örnekleri de dahil olmak üzere, Die Brücke ve Der Blaur Reiter ressamlarının eserleri ve Max Beckman’ın yapıtları da vardır.

Avrupa’daki en geniş Beckman koleksiyonu buradadır. Ayrıca: Picasso, Max Ernst, Rene Magritte ve Salvador Dali eserleri de görülebilir.

Tasarım

Modernizm’in öncülerinden günümüze kadar pek çok tasarım okulundan örnekler sergilenmektedir. Motorlu araç tasarımı, ahşap mobilya ve bilgisayar gibi temalara ayrılmış bölümlerin yanı sıra bir sergi deposu da vardır.

Mimari

Daha çok Alman mimarisine odaklanmış bu bölümde, 16’ncı yüzyıla kadar giden mimari çizimlere ek olarak fotoğraflar, maketler ve bilgisayar animasyonları bulunur.

Herkesin görmesi gereken eserler arasında: Balthasar Neumann, Leo von Klenze, Erich Mendelsohn ve Le Corbusier’in eserleri sayılabilir.

Çizimler ve Baskılar

Bu koleksiyon, kendi türünün Almanya’daki en önemli örneğidir. 15’nci yüzyıldan günümüze pek çok eserin bulunduğu koleksiyonda, eski Alman ve Flaman baskıları, Rönesans döneminden İtalyan çizimleri ve 19’ncu yüzyıldan Alman çizimleri görülebilir.

DEUTSCHES MUSEUM

Museumsinsel bölgesindedir.
Burası, Alman Müzesidir. 1903 yılında kurulmuştur. Istar nehri üzerinde küçük bir adadadır. Dünyanın en büyük teknoloji ve bilim müzesidir. Her yıl, yaklaşık 1.5 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Müzede, yaklaşık 28 bin eser sergilenmektedir.

Bunlar arasında bulunanlar: yelkenli gemiler, yel değirmenleri, dizel lokomotifler, endüstriyel robotlar, atom modelleri, uzay sondaları.

Burası, daha çok yukarıda da söylediğim gibi, teknik başarılara ve teknoloji üzerine yoğunlaşmıştır. Ancak, 50 bin metre karelik boyutu ile, gerçekten çok büyüktür. Yine de, bana pek ilginç gelmedi.

Almanya Münih

BMW MÜZESİ-BAYERİSCHE MOTOREN WERKE

Bu müze, 2008 yılında ziyarete açılmış ve bir gümüş kase şeklindeki özgün mimarisiyle şehrin en ilgi çekici müzelerinden ve hatta binalarından biri olarak önem kazanmaktadır. Burada: BMW markalı, motosikletlerden, spor arabalara kadar, her türlü motorlu araç sergileniyor.

Burada: kısa filmler izleyip, Alman Bakanlarının, Amerikan Başkanlarının ve hatta Elvis Presley ve Marilyn Monroe gibi ünlülerin gerçek boyutlardaki mankenlerinden sözlü tanıklık dinleyebilirsiniz. Hemen yanındaki uzun bina: BMW World binasıdır.

Almanya Münih MISIR MÜZESİ-STAATLİCHE SAMMLUNG FÜR AGYPTİCHE KUNST

 

MISIR MÜZESİ-STAATLİCHE SAMMLUNG FÜR AGYPTİCHE KUNST

Burası, Mısır sanat müzesidir.
Daha önce, Residanz sarayında iken, daha sonra 2011 yılında günümüzdeki binasına taşınmıştır.
Bavyera Eyaletindeki eski Mısır sanat koleksiyonları burada sergilenmektedir. Müzeye giriş ücretlidir ve 5 Euro’dur. Pazartesi hariç, diğer günlerde ziyarete açıktır.

Müzede görebilecekleriniz: heykeller, papirüsler, taş tabletler, mücevherler, mumyalar, tekstil ve ev eşyalarıdır.

Antik Mısır’ın geçmişine muhteşem bir yolculuk yapmak isterseniz, burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Ayrıca: müzenin Orta Doğu bölümünde, Asur ve Babil kültürüne ait buluntular da sergileniyor.

GLYPTOTHEK MÜZESİ-GLYPTOTHEK-HEYKEL MÜZESİ

Bu müzede, 1815 yılından bu yana, burada ziyaretçilerini ağırlamaktadır. II. Dünya Savaşından sonra yeniden yapılan İon sütunlarıyla süslü bu devasa binada, I. Ludwig’in emriyle klasik dünyadan toplanan 160 parça bir araya getirilmiştir.

Glyptothek’teki en önemli hazine: Yunan adası Aigina’daki Afaia Tapınağının çatısından getirilen heykeldir. İyi korunmuş olan bu firizlerden, çatının batı tarafından getirilenler MÖ. 505, doğu tarafından getirilenler ise MÖ 485 yılına dayanmaktadır.

Firizlerden birinde, adanın kendisinden hoşnut, antik Yunan gülümsemesiyle ışıldayan hami tanrıçasını korumak için zırhları içinde savaşan askerler görülür. Diğer önemli parçalar şunlardır: Tenealı Apollon, bir Medusa, Barış Tanrıçası İrene ve Barberini Faun.

STADTİSCHE GALERİE

Belediyeye ait bu müze ve sanat galerisinde, gotik d önemden günümüze kadar Münih resminden örnekler bulunmaktadır. Ancak, müzenin en önemli ve popüler koleksiyonu: 19 ve 20’nci yüzyıl resimlerinden oluşmaktadır.

Bavyera Devlet Resim Koleksiyonu, burada sergilenmektedir. Floransa rönesansı üslubunda bir villa olan müze, eskiden Franz von Lenbach’ın malikhanesiydi. 1929 yılında, Der Blaue Reiter koleksiyonu için bir müze haline getirilen mekanda, günümüzde Almanya’daki en geniş “Vasily Kandinsky Koleksiyonu” yanı sıra Franz Marc, Gabriel Münter, Alexey von Jawlensky, August Macke ve Paul Klee’nin eserleri vardır.

Bu sanatçılar, I. Dünya savaşı öncesinde Münih’in “Der Blau Reiter” (Mavi Atlı) Okulunun ressamlarıdır.

Gurubun ismi Kandisky’in 1912 yılında bir almanak için yaptığı mavi ve mavi renk Franz Marc’ın çalışmalarının da baskın unsurudur. Lenbachhaus koleksiyonunda bu çalışmalara ek olarak: Picasso, Braque, Dali, Alman Ekspresyonistleri ve bir gurup ileri gelen çağdaş Amerikalı sanatçıların eserleri de sergilenmektedir. Düzenli sergiler, konferanslar ve tiyatro gösterilerine ev sahipliği yapan müze, önemli bir kültür merkezidir.

Müzenin giriş katında kahve veya soğuk bir şeyler içebileceğiniz bir kafe bulunuyor.

Almanya Münih STAATLİCHE ANTİKENSAMMLUNGEN-DEVLET ANTİKA KOLEKSİYONLARI MÜZESİ

STAATLİCHE ANTİKENSAMMLUNGEN-DEVLET ANTİKA KOLEKSİYONLARI MÜZESİ

Burada: Bavyera Eyaletine ait: Yunan, Etrüsk, Roma sanatına ait eski eserler sergilenmektedir.
Müzenin bulunduğu bina: Korint sütunları ile güzel bir görünüm sunmaktadır ve 1848 yılında kurulmuştur.

1872-1919 yılları arasında, burası, kraliyet antikalarına ev sahipliği yapmıştır. 1919 yılından itibaren ise, bina, Yeni Devlet Galerisi olarak ziyarete açılmıştır. II. Dünya savaşındaki bombalama da ciddi hasar gören yapı: 1960’lı yılların sonunda yeniden inşa edilmiştir.

Müzede sergilenen antika devlet koleksiyonunda sergilenen eserler, uzun yıllar boyunca, satın almalar ile oluşturulmuştur. Bu koleksiyon içinde: bronz ve cam eşyalar, mücevher, altın ve gümüş objeler, küçük antikalar bulunuyor. Ancak, özellikle Etrüsk çanak ve çömlekler, bombalama sırasında kayıp olmuştur.

Bu müzedeki antik çömlek koleksiyonu: Louvre ve Britihs Museum koleksiyonları ile karşılaştırılabilir. Müzede bulunan Miken dönemine ait koleksiyonda: geometrik, arkaik, klasik ve Helenistik dönem özellikleri görülmektedir.

En değerli eserlerin başında: MÖ.4’ncü yüzyıldan kalma, antika değerli taşlarla süslenmiş, altın mezar çelengi görülmektedir. Ayrıca, MS.400 yıllarına ait, Roma dönemi, cam kadeh, Köln katedrali için, Kral Ludwig’in destekleri karşılığında kendisine hediye edilmiş ve günümüzde müzede sergilenmektedir, muhteşem güzel bir eser.

Almanya Münih BAYERİSCHES NATİONAL MUSEUM-BAVYERA ULUSAL MÜZESİ

BAYERİSCHES NATİONAL MUSEUM-BAVYERA ULUSAL MÜZESİ

Prinzregentenstrasse adresindedir. Avrupa’nın en önemli kültürel geçmişi olan müzelerden birisidir. Müze: Bavyera kralı Maximilian tarafından, 1855 yılında kurulmuştur. 1900 yılında inşa edilen müze binasının dışı, içeride sergilenen farklı  dönemlerin anıtsal resimlerinden izler taşımaktadır.

Romanesk kanat, Rönesans üslubunda bir batı cephesi ve nihayet rokoko batı kanadı. Buradaki koleksiyon, orta çağdan 19’ncu yüzyıla uzanan muhteşem bir Alman kültür tarihi sunmaktadır.

Müzede, hem dinsel hem de seküler sanat ve sanat eserlerine yer verilmektedir. Müzede, çoktan yok olmuş ya da değişime uğramış kilise ve manastırlardan getirilen, çok sayıda zarif romanesk gotik taş yontu, ahşap heykel ve resim bulunmaktadır.

Çarpıcı sergilerde

Perugia’dan (1200) “Tahta Çıkmış Meryem”, Salzburg’dan (1420) “Azize Catherine ve Straubign’den (1320) “Gül Çardağında Meryem” gibi parçalar vardır. Bu son yapıt, Meryem’in annelerin en gururlusu ve İsa’nın oyuncu bir oğlan olarak gösterildiği, güzelce işlenmiş, çok renkli bir ahşap çalışmadır.

Koleksiyonun her ziyaretçinin görmek istediği parçası: Rimenscheiner-Saal’da sergilenen, Almanya’nın büyük geç gotik ustası Tilman Riemenschneider’in ahşap heykelleridir. Bu koleksiyonda: Maria Magdalena, Aziz Sebastianus ve havarilerin 1500 yılı civarında yapılan etkileyici heykelleri vardır.

Bir başka geç gotik yapıt: Heilbronn Manastırından getirilen, görüp görebileceğiniz en ürkütücü “çalar saat” tir. Keşişlere zamanı bildiren çanı, son derece kızgın bir aslana binen ölüm figürü çalar. Bunların dışında, seküler sanat eserleri de görülebilir.

Augsburger Weberstube ve Stadtmodell-Saal. Son olarak da Egid Quirin Asam’ın Sendlinger Stresse’deki evinin üzerinde İncil ve Tevrat’tan sahneler olan muhteşem oyma kapılarını görebilirsiniz.

Müzenin Lerchenfeldstrasse’den girilen doğu kanadında, Keltler’den kalan Bavyera buluntularının sergilendiği “Prahistorische Staatssammlung” bulunur. “Nymphenburg porselenleri” de ilgi çekmektedir.

MÜNCHNER STATMUSEUM (BELEDİYE MÜZESİ)

St-Jakobs Platz adresindedir. Şehrin orta çağdan bugüne gelişimini izleyebileceğiniz bu müze, Münih şehrinin aykırı karakterini yansıtmaktadır. Altes Rathaus’tan getirilmiş olan bir gurup ahşap oyma heykelcik (Morris Dansçıları), Moriskenraum’da sergilenmektedir ve müzedeki en önemli eserdir.

1480 tarihli bu çalışmalar, Erasmus Grasser’in muhteşem gotik üslubunu yansıtmaktadır. Birinci katta: harita, maket ve fotoğraflarla Münih şehrinin zengin tarihi gözler önüne seriliyor. İkinci katta: geçmişin farklı anlayışlarına göre dekore edilmiş 20 oda vardır.

Almanya Münih

KİLİSELER

Almanya Münih MİCHAELSKİRCHE-MİKAİL KİLİSESİ

MİCHAELSKİRCHE-MİKAİL KİLİSESİ

16’ncı yüzyıldan kalmadır. Burası, büyük bir bölümü Hollandalı mimar Friedrich Sustris tarafından tasarlanan ve Barok etkileri görülen İtalyan Rönesansı üslubunda (Almanya’da türünün tek örneğidir) bir binadır. Reform karşıtlarının savaşçı ruhunun görüldüğü yapının üçgen cephesinde, laik inancın savunucuları olan Wittelsbach düklerinin ve Alman krallarının heykelleri vardır.

Almanya Münih HEİLİGGEİST KİRCHE-AZİZ PETER KİLİSESİ

Girişin üstünde, sağdan üçüncü heykel (elinde Michaelskirche’nin küçük bir maketini tutan) kilisenin hamisi Dük V. Wilhelm’dir. Kilisenin barok iç mekan düzenlemesinde, Roma’daki II. Gesu’dan etkilenmiştir ama usta, iç aydınlatmasıyla da onu geride bırakmıştır. 

HEİLİGGEİST KİRCHE-AZİZ PETER KİLİSESİ

Şehir merkezindeki, Roma Katolik kilisesidir. Münih şehrinin sembolüdür. Güney Almanya bölgesinin en eski kilisesi olarak önem kazanmaktadır. 1158 yılında, şehir ilk kurulduğunda sözü edilen keşişler, Petersbergl denilen bir tepe üzerinde, bu kilisenin çevresinde yaşamışlardır.

1327 yılındaki büyük bir yangında, kule hariç her şey yanmış ve kilisenin yerine gotik bir yapı dikilmiştir. Bu yapı da, 17’nci yüzyılda Rönesans çizgilerine göre yeni bir şekle sokulmuş ve tek külahlı yeni bir kule yapılmıştır. Savaşta hasar gören kilise, eski haline öylesine sadık bir şekilde restore edilmiştir ki, kuledeki saatler asimetrik bırakılmıştır. Süslü çan kulesi, 92 metre yüksekliktedir.

Kuleye tırmanarak, şehrin güzel bir manzarasını izlemek isterseniz, 306 basamaklı bir merdiveni çıkmanız gerekiyor. Aydınlık iç mekanda, en dikkat çeken yer, kiliseye adını veren Aziz Petrus’u ve kilisenin babalarını yücelten yüksek altardır.

Bernini’nin Roma’daki San Pietro Bazilikası için yaptığı Altardan esinlenerek 18’nci yüzyılda yapılan bu Altar, orijinal haline göre restore edilmiştir. Düzenlemeyi yapan Egid Quirin Asam, altarı Erasmus Grasser’in Aziz Petrus’u da içerecek şekilde tasarlamıştır. Kilisenin babalarının altın kaplama ahşap heykelleri Quirin’in usta ellerinden çıkmadır.

Altara doğru, muhteşem bir rokoko koro yeri bulunur. Burada bir zamanlar Altarı süsleyen Jan Pollac’ın geç gotik üsluptaki 5 resmi görülür. Eserlerde: Aziz Petrus hastalara şifa dağıtırken, tahta çıkmış halde, denizde, hapishanede ve çarmıhta resmedilmiştir. Schrenk-altar’da, geç gotik dönemdendir. 15’nci yüzyıl başlarından kalma, kumtaşından yapılma zarif rölyefte, Çarmıha Geriliş ve Ahiret günü tasfir edilmiştir.

Münih FRAUENKİRCHE-OUR LADY KATEDRALİ

 

FRAUENKİRCHE-OUR LADY KATEDRALİ

Neues Rathaus’un kuzey ucunun köşesinde, Weinstrasse boyunca, Sporerstrasse’den sola doğru yürüdüğünüzde buraya ulaşılır. Şehir merkezindeki bu ünlü yapı, bir katedraldir. Tam adı “Domkirche zu Unserer Liben Frau” dur. Kilise, tuğladan yapılma ikiz kulelerinin üzerindeki altın uçlu kubbeleriyle şehrin silüetini kaplar ve Münih’i en iyi sembolize eden binadır.

1468-1488 yılları arasında Jörg von Halsbach tarafından inşa edilen bu gotik bina, sert çizgileri ve sadeliğiyle dikkat çeker. İtalyan Rönesansı üslubundaki kubbeler, 1524 yılında eklenmiştir. Binanın  dış tarafında yapılan restorasyon çalışmaları bittikten sonra kilise yeniden ziyarete açılmıştır. Çıplak iç mekan, II.  Dünya Savaşı bombardımanlarının sebep olduğu tahribattan geriye kalanlar kullanılarak özveriyle restore edilmiştir.

Savaş sırasında  depoda saklanan koro mahallinin gotik pencereleri, kilisenin eski ihtişamını yansıtır.

1502 yılında Erasmus Grasser tarafından yapılan zarif peygamber ve havari heykelleri de tahribattan korunmaş ve tekrar koronun çevresindeki yerlerine konmuştur. 1483 yılında Friedrich Pacher tarafından yapılan İsa’nın vaftiz edilmesi adlı altar panosu, hala kuzey şapeldedir.

Altar panonun hemen yanında Jan Pollack’ın İsa’nın Zeytin Dağında yürümesini, tutuklanmasını, çarmıha gerilmesini ve gömülmesini resmettiği panolar görülür. 1347 yılında ölen kral IV. Ludwig’in (Bavyeralı) türbesi de buradadır.

Kilisenin dışında, Frauenpaltz’daki granitten yapılma çeşme, ortama çağdaş bir görüntü katar. İnsanların oturabilmelerine olanak veren amfitiyatro gibi düzenlenmiş taşların merkezinde, yapay bir şelale dikkati çeker. Evet, Almanya’nın bu en büyük gotik kilisesinde, günümüzde Münih ve Freising Başpiskoposları oturmaktadır.

Biraz önce sözünü ettiğim gibi, yapının kuleleri şehrin birçok yerinden görülmektedir ve bu yapının görünümünün engellenmemesi için, şehrin içinde, 109 metreden daha yüksek bina yapılması yasaklanmıştır. Yapının güney bölümünde bulunan kulelerine, merdivenler ile çıkmak mümkündür. Çıktığınızda, şehrin muhteşem manzarası ile karşılaşıyorsunuz.

DREİFALTİGKEİTS KİRCHE-KUTSAL ÜÇLEME KİLİSESİ

Lenbach platz’ın doğusundaki Pacellistarse’te ilerlediğinizde buraya ulaşırsınız. Barok cephesi dikkat çeker. 1704 yılında Anna Mari Lindmary adında genç bir kız, rüyasında eğer yeni bir kilise yapılmazsa, Münih’in istila edilip yakılıp yıkılacağını görür. Tabii ki sonraki yıl, İspanya Veraset Savaşı sırasında Avusturyalı askerler şehre gelirler. Dreifaltigkeitskirche’nin inşasına 1711 yılına kadar başlanmadıysa da şehir yıkımdan kurtulur.

THEATİNER KİRCHE KİLİSESİ

Muhteşem kubbesi ve ikiz kuleleriyle dikkati çeker. Kilisenin bu güzel manzarası, Münih’e Akdeniz şehri havasını verir. İtalyan barok üslubundaki yapı, 1663 ve 1688 yılları arasında İtalyan mimarlar Agostino Barelli ve Enrico Zucalli tarafından inşa edilmiştir. Yapının ön cephesi ise daha sonra Cuvillies tarafından tamamlanmıştır.

Prenses Henriette Adelaide’in bir erkek çocuk doğurması onuruna yapıldığı için olacak, kilisenin süslemelerine şenlikli ve canlı bir hava hakimdir. İnce süs asması dalları, en hasından İtalyan barok tarzı Akantus yaprakları ve gül biçimli bezekler ile kubbedeki gri-beyaz renkli alçı bezek süslemeler ilgi çeker.

Vaiz kürsüsü, yüksek Altar (savaşta yok olanın bir kopyasıdır) ve sol taraftaki Gaetano altarı da görülmeye değerdir. Gaetano altarı, kilisenin adını aldığı Teatinus tarikatının kurucusu olan Thieneli Aziz Gaetano’ya adanmıştır.

ST. LUKAS KİLİSESİ

Şehir merkezinde, Lutheran kilisesidir. 1893-1896 yılları arasında, Albert Schmit tarafından yapılmıştır. Yapıldığı tarihten günümüze kadar korunarak gelebilmiş ender Lutheran kiliselerinden birisi olarak önem kazanır.

ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

MÜHİN KRALİYET EVLERİ-NYMPHEBURG SARAYI

Wittelsbachlar için, şehir merkezindeki Residenz’in içinde bulunduğu karmaşadan uzak bir yaz sığınağı olan Schlien Nymphenburg (Nymphenburg Sarayı) artık sürekli büyümekte olan şehir sınırları içinde kalmıştır.

Burası, Bavyera hükümdarları tarafından, yaz ikametgahı olarak kullanılmıştır. Avusturya’ya karşı Fransa-İspanya ile 1741 yılında yapılan Nymphenburg Anlaşması, burada imzalanmıştır.

Bu ışıltılı saray; fiskiyeleri, havuzları ve 4 adet büyüleyici bahçe pavyonunun ortasındadır. Wittelsbach ailesinin devlet işlerini bütün sıkıntılarını unutmak için geldikleri bu alan, hanedan üyelerinin burada geçirdikleri eski günleri düşleyerek yürüyüş yapmak için mükemmel bir yerdir.

Sarayın yakınların da U-Bahn istasyonu yoktur.

Ama eğer arabanız yoksa 17 numaralı tramvaya ya da 41 numaralı otobüse binerek buraya ulaşırsınız. 1662 yılında, Prenses Henriette Adelaide yeni veliaht olacak oğlunu doğurdu. Zamanın mimarları Theatinerkirche’yi ve Nympheburg’u yapma ilhamını bu çocuğun doğumundan aldılar.

Saray inşaatı mütevazi bir yaz evi olarak başlamıştı ama sonraki kralların hepsi, binaya yeni bir kanat ya da çardak ekleyip, bahçe tasarımını değiştirdiği için saray sürekli genişledi. Bütün bunlara ilham veren çocuk, Maximillian Emanuel, XIV. Louis’in Versailles’ini arkada bırakmak azmiyle büyüdü.

Maximillian bu girişimde tam olarak başarılı olamamışsa da, Fransız orduları 1880 yılında Münih’e girince onun çabasını takdir edip Nymphenbur’u merkez karargah yaptılar. Saray’a her iki kıyısında yollar uzanan ve yarım ay şeklindeki çimenlik alana çıkan kanaldan ulaşılır. Schlossrondell denilen bu çimenlik alanda, kraliyet porselen fabrikasını da içeren bina bulunur.

Sarayın merkez binasının duvar ve tavanlarında zarif 18’nci yüzyıl alçı bezekleri vardır. İki katlı, ihtişamlı ziyafet odası, Steinner Saal (Taş Salon), Johann Baptist Zimmerman’ın Nymphen huldigen der Göttin Flora (Nymphalar Doğa Tanrıçasına Saygılarını Sunuyor) temalı canlı freskleriyle süslenmiştir.

Güneydeki ilk pavyon, meşhur Schönheitengalerie’dir. (Güzel Kadınlar Galerisi) Münih şehrinde görülmeye değer en önemli yerlerden birisidir. Bu koleksiyon, I. Ludwig’in Joseph Stieler’e yaptırdığı Münih’in en güzel kadınlarının portrelerinden oluşur.

Belinde, yılan derisi kemer ve elinde kırbacıyla  poz veren kötü şöhretli Lola Montez, Ludwig’in metresiydi.

Montez: Mary Dolores Eliza Rosanne Gibert adıyla, İrlandalı bir maceracının kızı olarak doğdu. Annesi meşhur bir İspanyol kontes olduğu için sahneye Senora Maria de los Dolores Porris Montez adıyla çıkardı.

Taç giyme törenleri, düğünler ve diğer kraliyet eğlencelerinde kullanılan at arabalarından oluşan bir koleksiyon olan Marstallmuseum, eskiden kraliyet ahırı olan güney kanattadır. Bu taşıtlar, Karl Albrecht’in şaşalı, 18’nci yüzyıl taç giyme arabasından sonra, özellikle II. Ludwig’in zamanında bir süsleme hezeyanının simgesi haline geldiler.

Bunu anlamak için II. Ludwig’in Alp Dağlarındaki kaçamakları için kullandığı kızağa bakmak yeterlidir. Nymhenburg fabrikasının 18’nci yüzyıldaki ilk günlerinden 1920’lere kadar üretilen bütün porselen eşyalardan örneklerin bulunduğu Baumi koleksiyonu, müzenin birinci katındadır.

Lustheim Kalesinde de güzel bir porselen koleksiyonu vardır. Nymphenburg Sarayındaki kapsamlı “Museum Menschund Nutur”u (İnsan ve Doğa Müzesi) gezebilirsiniz.

Müzedeki sergilerde

Filmler, görsel-işitsel programlar ve interaktif maketler kullanıldığı için, burası her yaştan ziyaretçinin keyifli zaman geçirebileceği bir yerdir. Sergiler, pek çok farklı alandan konuları kapsar.

Örneğin: gezegenimizin ve üstündeki yaşamın tarihini, canlıların çeşitliliğini ve bu farklı yaşam formları arasındaki etkileşim vurgulanarak açıklandığı bir bölüm vardır. İnsanın evrendeki yeri ve çevreye karşı sorumluluğu, müzedeki önemli temalardan bir diğeridir.

Ayrıca Erezyon, nüfus artışı ve kıtlık gibi pek çok ekolojik konu işlenmektedir. Sarayın bahçeleri, aslında Henriette Adelaide için, mütevazi bir İtalyan stilinde düzenlenmişti. Ama oğlu ihtişamlı Fransız tarzını daha çok seviyordu.

Daha sonra Englischer Garten’i düzenleyen Ludwig von Sckell devreye girdi ve bahçenin formel düzenlemesini değiştirerek, bahçeyi hoş bir yürüyüş için daha uygun hale getirdi. Ancak, Sckell tasarıma sonradan dahil olduğu için, Barok ve Rokoko pavyonları biraz izole etmiştir.

Önceleri, klasik geometrinin izlerini, Schlossrondell ve ana binanın batısındaki dörtgen Grosse Parterre’nin simetrisini görebilirsiniz. Sarayın bulunduğu alan, Dominikus Auliczek gibi sanatçıların yaptığı, dikkat çekici Yunan tanrıları heykelleriyle süslenmiştir.

Sol tarafta, ülkedeki en güzel av köşklerinden olan Amalienburg dikilmektedir.

Karl Albrecht isimli bir şahıs, burayı imparator Joseph’in kızı olan eşi Amalie için yaptırmıştır. Köşkün, 1734 yılında başlayan inşaatını, Residenz’deki Devlet Odalarını da yapmış olan üç sanatçı-mimar François de Cuvilies, heykeltıraş Joachim Dietrich ve alçı bezek sanatçısı Johann Baptist Zimmerman yönetmiştir.

Burada, köpeklerin ve tüfeklerin tutulduğu odaları, mavi ve beyaz renkli Hollanda fayanslarıyla kaplı mutfağın yanındaki Sülün odasını mutlaka görün.

En önemlisi de parlak gümüşi ve pastel sarı renklerin hakim olduğu, Rokoko üslubundaki Spiegelsaal (Aynalı Salon) görülmelidir. Batıya devam ederseniz her iç mimarın rüyalarını süsleyen Delf çinileriyle kaplı Badenburg’u (Banyo Pavyonu) ve adalarla dolu geniş bir gol olan Grosser See’yi görürsünüz.

Burası, modern zamanların ilk ısıtmalı havuzu olarak öne kazanmıştır. Hemen ileride ise tepesinde Roma’daki Vesta Tapınağından (Ateş Tanrıçası) esinlenerek yapılmış bir Aşk Tapınağı bulunan bir burun vardır. Merkezi k analın kuzeyinde, muhteşem şelalesiyle bir başka küçük göl görülür.

Onun uzak kıyısında ise, sekizgen bir çay evi olan Pagodenburg vardır.

1716-1719 yılları arasında Effner tarafından inşa edilen yapı, 2 tane altıgen oda ve sekizgen bir zemin kat şeklindedir. Zemin kat, çinilerle süslenmiştir. Yukarıdaki odalar ise, siyah ve kırmızı lake ile süslenmiş, boyalı ipek duvar kağıtları ve halılarla bezenmiştir. Parkın 4’ncü pavyonu olan Magdelenenklause (İnziva Hücresi) 1725 yılında Maximilian Emanuel’in özel meditasyon yeri olarak yapılmıştır.

İçerideki resimlerin ana teması pişmanlıktır. Bu binanın dökülmekte olduğunu gördüğünüzde şaşırmayın. Duvarlardaki çatlaklar ve kabaran sıvalar, sahte Romanesk ve gotik yapıya özellikle eklenmiştir. Hatta binada bir Magribi minaresi bile vardır. Parkın kuzeyi, Menzinger Strasse’den girebileceğiniz Neuer Botanischer Garten’e (Yeni Botanik Bahçesi) ayrılmıştır.

Bahçelerin batı ucundaki yapay gölün yanında bulunan Arbotetum, dünyanın farklı iklim bölgelerini ve bunlara uygun bitki örtüsünü yansıtacak şekilde tasarlanmıştır.

Çam ormanları, buzul tundraları, fundalıklar, bozkırlar, çöl kumulları, stepler ve Alp kırlarının hepsini burada görmek mümkündür. Nymhenburg’un görkemine tanık olduktan sonra batıya doğru yol alarak basitliğiyle dikkat çeken bir manastır olan Schloss Blutenburg görülebilir.

Bavyeranın bu kısmında pek rastlanılmayan gotik tarzı saray şapeli özellikle görülmeye değerdir.

LUDWİG ÇILGINLIĞI

Mühin’in güneyindeki şatoları (Linderhof ve Neuschwantein) ayrı ayrı gezmek daha iyi olacaktır. Şatolardan birini seçin, eğer bu yetmezse rotanızı diğerine çevirin. A96 ve B12’den (orta çağdan kalma ilginç şehir merkeziyle) Landsberg am Lech’e, sonra da Deutschle Alpenstarse’ye (Alman Alp Yolu) çıkın. Steingden’de durup, 12’nci yüzyıl Romanesk dış cephesini hala koruyan sevimli Aziz Johann Baptist Kilisesini ziyaret edin.

Eski arkadlı avluda yürüyüş yapmak hoştur. Dominis Zimmerman’ın 1745 yılında yaptığı bir haç kilisesi olan muhteşem Wieskirche’yi görmek için yoldan doğuya doğru biraz sapmaya değer.

Kilisenin tavanı Zimmermann’ın kardeşi Johann Baptist’in İsa’yı kutsal merhamet dağıtırken gösteren muazzam freskleriyle süslenmiştir. Rokoko üslubundaki kilisenin mimarisi ve süslemeleri son detayına kadar mükemmeldir.

Ludwig, 1867 yılında Thüringen’deki bir ortaçağ şatosunu ziyaret ettiğinde Minnesanger (12’nci yüzyıl ozanları) imgelerinden çok etkilenmiş ve bu romantik çağın atmosferini canlandıracak bir şato yapmaya karar vermiştir.

Schwangau’da, Ludwig’in babasına ait, yıkılmış bir dağ köşkünün yerine yapılan ve beyaz kuleleri olan bu muhteşem şato: Göknar ve çam ormanlarının içindedir. Pöllat Koyağına ve Forgen Gölüne bakar. Bu hayalperest kralın taht odasını mutlaka ziyaret edin ve Sangersaal’de durup siz de (Ludwig’in yaptığı gibi) bu çağın ozan yarışmacılarının nasıl olabileceklerini hayal etmeye çalışın.

Wagner sevenler Tannhauser, Die Meistersinger von Nurnberg ve Tristan und Isolde’ye göndermeler yapan heykel ve resimleri hemen tanıyacaklardır. Ludwig, Neuschvanstein yapılırken, inşaatın gidişatına 1 kilometre uzaklıktaki Holenschwangaus kalesinden göz kulak oluyordu.

Bu neo-gotik kale, Ludwig’in babası II. Maximiliam tarafından yaptırılmıştır. Neuschwanstein ve Hohenschwangau beraberce “Königsschösser” olarak bilinir. Burada, bir ara Holenschwangau’da kalmış olan Wagner’in eşyalarının sergilendiği müzik odası ile Ludwig’in ünlü yatak odasındaki yıldızlarla süslü tavanı ve sayısız oymalarla bezeli yatağı mutlaka görün.

Almanya Dresden

Almanya Dresden

Genellikle: Tur firmalarının: Prag-Viyana-Budapeşte turlarında, Dresden şehri de, bazen ekleniyor. Bu yüzden, şehri gördüm ve yazıyorum. Büyük olasılıkla, sizler de, bu üçlü turu tercih ettiğinizde, Dresden şehrini de görebileceksiniz veya ekstre olursa, Dresden şehrini, bu satırları okuyarak tanıyabilir ve ilginizi çekerse, gidip görebilirsiniz.

Prag ile Dresden şehri arasındaki karayolu yolculuğu: yaklaşık 2 veya 2.5 saat sürmektedir. Prag şehrinde, Dresden otobüsleri: Florenc metro istasyonu yanından kalkmaktadırlar ve Dresden şehrinde ise, ana tren istasyonu karşısındaki duraktan kalkmaktadırlar.

Yolculuk ücreti ise, gidiş-dönüş; yaklaşık 35-40 Euro arasındadır. Rivayetlere göre “kim Dresden’e bir kez gelirse, mutlaka bir kez daha gelir”

Duyduğuma göre, şehir UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesine” dahil edilerek koruma altına alınmış iken, son yıllarda, Elbe nehri üzerine, 4 şeritli bir köprü inşa edilme durumu varmış ve bu nedenle, şehrin tarihi dokusu bozuluyor diye, UNESCO listesinden çıkarılmıştır.

Yani, bir anlamda, aşağıda yazdıklarımı okuduğunuzda, çok eski süreçlere gitmese de, yakın geçmişin büyük tarihi değerlerini koruyan şehrin, Almanya’nın en güzel şehirlerinden birisi olmasına rağmen, UNESCO Listesinde bulunmamasını anlamak mümkün değildi, işte sebep.

Bu şehre, kesinlikle 13-14 Şubat tarihlerinde gitmeyin, çünkü bu tarihlerde, şehirde “Irkçı Naziler” tarafından; II. Dünya savaşındaki müttefik bombardımanının protestosu gösterileri düzenleniyor, ama bu gösterilere Nazi karşıtı guruplar da katıldığından, büyük kargaşalar çıkıyor.

Caz müziğe sevenler, bu şehre, caz festivali yapılan “12-15 Mayıs” tarihleri arasında gitmelidirler.

Dresden şehrinin bazı Avrupa şehirlerine olan uzaklıkları şöyledir: Berlin: 205 km. Bonn: 575 km. Duesseldorf: 629 km. Frankfurt: 469 km. Hamburg: 502 km. München: 484 km. Prag: 152 km. Salzburg: 624 km. Stutgart: 524 km. Wien/Viyana: 461 km.

Almanya Dresden

TARİH

12’nci yüzyılın sonlarında, bugünkü yerleşimin güneyinde, Drezdany olarak isimlendirilen bir Slav yerleşiminin bulunduğu görülmektedir. 1206 yılında, Dresden: Slav beylerinin ikamet yeri olarak görülüyor. 1270 yılına gelindiğinde ise, bu kez, şehir: Margravate beyliğinin başkenti olur. 1547 yılında, Saksonya düklüğü, yörede egemenliği ele geçirir.

Özellikle, bu dönemde, Frederick Augusto zamanında: Avrupa’nın birçok yerinden, müzisyenler, mimarlar ve ressamlar, şehirde toplanırlar.

Bir süre sonra: Prusyalılar tarafından, “Yedi yıl savaşları” sonucunda (1765-1763) şehir ele geçirilir. 1760 yılında, Friedrich Schiller: bu kuşatmayı betimleyen “Joy Ode” marşının şiirini yazar.

Bu şiir, Bethovenin 9’ncu Senfonisi ile bestelenir ve ortaya, günümüzdeki Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyinin marşı çıkar.

1806-1918 yılları arasında, şehir, Saksonya krallığının başkenti olur. 1813 yılında, Fransızlar ile yapılan savaşta, şehir bir operasyon üssü olarak kullanılır. 1849 yılında, şehir, bu kez Alman devrimcilerinin merkezi olur. 1871 yılında, şehir büyük bir askeri garnizon konumundadır.

II. Dünya savaşı sonucunda, Ruslar şehri ele geçirince, Alman garnizonu, Rus askeri güçleri tarafından kullanılmaya başlanır. 1992 yılında, Sovyet askerleri, şehirden geri çekilirler.

19’ncu yüzyıla gelindiğinde

Bu kez, şehir, motorlu araç üretimi, bankacılık, tıbbi cihazların üretimi ve gıda işleme konularında önem kazanır.

20’nci yüzyılda ise, sigara fabrikaları yoğunlaşır. 1933 yılına kadar, Avrupa modern sanatının merkezi konumundadır.

II. Dünya savaşı sonlarına doğru, şehir; içinde hiçbir askeri unsur olmamasına rağmen; müttefikler yani Amerikalılar ve İngilizler tarafından bombalanmış ve çok sayıda sivil insan ölmüş ve şehir tamamen tahrip olmuştur.

Özellikle: II. Dünya savaşının hemen öncesinde, 1.3 milyon nüfusu bulunan şehir, ilaveten yaklaşık 600 bin mülteci için de (bunlar aynı dönemde, doğudaki Kızıl ordudan kaçarak şehre sığınan ve tren istasyonunda tren beklerken öldürülmüşlerdir) güvenilir bir sığınak olarak kabul edilirken, 1944-1945 yılları arasında, yine de defalarca bombardımana uğramış ve daha sonra Kızıl Ordu tarafından işgal edilmiştir.

Bu bombardımanların en büyük özelliği: şehirdeki birçok tarihi binanın yok olması ve yaklaşık 500 bin sivilin öldürülmesidir.

Günümüzde, bu vahşetin anma yıldönümünde, ilginç olan ney biliyor musunuz? Yine, büyük bir soykırıma sebep olarak tarih sahnesinde yerini alan Almanların, bu olayın yıl dönümündeki etkinliklerde, başrolde olmalarıdır.

1990 yılında, iki Almanya’nın birleşmesinin ardından, şehir, Almanya’nın: kültürel, siyasi, ekonomik ve politik merkezlerinden biri haline gelmiştir.

Almanya Dresden

GENEL

Saksonya eyaletinin başkentidir. Ayrıca: “Luther” isimli şahsın, Hıristiyan dini içinde, reform hareketlerini başlattığı bir şehir olarak önem kazanmaktadır.

Zaten, bu durum: şehrin sembollerinden biri olan kilisenin önünde, kendisinin büyük bir heykelinin dikilmesiyle betimlenmiştir.

Almanya Dresden

Şehir, pek de temiz olmayan; Elbe nehrinin iki kıyısında kurulmuştur. Elbe nehri: 23 km. uzunluğunda, şehir boyunca geçer ve Avrupa’nın en büyük nehri olarak, Avrupa ticaretinde büyük öneme sahiptir.

Nehrin bu ticaret yoğun özelliğinden: özellikle Dresden şehrinde üst düzeyde yararlanılmıştır. Bu ticari yön yanında, nehir, şehre ayrı bir hava katmaktadır.

Özellikle, yazın, nehir kıyısındaki serin ortamlarda bulunan kafeteryalarda, uzun yürüyüşler sonrası, molalar verilebilir ve özellikle alman biralarının tadına bakılabilir.

Çek sınırına yakındır. Denizden yüksekliği: 113 metredir. Kent nüfusu: 800 bin civarındadır. Yani, nüfus fazla değildir, ancak özellikle yaz aylarında yoğun turist akını olmakta ve şehrin nüfusu yükselmektedir.

Özellikle, Almanya içinde, Türk nüfusun en az olduğu şehirlerden biri olarak bilinir. Şehirliler, gayet kibar ve Nazik olmaları ile tanınırlar. Aynı zamanda romantiktirler.

Şehirdeki birçok dükkan, kafeterya, bar ve restoran isminde: mutlaka “blumen” yani “çiçek” kelimesi bulunur.

Sanırım uzun yıllar, komünist sistemle yönetilmiş olmaları ve daha sonraki gelişmeler, bu insanların yüzlerini güldürmüş ve diğer asık suratlı Almanlar gibi olmamalarını sağlamıştır.

Şehir, yüzyıllar boyunca, Saksonya krallarının kültürel ve sanatsal yaşamının eserleriyle doludur. Bu eserlerin mimari tarzı: Barok ve rokoko olarak öne çıkmaktadır.

Almanya Dresden

Gece hayatı derseniz

Şehirdeki gece hayatı genellikle “Neustadt” bölgesinde yoğunlaşmıştır. Biraz daha piyasa bir yerlere takılmak isterseniz, Blumenau” bölgesi düşünülebilir. Tabii buralarda içilmesi gereken “dunkles bier” Eğlence düşünürseniz: şehirde, Hebedas bölgesindeki “Downtown” önerilebilir.

Şehirde, 56 galeri, 44 müze ve 36 tiyatro bulunmaktadır. Özellikle, Yeşil kubbe denilen yerde: Raphael’in “Sistine Madonna” ve eski kraliyet hazineleri koleksiyonu, ziyaretçilerin büyük ilgisini çekmektedir.

Almanya Dresden

ALIŞVERİŞ

Şehirde, alışveriş yapmak için birçok mekan bulunmaktadır. Bu mekanları: ana tren istasyonunun dışında başlamaktadır.

Özellikle: Altmarkt meydanı, Wilsdruffer Strasse ve Ferdinandshof bölgesi ve Wiener Platz, Prager Strasse bölgeleri boyunca devam etmektedir.

Frauenkirche ve Neumarkt meydanı çevresinde, ara sokaklarda: seçkin markaların satıldığı butikler bulunmaktadır. Köningstrasse caddesi boyunca, yine şık butikler, antika dükkanları ve seçkin restoranlar var.

Şehir merkezindeki bu mağaza ve dükkanlar: genellikle, Pazartesi-Cumartesi günleri arasında, saat: 08.00-22.00 arasında açıktır. Şehir merkezinde, Altmarkt bölgesindeki “Galerie Dresden”, saat: 21.00’e kadar açıktır.

Bunların yanında, büyük süpermarketler ve alışveriş merkezleri, saat: 22.00 kadar açıktır. Pazar günleri ise, yalnızca: pastaneler, tren istasyonları ve benzin istasyonları açıktır, diğer tüm yerler kapalıdır.

İKLİM

Şehirde hüküm süren iklim: serin ılıman iklim ile, karasal iklim arasındaki bir geçiş iklimidir. Yaz aylarında, maksimum sıcaklıklar: 22-23 derece civarındadır.

Kış aylarında ise, en yüksek sıcaklıklar, genellikle: 2-3 civarındadır ve yağış seviyesi yıl boyunca sabittir.

TATİL GÜNLERİ

Yılbaşı-1 Ocak
Good Friday-6 Nisan
Paskalya Pazartesi-9 Nisan
May Day-İşçi Bayramı-1 Mayıs
Yükseliş günü-15 Mayıs
Whit Monday-28 Mayıs
Alman Birleşme Günü-3 Ekim,
Reformasyon Günü-31 Ekim,
Dua ve Tövbe Günü-21 Kasım,
Noel Tatili-25-26 Aralık.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Şehir içi ulaşımı: pratik ve ucuzdur. Her yere: otobüs, tren ve tramvayla gitmek mümkündür. Biletler: tramvay ve otobüs duraklarındaki servis noktalarından satın alınabilmektedir.

Evet, şehir içinde, 11 tramvay ve 28 otobüs güzergahı, 4 nehir feribotu, 2 teleferik hizmet vermektedir. Eğer “Dresden Şehir Kart” satın alırsanız, bu ulaşım ağından ve aynı zamanda seçilmiş müzelerden, indirimli olarak yararlanabilirsiniz. 1 günlük, yetişkinler için kart ücreti: 9.5 Euro’dur.

Tramvay ve Otobüs

Şehir içinde, 12 tramvay ve 28 otobüs hattı bulunmakta olup, bunlar, düzenli olarak servis edilmektedir.

Teleferik

Şehirde: Loscwitz kablo demiryolu yani füniküler hat, 547 metre uzunluğundadır ve 1895 yılından bu yana: Loscwitz ve Weiber Hirsch arasında faaliyettedir.

Araç: 95 metre yüksekliğe kadar çıkmaktadır. 2 yolcu kabini bulunmakta olup, her kabin, 256 metre uzunluğunda bir ray üzerinde, kablolarla gidip gelmektedirler. Bu yolculuk: sadece 5 dakika sürmektedir.

Almanya Dresden

Tekne Gezisi

Elbe nehri üzerinde: romantik ulaşım aracı tekneler bulunmaktadır. Dresden taşımacılık şirketi: 3 yolcu feribotu ve motorlu taşıtlar ile, şehir sınırları içinde ziyaretçilere hizmet vermektedir.

Saray Feribotu: Pilinitz ve Kleinzschachwitz arasında çalışmaktadır. Gündüz tekne turlarında görülecek yerler şunlardır :

Elbe nehri üzerindeki 5 köprü, Blasewitz arasında herhangi bir durak olmaksızın yolculuk, Loschwitz ilçesine varış. Akşam turlarında ise, şehrin ışıklı silüeti, dünyaca ünlü “Canaletto Perspektif” Frauenkirche kilisesi görülebiliyor.

Turizm Otobüsü

Kırmızı çift katlı otobüs, şehirde popülerdir. En önemli yerlere, bir rehber eşliğinde gidilip, 90 dakika boyunca dolaşmak mümkündür. Bu yolculuk sırasında, rehber tarafından, şehir hakkında hikayeler anlatılmaktadır.

Ancak, bu rehberli turlarda, yalnızca Almanca ve İngilizce konuşulduğu unutulmamalıdır. Bu turları satın alabileceğiniz ve otobüse binebileceğiniz yerler: Kültür sarayı Tourist İnformation Office önünden olabilir. Burası, Altmarkt bölgesinde, Wilsdruffer caddesindedir.

Almanya Dresden

NE YENİR-NEREDE YENİR

Dresden şehrinde: Alman mutfak kültürünün pek gelişmemiş olması nedeniyle, yerel lezzetleri bulmanız pek mümkün olmaz.

Zaten, Alman yemek kültürünün temel besin maddesi “domuz” olduğundan, bizim kültürümüze pek uygun değil.

Mutlaka yerel lezzetleri tatmak istiyorum diyorsanız, sizlere tek önerim “Saksonya çorbası” olabilir. bunun içinde: patates, havuç ve aklınıza gelebilecek tüm sebzeler bulunmaktadır.

Şehir merkezine biraz uzak olsa da, “pfund” denilen bir yer var ve burada “her türlü süt ürünleri” satılıyor. Egzotik bir ortam oluşturan bu dükkanı, mutlaka görmenizi öneririm, ilginizi çekecektir.

Nerede bir şeyler yenir derseniz: Frauen kirche kilisesinin hemen yanında, güzel bir restoran var. Saxon bölgesindeki “Pulverturm” isimli bu restoranı tercih edebilirsiniz, restoran içindeki “Osmanlı dönemine ait minyatür kopyaları” ilginizi çekebilir. Değişik bir atmosfer yaratmışlar.

Bir diğer mekan: uygun fiyatlı, açık büfe kahvaltı sunan “Epistas” restoranı düşünülebilir.

Şehirde, bir şeyler içmek isterseniz (özellikle bira); “Brewery” denilen yeri tercih edebilirsiniz. Burada, özellikle, şehre özgü “radebelger” birası denenebilir. Fiyatının ucuz olması tüketimi arttırmaktadır.

Almanya Dresden

OLD CİTY-ALTSTADT BÖLGESİ: GEZİLECEK YERLER

 

FRAUEN KİRCHE

Burası, bir kilisedir. Şehir merkezinde, Marien platz meydanındadır.
1726-1743 yılları arasında: mimar Baehr tarafından tasarlanarak yapılmıştır. Dönemin en önemli “Protestan” kilisesidir.

Barok mimarinin en güzel örneklerindendir. “Taş çan” şekli nedeniyle, kiliseye, bu isim verilmiştir. Yapının kendine özgü kubbesi, bomba yağmuru altında, 15 Şubat 1945 tarihinde yıkılmıştır. Daha sonra, bir savaş karşıtı anıtı olarak görülerek, onarılmamıştır. Mimar Baehrin mezarı, yine bu kilisede bulunmaktadır.

Tarihi geçmişinde, büyük bir vahşete tanıklık veya ev sahipliği yapmış bir kilise de denilebilir. II. Dünya savaşı sırasında, Şubat 1945 tarihinde, bombardıman sürerken, şehirde yaşayan 400 civarında kişi, en güvenilir yer olarak gördükleri bu dini yapıya sığınırlar.

Ancak, bu muhteşem yapı: bombardımana dayanamaz ve kısa bir süre sonra çöker. İçindeki yüzlerce insan ise, son anda kaçarak ölümden kurtulurlar.

İki Almanya birleştikten sonra, bu yapı da: yeniden inşa edilmeye başlanır. Savaşın unutulmaması için, onarılmamıştır. Bombardımandan sonra enkaza hiç dokunulmamış olduğundan, enkaz altından çıkan orijinal taşlar, aynen yerlerine konulmuştur.

Bu sırada, yapının zemininde, yıkıntılar altında bulunan mimar Baehr’in mezarı, yine restore edilerek ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde, bu yeniden restore edilen mezar üzerinde, Almanca bir yazı var.

Bu yazıda benim en çok ilgimi çeken şu bölüm oldu “Artık yeterince yaşadım, inşa ettim ve acı çektim, şeytanla, dünyayla tartıştım. Şimdi, görkemle göğe yükselen bu binanın içinde yatıyorum. Tam zafere, huzura ve barışa kavuşmuş olarak” Bombardıman sonucu mezarın tamamen yıkıntılar altında kalmış olduğunu düşününce, adamın “tamamen huzura kavuştum” cümlesi pek yerini bulmamışa benziyor.

Yapı, günümüzde gerek dinsel ayinler ve gerekse bir kısım konser etkinliklerinde kullanılmaktadır. Burayı gezerken, duvarlarda göreceğiniz siyahlıklar, orada kullanılan taşların, bombardımandan etkilendiklerini gösteriyor.

Biraz önce söylediğim gibi, bombardıman sonucu molozlar arasından temizlenen taşların bir kısmı, restorasyonda kullanılmıştır, ancak bu taşların rengi siyaha döndüğünden, hemen fark edilirler.

Burada ilginç bir durum daha var. Yapının restorasyonu: büyük ölçüde Alman ve uluslararası kuruluşlardan gelen bağışlar ile yapılmış olup, özellikle, burayı yıkmak için tonlarca bomba atan İngilizlerin başrolde bulunmaları ilginçtir.

Son olarak: yapının, St Peter kubbesine, 15-25 kişilik guruplar halinde, normal ziyaret saatleri dışında “gözlem platform turu” yapabilirsiniz.

Almanya Dresden

KREUZ KİRCHE

Bu kilise: 1764-1800 yılları arasında inşa edilmiştir. Burada, günümüzde, geçmişi 700 yıl geriye kadar giden bir “erkek koro” su bulunmaktadır.

Yapı: 1897 yılındaki büyük bir yangın sonucu ağır hasara uğrar ve 1900 yılında, yeniden yapılandırılır.

Yapının kulesi ise: 94 metre yüksekliğindedir ve Prof. Hoelzer tarafından tasarlanmıştır. Kulenin 54 metrelik bölümünde bir gözlem platformu bulunmakta olup, buraya 256 basamak merdiven ile çıkılır.

Ayrıca, Dresden müzik tarihinde büyük önem taşıyan Heinrich Schütz’ün bir portresi: kabartma bir kumtaşı üzerinde yapıda bulunmaktadır. Kendisi, Alman müziğinin “baba direktörü” olarak tanınmaktadır.
Yapının kulesinden, Old Town ve Elbe nehri vadisinin muhteşem bir manzarasını izlemek mümkündür.

SEMPEROPER

Burası, Saksonya Devlet Opera binasıdır. Almanya ülkesinin en ünlü opera yapısıdır. Ayrıca, dünyanın en eski ve bilinen orkestralarından birine ev sahipliği yapmaktadır.
Şehir merkezinde, Elbe nehrinin tarihi merkezinde: Tiyatro meydanında, Elbe nehrinin kıyısında bulunmaktadır.

Opera binası, 1838-1841 yılları arasında, Semper Gottfried tarafından yapılmıştır. Bu bina, Avrupa’nın en güzel ve ilk opera binası olarak tanımlanır.

Ancak, 1869 yılında, büyük bir yangın sonucu kısmen yanan bina, 1878 yılında yeniden restorasyona tabii tutularak kullanılır hale getirilmiştir. 1945 yılındaki bombardımanda ve takip eden fırtınada ise, bina tamamen yıkılır.

1985 yılında, yani 40 yıl sonra, opera binası yeniden yapılır. 2002 yılında, bu kez, bu talihsiz bina, Elbe nehrinin taşkınından etkilenir ve ağır su hasarına uğrar.

Ancak, bu tarihi yapı, dünyanın dört bir yanından gönderilen yardımlar ile, 2010 yılı sonlarında yeniden açılır. Mart 2010 tarihinde, “Dresden Barış Ödülü”, burada, Semper Opera House açılışı anısına: Mihail Gorbaçov’a verilir.

Günümüzde, burada muhteşem sanat etkinlikleri düzenlenmektedir. Binayı gezebilir ve hatta ilginizi çekerse, burada bir sanat etkinliği izleyebilirsiniz. Her yıl, Ocak ayında, burada “Semper Opera Balosu” düzenlenmektedir.

 

ZWİNGER

Burası, şehirde: Barok tarzında yapılmış, bir saraydır. 1710-1728 yılları arasında, mimar Poppelman tarafından yapılmıştır. Almanya ülkesinde, geç Barok mimarinin en güzel örneğidir.
Dresden Sarayı olarak da bilinir. Postplatz bölgesinin güney doğusundadır.

Saray: Dresden kalesinin eski dış duvarının bir parçası olarak yapılmıştır. Ancak, II. Dünya savaşı sonundaki bombardıman sırasında tamamen yok edilmiştir.

Günümüzde: burada, bir müze var. Bu müzede: “Old Masters” isimli bir resim galerisi, “Armony-Rüstkammer” isimli bir porselen toplama sergisi ve “Mathematisch Physikalischer” salonu bulunmaktadır.

Almanya Dresden

Old Masters-Gemaldegalerie Alte Meister

Burası: Theater platz bölgesindedir.
Zwinger galerisi içindedir. Dresden Devlet Sanat Koleksiyonunun parçasıdır. Galeri: yılda, yaklaşık 500 bin kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Mutlaka gitmenizi öneririm.

İngilizce anlamı: Eski Ustalar Galerisidir. Galeride: 15 ve 18’nci yüzyıl arasındaki döneme ait: 750 resim bulunmaktadır.

Bunların çoğu: İtalyan Rönesans ve Hollandalı Flaman sanatçılara aittir. II. Dünya savaşı sırasında, saklanan eserler, bombardımandan kurtulmuş olmasına rağmen Kızıl Ordu tarafından Rusya’ya kaçırılmış ve 1956 yılında, şehre geri dönmüşlerdir. Ancak, yapılan incelemede: 500 civarındaki tablonun eksik olduğu görülmüştür. Günümüzde, hala 450 parça tablo eksiktir.

Koleksiyonda bulunan 750 tablodan, yüzde 40’ı sergilenmektedir. Müzenin duvarlarının rengi bile, sergilenen tabloların özelliklerine göre boyanmıştır. İtalyan sanatçıların eserleri, kırmızı duvarlı odalarda sergilenmektedir.

Hollandalı ve Flemenk sanatçıların eserleri ise, yeşil duvarlı salonlarda sergilenmektedir. 17’nci yüzyıl İspanyol ve Fransız ressamların eserleri ise, gri renkli duvarların bulunduğu salonlarda sergilenmektedir. Burada özellikle: “Sistine Madonna” ve “Tribute Money” isimli tabloları mutlaka görmelisiniz.

Almanya Dresden

Sistine Madonna: ünlü İtalyan ressam Rafaello’nun, 1513-1514 yılları arasında yaptığı bir yağlı boya tablodur ve tabloda, özellikle “iki küçük melek” detayını mutlaka görmelisiniz.

Bu melekler: söylenenlere göre, Raphael’i izlemeye gelen çocuklar imiş. Ama, bu melek resimleri, bu tablonun bütünü kadar meşhur olmuştur.

Evet, tablo: 1754 yılında, Dresden şehrine taşınmıştır. Dünya savaşından sonra, Moskova’ya kaçırılmış, 10 yıl boyunca orada kaldıktan sonra, 1945 yılında, Almanya’ya geri gönderilmiştir.

Tribute Money

İtalyan Rönesans ressamı Masaccio tarafından yapılmıştır. Rönesans sanatının gelişiminin önemli bir parçası olduğu kabul edilir.

Armory

Theater plz. Bölgesindedir.
Burası, Dresden Tarih Müzesidir. İçinde: tören silahları, zırhlar ve tarihsel giysiler bulunan, dünyanın en büyük koleksiyonlarından birisidir.

Koleksiyon, vatandaşların kenti savunmak için kullandıkları silahların, 1409 yılında toplanmasıyla başlamıştır.

Günümüzde, sergide, koleksiyondaki eserlerin yüzde 10 kadarı sergilenmektedir. Bunların toplamı, 1300 adettir. Bu eserler, 121 vitrinde sergilenmektedir. Bunlar, özellikle şövalyeler çevresinde odaklanmıştır. 15-18’nci yüzyıllar arasındaki, 300 yıllık dönemi kapsamaktadırlar.

Koleksiyon içinde, özellikle, “Osmanlı İmparatorluğu” için ayrılan bölümü görmenizi öneririm. Çünkü, ülkemiz dışında, Osmanlı dönemine ait en eski ve önemli eserler, burada sergilenmektedir.

Bu bölümde, özellikle: üç direkli çadır ilgi çekmektedir. Çünkü: 20 metre uzunluğunda, 8 metre genişliğinde ve 6 metre yüksekliğindeki bu çadır: altın ve ipek işlemeleriyle, gökyüzü altında olma duygusu yaratmaktadır. Saten, pamuk ve yaldızlı deriden yapılmıştır.

Almanya Dresden

Porzellansammlung-Porselen Koleksiyonu

Sophien strs. Caddesindedir.
Koleksiyon: 1715 yılından itibaren toplanmaya başlamıştır. Geleneksel Çin ve Japon porselenleri: Saksonya kralı August tarafından satın alınmıştır.

Özellikle: Ming ve Qing hanedanları dönemlerine ait, mavi-beyaz porselenlerin güzelliği görülmeye değerdir. Dragon vazoları ise, bambaşka güzelliktedir. Bunlar dışında: Meissen porselenleri de ilgi çekmektedir.

Bunlar yalnızca Çin desenli değil, aynı zamanda, Avrupa’nın mitolojik sahneleriyle dekore edilmiş olmaları nedeniyle önem taşımaktadır.

II. Dünya savaşındaki bombardıman öncesi, başka yere taşınması nedeniyle, bombardımandan kurtulmuştur. 1962 yılında, bugünkü yerine taşınmıştır. Bugün, koleksiyonda, 20 bin obje bulunmaktadır.

Mathematisch-Physikalischer-Matematik ve Fizik Müzesi

Ostra-Allee bölgesindedir.
Burası: Matematik ve Fizik Araçları müzesidir. (Ben gittiğimde kapalı idi, açık olup olmadığını sorarak gitmelisiniz)

Salonda: yaklaşık 2000 civarında eser sergilenmektedir. Bunlar arasında bulunanlar: saatler, ince mekanik aletler.

1784 yılında: burada, bir gözlemevi kurulmuştur. Gözlemevi kurulduktan sonra: astronomi tarihi ve buna bağlı olarak bilimsel aletler temin edilmiş ve büyük bir kütüphane oluşturulmuştur.

Koleksiyonun en önemli parçası: 1279 yılında, Araplardan kalma, göksel küredir. Ayrıca: 1650 yılına ait bir hesap makinesi ve 1560 yılında yapılmış bir saat var. Zaten, koleksiyonun en önemli eserleri: saatlerdir.

Almanya Dresden

NEUMARKT PLATZ

Şehirde, en iyi bilinen meydanların başında gelmektedir. 1548 yılından bu yana, şehrin bir parçasıdır. Yedi yıl savaşları sırasında, 1756-1763 yılları arasında, büyük zarar görmüştür. Daha sonraki dönemde ise, geç Barok tarzında yeniden inşa edilmiştir.

1726-1743 yılları arasında, Frauenkirche’nin burada yapılması ile, meydan daha da önemini arttırmıştır.

Takip eden tarihi süreçte: meydan: 1849 yılında, devrimci sokak savaşları ve II. Dünya savaşının yıkıcı saldırıları ve siyasi çatışmalara şahitlik yapmıştır. Hatta: Frauenkirche kilisesinin kalıntıları ve çevresi, uzun yıllar, bir anıt gibi öylece bırakılmıştır.

30 Ekim 2005 tarihinde ise, Frauenkirche yenilenmiş ve Neumarkt meydanı, yeni bir kimliğe bürünmüştür. Burada: gerek yeni binalar yapılırken ve gerekse tarihi binalar onarılırken, eski Barok tasarım esas alınmaktadır.

Almanya Dresden

STALLHOF VE PROCESSİON- KRALLAR DUVARI

Burası: Ortaçağ döneminde: şövalye oyunları ve turnuvaların düzenlendiği bir kraliyet saray kompleksi olarak biliniyor.

Günümüzde ise, kültürel etkinlikler için kullanılmaktadır.

Üstünde kral resimleri bulunan; 101 metre uzunluğundaki duvar: Schloss platz meydanında, Stallhof dışında bulunmaktadır. Üzerindeki resimler ile, Saksonya iktidar ailesinin geçmişini temsil etmektedir.

Wilhelm Walther tarafından; Wetfing soylularının evinin 800’ncü yıldönümü anısına, 1872-1876 yılları arasında yapılmıştır. Ancak, hava koşulları nedeniyle, yapılan çalışmalar, hızla solmaya başlar ve bunun üzerine, bunları korumak için, 1904-1907 yılları arasında, porselen karolar yerleştirilir.

Prensler, krallar, 59 bilim adamı, sanatkar, esnaf ve çiftçileri temsil eden resimlerin korunması için: 24 binden fazla fayans kullanılır.

Almanya Dresden

HOFKİRCHE- KATEDRAL

Yapı: geç Barok mimari tarzdadır. Saksonya Eyaletinin en büyük kilisesidir. Yapının içinde: kraliyet soyluları ve yakınlarına ait, 49 tane lahit bulunmaktadır. Kilise: 1739-1755 tarihleri arasında: İtalyan mimar Gaetano Chiaveri tarafından yapılmıştır.

Yapıda: korkuluklar ve nişler, 78 taş figür ile süslenmiştir. Lorenzo Mattielli tarafından yapılan ve 3.5 metre uzunluğundaki bu figürlerde: havariler, azizler ve kilise ileri gelenleri temsil edilmektedir.

Caddenin hemen karşısında bulunan İtalyan restoranı “İtalienisches Dörfchen”, kilisenin inşaatına yardımcı olan, İtalyan zanaatkarları hatırlatmaktadır.
Katedral, 1980 yılından bu yana: Meissen Piskoposluğu katedrali olarak kullanılmaktadır.

Almanya Dresden

BRÜHL TERAS-FORTRESS CASEMATES

Burası: 1814 yılında, halkın hizmetine açılmıştır. Terasın hemen altında: Dresden kalesi bulunmaktadır. Duvarları bir halka olarak inşa edilmiş, bir su hendeğiyle çevrili ve şehrin en eski Rönesans yapısıdır. Burada: yaklaşık 400 yıllık “Tuğla Gate” bulunmaktadır.

Evet: burada: muhafız odaları, ortaçağ savunma sistemleri, eski şehir köprüsü, küçük bir kalesi görülmektedir.

Buranın en büyük özelliklerinden birisi de: 1708 yılında, Johann Friedrich Bottger isimli şahsın, burada, Avrupa sert hamurlu porselen üretimine başlamış olmasıdır.

Almanya Dresden

KUNSTHALLE-SANATLAR AKADEMİSİ

Yapı: 1891-1894 yılları arasında, mimar Brühl Terrace tarafından inşa edilmiştir. Cam kubbesi: “limon sıkacağına” benzetilmektedir. Yapı: şehrin silüetini belirgin bir şekilde etkilemektedir.

Sanatlar Akademisi: Güzel Sanatlar Fakültesine ev sahipliği yapmaktadır. Sanat Derneği sergi binası, 1945 yılındaki bombardıman sırasında kısmen yıkılmasından sonra, kullanılmadan öylece kalmıştır. 2005 yılında ise, yeniden restore edilmiştir.

Günümüzde, sergi binası: Dresden Devlet Sanat Koleksiyonu tarafından işletilmektedir ve şehrin sanat sergileri düzenlenmektedir.

 

ALBERTİNUM

Burası, bir modern sanat müzesidir. Yenilenmiş haliyle, 2011 yılının Haziran ayında, kapılarını ziyaretçilerine açılmıştır. Tzschimer platz meydanındadır.

Müze binası: kumtaşından yapılmıştır. Terasında: Saksonya kralı Albert’in anıtı bulunmaktadır. Bina: 1559-1563 yılları arasında, cephanelik olarak yapılmıştır.
1884-1887 yılları arasında ise, çeşitli ilaveler yapılarak, yeniden dizayn edilmiştir.

1889 yılında, heykel koleksiyonu buraya taşınmıştır. 1945 yılındaki bombardımanda tahrip olan bina, 1953 yılında yeniden inşa edilmiştir. Bu kez: yüzer bir köprüye benzer şekilde, 2 katlı, çelik yapılı, orijinal bir bina olarak inşa edilmiştir. Yerden 17 metre yüksekliktedir.

Çünkü: hemen yanındaki Elbe nehri nedeniyle, sel tehlikesi yaşanmaktadır. Güvenli depolama alanları ve atölyeler oluşturulmuştur. Ayrıca, dört kanat, binanın ortasındaki iç avluyu korumaktadır.

Günümüzde, müzede sergilenen resim ve heykeller: yaklaşık 200 yıllık bir dönemi kapsamaktadır. Kraliyet sarayı-Yeşil kubbe tamamlandıktan sonra, koleksiyonun buradaki parçaları geri taşınmış ve tüm bina: heykel koleksiyonlarına ve “Yeni Master” galerisine tahsis edilmiştir.

Yeni sergi konseptine göre: her tarzda, 19’ncu yüzyılda günümüze kadar, modern bir sanat sunulmaktadır.

Almanya Dresden

Galerie Neue Meister-New Master Galerisi

Tzschimen Pltz. Meydanındadır.
Galeri 1959 yılında kurulmuştur. Albertinum’un üst katındaki odalarda bulunmaktadır.
Burada, 19’ncu yüzyıldan günümüze kadar olan döneme ait: yaklaşık 300 resim sergilenmektedir. Eserleri sergilenen sanatçılardan bazıları şunlardır: Vincent van Gogh, Claude Monet, Edgar Degas.

Resimler

Özellikle 1843 yılında toplanmaya başlamıştır. Lindenau isimli kişi, kişisel koleksiyonu olan 700 eseri, müzeye bağışlamıştır. 1897 yılından sonra ise, yabancı çağdaş eserler de satın alınmaya başlanmıştır. Dünya savaşı sonrasındaki bombalamalarda, 196 resim yangın sonucu yok olmuştur. Sırf bununla kalmamış, 2002 yılındaki sel felaketinde, müze ve eserler yine zarar görmüştür. 2010 yılında ise, sele dayanıklı depo oluşturulmuştur.
Galerideki koleksiyonda: 3000 eser bulunmaktadır. Bunların 300 tanesi sergilenmektedir.

Skulpturensammlung-Heykel koleksiyonu

Tzschimen Pltz. Meydanındadır.
Devlet Sanat Koleksiyonunun heykel parçaları, burada sergilenmektedir. Koleksiyon içinde: 21’nci yüzyıla ait eserler: klasik antik sanat dönemi, Rönesans dönemi, Barok ve Ekspresyonist döneme ait eserler sergilenmektedir.
Buradaki sergi: Fransız heykeltıraş Auguste Rodin çalışmalarıyla başlamaktadır. Ben zaten özellikle, Rodin’in düşünen adam heykelini görmek için gittim. Rodin: 20’nci yüzyıl boyunca, heykel sanatında geliştirilen stillerin öncüsü olarak kabul edilir. Bunun dışında: Helmut Heinze, Werner Stötzer, Wieland Forster gibi sanatçıların eserleri de sergileniyor.

SEMPER SİNAGOG-YENİ SİNAGOG

Şehirdeki, yeni Sinagog, mimarlar Rena Wandel ve Hoefer ve Wolfgang Lorch tarafından tasarlanmış ve 2001 yılında tamamlanmıştır. Bu yapının yerinde ise, daha önce: 1839-1840 yılları arasında, mimar Gottiried Semper tarafından tasarlanan bir sinagog bulunuyormuş. Yeni sinagog, bu eskinin yerine yapılmıştır.
Yapının mimarisi: ilk İsrail tapınakları formuna dayanmaktadır. Yapı: 2003 yılında, Avrupa Birliği Çağdaş Mimarlık Ödülü için aday olmuştur.

Almanya Dresden

ALTMARKT PLATZ

Şehrin tam merkezinde, büyük bir dikdörtgen Pazar yeridir. Şehrin kuruluşundan bu yana, buranın varlığı bilinmektedir. Hatta, 1370 yılındaki bir belgede, buradan söz edildiği görülmektedir.
Tarihi süreç içinde, burada: turnuvalar, festivaller, oyunlar sergilenmiş, şehrin önemli bir sosyal merkezi olarak işlev görmüştür.
Ancak, 1945 yılındaki bombardımanda, tamamen tahrip olmuş ve 1953 yılında, yeniden inşa edilmiştir. Yeniden inşa edilirken: defne pencereler, sıva kumtaşlı cepheler, çatı pencereleri, kalkan çatılar gibi tarihi imar unsurları kullanılmıştır. Meydanın kuzey tarafı: 1969 yılında tamamlanmıştır.
Burada bulunan ve Dresden modern Doğu mimarisinin bir örneği olan “Kültür Sarayı”nın: ana küp şeklindeki yapı bölümü, simetrik yamuk şeklindeki çatısı ile, 2012 yılında büyük bir restorasyona tabii tutulacağı ve 1800 koltuk kapasiteli bir konser salonuna çevrileceği söylenmektedir.
Evet, günümüzde: Altmarkt meydanında: mevsimsel pazarlar ve çeşitli etkinlikler yapılmaktadır.

Almanya Dresden

BOTANİSCHER GARTEN-BOTANİK BAHÇESİ

Allstadt bölgesinde, Stübellalle’dedir. Giriş ücretsizdir.
Bahçe: 1893 yılında düzenlenmiş ve coğrafi olarak, büyük kısmında çok az boşluk bulunan, bitki dünyasını ziyaretçilerine sunan bir park alanıdır.
Burada, her türlü iklim bölgesi ve coğrafi bölgelere ait geniş bir yelpazeden, dış bahçelerde ve 3 serada: yaklaşık 10 bin bitki türü bulunmaktadır.
Park alanı içinde, 3 farklı serada: tropikal ve subtropikal bitki türleri yetiştirilmektedir. Büyük tropik sera önünde görebilecekleriniz: fosilleşmiş ağaç kütükleri ve Orta Avrupa üçüncül bitki örtüsü örnekleridir.

 

DEUTSCHES HYGİENE MUSEUM-ALMAN HİJYEN MÜZESİ

Lingner platz bölgesindedir.
Burası: bilim ve kültür müzesidir. Burada yapılan gösteriler ve sergiler nedeniyle: her yıl yaklaşık 300 bin civarında ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir. Başka bir ülkede, bu tür bir müze bulunmadığı söyleniyor.
Burası: sağlık eğitimi için bir kamusal mekan olarak, 1912 yılında, Karl August Lingner tarafından kurulmuştur. 1913 yılında ise, burada “Uluslararası Hijyen Fuarı” düzenlenir. 1930 yılında, fuar alanına ikinci bir bina yapılır ve müze olarak kullanılmaya başlanır.

Naziler döneminde ise, müze, propaganda malzemesi üretmek için kullanılmıştır. 1933-1941 yılları arasında, çeşitli Nazi daireleri burada çalışma yapmışlardır. 1945 yılındaki bombardımanda ise, bina ve koleksiyonun büyük kısmı tahrip edilmiştir.
Doğu Almanya döneminde, müze: kamu sağlık bilgileri içeren objelerin sergilendiği bir yer olarak faaliyetine devam etmiştir. 1991 yılında, iki Almanya’nın birleşmesinin ardından ise, modernize edilmiştir.

Müzenin en ilgi çeken objesi: şeffaf insan modelidir. Bunun yanında, yaklaşık 45 bin ürün sergilenen bir koleksiyon bulunuyor. Ayrıca, sosyal ve bilimsel konularda, geçici sergiler düzenleniyor. Çocuk Müzesi olarak kullanılan “Multisensory” bölümü: 2006 yılı başında açılmıştır ve 4-12 yaş arası çocuklara yöneliktir.

 

GRABER GARTEN-HAYVANAT BAHÇESİ

Şehir merkezinin güneybatısındadır. Şehrin en büyük ve en güzel parkıdır. Park ilk olarak, 1676 tarihinde, Belediye Başkanı Johann Georg tarafından, şehir kapılarının önünde oluşturulmuştur. 1683 yılında ise, saray yapısı inşa edilmiştir.
Günümüzde, bu muhteşem güzel açık alanda, konserler ve kültürel etkinlikler düzenlenmektedir. Parkın hemen kenarında, bir botanik bahçesi ve şehir hayvanat bahçesi bulunuyor. Hayvanat bahçesinde, 300 civarında türden, 2000’den fazla hayvan barınmaktadır.
Parkın en ilginç yanı: 1950 yılından bu yana, içinde dolaşan minyatür trendir. Zamanız varsa, bu parkı görmelisiniz. Minyatür trenin gezisi sırasında, hayvanat bahçesinin bazı hayvanları görülebilmektedir.

Almanya Dresden

FESTUNG DRESDEN CASTLE-KRALİYET SARAYI

Eingang am Georg-Treu-Platz bölgesindedir.
Yapı: bir zamanlar, Sakson prensler ve kralları için, güç merkezi olarak kullanılmıştır. İlk olarak: 14’ncü yüzyılda bir kale kompleksi olarak inşa edilmiş ve 15’nci yüzyılda geliştirilmiştir. Yani, yaklaşık 400 yıllıktır.
1701 yılında ise, büyük bir yangın sonucu tahrip olan yapı, kral Augustus döneminde yeniden inşa edilmiştir.
II. Dünya savaşı sırasında ise, saray yeniden bombalanmış ve 500 salon ve oda, bir kez daha yıkılmıştır. Bu kez: içindeki değerli iç mekan mobilyaları da yok olmuştur.
1985 yılına gelindiğinde ise: burada: mimar Staattiche Kunstsammlungen: Dresden Devlet Sanat Koleksiyonunun sergilenmesi için bir müze kompleksi oluşturma faaliyetine girişmiştir.
Nisan 2004 tarihinden bu yana: yeniden inşa edilen kraliyet sarayının içinde; “Kupferstich Kabinet” yani “Baskı, Desen ve Fotoğraf Koleksiyonu” bulunan bir müze var.

Ayrıca: Eylül 2004 tarihinden itibaren; hazinelerin sergilendiği, “Yeşil Vault” açılmıştır.
Mart 2010 tarihinde ise: sayısız küçük hazineler içeren, “Türckische Cammer” yani “Türk odası” ziyarete açılmıştır. Burası, çok sayıda turist çekmiştir.
Hausman kulesi: Old Town bölgesinin muhteşem güzel bir manzarasını sunmaktadır.
Evet, tüm bunlar bittikten sonra: Dresden kraliyet sarayı inşaatı onarımına: 2010 yılında başlanılmış olup, 2013 yılında tamamlanacağı söylenmektedir.

Kupferstichkabinett-Baskı, Desen ve Fotoğraf Koleksiyonu

Tachenberg bölgesindedir.
Burası, yine kale içinde, baskı-desen ve fotoğrafların bulunduğu büyük bir koleksiyonun sergilendiği yerdir. 2004 yılında açılmıştır.
Özellikle: baskı ve çizimler önem kazanmaktadır. Saksonya krallığında, baskı ve çizimlerin yapıldığı, sanat odası: 1560 yılında kurulmuştur. 1720 yılında ise, eserler, bir müzede toplanmaya başlamıştır. Daha sonraki yüzyıllar boyunca, mevcut koleksiyon hızla genişlemiştir. Elbette, bombardıman sırasında, koleksiyon etkilenmiştir. Birçok eser tahliye edilmesine rağmen, yine de kayıp oranı yüksektir. Kızıl ordu tarafından el konulan bir kısım eser: 1950’li yılların sonlarına kadar, geri iade edilmemiştir.
Evet, günümüzde, sergilenen koleksiyonun en önemli eserlerinin ait olduğu sanatçılardan bazıları şunlardır: Francisco de Goya, Michelangelo, Rembrant, Rubens, Albrecht Dürer.

Grünes Gewölbe-Yeni Yeşil Kubbe

Tachenberg bölgesindedir. Yani, Dresden kalesinin, batı bölümünde, 1 ve 2’nci kattadır.
Burada, Avrupa hazinelerinin en büyüklerinden birisi bulunmaktadır. Yeşil kubbeli denilmesinin nedeni: yeşil boyalı sütun kaidelerinin bulunmasıdır. Ancak yerlerdeki mermerlerin renginin de, bu ismin verilmesinde etkili olduğu kesindir.
II. Dünya savaşındaki bombardıman sonucunda, yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde, hazineler: 2 bölümde sergilenmektedir.
Bu bölümlerde: yaklaşık 3000 parça eser bulunmaktadır. Bunlar: takı ve kuyumculuk sanatı eserleridir. Fildişi, gümüş, altın, kehribar odaları var. Bu odalar: adlarını aldıkları değerli taş ve metallerin işlenmesiyle yapılmış ev eşyaları ve heykelleri barındırıyorlar.

Amber ve fildişi gibi değerli taşlar kullanılarak yapılmışlardır.

Ayrıca, güzel bronz heykeller, süslü aynalar da görülüyor. Koleksiyonun en değerli eserlerinin başında: Moor zümrüt kümesi gelmektedir. Bu eser: bir kraliyet kuyumcusu tarafından yapılmıştır. Muhtemelen 1724 yılında yapıldığı düşünülen heykelin yüksekliği: 64 cm ve üzerinde 16 koyu yeşil zümrüt kümesi bulunmaktadır. Zümrüt kümeleri: 1581 yılında, Kolombiya’da bulunmuş ve Augustus tarafından, İmparator Rudolf’a hediye edilmiştir. Heykel: Kolombiyalı, zarif giyinmiş bir yerli tarafından, bir tepsi üzerinde sunulan zümrütlerden oluşmaktadır.

Müzedeki “Jewel Garnitürler” koleksiyonu ise, Avrupa’nın en büyük mücevher koleksiyonudur. Bu koleksiyonda da öne çıkan obje: 49.71 karatlık “Sakson beyazı” ismi verilen yastık şeklindeki elmastır. Ayrıca: 648 karatlık, Rus Çarı Petro tarafından hediye edilen elmas görülmektedir. Son olarak: üzeri mücevher dolu dikilitaş yani obeliscus var. Bu da: 1719-1721 yılları arasında, Johann Meichior Dinlinger tarafından yapılmıştır. Üzerinde, 249 adet değerli taş bulunan eser, 2.28 metre yüksekliğindedir.
Burada, bir de; Osmanlı döneminden kalma, Türk kültürünü yansıtan eserlerin toplandığı “Turkishe Kammer” denilen bir oda bulunuyor. Burayı atlamayın.

Münzkabinett-Sikke Salonu

Eingange Schloss strabe caddesindedir.
Burada da, Dresden Devlet Sanat Koleksiyonunun sikkeleri sergilenmektedir. Dresden kalesi içindeki bu bölüm: 1530 yılında kurulmuştur.
Koleksiyonda bulunan nadir parçalardan: madalyalar, amblemler, mühürler, madeni paralar, toplamda 300 bin civarındadır. Bu objeler: 18’nci yüzyıl başlarında, Saksonya kralları tarafından toplanmaya başlamış ve Avrupa’nın en ünlü sikke koleksiyonu ortaya çıkmıştır. İlginç olan, II. Dünya savaşının ardında, bu koleksiyona Kızıl Ordu tarafından el konulmasıdır. Koleksiyon, Rusya’ya taşınır. Ancak, 1958 yılında, yeniden şehre döner. 1959-2002 yılları arasında, Albertinum denilen yerde sergilenen koleksiyon, 2002 yılından itibaren, bugün görülen yerde sergilenmektedir.
Günümüzde, burada, 300 civarında obje sergilenmektedir. Hatta: ekranlarda: objelerin sanatsal özellikleri, malzeme değerleri, kültürel önemleri görsel olarak gösterilmektedir.

LAND HOUSE

Bu tarihi bina, 1770-1776 yılları arasında, Friedrich August tarafından ikametgah olarak kullanılması için yapılmıştır.
II. Dünya savaşı ardından yapılan bombardımanda, bina tamamen yok olmuş, hemen yanından geçen otoyol nedeniyle, bahçesinin bir kısmı ortadan kalkmıştır. Yani, yeni yapıldığında, yapının doğu kanadı ortadan kalkar ve bahçeye, büyük bir barok bahçe kapısı eklenir. 1965 yılına gelindiğinde, yeni yapılanma biter. 2005-2006 yılları arasında ise, büyük bir restorasyon çalışması yapılır.
Yapı: günümüzde, şehir kent müzesi ve şehir sanat galerisi olarak kullanılmaktadır.

Almanya Dresden

Stadtische Galerie-Şehir Sanat Galerisi

Wilsdruffer strabe caddesindedir.
Bu galeri: 19 ve 20’nci yüzyıllara ait sanat eserleriyle; 2005 yılında kurulmuştur. Müzede sergilenen eserler ise, 1869 yılında toplanmaya başlamıştır. 1 Ekim 1910 tarihine kadar hızla büyüyen koleksiyon, II. Dünya savaşı sırasında farklı binalarda saklanmıştır. Ancak, koleksiyondaki 498 eser, Naziler tarafından ele geçirilir ve bu eserlerin büyük kısmı, hala kayıptır. Bu kayıp eserlerden, yalnızca birkaç tanesi, daha sonra çeşitli müzelerde bulunmuştur. Mevcut eserler ise, savaş bitiminde: 1990 yılında, bugünkü yapıya taşınmıştır.
Bu konuda bilgi sahibi olanlar anımsayacaklardır: her iki yılda bir, çağdaş sanat galerilerine verilen “DREWAG Ödülü”, 2006 ve 2008 yıllarında: burada eserleri olan heykeltıraş Sebastian Hempel ve Britta Jonas’a verilmiştir.

Almanya Dresden

JOHANNEUM

August strabe caddesindedir.
Bu yapı: 16’ncı yüzyılda, kraliyet ahırları olarak inşa edilmiştir. Hemen yanında, Dresden kalesi bulunmaktadır. Binanın zemin katında: 2 salon bulunmaktadır ve buralarda: 128 at ve antrenörler bulunuyormuş. 1730 yılında, binanın üst katına, konuk evi yapılmıştır. 1945 yılındaki bombardımanda ağır hasar gören bina, 1950-1960 yılları arasında, yeniden yapılmıştır.
Günümüzde ise, bu büyük bina, müze olarak kullanılmaktadır. Ama, şehrin en eski müze binalarından birisidir.

Almanya Dresden

Verkehrmuseum-Transport Museum

Bu müzede: tüm ulaştırma araçları, demiryolları, denizcilik, kara ve hava trafiği araçları görülebilmektedir. Bu araçların bir kısmı orijinal, bir kısmı ise, minyatür boyuttadır. Özellikle, at tarafından çekilen ve toplu taşımacılıkta kullanılan otobüs ilgi çekmektedir.

Almanya Dresden

YENİDZE

Şehrin en eski sigara fabrikasıdır. Binanın tasarımı mutlaka ilginizi çekecektir. 1909 yılında, mimar Martin Hammitzsch tarafından tasarlanan binada: cam kubbe ve minare şeklindeki baca dikkati çekmektedir. Yani, tam bir “cami” tarzında tasarlanmıştır. Yapının isminin kaynağı: o sıralarda, Osmanlı toprağı olan, kuzey Yunanistan’da, tütün yetiştirilen bir bölgenin adıdır. Orada yetiştirilen tütünler, buraya getirilerek fabrikada işlenmiş ve sigara yapılmıştır.

Renkli cam kubbe

1966 yılında, daha ölçülü renkler kullanılarak restore edilmiştir. 1925 yılında, II. Dünya savaşında, bina kısmen yıkılmış, ancak 1953 yılına kadar sigara üretimi devam etmiştir. Bu tarihten sonra ise, bina, depolama ve idare binası olarak kullanılmaya başlanılmıştır. 1996 yılında ise, ofis binası olarak düzenlenmiştir.
Günümüzde, bina içinde, kubbe altındaki bölümde, muhteşem güzel bir restoran bulunuyor.

Almanya Dresden

ŞEFFAF FABRİKA

Günümüzdeki “Şeffaf Fabrika”: yaklaşık 40 metre yüksekliğindeki cam kulesi ile, geçmiş ile günümüz arasında bir köprü temsil etmektedir.
83. hektar büyüklükteki bir alana yapılan fabrika, 3 katlı, L şeklindedir. Kapalı alan: 55 bin m. karedir. Burada: 2001 yılının sonlarından itibaren: Wolswagen lüks sınıf otomobiller üretilmektedir. Tüm üretim sürecinin gerçekleştiği 27 bin m. karelik alan; pencerelerden görülebilmektedir. Diğer ilginç bir husus: fabrika ile Friedrich stadt lojistik merkezi arasındaki yedek parça ulaşımı: Dresden şehri metro ağı kullanılarak sağlanmaktadır.

Almanya Dresden

NEUSTADT İLÇESİ-GEZİLECEK YERLER

Burası, Elbe nehrinin sağ kıyısında, 18’nci yüzyıla kadar yerleşim yeri olarak kullanılmış ve şehir genelinde “Altendresden” yani “Olden Dresden” olarak isimlendirilmiş bir yerdir.
Ancak, Elbe nehrinin diğer yanındaki bu ikamet bölgesi, daima gölgede kalmıştır. 1685 yılında ise, burada büyük bir yangın olur ve bu yangının ardından, bu yöre “New Town” olarak yeniden inşa edilmeye başlanır.
Barok yeniden yapılanma döneminde: burada çekici sokaklar ortaya çıkmıştır.

Almanya Dresden

JAPANİSCHES PALAİS

1685 yılında, yukarıda söz ettiğim gibi, Elbe nehrinin sağ kıyısında büyük bir yangın çıkar ve “Altendresden” denilen bölge yok olur. Yeni kral Augustus: 1715 yılında, “New King Town” olarak isimlendirilen yeni semtte: bir barok konut yaptırır.
1729-1731 yılları arasında, Japon porselen koleksiyonu burada muhafaza edilmiştir. Zaten, yapının yapılış amacı: Augustus döneminin porselen koleksiyonunu barındırmaktır.
II. Dünya savaşı ardından yapılan bombardımanda, kısmen tahrip olan yapı, 1960-1987 yılları arasında yeniden inşa edilmiştir.
Günümüzde, burada: şık butiklerin ve mağazaların bulunduğu geçitler ve aralara sıkışmış restoranlar bulunmaktadır. Yapının içinde ise, 3 müze bulunmaktadır. Bunlar:
1. Prehistorya-Etnoloji Müzesi: Palais platz meydanındadır.
2. Landesmuseum für vorgeschichte-Tarih Öncesi müzesi,
3. Senckenberg Naturhistorische Sammlungen müzesi.

Almanya Dresden

Museum für Völkerkunde-Etnoloji Müzesi

Palais platz meydanındadır.
Müze: 1875 yılında kurulmuştur.
Müzede: dünya üzerindeki çeşitli yerlerde, insan eliyle yapılmış, yaklaşık 90 bin eserin bulunduğu bir koleksiyon vardır.

Almanya Dresden

DREİKÖNİGSKİRCHE KİLİSESİ

Yapı: 1732-1739 yılları arasında, mimar George Bahr ve Matthaus Daniel tarafından inşa edilmiştir. Kulesi: muhteşem bir manzara sunmaktadır. Ancak, II. Dünya savaşındaki bombardımandan tamamen harap olarak etkilenen kilise, 1955 yılında, yani 100 yıl sonra yeniden yapılmıştır.
Günümüzde, kilise toplantıları için bir merkez olarak kullanılmaktadır. Kilisenin içinde, 1945 yılındaki bombardıman anısına bir anıt var. Bu anıt: 12.5 metre uzunluğunda ve 1534-1536 yılları arasında yapılmış “Dresden Danse Macabre” anıtıdır ve aslında “Dresden kalesinin kapısı” dır.

Almanya Dresden

BAROK MAHALLESİ

Yukarıda söz ettiğim gibi, 1685 yılındaki büyük yangında: Altendresden denilen, şehrin bu bölümü tamamen yanarak yok olmuştur. Daha sonraki dönemde: “New King Town” semtinde, kral August tarafından, yeniden, güçlü Barok tarzı yapılar yapılmaya başlanmıştır. Japon sarayı merkez alınarak, diğer yapılar bunun çevre ekseninde yapılmıştır.
1731 yılında “Königstrasse” caddesi inşa edilmiştir. Evet, günümüzde burası, o dönemin mimari tarzını yansıtması açısından ilginçtir. Burada, yürüyerek, dar sokaklarda ve geçitlerde kaybolmayı deneyin. Bu arada karşınıza, şık butikler, güzel restoranlar çıkarsa şaşırmamalısınız.

Almanya Dresden

ALTIN ATLI HEYKEL ANITI

Bir zamanların güçlü: Saksonya-Polonya kralı Augustus’un heykelidir. 1736 yılından bu yana, New Town bölgesinde bulunmaktadır. Kendisi ve oğlu II. Frederich Augustus döneminde, bu bölgede, eşsiz barok binalar ve sanat koleksiyonları doğmuştur.
Anıt: altın varakla kaplanmıştır. Üzerinde: zırh bulunmaktadır. Anıtı görmek isterseniz: Augustus köprüsü üzerinden geçerek, Square Palace bölgesine gitmeniz gerekir.

Almanya Dresden

ARTİSAN

Bunlar: Town House bölgesinde, Haupt strasse caddesinde, barok yapılardır. Burada, çok sayıda esnaf: küçük dükkanlarında: çeşitli gıda ürünleri ve narin el sanatı ürünleri satmaktadırlar. Buraya giderseniz, özellikle gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için şehre özel hediyelik eşyalar bulup satın alabilirsiniz. Dresden şehri sakinleri de burayı sık ziyaret ederler.

Almanya Dresden

MARKET HALL

Burası: ilk olarak, 1899 yılında açılmış ve daha sonra, 2000 yılında yenilenmiştir. Kapalı bir Pazar yeridir. Ancak: dövme demir parmaklıklar, süslü demir merdiven ve lambaların ışığında egzotik bir alışveriş mekanıdır.
Haupstresse bölgesindeki bu Pazar yerinde: onlarca yıl öncesinin geleneksel alışveriş yöntemlerini görebilirsiniz.

Almanya Dresden

KUNSTHOF ARCADE

Burası: Görlitzer Strasse ve Alaun strasse bölgeleri arasında bir konut sitesidir. Bu renkli site, sanatçı Court tarafından, bir avlu ve çok sayıda evin restorasyonu ile yaratılmıştır.
Bu bölgede: onlarca evin arasında, galeriler ve dükkanlar, sayısız restoranlar ve kafeler görebilirsiniz. Burada, özellikle “Bohem Mahallesi” ni gezmelisiniz. Burası bir alışveriş merkezidir. Moda, mücevher, müzik dükkanları bulunmaktadır.
Evet, şehrin en orijinal dükkanı “süt dükkanı” buradadır.

 

PFUNDS SÜT DÜKKANI

Şehri ziyaret edenler, genellikle burayı görürler, siz de zamanınız varsa, mutlaka gidin ve burayı görün. Burada: Saksonyanın herhangi bir yerinde bulunabilecek süt ürünlerini ve özellikle, peynirleri bulabilirsiniz. Dükkanın bu özelliği “Dünyanın en güzel süt dükkanı” seçilerek, Guinness Rekorlar kitabına kadar girmesine neden olmuştur.
Dükkan, ilk olarak: 1880 yılında, Pfund kardeşler tarafından kurulmuştur. İç dekorasyon: neo-Rönesans tarzı, fantastik süslü çini resimlerinden oluşmaktadır. Duvarlar: Dresden kumtaşı fabrikası ürünleri, zemin ve alışveriş tezgahı ise, elle boyanmış motiflerle süslenmiştir.
Dikkat, burada fotoğraf çekilmesinden o kadar bıkmışlar ki, günümüzde artık fotoğraf çektirmiyorlar, ısrar etmemeniz önerilir.

 

BUNDESWEHR-ASKERİ TARİH MÜZESİ

Olbricht platz meydanındadır.
Bu müze: ilginç mimari görünümü ve Alman askeri kurumunun 800 yıllık geçmişini sergilemektedir. Yapı: eski bir cephanelik iken, mimar Daniel Libeskind tarafından hazırlanan planlar ile, özellikle dıştan değişik bir görünüme kavuşmuştur. Dikkatli bakarsanız, Neo-klasik cephede, şeffaf bir ok ucu görülmektedir.
Müze: şehrin en büyük müzesidir. Çünkü: 20 bin m. karelik kapalı-açık bir alana yapılmıştır. Müzede görebilecekleriniz: tarihte ilk inşa edilen Alman denizaltısıdır. Bu denizaltı: bir dalgıç tarafından düşünülmüş ve Alman mühendis Wilhelm Bauer tarafından tasarlanarak, Kiel şehrinde, 1850 yılında yapılmıştır.

Almanya Dresden

ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

 

SCHLOSS PİLLNİTZ CASTLER

Burası, şehir merkezinin doğu ucunda, restore edilmiş bir ortaçağ barok kalesidir. Yapı: Elbe nehri kıyısında, eski bir köy olan “Pillnitz” bölgesindedir.

Kale yapı kompleksi: 3 ana bina ve nehir üzerindeki Riverside Sarayından oluşmaktadır. Binalar, barok bir bahçe içindedir ve bu bahçe, halka açıktır. Kale yapısı: 14’ncü yüzyıl başlarında mütevazi bir yapı iken, 16 ve 17’nci yüzyıllarda genişletilmiştir. 1715 yılında kapsamlı bir yenileme ile, burası, nehir festivallerinde kullanılan, Sakson kralların bir yazlık sarayı haline dönüştürülmüştür.

1720 yılından itibaren, ilk olarak kilise ve binalar ve barok saraylar tasarlanmıştır. 1720-1721 yılları arasında, Riverside sarayı yapılır. 1765 yılına gelindiğinde ise: Saksonya kralı Frederick tarafından: İngiliz bahçesi, İngiliz pavyonu, Çin pavyonu, Çin bahçesi eklenir.

Evet, Pillnitz Castle: 1918 yılına kadar yazlık ikametgah olarak kullanılmaya devam edilmiştir.

Binaların merkezinde

Büyük bir havuz ve barok çiçek bahçesi var. Bu bahçe, yaklaşık 500 metre uzunluğunda, kare şeklindedir. Parkın büyük bölümü, dünyanın çeşitli yerlerinden getirilen bitkileri içermektedir. Toplam:2000’den fazla ağaç ve 600 türden, saksı bitkisi bulunduğu söylenmektedir.

Bunlar arasında, 230 yaşındaki bir ağaç, Avrupa’nın en eski ağacı olarak bilinmektedir. Bu ağacın, 1776 yılında getirilerek buraya dikildiği bilinmektedir. Japon bahçesi ise, 1801 yılında oluşturulmuştur. Burada, 8.9 metre genişliğindeki bir ağaç, kış aylarında raylarla üzerine getirilen cam ev tarafından korunmaktadır.
Parkın içinde, bir de İngiliz bahçesi var. Burada, bir İngiliz köşkü görülüyor. 1780 yılında inşa edilmiştir. Köşk, bir göletin yanında bulunmaktadır. 1804 yılında, parkın kuzey kenarına, Çin pavyonu yapılır. 1859 yılında, yine park alanı içine, bir “Palmiye evi” inşa edilmiştir. Burası, 94 metre uzunluğundadır. Yapıldığı dönemde, ülkenin en büyük serası olmuştur. 2009 yılında restorasyon yapılan “Palmiye Evi” nde, günümüzde, Avustralya ve Afrika’dan getirilen bitkiler yetiştirilmektedir.

Kunstgewerbemuseum

Burada, Devlet Sanat koleksiyonları sergilenmektedir. Diğer ismi: Dekoratif Sanatlar müzesidir.

Almanya Dresden

HELLERAU

Burası, benzerleri özellikle İngiltere’de görülen bahçelerden birisidir. İsmini: bu bölgede bulunan “mobilya” atölyelerinden almıştır. Bu mobilya atölyeleri, bölgede bayağı meşhurdur ve özellikle: Sakson Parlamentosu, Yeni Sinegog, Elbe vapurlarının iç dekorasyon mobilyaları, buradaki atölyelerde yapılmıştır.
2006 yılında, Dresden Çağdaş Müzik Festivali, burada düzenlenmiştir. Parkın bulunduğu sitede, ayrıca: yani mobilya atölyeleri dışında, Derevo Dans Tiyatrosu, Festival Salonu bulunmaktadır.

PANOMETER MÜZESİ

Reick bölgesinde, Gasanstatstrbe caddesindedir.
Burası: 360 derecelik, panarolam, 1756 yılında Berlinli sanatçı Yadegar Asisi tarafından yapılan bir eserdir. Burayı ziyaret ettiğinizde, efsanevi kral Augustus döneminde, şehrin görüntüsünü izleyebilirsiniz. Yani bir anlamda, İstanbul’daki “Fetih Müzesi” benzeri bir yerdir.
Yedi yıl savaşları öncesinde: şehrin 1:1 ölçekli görüntüsü izlenebiliyor. Görüntünün uzunluğu: 105 metre ve genişliği: 27 metredir. Dairesel platformda gezindiğinizde: o dönemde, şehirde bulunan: görkemli saraylar, kiliseler, geniş bahçeleri, ufukta görülen Königstein kalesini izleyebilirsiniz. Fonda ise, akustuk bir aksanla, görüntüler ziyaretçilere anlatılıyor.
Müzeye giriş ücretlidir, büyükler 10 euro çocuklar ise 5 eurodur.

Almanya Dresden

STAATSSCHAUSPİEL

Burası, şehrin tiyatro binasıdır. Staatstheater karşısında, 1911-1913 yılları arasında yapılmıştır. Yapının dış barok unsurları: Zwinger mimarisiyle uyumludur. II. Dünya savaşı sonundaki bombardımanda tamamen yıkılan tiyatro binası, 1983 yılında yeniden yapılmıştır.

Almanya Hamburg

Almanya Hamburg

Kuzey bölgesi iklimini saymazsak, Almanya’nın en yaşanılabilir şehridir denilebilir. Tek eksiği: güneş. Diğer Alman şehirlerine göre, daha klas havası olan bir şehir. Hatta ülkenin en zengin şehri denilebilir ve bunun simgesi “hh” dir. Şehrin diğer öne çıkan özelliklerinin başında: burada, çok miktarda Türk yaşıyor olmasıdır. Sokakta gezerken, yanınızdan geçenlerin konuşmalarına dikkat ederseniz, Türkçe konuşmaları duyma olasılığınız yüksektir.

Son olarak: Hamburg: St. Paulidir, gece yaşayan Almanya’dır, denizdir, sekstir, alkoldür, Türk’tür, punktur, gaydır.

Elbe nehri o kadar büyüktür ki, kendinizi deniz kıyısında sanabilirsiniz. New York ve Londra’dan sonra, dünyanın üçüncü büyük müzik merkezidir. Yazın giderseniz, şehrin soğuğundan kurtulup tadına varabilirsiniz.

Almanya Hamburg

HAVAALANI

Hamburg, uluslararası havaalanı, yıllık, 12 milyon yolcu kapasitesine sahiptir. Hamburg Fuhlsbüttel havaalanı olarak isimlendirilir ve 1912 yılında kurulmuştur. Bu nedenle, günümüzde şehir içinde kalmıştır. Yani, şehir içinde, uçakları rahatlıkla görebilirsiniz.
Almanya’nın beşinci büyük havaalanıdır. Şehir merkezine 5 km. uzaklıktadır. Ancak, şehir merkezine 10 km. uzaklıkta, ikinci bir havaalanı bulunmaktadır ki, bunun ismi de, Hamburg-Finkenwerder havaalanıdır.
Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım: transit S-Bahn ile, yaklaşık 20 dakika sürmektedir. Ücreti: 2.80 Euro’dur. Şehir merkezindeki: Fuhlsbüttel denilen yere ulaşılır.
Şehir karayolu ile, Danimarka’ya 1.5 saat uzaklıkta, Amsterdam şehrine ise, 6 saat uzaklıktadır.

Almanya Hamburg

GENEL

Hamburg: Almanya ülkesindeki 16 eyaletten biri olan “Hansa” eyaletinin bir şehridir ve Kuzey Almanya’nın merkezidir. Hükümet, Parlamento, Rathaus ve Belediye binası bulunmaktadır. Hamburg Eyalet Parlamentosuna “Bürgerschaft” deniliyor ve her dört yılda bir seçilen, 121 temsilciden oluşmaktadır. Şehir; kendi içinde, 7 bölgeye ayrılmıştır. Her bölge, bölge yetkilisi tarafından yönetilmektedir.

Şehrin nüfusu: 1.7 milyondur ve ülkenin ikinci büyük şehridir. Avrupa Birliğinin ise, 7’nci büyük şehridir. Kapladığı alan: 755 km. karedir. Bu ölçüler ile, Paris’ten 7 kat ve Londra’dan 2.5 kat büyüktür.

Metropol alanında, yaklaşık 3.5 milyon kişi yaşar. Kişi başına, yaşam alanı olarak 30 m. kare düşer ve bu alan, dünyanın tüm büyük şehirlerindeki ortalamadan daha büyüktür. Bu yerleşik nüfusun, yaklaşık % 28’lik bölümü göçmenlerden oluşmaktadır. 180 farklı ülkeden göçmen bulunduğu söylenmektedir. Bunların başında geldikleri ülke sıralamasında: Türkiye, Polonya, Rusya, Afganistan, Pakistan gelmektedir. Şehirde: “Altona” isimli semt, tamamen Türklerden oluşmaktadır. Şehirde yaşayan 65 bin Türk’ün, bu semte “Altınova” isminin verildiği bile söylenmektedir.

Yeşil alanlar ve rekreasyon alanları, şehrin toplamda, % 14’ünü kapsamaktadır. 2011 yılında, Avrupa Yeşil Başkent ödülü, şehre verilmiştir. Birçok evin önünde: “1943 yılında bombalandı, 1956 yılında yeniden yapıldı” yazan tabelalar görebilirsiniz. Hatta, şehrin birçok yerinde yapılan yol ve temel kazılarında, bazen hala patlamamış bombalar bulunur, bombanın bulunduğu yerler hemen boşaltılır, yollar kapatılır, bomba imha edildikten sonra, hayat normale döner.

Şehirde

90 civarında konsolosluk bulunmaktadır ve bu rakam: New York şehrinden sonra, dünya üzerinde ikincidir.
Asya’dan, 460 şirketin, şehirde şubesi bulunmaktadır. Tıbbi, teknolojik ve Bioteknolojik alanlarda ve uçak yapımında dünya merkezidir. (A380 tipi uçakların gövdesi burada üretilmektedir)

Şehirde, ayrıca: 2302 köprü bulunmaktadır ki, bu sayı: Venedik ve Amsterdam şehirlerindeki köprülerden fazladır.

Hamburg Limanı: dünya çapında en büyük konteynır limanları arasında, 7’nci sıradadır. Bu liman: Kuzey Denizine yalnızca 120 km. uzaklıktadır ve en büyük konteynır gemileri dahi, buraya yanaşabilmektedirler.

Şehirde: 11 üniversite bulunmaktadır. Bunların en büyüğü “Hamburg Üniversitesi” dir. Burada: 39 bin öğrenci eğitim görmektedir. Şehirde: Hamburg Uygulamalı Bilimler Üniversitesinde, 13 bin öğrenci, Teknik Üniversitede 5 bin öğrenci öğrenim görmektedir.

Şehirde

Okyanus iklimi egemendir. Sahile yakın olması nedeniyle, Atlantik okyanusu üzerindeki deniz hava kütlelerinden etkilenir. Kar yağışı nadir görülür. Sıcaklık en yüksek, 22 derecelik ortalama ile, Haziran-Temmuz aylarında görülür. En düşük sıcaklık ise, Aralık-Ocak aylarında, eksi 1-2 derece olarak tespit edilmiştir.

En fazla yağış, Haziran ayında ortaya çıkar. Ama, öyle bir yağış ki, bazen çiseleyen yağmur, bir anda sağanak yağışa dönüşebiliyor. Bu şehirde, yağmur insanların sanırım en büyük sıkıntısı. Şehir gezinize giderken, yanınızda yağmurluk veya bir şemsiye bulunmasında, büyük fayda olduğu veya olacağı kesindir.

Son bir not: şehir, dünya üzerindeki şehirler arasında, yaşanabilirlik anketlerinde; 2009 yılında 23 ve 2010 yılında ise, 10’ncu sırada bulunmuştur.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Şehirde: modern otobüs ve metro trenleri (S-Bahn) bulunmaktadır. Demiryolu istasyonlarında, otomat makinalarından: kısa mesafe, tek binişlik veya günlük binişlik bilet satın alabilirsiniz. Bu arada, Almanya’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi, burada da “Hamburg Kartı” denilen toplu bir kart var. Bu kart ile: toplu taşıma sistemi ve müzelerden indirimli yararlanabilirsiniz. Tüm bilet gişelerinden ve otobüs sürücülerinden, Hamburg Kartı satın alabilirsiniz.

Şehir içi ulaşım hatlarında biletsiz yolculuk etmemenizi öneririm. Çünkü: görevliler tarafından, bilet kontrolleri yapılmaktadır.
Giriş kısmı için son bir not: şehirde kaldırımda yürürken, kırmızı çizgili bölgede yürümeyin, çünkü burası bisikletlere ayrılmış yoldur ve burada yürürseniz, bir bisikletli gelip çarpabilir.

S-Bahn ve U-Bahn Trenleri

Aslında, Münih şehrinden büyük olmasına rağmen, Münih şehrinde 6 metro, burada ise 3 metro bulunmaktadır.
Bunlar, şehir merkezi odaklı demiryolu hizmeti ağıdır. Yollardaki trafikten bağımsız olarak, bölge içinde doğrudan ve hızlı hareket sağlanır. Hafta sonları ve tatil günlerinde, bütün gece çalışırlar. Aynı zamanda, pek çok metro otobüsü ve hızlı transit raylı taşıma sistemleri ile bağlantılıdırlar. Metro hattının uzunluğu: 101 km. dir. Bunun 41 km. si yeraltındadır. Metroya bindiğinizde inmek için, iniş düğmesine basmanız gerekiyor, bizim metrolar gibi, kapılar kendi kendine açılmıyor.

Otobüsler

Otobüs servisleri, demiryolu ağı ve metro otobüs sistemiyle bağlantılı olarak çalıştırılmaktadır. Şehirde, 600 den fazla otobüs güzergahı bulunmaktadır. Bunlar, demiryolu hattının boşluklarını doldururlar. Gündüzleri her 5 dakikada gelen otobüsler, akşam olduğunda 30 dakikalık fasılalarla gelirler.

Liman Feribot

Elbe nehrinde hizmet veren feribotlar, 6 limanda çalışmaktadırlar.

Taksiler

Şehirde, 24 saat taksi bulabilirsiniz. Taksiler: geleneksel olarak fildişi beyaz renkte, üzerinde “Taxi” yazısı bulunmakta, sarı-siyah bir işaret, lisanslı taksiyi ifade etmektedir. Şehir merkezinde, bir taksi yolculuğu: yaklaşık olarak 6-12 Euro arasında ücrete tabidir. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki taksi ücreti ise, 20-25 Euro arasındadır. Taksilerin birçoğu kredi kartı kabul etmektedirler.

Bisiklet

Bu şehir, tam bir bisiklet cennetidir. Yaya kaldırımlarında, kırmızı çizgi ile bisiklet yolları ayrılmıştır. Şehirde, 80 ayrı noktada bulunan istasyonlardan, kırmızı renkli bisiklet kiralayabilirsiniz. Bisiklet ile şehir rahatça gezilebilir, tek sorun yağmur olmasıdır.

GECE HAYATI

Şehirde, Avrupa’nın en büyük kırmızı ışık bölgelerinden olan: Reeperbahn mahallesi bulunuyor. Burası, özellikle seks turizmi için ziyaret edilmektedir. Burada: striptiz kulüpleri, genelevler, barlar bulunmaktadır.
Bu şehir, Almanya ülkesinde gece hayatının en canlı olduğu başlıca yerlerden biridir. Hatta: ünlü İngiliz gurubu “The Beatles”, kendi ülkeleri dışında, ilk sahne aldıkları yer olan şehir meydanı, bugün onların ismiyle anılıyor ve meydanda, gurup elemanlarının heykelleri var, gençler burada müzik yapıyorlar.

TURİZM

Şehirde: 31 tiyatro, 10 kabare ve 50 müze bulunmaktadır. Şehir, Almanya’nın en hızla büyüyen turizm sektörüne sahiptir ve sektörde, şehirde: 200 bin kişinin çalıştığı söylenmektedir.

Elbe ve Alster nehirleri kıyısında, güzel yürüyüşler yapabilirsiniz. Ayrıca: Belediye binası, şehirde ziyaret edilmesi gereken yerlerin başında gelmektedir. Bunun dışında: St. Michaelis başta olmak üzere, birkaç mimari yönden önem kazanan kilise gezilebilir. Dünyanın sayılı büyüklerinden olan liman görülmeli, ayrıca yine şehirdeki birkaç ilginç müze gezilmelidir.

Alster: şehrin kalbinde, büyük bir göldür. Burada: tekne turu yapabilirsiniz. Ayrıca, bu bölgede bir sokak kafesinde kısa mola vererek, yürüyüşler yapabilirsiniz. Bunların yanında: Elbe nehri boyunca bulunan plajları da gezebilirsiniz.

Almanya Hamburg

DOM FESTİVALİ-FUARI

Şehirdeki bu halk festivali, yılda 3 kez yapılmaktadır. (Mart, Ağustos ve Kasım aylarında) Bu festivalde, eğlence ve nostaljiyi aynı anda yaşayabilirsiniz.
Bu festivalde: 3 km. lik bir hat boyunca, gerek eğlence mekanları ve gerekse yeme-içme mekanları kurulmaktadır. Fuar ise: Almanya’nın en büyük fuarlarındandır.

TEKNE TURLARI

Hamburg şehrinin geniş su yollarını keşfetmek için en iyi yol: bir tekne gezisine katılmaktır. Bu tekne gezileri, yaklaşık 4 saat sürer ve Alster gölü-Jungfernstieg bölgesinden kalkarlar. Basit ve kısa bir tur ise, 50 dakika sürer. Bu turda, iç ve dış Alster gölleri görülür ve ücreti: 15 Euro’dur.

Almanya Hamburg

NE YENİR-NE İÇİLİR

Şehirde: 4000 restoran bulunmaktadır.
Yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz: domuz pastırması ile pişirilmiş yeşil fasulyeden oluşan: Birnen Bohnen und Speck düşünülebilir. Kuzey Almanya’nın en çok bilinen yemeğidir.
Aalsuppe isimli, yılan balığı çorbası da yoğun tercih edilmektedir.
Nerede yenir derseniz, bu şehirde, bir Türk tarafından işletilen bir restoran önermek istiyorum. “Le Canard” isimli bu restoran: Elbchausse bölgesinde, nehir manzaralı, Akdeniz, Türk ve Doğu mutfağının egemen olduğu yemek türlerini sunuyorlar ve muhteşem bir manzara eşliğinde, güzel yemekler yiyebiliyorsunuz.
Hafencity bölgesinde, Schönes leben denilen yerde: Steakhouse denilen yerde ise: “steak”ler meşhurdur. Burada, medium-rare steak yiyebilirsiniz.
İçki olarak ise, elbette Almanya’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi, bira birinci tercih olmaktadır. Bira olarak: holsten, becks, duckstein veya jever tercih edebilirsiniz.

ALIŞVERİŞ

Şehirde, birçok alışveriş caddesi ve alışveriş merkezi bulunmaktadır.
Özellikle Alster çevresinde: alternatif mağazalar, şık butikler ve geleneksel Hamburg modasının sunulduğu mağazalar görülmektedir.
Şehirdeki başlıca alışveriş caddeleri ve alışveriş merkezleri şunlardır:
1. Jungfernstieg,
2. Mönckebergstrabe,
3. Neuer Wall,
4. Colonnaden
5. Europa Passage,
6. Spitalerstrabe,

Özellikle: Mönckebergstrabe mutlaka görülmelidir. Çünkü, şehrin ana alışveriş caddesidir. Belediye Binasının yan sokaklarında da, güzel alışveriş dükkanları bulunuyor. Bu mekanlardaki dükkanlar: genellikle, günlük: saat: 10.00-20.00 arasında açıktır.

Almanya Hamburg

Bu arada: Alster gölü, belediye binasının hemen yakınında, yeni inşa edilen, büyük alışveriş kompleksi “Europa Passage” yi de mutlaka görmenizi öneririm. Belediye binası meydanındaki cam çatı kaplaması altında, hediyelik eşya satan yerler bulunuyor. Schanzenviertel bölgesinde, güzel butikler bulunuyor.

HAMBURG GEZİ PLANI

Şehirdeki gezimize: Hamburg ana tren istasyonu “Hauptbahnhoff” önünden başlıyoruz.

HAUPTBAHNHOFF

Yapı: 1906 yılında hizmete açılmıştır. Günde ortalama: 450 bin yolcuya hizmet verilmektedir. Paris’ten sonra, Avrupa’nın en işlek tren istasyonudur.
9 Kasım 1941 tarihinde, II. Dünya savaşı sırasında, ağır bombardıman sonucu bina tahrip olur. 1985-1991 yılları arasında, tren istasyonu restore edilmiştir. Yapının uzunluğu: 206 metre, genişliği: 135 metredir. Yükseklik: 37 metredir. Saat kulelerinin yüksekliği: 45 metredir. Saatlerin çapı: 2.2 metredir.

Evet, tren istasyonu önünde yoğun araç trafiği görülüyor. Sonra: istasyonun önünde, Türk döner ve kebapçılarının bulunduğu caddeye (2 Mönckebergstrabe) giriyoruz ve hemen istasyonun karşısındaki caddeden ilerleyince, sol tarafta kalan bu caddeyi görüyoruz. Bu cadde üzerinde bulunan “dönerciler”de, güzel bir döner yiyebilir ve üstüne çay içebilirsiniz.

Sonra: İstasyonun hemen yanında bir müze var.

MUSEUM FÜR KUNST UND GEWERBE

Hauptbahnhof-Glockengieberwall bölgesindedir. Giriş ücretlidir: 5 Euro.
Yapı: 1867 yılında yapılmıştır. 1943 yılındaki bombardımanda yıkılan müze, 1959 yılında yeniden yapılmıştır.
Burası, Avrupa uygulamalı ve dekoratif sanatlar müzelerinin en öne çıkanıdır. Bunlar arasında bulunanlar: 17 ve 18’nci yüzyıllardan kalma porselenler, İslam sanatına ait: çömlek, halı ve kitaplar, tarihi klavyeli enstrümanlar, en eskisi 16’ncı yüzyıldan kalma halılar, mobilyalar, Japon çay evi ve töreni aksesuarları, 1914-1945 yılları arasındaki dönemlere ait, çeşitli heykelcikler bulunmaktadır.
Yani, genel anlamda, müze koleksiyonunda: ortaçağdan günümüze kadar olan döneme ait: Avrupa, İslam ve Uzak doğu kültürü sanat ve el sanatları örnekleri sergilenmektedir.

Sonra, yine istasyon önüne dönüyoruz. İstasyonun arka çıkışında, çarşı, alışveriş merkezi ve birçok restoran ve kafeterya var, orada bir süre gezdikten sonra, kuzeye doğru, GlockengierBerwald caddesi üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Bu cadde üzerinde, yine bir müze var.

Almanya Hamburg

KUNSTHALLE

Hauptbahnhof kuzeyinde, Glockengieberwall bölgesindedir.
Burası bir sanat müzesidir.
Müze binası: mimar Fritz Schumacher tarafından, 1863-1869 yılında, İtalyan Rönesans stilinde yapılmıştır. Yapılışı sırasında, özel girişimcilerin büyük ekonomik katkılarının olması önem kazanmaktadır.
Almanya’nın en büyük sanat müzesidir. Müze koleksiyonunda bulunanlar: 17’nci yüzyılda, özellikle Hollandalı sanatçıların (Rembrant gibi) resimleri görülmektedir. Ayrıca: Alman romantizm dönemi resimleri görülmektedir. Bunun dışında: müzede, yıllık ortalama 20 civarında, geçici sergi açılmaktadır.

Bu cadde: Alter gölüne çıkıyor.

Almanya Hamburg

ALSTER

Bu göl: şehir merkezinde bulunan ve 2 bölümden oluşan bir cazibe merkezidir. Bu iki bölüm:
1. Aussenalster (Dış Alster)
2. Binnenalster (İç Alster)

Alster civarındaki tüm binaların tek bir örnektir. Bunların dış cephe boyaları beyaz, çatıları bakır kaplı olmak zorundadır. Çünkü: şehir manzarasında özel bir karizma yaratılmıştır.
Özellikle: Aussenalster: şehirliler tarafından çok tercih edilen bir yerdir. Hamburglular, burayı bir koşu ve buluşma yeri olarak kullanırlar. Ayrıca: insanlar, burayı kitap okumak ve güneşlenmek için de kullanırlar. Burada: 7400 metre uzunluğunda bir yürüyüş yolu bulunmaktadır. Göl’de, sandal kiralamak da mümkündür.
Evet: burası tam bir yeşil cennet olarak değerlendirilmektedir.

Alters gölüne geldiğimizde, yol ikiye ayrılıyor.

Biz: her iki gölün arasındaki yoldan, yani “Lombardsbrücke” caddesinden ilerlemeye devam ediyoruz. Karşımıza bir köprü çıkıyor ve yine yürümeye devam ediyoruz. Bir süre sonra, gölün çevresinden dolaşan yolu takip ettiğimizde, sola dönen “Esplanade/Neuer Jungfernstieg” caddesine dönüyoruz. Yorulduğunuz zaman: göl kıyısındaki ahşap banklarda dinlenme molaları verebilirsiniz.

Şimdi: Neustadt bölgesindeyiz. Buradan ilerlediğimizde: Jungfernstieg sokağına ulaşıyoruz. Yine, solumuzda göl bulunuyor.

Almanya Hamburg

JUNGFERNSTİEG

Reesendammbridge ve Gansemarkt arasında bulunmaktadır. Burası, Almanya ülkesinin ilk asfalt sokağıdır.
Burası, dünyanın en güzel alışveriş caddelerinden biri olarak kabul edilebilir. Burası hakkında; geçmişe yönelik bir kısım geleneklerden söz etmek mümkündür. Eski dönemlerde: şehirde yaşayan bekar bayanlar ve asil genç kızlar: burada Pazar günleri yürüyüş yaparlarmış ve bunlara “Jungfer” denilirmiş. Caddenin isminin buradan geldiği söyleniyor.

Günümüzde, burada, birçok seçkin marka ürünün satıldığı mağazalar bulunuyor. Ayrıca, Almanya’nın en güzel restoranı “Alster-Pavilion” ve 1799 yılından bu yana faaliyette bulunan “Cafe Alex” bulunmaktadır. Bu kafenin hemen yanında: Alster iskelesi var. Burada güzel bir alışveriş ve gezinti sonrasında, nehirde rahatlatıcı bir tekne gezisi de yapabilirsiniz. Özellikle, gölün kıyısına yakın yerdeki, bir hayli yüksek su fıskiyesi dikkatinizi çekecektir.

Yürümeye devam ettiğimizde, köprü var, onu geçince, “Job AG” binasının önünden, sağa dönüyoruz. Hedefimiz, Rathaus yani Belediye Binasının bulunduğu meydan. Buraya:; Hamburg-Mitte bölgesi deniliyor.

Almanya Hamburg

 

RATHAUS-CİTY HALL-BELEDİYE

Şehir merkezinde, Altstadt-Binnenalster bölgesindedir. 11 yıllık bir inşaat faaliyeti sonucunda, mimar Martin Haller tarafından, 1897 yılında: bir yangın ile yok olan eski belediye binasının yerine inşa edilmiştir.
Tarihi süreçte, birçok tarihi olaya tanıklık eden binada, günümüzde: Belediye, Senato ve Hamburg Parlamentosu bulunmaktadır. Bu birimler, 647 odalık yapıda çalışmaktadırlar. 6 oda daha bulunsa, İngiltere-Buckingam sarayı ile aynı büyüklükte olacakmış.

Kulenin yüksekliği: 112 metredir. Toplam inşaat alanı: 5400 m. karedir. Lobi bölümü: konserler ve sergiler için kullanılmaktadır. Yani, halka açıktır. Zemindeki “Hamburg Parlamentosunda, 121 temsilci, restore edilmiş bir odada bir araya gelmektedirler.
Yapı, rehberli turlarla gezilebilmektedir. Giriş ücretlidir. Yetişkinler için 3 Euro, Hamburg kart sahipleri ve çocuklar için: 0.5 Euro’dur.

Buradan sonra, Belediye Binasının hemen solundan, Rathaus Apotheke mağazasının hemen yanındaki caddeden ilerliyoruz. Burası “4 Grobe Johannisstrabe” caddesidir. Hedefimiz “St Nicolas kilisesi” dir.

Almanya Hamburg

ST.NİCHOLAS KİLİSESİ

Bir zamanlar, şehrin en önemli 5 kilisesinden biri olan yapı, günümüzde harabe halindedir. Çünkü: II. Dünya savaşında bombardımandan etkilenmiştir. Yapıldığında, yani 1874 yılında, dünyanın en yüksek binası imiş ve günümüzde de, halen şehrin ikinci en yüksek binası olma özelliğini korumaktadır.
Kilise: 1874 yılında, denizcilerin koruyucu azizi olan, Nicholas adına yapılmıştır. 1517 yılında eklenen kule, 1589 yılında yanmıştır.

Yeniden yapılan kule, 1644 yılında çökmüştür. Sonra yeniden yapılan ve günümüzde görülen kule: 122 metre yüksekliktedir. Kilise yapısı: II. Dünya savaşı sonlarında, şehirdeki diğer 5 kilise gibi, bombardımanda yıkılmış, yalnızca kulesi ayakta kalabilmiştir. Ancak, diğer dört kilisenin aksine, St. Nikolia kilisesi, savaşa karşı bir anıt olarak yeniden dikilmiştir. Söylediğim gibi, çan kulesi halen ayaktadır ve kentin yukarıdan panoramik görüntüsünü görmek isterseniz, kuleye camdan yapılmış bir asansör ile çıkabilirsiniz. Gözlem terası: 77 metre yüksekliktedir. Yalnız ücretlidir ve ücret: 3.70 Euro’dur.

Buradan sonra, 2 blok ötede, uzun kulesi görülen, başka bir kilise yapısına doğru yürüyoruz. Burası: “St. Catherines kilisesi” dir.

Almanya Hamburg

ST.CATHERİNE KİLİSESİ

Şehirdeki 5 Lutheran kilisesinden biridir. Yani, Protestan kilisesidir. Kilisenin sivri kulesi: 13’ncü yüzyıldan kalmadır. Şehrin iyi korunmuş en eski yapısıdır. Denizcilerin kilisesi olarak önem kazanmıştır.

Bunu gördükten sonra, nehir kıyısından, sağ istikamette ilerlemeye devam ediyoruz. Nehrin karşı kıyısındaki büyük bina :”Ambient Media Gmbh” binasıdır.
Beiden Mühren-Katharinenkirchof caddesinden ilerliyoruz. Mares Shipping GmbH binasının köşesine gelince, nehrin karşı kıyısına geçiyoruz. Çelik konstriksüyonlu köprünün girişindeki heykel dikkatinizi çekecektir. Bu köprüyü geçtikten sonra: karşı kıyıdaki hedefimiz müzeler bölgesidir.

Köprüyü geçtiğimiz gibi, hemen sağ yanda, bir müze var.

Almanya Hamburg

DUNGEON

Kehrwieder bölgesindedir. Burayı ziyaret etmek isterseniz bir gün önceden rezervasyon yaptırmanız gerekmektedir. Giriş ücreti: büyük 21 Euro, çocuk 17 Euro, öğrenci: 20 Euro’dur. Küçük çocukların girmesinin uygun olmadığını düşünüyorum.
Speicherstadt bölgesinin altında, asansörle inilen bir yerdir. Burada, 90 dakikalık tur sırasında: tarihi işkence yöntemlerini görebilirsiniz. Ayrıca: yine çeşitli felaketler (örneğin: yangın, sel, deprem) canlandırılıyor. Yani, fantastik bir yolculuk için hazır olun.

Almanya Hamburg

 

MİNİATUR WUNDERLAND

Landungsbrücken yakınlarında, eski bir depoda bulunmaktadır.
2000 yılında açılmıştır. Giriş ücretlidir. Giriş ücretleri: yetişkin 12 Euro, 16 yaşından küçük çocuklar 6 Euro’dur.
Şehrin turistik güzelliklerini vurgulamaktadır. Hamburg şehrinin, 200 metre karelik bölümünde, şehrin en gözde mekanları görülmektedir. Yani, Hamburg şehrinin minyatür bir kopyasıdır. Aslında burada yalnızca Hamburg şehri değil: Alpler, Avusturya, Amerika, İskandinav ülkeleri, İsviçre gibi yerlerinde, minyatür örnekleri sergilenmektedir.

Ama, daha da önemlisi, dünyanın en büyük model demiryolu sistemini göstermesi açısından ilgi çekmektedir. Yani, bir anlamda: dünyanın en büyük model tren sistemidir. Bu model tren sistemi: 2000 yılında, Frederich ve Gerrit Braun isimli iki kardeş tarafından yapılmıştır. Günümüze kadar, 1000 m. karelik bölüm tamamlanmış olup, çalışmalarına devam etmektedirler. Yani, 2020 yılına kadar olan süreçte: en az 10 bölüm daha yapılmasının planlandığı söyleniyor. Sergilenen figürlerin sayısı: 215 bin ağaç, 200 bin insan, 11 bin araba, 890 tren, 300 bin ışık.
Ayrıca, ,burayı ziyaret ederseniz: minyatür bir havaalanını hayranlıkla izleyebilirsiniz. Hatta: şantiyeler, inşaat alanlarını görebilirsiniz.

Almanya Hamburg

SPİCEY GEWURZ MUSEUM-BAHARAT MÜZESİ

Speicherstadt bölgesindedir.
Burası: baharat, baharat depolanması, kalitesi ve kullanılması hakkında, ziyaretçileri bilinçlendirmek ve bilgilendirmek için açılmıştır. Dünya üzerindeki tek baharat müzesidir.
Burada, yaklaşık 350 m. karelik alan üzerinde, son 500 yıllık sürece ait, 50 farklı baharat sergilenmektedir ve bunların kokusunu hissedebilirsiniz.

Buradan çıktıktan sonra: Am Sandtorkai caddesi istikametinde yürümeye devam ediyoruz. Elite Medianet binası, sağımızda kaldığında, hemen onun gerisindeki alanda, bir yerleşim yeri projesi görülüyor. Hafencity.

Almanya Hamburg

 

HAFENCİTY

Speicherstadt yakınlarındadır. Am Sandtorkai bölgesindedir.
1 Mart 2008 yılından bu yana, Hamburg limanı bölgesinde yapılan en büyük şehir planlaması çalışmasıdır. Buna bağlı olarak: cazip yaşam alanları ve çeşitli anıtlar inşa edilmiştir. Bu bölgedeki proje çalışmaları bittiğinde: şehir merkezinin, günümüzdekinden % 40 daha genişlemesi beklenmektedir. Bu yeni alanda: 40 bin kişi işyerlerinde çalışacaklar ve 12 bin kişi, ikamet edeceklerdir. Projenin tamamlanmasının, 2020-2030 yıllarına denk geleceği söyleniyor.

Bu bölgede: zaten yeni bina inşaatları ve yüksek vinçler hemen dikkatinizi çekecektir. Am Sandtorkai caddesi üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Sağ yanda, yüksek vinçlerin altında, bir müze var.

Almanya Hamburg

İNTERNATİONALES MARİTİMES MÜZESİ-ULUSLARARASI DENİZCİLİK MÜZESİ

Şehrin, Hafencity-Speicherstadt denilen bölgesindedir. Özel sektöre aittir. Giriş ücretlidir, 12 Euro.
Burası, uluslararası denizcilik müzesidir. Müzede: 10 katta: 40 bin civarında obje ve 1 milyondan fazla fotoğraf bulunmaktadır. Ayrıca: birçok model gemi, üniforma ve deniz sanatına ait eser sergilenmektedir. Bunların büyük çoğunluğu: özel koleksiyoncu Peter Tamm’a aittir. Bu koleksiyon: 1934 yılında toplanmaya başlamıştır. Bu koleksiyonun sergilenmesi için tahsis edilen müze binası, 2008 yılında açılmıştır. Bina: 1878-1879 yılları arasında, tahıl deposu olarak yapılmış ve 2003 yılı sonuna kadar depo olarak kullanılmıştır. Ahşap ve çelik sütunlar ile desteklenerek yapılan binanın dış duvarları tuğladandır. Neo-gotik tarzda inşa edilmiştir.

Oberbaumbrücke caddesi üzerinde ilerlemeye devam ettiğimizde, ileride sağda yine bir müze var.

Almanya Hamburg

 

DEİCHTORHALLEN

Deichtorhallen bölgesindedir.
Müze yapısı: 1911-1914 yılları arasında yapılmıştır. Müze olmadan önce, burası: sebze-meyve Pazar yeri olarak kullanılmıştır. Hatta: 1984 yılında, çiçek pazarı olarak değerlendirilmiştir.
Günümüzde: 5600 m. karelik bir kapalı alanda: çağdaş sanat ve fotoğraf alanında, birçok eser sergilenmektedir. Bunlar arasında: tanınmış heykeltıraşlar, ressamlar ve tasarımcıların sanat içerikli eserleri görülmektedir. Özellikle: fotoğraf arşivi konusunda önem kazanmaktadır. Ayrıca, burada, büyük bir gazetecilik arşivi bulunmaktadır. Yani, Avrupa’nın en büyük çağdaş sanat ve fotoğraf müzesi denilebilmektedir.

Müzenin hemen önünde, gökyüzüne baktığınızda bir balon göreceksiniz. Highflyer-Balloon.
Buradan, tam ters istikamete, batıya döndüğümüzde, bu kez karşımıza yine mimari özellikleri öne çıkan bir bina çıkıyor.

Almanya Hamburg

CHİLEHAUS

Yapı: Johann Friedrich Höger tarafından: 1922-1924 yılları arasında yapılmıştır. Höger: 1877-1949 yılları arasında yaşamış bir Alman mimardır. Bu meşhur eseri: 10 katlı bir ofis binasıdır ve Şili evi olarak bilinir. Bir geminin pruvasını anımsatan üst ve yan cepheleriyle ünlüdür.

Evet, Hamburg-Altstadt bölgesinde, bugünlük gezimizi burada noktalıyoruz. Bulunduğumuz yoldan doğru ilerlersek, ileride St. Nicolas kilisesine ulaşılıyor.

Gezimizin bu bölümünde: bulunduğunuz yerden bir şekilde: Rödingsmarkt denilen metro istasyonuna gidiyoruz ve burada iniyoruz.

Ludwig-Erhard-Strabe caddesinden ilerliyoruz. Cadde üzerinde ilerlerken, solumuzda bir kilise yapısı görülüyor.

Almanya Hamburg

ST.MİCHAELİS KİLİSESİ

Neustadt bölgesinde, Ludwig-Erhard Strabe güneyindedir. Türkische Planke denilen yerdedir.
Şehrin en ünlü kiliselerinden birisidir. Yapı: 1648-1661 yılları arasında, Barok mimari tarzda inşa edilmiştir. Ancak, günümüzde görülen kilise yapısı, çeşitli dönemlerde ayrı ayrı inşa edilmiştir. En son olarak, 177-1785 yılları arasında, 132 metre yüksekliğindeki kule eklenmiştir.
İkinci bina ise, 1906 yılında, bir yangın sonucu yıkılır. 1907-1912 yılları arasında ise yenilenir. 1983 yılında ise, binanın genelinde büyük bir restorasyon yapılır ve bu sırada, çatı bakır ile kaplanır.
Günümüzde, kilise: 3000 kişilik bir koltuk kapasitesine sahiptir. 1736 yılından bu yana bulunan para toplama kutusu ilgi çekmektedir. 1912 yılında yapılan altar: 20 metre yüksekliktedir. 132 metrelik çan kulesi: şehrin ve limanın mükemmel bir manzarasını sunmaktadır. Bu çan kulesine, ister yürüyerek veya ister asansörle çıkabilirsiniz

Yine, aynı cadde üzerinde ilerlemeye devam ediyoruz. Bir süre sonra, sola dönüyoruz. Millerntorplatz caddesine dönüyoruz. Hedefimizde, bir müze var. Bir süre ilerledikten sonra, müze, solumuzda kalıyor.

Almanya Hamburg

PANOPTİKUM

Burası, Almanya’nın en eski ve büyük “balmumu” müzesidir.

Müzeyi ziyaret ettikten sonra, arzunuza göre: şehrin seks turizminin yoğunlaştığı bir bölgeye gideceğiz. Elbette, aile ziyaretçilere burayı önermek mümkün değildir. Reeperbahn caddesi üzerinde ilerliyoruz.

Bir süre sonra: şehrin “kırmızı ışıklı caddesine” ulaşıyoruz.

Almanya Hamburg

REEPERBAHN

Şehir merkezinin batısındadır. Eskiden, 1600’lü yıllarda, burada, gemi halatlarının üretildiği bir yer varmış ve Almanca gemi halatı kelimesi olan “reep” ismi nedeniyle, bölgeye bu isim verilmiştir.
Burası, Hamburg şehrinin en ünlü, gece hayatının merkezi caddesidir. Burada: birçok gece kulübü ve seks turizminin yapıldığı yerler var. Özellikle: seks ile ilgili her türlü materyalin satıldığı dükkanlar var. Red Light District gibi alçak binaların giriş katlarında, pencerelerden bakıldığında, içeride, sandalyeler de iç çamaşırları ile oturan kadınları görmek mümkündür. Bu bölgeye, yanlışlıkla veya meraktan giren kadınlara izin verilmiyor. Fahişeler, bu yanlışlıkla giren kadınlara, yumurta-su atıyorlar, aman dikkat.

Ancak, her şeye rağmen, burada dikkat edilmesi gerekiyor. Özellikle: tenha yerlere takılmamanızı öneririm, çünkü agresif olabilen insanlar var. Tek başınıza buraya giderseniz, büyük olasılıkla, çevrenizde toplanan bayanlar olacaktır, bunlar sizi kendi mekanlarına doğru çekiştireceklerdir.
Ancak: bunların yanında, bölgede: birçok tiyatro, müzik kulüpleri, restoranlar ve diskolar da bulunuyor.

Evet, bugünlük gezi planımız da burada noktalanıyor.

ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

Almanya Hamburg

ELBE NEHRİ

Nehir Çek Cumhuriyetinden doğar ve 1091 km. yol kat ettikten sonra, Hamburg, Magdeburg ve Dresden şehirlerinden geçerek, Kuzey Denizine akar.
Elbe plajı: Hamburg şehrinin Othmarschen ve Ovelönne ilçelerinde: plajlar bulunmaktadır ve şehir merkezinden, buraya ulaşmak mümkündür. Havanın güzel olduğu dönemlerde, bu plajlar, yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından yoğun olarak tercih edilmektedirler. Burada insanlar güneşlenir ve nehrin öbür yanındaki liman ve limandaki konteynırların manzarasını izleyebilirler.
Batı plajı bölümünde: 1999 yılındaki taban taramaları sırasında, nehirden çıkarılan, 19.7 metre çevresi olan ve 217 tonluk “Alter schwede” isimli taş parçasını görebilirsiniz.
Bunun dışında: Elbe nehri boyunca uzanan bisiklet yolu: yürüyüş meraklıları ve bisiklet binenler içinde güzel olanaklar sunmaktadır.

Almanya Hamburg

 

FİSCHMARKT

Burası, Elbe nehri kıyısında, Hafenstrabe ile Grobe Elbstrabe arasında, bir Pazar yeridir. Ancak, burası yalnız balık ve deniz ürünlerinin satıldığı bir Pazar yeridir ve her Pazar günü, birçok insan buraya alışveriş yapmaya gelirler.

Almanya Hamburg

HEİNRİCH-HERTZ KULESİ

Hertz: Hamburg doğumlu bir Alman fizikçidir. Telekominikasyon kulesi, 1965-1968 yılları arasında inşa edilmiştir. Şehrin en yüksek binasıdır ki uzunluğu: 280 metredir. Beton bölüm: 205 metre, onun üzerinde 45 metrelik çelik kafes ve 30 metrelik, çeşitli antenlerden oluşan, üç parçalı silindir bulunmaktadır.
128 metre yükseklikte: iki katlı gözlem terası ve restoran bulunmaktadır. Buraya: iki hızlı asansör ile çıkılabilmektedir. Ancak, gerek restoran ve gerekse gözlem istasyonu, yangın tehlikesine karşı, 2001 yılında kapatılmıştır. Yani, bu devasa yapıyı, yalnızca uzaktan izlemekle yetineceksiniz.

PLANTEN UN BLOMEN

Burası, bir parktır. Şehir merkezinde, 47 hektarlık bir alana yayılmıştır. Bu park alanına ilk bitki: 1821 yılında dikilmiştir. Parkın hemen girişinde: Hamburg Dammtor demiryolu istasyonu bulunmaktadır. Park içinde: su ve ışık gösterileri, konserler, tiyatro gösterileri düzenlenmektedir. Bir anlamda, şehrin botanik bahçesi de denilebilir. Giriş ücretsizdir.

Almanya Hamburg

KÖHLBRAND KÖPRÜSÜ

Bu köprü, Hamburg limanında, Elbe nehri üzerinde, bir kablo askılı köprüdür. Köprü: 4 yıllık inşaat faaliyeti sonunda, 1974 yılında hizmete açılmıştır. Bizim İstanbul-Boğaz köprüsüne benzemektedir. Hatta, üzerinden atlayarak intihar edenler olduğu bile söyleniyor. Ama günümüzde yaya trafiğine kapalıdır. Üzerinden, her gün 40 bin otomobil geçtiği söyleniyor. Deniz seviyesinden yüksekliği: 53 metredir. Kulelerinin yüksekliği: 135 metredir.

Almanya Hamburg

 

BALLİN STADT AUSWANDERWELT HAMBURG

Vaddeler Bogen bölgesindedir. Giriş ücretlidir, 12 Euro.
Burası: 1850-1939 yılları arasında, yaklaşık 5 milyon Avrupalı göçmenin, Hamburg üzerinden, HAPAG gemisiyle, Amerika’ya göç etmek isteyen göçmenlerin, tıbbi bakımlarının ve konaklama imkanlarının sağlandığı bir yer olarak 1898-1901 yılları arasında inşa edilmiştir.
Yani, bir anlamda, dünyaya açılım kapısıdır. Burada: yemek yerleri, lojmanlar, hamam, kilise, Sinegog, müzik pavyonu ve tıbbı muayene odası ve 30 yapı daha bulunmaktadır. Biraz önce söylediğim gibi, Avrupalı göçmenler, Okyanusu geçip Amerika’ya gitmeden önce, burada kalmışlardır.

Almanya Hamburg

TİERPARK HAGENBECK

Şehrin, Stelingen bölgesindedir.
Burası, Hamburg şehrinin hayvanat bahçesidir.
Carl Hagenbeck tarafından, 1863 yılında toplanan hayvanlar, parkın ilk temelini teşkil etmektedirler. Hagenbeck: 1907 yılında, ilk hayvanat bahçesini oluşturduğunda, hayvanları kafeslere koymak değil de, çevrelerinde hendekler açarak barındırmayı tercih etmiştir.

II. Dünya savaşı ardından, bombalama sonucu hayvanat bahçesi tamamen yıkılır. Savaştan sonra yeniden inşa edilir ve günümüzde, özel bir hayvanat bahçesi olarak “Hagenbeck” ailesi tarafından işletilmektedir. Hayvanat bahçesi hakkında ilginç bir anı var. 1956 yılında, bu hayvanat bahçesinden kaçan 45 maymun, uzun süre Hamburg şehrinin altını üstüne getirmiştir. Hatta: maymunlar, evlerden tek tek toplanmıştır.