Tunceli

Tunceli

Tunceli, Elazığ arası uzaklık: 77 km. Tunceli, Erzincan arası uzaklık: 140 km. Tunceli, Erzurum arası uzaklık: 239 km. Tunceli, Ankara arası uzaklık: 823 km. Tunceli, İstanbul arası uzaklık: 1184 km.

TARİHİ

Murat ve Karasu nehirleri arasında kalan bölge, MÖ 2000’li yıllarda “İşuva” ismiyle bilinir ve yörede Hititler hakimdir. Ardından: Urartular, Medler ve Persler, yörede hakimiyet kurarlar. MS 395 yılında, Sasaniler ve Bizanslılar arasında sık sık el değiştiren bölgenin ismi “Dersim” dir.

Dersim kelimesi, Farsça “Gümüş Kapı” demektir. 1514 yılında bölge Osmanlı topraklarına katılır. Ancak, bölgenin dağlık yapısı ve engebeli coğrafyası, devlet denetimini buradan uzak tutmuş, yörede mahalli idareciler hakim olmuştur.

Bunlar, merkezi idarenin zayıf dönemlerinde, isyankar tutum sergilerler. Böylece: Osmanlıların son dönemleriyle Cumhuriyetin ilk dönemleri arasında yaşanan bir dizi “Dersim İsyanları” olur.

25 Aralık 1935 tarihinde, yörede Tunceli isimli bir şehir kurulmasına karar verilir ve şehir merkezi olarak Mameki adlı bir köyün bulunduğu alan seçilmiştir. Çünkü bu alan: Pülümür çayı vadisini izleyerek gelen, Erzurum-Elazığ ve Malatya şehirlerini birbirine bağlayan yol üzerindedir.

Yörede 1945 yılında Belediye kurulmuştur. İl merkezi, eskiden “Kalan kasabası” olarak bilinen günümüzdeki yerine nakledilir. 1945 yılında, Tunceli şehir olur.

GENEL

Şehir: Doğu Anadolu bölgesinde, Yukarı Fırat bölümünde, Munzur çayı ile Pülümür çayının birleştiği yerde kuruludur. Deniz seviyesinden yüksekliği ortalama 970 metredir. İl merkezinin içinden Erzurum-Malatya kara yolu geçer.

Bu yol Munzur çayına paralel uzanır. Şehir dar bir vadide kurulduğu için, bu yol yani cadde dışında geniş bir cadde yoktur. Yerleşim yerinin engebeli bir yer olması nedeniyle, şehir içindeki mahallelere bağlanan yollar, inişli ve yokuşludur. Yörede karasal iklim hakimdir. Kışlar çok soğuk ve kar yağışlıdır. Yazlar ise kuru ve sıcaktır.

NE YENİR

Tunceli yöresinde, yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz, başlıca önerilerim “Zerefet, Sirekurt, Sirepati, Keşkek, Kavut ve Patila” olacaktır.

Tunceli Ters Lale

TERS LALE

Tunceli dağlarında, zirvedeki karların erimesiyle boy veren ters laleler bulunuyor. Özellikle Ovacık ve Çemişgezik kırsalında bulunan bu çiçekler, her yıl sadece 15-20 gün boyunca görülebiliyor. Bunları görmek için Mayıs ayı içinde burayı ziyaret etmeniz gerekir. Doğa yürüyüşü yaparak bu ters laleleri görmek mümkündür.

MUNZUR KÜLTÜR VE DOĞA FESTİVALİ

Her yıl geleneksel olarak Temmuz ayı içinde 4 gün süreli yapılmaktadır. Festival süresince birçok etkinlik düzenleniyor.

GEZİLECEK YERLER

PALAVRA MEYDANI

İl merkezinde, eski Hükümet Meydanına, yörede yaşayanlar “Palavra Meydanı” ismini vermişlerdir. Bu küçük alanda: Sevuşen’in heykeli bulunuyor.

Kendisi: Tunceliler tarafından çok sevilen bir kişidir, 1994 yılında öldüğünde cenazesine binlerce kişinin katıldığı söyleniyor. Evet, Sevuşen’in heykelinin ücreti, söylendiğine göre 1995 yılında Tunceli Milletvekili Kamer Genç tarafından karşılanmıştır.

Heykelin yanında mumluk bulunuyor. İnsanlar, heykelin bulunduğu yerde dilek tutuyorlar ve mum dikiyorlar. Palavra meydanında, çay ve yemek mekanları bulunuyor.

Tunceli Munzur Vadisi Milli Parkı

MUNZUR VADİSİ MİLLİ PARKI

Tunceli il sınırlarındaki park alanı, 1971 yılında “Milli Park” ilan edilmiştir. Ülkemizde bulunan en büyük Milli Parklarından birisidir.

Park alanı Tunceli il merkezine 8 km uzaklıktadır. Burada başlayan park alanı, Munzur dağlarına kadar uzanır. Park alanı: Tunceli merkez, Ovacık ilçesi ve Erzincan Çağlayan ilçesi sınırlarında bulunmaktadır. Erzincan il sınırları içinde kalan bölüm sarp ve kayalıktır.

Milli Park sahası: Tunceli il merkezinin 7 km batısından başlar, 46 km devam eder ve kuzeye doğru Munzur dağlarını içine alacak şekilde belirlenmiştir.

Park alanının kuzeyinde: Munzur dağlarında, 3000 metre yükseklikte krater gölleri bulunur.

Ovacık ilçesi düzlüğünde: gözeler ve kanyonlar görülür.

Vadi boyunca şelaleler vardır.

Park alanında: Munzur Suyu ve Mercan deresinde yöreye özgü alabalık türleri bulunur. Ayrıca yine park alanında: 2 tür keçi vardır. Bunlar: dağ keçisi ve çengel boynuzlu dağ keçisidir.

Milli Park: bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. Park alanında 1518 bitki çeşidi tespit edilmiştir. Bunlardan büyük kısmı endemiktir. Park alanı, Türkiye’de bulunan 122 önemli bitki alanından bir tanesidir.

Park alanında: tepelik ve yamaçlarda, kayalık olmayan yerlerde meşe ormanları bulunur.

Tunceli Munzur Vadisi Milli Parkı

Mercan vadisinin kuzey kesimlerinde: doğa yürüyüşü yapılır. Güney kesimlerinde ise kamping alanları ve piknik yerleri vardır.

Milli Park alanını ikiye bölen Munzur ırmağında, 70 kilometrelik parkurda: rafting yapılmaktadır.

Ana Fatma Ziyareti

Tunceli-Ovacık yolu üzerindedir. Ana Fatma mahallesi olarak tanınan burası yöre halkı ve dışarıdan gelenler tarafından sıklıkla ziyaret edilir. İl merkezine 7 km uzaklıktadır. Burada kaplıca bulunmaktadır.

Ayrıca bir dinlenme tesisi ile lokanta bulunur. Dinlenme tesisi: “Munzur Vadisi Milli Parkı İdare Ziyaretçi Merkezi ve Orman Köşkleri” ismiyle bilinir. Buradaki tesisin vatandaşların kullanımına açık olduğu söyleniyor.

 

Halvori Gözeleri

Tunceli-Ovacık yolu üzerindedir. İl merkezine 20 km uzaklıktadır. Kutsal mekan olarak kabul edilmektedir. Munzur çayı kıyısında, derin ve kayalık bir arazidedir. Burada; çok soğuk kaynak suları bulunmaktadır. Ayrıca dinlenme ve mesire alanları bulunur. Ancak tesis yoktur, sadece masalar ve oturma gurupları vardır.

Mercan Deresi vadisi

Mercan deresi, Ovacık ilçe merkezinin doğusunda Munzur çayına karışır. Yüksek dağlardan beslendiği için suyu boldur. Berrak ve temiz sulardaki alabalıklar çok ünlüdür. Burada balık tutmak mümkündür. Vadi bitki örtüsü bakımından da oldukça zengindir. Vadide doğa yürüyüşleri, kamp ve piknik yapılabilmektedir.

Tunceli Kırk Meydan Şelaleleri

Kırk Meydan Şelaleleri

Munzur dağlarının, Mercan vadisine inan yamaçlarında, Ovacık yöresinin kuzeyinde, yaylalara çıkan güzergah üzerindedir. Munzur dağlarının, Mercan vadisine inen yamaçlarında: Kırk Meydan Şelaleleri görülebilir.

Şelaleler, Gözeler köyüne yaklaşık 15 km uzaklıkta, Munzur dağları arasında, aynı vadi üzerinde, 4 farklı noktadadır. Şelalelere ulaşmak için, araçla gidilen köyden sonra yürüyerek 3 saatlik bir yolculuk yapmak gerekiyor.

Bunlar: küçük ve dar bir vadide akan, birkaç şelaleden oluşmaktadır. Havanın iyice ısınıp doğadaki karların bir bölümünün erimesiyle şelaleler akmaya başlar. Görsel zenginlik sunarlar. Çünkü: suları boldur, doğal çevreleri görülmeye değerdir.

Kaletepe Mevkii

Milli Park alanının kuzeyinde, Şahverdi köyünün kuzeybatısındadır. Kale tepe mevkii, 1636 metre yüksekliktedir. Burası: 1’nci Derece Arkeolojik Sit alanı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

Tülin Tepe-Tepecik ve Pulur Höyükleri

Milli Park içindedir. Yörenin kalkolitik ve neolitik dönemlerinde iskan edilmişlerdir.

RABAT VADİSİ

İl merkezine bağlı Çemçeli köyü Rabat Mezrasındadır. İlçe merkezine 17 km uzaklıktadır.

Rabat vadisinde Rabat köyü ve Rabat köprüsü görülmeye değerdir. Yine vadi içinde: iki tane şelale var. Bu şelaleler 150 ve 200 metre yükseklikten dökülmektedir. Vadi içinde, 2200 metre rakımda, dağların eteklerinde bir mağara da gezilebiliyor. Bu mağaranın girişinde “Öküz figürü” bulunuyor.

Rabat kalesi ise, Tunceli yöresinde tespit edilebilen en eski ve büyük antik yerleşim alanıdır. Kale alanı, 3 futbol sahasından daha büyüktür. Kalenin, yüzeyde bulunan seramik kalıntılarına göre, Erken Demir çağından Osmanlı dönemine kadar kullanıldığı tahmin edilmektedir.

Vadide bulunan tarihi köprü: Rabat Kalesini, Hozat’a bağlayan bir yolda bulunmaktadır. Burada: kaya mezarları ve yine kayalara oyulmuş merdivenler görülür.

Tunceli Kutu Deresi

KUTU DERESİ

Tunceli-Erzincan kara yolu üzerindedir. İl merkezine 20 km uzaklıktadır.

Tunceli yöresinin en çok kabul gören turistik yerlerinden birisidir. Burası yaz aylarında plaj olarak kullanılıyor. Pülümür çayının buz gibi sularında yüzmek mümkündür. Dere kıyısında restoranlar bulunuyor. Bu restoranlarda özellikle karabalık yemenizi öneririm. Burada bir de tarihi köprü var, orayı da görmeyi unutmayın.

 

ANBAR KALESİ-BİRMAN KALESİ

İl merkezinin yaklaşık 8 km güneydoğusunda, Anbar köyünün 500 m güneybatısındadır. Birman kalesi olarak da bilinen kale Munzur dağlarının güney uzantılarının üzerinde güneydoğu-kuzeybatı yönünde uzanan bir kayalık üzerinde kuruludur. Kalenin üzerinde bulunduğu kayalığın zeminden yüksekliği yaklaşık 30-40 m dir. Kalenin yakın çevresinde Kaleköy/Mazgirt’te olduğu gibi tarıma müsait düzlük alanlar bulunmaz.

Anbar kalesinden bahseden araştırmacılar kaleyi bölgenin yeraltı kaynaklarıyla ilişkilendirerek Argişti oğlu Rusa dönemine tarihler.  

Anbar kalesi 70 x 25 m boyutlarındadır. Kalenin üzerinde bulunduğu kayalığın üç tarafı sarp ve  dik uçurumla bitmektedir. Kaleye ulaşım sadece güneydoğu yönünde, kayalığa doğru uzanan doğal bir sırtla mümkündür. Bu kısımda Ortaçağ dönemine tarihlenen harçlı sur duvarları arasındaki giriş kapısı bulunmaktadır. 

Kale üzerinde çok odalı kaya mezarı, sur temel yatakları, sarnıçlar, anakayaya oyulmuş basamaklar, harçlı sur duvarları ve kalenin zemininde kaya şapeli bulunur. Bunlardan çok adayı kaya mezarı ve kaya basamakların bir bölümü, Urartu dönemine tarihlenir. Basamakların bir kısmı, kaya şapeli ve harçlı sur duvarları ise Ortaçağ döneminde yapılmış olmalıdır. 

Kalede Ortaçağ’a  tarihlenen harçlı sur duvarları aralıklarla doğu ve kuzey yönlerinde görülmektedir. Diğer yönlerde ise surlarla aynı doğrultuda uzanan sur temel izleri, surların kalenin dört bir yanına kuşattığına işaret etmektedir. Buna karşılık kalede, Urartu dönemine tarihlenebilecek harçsız şekilde inşa edilmiş duvarlar yoktur. Fakat sur temel izlerinin bulunması, kalede bir savunma sisteminin olabileceğini düşündürür. 

Kalenin doğusunda bulunan kaya basamakları, kayalığın üst kısmından zemine kadar inmektedir. Bu basamakların ulaştığı yerde kaya şapeli vardır. Basamakların kaleden kaya şapeline ulaşmak için yapıldığı söylenebilir. Kayalığın üst kısmında basamakların başladığı yerde anakaya üzerinde kare planlı bir alan düzleştirilmiştir. Bu alan kutsal alan olarak adlandırılır. Fakat kayalığın üzerinde görülen bu izler kalede bulunan mimari yapılara ait temel izleri olarak değerlendirilir. Anbar kalesinde bir diğer basamak gurubu ise kaya mezarlarının girişine ulaşır. Bu basamakların ise kaya mezarıyla ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. 

Kalenin üzerinde merkezi konumda ikisi yuvarlak planlı, biri dikdörtgen planlı 3 sarnıç vardır. Sarnıçlardan yuvarlak planlı olanların benzerleri Şirinlikale, Pekeriç, Palu gibi kalelerde de bulunur. 

Anbar kaya mezarı, kalenin doğusundadır. Mezarın girişi zeminden yaklaşık 11 m yüksekliktedir. Mezara ulaşım kalenin üst kısmından anakayaya yapılmış, günümüzde 12 basamağı seçilebilen bir yolla sağlanmaktadır. Mezar girişinin önünde yaklaşık 1.5 m kare ölçülerinde bir platform vardır. Günümüzde platformun bir kısmının tahrip edildiği görülür. 

Anbar kaya mezarı; önü kısmen açık bir giriş alanı, ana oda ve bu adanın arkasına açılmış yan odadan oluşur. Mezarın girişi kemerli şekilde yapılmıştır. Duvarların birbiriyle kesiştiği köşeler oval formdadır. Ana odaya giriş kemerli bir kapıyla sağlanır. Oda 3.20 x 4.30 m ölçülerindedir. Tavanı düz şekildedir. Odanın kuzeydoğu duvarında dikdörtgen bir niş vardır. Nişin derinliği 1.25 m dir. Niş,boyutları bakımından bir ölünün rahatlıkla yatırılabileceği ölçülere sahiptir. 

Mezarın ikinci odasına, ilk odanın doğu duvarına açılmış kemerli bir kapıdan geçilir. Oda kabaca  dikdörtgen planlıdır. Zemini toprak doludur. Odanın doğu duvarında 2.25 m genişliğinde, 1.44 m yüksekliğinde, 1.25 m derinliğinde niş bulunur. 

Anbar kaya mezarının çok odalı olması, mezarın kalenin korunaklı olan sarp ve dik kısmında bulunması, mezara ulaşımın sadece kalenin üst kısmından kayalara oyulmuş merdivenlerle sağlanması, mezar odaları içerisinde ölü yatağı bulunmamasından, kaya mezarının Urartu dönemine ait olduğu anlaşılmaktadır. 

Anbar kalesindeki iki odalı kaya mezarı, kaleyi ve kaya mezarını inşa ettirenlerin Urartu Krallığını tanıdıkları ve bölgede siyasi nüfusa sahip olduklarını gösterir. Fakat kalenin ana yolların uzağında izole dağlık bir yerde bulunması ve boyut olarak küçüklüğü dikkat çeker. Nitekim diğer aşiret merkezlerinde olduğu gibi Anbar kalesinin çevresinde tarıma müsait alan bulunmaz. Bu durum buranın hayvancılıkla uğraşan aşiret reisinin üstü olduğunu gösterebilir. 

 

Tunceli Hozat hakkındaki gezi yazım için  Hozat

Ağrı Tutak

Ağrı Tutak

Ağrı Tutak;

ULAŞIM

İlçe merkezi Ağrı il merkezine 40 km, Hamur’a 28 km, Patnos’a 39 km, Karayazı’ya 66 km Eleşkirt’e 70 km uzaklıktadır.

Ağrı Tutak

 

TARİHİ

Yörenin tarihi Urartulara gider.

Tutak isminin kökeni konusunda üç iddia vardır. Bunlara göre: ismin Farsça’dan alındığı ve iki anlama geldiği ve sonradan bu deyimin Tutak olarak değiştirildiğidir. Diğer iddia: yöreye ilk gelen Türkler tarafından tutulan yer anlamında Tutak isminin verildiğidir. Üçüncü ise: yörenin adını Alparslan ordusu komutanlarından olup, bu yörede konaklayan Tutak Bey’inden aldığıdır.

Osmanlı imparatorluğu döneminde, Van eyaletinin Beyazıt sancağına bağlı iken, 1919 yılında ilçe statüsü kazanmış ve Ağrı iline bağlanmıştır. Osmanlı salnamelerinde, buranın ismi “Antab” (Entab, Ayintab) olarak geçer. Antab ismi, 1894 tarihinde Tutak olarak değiştirilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, Rus işgaline uğrayan bölgede bölgesel mahalli direnmeler devam ederken, 14 Nisan 1918 yılında Ruslar geri çekilmiş ve işgal bitmiştir.

Ağrı Tutak

 

GENEL

İlçe il merkezinin batısındadır. Ağrı-Van karayolu üzerinde, Murat nehrinin batı kenarında kurulmuştur. Denizden yükseklik 1565 metredir. Kara iklimi hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve kar yağışlı geçer. Kışın yağan kar, Mart ayı sonuna kadar yerde kalır. Yörenin toprakları yüksek yayla karakterinde ve oldukça yüksektir.

Fırat nehrinin iki önemli kolundan biri olan Murat nehri ilçe merkezinden geçer. Murat nehri üzerinde, ilçe merkezinde, İstanbul Boğaziçi Köprüsüne benzetilen bir köprü bulunuyor.

İlçe halkı tarım ve hayvancılık yaparak geçimini sağlar.

NE YENİR

Tereyağlı kete yenir.

Ağrı Tutak

 

GEZİLECEK YERLER

YAZIT

Tutak ilçesine ait bir tarlada MÖ 755-745 yılları arasında yaptırılan bir yazıt bulunmuştur.

Yazıtta yazılı olanlar “Haldi’nin büyük gücüyle, Rusa’nın oğlu Argişti söyler, ben Bianlı ülkesinden buraya kara yolu yaptım ve Arsiani nehri üzerine köprü inşa ederek, adını Argişti köprüsü koydum.

Haldi’nin büyük gücüyle, ben Rusa oğlu Argişti, güçlü kral, karaların kralı, Bianlı ülkesinin kralı, Tuşpa şehrinin yöneticisiyim. Rusa oğlu Argişti söyler, her kim bu yazıtı kırarsa, kim ona zarar verirse ve her kim bunları yaparsa, ona söyleyin fırtına tanrısı Haldi onu güneşin altında yok etsin.

Güneşin laneti onun üzerine olsun. Bu yazıt, Arsiani nehri üzerindeki Argişti köprüsüne onun anısına dikilsin” Bu yazıtta, Urartu kralı II. Argisti tarafından, tarihteki en eski kara yollarından birisi olarak bilinen Van-Ağrı karayolu ve Murat nehri üstünde yaptırılan köprüden söz edilmektedir.

Yazıtta, Murat nehrinin ismi “Arsiani” olarak geçer. Ayrıca yine kral, yazıta zarar verenler hakkında lanet etmektedir.

 

ATABİNDİ KALESİ

Atabindi köyünün 4 km kuzeybatısında bulunan Atabindi kalesi, kuzeydoğu-güneybatı uzantılı bir kayalık üzerinde kuruludur. 

Kayalığın eğimi doğu ve kuzey yönlerde kademeli şekilde azalırken, kayalığın güney ve kısmın batısı ise 5-10 m yüksekliğinde dik bir uçurumla son bulur. 

Kalenin üzerinde bulunan kayalığın tahribata dayanıksız, gözenekli yapısından dolayı tahrip olduğu anlaşılır. 

Atabindi’nin yaklaşık 2 km kuzeyinden geçen Kesik Çayı, kalenin doğu ve güneyini çevreleyerek Murat Nehriyle birleşir. Kesik çayının arasında bulunan alan, güneybatı kısmı dışında, otlak özelliği taşıyan sulak ve verimli araziden oluşmaktadır. 

Kalenin çevresinin sur duvarlarıyla çevrili olup olmadığı anlaşılmamaktadır. Bu nedenle kalenin boyutu hakkında net bilgiler yoktur. Fakat kalenin üzerinde bulunduğu kayalığın sınırları ölçüldüğünde en az 1 hektarlık bir alana sahip olduğu anlaşılır. 

 

Kaleden günümüze kalan kalıntılar:

Kalede kaya mezarları, kaya işaretleri, mekanlara veya surlara ait harçsız duvarlar ve oda mezarları bulunmaktadır. 

Urartu dönemine ait harçsız duvarlar kalenin bulunduğu kayalığın kuzey ve kuzeydoğu kısmındadır. 

Yarı işlenmiş taş bloklarla inşa edilmiş duvarlar, bazı yerlerde 3 sıra halinde yaklaşık 1 m uzunluğunda görülebilir. 

Ayrıca kayalığın güney yamaçlarında, çevresi küçük taşlarla örülmüş yeraltı oda mezarlarının bulunduğu görülür.

 

Kaya Mezarı:

Kalede bulunan kaya mezarı, Atabindi’nin Urartu dönemine ait en dikkat çeken arkeolojik buluntularındandır.

Mezar, kayalığın güneydoğu uç kısmında bulunur.

Ön odaya geçilen ana oda ve bu odadan ulaşılan iki küçük yan odadan oluşur.

Mezar girişine ulaşmak için kayalığın üst kısmında anakayaya oyulmuş 13 basamaklı bir merdiven yapılmıştır. 

Bu amaçla yapılan açıklığın, aşağıda söz edilecek kaya işaretlerini tahrip ettiği anlaşılır. 

Mezarın dar girişi, üstteki kaya bloklarının çatlaması ve zamanla kayması ile kapanacak kadar küçülmüştür. Yani bir insan ancak sürünerek mezarın içine girebilir. 

Merdivenlerin indiği ön oda 2.12 x 3.30 x 3.13 m ölçülerindedir. 

Doğu cephesinde dikdörtgen bir açıklık bulunur. 

Mezarın ana odasına, ön odanın batı duvarına açılmış, etrafı tek silmeyle çevrili, dikdörtgen bir kapıdan geçilir. 

Ana oda dikdörtgen planlıdır. Yüksekliği 2.70 m olan odanın doğu duvarının 2.20 m lik kısmı, 1.20 m derinliğinde geriye doğru çekilerek büyük bir niş oluşturulmuştur. Bu alanın zemininde 35 cm çapında, çanak şeklinde bir oyuk vardır. Odanın duvarları boyunca sıralanmış 36 adet kemerli niş dikkat çeker. Nişlerin bazılarının tabanlarında oyuklar bulunur. 

Mezarın ana odasının zemininde, tüm duvarların kenarlarını çevreleyen, anayaya oyularak yapılmış, 50 cm yüksekliğinde 50 cm eninde seki vardır.

Odanın tavanı ise düz şekilde biçimlendirilmiştir. Anakaya üzerinde odanın batı duvarından başlayarak tavan boyunca devam eden, derin yarıklar görülür. Bu yarıkların kayaç yapısının dayanıksızlığı nedeniyle doğal şekilde oluştuğu anlaşılır. 

Ayrıca mezar odasının zemini yakın zamanda yapıldığı anlaşılan kaçak kazı çukurları nedeniyle tahrip edilmiştir. 

Ana odanın batı duvarında dikdörtgen bir kapıyla yan odaya geçilir. Odanın duvarlarında niş yoktur. Odanın zemininde 70 cm çapında bir çukur bulunur. 

Ana odanın kuzey duvarından ise, yine dikdörtgen kapıyla diğer yan odaya ulaşılır. Dikdörtgen planlı oda boyut bakımından diğer yan oda gibi küçüktür. Odanın yan ve ön duvarlarında, ikişer adet olmak üzere 6 adet niş bulunur. 

Kayalığın güney batısında, kaya mezarı dışında anakayaya açılmış bir mekan daha vardır. Kaya mezarı olduğu düşünülen mekanın tavan kısmı büyük oranda çöktüğü için planı tam olarak anlaşılmaz. Mekana güney kısmından dromoslu bir girişle ulaşılmaktadır. Girişin önünde ise düzensiz plana sahip bir oda vardır. 

 

Kaya işaretleri:

Atabindi’de kaya mezarlarından sonra en dikkat çekici buluntular kaya işaretleridir. 

Bu işaretler kaya mezarları gibi doğal tahribata az maruz kaldığından günümüze kadar ulaşmıştır. 

İşaretler, kayalığın güney ve güneybatı kısımlarını içeren geniş bir alana yayılıdır. Zamanla kayalığın üzerindeki toprağın erozyonla aşınması sonucunda yeni işaretler günümüzde görünür hale gelmiştir. 

Kaya mezarının üzerinde bulunan işaretlere dikkatli bir şekilde bakıldığında, mezar girişinin açılırken işaretlerin bir  kısmını tahrip olduğu görülür. 

Bu durum Atabindi’de, kaya mezarının üzerinde bulunan işaretlerin kaya mezarından daha önce yapıldığını işaret eder. 

Kaya işaretleri, Atabindi Kalesi dışında Urartu krallığıyla ilişkilendirilen Yukarı Anzaf, Çavuştepe, Pekeriç, Tatvan, Palu gibi krallığın egemenlik alanı içerisindeki merkezlerde bulunmaktadır. 

Bu işaretlerin atlı araba veya mobilya aksamı üretmek için kullanılan kaya kalıpları olabileceği iddia edilir. 

Ne yazık ki, bu kaya işaretleri, yakın geçmişte üzerine boya ile yapılan işaretler, yazılar ve isimler nedeniyle oldukça tahrip olmuş durumdadır. 

 

Sonuç

Atabindi’de yöneticiye ait kaya mezarının bulunmasının yanı sıra kalenin küçüklüğü ve krali merkezler ve eyalet merkezlerinde görülen mimari birimlerin yokluğu, Atabindi’nin aşiret merkezi olarak değerlendirilmesine neden olur. 

Kalenin doğu ve kuzey kısmında, özellikle Kesik çayının oluşturmuş olduğu yay içerisinde düz otlakların varlığı dikkat çeker. 

Otlak niteliği gösteren düzlük alanlar hayvancılık için oldukça müsaittir.

 

Atabindi Köprüsü

İlçe merkezine 19 km uzaklıkta, Atabindi köyünün içinden geçen çayın üzerine kurulmuştur. Ancak günümüzde tamamen yıkılmış, sadece ayakları kalmıştır.

Köyün yaşlılarının verdiği bilgiye göre, köprü tek gözlü bir açıklığa sahip iken köprünün yan taraflarında da iki adet boşaltma gözleri varmış.

Siyah bazalt taşı kullanılarak yapılan köprünün, doğu ayağının yanına DSA tarafından beton dökülerek zarar verilmiştir.

DAMLAKAYA KÖYÜ ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezine bağlı Damlakaya köyündedir.

Köyün batısında köy mezarlığı içindedir. Çevresi, 1 metre yükseklikte, köy sakinleri tarafından dere taşlarıyla örülmüştür. Girişi, doğudan demir bir kapı ile sağlanır.

Şehitlikte 2 mezar bulunur. Bu mezarlarda, son Rus işgali sırasında yani 1914yılında Rus ordularına karşı kahramanca savaşan Hamidiye Alay Komutanı Abdülmecid Bey ve Rus ordularına karşı savaşan ve Şeyh Abdülaziz Bey yatmaktadır.

Savaş esnasında ikisi de burada şehit düşmüşlerdir. Ayrıca: yine Rus işgali sırasında, bu köy civarında cereyan eden çatışmalarda, bu civarlara kadar savaşmak için gelip soğuktan ve çeşitli hastalıklardan dolayı şehit düşen ve Arap olduğu söylenen 7 şehit de, şehit oldukları yerden getirilip buraya gömülmüşlerdir.

ÇIRPILI KÖYÜ KALESİ

İlçe merkezine 14 km uzaklıkta bulunan Çırpılı köyünün kuzeydoğusundadır.

Yüksek ve oldukça sarp bir tepenin üzerine kurulu kalenin üç tarafı uçurumlarla çevrilidir. Arazinin doğal yapısına uygun olarak doğu-batı doğrultusunda uzanan kalenin, kuzeydoğu ve güneydoğu tarafları dik uçurumlarla çevrilidir ve bu bölümlere savunma duvarı yapılmamıştır.

Kuzeybatı yönü, hafif eğimli olduğundan savunma duvarı yapılmıştır. Ancak bu bölümdeki savunma duvarının taşları, bulundukları yerden çıkıp aşağıya doğru kaymıştır. Kalenin güneybatı bölümünde andezit taşından yapılan savunma duvarının iki sırası günümüze ulaşmıştır.

Kalenin doğu yönünde, bir su yolu ile ulaşılan bir su sarnıcı vardır. Sarnıç oldukça derindir, sarnıca kayaya oyulmuş dik merdivenle inilir. Sarnıcın doğuya açılan bir penceresi vardır. Kaçak kazılar ve doğal tahribat yapıya çok zarar vermiştir.

Kalenin üst platformu sonradan kaçak kazılarla tahrip edilmiştir. Kaçak kazılar sırasında bulunan çanak-çömlekler parçalanarak atılmıştır.

Ağrı Tutak Karagöz Kilisesi

 

KARAGÖZ KİLİSESİ

İlçe merkezinin 26 km batısında, Dayıpınarı köyü yakınında, kayalık arazidedir. Kilise kayalara oyularak yapılmıştır. Kiliseye giriş, kayalara oyularak yapılmış merdivenle sağlanır. Ortada geniş bir alan, yanlarda odalar, raflar ve pencereler vardır.

 

DÖNERTAŞ KALESİ:

Tutak ilçesine bağlı Dönertaş köyünün 600 m kuzeybatısında, doğu-batı uzantılı yüksek olmayan bir tepecik üzerindedir.

Kalenin yaklaşık 200 m önünden Başma Deresi geçer.

Kalenin üzerinde bulunduğu tepeliğin yükseltisi kuzey, güney ve doğu kısımlarından kademeli şekilde azalırken, batı kısmı ise doğal bir sırtla platoya bağlanmaktadır. 

Günümüzde tepeliğin üst kısmı tarla olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu kısımda kaleye dair izler görülmez durumdadır. Fakat tarlanın sürülmemiş kısımlarında duvarlara ait olabilecek, yarı işlenmiş taşlar, dağınık halde bulunmaktadır. Muhtemelen kaleye ait duvar taşları, yakınlarda bulunan evlerde yapı taşı olarak kullanılmıştır. 

Kalede en belirgin arkeolojik buluntu kaya mezarıdır. Mezar, 1986 yılında bulunmuştur. Kaya mezarı tepeliğin doğu yamacındadır. Mezarın tavan kısmı büyük oranda çökmüştür. Dolayısıyla mezar girişi görülemez durumdadır. Oda plan bakımından yakınında bulunan Atabindi kaya mezarının ana odasına benzemektedir. Mezar odasının Atabindi mezarında olduğu gibi kuzey duvarında büyük bir girinti bulunmaktadır. Niş benzeri bu girinti 1.80 m genişliğinde ve 0.95 m derinliğindedir. 

Mezar odasının kuzey duvarında 9, batı duvarında 7 ve güney duvarında 6 adet niş bulunur. Nişler ortalama 30 cm genişliğinde, 25 cm derinliğindedir. Ayrıca mezarın çökmüş kısımlarındaki duvarlarda nişlerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Odanın zemini toprakla doludur. Odanın tavanı ise kuzey-güney yönünde uzanan tonozlu bir şekilde biçimlendirilmiştir. 

Dönertaş’a en yakın krali merkez yaklaşık 37 km güneybatısında bulunan Aznavurtepe’dir. En yakın aşiret merkezi ise 8.5 km uzaklıktaki Atabindi Kalesidir. Atabindi ve Dönertaş’ın birbirlerine bu kadar yakın olması dikkat çekicidir. 

 

ZENCİR KALE

İlçenin güneyinde, Katavin dağındadır. Yapılış tarihi ve yaptıranlar bilinmemektedir. Kalenin köşelerinde zencir sallandığı için, bu ad verilmiştir. Kale, günümüzde yıkık durumdadır. Kale hakkında birçok efsane ve söylenti vardır.

Ağrı Tutak İsaabat Köyü Kilisesi

 

İSAABAT KÖYÜ KİLİSESİ

İlçe merkezinin 11 km uzağında, İsaabat köyündedir. Köyün kuzeydoğusunda yerleşim alanları arasında kalmıştır. Ancak günümüzde oldukça harap durumdadır.

Kilisenin sadece kuzey duvarı ve kuzeydoğu köşede bulunan apsis kemerinin küçük bir bölümü günümüze ulaşmıştır. Kaplama taşları, siyah bazalt taştandır ancak köylüler tarafından sökülerek köyün okulu ve evlerinin inşaatında kullanılmıştır. Moloz taşlarla örülen dolgu duvarında Horasan harcı kullanılmıştır.

Batı duvarında iki pencere bulunur. Kilisenin orta kısmında, bir kütle halinde duran ve çevredeki kaplama taşları sökülen bir mimari parça bulunur. İçerisine çanakların gömülü bulunduğu bu mimari parça, muhtemelen üst örtüye ait olmalıdır. İçinde gömülen çanaklar ise, ses akustiği sağlamak amacıyla konulmuştur.

MÜNEVVER VE HÜNKAR ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezinde, Kaymakamlık binasının kuzeyinde, Murat Mahallesinde Maksut Irgat evinin arkasındadır.

Burada 1877-1878 yılları arasında yapılan Osmanlı-Rus harbinde şehit olan bir kadın ve bir erkek yatmaktadır. Şehidin biri bahçe dışındadır. Bugün 124 yaşında olan ve 93 Harbini gören Maksut Irgat’ın anlattıklarına göre, 93 Harbinde, Tutak’a giren Rus kuvvetlerinin top ateşi sırasında parçalanarak şehit olan Münevver adlı kadın ve kocası Hünkar burada yatmaktadır.

Komşusu olan bu şehitleri, kendi elleriyle şehit oldukları bu yere defnetmiştir. Şehitlerin çevresi, Maksut Irgat tarafından 75-80 cm yükseklikte dere taşlarıyla çevrilmiştir. Şehitlikte Münevver isimli kadınla, kadının yanında ziyaret olduğu belirtilen bir mezar daha vardır. Hünkar isimli şehidin mezarı ise, etrafı çevrilen şehitliğin dışında kalmıştır. Şehitlik içinde ayrıca bir ziyaretgah daha vardır. Bakım durumu iyi değildir.

Ağrı şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Van Başkale

Van Başkale

Van-Hakkari kara yolu üzerinde bulunuyor. Ulaşımı özellikle kış aylarında çok zor bir yer. Çünkü: gerçekten deniz seviyesinden bayağı yüksek bir yerde kurulu bir yer.

ULAŞIM

Başkale ilçe merkezinin, il merkezi olan Van şehrine uzaklığı: 120 km.

TARİHİ

Yöredeki ilk yerleşim: Partlar tarafından kurulmuştur. MS.3.yüzyılda ise, Sasaniler ve 6.yüzyılda, Bizanslılar, yörede hakimiyeti ele geçirirler.

Bölge: 645 yılında Arap işgaline uğrar ve 1100’lü yıllarda ise, bu kez Sökmenlilere bağlanırlar.

1245 yılında Moğol saldırısı ve 1386 yılında Timur’un ardından, Karakoyunlular ve 16.yüzyıl başlarında Safeviler görülüyor.

16.yüzyıl başlarında, Kanuni Sultan Süleyman tarafından, yöre, Osmanlı topraklarına katılır. Yörenin “Albak” ve “Elbak” olarak kullanılan ismi, Cumhuriyet döneminden sonra “Başkale” olarak değiştirilir.

Bu arada: 1915 tarihinde, işgal yıllarında Ruslar tarafından yakılıp-yıkılan Başkale: 22 Nisan 1918 tarihinde işgalden kurtarılır.

 

GENEL

İlçe, İspiriz dağı eteklerinde kurulmuştur. İlçe topraklarının büyük bölümü, dağlık ve engebelidir.

İlçe merkezinin, denizden yüksekliği: 2400 metre. Buraya gittiğimde, bir gece kaldım ve rahatsızlık hissetmedim. Ama genelde, buraya ilk kez gelenlerin, rakım çok yüksek olması nedeniyle, tansiyon problemi yaşadıkları ve ilk anlarda rahatsız olduklarını duydum.

Gerçekten, ilçe merkezinin rakımı çok yüksek. Alışkın olmayanlar için, başlangıçta sıkıntı yaratabiliyor.

Yörenin iklimi sert. Biraz önce de sözünü ettiğim gibi, kış zor geçiyor. Karla kaplı gün sayısı: 140 gün.

İlçede yaşayanların resmi geçim kaynağı: hayvancılıktır. Özellikle: koyun yetiştiriciliği öne çıkmaktadır. Gerek iç ve gerekse dış pazara: canlı hayvan satılır.

GEZİLECEK YERLER

Van Başkale St Bartholomeus Kilisesi

ST.BARTHOLOMEUS KİLİSESİ

İlçe merkezine bağlı, Albayrak köyündedir. Kesin olarak bilinmese de, 3.yüzyılda yapıldığı  tahmin edilmektedir. Ancak, günümüze ulaşan kısmı, 7.yüzyılda yapılmıştır.

Kilise yapısının: Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Bartholomeus’a adanmıştır.

Batı cephesinin ortasındaki anıtsal girişi görülmeye değer. Yapının tamamında düzgün kesme taş kullanılmış.

Portal girintisinin alınlığında: iki süvarinin, birbirleriyle mücadelesi, kabartma olarak tasvir edilmiştir. Bunun üzerindeki alınlıkta da: Tanrı ve Melek tasvirleri var. Burada: Tanrı, 6 melek tarafından taşınan bir taht üzerinde oturur konumdadır.

Tanrının omuzlarında güvercinler ve ayaklarının altında ise aslan figürleri bulunmaktadır.

 

YAMAÇ KALESİ:

İlçe merkezine bağlı Yamaç (Kunin) köyünün 400 m batısında bulunan kale, kuzey-güney uzantılı kayalığın üst kısmı ve doğu yamaçlarında bulunur.  Deniz seviyesinden 2148 m yüksekte bulunan kale, Van-Hakkari yolunun yaklaşık 2 km batısındadır.

Yamaç kalesi ve kaya mezarlarından ilk olarak I. Colemergi söz eder. Kalede yakın zamanda yapılan bilimsel çalışmalarda kalenin bir planı çıkarılmış, ayrıca kaya mezarlarından kolay ulaşılan iki odalı kaya mezarının planı yayınlanmıştır.

Kalede günümüzde, sur duvarları, kaya mezarları ve kayalığın üzerinde duvarlara ait olabilecek temel izleri kalmıştır. Sur duvarları kayalığın doğu yamacındadır. 78 X 28 m ölçülerindeki duvarlar batı yönünde kayalığa dayanmaktadır. Duvarların kalınlığı yaklaşık 2 m dir. Harçsız şekilde yapılmış duvarlar 0.50 – 0.60 m genişliğinde, destek duvarlarıyla güçlendirilmiştir.

Yamaç kalesinde kaya mezarları, kayalığın dik ve sarp kısmını oluşturan doğu kısmındadır. Burada bulunan iki kaya mezarından alt kısımdaki iki odalı mezara, girişin kuzey yönüne açılmış kaya basamaklarıyla ulaşılır. Mezar girişinin önünde Urartu kaya mezarlarının tipik özelliği olan platform oluşturulmuştur. Bu platformun kuzeybatı duvarına açılmış dikdörtgen planlı kapı ile mezara girilir. Ana kapının iç kısmında, kapı aksamına ait olabilecek bazı izler mevcuttur. Mezarın birinci odası 4 x 2.64 m ölçülerinde dikdörtgen planlıdır. 2.45 m yüksekliğindeki odanın tavanı düzdür. Doğu duvarında pencere benzeri açıklık vardır.

Mezarın ikinci odasına ilk odanın batı duvarında bulunan kapıyla geçilir. Oda 3.40 x 3.60 m ölçülerindedir. Odanın kuzey ve güney duvarlarında ikişer niş bulunur. Batı duvarında ise dikdörtgen bir niş yapılmıştır.

Kaya mezarı II, yukarıda sözünü ettiğim mezarın üst kısmındadır. Kayalığın sarp yerinde olduğundan donanımsız girilmesi mümkün değildir. Mezara yakın zamanda Hakkari Dağcılık Federasyonundan bir gurup dağcı girmiştir. Onlardan alınan bilgiler ve çektikleri fotoğraflara göre mezar bir ana oda ve bu odadan ulaşılan üç ayrı odadan oluşmaktadır.

Yamaç kalesi, boyut olarak küçüklüğü, konum olarak izole bir yerde bulunması ve içerisinde kaya mezarı bulunması nedeniyle, aşiret merkezlerine benzemektedir. Bölgede günümüze kadar hiçbir Urartu yazıtı bulunmamıştır. Dolayısıyla bölgenin Urartu ordularının sefer yollarının uzağında son derece izole bir yerde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Kalenin içerisinde çok odalı kaya mezarı bulunması, kale sahiplerinin Urartu Krallığını tanıyan kişiler olduğunu gösterir. Bu durum Urartu kültürünün izole bölgelere kadar ulaştığını gösterebilir. Dolayısıyla Yamaç kalesi bölgede siyasi gücü olan ve bir şekilde krallıkla ilişki kuran yerel aşiret merkezlerinden birinin üssüdür.