Sakarya Sapanca

20180422_170546
Sakarya Sapanca

Özel aracınızı kullanarak, ücretli TEM otoyolunu kullanarak yaklaşık 1.5 saatte buraya ulaşabilirsiniz.

Sakarya Sapanca

Tarihi

MÖ 1200 yıllarında, Frigyalıların, MÖ 4’ncü yüzyılda ise Bithynia krallığının bölgeye yerleştiği görülür.

Bölge: Doğu Roma İmparatorluğu döneminde, Buanes, Sofhan ve Sofhange adıyla bilinmektedir. O zamanlar: Krallığın başkenti İzmit (Nicomedia) şehridir. Nicomedia şehrinin valisi Plinius: Sakarya nehri ve Sapanca gölünü kullanarak: Karadeniz’i İzmit körfezine bağlayarak ikinci bir boğaz kanalı yapmayı düşünmüştür. Bu projede: Osmanlı döneminde de gündeme gelmiş ama yapılamamıştır.

Sapanca ve çevresi, 1075 yılında Anadolu Selçuklularının bölgeye gelmeleriyle birlikte Ayan ve Ayanköy ismiyle anılmaya başlar. Haçlı seferleri sırasında, bölge yeniden Bizanslılara geçer. Osmanlı hükümdarı Orhan Bey zamanında, Akçakoca Bey tarafından bölge fethedilir.

İlçenin gelişimindeki en büyük etken: tarihi İpekyolu üzerinde bulunan bir konaklama yeri olmasıdır. 17’nci yüzyılda: Sapanca, Kapudan Paşa Eyaletine bağlı, Kocaeli Livası içinde bir kaza merkezi olarak görülür. 1837 yılında, Sultan II. Mahmut döneminde, Adapazarı kaza merkezi haline gelir.

1950’li yıllarda E-5 karayolunun gölün karşı kıyısından geçirilmesiyle, Sapanca bir süre önemini kaybeder gibi olmuşsa da 1989 yılında TEM yolunun ilçeden geçmesiyle, tarihi misyonuna yeniden kavuşmuştur.

Sakarya Sapanca

Sapanca isminin kaynağı

1640 yılında, Erzurum Seyahatine giderken, kasabadan geçen Evliya Çelebi: kasaba hakkında şu bilgileri verir. “Bir zamanlar, İzmitli bir ihtiyar, buradaki orman ve çalıları temizleyerek, saban yürüttüğünden burada “Sabancı Koca” isimli bir köy kurulur. Sonra zaman geçtikçe mamur hale gelen köy, Kanuni Sultan Süleyman döneminde kasaba olur.”

Sapanca ve Sapanca gölü efsanesi olarak diğer bir kaynak:” Çok eski yıllardan bir yıl, günlerden bir gün, bir gezginin yolu düşer, varlıklı bir köye, öyle bir köy ki insanları çok zengin, bahçeleri verimli, bir ağaç ormanı ortasında, ihtişamlı ziynet, bugünkü gölün olduğu yerde, adeta bir cennet.

Gezgin gelmiştir uzun yoldan, sunulsun ister köylülerden bir damla su, bir lokma ekmek, ama şımartmıştır bu köyü zenginlik, esirgerler gezginden küçük bir ikramı, yoktur belki böyle bir niyet aslında, basiret mi bağlanır bilinmez, böyle bir gayret için o anda.

Efsane bu ya gönlü kırık ayrılır köyden gezgin, az ilerde bir çiftçiye tarlasında, çiftçi sürmektedir sabanıyla toprağı bir yaz sıcağında, öküzleri pek bezgin. Selamlar gezgin çiftçiyi yine de neşeli, çiftçinin ışıldar gözleri, mola fırsatıdır bir erik ağacının gölgesinde, gezginle söyleşi. Çiftçi buyur ederken gezgini yemeğine az dereden, tepeden, topraktan, meyveden bahseder gezgin köye sözü getirir ve dalından kiraz yerden biraz .

Başlar bir yandan çisentili bir yağmur, çiftçi hak verir gezgine, zenginlikten şaşırmış bir köydür köyü ve ne yazık ki yozlaşmıştır gurur. Ulu bir kişidir gezgin yine de  düşünmek ister iyi ama hızlanan yağmur tedirgin eder onu ve seslendirir çiftçiye içindeki sezgiyi, söyler çiftçiye, alsın öküzleri yürüsün tepelere nesi var neyi yoksa, çünkü kötü şeyler olacak gibidir hızlanan yağmurla. Bir yandan da sarsılmaktadır toprak çakmaktadır göklerde şimşek ve toprağa inmektedir hışımla yıldırımlar. Telaşla tepelere yol alırken çiftçi düşünmektedir, bu afet de neyin nesi?

Epey bir süre çiftçi yol alır tepelere doğru göklerde şimşekler, adımlarla depremler. Vardığında en yücesine tepelerin sormak ister gezgine nedir bu afet? nedir bu evrenin gürültüsü derinden, ama ardından gelirken gezgin kaybolmuştur aniden. Tepeden son bir kez bakmak ister terk ettiği köyüne, o da ne? Basmıştır sel suları mağrur köyünü hemen, yok olmuştur meyve bahçeleri ve evler tamamen.

(Not: siz bu ikinci paragrafı okurken kesin, ne biçim bir yazı, ne berbat bir yazı dediniz, ama ben bu yazıyı kendim uydurmadım, siz de burayı ziyaret ederseniz göreceksiniz, bu ikinci paragraf Sapanca Belediyesi tarafından kocaman bir metal tabelaya böyle böyle yazılmış ve ilçenin bir kıyısına yerleştirilmiş, umarım birileri bu tabeladaki yazıyı biraz daha düzenler, Türkçesini düzeltir.

Bu arada: bu efsane olarak anlatılan husus: 1999 yılında bu bölgedeki büyük depremde, Sapanca ilçesi pek hasar görmez, çünkü depremle ilgili fay, söylenenlere göre tam gölün ortasından geçmiştir.)

Sakarya Sapanca

Ne yemeli

Sapanca denince ilk akla gelen yemek türü ıslama köftedir. Izgarada pişirilen köftelerin yanında, en az köfteler kadar lezzetli olup, tek başına bile yenebilecek ekmekler ikram ediliyor. Özel olarak hazırlanmış soslu kemik suyuna banıp, ıslatılarak yumuşatılan bu ekmek dilimleri ile yenen köftelerin tadına doyum olmuyor.

Ne güzel, okuyunca insan bunları kesin tatmak istiyor, ama maalesef böyle bir şansınız fazla yok, çünkü Sapanca’da ıslama köfte yiyebileceğiniz belki 2 belki 3 mekan var, umarım birine denk gelir yiyebilirsiniz, ben bulamadım.

Sakarya Sapanca

Genel

Sapanca denince öncelikle akla Sapanca gölü geliyor. Hatta: belki de ülkemizde birçok kişi, Sapanca’nın sadece bir göl olduğunu, Sapanca diye bir ilçenin bulunduğunu bilmeyebilir. Evet, buraya ismini veren Sapanca gölü: özellikle Ankara-İstanbul otoyolunun hemen kıyısında, yani birçok kişi yanına gitmese de, uzaktan, yoldan geçerken bu gölü görebiliyor.

Gölde: alabalık ve sazan gibi tatlı su balıklarının bulunduğu söyleniyor.

Plaj olarak da kullanılan gölün kıyısı: bahar ve yaz aylarında, gidilebilecek ideal yerler arasında bulunuyor. Piknik ve dinlenme alanları, Atatürk İl Ormanı Uzunköy Köyü çıkışında olup, göl kenarında restoranlar bulunuyor.

Günübirlik veya konaklamalı alternatifler mevcut olan bölgede: özellikle Kırkpınar Naturel Botanik Parkı gezilebilir.

Mayıs-Eylül ayları arasında, burada balon turları düzenlendiği söyleniyor, ben bu balonları bir türlü göremedim.

Sakarya Sapanca

Sapanca Gölü

Marmara Bölgesinde: İzmit körfeziyle Adapazarı havzası arasında bulunuyor. Unutmayın, geçerken uğradığınız veya tur ile giderseniz sizi götürecekleri yer, gölün sadece 400 metre uzunluğundaki bir kıyısı, gölün karşı kıyısında da birçok tesis, restoran bulunduğunu unutmamak gerekir.

Gölün doğu kıyısı: Sakarya nehrinden yaklaşık 5 km uzaklıktadır. Batı tarafı ise, İzmit körfezinden yaklaşık 20 km uzaklıktadır. Bu aralıkta bazı dere ve çaylar bulunuyor. Ama su akışları oldukça azdır.

Yazları hepsi kuruyor. Göle, yer altı suları da akıyor ve gölü besliyor. Gölün çıkışı ise, sadece bir tanedir. Bunun adı da Çarksuyu çayıdır. Bu çay: Adapazarı’nın içinden boylu boyunca geçip Sakarya nehrine akıyor. Çarksuyu başında, su seviyesini düzenleyen bir mekanizma vardır.

Gölün uzunluğu 16 km, en geniş yeri ise Sapanca ile karşı kıyısı arasında olup 5.5 km. dir. Yüzölçümü 42 km karedir. En derin yeri: Sapanca açıklarında 61 metredir. Gölde, yılda ortalama 75 cm kadar seviye değişikliği görülüyor.

Göl seviyesi sonbaharda en alçak, ilkbaharda en yüksektir. Senenin bol yağışlı zamanlarında, Çarkderesi kapakları açılır, bir nevi su tahliyesi sağlanır ve göl seviyesi dengede tutulmaktadır.

Sakarya Sapanca

Gölün suyu çeşitli sanayilerde kullanılıyor. Gölün yakınlarında ya da çevresinde bulunan sanayi ve kentleşme ile oluşan kirlenmeyi önlemek için, ne gibi arıtma tesisleri bulunduğu bilinmiyor.

Ancak sanayi kuruluşlarının çoğunun arıtma tesisi bulunduğu tahmin ediliyor. Tüm bunların yanında, Adapazarı il geneli: göl suyunu şebeke suyu ve çeşme suyu olarak kullanıyor.

Sapanca gölünde: her çeşit su sporları yapılabiliyor. Kırkpınar köyü sahilinde, yelken ve kürek tesisleri vardır.

Son bir not: söylenenlere göre, Sapanca’da 1999 depreminin etkisi hissedilmemiş, yakın çevresinde büyük yıkımlara sebep olan deprem, fay hattının gölün altından geçmesi nedeniyle Sapanca ilçesini etkilememiş, bu bir duyumdur. Ama ben şahsen, göl kıyısındaki bir lüks otelin, deprem sonucunda göle doğru battığını duymuştum.

Sakarya Sapanca

Sapanca’da ne yapılır

Sapanca’nın hemen girişinde TOKİ bloklarının bulunduğu yerde, bu bloklar yapılmadan önce Roman vatandaşlar yerleşikmiş, bunlar TOKİ bloklarının yapılmasını önlemek için bayağı mücadele etmişler ama olmamış ve başka bir yerde ikamete mecbur bırakılmışlar.

Tabii, bu güzel yeri bırakmak zor olmuş, bir çoğu yine buralarda ve özellikle sahil kesiminde: el falı bakarak, çiçek satarak ve yine çeşitli ufak tefek ticaret işleriyle uğraşıyorlar.

Buranın ziyaret edilmesi, göl kıyısında yaklaşık 400 metrelik bir bölümde yapılacak gezinti veya burada bulunan kafelerde oturup dinlenmekten ibarettir. İlk dikkatimi çeken: bu göl kıyısındaki kıyı şeridinin çok kalabalık olması, ama özellikle Arapların aşırı yoğun olmalarıydı.

Bunlara turist diyemiyorum, çünkü bir kısmı turist yani geçici gelip gitmesine rağmen, bir kısmı da artık buralara yani ülkenin en güzel yerlerine yerleşmiş durumdalar.

Tabii yörenin insanı da bunu bildiği için, özellikle Arap turistlere yönelik, muhteşem çalışmalar var, Arapça yazılar, Araplara yönelik etkinlikler dolu. Örneğin: Arap turistlere çeşitli kıyafetler giydirip fotoğraflarının çektirilmesi, Maşukiyede bulunan papağanları buraya da getirmişler, omuzuna koy, resim çektir, ver 30 TL. Kolay kazanç.

Neyse devam edelim. Bu kalabalık yanında, bu sahil şeridinde ilk dikkatimi çeken, pislik oldu. İnsanlar çay bahçelerinde otururken, deliler gibi çekirdek çitleyip, bulundukları yerleri çekirdek kabukları ve diğer her türlü atıklarla dolduruyorlar.

Bir yandan: hemen sahil şeridinin yanına yapılan lunapark benzeri, ne olduğu belirsiz ama yarattığı gürültü gayet net olan bir yer daha var. Buralarda tuvalete girmek isterseniz, sakın girmeyin,  pislikten mideniz bulanır.

Kapısında 1.5 TL. almayı biliyorlar ama temizlik hiç yok, işin ilginci bu pisliği şikayet edecek bir merci de yok. Kafelerde oturup bir çay içenler de bu tuvalete yönlendiriliyor, rezalet, pislik, inanılmaz.

Sakarya Sapanca

Sonuç olarak: Sapanca’nın bu sahil kesimi gerçekten muhteşem güzel, sanki karşısında bir deniz duruyor, tek eksiği: denizin o özel kokusu yok. Görüntü muhteşem, ama ortam yukarıda da belirttiğim gibi pek olumlu değil.

Siz yine de buraya yolunuz düşerse, sahil kesiminde güzel bir yürüyüş yapın, gölün muhteşem manzarasını izleyin ve hatta, sahil bandının sonundaki Sanatkarlar Sokağını gezin, el emeği ürünleri görün. Ama bir şey satın alamazsınız, çünkü satın alabileceğiniz bir şey yok, yani burası da Araplara yönelik düzenlenmiş.

Sakarya Sapanca
Sakarya Sapanca

 

Bu arada: hemen Sanatkarlar Sokağı girişinde bir taş anıt var. Bu anıt: Bizans döneminde, yani günümüzden yıllarca önce, bir Bizanslı at yetiştiricisinin karısına yazdığı övgü dolu yazıyı barındırıyor. MS 1100-1200 yılları arasına tarihlenen üçgen taş kaide üzerinde yazılı olanlar: “Ey yolcu, sakın unutma, hatırla.

Ben yalnız yaşayan at yetiştiricisi Asklipiodotos, eşi bulunmaz bir kadın olan Sergios kızı, eşim Eleni’yi selamlıyorum.” Evet, bu kaide metni eski Yunanca olup, kaide mermer-taş karışımı bir malzemeden yapılmış ve Bizans imparatorluğundan kalma, yaklaşık olarak 1100-1200 yıllarına aittir.

Kaide, alt kenar uzunluğu olarak 270 cm, yan kenarların uzunluğu 180 cm ve 150 cm, yüksekliğe sahiptir. 1997 yılı Ocak alında, Kanalizasyon hattı çalışmaları sırasında, Sapanca Rüstempaşa Mahallesi Batak Mevkiinde Sapanca gölüne 200 metre mesafede ve 5 metre derinlikte bulunmuştur. (Günümüzden yüzyıllar öncesinde, bir Bizanslı at yetiştiricisinin karısına olan aşkını taşlara yazdırması, büyük bir aşk olsa gerek.)

Evet, şimdi Sapanca çevresinde görülmesini önereceğim diğer yerlere gelelim.

Bizans dönemi lahit ve mezar taşları

Bizans döneminden kalma lahitler, Sapanca Hükümet Konağı önündeki açık alanda bulunuyor. Lahitlerden iki tanesi, 1976 yılında İlmiye köyü yakınlarında, diğer ikisi ise, 1987 yılında, TEM Otoyolu çalışmaları sırasında bulunmuştur. Ayrıca: Kurtköy köy içi mevkiinde Btinya krallığı dönemine ait son kralın saklanmak için yaptırdığı kale kalıntıları vardır.

Sakarya Sapanca Rüstem Paşa Camii

Rüstem Paşa Camii

Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı ve veziri olan Rüstem Paşa tarafından, 1555 yılında, Mimar Sinan’ın kalfalarından birine yaptırılmıştır. İlçe merkezinde bulunan cami, zaman içinde bazı tadilatlar görmesine rağmen, halen ayaktadır ve ibadete açıktır.

Sakarya Sapanca Vecihi Kapısı

Vecihi Kapısı

Mimar Sinan tarafından yaptırıldığı söylenen kemerde: İpek yoluna açılan kapıdır. Kemer: birkaç kez onarılmış ve günümüzde sadece ana gövdesi kalmıştır. Kemerin ilk onarımı 1905 yılında, Sapanca’da Nahiye Müdürlüğü yapan Yanyalı Vecihi Orhon tarafından, orijinal kapısı korunarak yaptırılmıştır.

Üzerinde bulunan ve Türkçeleştirilmiş mermer yazıtta: “Her canlı ölümü tadacaktır, 1321, Yanyalı Vecihi Orhan Bey tarafından yaptırılmıştır” yazılıdır. Burada şahsen benim ilgimi çeken bir cümle vardır. “Bilseydim dünya da ölüm olduğunu, koymaz idim taş üstüne taş” Evet, ilginç bir yazıt, görmeyi unutmayınız.

Rahime Sultan Camii ve Rahime Sultan Tuğrası

Sultan Abdülmecit’in 4’ncü hanımı Rahime Sultan tarafından, 1892 yılında yaptırılmıştır. 1967 yılında onarım görmüştür. Özgün yapısını büyük ölçüde koruyan caminin minaresi, 17 Ağustos 1999 depreminde büyük hasar görmüştür.

Sakarya Karasu

Sakarya Karasu

ULAŞIM

Karasu-Adapazarı arası uzaklık: 158 km. Olup, 1 saat 50 dakika sürer. Karasu-Kocaeli arası uzaklık ise: 148 km olup, yol 1 saat 37 dakika sürer.

İstanbul-Karasu arası uzaklık: 209 km. Olup, yol yaklaşık olarak 3 saat sürer.

Sakarya Karasu

GENEL

Karasu’nun başlıca geçim kaynağı: fındık ve turizmdir. Yaz aylarının gelmesiyle birlikte, nüfus, on katına çıkar. Özellikle: gurbetçi vatandaşlarımız tarafından tercih edilmektedir. Kuzeydeki muhteşem sahil ve Karadeniz’in o muhteşem suyunda deniz keyfini çıkarırken, güneyinde ise, muhteşem yeşillikleriyle, Karadeniz’in yaylalarını aratmayacak kadar güzel bir yeşillikle karşılaşırsınız.

KONUM:

Batı Karadeniz bölgesinin bitimi, Marmara bölgesinin başlama noktasındadır. Denizden yüksekliği: 31 metredir. Sakarya Nehri, İlçenin Yeni Mahallesinden denize dökülür.

İKLİM:

Karadeniz ikliminin hakim olduğu ilçede, genelde her mevsim yağışlı geçer.

Sakarya Karasu
KIYI:

Karadeniz kıyısında, yaklaşık 60 km. Uzunluğunda bir kıyı şeridi vardır. Karasu plajı: 20 km. Uzunluğunda, geniş bir kumsaldır. Sahilde: romatizmal hastalıklara iyi gelen, ince taneli kum bulunuyor. Özellikle, hafta sonlarında sahil hattında yoğunluk yaşanır. Sahil hattı boyunca: ayrıca, yeme-içme tesisleri, pansiyon ve oteller bulunur. Söylediğim gibi, sahil bandı uzun. Bu nedenle: Karasu sahilinde, boğulma olayları fazla oluyor.

Çünkü: insanlar, her yerden denize giriyorlar. Koruma önlemleri alınmayan yerlerden denize girildiğinde, sonuç tam bir hüsran. Bir sezonda: koruma önlemi olan yani cankurtaran bulunan yerlerde denize girenlerden, yaklaşık 200 civarından insan, boğulmaktan cankurtaranlar sayesinde kurtarılıyormuş.

Bu yüzden: lütfen, buraya gidecek ziyaretçiler, her yerden denize girmesin, koruma önlemi yani cankurtaran bulunan yerlerden denize girin ve denizde kesinlikle açılmayın, kıyıda bulunan, yakınlarınızın da açılmasına izin vermeyin. Çünkü: Karadeniz gerçekten yüzmek için çok farklı ve daha fazla güç ve enerji gerektiren bir deniz.

Mersin Balığıı
MERSİN BALIĞI:

Karasu’da, her yıl Mersin Balığı Festivali düzenleniyor. Kıkırdaklı balıklardan olan Mersin Balığı; gövdesi iri ve mekik biçimindedir. Başı, ileri doğru sipsivri uzanır. Ağzı, başın altında bulunur. Tuzlu ve tatlı sularda, denizlerde ve göllerde barınabilir. Yumurta mevsiminde, ırmaklara girer. Boyu; 3-6 metre arasındadır. Avlandığı için, sayısı gittikçe azalmaktadır. Eti oldukça iyidir. Tütsülenerek ve tuza bastırılarak yenir.

Bu yüzden; önemli derecede av konusu olmuştur. Ancak, günümüzde, tükendiğinden avı, 12 ay boyunca yasaklanmıştır. Bir zamanlar, mersin balığı, bölge için altın yumurtlayan tavuk gibi imiş. Çünkü: havyarı, büyük gelir sağlıyormuş. Ancak, sonraki dönemlerde nesli tükenmeye başlamış. Şu anda koruma altında. 1970’lere kadar, Karasu’da birçok ailenin geçim kaynağı olan Mersin Balığı, günümüzde, modern yöntemlerle çoğaltılmaya çalışılıyor. Aynı zamanda, Karasu’nun Belediye Amblemi.

TERMİK SANTRAL:

Son olarak, hani genel konular diyoruz ya, duyduğuma göre: Karasu’ya Termik Santral kurulacakmış.

Ne demeli bilmiyorum? Gerek teknolojinin en büyük gereksinimi olan elektrik enerjisine olan ihtiyaç ve gerekse, canlıların yaşamı için gereken, doğa, tabiat olgularının gereksinimi, hangisi öne alınacak, hangisi var edilip diğeri yok edilecek, bilmiyorum?

Ama, şu kesin ki, sanırım Termik Santral yapılması için, çok daha müsait yerler bulunabilir mi acaba? Yoksa, bu cennet gibi yer, yok edilmemeli diye düşünüyorum.

TARİHİ

Karasu tarihi, Frigya dönemine kadar uzanır. Karasu’nun ilk yerleşim birimi: Küçük Karasu köyüdür. Bu köyün mezarlığı incelendiğinde: bir zamanlar nüfusun kalabalık olduğu, mezar taşlarının incelenmesinde ise, Roma-Bizans sanatını yansıttığı anlaşılmaktadır.

İlçede; MÖ.3’ncü yüzyılda başlayan: Bithynia krallığının egemenliği, MÖ.1’nci yüzyıldaki Roma yönetimine kadar sürer. 11’nci yüzyılın sonlarında; Selçuklulardan Artuk Bey’in Bizanslıları yenmesiyle, yöre Selçukluların eline geçer. Ancak: 1072 yılında, yine Bizanslıların egemenliği görülür. 1322 yılında ise, Orhan Gazi tarafından Osmanlı topraklarına katılır.

Eski adı: “İncili Karasu” dur. Cumhuriyet döneminde, bataklıklar kurutulmuş ve Kafkasya ve Balkanlardan gelen göçmenler, yöreye yerleştirilmişlerdir.

KARASU’NUN YAKIN TARİHİ

Evet, Karasu’nun yakın tarihinden kasıt: geçenlerde televizyon dizisi olarak da yayınlanan “İpsiz Recep”. Kurtuluş Savaşı sırasında, İpsiz Recep, yanında 1800-2000 kişi ile birlikte düşmanı Karasu’ya sokmamış, Anadolu hükümeti yanında yer alarak, şerefle milli davaya hizmet etmiştir.

Cesareti, gözüpekliliği ve ataklığı sayesinde “İpsiz” lakabını alır. Milli mücadele yıllarında göstermiş olduğu kahramanlıklar nedeniyle: milis yüzbaşı rütbesini alır. 1928 yılında, Karasu’da ölür.

Sakarya Karasu

GEZİLECEK YERLER

Sakarya Karasu Acarlar Langozu

ACARLAR LANGOZU (GÖLÜ)

Burada: İstanbul Üniversitesi ve Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu tarafından, Acarlar Gölündeki kuş türleri ve bitki çeşitliliğini incelemek üzere, bilimsel çalışmalar yapılıyor. Bunu duyunca, harika, gayet güzel dediğiniz kesin.

Ama: devamını okuyun bakalım, düşünceleriniz değişecek mi. Evet, bu çalışmaları, İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği destekliyor ve finansmanını karşılıyor. Yani: projenin parasal desteği, İngilizlerden.

Neyse: sonuçta, Acarlar Gölünde, eko turizm hayata geçirilmeye çalışılıyor. Yüzlerce kuş türün barındıran gölde “Kuş Gözlem Evi” kurulabilir. Ayrıca, fotoğraf ve bitki gözlemciliği için uygun bir alan. Birazda Acarlar Gölünden söz etmek istiyorum.

Acarlar Gölü, doğal Sit alanı ve koruma altında. Göl: yaklaşık 10 km. Uzunluğundadır. Subasar orman topluluktan içerir. Bu özelliğiyle, İğneada Langozundan sonra, Türkiye’deki en büyük ikinci subasar ormanıdır.

KÜÇÜKBOĞAZ GÖLÜ

İlçenin doğusundadır. Şehir merkezinin 5 km. Uzağında, küçük olmakla birlikte, dikkat çekici bir set gölüdür. Olta balıkçılığı ve piknik alanı olarak kullanılan mesire yeridir. Gölün Karadeniz’e açılıyor olması, ayrı bir güzellik katmaktadır. Gölde: kızıl kanat, sazan, tatlı su kefali gibi balık türleri var.

POYRAZLAR GÖLÜ

Adapazarı içinden geçilerek, gidilen bir yer. Burası: yaz-kış dibinden kaynak suları ile beslenen bir göl. Fazla sularını Sakarya nehrine karıştırıyor, karabatak ve ördekleri görmek mümkün. Göç mevsiminde, kuğular da gölü ziyaret ediyor.

Gölün yüzü ise, nilüfer çiçekleriyle kaplı. En derin yeri: 12 metre ve dibi batak. Gölde yüzmek, kesinlikle yasak. Çevresinde köy evlerinin haricinde yapılaşma yok. Orman Genel Müdürlüğüne bağlı “Poyrazlar Gölü Milli Egemenlik Parkı” na hafta sonu gelenlerin sayısı az değil.

Uçsuz bucaksız yeşilliklerde yapacağınız bir gezinti sonrası, göl kenarındaki kamelyalarda oturarak soluklanabilir, tertemiz havayı içinize çekip, piknik yapmanın keyfine varabilirsiniz. Göle, milli park olması nedeniyle, küçük bir ücret ödeyerek giriliyor.

Piknik masaları, ocaklar ve kamelyalar var. Çadır kurup kamp yapmak imkanı da var. Ücreti ödenerek, gölde olta balıkçılığı da yapmak mümkün. Biraz pullu ve kılçıklı olan: kızılkanat balıklarından tutabilirsiniz.

Sakarya Geyve

Sakarya Geyve

Modern görünümlü bir yerleşim yeri. Burada yediğim ayvanın tadını ve lezzetini, başka bir yerde asla bulamadım. Siz de, mutlaka denemelisiniz.

Sakarya Geyve

ULAŞIM

Adapazarı il merkezine, 33 km. uzaklıktadır. Her ne kadar ana yollar üzerinde bulunduğu söylenemez ise de, yine de pek sapa bir yerde değil, yani ulaşım kolay.

Sakarya Geyve

TARİHİ

İlçe, Türkler tarafından, 1312 yılında, Osman Gazi döneminde ele geçirilmiştir.

Milli Mücadelenin önemli merkezlerinden biri olarak öne çıkar. 1920’li yıllarda, Yunan işgali ve hücumları karşısında, Geyve ve yöresinde, mahalli milis teşkilatı kurulmuştur.

Daha sonra: Kurtuluş Savaşı komutanlarından Ali Fuat Cebesoy, günümüzde aynı isimle anılan kasabada karargah kurarak, Milli Mücadelede önemli görevler yapmıştır. Bunun sonucunda, Geyve ilçesi ve bölgesi, işgal görmemiş ve düşman buraya yaklaşamamıştır.

Sakarya Geyve

GENEL

Bölgenin: ayvası ve üzümü çok meşhur. Üretilen ayvaların büyük bölümünün İsrail’e ihraç edildiğini duydum.

Ülkemizin havai fişek ihtiyacının büyük bölümü, buradaki fabrikadan karşılanıyor. Bu yüzden, her gece olmasa da, genellikle, üretilen havai fişeklerinin denenmesi için, ilçe üzerinde, sürekli bir havai fişek gösterisi izlemek mümkün.

İlçede, muhteşem tekstil fabrikaları da bulunuyor. 2008 yılında düzenlenen, Avrupa Futbol Şampiyonasında kullanılan, 1 milyondan fazla kaşkol-şapka, buradaki tesislerde üretilmiştir. Ayrıca, bu tesislerde, bayrak ta üretiliyor.

Sakarya Geyve

NE YENİR. NE İÇİLİR

Burada, uygun zamanda giderseniz, tadabileceğiniz ayvanın muhteşem lezzetini, inanın, dünyanın başka bir yerinde bulamasınız. Burası, tam bir “ayva” cenneti. Bunun sebebini sorduğumda: ayva meyvesinin ağacının köklerinin çok derinlere gittiğini ve bu yörede, bu derinlikte, yani köklerin ulaşabileceği derinlikte su bulunduğunu ve bu nedenle, ayvanın çok lezzetli olduğunu söylemişlerdi. Evet, hani derler ya “ekmek ayvası” işte, tam burada.

GEZİLECEK YERLER

Sakarya Geyve Ali Fuat Paşa Kuva-i Milliye Müzesi

ALİ FUAT PAŞA KUVAY-I MİLLİYE MÜZESİ

İlçeye bağlı, Ali Fuat Paşa kasabasındadır. Kasabada, Ali Fuat Paşa parkının yanındadır.

Yapı: 1956 yılında, tek katlı olarak inşa edilmiş ve uzun süre Belediye binası olarak kullanılmıştır. 1983 yılında ise, Müze olarak düzenlenmiş ve 1989 yılında ziyarete açılmıştır.

Garp Cephesi komutanı Ali Fuat Paşa’dan kalan fotoğraflar ve belgeler ile, kendisine ait kişisel eşyaların sergilendiği bir müzedir. Bina 2 katlıdır. Birinci katta: dönemin önemli kişilerini ve olaylarını simgeleyen belgeler ve kitaplar sergileniyor. İkinci katta ise, Ali Fuat Cebesoy Paşa zamanından kalma: fotoğraflar ve kişisel eşyalar sergileniyor.

Her yıl, 10 Ocak tarihinde, burada anma töreni düzenleniyor.

Sakarya Geyve Ali Fuat Paşa Köprüsü

ALİ FUAT PAŞA KÖPRÜSÜ

İlçe merkezi ve Ali Fuat Paşa kasabası arasındadır. Köprünün uzunluğu: 198 metre ve genişliği 7 metredir. 3 kemerlidir. 6 ayak üzerinde, taştan yapılmıştır. Köprünün 4 ayağı, Sakarya nehri içinde bulunmaktadır.

Buradaki ilk köprü: Bizans imparatoru Justinyenin karısı tarafından yaptırılmıştır. Günümüze ulaşan köprü ise, bu ilk köprünün yıpranması üzerine, onun yerine: 1495 yılında, Sultan II. Beyazıt tarafından yaptırılmıştır. Bu nedenle: Türk mimari tarzını taşımaktadır. Kitabesi yoktur. Yıldırım Beyazıt ve Yavuz Sultan Selim, doğu seferlerine giderken, bu köprüyü kullanmışlardır.

Sakarya Geyve Elvan Bey İmarathanesi

ELVAN BEY İMARETİ

İlçe merkezindedir. 1450 yılında inşa edilmiştir. Günümüze, sağlam olarak gelmiştir. Bahçesinde: ismini aldığı, Elvan Bey’in mezarı bulunmaktadır. Yapı: kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Üç kubbelidir. 1698 ve 1969 yıllarında restorasyon görmüştür. Burası, günümüzde “Kütüphane” olarak kullanılıyor.

Sakarya Geyve Kırca yaylası

KIRCA YAYLASI

Ali Fuat Paşa kasabasına, yaklaşık 20-25 dakika uzaklıktadır. Her yıl Temmuz ayı başlarında, burada şenlik düzenleniyor. Geleneksel olarak düzenlenen şenliklerde, katılanlara, kazanlarla pişirilen pilav, gözleme, ayran, tavuk ve çörek ikram ediliyor.

Sakarya Geyve Ilıca köyü gazlı su

ILICA KÖYÜ GAZLI SUYU

İlçe merkezinin 15 km. güneydoğusunda, Geyve-Taraklı karayolunun 13.km.den ayrılan yoldan, bir süre gidildikten sonra ulaşılan Ilıcak köyü içindedir. Kaplıca suyu: mineral yönünden çok zengindir. Ayrıca: bromür ve iyodür içermektedir. Suyun, ortalama sıcaklığı 26 derecedir.

ACISU İÇMESİ

İlçe merkezinin 5 km. güneydoğusunda, Ahibaba köyündedir. Tadı nedeniyle, acısu olarak isimlendirilmiştir. Su sıcaklığı, 26 derecedir. Kaplıca suları, içildiğinde: mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelmektedir. Suyun çevresi ise, özellikle dinlenme ve mesire yeri olarak hafta sonlarında, büyük ziyaretçi yoğunluğu çekmektedir.

Sakarya Sapanca hakkındaki gezi yazım için Sapanca