Ağrı Patnos

patnos.çarşı.1
Ağrı Patnos

2017 yılında: bir gece, iki gündüz kaldığım bu ilçede: maalesef ilçe merkezini gördüm, ancak: aşağıda anlattığım tarihi mekanları görme şansım olmadı. Umarım: toparlayabildiğim bilgiler: gerek burada yaşayan ve gerekse buralara yakın olup ta, buralardan geçen ziyaretçiler için yeterli olabilir. Farklılıkları; yorum olarak yazarsanız, diğer ziyaretçilerimizin yararlanmaları açısından, mutlaka faydalı olacaktır.

ULAŞIM

Patnos’un Ağrı il merkezine uzaklığı: 82 km. dir. İlçe: Ağrı-Bitlis, Ağrı-Muş illerini birbirine bağlayan, dört yol kavşağında bulunmaktadır. E-95 karayolu ile, Van ve oradan da İran’a bağlanır. İşlek bir karayolu üzerindedir.

patnos.gene.1
Ağrı Patnos

GENEL

Patnos ovasının kuzeyinde: Ağrı-Van-Bitlis-Muş karayollarının kavşağında kurulmuştur. Denizden yüksekliği: 1650 metredir.

Patnos’ta kara iklimi hakimdir. Yazları: sıcak ve kurak, kışları: soğuk ve kar yağışlıdır.

patnos.süphan dağı.1
Ağrı Patnos
Patnos

Süphan dağının 25 km. kuzeyindedir. Süphan Dağı, ilçeden, tüm haşmeti ile görülür. Bu dağ: İran inanışlarına konu olmuştur. Şöyle ki: dağa çıkmak zor olduğundan: zirveye üç kere çıkmanın bir hac sevabı kadar olduğuna inanırlar.

Burada dikkati çeken bir özellik var. Askeri nüfusun, toplam nüfus içindeki payı: 1985 yılında: % 31.4, 1990 yılında: % 17 ve 1995 yılında ise: % 31.8’dir.

Tarihi süreç içinde: Patnos, Urartuların dini merkezinin bulunduğu bir yer olarak öne çıkar. İlçenin tarihteki adı: Aladri ve Patusis’tir.

Doğal oluk ve yolların düğümlendiği bir noktada bulunan İlçenin konumu, kendisine oldukça stratejik bir konum kazandırmıştır. Bu özelliği: tarih boyunca, bölgenin egemenleri tarafından hep kullanılmıştır.

Ağrı ilindeki, tarihi kalıntıların en eskisi Patnos’taki: Aznavur ve Girik Tepeleridir. Urartu uygarlığından kalma bu tepelerde: tapınak ve çeşitli maddi kültür ürünleri bulunmuştur. Aznavur Tepe: Urartu mimarisinin en önemli eserlerindendir. Diğer önemli bir saray da: Girik Tepede bulunmaktadır.

Girik Tepe: Değirmen Tepe olarak da bilinir. Bu tepe: 15 km. yükseklikte, bir höyüktür. Günümüzde: tahrip edilmiş ve iyice alçalmıştır. Aznavur Tepe ile birlikte, burada kazı yapılmıştır. Kazılarda: höyük tepesinde, saraya benzeyen anıtsal bir yapının, höyüğü çevreleyen bir surun kalıntısı ortaya çıkarılmıştır.

patnos.kot tepesi.1
Ağrı Patnos

AZNAVUR TEPE

Yeni adı: Kot tepesidir. Patnos kalesi olarak da bilinir. Patnos’un 2 km. kuzeybatısında, Ağrı karayolu üzerindedir. Burası: Ağrı ilindeki en eski uygarlık merkezi olarak öne çıkar. Urartulardan kalmadır. MÖ 8’nci yüzyılda yapıldığı sanılan: saray, tapınak ve bina kalıntıları görülür. Urartu tapınaklarının en tanınmışı olarak bilinir.

Yerleşimi çevreleyen savunma sistemi: Urartu Kralı Menua, tapınak ise yine Urartu Kralı İşpuini zamanında yaptırılmıştır.  Mabet: 450 metre yükseklikte, 1500 metrekarelik bir alanın zirvesindedir. Çevresi ise, surlarla çevrilidir.

Ancak: gerek yangın ve gerekse tarihi baskınlar sonucu, tepe yani antik yerleşim, günümüze tamamen bir yıkıntı olarak kalmıştır. Yalnızca: tapınak, platform, mezar taşları, bazalt taşlarla örülmüş kale ve bina temelleri, tepeyi çevreleyen sur izleri ve kazı yerleri belli olmaktadır.

1959 ve 1960 yıllarında yapılan kaçak kazılarda

birtakım kalıntıların çalınması üzerine, burada arkeolojik resmi kazılar başlamış ve 1960-1963 yılları arasında, çalışmalar sürdürülmüştür. Bu kazılarda: Kral Menua’ya ait tapınak, birçok Urartu yapısı ve mezarı ortaya çıkarılmıştır. Elde edilen buluntular ise: Erzurum ve Van Müzelerinde sergilenmektedir.

Kral İşpuini tarafından yazdırılmış, ancak başka bir yerde bulunmuş bir kitabeye göre: “ yörede, başka bir tapınak yaptırıldığı” anlaşılıyor. İlçeye 19 km. uzaklıkta olan “Orta Damla Köy”ünde: bir Urartu kitabesi bulunmaktadır.

Ağrı Patnos Girik Tepe

GİRİK TEPE

İlçenin, 1 km. güneydoğusundadır. Değirmentepe olarak da isimlendirilir. Tepe: yüksek bir höyük şeklindedir. Ancak: zamanla tahrip edilmiş ve günümüzde yüksekliği iyice azalmıştır. Aznavur Tepe ile birlikte, burada da kazılar yapılmıştır. Kazılarda: höyük tepesinde: saraya benzeyen bir anıtsal yapı ve höyüğü çevreleyen surların kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

Bulunan bina: blok taş temelleri üzerine, kerpiç duvarlar şeklinde yapılmıştır. Sarayın: bu yöreye çok önem veren: Urartu kralı Menua veya oğlu I. Argişti döneminde yani MÖ.789-766 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır.

Evet: burası, bu saray kalıntısı da değerlendirilerek, Urartular döneminde, bir yönetim merkezi imiş. Ancak: yapılan kazılarda, herhangi bir yazılı belgeye, buluntuya rastlanılmamış. Ancak: yapının, çok büyük bir yangın geçirdiği öğrenilmiş. Büyük olasılıkla: kuzeyden yada doğudan gelen, atlı kavimler, burayı yakmışlar.

1960-1963 yılları arasında yapılan kazılarda: burada: yanmış bir iç avlu, taht odası, salonlar, kiler, mutfak ve iri toprak küplerin dizili olduğu mekanlar, mutfakta ocaklar, mangal, değirmen, havan, hamur yoğurma taşları, harem dairesinde 37 yanmış iskelet, iskeletlerin üzerinde yüzük, küpe, bilezik, kemer, boncuk, mühür, altın ve tunçtan yapılmış çok sayıda süs eşyası bulunmuştur.

Kırıkkale Çelebi

Kırıkkale Çelebi

İlçe Ankara’ya 115 km ve bağlı bulunduğu il merkezi olan Kırıkkale’ye ise 57 km uzaklıktadır.

TARİHİ

İlçe, Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma dönemi başlangıcında;  doğu ve batı arasındaki yolların en önemlisi olan Kırşehir-Ankara yolunun birkaç kilometre yakınında olarak önem kazanmıştır. İlk iskan edildiği bölgenin ismi “Karalık” tır.

O zaman kurulan yer, bugünkü ilçenin biraz uzağında bir mezra görünümündedir. Daha sonraları, Türkmen aşiretinin Harameyn koluna mensup bir kafile, Çelebi dağının çanağına gelerek yerleşirler. Bu yerlerim yerinin günümüzdeki ismi “Kavas özü” dür.

19 Mayıs 1919 tarihinde, Atatürk’ün Ankara’ya olan yolculuğunda: ilçe halkı Kırşehir-Ankara karayoluna çıkarak, Atatürk ve beraberindekileri karşılamıştır.

Günümüzde İğreyi-Dörtyol olarak bilinen yerde toplanan kalabalık, Atatürk ve arkadaşlarını memnun etmiştir. 1968 yılında Çelebi’de Belediye teşkilatı kurulmuştur. Çelebi, 1990 tarihinde ilçe statüsünü kazanmıştır.

Kırıkkale Çelebi

GENEL

İlçe Çelebi dağı eteklerinde kurulmuştur. Batısında Bala ve Karakeçili bulunur. İlçenin rakımı 1275 metredir. Karasal iklim hakimdir. Kışlar oldukça sert ve kar yağışlıdır. Yağışlar az olduğundan yaz mevsiminde bitki örtüsü bozkır görünümündedir.

GEZİLECEK YERLER

Maalesef Çelebi ilçesinde gezilecek bir yer yok.

Kırşehir Mucur

Kırıkkale Balışeyh

Kırıkkale Balışeyh

Balışeyh, Sulakyurt arası 24 km, Balışeyh Keskin arası 12 km, Balışeyh Delice arası 35 km, Balışeyh Kırıkkale il merkezi arası 47 km. dir. İlçeden: Ankara-Karadeniz ve Doğu illerine giden önemli bir karayolu olan E-88 devlet karayolu geçer. Ayrıca, yine ilçeden demir yolu hattı da geçer.

TARİHİ

İlçe ismini Oğuz Kayı Beyi Ertuğrul Gazi’nin yakın arkadaşı Şeyh Edebali’nin diğer adı olan “Balı-Şeyh” ten almıştır.

Buraya ilk yerleşim; 1230-1258 yılları arasındadır. İlçede, Selçuklu dönemine yani 13’ncü yüzyıla ait bir cami olması, bu düşünceyi doğrulamaktadır.

Balışeyh, 1972 yılında Belediyelik ve 1990 yılında da İlçe statüsüne kavuşmuştur.

Kırıkkale Balışeyh

GENEL

Bölgenin en yüksek kesimi, güneydeki Denek Dağı ve kuzeydoğudaki Koçubaba Seyidin tepesidir. Arazinin tamamı tarım alanıdır. Kenanbey obası köyünde “Azgın” yaylası vardır.

İlçede karasal iklim hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları genellikle soğuk ve kısmen kar yağışlı geçer. İlçe arazisinde en yüksek rakım 1140 metre, en düşük rakım ise 872 metredir.

GEZİLECEK YERLER

KOÇUBEY CAMİİ;

İlçe merkezindeki caminin 12’nci yüzyılda, 1121 yılında yapıldığı tahmin edilmektedir. Ancak kim tarafından yapıldığı bilinmez. Çünkü kitabesi yoktur. Anadolu Selçuklu mimarisini yansıtmaktadır. Caminin tavan örtüsündeki ahşap işçilik görülmeye değerdir. Cami yol kenarında, düz bir arazidedir.

Boyuna dikdörtgen planlıdır. Duvarları yontma moloz taş ve bazı yerlerinde kesme taş kullanılmıştır. Minare: tuğla gövdelidir, tek şerefelidir. Minare Selçuklu mimarisinde olduğu gibi, Osmanlı döneminden daha kısa, kalın ve küçüktür. Çünkü Osmanlı dönemindeki minareler ve kubbeler oldukça büyük ve yüksektedir.

Giriş kapısı: dikdörtgen portal içinde, yuvarlak kemerlidir. İç mekanda: cami kıbleye dikey neflerle ayrılır. Nefleri ayıran ağaç direkler arasındaki tavan, klasik Selçuklu süsleme sanatı örnekleriyle doldurulmuştur.

Cami 1991 yılında orijinaline uygun olarak restore edilmiştir. Özellikle, son cemaat yerinin tavanındaki ağaçlar, orijinaldir. Minarenin iç merdivenleri orjinalde ahşap tahtadan yapılmıştır. Caminin hemen yanında “Ballı Baba Türbesi” vardır.

Kırıkkale Balışeyh Koçubaba Türbesi

KOÇUBABA TÜRBESİ

İlçe merkezine bağlı Koçubaba köyündedir. Kitabesi olmadığı için hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmez. Mimari özelliklerine göre 14 veya 15’nci yüzyılda yapılmış olmalıdır. Koçubaba: buradaki köyde yaşamış, bir Türkmen bilgesidir. Asıl ismi Seyit han Ata’dır. 1200 yıllarında, Horasan bölgesinin Nişabur beldesinde doğduğu tahmin edilir. Ahmet Yesevi ocağında eğitim aldıktan sonra, Hacı Bektaş-ı Veli liderliğinde Anadolu’ya göç ettiği düşünülmektedir.

Koçu Baba hakkında Evliye Çelebi, Seyahatnamesinde şunları yazar “Yine kuzeye giderek Akçakoyunlu köyüne geldik. Buradan da Koçu Baba durağına geldik. Bu da Kalecik kazası toprağında 200 evli bir Türk köyüdür. Ama görünürde asla ev yoktur. Hepsi de yer altındadır. Bu köyde “Koçubaba ziyaretgahı” vardır. Bu zat Bektaşi halifelerindendir. Türkmen yaylasında bu babaya çok inanırlar.

Kırıkkale Karakeçili