Bartın Ulus

Bartın Ulus

Bartın ilinin deniz kıyısından içeride kalan ilçesi, burada yaylalar yoğun ve ünlü.

ULAŞIM

Bartın Ulus: Ulus, il merkezi olan Bartın’a 37 km. uzaklıktadır. Ulus-Safranbolu arası uzaklık: 62 km. Ulus-Amasra arası uzaklık: 53 km. Ulus-Pınarbaşı arası uzaklık: 55 km.

TARİHİ

Yörenin tarihi: MÖ.3000 yıllarına kadar dayanır. MÖ.800-2000 yılları arasında: bölgede, Hititler bir süre barınmışlardır. Bu dönemlerde: burada kurulan “Paflagonya” devletinin başkenti olarak “Ulus” bölgesini kullanıldığı söyleniyor.

1392-93 yıllarında ise, bu kez Yıldırım Beyazıt tarafından bölge ele geçirilerek Osmanlı topraklarına katılır. Ancak, Osmanlı döneminde, ilçe küçük bir yerleşim yeri olarak kalır.

1944 yılında ise, ilçe olarak, Zonguldak iline bağlanır. 1991 yılında ise, bu kez Bartın şehrine bağlanır.

Ulus ismini: bir Türk aşireti olan “Bozulus” tan almıştır.

Bartın Ulus

GENEL

İlçe merkezi vadide kurulmuş olup, deniz seviyesinden yüksekliği: 200 metredir.

İlçe çok geniş bir orman örtüsüne sahiptir. Bu yüzden ilçe ekonomisinin temeli, orman ürünlerine bağlıdır. Kerestecilik ve maden ocaklarında istihdam edilen işçiler, ekonomik getiri sağlarlar.

Yörede: çok sulu ve lezzetli karpuz yetiştirilir. Ayrıca: ince kabuklu cevizi ünlüdür. Bir de, mürdüm eriği. İlçedeki birçok bahçede, mürdüm eriği ağacı görebilirsiniz.

NE YENİR-NE SATIN ALINIR 

Ulus yöresinde, keten tohumu, keten yağı ve mürdüm eriğinden yapılmış pestil tatmalısınız. Ulus pazarından, rahatlıkla bulabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Bartın Ulus

ULU YAYLA

İlçe merkezine 27 km. uzaklıktadır. Buranın ortalama yüksekliği: 1200 metre civarındadır. Gitmek isterseniz, burada sizi: muhteşem bir orman, rengarenk çiçekler, pınarlar, mağaralar ve yaban hayvanları karşılayacaktır.

Muhteşem doğal güzelliklerin olduğu bir yer. İlan edilmemiş olmasına rağmen, bir Milli Park görünümündedir. Yörede: bol miktarda yaban hayvanları (karaca, geyik gibi) görülüyor. Özellikle, sık sık domuz av partileri düzenleniyormuş.

Her yıl: Ağustos ayı içinde, bir hafta süreyle, burada, “Ulu yayla Şenlikleri” düzenleniyor.

Bartın Ulus

ULUKAYA ŞELALESİ

Burayı mutlaka görmelisiniz. İlçe merkezinin 17 km. uzağında, Ulukaya köyünün doğusunda, Ulus çayı üzerindedir. Şelale: 10 metre genişliğindeki bir kaya içinden çıkıyor ve 20 metre yükseklikten aşağıya akıyor. Şelalenin döküldüğü yerde, 30-40 metre genişliğinde bir gölet oluşmuş.

Yazın: şelalenin suyunun debisi azalır ve hatta, bazen kuruduğu bile görülmüştür. Ancak, kışın, şelalenin suları adeta coşar ve vadi içinde, çağlayandan aşağıdaki gölete dökülen sular, ortamda bir sis etkisi yaratarak, muhteşem görüntüler ortaya çıkarır.

Ancak, tüm bu güzelliklere rağmen, burada ve hemen yakındaki Ulukaya köyünde, gerek konaklama ve gerekse yemek olanakları yok.

Şelalenin ağzından çıkan suyun bir kısmı; Ulus ilçe merkezinin su ihtiyacının karşılanması için kanallarla ilçe merkezine gönderiliyor.

ÇAĞLAYAN VADİSİ-KANYON

Göletten sonra suyun akıntısı devam ediyor ve akarsu yatağı, bir kanyon oluşturuyor. Bu kanyon: yaklaşık 1 km. uzunluğunda ve kanyonun her iki yanında, duvar gibi yükselen kayaların yüksekliği ise: 30-35 metre civarındadır. Vadi boyunca: birçok mağaralar, pınarlar ve ahşap evler görmek mümkün.

ARDIÇ YAYLASI

İlçe merkezine 33 km. uzaklıktadır. Yaklaşık yükselti: 1500 metre civarındadır. Ardıç kuşlarının burada çok görülmesi nedeniyle, Ardıç yaylası ismi verilmiştir. Buraya gitmeyi düşünenler için; Kasım-Nisan ayları arasında, yani yılın altı ayının, burada karlı olduğunu unutmamaları gerek.

GEZEN YAYLASI

İlçe merkezine bağlı, Kumluca beldesindedir. Ardıç yaylasına 8 km. uzaklıktadır. Diğer iki yaylaya nazaran daha küçüktür.

Sinop Gerze

Sinop Gerze Horoz

Bu şirin horoz resmini burada görünce inanıyorum ki, şaşırdınız. Ama: horoz, yalnızca Denizli yöresinde değil, ülkemizde, Gerze bölgesinin de sembolü olmuş, şirin bir canlı. Evet: buraya has bir horoz ve tavuk türü var.

Gerze: İl merkezine, 40 km. uzaklıktadır. Aslında, Samsun yolu üzerinde olduğundan, ulaşımı kolaydır. Araç ile yaklaşık, 30 dakika sürüyor. Yol keyifli ve güzel. Bu arada: ilçe, Samsun iline 132 km. uzaklıktadır.

Sinop Gerze

Gerze: bir zamanlar, evleri ve gül bahçeleri ile öne çıkmış bir bölge. 1950 yılında, bu ilçede çıkan yangında; bölgede, Bağdati tarzında yapılan ahşap evlerin çoğu yanmış.

Onların yerine, kagir binalar yapılmış. Ama, hepsi 2 katlı ve bahçeli. Ancak: günümüzde, hala, bazı evlerin kapı tokmakları görülmeye değer. Hemen her evin bahçesinde, güller var.

gerze.genel.2

YANGIN

13 Şubat 1956 günü, Lodos fırtınasının desteklediği ve bir evin mangalından çıkan yangın: bütün ilçeyi yakar. 1000 ev yanmış ve yalnızca 100-150 ev kurtarılmıştır.

Bu büyük felaketten sonra, Gerze, devlet yardımı ile yeniden inşa edildiğinden, ilçe merkezinde, tarihi yapı bulma imkanı yok.

Sinop Gerze Sembolü

GERZE’NİN SEMBÖLÜ-HOROZ

Düz siyah renkli, ibikleri çatallı ve boynuz gibidir. Gagası ve ayak pulları siyah, beden derisi ve yumurtasının kabuğu beyazdır. Sesleri: sabahın sessizliğinde yankılanır. Simsiyah ve parlak tüylerinde, yansıyan güneş ışınlarının tüm renklerini görmek mümkündür.

Bu güzel görünümü, kıpkırmızı ibikleri tamamlar. Sahibini çok iyi tanır. Kıskançtır. Disiplinlidir. Dövüşçüdür.

2.5 metre yüksekliğe sıçrayabilen nadir horoz türüdür.

Haremindeki tavukları koruması, onlara sahip olması, onun iyi bir aile reisi olduğunu ortaya koyar.

Yöreye: kendi simgesini veren bu hayvanları, yöre halkı çok sevmekte ve günümüze kadar gelen öykülerini ilgi ile dinlemektedirler. Bir öykü şöyledir: “ Gerzeli, İstanbul’a yaptığı bir seferinde, horozunu da yanında götürür.

Gemisini Dolmabahçe önünde demirler. Aynı görevini İstanbul’da da sürdürmeye devam eden horoz, öterek sesini orada da duyurur. Bu sesi duyan, o günün padişahı, merak eder ve horozu görmek ister.

Amacı: kendi horozları ile dövüştürmektir. Karşılaşmayı, padişahın horozunu yenen Gerze horozu kazanır ve hak ettiği ününü, bir kez daha kanıtlamış olur.”

Sinop Gerze Beyaz Balina Aydın

BEYAZ BALİNE AYDIN

25 Ocak 1992 günü, Gerze açıklarında görülen, beyaz balina, kendisini gören balıkçıların korkup, ağlarını bırakıp kaçmalarının ardından, balıkla kandırılarak, Gerze kıyılarına getirilir. Adı: Gerze yerlilerinden Aydın Bey’in benzer fiziki özelliklerine istinaden, “Aydın” konulur.

Aydın: artık limandan çıkmaz olur. Çoluk-çocuk herkesin sevgilisi olur.

Sünger yumuşaklığındaki beyaz başını sevdiriyor, pullu balık yemiyor ama kendisine ikram edilen: tirsi, uskumru, kolyoz gibi pulsuz balıkları, önce havada takla attırıp başından yarısına kadar yutuyor, gerisini de üflüyor.

Gerzeliler, işlerini güçlerini bırakırlar, herkes Aydın’la oynayıp, onu besliyormuş. Sabah gün doğar doğmaz, herkes soluğu limanda alıyormuş.

Bu arada: Aydın’ın: Ukrayna’nın Sivastopol Limanından gelmiş, Beluga türü bir beyaz balina olduğu tespit edilmiş. Rusya Bilimler Akademisine bağlı, bir araştırma havuzundan kaçmış. İngilizlere göre ise, canlı “mayın taşıyıcısı” olarak yetiştirildiği Kazachi Koyundaki, askeri tesisten firar etmiş.

Derken, kara haber gelmiş. Ukraynalılar, balinalarını, ülkelerarası hukuk maddelerine dayanarak, geri istemişler. Yer yerinden oynamış ama olmamış.

Zorlu bir sürecin ardından, Rus yetkililer, Aydın’ı gemilerinin havuzuna koyup, geriye götürmüşler. Bir defa daha kaçıp bir geceliğine Gerze’ye gelen Aydın’ı, takip eden günlerde, bir daha gören olmamış.

Buranın tadını çıkarmak için: aracınızı meydanda park edin. Otobüs ile gidiyorsanız, meydanda inin. Sol tarafta bulunan sahildeki evlerin arasında yürüyün. Bahçeler içinde, iki katlı evlerin arasında yürümek büyük keyif.

Bir de meyve zamanında gittiyseniz, ağaçların dallarından sarkan meyveleri koparmanız bile mümkün, çünkü asla kızmıyorlar. Ne de olsa, siz misafirsiniz.

Evet: Gerze’nin tüm sahillerinde: çam ormanları, denize kadar ulaşıyor.

Çalboğaz koyu, Bedre koyu, Değirmenler mevkii, Uçuk hurma, Caymaaltı, Kargasa bölgeleri: gerek piknik yapmak ve gerekse denize girmek için elverişli bölgelerdir.

Sinop Gerze Yemekleri

YEMEKLER

Gerze’de: Gerze Nokulu yemenizi önerebilirim. Kıyma ve soğan ile hazırlanmış, bir çeşit çörek.

Sinop Gerze Çeçe Sultan Türbesi

ÇEÇE SULTAN TÜRBESİ

İlçe merkezine, 15 km. uzaklıktadır. Çeçe köyünde bulunan türbe, yıllardır, buraları ziyaret edenler tarafından, dilekte bulunulmak için gidilen bir yer olarak öne çıkmaktadır.

Yapılan araştırmalara göre: Çeçe Sultan: aslen Horasanlı. 1071 yılında, Büyük Selçukluların Malazgirt Savaşından sonra, İslam dinini yapmak amacı ile, bir gurup mücahitle birlikte, bölgeye gelmiş.

Türbe: yığma ve yontma taştan yapılmış. Kapısında: tarihi bir geyik boynuzu ve henüz anlamı çözülememiş, bir kısım dekoratif yazılar bulunuyor.

Türbenin önünde: yıllardan bu yana, üzerindeki dallarına renkli çulların bağlandığı bir dilek ağacı bulunuyor. Ayrıca: silindir şeklinde bir de “Dilek Taşı” var. Ziyaretçiler, buralarda dilekte bulunuyorlar.

Sinop Gerze Deniz Feneri

GERZE FENERİ

İlginç mimarisi ile dikkati çekiyor. 1944 yılında yapılmış. Tunç devrinden kalma, Köşk Höyüğünün hemen yanında.

Çevresinde dolaşma imkanı bulunan geniş bir platformu var. Kıyıdaki yeri: yerleşim yerlerine çok yakın. Çevresinde bulunan balıkçı barınağı ve dalgakıran, arkasındaki restoranla bütünleşen bir yapı.

Sinop Gerze Yangın Evleri

YANGIN EVLERİ

İlçe, 1956 yılında büyük bir yangın geçirmiş ve evlerin büyük çoğunluğu yanmış. Yangın evleri: bu yangından sonra yapılan: düzenli, planlı ve bahçeli, şirin yapılarıyla, gezenlerin beğenisini kazanıyor.

Kendine has, uzun ince sokakları olan ve gerçekten bir palana sahip ender ilçelerden biri. Evler: iki tip. İnce-uzun sokak, bir tarafta tek katlı, birbirine bitişik ve ön-arka bahçeli evler,  diğer tarafta ise birbirine bitişik, ön-arka bahçeli evler.

Her sokak başında: 6 tane iki katlı, 6 tane de tek katlı olmak üzere 12 ev var. Bu evlerin özelliği: diğer evlerde, arka bahçeye geçmek için, eve girmek zorundasın.

Çünkü: evler bitişik. Ama: köşe evlerde, arka bahçeye ön bahçeden de geçilebiliyor ve bahçe açısından, bu evler çok güzel. Yalnız: bu güzel evlerin mimari yapısı ile oynanıyor.

Tek katlı evlerin üzerine, saçma sapan katlar çıkılmış, bazı evler arkaya doğru uzatılmış, arka bahçe bitmiş,

Sinop Gerze Yakup Ağa Konağı

YAKUP AĞA KONAĞI

Evet, konak 1911 yılında yapılmış. Binanın zemin katında: 4 dükkan, büyük mutfak, çamaşırhane ve 2 fırın var. Üst katlarda ise, toplam 12 oda, 6 salon, 6 tuvalet, 6 küçük banyo var. Odaların 3 tanesinde, ayrıca bacalı ocaklar bulunuyor.

Binanın son katında: balkonlu taraftaki dairede, Hacı Zekeriya Efendinin, batıya bakan diğer dairede de, Yakup Kılıç’ın kaldığı ve iki daire arasında, büyük bir kapalı kapı ile, yine alt katlarla arasındaki merdivenler başında, iki büyük kapı var.

Yani, 2 adet süit daire havası verilmiş. Konağın üst katlarında tavanlardaki yağlı boya resimler, Rusya’dan getirtilen ressam tarafından yapılmış.

Sinop

Osmaniye Sumbas

Osmaniye Sumbas

İlçe içinden geçen “Sumbas” çayının ismiyle anılıyor. Bir de, “Fellah” kelimesinin çıktığı bir yer olarak, burası öne çıkıyor. Yol boyunca, kaktüs ağaçları göreceksiniz.

Osmaniye Sumbas

ULAŞIM

Sumbas ilçesi ve Kadirli ilçesi arasındaki uzaklık: 12 km.dir. Osmaniye il merkezine, Kadirli ilçesi üzerinden ulaşım mümkündür. Sumbas ile Osmaniye il merkezi arasındaki uzaklık: 60 km.dir. Sumbas ilçesinin, Adana il merkezine uzaklığı ise: 30 km.dir.

Osmaniye Sumbas

TARİH

Sumbas bölgesi: konumu itibarıyla öne çıkmaktadır. Kapadokya Kilikya geçidinin, yukarı ovadaki ilk duraklarından biridir. Birçok egemenlik, burada üstünlük kurma mücadelesi içine girmiştir. Anadolu’da bulunan birçok uygarlığın izlerine rastlanılmaktadır.

Hititler: MÖ. 1750 yıllarında, Kayseri üzerinden Kilikya’ya inerler. Hitit kralı Tuthalis, Anavarza ve Sumbas bölgelerini ele geçirerek, doğuya yönelir. MÖ. 1750-1190 yılları arasında, bölge Hitit hakimiyeti altında kalır. MÖ. 860 yılında ise, Asurlar egemenliği ele geçirirler.

Kilikyalılar, MÖ.612 yılında, Anavarza’yı, kendilerine başkent yaparlar ve 200 yıl, bu süreç devam eder. MÖ.401 yıllarında, Persler, Kilikya krallığını kendilerine bağlarlar. Ancak: MÖ.333 yılında, Büyük İskender’e yenilince, bölgeyi terk ederler.

MÖ. 100 yıllarında, bölge Romalılar tarafından ele geçirilir. Dana sonraki süreçte: Abbasiler, 750 yılında, burada olan büyük depremin yıkıntılarını tamir ederek, Horasan’dan getirttikleri çiftçi ve mücahit Türkleri buraya yerleştirirler.

Zaten, yöre “Sumbas” ismini, Horasanlı Türklerden almıştır. Çünkü: Sumbas, bir Horasan nehri olan ve Hazar denizine  dökülen Atrek nehrinin bir koludur.

Kutalmışoğlu Süleyman Bey: 1082 yılında, Sumbas ve çevresini topraklarına katar. 1178 yılında, Selçuklular yörede egemen olurlar. Bu egemenlik, 1243 yılındaki Kösedağ savaşına kadar devam eder.

1350 yılında, Dulkadirli Karacay Bey, yörede egemenliği ele geçirir. 1522 yılında ise, Osmanlılar yöredeki egemenliği ele geçirirler.

Evet, tüm tarihi süreç ilerler ve 1992 yılında, yöredeki iki önemli köy birleşerek Belediye teşkilatını kurarlar. Belediye ismi olarak “Sumbas” ismini alırlar. 1996 yılında ise, yöre ilçe statüsüne kavuşur.

 

GENEL

Çukurova’nın kuzeydoğusunda, Orta Torosların güneyindedir. İlçede, Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Yüksek kesimler: çam ve meşe ağaçlarından oluşan ormanlarla kaplıdır. İlçenin ekonomisi: tarım, hayvancılık ve dokumacılığa dayanır.

FELLAH

Osmanlı döneminde, Mısır ülkesinden, Çukurova bölgesine çalışmak üzere, Arap kökenli işçiler getirilir. Bunlar, yerli halka, yani Çukurova yöresinde yaşayanlara çiftçiliği öğretsinler diye, bunların yaşadığı köyler kurulur.

Yörede, çiftçi anlamına gelen “Fellah” ismi, bunlara takılmıştır. Ancak, bu işçiler, yerli aşiretlerin baskıları sonucu, zamanla buralardaki köyleri ve yerleşim yerlerini terk etmişler ve Adana şehrine göçmüşlerdir.

Ancak, onların yaşadıkları bir yerleşim yeri “Araplı” köyü, nahiye olarak günümüzde halen faal.

Osmaniye Sumbas

GEZİLECEK YERLER

Osmaniye Sumbas Kalkan Kalesi

KALKAN KALESİ

İlçenin Esenli-Bağdaş yolunun 15 km. dedir. Kalenin aşağısında: Roma ve Bizans dönemlerine ait mimari yapı kalıntıları görülmektedir. Roma dönemine ait kuyu, sütun parçaları ve yapı malzemeleri, çevreye dağılmış durumdadır.

Kale ise, bu bölümde, aşağıdan görülmeyen ve çıkılması zor bir kayalık üzerinde yapılmıştır. Sur kalıntısı: yaklaşık 50 metredir.

Ayrıca, kale içinde: 6×6 metre boyutlarında bir yapı kalıntısı görülüyor. Kalenin üzerinde bulunduğu kayalıktan: doğu ve batı geçitleri rahatlıkla görülmektedir.

Osmaniye Sumbas Merkez Camii

MERKEZ CAMİİ

İlçe merkezine bağlı, Karaömerli köyünde, tarihi bir camidir. Caminin, 1900’lü yılların başında yaptırıldığı tahmin ediliyor. 1930 yılında ise, çatısı tamir ettirilmiştir.

2007 yılından sonra, yeniden restorasyon çalışmaları yapılan caminin, tamiratı tamamlandıktan sonra, yeniden ibadete açılacakmış.

Osmaniye Sumbas Çem Kalesi

 

ÇEM KALESİ

Armağanlı köyündedir. İlçe merkezine, 5 km. uzaklıktadır. Yüksek kayalıklar üzerine kurulmuştur. Tepenin batı ve doğu cepheleri, çok dik ve ulaşılması imkansız şekilde, sarptır. Kaleye giriş: kuzeybatı yönündeki burcun solundan, üstü kemerli kapıdandır.

Giriş kapısının sol tarafında, taşa oyularak yapılmış ve oldukça yıpranmış bir kitabe var. Ayrıca: kapının hemen sağ yanında, daire içine oyulmuş, bir de “haç” motifi var. Ortaçağdan kalma olduğu sanılıyor.

Osmaniye Sumbas Kar Deresi Köprüsü-Taş Köprü

KARDERESİ (TAŞ KÖPRÜ) KÖPRÜSÜ

İlçenin kuzeybatısındaki, Kar deresi üzerindedir. Kitabesi bulunmadığından, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Ancak, yapının mimari özellikleri incelendiğinde, Osmanlı döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.

Yapım zamanı olarak ise, muhtemelen: 16-17.yüzyıl arası düşünülmektedir. Köprü: iri taşlardan yapılmıştır. Tek ve yuvarlak gözlüdür.

Çeşitli dönemlerde onarılmış olmasına rağmen, günümüzde, orijinal mimari özelliklerini kaybetmiştir. Burada: çok güzel bir alabalık tesisi var. Buralardan yolunuz geçerse, bu alabalık tesisine uğramayı ve alabalık yemeyi sakın ihmal etmeyin.

BAĞDAŞ YAYLASI

İlçe merkezine, 57 km. uzaklıktadır. Stabilize bir yolla ulaşılmaktadır, bu nedenle ulaşım biraz problemli.

Yaylanın etrafı: çam, ardıç, köknar ve sedir ağaçlarından oluşan ormanlarla kaplıdır.

Alt yapı hizmetleri nispeten yeterlidir. Elektrik, kır kahvesi, bakkal ve bir kısım yayla evi var. Burada, çadırlı kamp kurmak mümkündür.

HİNDAPLI HÖYÜK

İlçe merkezine bağlı Reşadiye köyünde 66 metre rakımda konumludur. Üzerinde tarım yapılan son derece yayvan formlu bir höyüktür. Höyükte yapılan araştırmalarda: son Kalkolitik ve İlk Tunç çağı, MÖ 2 binler ve Demir çağına ait çanak çömlek parçalarının yanı sıra çok sayıda yeşil sırlı seramik kırığı bulunmuştur.

KIZILÖMERLİ HÖYÜĞÜ

İlçe merkezine bağlı Kızılömerli köyü merkezinde 69 metre rakımda bulunan Kızılömerli höyüğünün eski ismi “Frengili höyük” tür. Höyük üzerinde halen kullanılan ve içinde eski Türk mezarları da bulunan bir mezarlık vardır. Höyükte yapılan araştırmalarda: İlk Tunç ve Demir çağlarına ait çanak çömlek parçaları toplanmıştır.

MUSTAFALI HÖYÜĞÜ

İlçe merkezine bağlı Küçükçınar köyünde 78 metre rakımda konumlu olan Mustafalı Höyüğü konik formunu korumaktadır. Eteklerinde tarım yapılan höyükten Son Kalkolitik, ilk Tunç, Orta Tunç çağları, Demir Çağı ve Roma dönemi gibi çeşitli dönemlere ait çok sayıda ve nitelikli pişmiş toprak kap kırıkları bulunmuştur.

NARLI HÖYÜK

İlçe merkezine bağlı Kızılömerli köyünün 1 km batısında, 54 metre rakımda bulunur. Höyük yayvan formdadır ve çok fazla tesfiye görmüştür. Höyükte bulunan taş aletlerin ve çanak çömlek parçalarının en eski örnekleri Kalkolitik çağa aittir. Höyükte ayrıca Tunç çağına, Demir çağına, Hellenistik ve Roma devirlerine ait pişmiş toprak kap parçaları da görülür.

GAVURKÖY NEKROPOLÜ

İlçe merkezine bağlı Alibeyli köyü Gavurköy mevkiinde bulunan Gavurköy Nekropolünde diğer nekropollerde olduğu gibi trapez ağızlı kaya mezarı ve yuvarlak ağızlı kuyu mezarları vardır. Ayrıca, mezar taşlarının yerleştirildiği oyuklar da bulunur.

SAMAİLHÖYÜK

İlçe merkezine bağlı Alibey köyünde, Gavurköy nekropolünün kuş uçuşu 500 metre güneyindedir. Kadirbey-Sumbas ilçesi sınırında, ovanın bitip arazinin yükselmeye başladığı noktada yükselen bir tepedir.

Hiç çanak çömlek kırığı bulunmayan tepenin üzerinde yöre halkının kuyu mezar olarak tanımladığı yuvarlak çukurlar ile özenle işlenmiş blok taşlarla örülü büyücek bir su havuzunu andıran, kare formunda bir başka çukur vardır.

Buranın bir nekropolden öte tepenin hemen arkasında, kuzeyinde kalan Gavurköy nekropolü ile bağlantılı bir Açıkhava kutsal alanı olduğu düşünülmektedir.