Nevşehir Hacıbektaş Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi

Nevşehir Hacıbektaş Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi

Ankara-Kayseri kara yolunda, Kırşehir ve Mucur geçildikten sonra Kayseri yolundan ayrılarak gidilebilir, yoldan yaklaşık 5 m. içeridedir. Ankara-Nevşehir kara yolu da, İlçenin içinden geçer.

GENEL

Nevşehir Hacıbektaş Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi;

Nevşehir Hacıbektaş Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi: Hacıbektaş İlçesi; Anadolu’nun ortasında, yüksek bir coğrafyada, kuru iklim koşullarında, neredeyse ağaçsız bir yerleşim yeri. Ancak; böyle bir yerin, birçok insan için bir çekim merkezi olmasının sebebi olduğu kesin, şöyle ki: Hacı Bektaş-ı Veli’nin öğretisinin: ortaya konulduğu, olgunlaştırıldığı ve yaşatıldığı bir mekan, günümüzde müze olarak ziyarete açık Hacı Bektaş-ı Veli külliyesi burada.

Külliyeye gelirken önce bir Atatürk heykeli ziyaretçileri karşılıyor.

HACI BEKTAŞ-I VELİ KİMDİR?

Nevşehir Hacıbektaş Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi;

Hacı Bektaş-ı Veli’yi kısaca anlatmak gerekirse; Büyük Türk-İslam düşünürüdür. Türkistan’ın Horasan bölgesinde doğmuş ve Hoca Ahmet Yesevi Okulunda: Matematik, Felsefe ve diğer bilimleri okumuştur.  İran, Irak, Arabistan ve Suriye’yi gezdikten sonra Anadolu’ya gelir ve eski adı “Sulucakarahöyük” olan bugünkü Hacıbektaş’a yerleşir.

Burada: düşüncelerini yayar, öğrenci yetiştirir ve hakka yürür.

O’nun hoşgörü, barış, insan sevgisi ve eşitlik ilkeleri üzerine kurulu olan düşünce sistemi, hala insanlığa ışık tutmaktadır.

Sosyal düşünceleri, kendisinden 600 yıl sonra 1923’te Atatürk tarafından hayata geçirilmiştir.

Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli düşünce ve öğretisi, 10 Aralık 1948’de kabul edilen “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” ile aynı anlayışı aksettirmektedir.

KÜLLİYENİN MÜZE OLARAK ZİYARETE AÇILMASI

Nevşehir Hacıbektaş Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi: Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, 1958-1964 yılları arasında, Külliyenin büyük kısmı restore edilir. 16 Ağustos 1964 tarihinde ise, Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi olarak ziyarete açılır. Ayrıca: günümüzde, Hacıbektaş İlçesinde, halen ayakta kalan bir kısım yapı daha vardır.

Kadıncık Ana Evi, Bektaş Efendi Türbesi gibi bu yerler de, Vakıflar Genel Müdürlüğünün bünyesinde Müze olarak ziyaret edilebilmektedir. Özellikle, Kadıncık Ana Evi; Hacı Bektaş-ı Veli’den: el alan, giz verilen ve yetiştirilen Kadıncık Ana (Kutlu Melek-Fatma Ana), hocası öldükten sonra, öğretisini taşıma ve aktarma görevini üstlenmiş olması açısından önemlidir.

KÜLLİYENİN İNŞASI

Bugünkü mimari yapının çekirdeğini: Hacı Bektaş-ı Veli zamanında yapılan: Çilehane (Kızılca Halvet) oluşturur. 14’ncü yüzyıldan itibaren ise, eklenen bina ve yapılar ile 16’ncı yüzyıl da, dergah tamamlanmış olur.

Dergahın yapımına ait, anlatılan birkaç rivayet bulunma olup iki tanesini anlatmak istiyorum. Şöyle ki: Hacı Bektaş-ı Veli; her gün gelip, şimdiki dergahın bulunduğu yere oturur. Onu sevenler: ” galiba, hoca, burada dergah bina edilmesini istiyor, o yüzden gelip buraya oturuyor ” diye düşünürler.

Daha sonra; Hacı Bektaş-ı Veli’nin hizmetini gören, Sarı İsmail’e, Hacı Bektaş-ı Veli’yi sevenlerden biri: buraya bir dergah yaptırmaya niyet ettiğini söyler. Sarı İsmail’de, durumu hocasına anlatır.

Hacı Bektaş-ı Veli; ” ona söyle, bir usta getirtsin, biz istediğimiz büyüklükte bir daire çizelim, ayrıca, yeteri kadar taş getirtip yonttursun, hazır etsin ” der.
Sarı İsmail, bu durumu o şahsa bildirir, şahıs çok sevinir ve hemen bir mimar getirtir.

Hacı Bektaş-ı Veli’de, kalkıp, eliyle, şimdiki dergahın bulunduğu yeri çizer. O mimar da, dergahın inşası için yetecek kadar taş getirtip yontturmaya başlar. Taşların yontturulması işinin bittiği gecenin sabahı, herkes, dergahın yapılmış olduğunu görür.

Dergahı yaptıracak kimse, derhal, Sarı İsmail’in yanına gelir ve ” Ben bu binanın yaptırılması için usta getirttim, taş getirttim ve yaptırma sevabına kavuşmak istedim. Fakat, her kimse, binayı bir gecede yaptırmış ” diyerek, üzüntüsünü belirtir. Sarı İsmail, durumu hocasına bildirir.

Bunun üzerine; Hacı Bektaş-ı Veli; ” O beni sevene söyle, bu dergahı zahirden birisi gelip yapmadı. Allahu Teallanın izni ile, bir anda yapıldı. Sevabı, yine onun amel defterine yazılmıştır.” der. İsmail, durumu, derhal, kendisinden haber bekleyen kişiye bildirir ve kişi mutlu olur.

Dergahın yerinin seçimine ait diğer bir rivayet ise şöyledir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin hocası İdris, Horasan’dan bir değneği göğe fırlatır ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin, bu değneğin düştüğü yerde dergahını kurmasını söyler.

İnanca göre; bu değnek, Hacıbektaş’ta, külliyenin bulunduğu yere düşer ve saplanır ve dut ağacı olarak yeşerir. Dolayısı ile, dut ağacı, kutluluk işareti sayılır.

Günümüzde, Balım Sultan Türbesinin önündeki karadut ağacı, inananlar tarafından kutsal kabul edilir.

Evet; dergah yaptırıldıktan sonra, 1338 yılında ölümü üzerine, Hacı Bektaş-ı Veli’nin türbesi de, burada, Sultan Gazi Murat (Orhan Bey) tarafından, Yanko Madyan isimli bir mimara yaptırılır.

Sultan II. Murat, türbe aleminin yaldızı için 1600 akçe altın döktürür. II. Beyazıt, dergahı ziyaret eder ve kubbesini kurşunla kaplatır. Osmanlı padişahlarının dergaha ilgisi, II. Beyazıt dönemine kadar devam eder.

KÜLLİYEDE-MÜZEDE ZİYARET PLANI

Külliyenin kapısının hemen önünde “Hacıbektaş Veli” heykeli bulunuyor.

Müze; plan bakımından, birbirine geçmeli olarak yapılmış, üç ana (avlu) bölümden oluşuyor. Bu avlular içinde: türbeler ve diğer hizmet binaları var. İlk yapı olarak: Çile damı, Hacı Bektaş-ı Veli’nin sağlığında inşa edilmiş.

Çeşitli zamanlarda yapılan eklentiler ve yenilemeler ile, külliye, bugünkü şeklini almış. Hacı Bektaş-ı Veli türbesi ise; 1338 yılında, nispeten basit bir yapı olarak çile damına eklenmiş. Türbe, 1385 tarihinde ise, Hacı Bektaş-ı Veli’nin oğlu Seyyid Ali Sultan tarafından yeniden yaptırılarak, bugünkü görünümünü almış.

Evet, külliyeye, müze alanına girerek, ziyaretimize başlıyoruz.

Klasik Osmanlı tarzında yapılmış bir kapıdan giriliyor. Kapı oldukça geniş ve yüksek. 1963 yılında, eskisine uyularak yeniden restore edilmiş, tonozlu ve büyükçe bir kapı. Eskiden bu kapıya ” taç kapı ” deniliyormuş.

Restorasyondan önce, kapının dış yüzünde: ” Burası aşıklar kabesidir. Eksik gelen tam olur ” anlamında bir kitabenin bulunduğu söylenmekte.

Evet, bu kapıdan giriyoruz, büyükçe bir bahçe var. Burada: 1’nci avlu sizi karşılıyor. Bu avluya: Nadar Avlusu (Altın Avlu) da deniliyor.

Avlu; üçgene benziyor.

Üçler Çeşmesi ve Mühr-ü Süleyman Motifi:

Avlunun doğusunda; Türbedar Fevzi Baba çeşmesi var. Çeşme 1902 yılında ve Feyzullah Dedebaba döneminde, Sadrazam Halil Paşa’nın eşi Fatma Nuriye Hanım tarafından vakfedilmiştir. Çeşmeyi inşa eden usta Nevşehirli Mustafa Vasfi’dir. Anıtsal görünümlü çeşme, düzgün kesme taştan, sivri kemerli ve düz dam alınlıklı olarak inşa edilmiştir. Üç adet pirinç kurnası birbirine paralel olarak sıralanmış olup, yapıda beyaz ve kırmızı taş değişimli olarak kullanılmıştır. Süs olarak: kabara, yıldız ve giyoş motifleri tercih edilmiştir. Düz dam alınlığın ortasında, üst kısmında orijinal yapım kitabesi, göbeğinde ise Mühr-ü Süleyman motifi yer alır. Bolk mermerin oyulmasından elde edilen yalak bölümü orijinaldir. Çeşme birkaç kez onarım görmüştür.

Mühr-ü Süleyman Motifi:

Anadolu’da Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde çok kullanılmış bir motiftir. Motif: bir çember içinde, ahtı adet uç oluşturan birbirine geçmeli, ters iki üçgen ve ortalarındaki altı dilimli rozet (Gül) ten oluşmaktadır. Motifin çok farklı anlamları vardır. Bektaşilikteki yorumu: evrenin şifresinin sevgi olduğu ve bunun da gül ile sembolize edildiği: yukarı bakan ucun ateşi yani yanlışı, aşağıya bakan ucun suyu yani doğruyu temsil ettiği ve dolayısıyla hayatın yanlış ve doğruların çatışmasından ibaret olduğu şeklindedir. Bu bize ünlü filozof Hegel’in, tez+antitez= sentez felsefesini anımsatmaktadır. Ayrıca: “Davut Yıldızı” olarak da bilinen motifin, altı ucundan her birinin bir peygamberi temsil ettiği (Musa, İbrahim, Harun, Davut, Yakup ve İshak) yönünde bir görüş de vardır.

Buradan sonra; avlunun kuzey tarafındaki, piramit üstlüklü, üçler kapısına geliniyor ve kapıdan geçilince, havuzlu meydan avlusuna, yani 2’nci avluya giriliyor. Bu avluya; dergah ve meydan avlusu ismi de veriliyor.

Eskiden; tekke teşkilatı binaları, bu avlunun etrafında toplanırmış. Avluya girişte, sağda aslanlı çeşme, aşevi ve cami var. Solda ise, meydan evi görülmekte. Güneyde ise, havuz.

ASLANLI ÇEŞME

Mısır İskenderiye mermerinden yapılmış. Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan gelen Fatma hanım tarafından, 1853 yılında, dergaha, hediye olarak gönderilmiş. Çeşmenin etrafı, renkli taşlarla süslü, üzerinde sülüs hatlı Arapça bir kitabe var.

HAVUZ

Havuzun, üçler kapısına bakan duvarı, üçgen alınlık şeklinde. Üçgenin tepesine; mermerden 12 dilimli hüseyni taç yerleştirilmiş. Üçgenin, havuza bakan yüzü üzerindeki 12 mısralık kitabede: ” Havuzun, 1906-1908 yılları arasında, Beyrut Valisi Halil Paşa’nın eşi tarafından yaptırıldığı ” yazılı.

AŞEVİ

Dergahın işlevi açısından en önemli yerlerden birisidir. Toplumsal dayanışmanın en önemli göstergesi ve somut bir ifadesi olan Aş Evi: kitabesinden, 1560 yılında Silistre Valisi Malkoç Bali Bey hayrına, yakınları tarafından vakfedildiği anlaşılan bu bölümde: meşhur karakazan, halife kazanları, kahve ve baharat kutuları, ocak körükleri, ağırlıklar, kantarlar, kandiller ile çeşitli mutfak eşyaları sergilenmektedir. İç kısımda, ayrıca Aş Evi Baba Türbe ve Odası, Kiler Odası, bulaşıklık, et soğutma dolabı, ocaklar ve yemek soğutma yeri gibi bölümler bulunmaktadır.

İki kanatlı, geniş bir kapıdan giriliyor. Birbirinin devamı olan, iki koridordan geçilerek, asıl aşevi salonuna giriliyor. Birinci koridorun sağ tarafındaki küçük odada, aşevi babasının mezarı var. İkinci koridora açılan kapı üzerindeki Arapça metinde; ” 1560 ” tarihli bir kitabe var.

Giriş kapısının tam karşısında bulunan ocak üzerinde ise, Hacı Bektaş-ı Veli’ye gönül verenler ve yeniçeri ocağınca kutsal sayılan ” kara kazan ” bulunmakta. Salonun kuzeybatısındaki; bulaşık yıkama yeri ve bunun yanında bulunan, özel tesisatlı et soğutma yeri, aşevinde görülmesi gereken yerler.

Aşevi salonundaki vitrinlerde ise; aşeviyle ilgili eşyalar (halife kazanları, kahve kutuları, körükler, kantarlar ve diğer mutfak eşyaları) sergileniyor. Bunların tümü, zamanında kullanılmış orijinal eşyalar.

TEKKE CAMİİ

II. Mahmut döneminde, 1834 yılında inşa edilmiş. Kısa minaresi ve özel yapısı ile, çevredeki binalara uyum sağlıyor.

MEYDAN EVİ

Dergahın, en önemli bölümlerinden biri. 1367 yılında, Murat Bey tarafından yaptırılmış. İkinci avluya girişin solunda, kemerlerin tam ortasındaki kapıdan giriliyor. Kapıların birinde; Selçuklulardan kalma bir ayet, kabartma olarak işlenmiş. Bu mermer taşın, alt yüzünde, yere bakan tarafta, Yunanca, “iyi ve tatlı flauthıan onuruna” şeklinde bir yazı var.

Bundan; kitabenin yazıldığı mermer parçasının, Selçuklu döneminde, bir Yunan yapısından söküldüğü anlaşılıyor. Tarikata girme, ikrar verme, nasip alma merasimleri ve Cem ayinleri, bu evde yapılmış. Uzunca bir süre, Bektaşilik öğretisinin yaşatıldığı bir yer.

Evet; meydan evinde gezmeye devam ediyoruz. Tavanı; göğün 9 kat olduğunu simgelemek için, 9 kat yapılmış. Odanın sedirleri üzerinde; desenli kilimler, kilimler üzerinde ise, 12 imamı simgeleyen 12 adet makam postu var. Ocağın sağ tarafında ise, Bektaşi tahtı. Ayrıca: Bektaşi hat süsleme sanatını gösteren tablolar, Bektaşi dede babaları ve dervişleri gösterir siyah-beyaz fotoğraflar, mühürler, müzik aletleri, el işi dokuma örnekleri gibi, Bektaşi kültürüne özgü çeşitli eserler sergileniyor.

Ocağın üzerinde ise; 15’nci yüzyılda yapıldığı tahmin edilen, Hacı Bektaş-ı Veli’nin resmi var. Kök boya ile yapılmış olan bu tabloda, Hacı Bektaş-ı Veli’nin kucağında; ceylan yavrusu ve aslan, yan yana görülmekte. Bu tablo; Hacı Bektaş-ı Veli’nin barışçıl felsefesini yansıtması bakımından çok önemli. Mutlaka görün.

MİHMAN (KONUK) EVİ

Girişte solda. Dergaha gelen misafirlerin ağırlanması için kullanılmış. Evet; gezimize devam ediyoruz. Çift kanatlı, altılar kapısından, 3’ncü avluya giriyoruz. Bu avlu, aynı zamanda; hazret avlusu olarak da isimlendiriliyor. Burası; bir çiçek bahçesi görünümünde.

Birkaç basamakla inilerek, kapıdan geçiliyor ve çok etkileyici iç mekana ulaşılıyor. Buranın etkileyiciliği; belki de, bozkırın ortasındaki sade bir yapının, abartısız, sakin ve düşünce ağırlıklı dekorasyonunda saklı olabilir.

Kapıdan girişte, sağ taraftaki girintili bölümde: Atatürk Büstü var. Büst: ” Ulusumuzun büyük kurtarıcısı, Mustafa Kemal Atatürk’ün; Sivas Kongresini yaptıktan sonra, 22-23 Aralık 1919 tarihlerinde, dergahı ziyareti esnasında, ilk dinlenme yeri olmasının anısına, buraya konulmuş.

Burada, tam karşıda: Hacı Bektaş-ı Veli’nin türbesi ve sağ tarafta ise, Balım Sultan Türbesi ile derviş ve baba mezarları bulunmakta.

PİR EVİ

Miladi 13. ve 16. yüzyıllar arasında peyderpey tesis edilmiş olan birleşik yapılar topluluğu: Giriş, Çilehane, Orta Medhal, Mescit, Kırklar Meydanı, Hazire (aile mezarlığı), Güvenç Abdal Türbesi ile Hacı Bektaş Veli Türbesinden oluşmaktadır. Girişin sağ ve solunda, altışar olmak üzere on iki tane Dedebaba mezarı bulunmaktadır. Ak kapı denilen süslemeli ve üst kısmında “Çift Başlı Kartal” motifi bulunan kapı eşiğinde Mimar Yanko Medyan’ın (daha sonra Bektaşiliği benimseyerek Cafer-i Sadık adını almıştır) mezarı bulunmaktadır. Bektaşiliğe ait eşyaların sergilendiği Orta Medhalin sağında, dervişlerin zikredip yoğunlaştıkları ve olgunlaştıkları “Çilehane” ya da “Kızılca Halvet” denilen hücre bulunmaktadır. Üstünde kitabesi olan “Kırklar Kapası” ndan Kırklar Meydanına geçilmektedir. Duvarları kalem işi motiflerle kaplı ve ahşap süslemeli tavanı olan bu bölümde Hz Ali’ye izafe olunan tabaklanmış ceylan derisi üzerine yazılı secde suresinden ayetler olan hat levha, sancaklar, hüsn-i hatlar, derviş ve babalara ait semboller, madeni eşyalar, türbenin orijinal gümüş kapısı ile kırk budak şamdan sergilenmektedir. Meydanın doğusunda Horasan Erenlerine, batısında ise Çelebilere ait mezarlar bulunmaktadır. Gök Eşik denilen kapıdan Huzur-u Pir’e yani Hacı Bektaş Veli’nin Türbesine girilir. Türbe: Selçuklu mimarisi tarzında inşa edilmiş olup, duvar ve kubbesi kalem işi motifler ve hüsn/i hatlarla süslüdür. Kare plan ve yüksek kubbeli yapıda, kasnaktan kubbeye geçiş, mimaride Türk üçgeni denilen geçiş elemanlarınca sağlanmaktadır. Türbenin örtü sistemi, içten kubbe görünümlü olup, dıştan ise kurşun kaplı piramidal çatıdan oluşmaktadır. Yüksek tip sanduka örtüyle kaplıdır. Sekinin solundaki Güvenç Abdal Türbesinde ise kendisinin, eşi “Dünya Güzeli” nin ve hizmetkarının bitişik düzenle sandukası bulunmaktadır.

ÇİLEHANE (KIZILCA HALVET)

Ak kapıdan girilince, koridorun hemen sağ tarafında. Kalın taşlarla çevrili, ufak bir kapıdan giriliyor. Küçük ve karanlık denecek kadar loş bir oda. 2 x 3 metre ölçülerinde.

Dergahın en eski yapısı ve çekirdeği. Hacı Bektaş-ı Veli’nin sağlığında mevcut olan tek yapı olması nedeniyle, önemli. Külliyenin çekirdek kısmını oluşturmaktadır. Hacı Bektaş Veli’nin kırk gün kırk gece burada kaldığı bilinmektedir. Çilehane’de ibadet araçları dışında hiçbir şey bulunmaz, yemek ve su dışarıdan verilirdi.

KIRKLAR MEYDANI

O dönemde, dervişlerin, üniversite düzeyinde eğitim gördükleri bir yer imiş. Genişçe bir salon var. Tavanı; üç kemer taşıyor. Hacet penceresi ortamı aydınlatıyor. Kırklar meydanının doğusunda, mezarlar var. Mezarların bulunduğu bu seki üzerinde: antika saatler, İran Şahı Rıza Pehlevi’nin eşi Farah Diba tarafından hediye edilen İran Halısı, şamdanlar, levhalar, ipek seccadeler var.

Hacet penceresi önündeki vitrinlerde; Bektaşilikle ilgili eserler sergileniyor. Birinci vitrinde: Hz. Ali’nin ceylan derisi üzerine, kufi yazısı ile yazmış olduğu, Kuran’ın secde suretinden bir parça var.

Diğer iki vitrinde ise: dergahla ilgili 12 dilimli teslim taşları, bele kuşanılan kamberiyeler, kemer üzerine takılan palenkler, mücerret dervişlerinin kulaklarına taktıkları küpeler var. Duvarlarda ve pano üzerinde ise, yine dergahla ve Bektaşilikle ilgili levhalar görülüyor.

HACI BEKTAŞ-I VELİ’NİN TÜRBESİ

Kırklar meydanına girişte, sağ tarafta bulunan kapıdan giriliyor. Giriş kapısının etrafı mermer kaplama. Mermer kaplamaların işlemeleri arasında; 3 balık ve 4 güvercin motifi görülüyor. Kapıdan girince; sekiz basamaklı bir merdivenden iniliyor.

Merdivenlerden sonraki düzlükte; pir evinin giriş kapısı önünde, eşik hizasında, türbeye girenler tarafından üzerinden geçilen bir mezar var. Bu mezarın; kendi vasiyeti üzerine buraya gömülmek isteyen, yanının mimarı Yanko Medya’ya ait olduğu söylenmekte. Ancak, bir başka rivayete göre ise, burada Kadıncık Ananın gömülü olduğu.

Evet, türbe, kare planlı, tam ortada ise: Hacı Bektaş-ı Veli’nin yüksek sandukası var. Girişin sağ ve sol yanlarındaki sekilerde ise, dergaha hizmet görmüş babaların ve horasan erenlerinin mezarları görülmekte.

BALIM SULTAN TÜRBESİ

Üçüncü avlunun sağında, klasik bir yapı. Bektaşilikte ikinci pir olarak tanınan Balım Sultan, Bektaşi tarikatının kurulup, genişlemesinde büyük hizmetleri olmuş. 1462 yılında, Dimetoka’da doğan ve 1516 yılında ölen Balım Sultan’ın türbesini, Yavuz Sultan Selim’in kumandanlarından Şahsuvaroğlu Ali Bey, 1519 yılında; Selçuklu mimarisi tarzında ve bal peteği renginde yontma taşlardan yaptırmış.

Türbenin içi, kare planlı ve içinde: kollarında ejderler ve buket taşıyan güvercin heykelleri bulunan, büyük bir şamdan ile küçük şamdanlar ve kıymetli levhalar var. Türbenin üzerindeki kubbe, sekiz köşeli, piramit şeklinde ve sivri külahlı. Külahın ucunda, semaya doğru uçan bir güvercin alemi yerleştirilmiş.

Türbe önünde; kutsal kabul edilen, karadut ağacı ile birlikte üzerinde Osmanlıca yazıt bulunan bir sütun var.

Türbe içinde hüsn-i hatlar, türbenin orijinal kapısı, Balım Şamdanı ve Balım Sultan’ın kişisel eşyaları bulunmaktadır.

Türbenin kuzey kısmındaki niş içinde ise Şah Kalenderi’nin sandukası bulunmaktadır.

Evet; Hacı Bektaş-ı Veli Müzesindeki gezimiz tamamlanıyor. Umarım; bu kısa bilgiler, gezinizde müzede gördüklerinizi daha iyi değerlendirmek adına, size yeterli gelmiştir. İyi yolculuklar,

Hacıbektaş tanıtımı.

Kırşehir tanıtımı.

Mucur tanıtımı.

Nevşehir Hacıbektaş

Nevşehir Hacıbektaş

Hacı Bektaş Veli Külliyesi: 2012 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde bulunmaktadır.

Burada bulunan ve kutsal kabul edilen “Aslanlı çeşme” den su içilmeli, külliye içindeki müze ve aşevi ile pir evi gezilmelidir.

Sırf bunlar mı? Elbette hayır, Hacıbektaş ilçesinde gezilecek birçok yer var, hatta Onyx taşından yapılma hediyelik eşyalar da satın alabilirsiniz. Aşağıda ayrıntılı bir gezi yazısı bulacaksınız.

ULAŞIM

Hacıbektaş, Nevşehir arası uzaklık: 61 km. Hacıbektaş, Ankara arası uzaklık: 230 km. Hacıbektaş, Kırşehir arası uzaklık: 42 km. Hacıbektaş, Mucur arası uzaklık: 25 km. Hacıbektaş, Gülşehir arası uzaklık: 27 km. Hacıbektaş, Avanos arası uzaklık: 49 km. Hacıbektaş, Kayseri arası uzaklık: 90 km.

Nevşehir Hacıbektaş

TARİHİ

Ünlü Türk düşünürü Hacı Bektaş-ı Veli: 13’ncü yüzyılda Horasan-Nişabur kentinden ayrılarak Anadolu’ya gelir ve Suluca Karahöyük’e yerleşir. Burada bir ilim yuvası kurar. Daha sonra yörenin çehresi değişir.

Yerleşim yeri 1541 yılında Niğde iline bağlı bir nahiyedir. 1854 yılında Belediye teşkilatı kurulur. 1948 yılında ise Kırşehir iline bağlı bir ilçe olur. 1954 yılında ise Nevşehir iline bağlanır.

Nevşehir Hacıbektaş

GENEL

İç Anadolu bölgesindedir. Kızılırmak havzasının orta bölümünde yer alır. Yöredeki en büyük yükselti, Yeniyapan köyü yakınındaki Kırlangıç dağıtır. (1720 metre) İlçe merkezine 15 dakika uzaklıktaki Hırka dağının yüksekliği ise, 1670 metredir.

Yörede tipik karasal iklim hakimdir. Buna göre, yazlar sıcak ve kurak, kışlar sert, soğuk ve kar yağışlı geçer. İlçe arazisinin büyük kısmında tarım yapılır. Bu yüzden ekonomisi tarıma dayalıdır. Ayrıca ağırlıklı olarak Karaburna beldesinde: bağcılık ve şarap üretimi yapılır.

Nevşehir Hacıbektaş Meslek Yüksek Okulu

HACI BEKTAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU

Nevşehir Hacı Bektaş Üniversitesine bağlıdır. 2003-2004 Eğitim yılında açılmıştır.

Nevşehir Hacıbektaş Onyx taşı

ONYX TAŞI

Hacı Bektaş ilçesine geldiğinizde, buradan hediyelik bir şeyler satın almak isterseniz, tek önerim “Onyx Taşı” ürünleridir. Çünkü bu taşın birçok yararları bulunduğuna inanılıyor. Dışarıdan bakıldığından mermerden ayırt edilemez. Ancak mermerden farklı bir taş türüdür.

Nevşehir Hacıbektaş Onyx Taşı Ürünleri

En büyük özelliği: yarı saydam olması, ışığı geçirmesidir ki, mermer ışığı geçirmez. Mermer: yeryüzüne yakın katmanlarda bulunurken, Onyx taşı: daha derin katmanlarda bulunur ve renklerine göre ayrı değer kazanır. Cam parlaklığındadır.

Gerçekte gri ve siyah karışımı renklidir. Diğer renkler boyanarak elde edilir. Biraz da tarihi geçmişe gidelim. Onyx taşı: antik Yunan ve Roma’da oldukça popülerdi. İsmini Roma mitolojisindeki bir Güzellik Tanrıçasından alır.

HACI BEKTAŞ VELİ ANMA TÖRENLERİ VE KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ

1925 yılında Türkiye’de tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla, Hacı Bektaş Veli Dergahı da kapatılmıştır. Dergah, 1964 yılında müze olarak açılmıştır. 16 Ağustos 1964 tarihinden sonra, her yıl geleneksel olarak 16-17-18 Ağustos günlerinde, uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri düzenlenmektedir.

Nevşehir Hacıbektaş

GEZİLECEK YERLER

Hacıbektaş ilçesinde, oldukça fazla gezilecek yer, ben bütün gezilebilecek yerlerle ilgili aşağıda ayrıntılı bilgiyi veriyorum. Siz, burada kalış sürenize göre, bunlardan seçecek olduklarınıza gidecek şekilde bir gezi planı yapabilirsiniz.

Nevşehir Hacıbektaş Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi

HACI BEKTAŞ-I VELİ TÜRBESİ

Türbe ile ilgili ayrıntılı gezi yazımı, yine bu sitede bulabilirsiniz.

Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi hakkındaki tanıtım yazım için Nevşehir Hacıbektaş Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi

Nevşehir Hacıbektaş Suluca Karahöyük

SULUCA KARAHÖYÜK

İlçe merkezinin kuzeyinde bir tepedir.

Hacı Bektaş Veli’nin “Suluca Karahöyük” denen bu yere, güvercin olarak indiği ve ilk müritleriyle burada toplantı yaptığı rivayet edilir.

Suluca Karahöyük:

220 x 250 metre ölçülerinde ve 20 metre yüksekliktedir. Höyükte 1967 yılından sonra yapılan kazılarda, 11 metre kota inilmiş ve 6’dan fazla kültür katı ve evreleri tespit edilmiştir. Hitit, Frig, Helenistik ve Roma dönemlerine ait katmanlar bulunmuştur. Bu katmanlarda her döneme ait seramikler ele geçirilmiştir.

Nevşehir Hacıbektaş Suluca Kara Höyük

Burada yapılan araştırmalarda, özellikle keşfedilmiş “kuş biçimli kap” ilgi çekmektedir. Çünkü: tip ve mal özellikleri bakımından Erken Tunç Çağı’na tarihlenmektedir. Kuş biçimli kap: biçimsel ve oransal açıdan gerçekçi üslupla yapılmıştır.

Ancak boyut itibarıyla oldukça küçüktür. Bütün bu özellikleri ele alındığında kabın işlevi konusunda çeşitli yorumlar yapılabilir. En büyük özelliği, kuş biçimli ritonun alt kısmında eseri yapan kişinin parmak izleri görülmektedir. Eser bugün diğer kalıntı eserlerle birlikte Hacıbektaş Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Nevşehir Hacıbektaş Hırka Dağı

HIRKA DAĞI

İlçe merkezine yaklaşık 15 km uzaklıktadır.

Burada: Hacı Bektaş Veli’nin hırkasını yaktığı söylenir. Volkanik bir dağdır. Yüksekliği 1670 metredir. Dağın etekleri, meşe ağaçlarıyla kaplıdır. Hırka dağı ile ilgili bir rivayet var, benim ilgimi çekti, Şöyle “Bir gün halifeler ve dervişler Hırka dağına gelirler.

Rada bulunan ardıç ağacının dibine otururlar, odun toplanıp ateş yakılır. Alevler iyice yükselince, Hacı Bektaş Veli, ateşin çevresinde 40 defa döner ve sonra sırtındaki hırkayı çıkarıp ateşin üstüne bırakır, hırkanın külünü alıp havaya savurur ve çevresindekilere “İşte bu kül zerrelerinin her birinin düştüğü yerde bir ağaç bitsin ve bu kıyamete kadar devam etsin” der.

BEKTAŞ EFENDİ TÜRBESİ

Müzenin batısında ve yaklaşık 200 metre uzaklıktadır.

Bektaş Efendi’nin hayatı hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Türbe üzerindeki yazıta göre: Türbenin 1603 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Türbe mimari olarak Balım Sultan Türbesiyle benzerlik gösterir.

Nevşehir Hacıbektaş Arkeoloji ve Etnografya Müzesi

HACIBEKTAŞ ARKEOLOJİ VE ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Müze 1988 yılında ziyarete açılmıştır.

Müzede: Karahöyük kazılarında bulunan eserler sergileniyor. Giriş bölümünde ise: Hacıbektaş ve yöresini anlatan belgesel film sunumu yapılmaktadır.

Müze: birbirine geçmeli 3 odadan oluşur. Kronolojik sırayla sergilenen eserler, Suluca Karahöyük’e ait tanıtım panosuyla tanıtılır. Son bölümde: Osmanlı dönemine ait kullanılan eşyalar sergileniyor.

Müzeyi elbette bütün bölümleriyle birlikte gezebilirsiniz. Ama eğer zamanınız kısıtlı ise, ben özellikle birkaç eseri görmenizi önereceğim.

Nevşehir Hacıbektaş Arkeoloji ve Etnografya Müzesi

Müzenin birinci bölümünde, Karahöyük’te bulunan kuş biçimli kabı görünüz. Oldukça nadir bir buluntudur.

Müzenin ikinci bölümünde: bağ ve şarapçılık tanrısı Dionysos’un çocuğu Priapos heykelcikleri sergileniyor. Priapos’un: bolluk ve bereket getiren, insanları kötülüklerden koruyan bir tanrı olduğuna inanılıyordu.

Müzenin üçüncü bölümünde; Hacıbektaş taşı olarak bilinen Onyx’den yapılmış hediyelik eşyaların örnekleri sergileniyor.

Nevşehir Hacıbektaş Balım Sultan Türbesi

BALIM SULTAN TÜRBESİ

Hacı Bektaş Veli Dergahı avlusundadır.

Türbe önünde: Hacı Bektaş-ı Veli ile çağdaş olduğuna inanılan “kara dut” ağacı bulunur. Bektaşi inancında: Balım Sultan, ikinci bir pir olarak kabul edilir ve inanılır. Türbe: Yavuz Sultan Selim’in kumandanlarından Şehsuvaroğlu Ali Bey tarafından 1519 yılında yaptırılmıştır.

Nevşehir Hacıbektaş Balım Sultan Türbesi

Türbenin içinde: kanatlarında ejder ve buket taşıyan güvercin heykelleri bulunan, büyük bir şamdan vardır. Türbenin kuzeyinde bir niş içerisinde: Balım Sultan’ın kardeşi Şah Kalender’in mezarı bulunur.

Türbenin ön kısmında: bir erkek ve bir kadına ait demir parmaklıklarla çevrili iki mezar vardır. Bu mezarlardan erkek mezarın kitabesinde 1790 tarihi yazılıdır. Kadın mezarın kitabesinde ise 1850 tarihi yazılıdır.

Nevşehir Hacıbektaş Atatürk’ün Konakladığı Atatürk Evi

ATATÜRK’ÜN KONAKLADIĞI ATATÜRK EVİ

Büyük Önder Atatürk: Sivas Kongresi öncesinde Temsil Heyeti ile birlikte 22 Aralık 1919 günü Hacıbektaş’a uğramıştır.  Atatürk, o günün gecesini Çelebi Cemalettin’in evinde geçirdi. Bu ziyaret: her yıl Hacıbektaş’da 22 Aralık tarihinde çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. 22 Aralık tarihinde Atatürk’ün ağırlandığı Ulusoy ailesine ait ev “Atatürk Evi” olarak düzenlenmiştir.

Nevşehir Hacıbektaş Atatürk’ün Konakladığı Atatürk Evi

Yine, 22-23 Aralık 1919 tarihlerinde, Atatürk’ün Dergahta dinlendiği yer olarak bilinen mekanda,  Filinta Önal tarafından yapılan bir “Atatürk Rölyefi” bulunmaktadır.

Nevşehir Hacıbektaş Beştaşlar

BEŞTAŞLAR

İlçe merkezine 5 km uzaklıktaki Çivril köyü yakınlarındadır.

Burada: 5 tane büyükçe taş vardır. Hacı Bektaş Veli, hayatta iken bu taşların konuştuğuna ve şahitlik yaptığına dair rivayet bulunur.

Nevşehir Hacıbektaş Dedebağı

DEDEBAĞI

İlçe merkezine 2 km uzaklıktadır.

Burası, Dergahın açık olduğu dönemlerde önemli bir ocak olarak kabul edilir. Bugün ise mesire alanı olarak kullanılıyor. Yine burada küçük ve bakımsız bir yatır içinde iki tane mezar bulunmaktadır. Yatırın girişinde 1310 tarihi yazılıdır.

Dedebağ alanının ortasından geçen derenin kenarında bir çeşme vardır. Çeşmeye “Şeker Pınarı” denir ve taştan yapılmış çeşmenin ön yüzündeki yazıtta 1919 tarihi yazılıdır.

Nevşehir Hacıbektaş Balım Evi-Kadıncık Ana Türbesi

BALIM EVİ-KADINCIK ANA TÜRBESİ

Karahöyük güneyinde, dere kenarındaki Akpınar çeşmesinin arkasındadır.

Kadıncık Ana: Bektaşi anlayışında kadının rolü ve konumunu gösteren simgesel bir öneme sahiptir. Bu ev: Hacıbektaş yöresinin en eski evlerinden birisidir. Geçmişte bir ara Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir. Ev 3 odalıdır.

Tüm odaların küçük aydınlatma pencereleri vardır. Birinci oda: üç küçük penceresi bulunur. Bu odanın sol tarafında bulunan eğri duvar: yıkılmak üzere iken Hacı Bektaş Veli tarafından yıkılmasına engel olunduğu rivayet edilir. Üçüncü oda: tavanı kemerlidir. Bugün ise kendi kaderine terk edilmiş durumdadır.

Nevşehir Hacıbektaş Çilehane

ÇİLEHANE

Nevşehir Hacıbektaş Çilehane Delikli Taş

Delikli Taş

İlçe merkezine 3 km uzaklıkta, meyilli bir tepededir.

Burası: giriş ve çıkışı bulunan küçük bir mağaradır. Mağara girişi: bir insanın yürüyerek rahatça girebileceği genişliktedir. Ancak, mağara çıkışı ilginçtir.

Şöyle ki, mağara içirişinde yüksekçe bir yerde ve bir insanın içinden zorlukla geçebileceği, dışarıya açılan bir deliktir. Hacı Bektaş Veli’nin bu mağarada zaman zaman halvete kaldığı söyleniyor.

Yaygın bir inanışa göre: mağaraya girdikten sonra kilo olarak zayıf dahi olsa, eğer günahı varsa, çıkış deliğinden geçemiyormuş. Çünkü delik onu sıkarmış, bir adak adayınca serbest bırakırmış. Günahı olmayanlar ise, çıkış deliğinden rahatça geçerlermiş.

Tabii siz burayı ziyaret ettiğinizde, mağara önünde oldukça fazla bir kalabalık göreceksiniz ve mağaranın çıkış deliğinden geçmeye, çıkmaya çabalayan insanlar göreceksiniz, ama bence beklemeye değer, deneyin.

Nevşehir Hacıbektaş Çilehane Ozanlar Yolu

Ozanlar Yolu

Çilehanenin girişi tel örgü ile kapatılarak koruma altına alınmıştır. Burada: Ozanlar Yolu denen bir bölüm bulunur. Bu bölümde: Yedi Ozan heykeli bulunuyor. Yolun devamında ise, yine ozanlara ait heykeller vardır.

Nevşehir Hacıbektaş Çilehane Ozanlar Yolu

Ozanlar yolunun sonunda 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas-Madımak Otelinde yakılarak katledilenlerin anısına dikilmiş “Ozanlar Anıtı” bulunmaktadır. Ozan Aşık Mahzuni Şerif’in mezarı da buradadır.

Nevşehir Hacıbektaş Çilehane Minder Kaya

Minder Kaya

Çilehanenin bulunduğu meyille tepededir. Bu kayaya, Hacı Bektaş Veli’nin oturduğuna inanılır.

Kulunç Kaya

Çilehanenin bulunduğu meyilli tepededir. Hafif meyilli bir kayadır. Sırt ağrısına iyi geldiği söylenir. Kayanın üstüne sırt üstü yatarak aşağı doğru kayılır. Bu yüzden, yani ziyaretçilerin kaymasından dolayı, zaten kayanın üstü iyice kayganlaşmıştır.

Nevşehir Hacıbektaş Anfi Tiyatro

Anfi Tiyatro

Burada: Hacıbektaş Belediyesi tarafından yaptırılan İnsanlık Anıtı ve Müzesi bulunuyor.

Nevşehir Hacıbektaş İz Bırakan Aydınlar Mezarlığı

İz Bırakan Aydınlar Mezarlığı

Ozanlar yolunun doğusundadır.

Burada öldükten sonra Hacıbektaş’a defnedilmeyi vasiyet edenlerin mezarları bulunmaktadır.