İzmir Beydağ

İzmir Beydağ


Beydağ denilince, benim aklıma gelen ilk şey “kestane”dir. Buraya yolunuz düşerse, mutlaka kestane tatmalısınız. Bunun yanında, yörenin herhangi bir tarihi ve turistik özellikleri yok. Yani, burada turizm etkin değil.

İzmir Beydağ

ULAŞIM

Beydağ, bağlı bulunduğu İzmir iline, 142 km. uzaklıktadır. Beydağ-Ödemiş arasındaki uzaklık; 38 km.

İzmir Beydağ

TARİH

Yöre; iklim ve bereketli toprakları nedeniyle, Hititlerden bu yana, yerleşim yeri olarak kullanılmıştır.
1430’lu yıllarda, bölgenin ismi: Karye olarak geçmektedir. 1453 yılında, yöre, Tire ilçesine bağlanır. 1871 yılında kaza olarak görülen ilçe, 1927 yılında Belediyelik olur.
Yörenin, Balyambolu olan ismi: 1926 yılında, Beydağ olarak değiştirilir. 1988 yılında, yöre ilçe olur.
Evet, sonuç olarak Beydağ yöresinin ilk yerleşimcilerinin veya kurucularının kimler oldukları belli değildir. Ancak, Bizans döneminde, burada bir yerleşim yeri olduğu ve isminin “Palaiapolis” olduğu bilinmektedir. Sözcüğün kelime anlamı Eskişehir’dir. Türkler, 13’ncü yüzyılda bölgeyi ele geçirince, buranın ismi “Balyambolu” olarak değiştirilmiştir. Daha sonra ise, güneydeki dağlara istinaden, buraya “Beydağ” ismi verilmiştir.

İzmir Beydağ

GENEL

Beydağ yöresi: doğal zenginlikleri nedeniyle, antik dönemlerden bu yana, insanların ilgisini çekmiştir. Rakım: 235 metredir. İlçe toprakları içinden: Küçük Menderes mehri ve bunun en büyük kolu olan Tesavra çayı geçer. Bölgede Akdeniz iklimi egemendir. Dağların denize dik olması nedeniyle, deniz etkisi iç bölgelere kadar taşınır. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçer.

Yağışlar genellikle, yükseklerde kar, İlçe merkezinde ise yağmur şeklinde görülür. Toprak çok verimlidir. Beydağ ve çevresi, yaz ve kış yeşil olarak görülür. Yöre insanının temel ekonomik etkinliklerinin başında: tarım ve hayvancılık gelmektedir. Tarımsal faaliyetler, özellikle iklim ve toprağın verimli olması nedeniyle, yılda 2-3 kez ürün alınmasını sağlamaktadır. Tarımsal ürünlerin başında: kestane, incir ve zeytin gelmektedir.

İzmir Beydağ

GEZİLECEK YERLER

Yörede tek ilgi çekici yer Beydağ Barajıdır. Baraj kıyısında, günübirlik piknik yapmaya elverişli yerler bulabilirsiniz. Baraj kıyısında mesire alanları, piknik alanları bulunmaktadır. Bunun dışında, yörede tarihi ve doğal özellikleri bulunan herhangi bir gezilecek yer öneremiyorum. 

İzmir şehir için günlük gezi planı hakkındaki yazım için.

 

İzmir Kiraz

İzmir Kiraz

İzmir ilinin en çağdaş ve modern görünümlü ilçelerinden birisidir. Adı üstünde, burada “kiraz” üretimi yaygındır. Buraya yolunuz düşerse: Bozdağ ve Çavuşdağı’na sırtını dayamış bir yerleşim yeri göreceksiniz. Zaten dağlık bir arazi olması nedeniyle, ulaşım ve sosyal olanaklar son derece sınırlıdır.

İzmir Kiraz

ULAŞIM

Kiraz ilçesinin, bağlı bulunduğu İzmir il merkezine olan uzaklığı: 140 km. dir. Kiraz-Ödemiş arasındaki uzaklık: 29 km. Kiraz-Alaşehir arasındaki uzaklık: 67 km.

TARİH

Bölgenin tarihi süreç içindeki isimlerinden söz etmek gerekirse: MÖ.8’nci yüzyılda, İonlar tarafından buraya “Klaos-Kleos” ismi verilmiştir ki kelime anlamı “kışın sert soğuktan koruyan kışlık barınak” demektir. Bizans döneminde, yöreye: “Kilas-Kilos” ismi verilmiş olup, kelime anlamı “Çanak ova” demektir.

Daha sonraki dönemlerde ise: Kilbis, Koloe-Kolose isimleririn kullanıldığı görülür. Osmanlı döneminde ise, Keles-Kelas-Kilas isimleri kullanılır. Keles kelimesinin anlamı “bir tür kertenkele” olarak geçmektedir. Ayrıca, Oğuzların “Keles” isimli bir oymağının olduğu da bilinmektedir. Cumhuriyet ile birlikte, yöreye, 1948 yılından itibaren “Kiraz” ismi verilir ve ilçe olur.

İzmir Kiraz

GENEL

Kiraz, Ege bölgesinde, nispeten iç kesimlerde kalan bir yöredir. Denizden yükseklik, 311 metredir. Yüz ölçümü: 585 km. karedir. Bozdağ yakınlarında, ovaya bakan düzlükte kurulmuştur. İlçe merkezi ve birkaç köy dışında, bütün köyler Bozdağ ve diğer dağlık alanların etekleri üzerinde kurulmuştur. Yöre insanının başlıca ekonomik etkinliği, hayvancılık ve tarımdır.

Tarım olarak: patates, pamuk, karpuz, tütün ve buğday yetiştirilmektedir. Ancak, yörenin en büyük üretimi: incir, zeytin, kestane, elma ve kirazdır. Yörede, Akdeniz iklimi hüküm sürmekte olup, buna bağlı olarak yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçer. İklim, ova kısmında ılıman, yüksek kesimlerde ise serttir.

KONAKLAMA

Öğretmenevi … 232-5724353

İzmir Kiraz

GEZİLECEK YERLER

İzmir Kiraz

İSA BEY CAMİSİ

İlçe merkezinde; Cumhuriyet mahallesindedir ve Ulu cami olarak da bilinir.
Aydınoğulları Beyi İsa Bey tarafından yaptırılmıştır. Ancak, kesin yapılış tarihi bilinmemektedir. Muhtemelen: 1360-1390 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. Aydınoğlu İsa Bey, bölgede başkaca 2 cami daha yaptırmıştır ki, bunlar: Tire ve Selçuk ilçelerindedir.

İzmir Kiraz

KALEKÖY ANTİK KENT KALINTILARI

Maalesef, buradaki kalıntıların üzerinde de, günümüzde “Kaleköy” denilen köy yerleşimi bulunmaktadır. Bu nedenle, kalıntıların büyük kısmı tahrip olmuştur.
Antik yerleşim yeri; Gymnasium ve çevresi ile, doğudaki eğimli tepeler ve ova arasındaki eğimli arazi üzerinde yoğunlaştığı görülür. Bu alanda: Gymnasium ve tonozlu yapılar ile temel kalıntılarına rastlanmaktadır.

Kale Antik Kenti-Gymnasium

Buradaki kale kalıntılarında: yarım kavisli, tonoz yapı tekniği kullanılmıştır. Buna bakılarak, kale yapısının yapılışı: Roma dönemine tarihlenir.
Gymnasium ise: günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiş tek yapıdır.

Nekropol Alanı

Köy mezarlığının güney yönündedir. Özellikle: Kaleköy-Haliller köyü arasındaki yolun iki yanında, geniş bir alanda yapılmış mezar odaları görülmektedir, ancak bunların büyük bölümü tahrip edilmiştir. Zaten, günümüzdeki köy yerleşimi ile mezarlık alanı iç içe geçmiş durumdadır.

Tonozlu Yapılar

Tonoz yapı tekniği, Doğu’dan ve Türklerden batıya geçmiştir. Burada: eskiden yüzlerce tonozlu yapı bulunuyor iken, günümüzde, bunlardan yalnızca 20 tanesi görülebilmektedir. Ancak, bunların da, köylüler tarafından, samanlık ve hayvan barınağı olarak kullanıldığı görülüyor. Bunlar: zamanla toprak kaymağı, yağışlar ve insan tahribatları nedeniyle, tamamen yok olmaya adaydır.

İzmir Kiraz

HİSAR KÖYÜ-ASAR KALESİ

İlçe merkezine bağlı, Hisar köyü köyiçi mevkindedir. Ancak, burada da, günümüzde bir köy yerleşimi görülmektedir. Hatta, bu köy yerleşiminin evleri, sur duvarlarına yaslanmış durumdadır.
Selçuklular döneminde yapıldığı düşünülen kalenin sur ve burçlarının büyük bölümü yıkılmıştır. Ayakta kalabilenler ise, güneybatı bölümündedir. Bu surlar: kaba ve moloz taşlardan, harç kullanılarak yapılmıştır. Ancak: Aydınoğulları Beyliği ve Osmanlı döneminde, kalenin onarım gördüğü bilinmektedir.

ERENLER TEPESİ TÜMÜLÜSÜ-KAYA MEZARLIĞI

İlçe merkezine bağlı, Başaran köyünde, Erenler mevkindedir.
Buradaki yükselti çevresinde, düzensiz taşlardan yapılmış mezarlar görülmekte olup, bunların Geç Roma döneminde yapıldıkları düşünülmektedir. Ancak, mezarlık alanda, kaçak kazıların yaptığı tahribatı gördüğünüzde şaşırmamanız gerekiyor.

ÇAYAĞZI KÖYÜ KALINTILARI

İlçe merkezine bağlı Çayağzı köyünde, bir yapı kalıntısı var. Bu yapı kalıntısı: moloz taştan, yığma tekniğiyle yapılmış ve kare planlıdır. Üst örtüsü yıkılmıştır. Muhtemelen, duvarlardaki pandiflerden anlaşıldığına göre, bir kubbe ile örtülü olduğu düşünülmektedir. Sonuç olarak, bunanın bir dini yapı olduğu tahmin ediliyor.

BARETTA ANTİK KENTİ

İlçe merkezine bağlı, Çayağzı köyünde, Elbi Mahallesindeki antik dönem yerleşim yeri kalıntılarıdır. Baretta kelimesinin anlamı “Büyük Ata” demektir. Ancak, bu isim takip eden süreçte, Elbi olarak değiştirilmiştir. Barata ve Kilbianon ovasındaki bir diğer şehir Keaia: birlikte sikke bastırarak kullanmışlardır. Burası hakkında, yazılı kayıtlarda bilinen bir durum: 451 yılında, Bizans imparatoru Marcianus tarafından, İstanbul’da toplanan IV. Ruhban Meclisine: Barata-Elbi şehrinden bir papazın katılmış olmasıdır.

HALİLLER ÇEŞMESİ

İlçe merkezine bağlı, 9 km uzaklıktaki Haliller köyündedir. Çeşme: Dumanoğulları Hüseyin ve İsmail ve Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Çeşmenin kitabesinde yapılış yılı olarak: 1780 tarihi yazılıdır. Çeşme: dört yüzlü ve kare planlıdır ve yüksek bir kaide üzerinde inşa edilmiştir. Moloz taştan yapılmıştır. Büyük ebatlarda olması nedeniyle, anıtsal bir görünüm sunmaktadır.

İzmir Tire

İzmir Tire

Tire “Yeşil Tire” olarak anılmaktadır çünkü, yemyeşil bir yöremizdir. Hatta: dağlara doğru çıkıldıkça, çok sayıda endemik bitki türü görmek mümkündür ve dağ köylüleri, bu bitki türlerini gayet iyi bilmektedirler. Öte yandan, buranın en büyük özelliği: muhteşem bir “yemek” kültürü olmasıdır. Unutmayın, buraya yolunuz düşerse, muhteşem lezzetlerden tatma imkanı bulabilirsiniz.

ULAŞIM

Tire-İzmir arasındaki uzaklık: 84 km. Tire-Torbalı arasındaki uzaklık: 42 km. Tire-Ödemiş arasındaki uzaklık: 37 km. Tire-Kuşadası arasındaki uzaklık: 61 km.

TARİH

Tire bölgesindeki ilk yerleşimcilerin, günümüzden 5000 yıl kadar önce, buraya gelen, Asyalı bir kavim olan “Pelasglar” olduğu düşünülmektedir. Bu üç kabile nedeniyle, şehrin isminin, tüm Hint-Avrupa dillerinde, üç anlamına gelen “three” kelimesinden geldiği bilinmektedir. Şehrin diğer bir ismi ise “Tyrannos” olarak bilinir.

Yörenin tarihi geçmişi incelendiğinde: 1308 yılında, Aydınoğulları Beyliğinin kurulmasıyla Türk egemenliğine geçtiği görülmektedir. Aynı dönemde, Tire, bahçeler içinde, güzel bir belde olarak görülmektedir.

1426 yılında ise, Osmanlı egemenliği görülür. Ancak, tarihi süreç içinde, bölgenin en önem kazanan yönü: Osmanlı döneminde: 15 ile 18’nci yüzyıllar arasında: mangır-bakır ve akçe-gümüş paraların, buradaki darphanede kesilmiş olmasıdır.

GENEL

Bağlı bulunduğu İzmir ilinin doğusundadır. Yörenin yüz ölçümü: 785 km. karedir. Deniz seviyesinden, 96 metre yüksektedir. Kuzeyde, K. Menderes ovası görülmektedir. Bölgenin tek göleti: Tire-Selçuk kara yolu üzerinde, Belevi Beldesindeki Belevi gölüdür. İlçe ekonomisi: tarım, ticaret ve sanayiye dayanmaktadır. Tarım ürünlerinde: pamuk, buğday, arpa, tütün, susam öne çıkar. Ayrıca: sebze ve meyvecilik yapılır. Arıcılık da ileri düzeydedir. Tarımsal üretimin yaygın olmasının en büyük nedeni: 175 km. uzunluğundaki K. Menderes ırmağıdır.
Bölgede, Akdeniz iklimi egemen olup, buna bağlı olarak: yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı geçmektedir.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Tire yöresinde, yöresel lezzet tatmak isterseniz “Şiş köfte” önerebilirim. Bu köfte türü: Tire köfte olarak da bilinir. Ayrıca: keşkek yiyebilirsiniz. Tüm bunların yanında, yörenin, ünlü “ot” yemeklerinin tadına da bakmanızı öneririm. Bu ot yemeklerinden öne çıkanlar: sarmaşık kavurması, karışık ot kavurması olabilir. Hatta: kabak çiçeği dolması da yiyebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Tire yöresine yolunuz düşerse, özellikle “Salı” günleri kurulan pazara mutlaka uğramalısınız. Bu pazar: ülkemizin en büyük ve kapsamlı, açık hava pazarlarından birisidir. Burada: yerel sebze ve meyve yanında, her türlü kıyafet ve elektronik eşyaları bulmanız mümkündür.
Evet, bu pazara, çevre ilçelerden, İzmir’den, Selçuk’tan, Kuşadası’ndan geziler düzenleniyor. 1700’den fazla tezgah var.

KONAKLAMA

Tire Öğretmenevi Cumhuriyet Mah. Cumhuriyet Meyd.No.1 232-5126342

GEZİLECEK YERLER

İzmir Tire Müzesi

TİRE MÜZESİ

Burada yörede bulunan arkeolojik ve etnografik eserler sergilenmektedir. Müze binası: II. Murat ın kumandanlarından Halil Yahşibey’in yaptırdığı “Yahşibey Zaviyesi” içinde, 1935 yılında kurulmuştur. Müzenin en değerli eserleri arasında bulunanlar: Osmanlı imparatorluğu zamanında, Tire Darphanesinde basılan “gümüş paralar” yani mangırlardır. Özellikle: nakışlı mangırlar, Osmanlı dönemi paraları içinde, oldukça değerli olarak kabul edilirler. Müzenin diğer önemli eserleri arasında: üzerinde “Bismillahirrahmanirahim” yazılı pirinçler gelmektedir.

Müzenin ön bahçesi

Burada, Roma dönemi yapı taşlarından, sütün ve sütun başlıkları, mermer lahitler, pişmiş toprak erzak küpleri ve mezar stelleri görülebilmektedir.

Müzenin arka bahçesi

Burada, MS.7 ve 19’ncu yüzyıllar arasındaki mermer lahitler, mezar taşları ve kitabeler görülebiliyor.

Arkeoloji Salonu

Müzenin bu bölümünde: MÖ.3000 ile MS.1453 yılları arasındaki döneme ait, yörede bulunan kalıntılar sergileniyor. Bunlar arasında bulunanlar: gaga ağızlı kaplar, çakmak taşları, boyalı kaplar, pişmiş toprak lahitler, mermer ve cam eserler, sikkeler, pişmiş toprak figürler, altın-gümüş ve cam takılar.

Etnografya Salonu

Osmanlı döneminde, özellikle 18 ve 19’ncu yüzyıllarda kullanılan objeler sergilenmektedir. Bunlar: mevlüt örtüsü, uçkur, para ve saat keseleri, mendiller, kadın ve erkek giysileri ve takılardır. Yine burada: seramikler, pencere vitrayları da görülebiliyor.

YEŞİL İMARET ZAVİYESİ

İlçe merkezinde, Aydınoğlu caddesindedir.
1426 yılında, Halil Yahşi Bey tarafından yaptırılmıştır. Yöredeki ilk Osmanlı eseridir.
Bu yapının önem kazanan özelliği: Anadolu’da, ibadet mekanları içinde, yarım kubbe ile büyültülen ilk örnek olmasıdır. Yapının, gerek iç süslemeleri ve gerekse abanoz ağacından yapılan tüm kapılarının dekorasyonu mutlaka görülmesi gereken güzelliklerdir. Ayrıca: sırlı ve tuğlalı minare, önem kazanmaktadır.

YENİ CAMİ

İlçe merkezinde, Kurtuluş Mahallesindedir.
1597 yılında, Yeniçeri Kethüdası Behram Bey tarafından yaptırılmıştır. Tire camileri içinde, minaresi ve camisi kesme taşlardan yapılan tek örnektir. Minber oldukça güzeldir. Özellikle, Nakkaş Osman Bey tarafından yapılan kalem işleri ve mermer minberi, ilgi çekmektedir ki, mutlaka görmenizi öneririm. Çünkü. Bunlar klasik Osmanlı dönemi sanatının seçkin örneklerindendir.

İBNİ MELEK TÜRBESİ

Tire yöresinin yetiştirdiği en büyük şahıstır. Aydınoğulları Beyliğinin başkent kadısıdır. Türbe yapısı: 1956 yılında Tire Belediyesi tarafından restore edilmiştir. Kesme blok mermerlerden yapılmış, üstü açık bir türbedir.

İzmir Tire Thelos Mozolesi

THELOS MOZOLESİ

İlçe merkezine bağlı, Halkapınar köyü yakınlarındadır.
Bu mezar yerinin kime ait olduğu ve ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Ancak: MÖ.245 yılında, Selevkos Devleti krallarından, Theos adına yaptırıldığı düşünülüyor. Anıt mezar: bir kaide üzerine tapınak formunda inşa edilmiştir. Korint nizamındaki sütun başlıkları ile süslenmiştir. Ayrıca, mezar çatısında: dekoratif taş vazo tasvirleri görülür. Lahdin üzerinde ise, yarı uzanmış bir kişi yani mezarın sahibi sembolize edilmiştir.

İzmir Tire Yoğurtluoğlu Külliyesi

YOĞURLUOĞLU KÜLLİYESİ

15’nci yüzyılda, Yoğurluoğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Halk arasında ise, Yavukluoğlu camisi olarak bilinir. Yapının kuzeyinde görülen “Rasathane”, önem kazanmaktadır.
Külliye: büyük bir restorasyon geçirmiş olup, 2005 yılında, cami ibadete açılmıştır.

İzmir Tire Alamadan Dede Türbesi

ALAMADAN DEDE TÜRBESİ

Türbede, naaşı bulunan Şeyh Seyyid Alaaddin Sultan. Mısır Memlüklüleri tarafından Mısır’dan sürülmüş ve daha sonra ise Fatih Sultan Mehmet tarafından, İstanbul’dan sürgün edilmiş ve Tire yöresine gelmiştir. En büyük ve önem kazanan felsefi sözü önce düşünce temizliğidir. Türbe: blok mermerlerden, antik malzemeden yapılmıştır. 2005 yılında, büyük bir onarım görmüş ve yeniden ziyarete açılmıştır. Bölgedeki en yoğun ziyaret edilen yerlerden birisidir.

KARAHASAN CAMİİ

İlçe merkezinde Cumhuriyet mahallesindedir.
1440 yılında, Aydınoğulları ailesinden Kara Hasan Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapının en dikkate değer özelliği: darı koçanını andırır minaresidir. Ancak, cami eski temeller üzerinde yeniden yapıldığından, özelliğini kaybetmiştir. Yapınan orijinal olan tek yeri, biraz önce söylediğim gibi minaresidir.

TAVŞAN ADASI KAPLICASI

İlçe merkezinin 15 km. güney batısında, Uzgur köyü yanında, Elem Gölü civarındadır. Kaplıcanın suları çok sıcaktır ve banyo ile içmece olarak kullanılmaktadır. Banyo olarak kullanıldığında iyi geldiği söylenen rahatsızlıklar: romatizma, cilt, çocuk ve kadın hastalıklarıdır. İçmece olarak kullanıldığında ise: akciğer ve gıda metabolizmasına ait rahatsızlıkların tedavisine iyi geldiği söylenmektedir.

HAFSA HATUN ÇEŞMESİ

İlçe merkezindeki çeşmenin yapım tarihi bilinmemektedir.
Ancak yapı üslubu nedeniyle, 17’nci yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Halk arasındaki söylentiye göre, Havsa Sultan tarafından yaptırılmıştır. Çeşmenin yalak taşı, Helenistik döneme ait bir lahittir. Çeşme, günümüzde kullanılmamaktadır.

HEKİM HAMAMI

İlçe merkezindeki bu hamamın kitabesi bulunmadığından, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Günümüzde oldukça harap durumdadır. Mimari özellikleri dikkate alındığında ise 13’ncü yüzyılda; Aydınoğulları Beyliği döneminde yapıldığı düşünülmektedir.