İstanbul Tematik Akvaryum

İstanbul Tematik Akvaryum

İstanbul Akvaryum Kompleksi: Florya’dadır. Florya’da: Şenlikköy Mahallesi. Yeşilköy-Halkalı caddesi üzerindedir. E-5 karayolu üzerinde Florya yol ayırımına “Akvaryum-İstanbul” tabelası var. Yani, ulaşım pek de zor değil.

İstanbul Tematik Akvaryum

AÇIK BULUNDUĞU SAATLER VE GİRİŞ ÜCRETLERİ

Akvaryum kompleksine giriş ücretli. Büyükler için: 100 TL. ve öğrenciler-öğretmenler-engelliler-65 yaş üstüler için: 70 TL. giriş ücreti alınıyor.

Ancak internete özel giriş ücretleri daha uygun, bu yüzden gitmeden önce internetten firmanın internet sitesinden bilet almanızı öneririm. İnternet sitesi giriş ücretleri, yetişkin için 70 TL, ve 2-12 yaş, öğrence, öğretmen, engelli, 65 yaş üstü, gazi için giriş ücreti 50 TL dir.

Akvaryum kompleksinin açık bulunduğu saatler: 10.00-20.00.

ÖNEMİ

Barındırdığı canlı çeşidi, hacmi ve gezi güzergahındaki aktiviteleri ile, dünya çapında, tüm akvaryumlar içinde ilk konuma çıkıyor.

YAPI ÖZELLİKLERİ

İstanbul Tematik Akvaryum; Kompleksin yapımına: 2003 yılında başlanmış ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde, 5 özel firmanın katılımı ile oluşturulan konsorsiyum tarafından yapılmıştır. Toplam maliyet: 268 milyon TL. iken, bu maliyetin  yaklaşık yüzde 55’lik bölümü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından  karşılanmıştır.

100 dönümlük bir arazi üzerinde kurulmuştur. Bu arazi üzerindeki akvaryumun bulunduğu bölüm: toplam 22.000 metre karelik bir alanda, 2 katlı olarak inşa edilmiştir. Bu kadar büyük alandaki deniz canlıları: her biri 6800 metre küplük su hacmi bulunan, 65 su tankında yaşamlarını sürdürüyorlar.

Özel aracı ile burayı ziyaret edecekler için: 1200 araçlık büyük bir otopark alanı da bulunuyor. Otopark ücreti olarak 5 TL. alınıyor.

DİĞER GENEL ÖZELLİKLER

Akvaryumda: 1500 çeşitten toplam 15.000 civarında deniz canlısı bulunuyor. Bu canlılar: kendi  doğal ortamlarına en yakın şartlarda, yani yaşam koşullarında barındırılıyorlar.

Kompleks içinde: eğlence yerleri de var. Bunlar arasında: kafe, çocuk oyun alanları ve 5 boyutlu bir cep sineması (15 kişilik) bulunuyor. Özellikle, bu sinema bölümünde, 7 ayrı film izlemek mümkün. Rüzgar, sis ve su gibi efektler de izleyicilere yaşatılıyor. Sinemada izlenecek bir film için ödenmesi gereken ücret: 10 TL.

Tüm bunların yanında, kompleks içinde, hediyelik eşya satılan bir yer var. Gezi güzergahı üzerinde, yukarıda sözünü ettiğim gibi, 3 kafe bulunuyor. Bunlar, küçük molalar için harika. Ayrıca: çevresinde oluşturulan manzaralar ile ( bir taraf deniz diğer taraf Panama kanalı) muhteşem bir görüntü güzelliği yaratılan bir restoran bulunuyor.

TEMALİ GÜZERGAHLAR

Kompleks içinde bulunan temalı bölüm uzunluğu: 1200 metredir. Bu alanda, o yörenin özelliklerini taşıyan resimler ve tablolar kullanılmış ve temalı alanlar yaratılmıştır. Aynı yerde, su altında ise, yine o yörede yaşayan deniz canlılarının örnekleri barındırılıyor. Ama, ortam o kadar güzel ışıklandırılmış ve renklendirilmiş ki, Ankara akvaryumundaki o loş görüntü hemen akla gelmiyor değil. Ayrıca: canlıların yaşam ortamlarının yakınlarında, canlılar hakkında ayrıntılı bilgi verilen elektronik ekranların bulunması, çocukların öğrenmeleri açısından çok yararlı bir girişim olmuş.

Evet, bu temalı alanlar: Karadeniz’den başlayıp, Pasifik okyanusuna kadar uzanıyor ve uzunluk: 1200 metredir. Bu bölümde, dünya denizlerini dolaşmanız mümkün. Çünkü: Ege’den yola çıkıp, Akdeniz’e gitmek ve oradan Süveyş kanalını geçip Kızıldeniz’e ulaşmak ve Panama Kanalını geçip Pasifik okyanusuna ulaşmak ve dünya denizlerinin özelliklerini görebiliyorsunuz. Hatta: Çanakkale boğazı bölgesinde, Truva şehrinin maketini ve hatta bir tahta at maketini görebiliyorsunuz.

Karadeniz bölgesinin temalandırıldığı bölümde, Nuh’un gemisi ve Karadeniz’de yaşayan deniz canlıları ve Ege bölgesinin temalandırıldığı yerde ise, antik uygarlıkların izlerinin maketleri görülüyor. Özellikle: en çok ilgi gören bölüm: İstanbul boğazının temalandırıldığı bölüm.

Bu  tematik bölümlerde: bölgenin özellikleri, çeşitli resimler, tablolar ve maketlerle canlandırılıyor. Su altı bölümlerinde ise, o yörede yaşayan: deniz yıldızları, vatozlar, ıstakozlar, karides, köpek balıkları ve diğer canlılar görülebiliyor. Hatta, Kızıldeniz bölümünde, Kızıldeniz’den getirilen rengarenk mercanları görebiliyorsunuz.

Bu temalı 16 alanın devamında ise, yağmur ormanlarının canlandırıldığı bölüm var. Yağmur ormanlarında çok fazla buhar ve su var. Ağaçların üzerinde yağmur damlaları ve fonda vahşi hayvan sesleri duyabiliyorsunuz. Hatta, bu alanda gezerken şemsiye açmak bile gerekebiliyor, çünkü alenen suni yağmur yağdırılıyor. Hava sıcaklığı ise, 27 derece oluyor.

SONUÇ

Özellikle, İstanbul Forum alışveriş merkezindeki bakımsız akvaryumu ve Ankara’da açılan akvaryumu ve eksiklerini gördükten sonra, burası gerçek anlamı ile, muhteşem bir akvaryum olarak öne çıkıyor. Ben özellikle, burada, akvaryum içinde, ölü ve diğer balıklar tarafından parçalanmış balık görmemenin mutluluğunu yaşadım. Umarım bu şekilde devam eder ve giriş ücreti ne kadar yüksek olsa da, büyük bir ziyaretçi akımı yaşanabilir.

Hani, sürekli gidilecek bir yer olmasa da, sanırım İstanbul dışından gelenlerin mutlaka ziyaret edecekleri ve İstanbul’da yaşayanları ise ve özellikle çocukların yılda mutlaka 1-2 kez ziyaret edebilecekleri güzellikte bir yer.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.

İstanbul Florya tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

İstanbul Florya

florya-1
İstanbul Florya

Florya: İstanbul’un sakin semtlerinden birisidir.

Bizans döneminde: Hebdomon denen yer, Yeşilköy’ün batısına düşen Florya’ya kadar uzanıyordu. Hebdomon’da: günümüze Fildamı dışında hiçbir kalıntı gelmemiştir. Florya ismi, bazı tarihçilere göre: Yunanca “Florion” isminden gelmektedir.

Osmanlı döneminde ise, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Baş defterdar İskender Çelebi: Florya’da bir köşk yaptırmış ve bahçe düzenlettirmiştir. İskender Çelebi, Arnavut olduğu ve Florina şehrinden geldiği için, bu bölgeye bu adın yani Florya adının verildiği düşünülüyor. İskender Çelebi, İbrahim Paşa ile ters düşünce, Kanuni tarafından idam ettirilmiştir.

Bununla ilgili anlatılan bir söylenti vardır. Buna göre “İdamdan epey sonra Kanuni avdayken, dehşetli bir yağmura yakalanıp Çelebinin artık kullanılmayan köşküne sığınır. Köşkün çevresine 74 yıldırım düşer.

Selde boğulma tehlikesi de baş göstermişken, bir içoğlanı padişahı sırtında taşıyarak kurtarır. Kanuni: Çelebiyi haksız yere idam ettirdiğini düşünerek üzülür ve bu afeti kendisi için bir işaret sayar. Nitekim, iki yıl sonra, 74 yaşında Zivetgar’da ölür.

Lale devrinde, Nevşehirli İbrahim Paşanın, İskender Çelebiden kalan köşkü yenilettiği söylenir. Ancak, köşk, Patrona isyanında yeniden yakılır ve yıkılır. Sultan II. Mahmut döneminde yapılan baruthaneye rağmen, Florya ve yakınlarındaki Rum köyü Kalitarya (günümüzdeki Şenlikköy) ücra ve pek fazla rağbet edilmeyen yerler arasında kalır.

Cumhuriyet döneminde, Atatürk’ün Florya ile ilgilenmesi, buranın yıldızını yeniden parlatır.

Geçmişte, Florya adının içinde: altın sarısı kumlar, pırıl pırıl bir deniz, denize girip güneşlenen şık, zarif insanlar çağrışım yapardı. Yani, Florya: Türkiye’de oluşmaya başlayan modern plaj anlayışının start aldığı ilk yerdir.

Çünkü plajlardan önce, su üzerinde tahtadan yapılmış yarı kapalı deniz hamamları dönemi vardı. Beyaz Ruslar, ön yargısız modern vatandaşlar ve İstanbul’un Frenk takımı: tahtalı, perdeli engeller kullanmadan buradaki kumsaldan yavaş yavaş denize girip, kumlara uzanarak güneşlenmeye başladılar.

ataturk-kosku-2
İstanbul Florya Atatürk Köşkü-Deniz Köşkü
ataturk-kosku-1
İstanbul Florya Atatürk Köşkü-Deniz Köşkü

 

Atatürk Köşkü-Deniz Köşkü

Marmara Denizi kıyılarında yer alan İstanbul’un en eklektik yapılarından biridir. Yapı: Atatürk’ümüze, onun çağdaş kişiliğine, devrimlerine yakışır şekilde, kumsalla suların birleştiği noktada, bembeyaz bir kuğu misali mavi suların içinden yükselmektedir.

Belediye Atatürk’e hediye edilmek üzere bir köşk yaptırmaya karar verince, bir proje yarışması açar. Yarışmayı mimar Seyfi Arıkan’ın “Avrupa Bauhaus” etkisiyle yaptığı proje kazanır.

Modern Türkiye Cumhuriyetinin yetiştirdiği değerlerden biri olan ve Vedat Bey atölyesinde yetişen mimar Seyfi Arkan tarafından, 1935 yılında: 1.5 ay yani 48 gün içinde burayı bitirmiştir.

Çünkü: aynı tarihlerde Atatürk’ün sağlığında olumsuz emareler görülmeye başlanmış ve büyük önderin deniz kenarında dinlenmesinin uygun olduğu, deniz havasının kendisine iyi gelebileceği düşünülmüştür.

Florya’da karar kılınmasının en büyük sebebi: Atatürk’ün henüz bakir kıyılara sahip olan Florya’yı çok sevmesidir.

Mimar Seyfi Arkan: Alman Bauhaus tarzında yapmış olduğu Florya Deniz Köşkünün mobilyasından, iç donanımına sade bir art deko tarzı kullanmış ve bunda da oldukça büyük bir başarı elde etmiştir.

Köşkün kısa zamanda bitirilmesindeki en büyük başarılardan biri de, inşaat sırasında mutemetlik görevini üstlenen, dönemin İstanbul Sular İdaresi Müdürü Mühendis Yusuf Ziya Ertem’dir. Yani: Türkiye Olimpiyat Komitesi eski başkanı Sinan Erdem’in babası.

1935 yılının Ağustos ayında açılan köşk; Atatürk’ün başını dinlediği, denize girdiği, misafirlerini ağırladığı ve de oldukça sevdiği bir yer olur.

Buraya gelmiş önemli misafirlerden birisi de: İngiltere Kralı VIII. Edward ve eşi Simpson’dur.

Ama Atatürk’ün Florya köşkünde en çok sevmiş olduğu iki şey: manevi kızı küçük Ülkü ile birlikte geçirdiği günler ve Florya plajına gelen halkla kaynaşmasıdır.

Mimari özellikler: Ana bina, su üzerinde çelik kazıklara oturtularak yapılmıştır. Sahildeki başyaverlik, genel katiplik ve hizmet binalarından oluşan bir bütün olarak inşa edilmiştir. Karaya 90 metre uzunluğunda bir köprü yolla bağlanan köşk, birbirini kesen iki dikdörtgen yapıdan oluşmaktadır.

Geniş teraslara sahip olan bu iki yapıdan birinde Atatürk’ün çalışma odası, toplantı ve yemek salonu, öteki bölümde de Atatürk’ün, küçük Ülkü’nün, yaverin ve de misafirlerin kaldıkları odalar vardır.

Köşkü gezen ziyaretçiler: küçük Ülkü’nün kaldığı odanın bir köşesinde, köşke geldiği zamanlarda deniz kenarında oynadığı ve çok sevdiği ahşaptan yapılmış oyuncak bir sandal görürler.

Bu güzel oyuncağı yapıp Ülkü’ye hediye eden, Atatürk’ün son şöförü Cemal Beydir. Cemal Bey: Atatürk’ü Florya köşküne son olarak: 29 Mayıs 1938 tarihinde getirmiştir.

Bundan sonra, büyük önderin hastalığı daha zorlu bir döneme girer ve bir daha Florya’ya gelemez. Yani, Atatürk burada toplam 42 gün kalmıştır.

Köşkün bir bölümü uzun yıllar, devlet başkanlarının yaz aylarında gelip kaldıkları bir dinlenme yeri olarak kullanılmıştır.

Atatürk’ün ölümünden sonra: köşk, Cumhurbaşkanları İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk ve Kenan Evren tarafından kullanılmıştır.

Ancak Kenan Evren’den sonra bu geleneğe son verilmiş, köşk “Atatürk Müzesine” dönüştürülmüş ve böylece kimliğine yakışan yeri bulmuştur. Müzede, daimi olarak bir “Atatürk İstanbul’da” resim sergisi bulunuyor.

park-0
İstanbul Florya Sosyal Tesisleri-Refleksoloji Parkı
park-1
İstanbul Florya Sosyal Tesisleri-Refleksoloji Parkı

 

Florya Sosyal Tesisleri-Refleksoloji Parkı

Burası içinde kafeler, restoranlar, çocuk oyun alanları ve çiçek bahçeleri bulunan büyük bir parktır. Burası aynı zamanda, Türkiye’nin ilk “Refleksoloji Parkı” dır.

Refleksoloji: 4 bin yıllık bir geçmişe sahip, Uzak Doğu kökenli bir ayak masajı ile tedavi yöntemidir. Buraya farklı şekiller ve büyüklükte döşenen taşlar Japonya’dan gelmektedir. Taşlar: belli bir uyum içinde dizilir ve kişiler bunların üstüne ayakkabısız basarak yürüdüklerinde: beden fonksiyonları normalleşir ve insan rahatlar. Ayrıca: ayaklara masaj yapılması sağlanır.

Yani: denge sağlayıcı bir terapidir. Kişinin kendisini bedenen ve ruhen rahat hissetmesini sağlar. Yürüyüş yolunun sonunda: ayağın hangi noktasında basınç uygulandığında acı duyuluyorsa, refleksolojiye göre yorumlanmış ayak haritasının bulunduğu panoya bakarak rahatsızlık tespit ediliyor.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.

 

İstanbul Yeşilköy

yesilkoy-1
İstanbul Yeşilköy

Burada bulunan eski bir Rum köyü “Ayastefanos” 1925 yılında yer isimlerinin Türkçeleştirilmesi sırasında “Yeşilköy” olarak değiştirilmiştir. Ancak, buraya Yeşilköy isminin verilmesinde, o dönemde burada yaşayan ve yörenin yeşilliğine hayran olan Halid Ziya Uşaklıgil’in de önerisi etkili olmuştur.

İlk Hıristiyan şehidi Aziz Stefan’ın kemiklerini Roma’ya taşıyan gemi, fırtına nedeniyle burada durmak zorunda kalınca, burada Aziz Stefan adına bir kilise kurulmuş ve buradaki küçük balıkçı köyünün de adı belirlenmiş olur. Bu sözü edilen kilise, günümüzde yoktur.

Haçlıların Latin ordusu, 1204 yılında, İstanbul şehrine saldırmak üzere, burada karaya çıkmışlar ve ardından şehri işgal etmişlerdir.

19 yüzyılda, tüm köy, padişah Sultan II. Mahmut’un hediyesi olarak “Dadyanlar” isimli bir Ermeni aileye verilmiştir. Çünkü Hovhannes ve Bogos Dadyan Beyler: Barukçubaşı ünvanı ile Osmanlı Baruthanesinin başına getirilirler ve bunlar uzun süre, Garabet Balyan tarafından yaptırılan Yeşilköy’deki konaklarında yaşarlar. Dadyan ailesinin sonraki fertleri, geçen yıllar içinde buradaki mülkleri tek tek satmıştır.

Kırım Savaşı sırasında, burada kalan Fransız askerleri, şehirdeki üç deniz fenerinden birini, burada yapmışlardır.

1876 yılında, Osmanlı imparatorluğuna karşı bağımsızlığını ilan eden Bulgarlara yardım için bölgeye gelen Rus ordusu: buraya kadar ilerlemiş ve bunun üzerine Sultan II. Abdülhamit, barış istemek zorunda kalmıştır. Osmanlı için çok ağır şartlar içeren barış antlaşması “Simonoğlu” ailesine ait muhteşem bir ahşap konakta, burada imzalanmıştır.

“Ayastefanos” isimli bu antlaşmayla, yeni Bulgaristan’ın sınırları, Tuna nehrinden Ege denizine kadar çizilmiştir. Sultan II. Abdülhamit’in Selanik şehrine sürgün gönderilme kararı, İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından 1909 yılında, yine burada alınmıştır.

ayestefanos-aniti-1
İstanbul Yeşilköy

93 harbi olarak bilinen 1877-1878 yılları arasındaki Osmanlı-Rus savaşında, Rus ordusu batıda Yeşilköy’e kadar ilerlemiştir. 1895 yılında, Ruslar ölen askerlerinin anısına, burada Rus mimarisinin tüm özelliklerini yansıtan ve Rus kilisesinin motifleriyle süslü bir anıt yapmışlardır. Yapılma aşamasında, Osmanlılar ve Ruslar arasında büyük çekişmelere sebep olan anıt, Osmanlılar tarafından bir yenilgi simgesi olarak görüldüğü için, 14 Kasım 1914 tarihinde yani yapıldıktan 19 yıl sonra törenle yıkılmıştır. Hatta, anıt gayri resmi bir şekilde, hükumetin denetimi dışında havası verilerek İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri tarafından yıktırılmıştır. Yani: geçmiş hatıralar arasında, buranın eski ismi, kötü çağrışımlar yapmaktadır.

Buranın Türk tarihindeki bir diğer önemi, Fuat Özkınay tarafında çekilen ilk Türk sinema filminin, bu anıtın yıkılması olayı sırasında çekilmiş olmasıdır. Filmin ismi “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” dır. Ancak bu filmin hiçbir karesi ve bölümü, günümüze ulaşmamıştır yani kayıptır.

Yeşilköy’ün tarihi geçmişinde yine bir olay: Malta doğumlu bir ressam olan Amadeo Preziosi 1842 yılında İstanbul’a gelir. Rum bir kadınla evlenir ve Beyoğlu’na yerleşir. O dönemde, Yeşilköy’ün ormanlık arazilerinde avlanırken, yanlışlıkla kendini vurur ve ölür. Yeşil zeytin sokağındaki mezarlığa gömülür. Anılan ressamın İstanbul sokak hayatını anlatan bazı resimleri, günümüzde Pera Müzesinde sergilenmektedir.

Yeşilköy, Cumhuriyet döneminde, İstanbul hava alanı için en uygun yer olarak seçilmiştir.

yesilkoy-3
İstanbul Yeşilköy

 

Günümüzde semtin, kuzeyinde “Atatürk Hava Alanı” ve güneyinde ise Marmara Denizi, doğusunda Yeşilyurt ve batısında Florya vardır. Son bir not: Atatürk Hava alanı, yeni İstanbul hava alanı yapılması nedeniyle kapatılmıştır.

st-stephan-katolik-kilisesi-1
İstanbul Yeşilköy St Stephen Katolik Kilisesi

St Stephen Katolik Kilisesi

Cünbüş sokaktaki bu kilisede, altarın üstündeki Aziz Stefan’ın taşlanarak öldürülmesini anlatan ilginç tablo görülmeye değerdir.

mecidiye-camii-1
İstanbul Yeşilköy Mecidiye Camii

Mecidiye Camii

Gazi Evrenos Caddesi ile Mühendis Ziya Sokağının kesiştiği köşede bulunan cami: 1909 yılında, Padişah V. Mehmet tarafından yaptırılmaya başlanmış, ancak Cumhuriyet döneminde bitirilebilmiş. Mimarı: Kemaleddin Beydir.

yesilkoy-fener-3
İstanbul Yeşilköy Ayestefanos Feneri

 

Yeşilköy-Ayestefanos Feneri


Fener, Sultan Abdülmecid tarafından, Fransız Sautter Firmasına yaptırılır. Yapım yılı olarak 1856 yılı görülmekte olup, yüksekliği 23 metredir. Fener her 10 saniyede bir yanıp çakarak uzun yıllardır balıkçılara ve gemicilere yol gösterir.

tren-istasyonu-2
İstanbul Yeşilköy Tren İstasyonu

Yeşilköy tren istasyonu

İstasyon binası, 1871 yılında yapılmıştır. 1909 yılında Atatürk, Harekat Ordusuyla birlikte buraya gelmiştir. İstasyonun en eski bölümü, dışarıda bulunan su deposudur.

semprini-1
İstanbul Yeşilköy Semprini Evleri

Semprini Evleri

İtalyan mimar Semptini; 1900’lü yılların başlarında, burada yan yana duran üç ev inşa etmiştir. Semprini’nin şehirdeki en önemli eseri ise, Tepebaşı’nda bulunan “Büyük Londra Oteli” dir.

havacilik-muzesi-1
İstanbul Yeşilköy Havacılık Müzesi

 

Havacılık Müzesi

İlk hava müzesi, 1971 yılında İzmir’de açılmıştır. Ancak müze, 1978 yılında, Hava Harp Okulunun yakınında konuşlandırılmış olan Askeri Hava alanı bitişiğindeki alana taşınmıştır. Buradaki müze binası, 1977-1983 yılları arasında inşa edilmiş ve modern müzecilik anlayışı içinde açık ve kapalı sergi alanlarının bulunduğu Havacılık Müzesi: 1985 yılında açılmıştır. Bakırköy tren istasyonunun hemen karşısındadır. Antika ve halen kullanılan uçaklar, Türk Havacılık Tarihine ait değerli eşya ve belgeler sergileniyor. Pazartesi ve Salı günleri hariç, ziyarete açıktır.

ataturk-havaalani-1
İstanbul Yeşilköy Atatürk Havaalanı

Atatürk Havaalanı

Atatürk hava alanı, 2020 yılında yeni hava alanı yapılması nedeniyle kapatılmıştır. Aşağıdaki satırları, bilgi mahiyetinde, nostalji mahiyetinde okumalısınız.

1924 yılında yapılarak, Atatürk tarafından hizmete açılmıştır.

1930’lu yıllara kadar, askeri amaçlara hizmet verilmiştir.

1938 yılında, İstanbul-Ankara seferlerinin başlamasıyla, sivil amaçlı havacılığa açılmış. O zamanlar, İncirli denen Londra asfaltı da hava alanını şehre bağlamak için yapılmıştır. Hatta bu yolun, eski Roma döneminin meşhur yolu “Via Egnatia” güzergahında inşa edildiği söylenir. Ancak 1960’larda, bu asfaltın üstündeki köprü çok dardır. Eli bayraklı bir adam köprünün üstünde bekler, iki araba yaklaşacak olursa, birini durdurup diğerinin geçmesini sağlardı.

Bu sıralarda, hava alanı, bir süre uluslar arası standartların dışında bir meydan olarak hizmet vermiştir. 1944 yılından sonra, Amerikalı bir firma ile yapılan bir antlaşma ile, 1949-1953 yılları arasında, uluslar arası normlarda yeniden inşa edilir.

2300 metre uzunluğunda bir pist, bir hangar ve servis yapıları oluşturulur. 1957 yılında, uluslar arası seferlerde jet uçaklarının kullanılmaya başlanmasıyla, alanın kullanımı yeniden kısıtlanır.

1975-1983 yılları arasında yapılan inşaat çalışmalarıyla: yeni ek terminal binası ve 3000 metre uzunluğundaki ikinci pist ile yolcu kapasitesi arttırılır. Bu gelişmelere rağmen, turizmin giderek artan potansiyeli yüzünden, 1980 li yıllarda yine yetersiz kalır. Yolcu terminallerinin kapasiteleri, iki katına çıkarılır, ancak yine de hava ulaşımının ağırlığını taşımaktan hala uzak kalmaktadır. 1993 yılında: yolcu salonları, yapılan değişikliklerle iki katına çıkarılır.

Evet: 24 Temmuz 1985 tarihine kadar, ismi: Yeşilköy Hava alanı. Sonra: Atatürk Havalimanı. İstanbul’un Avrupa yakasındadır. Yeşilköy’de bulunuyor. Şehir merkezine (Sirkeci) uzaklık: 28 km. dir. Denize uzaklık ise: 4-4.5 km.dir. Buraya ulaşım için çeşitli seçenekler var. Bunlar: Havaş, Taksi, Metro-Otobüs ve araba kiralamaktır. Havaş otobüsleri: Taksim, Büyükşehir Sanat Galerisi önünden kalkar. Sabah saat: 04.00 ile, gece 01.00 arasında devam eder. (her yarım saatte bir)

Meteorolojik koşulların kötü olduğu zamanlarda bile, uçak iniş-kalkışlarına olanak sağlayan teknik ve teknolojik yapı mevcuttur. Birbirine paralel: 2 adet olmak üzere, toplam 3 pisti vardır. Bunların boyutları: 3000 x 45 metre boyutlarındadır. İç hatlar terminalinin kapasitesi: yıllık: 7.5 milyon yolcudur. Dış hatlar terminalinin yıllık yolcu kapasitesi ise: 20 milyon yolcudur. 7076 araçlık kapalı otopark bulunmaktadır. Atatürk Hava alanı, İngiltere merkezli Skytrax tarafından 2009 yılında yapılan araştırmalar sonucu : Güney Avrupa’nın “En iyi İkinci Hava limanı” seçilmiştir. Evet Atatürk Havaalanı, ismi büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ismiyle anılan bu havaalanı artık yok. 

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.