İstanbul Florya

florya-1
İstanbul Florya

Florya: İstanbul’un sakin semtlerinden birisidir.

Bizans döneminde: Hebdomon denen yer, Yeşilköy’ün batısına düşen Florya’ya kadar uzanıyordu. Hebdomon’da: günümüze Fildamı dışında hiçbir kalıntı gelmemiştir. Florya ismi, bazı tarihçilere göre: Yunanca “Florion” isminden gelmektedir.

Osmanlı döneminde ise, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Baş defterdar İskender Çelebi: Florya’da bir köşk yaptırmış ve bahçe düzenlettirmiştir. İskender Çelebi, Arnavut olduğu ve Florina şehrinden geldiği için, bu bölgeye bu adın yani Florya adının verildiği düşünülüyor. İskender Çelebi, İbrahim Paşa ile ters düşünce, Kanuni tarafından idam ettirilmiştir.

Bununla ilgili anlatılan bir söylenti vardır. Buna göre “İdamdan epey sonra Kanuni avdayken, dehşetli bir yağmura yakalanıp Çelebinin artık kullanılmayan köşküne sığınır. Köşkün çevresine 74 yıldırım düşer.

Selde boğulma tehlikesi de baş göstermişken, bir içoğlanı padişahı sırtında taşıyarak kurtarır. Kanuni: Çelebiyi haksız yere idam ettirdiğini düşünerek üzülür ve bu afeti kendisi için bir işaret sayar. Nitekim, iki yıl sonra, 74 yaşında Zivetgar’da ölür.

Lale devrinde, Nevşehirli İbrahim Paşanın, İskender Çelebiden kalan köşkü yenilettiği söylenir. Ancak, köşk, Patrona isyanında yeniden yakılır ve yıkılır. Sultan II. Mahmut döneminde yapılan baruthaneye rağmen, Florya ve yakınlarındaki Rum köyü Kalitarya (günümüzdeki Şenlikköy) ücra ve pek fazla rağbet edilmeyen yerler arasında kalır.

Cumhuriyet döneminde, Atatürk’ün Florya ile ilgilenmesi, buranın yıldızını yeniden parlatır.

Geçmişte, Florya adının içinde: altın sarısı kumlar, pırıl pırıl bir deniz, denize girip güneşlenen şık, zarif insanlar çağrışım yapardı. Yani, Florya: Türkiye’de oluşmaya başlayan modern plaj anlayışının start aldığı ilk yerdir.

Çünkü plajlardan önce, su üzerinde tahtadan yapılmış yarı kapalı deniz hamamları dönemi vardı. Beyaz Ruslar, ön yargısız modern vatandaşlar ve İstanbul’un Frenk takımı: tahtalı, perdeli engeller kullanmadan buradaki kumsaldan yavaş yavaş denize girip, kumlara uzanarak güneşlenmeye başladılar.

ataturk-kosku-2
İstanbul Florya Atatürk Köşkü-Deniz Köşkü
ataturk-kosku-1
İstanbul Florya Atatürk Köşkü-Deniz Köşkü

 

Atatürk Köşkü-Deniz Köşkü

Marmara Denizi kıyılarında yer alan İstanbul’un en eklektik yapılarından biridir. Yapı: Atatürk’ümüze, onun çağdaş kişiliğine, devrimlerine yakışır şekilde, kumsalla suların birleştiği noktada, bembeyaz bir kuğu misali mavi suların içinden yükselmektedir.

Belediye Atatürk’e hediye edilmek üzere bir köşk yaptırmaya karar verince, bir proje yarışması açar. Yarışmayı mimar Seyfi Arıkan’ın “Avrupa Bauhaus” etkisiyle yaptığı proje kazanır.

Modern Türkiye Cumhuriyetinin yetiştirdiği değerlerden biri olan ve Vedat Bey atölyesinde yetişen mimar Seyfi Arkan tarafından, 1935 yılında: 1.5 ay yani 48 gün içinde burayı bitirmiştir.

Çünkü: aynı tarihlerde Atatürk’ün sağlığında olumsuz emareler görülmeye başlanmış ve büyük önderin deniz kenarında dinlenmesinin uygun olduğu, deniz havasının kendisine iyi gelebileceği düşünülmüştür.

Florya’da karar kılınmasının en büyük sebebi: Atatürk’ün henüz bakir kıyılara sahip olan Florya’yı çok sevmesidir.

Mimar Seyfi Arkan: Alman Bauhaus tarzında yapmış olduğu Florya Deniz Köşkünün mobilyasından, iç donanımına sade bir art deko tarzı kullanmış ve bunda da oldukça büyük bir başarı elde etmiştir.

Köşkün kısa zamanda bitirilmesindeki en büyük başarılardan biri de, inşaat sırasında mutemetlik görevini üstlenen, dönemin İstanbul Sular İdaresi Müdürü Mühendis Yusuf Ziya Ertem’dir. Yani: Türkiye Olimpiyat Komitesi eski başkanı Sinan Erdem’in babası.

1935 yılının Ağustos ayında açılan köşk; Atatürk’ün başını dinlediği, denize girdiği, misafirlerini ağırladığı ve de oldukça sevdiği bir yer olur.

Buraya gelmiş önemli misafirlerden birisi de: İngiltere Kralı VIII. Edward ve eşi Simpson’dur.

Ama Atatürk’ün Florya köşkünde en çok sevmiş olduğu iki şey: manevi kızı küçük Ülkü ile birlikte geçirdiği günler ve Florya plajına gelen halkla kaynaşmasıdır.

Mimari özellikler: Ana bina, su üzerinde çelik kazıklara oturtularak yapılmıştır. Sahildeki başyaverlik, genel katiplik ve hizmet binalarından oluşan bir bütün olarak inşa edilmiştir. Karaya 90 metre uzunluğunda bir köprü yolla bağlanan köşk, birbirini kesen iki dikdörtgen yapıdan oluşmaktadır.

Geniş teraslara sahip olan bu iki yapıdan birinde Atatürk’ün çalışma odası, toplantı ve yemek salonu, öteki bölümde de Atatürk’ün, küçük Ülkü’nün, yaverin ve de misafirlerin kaldıkları odalar vardır.

Köşkü gezen ziyaretçiler: küçük Ülkü’nün kaldığı odanın bir köşesinde, köşke geldiği zamanlarda deniz kenarında oynadığı ve çok sevdiği ahşaptan yapılmış oyuncak bir sandal görürler.

Bu güzel oyuncağı yapıp Ülkü’ye hediye eden, Atatürk’ün son şöförü Cemal Beydir. Cemal Bey: Atatürk’ü Florya köşküne son olarak: 29 Mayıs 1938 tarihinde getirmiştir.

Bundan sonra, büyük önderin hastalığı daha zorlu bir döneme girer ve bir daha Florya’ya gelemez. Yani, Atatürk burada toplam 42 gün kalmıştır.

Köşkün bir bölümü uzun yıllar, devlet başkanlarının yaz aylarında gelip kaldıkları bir dinlenme yeri olarak kullanılmıştır.

Atatürk’ün ölümünden sonra: köşk, Cumhurbaşkanları İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk ve Kenan Evren tarafından kullanılmıştır.

Ancak Kenan Evren’den sonra bu geleneğe son verilmiş, köşk “Atatürk Müzesine” dönüştürülmüş ve böylece kimliğine yakışan yeri bulmuştur. Müzede, daimi olarak bir “Atatürk İstanbul’da” resim sergisi bulunuyor.

park-0
İstanbul Florya Sosyal Tesisleri-Refleksoloji Parkı
park-1
İstanbul Florya Sosyal Tesisleri-Refleksoloji Parkı

 

Florya Sosyal Tesisleri-Refleksoloji Parkı

Burası içinde kafeler, restoranlar, çocuk oyun alanları ve çiçek bahçeleri bulunan büyük bir parktır. Burası aynı zamanda, Türkiye’nin ilk “Refleksoloji Parkı” dır.

Refleksoloji: 4 bin yıllık bir geçmişe sahip, Uzak Doğu kökenli bir ayak masajı ile tedavi yöntemidir. Buraya farklı şekiller ve büyüklükte döşenen taşlar Japonya’dan gelmektedir. Taşlar: belli bir uyum içinde dizilir ve kişiler bunların üstüne ayakkabısız basarak yürüdüklerinde: beden fonksiyonları normalleşir ve insan rahatlar. Ayrıca: ayaklara masaj yapılması sağlanır.

Yani: denge sağlayıcı bir terapidir. Kişinin kendisini bedenen ve ruhen rahat hissetmesini sağlar. Yürüyüş yolunun sonunda: ayağın hangi noktasında basınç uygulandığında acı duyuluyorsa, refleksolojiye göre yorumlanmış ayak haritasının bulunduğu panoya bakarak rahatsızlık tespit ediliyor.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.

 

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.