Elazığ Sivrice: Elazığ’da bulunduğum sürede defalarca gittim, aşağıda belirttiğim üzere, burada çalıştığım kurumun kamp yeri vardı ve gitmenin yanında, burada günlerce kaldım. Sivrice gerek Elazığ ve gerekse çevresi için tam bir cennet, tatil diyarı, göle girip yüzmek mümkün, özellikle akşam güneş batımını izlemek büyük bir keyiftir. Bence buralara yolunuz düşerse mutlaka zaman ayırın ve Sivrice yöresine Hazar gölüne gidin, gölde balık tutabilirsiniz, gölde yüzebilirsiniz. Gölün kıyısındaki restoranlarda balık yiyebilirsiniz.
Benim gittiğim dönemlerde, gölde bol miktarda su yılanı vardı, kıyıda her taşın altında olmasa da bolca su yılanı vardır, zararsız, sadece görüntü kötü, yoksa zararsız hala su yılanları varmı okurlar yorum yazarsa sevinirim.
Başlangıç için son bir not, Sivrice yöresi tam bir çilek diyarıdır, çilekleri, küçük kasalarla yol kenarında (Elazığ-Sivrice yolunda) satarlar, bence mutlaka tadın.
ULAŞIM
Sivrice, Elazığ arası uzaklık 31 km dir.
TARİHİ
İlçenin tarihi Selçuklu öncesine dayanmaktadır. Ancak, daha da eskilere gidilebilir. Çünkü Hazar gölünün altındaki batık şehrin tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bulunabilen bazı kaynaklara göre, Sivrice Bizans döneminde Müslüman Arapların hücumlarına maruz kalmış ve sık sık el değiştirmiştir. 1071 Malazgirt savaşından sonra ise Türk toprağı olmuştur. 1514 yılındaki Çaldıran Zaferinden sonra Yavuz Sultan Selim tarafından bölge Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1933-1940 yılları arasında, Romanya, eski Yugoslavya ve Rusya’dan Anadolu’ya getirilen 6000’den fazla Türk gömen, ziraata elverişli düzlüklere yerleştirilmiştir. Bunlardan bir kısmı da Sivrice’ye yerleştirilmiştir. Bunlar için: 1938 yılında Hazar gölünün güney batı kenarında “Sivrice” isimli bir köy kurulmuştur. İlk olarak gölden yüksekliği 35 metre olan ve tortul kütlelerden meydana gelen küçük bir tepe üzerinde 24 göçmen evi ve hükümet binası yapılarak oluşturulmuştur. 1936 yılında geçici olarak Yukarı Huh köyünde kurulan ilçe merkezi 1939 yılında bugünkü yerine taşınmıştır.
Elazığ Sivrice
GENEL
Elazığ ilinde turizm açısından en potansiyelli yerdir. Bu turizm potansiyelini etkileyen en önemli unsur Hazar gölüdür. İlçe Doğu Torosların bir parçasını teşkil eden Hazar baba ve Mastar dağları arasına sıkışmış olan Hazar gölünün batı sahilinde kurulmuştur. İlçe merkezinin rakımı ortalama 1267 metredir.
Elazığ Sivrice Hazar Gölü
HAZAR GÖLÜ
Göl, Elazığ il merkezine 26 km uzaklıktadır. Elazığ-Diyarbakır kara yolu kenarında, yola paralel olarak uzanmaktadır. Göl eşine az rastlanır ender göllerden birisidir. Göl: kuzey güney yönünde 20 km uzunluğunda ve 5 ile 7 km genişliğindedir. Gölün derinliği konusunda net bilgi yoktur. Ancak çevre halkının söylediklerine göre gölün derinliği 300 metreye kadar ulaşmaktadır. DSİ raporlarına göre gölün derinliği 152 metredir. Göl: çoğu fay kaynaklarının ayağı olan küçük dereler tarafından beslenir. Bu derelerin en büyüğü Kürk suyudur.
Elazığ Sivrice Hazar Gölü
Sonradan Behramaz deresi de göle çevrilmiştir. Hazar gölü kıyısında gerek kamu ve gerekse özel sektöre ait konaklama ve dinlenme tesisleri vardır. Göl kıyısında, 25’e yakın kamu kuruluşu eğitim ve dinlenme tesisleri vardır.
Elazığ Sivrice Hazar Gölü
Ayrıca Turizm Bakanlığından belgeli: motel, lokanta, günü birlik piknik alanları ve özel kuruluşlar tarafından işletilen balık evleri bulunur. Son yıllarda Hazar gölü çevresinde: çeşitli siteler, yazlıklar ve ikinci konutlar yapılmıştır.
Batık Kent
Göl, aynı zamanda tarihi bir alandır.
Gölün güney kıyısında göl içinde “Batık Şehir” olduğu söylenmektedir. Ayrıca “Kilise Adası” vardır. Bunlar: doğal sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Batık şehir: su altı arkeologları tarafından incelenmiştir. Gölün altında 2.5 kilometre karelik alana yapılmıştır. Su yüzeyinde, gölün içindeki tarihi kalıntılar görülebilmektedir. Çeşitli kayıtlara göre: Hazar gölünün güney kıyılarına yakın bir adanın, en yüksek yerinde 11’nci yüzyılda inşa edilmiş bir kale ya da şato özelliği taşıyan bir manastır veya kilise varmış. 12’nci yüzyılda Türkler yöreyi ele geçirince, buradaki merkez Rumkale denen yere taşınmış, ancak bazı kutsal eşyalar, sular altında kalana kadar burada korunmuştur. İşte kilise ya da manastırın çevresinde: ada üzerinde kurulmuş olan Gölcük köyünün ise, 19’ncu yüzyıl başlarında 60/70 haneli olduğu, dokumacılık ve boyacılık gibi işlerle meşgul oldukları anlaşılmıştır. Ayrıca: bunların gölün çevresinde tarla ve bahçelerinin bulunduğu, ancak suların yükselmesinden sonra kıyıla taşındıkları bilinmektedir.
Polonyalı gezgin Simeon: 1600’lü yılların başında bu bölgeye gelmiş ve aldığı notlarda: “Gölün içinde Surp Nişan adını taşıyan bir kilise ve köy bulunduğu, bir sandalla adadaki köye gittiğini ve akşam ayinine katıldığını, burada saklı bulunan ve kutsal sayılan haçı ricası üzerine kendisine gösterdiklerini” yazmıştır. Yine bir gezgin, Evliya Çelebi, notlarında “17’nci yüzyılda, Hıristiyanların taptığı altın çullu bir merkebin (bu merkebin Hz İsa’nın veya Havarilerinden birinin olduğuna inanılır.) bu manastırın içinde, yerin altında saklanmış olduğunu” belirtir. Yine bir söylentiye göre, buradaki kilisede “Hz İsa’nın yıkandığı bir taştan leğen bulunduğu” belirtilir.
Kilise: adanın en yüksek yerine yapılmıştır. Adayı sular kapladıktan sonra da bir süre göl ortasında kalmış ve sonradan harabe haline gelerek yıkılmıştır.
Elazığ Sivrice Uluslararası Hazar Şiir Akşamları
ULUSLARARASI HAZAR ŞİİR AKŞAMLARI
Her yıl geleneksel olarak düzenlenmektedir. Elazığ Valiliği, Elazığ Belediyesi, Fırat Üniversitesi tarafından ve çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından organize ediliyor. Türk dünyası edebiyat çevreleri tarafından tanınıyor.
HAZAR SPOR ŞENLİKLERİ
Her yıl geleneksel olarak düzenlenmektedir. Elazığ Valiliği tarafından düzenleniyor.
NE YENİR
Sivrice yöresinde, göl kıyısındaki restoranlarda göl balığı yiyebilirsiniz, uzun yıllara dayanan tecrübe ve alışkanlıklar, uygun lezzet, inanın oldukça güzel yapıyorlar.
Elazığ Sivrice
GEZİLECEK YERLER
Elazığ Sivrice Hazar Baba Dağı
HAZAR BABA DAĞI
Kayak merkezi, ilçe merkezine 6 km uzaklıktadır. Bu yolun 5 km asfalttır. İlçe, 2347 metre yükseklikteki Hazar Baba dağının eteklerinde bulunmaktadır. Hazar Baba dağında: kayak, yamaç paraşütü ve trekking yapılabilir. Kayak merkezi: 1850 metre rakımdadır. Burada muhteşem Hazar gölü manzarası izlenir.
Elazığ Sivrice Hazar Baba Dağı
Her yıl Aralık-Mart ayları arasında kayak severlere elverişli pisti, telesiyeji ve kafeteryası bulunmaktadır. Telesiyej 1100 metredir.
Elazığ Keban; Elazığ’da bulunduğum sırada Keban’a defalarca gittim ve özellikle bir keresinde hemen barajın aşağısında, barajdan çıkan suların aktığı ırmak kıyısındaki DSİ Misafirhanesinde kalırken, barajın kapakları açılmıştı, o gök gürültüsüne benzer uğultuyu hiç unutamıyorum. Kapaklar açıldığında gerçekten gerek görüntü ve gerekse ses olarak muhteşem bir ortam yaratılıyor, ancak sanırım yeterli yağışların olmaması nedeniyle kapaklar uzun süredir açılmıyordur.
Evet, baraj gölü oldukça güzel, gerek Keban ilçesinden barajın bendi üstüne çıkarak gezdim, bendin hemen karşısında sağ tarafta gölün kıyısında bir tesis vardı, bir de iskele, iskeleden tekne ile gölde gezilebiliyordu, gerekse baraj gölünün başka yerlerinde (örneğin Elazığ-Tunceli) kara yolu üzerindeki bölümlerinde gezdim, balık tuttum.
Keban, Elazığ ve çevresi için tam bir nimet, bir cennet, yörenin güzelliği, buralara yolunuz düşerse mutlaka Keban ilçesine gidin, bu güzellikleri görün, hatta yolunuz düşmese bile zaman ayırın ve gidin, yapıldığında Türkiye’nin gururu olan bu barajı gezin görün.
ULAŞIM
Keban, Elazığ arası uzaklık 46 km dir. Keban, Ağın arası uzaklık: 38 km.
TARİHİ
İlçenin hangi tarihte kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak 10’ncu yüzyıla ait bir yerleşim yeri olduğu, Keban barajının yanımı nedeniyle yörede gerçekleştirilen kazılar neticesinde ortaya çıkarılmıştır. Keban barajının yapımı sırasında, İstanbul Üniversitesi ve ODTÜ tarafından yapılan kurtarma kazılarında ele geçen arkeolojik buluntular, Keban ve çevresinin tarihine ışık tutmuştur. Keban, 1700’lü yıllardan itibaren, ekonomik yönden (simli kurşun madeni üretimi ve işletmesi) canlanmaya başlamıştır. Hatta 1834 yılına kadar; bölgede Eyalet Merkezi olduğu bilinmektedir. Ancak bir süre sonra Keban eski önemini kaybetmiş ve 1834 yılında Eyalet Merkezi Harput olmuştur. Neden Keban ismi? Osmanlı döneminde ve Osmanlı kayıtlarında, ilçenin adı “Keban Madeni” olarak geçmektedir. Cumhuriyetin kuruluşunda ise sadece “Keban” ismi kullanılmıştır. Keban kelimesi, eski yazılış olarak “Keben” şeklindedir. Keban adının anlamı ise “üstten aşma, aşırtma” dır. Keban adının en doğru izahı, Keban’ın coğrafi konumu ile ilgili olarak “dağ yolu” anlamına gelmektedir. Çünkü, Keban’da Taşbaşı mevkiine kadar olan 2.5 saatlik yol yalçın kayalarla kaplıdır.
Elazığ Keban
GENEL
İlçe, Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat bölümünde yer alan küçük bir ilçedir. Keban denilince ilk akla gelen Keban Barajı ve Hidroelektrik santralıdır. Keban, ince ve uzun bir şerit halinde, küçük bir suyun kenarında ve dağların arasında kurulmuştur. Bunun sebebi, yörenin maden yatakları bakımından zengin olmasıdır. Öte yandan Keban’da mevcut olan bitki örtüsünün yani ormanların büyük bölümü, maden işletmeciliği sırasında yok edilmiştir. İlçe merkezi doğudan batıya doğru uzanan Bezirgan deresi, Nallı ziyaret tepesi, Bendin taşı ve Seftil tepesi arasında sıkışmış bir vadidedir. Bu vadi 2.5 km kadar uzanır ve meyve bahçeleri ile kaplıdır. Ortalama rakım 780 metredir. Bölge, 3’ncü derece deprem kuşağındadır. İklim durumuna bakıldığında, Keban barajı ve meydana gelen büyük göl, ilçenin iklimini değiştirmiştir. Tamamen karasal iklimin yani yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçen mevsim şartları zamanla değişmiş, ilçede günümüzde deniz iklimine yakın bir iklim görülmektedir.
Elazığ Keban
KEBAN BARAJI VE HİDROELEKTRİK SANTRALI
Baraj yeri, Elazığ il merkezine 45 km ve Malatya’nın 65 km uzağındadır. Baraj: Karasu ve Murat nehirlerinin birleştiği yerden 10 km daha aşağıda, nehrin aktığı en dar boğazlardan birindedir. Karasu ile Murat nehirlerinin birleşmesiyle meydana gelen Fırat nehrinin bu birleşme noktasından itibaren, ilk uygun baraj yeridir. Ön çalışmaları 1936’lı yıllara kadar uzanır. Derivasyon tünelleri ile 1965 yılında fiilen yapımına başlanmış ve 1975 yılında tamamlanmıştır. Kaya dolgu ve beton ağırlık yapılarını içine alan, karma bir yapıdır. Baraj gölü 125 km uzunluğundadır. Genişliği yer yer değişmektedir. Türkiye’nin ikinci büyük suni gölüdür. (birinci: Atatürk baraj gölü) Fırat nehri su gücü enerjisi üretimi bakımından Türkiye’nin en büyük kaynağı durumundadır.
Elazığ Keban
Keban barajı bu amaçla, Fırat üzerinde kurulmakta olan dev barajlar serisinin kilit noktasında bulunan ilk ana barajdır. Barajda elektrik üretimi yanında, balık üretimi de yapılmaktadır. Gölün çevresinde halkın yararlandığı mesire alanları da bulunmaktadır. Feribotla, göl üzerinden Pertek ve Çemişgezek ilçelerine geçiş yapılmaktadır. Özellikle iskelelerde ve Elazığ-Bingöl kara yolu üzerinde çok sayıda balık lokantası vardır.
NE YENİR
Keban yöresine yolunuz düşerse, tek bir öneri, ya alabalık ya da gölde üretilmiş sazan balığıdır. Ancak bunların çiftlik yani özel üretim balıkları olduğunu unutmamak gerek, yani suni yemle besleniyorlar ve bu suni yem balığın tadını etkiliyor, ama yine de oldukça lezzetliler. Özellikle, ben de Elazığ’da bulunduğu sürede ara sıra Keban baraj gölüne gidip balık tuttum, çiftlik değil doğal ortamda yakalanan oldukça büyük sazan ve aynalı sazan balıkları var. Hatta bir aralık gölün kıyısında bulunan deri fabrikasından göle fabrika artıkları atılıyor ve bunlar gölü ve avlanan balıkları olumsuz etkiliyordu ama sonradan fabrika kapatıldı. Göl üzerinde gerek yasal ve gerekse kaçak balık tutuluyor, orijinal balıklar çok lezzetli.
Elazığ Keban
GEZİLECEK YERLER
Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Külliyesi
YUSUF ZİYA PAŞA CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Külliye, Keban ilçe merkezindedir. Çarşılar Mahdigeresinde eğimli bir arazidedir.
Sultan I. Abdülhamit’in saltanatı sırasında Keban’da valilik yapmış olan Yusuf Ziya Paşa tarafından 1794-1799 yılları arasında yaptırılmıştır. Yusuf Ziya Paşa, Keban eyalet merkezinde görev yapmış bir validir. Daha sonraları Sultan III Selim ve II. Mahmut dönemlerinde iki defa sadrazamlık yapmıştır. Keban’ın imarı için yoğun şekilde uğraşmıştır. Külliyeyi yaptırdıktan sonra külliyenin ihtiyaçlarını gidermek ve devamlılığını sağlamak için de yine aynı isimle bir vakıf kurmuştur.
Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi
Külliye: bir avlu çevresindeki cami, medrese, kütüphane, çeşme ve bunların biraz uzağından türbeden meydana gelir. Bu yapılardan sadece medrese günümüze ulaşmamıştır. Cami ve kütüphane, eğimli arazide teraslanmış bir avlu üzerine yapılmıştır. Avlunun giriş çıkışı için 3 kapısı vardır. Bunlardan: kuzeydoğu ve kuzeybatı yönlerinde bulunan 2 kapıdan merdivenle inilir. Güneybatıdaki kapıdan ise çıkılarak avluya girilir. Avlunun güney köşesinde “L” biçimli bir koridorun iki yanında, beş gözden oluşan hela bölümü vardır. Hela ile kütüphane arasındaki alanda ise, günümüze ulaşmayan medrese bulunduğu tahmin ediliyor. Medrese zaman içinde bakımsızlıktan yıkılmıştır. Kuzeybatıdaki kapının kemeri üstünde yapım yılı olarak; 1798 tarihli kitabe vardır.
Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi
Cami
Camide yuvarlak kemerli açıklıklı kapı üzerinde üç beyitlik bir kitabe vardır. Bu kitabede 1798 yılı yazılıdır. Kare planlı caminin orta kısmı dört sütunun taşıdığı kubbe ile örtülüdür. Kubbe kurşunla kaplıdır. Ana kubbenin eteğinde hurma ve çiçek açmış ağaçlar biçiminde dizilmiştir. Kenarlarda tonozlar vardır. Minber sadedi, mihrap ise gayet güzel taş işçiliği gösterir. Büyük tunç şamdanlar, üzerindeki bezemeler dikkat çeker. Harim kapısının iç içe iki yuvarlak kemeri arasında iki kitabe vardır.
Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi
Minare
Caminin batısında bulunan minare, tamamen müstakil olarak inşa edilmiştir. Minare: caminin kuzeybatı köşesindedir. Kesme taştan yapılmıştır. Tek şerefeli ve kurşun kaplı külahlıdır. Cami, günümüzde halen aktif bir ibadethane olarak kullanılmaktadır. Cami, Osmanlı mimarisinin ender örneklerinden birisidir, bu yüzden buralara yolunuz düşerse mutlaka gidin ve güzel camiyi görün. Özellikle: caminin mermer minberi, kubbe işlemeleri, ahşaptan yapılan kadınlar mahfili, vaaz kürsüsü, kapıları, pencere kepenkleri görülmeye değerdir.
Şadırvan
Caminin kuzeybatısındadır. Sekizgen haznesi mermerdir. Sekizgen planlı şadırvan üzerini örten kubbe bugün mevcut değildir.
Kütüphane
Yapı, caminin batısındadır. Avlunun kuzeybatısındadır. Üst katında bulunan kitabede 1797-1798 tarihleri yazılıdır. İki katlıdır. Kare planlıdır. Her iki katta birbirine benzer. Üst kata çıkış: cepheye yerleştirilen ahşap dikmeli, sakıflı ve üzeri sundurmalı merdivenle sağlanmıştır. Ancak bu merdiven yıkılmış ve yeniden ahşap olarak yapılmıştır. Yapısı mevcut zamanımıza gelebilen tek Elazığ ve çevresine ait kütüphanedir. Kütüphanenin kitapları farklı yerlere gönderilmiştir. Yani kütüphane günümüzde aktif değildir.
Türbe
Külliyenin kuzeybatısında, 300 metre uzaklıktadır. Türbe: kesme taştan yapılmıştır, kare planlıdır. Üst örtüsü tamamlanmadan bırakılmıştır. Sivri kemerli açıklıklı bir kapısı vardır. Kapının üzerindeki kitabe boştur. İki yanı, ikişer nişle süslenmiştir. Türbede, Yusuf Ziya Paşa’nın iki kızının defnedildiği tahmin edilmektedir. Türbenin doğu yönünde bir mezarlık bulunur. Türbenin önünde kapının solunda yapılan ayrı olarak kesme taştan inşa edilen çeşme vardır.
Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Çeşme
Çeşme
İlçe Merkezinde Yusuf Ziya Paşa kızının türbesinin yakınındadır. Osmanlı dönemi yapısıdır. Eyvanlı çeşme tipindedir. Düzgün kesme taştan yapılmıştır.
Hamam
Külliyenin güneydoğusunda 300 metre uzaklıktadır. Doğu-batı doğrultusundaki yapı, tek hamam olarak inşa edilmiştir. Üst örtüsü tamamen, beden duvarları ise kısmen yıkık durumdadır. Sıcaklık kısmı molozlarla doludur.
Elazığ Keban Vakıf Hanı-Denizli Kervansarayı
VAKIF HANI-DENİZLİ KERVANSARAYI
İlçe merkezine bağlı Denizli (Abidun) köyündedir.
Keban-Ağın kara yolunun 8’nci kilometresinden kuzeye dönüldükten sonra 1 km uzaklıktadır. Yapının kitabesi yoktur. Yapımına ait herhangi bir belgede de bilgi bulunmamaktadır. Ancak, Sultan IV Murat tarafından Bağdat seferi sırasında (1635-1638) yaptırılmış tipik bir Osmanlı eseridir. Öte yandan, bu yapı, Sultan IV Murat’ın Bağdat seferi sırasında kullandığı güzergaha oldukça uzaktır. Yani, yapım yılı ve yaptıran konusunda net bilgi yoktur. Kervansaray doğudan batıya giden antik yol (İpek yolu) üzerindedir. Yapı avlusuzdur. Taç kapısı cephede bir çıkıntı oluşturmaz ve yükselen bir eyvan biçiminde dışarı açılır. Bu özellikler, Selçuklu dönemine ait bir geç devir eseri olduğunu hissettirmektedir. Bu durum düşünüldüğünde, yapının 13 ile 14’ncü yüzyıl başlarında yapıldığı düşünülür.
Elazığ Keban Vakıf Hanı-Denizli Kervansarayı
Peki ne için kullanılmıştır? Büyük olasılıkla, Denizli Kervansarayı, Keban madenine odun kömürü getiren veya geçici işlerde çalışmak için gelenler tarafından konaklamak için kullanılmıştır. Hatta madende dönemsel olarak çalışan teknik elemanlar tarafından da kullanıldığı düşünülür.
Elazığ Keban Vakıf Hanı-Denizli Kervansarayı
Mimari özellikleri
Dikdörtgen planlıdır. Üzeri beşik tonoz örtülüdür. Kapalı avlulu kervansaray tipindedir. Yani sadece kapalı kısmı vardır. Kapalı kısmı küçük boyutlu bir kapı ile girilir. Hanın güney duvarında, tabandan yaklaşık 1 metre yükseklikte bir açıklık vardır. Silindir şeklindeki bu açıklığın, hanın temizliği yapılırken atıkların dışarıya atılması için kullanıldığı düşünülür. Yer döşemesine ait bilgi yoktur, günümüzde zemin toprak olarak durmaktadır. Kapı çift kemerlidir. İki kemer çevresinde yer alan kitabe tamamen silinmiştir. Tek kubbeli mescit, avlu ortasında havuzu, avlu batı kanadında hamamı ve yolcu odaları bulunmaktaydı.
Günümüz
Yapı günümüzde genel manada ayaktadır. Köylüler yapıyı depo ve ahır olarak kullanmaktadırlar. Ancak günümüzde bu bölge yakınlarında bu derece sağlam ve ayakta kalabilmiş başkaca kervansaray yapısı yoktur.
Elazığ Keban Çırçır Şelalesi
ÇIR ÇIR ŞELALESİ
Keban ilçesinin hemen girişindedir. Burada Keban Alabalık Tesisleri bulunur.
Elazığ Keban Çırçır Şelalesi
Şelale, 1974 yılında Keban barajının inşa edilmesinin ardından oluşmuştur. Barajdaki bir çatlaktan meydana gelebileceği düşünülse de, yapılan araştırmalar sonucundu suyun tamamen kaynak suyu olduğu tespit edilmiştir. Şelalenin bulunduğu alan, yılın 12 ayı, sabit 10 derece sıcaklığa sahiptir.
Elazığ Keban Çırçır Şelalesi
Şelale bölgesinde yetiştirilen alabalıklar, Türkiye’nin çeşitli yerlerine gönderilir. Alabalık pazarında, Keban alabalık markası ile yerini almıştır. Ziyaretçiler serin bir ortamda balık yiyebilmektedirler. Özellikle yaz aylarında yoğunluk yaşanıyor.
IV MURAT KÖPRÜSÜ
Keban ilçe merkezindedir.
Sultan IV Murat, Bağdat seferine giderken, askerlerinin geçişi için bu köprüyü yaptırdığı söylenir. Köprünün ayakları taştan yapılmıştır. Günümüzde köprü yıkık durumdadır. Yıkılan köprünün iki ayağına demir uzatılıp üstüne tahta konularak ulaşım sağlanmaktadır. Buraya yolunuz düşerse gidin görün hoş görülecek bir şey kalmamış, hani 4’ncü Murat köprüsü isminden bile şüpheliyim.
BUZLUK MAĞARASI
İlçe merkezine bağlı Altınkürek köyü sınırları içindedir.
Mağara giriş kısmı geniş olup 2-3 metre sonra daralmaktadır. Bu tünel, ilçede 1950’li yıllarda maden ocağı işletmesi tarafından kazılan ve maden çıkmayınca bir süre sonra kendi haline bırakılmıştır. Mağara 420 metre uzunluğunda ve 2 metre yüksekliktedir. Mağaranın en büyük özelliği: yazın soğuk, kışın ise sıcak olmasıdır. Yani bir tür doğal klima özelliği taşır. Sıcaklık, mağara içinde sabit 10 derece civarında bulunuyor. Dikine aşağı inişli uzanan mağaranın, yazın hava akışına paralel olarak buzlu olduğu söylenmektedir. Gelelim mağaranın en özel kısmına: son yıllarda burada “Soğuk Mağara” adı ile bir restoran kurulmuştur. Mağaradaki restorana gelenler, yaz günlerinde soğuk hava nedeniyle üşüyorlarmış. Dışarıda hava sıcaklığı 40-45 derece olduğunda, mağaranın içinde 10 derece ısı insanların ilgisini çekiyor.
Elazığ Keban Köprüsü
KEBAN KÖPRÜSÜ
Köprü Erzincan-Elazığ kara yolunda Fırat Nehri üzerindedir. Keban Barajı ve Hidroelektrik santralı duvarının hemen altındadır. Doğal manzarasıyla ilgi çekiyor.
KALEBAN (YASSI KALE)
İlçe merkezine bağlı Ulupınar köyündedir. Buranın antik dönemde savunma amacıyla yapılmış bir gözetleme kulesi olduğu tahmin ediliyor. Kale yüksek bir tepe üzerindeki kayalıklarda kurulmuştur. Bugün, alanda çok miktarda taş vardır.
BEYDEĞİRMENİ KÖYÜ MİRALI MEZRASI KAYA MEZARLARI
İlçe merkezine bağlı Beydeğirmeni Köyü Mirali Mezrasındadır.
Elazığ-Keban kara yolunun yaklaşık 5’nci kilometresinde, yolun güney batısında 5 km içeridedir. Kaya mezarları, köyün batısında, 100 metre yükseklikteki bir tepe üzerindedir.
1’nci Mezar Odası: Tepenin güney yamacındadır. Ana kayaya oyulmuş olan ve muhtemelen dikdörtgen formlu bir girişe sahiptir. Mezar odasının girişi tahrip edilmiştir. Mezarın içerisinde kline yani ölünün yatırıldığı sedir bulunmamaktadır. Ancak sağ duvarda bir niş bulunur.
2’nci Mezar Odası: 1’nci mezarın kuzeyinde, tepenin doğuya bakan yamacındadır. Dikdörtgen formlu girişi vardır. Mezar odasının içi ve tavanı tahribata uğramıştır. Bu mezar odasının kuzeyinde, tepeye doğru çıkan kayaya oyulmuş basamak izleri vardır. Tepenin üstünde, yaklaşık 3 x 4 metre boyutlarında muhtemelen gözetleme kulesine ait, harçlı duvar izleri bulunur. Merdivenlerin bu gözetleme kulesine çıktığı tahmin edilmektedir. Tepenin köye doğru inen doğu yamacında çatı kiremitleri ve seramik parçaları bulunmuştur.
Elazığ Keban Sarkıt Dikit Mağarası
KEBAN SARKIT DİKİT MAĞARASI
Mağara “Gümüşkaya” mağarası olarak da bilinir. Kısa bir süre önce keşfedilmiştir. Dağın eteğindeki dik kayalıklarda zorlu tırmanış sonucu buraya ulaşılır. Mağaranın hangi çağa ait olduğu bilinmez. Mağara 200 metre derinliktedir. Mağarada milyonlarca yıllık olduğu değerlendirilen oluşumlar görülebilir.
Elazığ-Malatya kara yolu arasında “Kömürhan köprüsü” vardır. Bu köprünün bir yanı Elazığ, diğer yanı Malatya’dır. Köprü 1986 yılında açılmıştır. Baskil ve Battalgazi arasındadır. Karakaya Baraj gölü üzerine kurulmuştur. Evet, 1985-1989 yılları arasında bu köprüden daha doğrusu bir süre eski köprüden ve daha sonra yeni köprüden defalarca geçtim. Yeni köprü yapılınca, eski köprü aşağıda kaldı ve bir süre sonra baraj suları yükselince yeni köprü baraj sularının altında kaldı.
TARİHİ
Baskil ve çevresi, Anadolu’yu Mezopotamya’ya bağlayan yollar üzerinde bulunmaktadır. Bu yüzden birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Urartular, Baskil ve çevresinde birçok kale yapmışlardır. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim döneminde yöre Osmanlı hakimiyetine girer. 1881 yılında Aziz Salnamesindeki bilgilerden Baskil’in Harput’a bağlı olduğu görülür. Günümüzdeki Baskil ilçesi yerleşimi, şu anki ilçe merkezinin 3 km batısında bulunan Eski Baskil Mahallesidir. 1926 yılında kurulmuştur. 1933 yılında ilçe merkezi günümüzdeki yerine taşınmıştır. Çünkü: Baskil-Malatya demir yolu işletmesi aynı yıl hizmete açılmıştır. Daha sonra ilçe merkezinde yoğun bir yerleşim görülür.
GENEL
Doğu Anadolu bölgesindedir. Burada yaşayan insanların başlıca geçim kaynakları tarımdır ve halkın yüzde 65 çiftçilik yaparak geçimini sağlar. Baskil köylerinin bir kısmı Karakaya Baraj gölünün altında kalmıştır.
NE YENİR
Baskil yöresinde “kayısı” oldukça meşhurdur. Buralara yolunuz düşerse zamanında kayısı veya zamanı dışında kuru kayısı almanızı öneririm.
GEZİLECEK YERLER
YESEVİ DERVİŞLERİ MEZARLARI
İlçe merkezine bağlı Tabanbükü köyündedir. Köy ilçe merkezine 65 km uzaklıkta Fırat nehri kenarındadır. Ancak köy Karakaya Barajı göl sahasına girmesi nedeniyle 2 km kuzeydoğuya taşınmıştır. Burada bulunan ziyaretler de yeni köye nakledilmiştir. Bu ziyaretler özellikle; Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Yesevi dervişlerinin kabirleridir. Bunlar yöre halkı tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir.
ABDULVAHAP TÜRBESİ
İlçe merkezine bağlı Aydınlar Bucağının Kale köyündedir. İsmini Abdulvehhab Gazi dağından alır. Abdulvehhab Gazi, Peygamberimize sancaktarlık yapmıştır. Kendisine ait belirli bir mezar yeri yoktur. Onun türbesinin bulunduğu yer olarak: Baskil ilçesi yanında, Sivas, Amasya ve İznik şehirleri de geçer. Ancak kendisinin Fırat nehri kıyısında bir ev yaptırdığı ve bu yörede Bizanslılarla sürekli savaştığı, hatta Malatya şehrinin defalarca fethettiği yönünde söylentiler vardır. Bunlar değerlendirildiğinde, bu yörede şehit düştüğüne inanılır.
SIDKI BÜTÜN ZEYNEP TÜRBESİ
Abdulvehhab Gazi türbesinin bulunduğu dağın yamacında ve yolun altındadır.
Söylentilere göre: Abdulvehhab Gazi, kale köyünün doğusundaki dağa sırtını vermiş düşmanla çarpışmaktadır. Bizanslılar dağın susuz olduğunu bildikleri için su yollarını kesip Abdulvehhab Gaziyi teslim olmaya zorlarlar. Ancak aradan birkaç gün geçmesine rağmen teslim olmaz. Bizanslılar gece yarısı, Abdulvehhab Gaziye su taşıyan bir kız görürler. Abdulvehhab Gazi ve su taşıyan kızı orada şehit ederler. İslamiyet adına şehit edildiği için bu kıza sonradan “Sıdkı Bütün Zeynep Ana” ismi verilir. Yöre halkı tarafından “Sitti Zeynep” de denir.
HASAN BABA TÜRBESİ
İl merkezine bağlı 3 km kuzeydeki Doğancık köyündedir.
Yörede Türk iskanı açısından önemli katkısı bulunan Şeyh Hasan Zaviyesinin, Osmanlı döneminde 18’nci yüzyıla kadar faaliyetini sürdürdüğü bilinmektedir. Türbe, daha çok psikolojik bozuklukları olanlar, felçli hastalar, çocuğu olmayan kadınlar, erkek çocuk isteyen kişiler, sara hastaları tarafından ziyaret edilmektedir. Bir kısım hastalar şifa bulma için burada yatıya kalırlar.
TESLİM ABDAL TÜRBESİ VE MEZARLIĞI
İlçe merkezine bağlı Tabanbükü köyünün batı tarafında kurulmuş olan “Teslim Abdal Mezarlığı” içerisindedir. Türbenin içindeki mezarlardan birisi Teslim Abdal’a, diğeri onun oğlu Seyyid Kalender’e aittir. Teslim Abdal’ın, ülkemizin başka yerlerinde de mezarı bulunduğu söylenir.
Elazığ Baskil Muşar Dağı Kilisesi
MUŞAR DAĞI KİLİSESİ
İlçe merkezine bağlı Suyatağı köyünde Muşar dağının zirvesindedir. Ulaşım oldukça zordur, yol olmadığı için yaklaşık 3 saatlik bir yaya yürüyüşü ile çıkılır. Dağın tepesinde Mar Ahron Manastırının bulunduğu bölge, Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. MS 600-800 yılları arasında yapıldığı düşünülüyor. Manastırın yıllarca önce yapıldığı ve bölgede yaşayan Hıristiyanlar tarafından kullanıldığı söyleniyor. Manastırda doğu ve doğu noktalarında 2 kule vardır. Bu kulelerin, Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat’ın hapsedildiği Muşar Kalesi ve çevresini gözetlemek için kullanıldığı tahmin ediliyor. Manastırın giriş katı ile yarı yıkılmış ikinci katı günümüze kadar gelebilmiştir. Evet, manastır günümüzde sökülmüş ve kırılmış taşları ve delik deşik duvarlarıyla harap durumdadır. Duvarlarına boyayla yazılar yazılması da definecilerin verdiği zararları katlamıştır.