İspanya Madrid Genel

İspanya Madrid Genel

İspanya Madrid Genel; İspanya’nın hem başkenti, hem de en büyük şehridir. Şehrin bence en önemli özelliği, mutlaka sizin de dikkatinizi çekecektir, özellikle yaz aylarında, örneğin Ağustos ayında: gün bitimi, saat: 21.30-22.00 saatlerine kadar uzuyor, yani gündüzler uzun olarak yaşanıyor. Bizim ülkede alışkın olmadığımız bu durum, başta benim çok ilgimi çekmişti.

Avrupa’dan bakıldığında, yükseklik açısından en yüksek başkenttir. Çünkü: Madrid şehrinin denizden yüksekliği: Kastillana platosunda: 637 metredir.

Nüfus ise, banliyöleriyle birlikte, yaklaşık 9 milyon kişidir. Ancak, şehir merkezinde, 5 milyona yakın insan yaşamaktadır.

Şehrin tam ortasından olmasa da, bir kısım bölgesinden: Manzararaz nehri geçer. Bu: küçük bir nehirdir, ama şehrin yeşilliğinde etkisi vardır. Çünkü: Madrid, tam anlamıyla, yeşil bir şehir olarak öne çıkmaktadır. Yani, şehrin son derece keyifli bir peyzaj yapısı var.

Sonuç olarak:

Madrid, İspanyanın başkenti olmasına rağmen, ülkenin görünen yüzü: Barselona’dır. Aynı bizim ülkemizdeki, Ankara-İstanbul benzetmesiyle, Madrid-Barselona ikilemini anlatmak mümkündür.

Meydanlar: şehirde, yaklaşık 120 civarında meydan bulunduğu söyleniyor. Mahalleler arasında, turistik yerlerde, tren istasyonları bölgelerinde, çok çeşitli meydanlar var.  Hepsi de, süslü, ağaçlandırılmış, güzel  dizayn edilmiş bulvarlar, geniş caddelere açılıyor. Madrid, gerçekten nefes alan bir şehir.

Madrid şehrinin bence en beğendiğim yanı: şehir merkezindeki ana caddelerde ve meydanlarda, bol miktarda “bank” bulunması. Yorulduğunuzda, mutlaka yakınlarınızda bir bank bulup, kısa bir mola verebiliyorsunuz.

Ama, bu banklar, bizim ülkemizdeki benzerleri gibi, üzerine isim kazılmış veya yazılmış, kırık-dökük banklar değil. Umarım ileride bir zamanlar: turistik bölgelerimizde, biz de bu bank sistemini getirir ve uygulamaya koyarız. İnanın, yorgunluk anında, kafelere herhangi bir ücret ödemeden, kısa molalar vermenin en güzel yolu bu banklar.

Aslında,

İspanya Madrid Genel; İspanyanın ticareti, sanayisi, endüstrisi, ülkenin kuzeyinde yani Barselona’nın da içinde bulunduğu: Katalan, Bask ve Galisya bölgelerinde kurulmuştur. Buralar, endüstri ve sanayinin daha geliştiği, zengin bölgelerdir. Yani, kişi başına düşen milli gelirleri  daha yüksektir. Doğal olarak, birçok ülkede olabilecek sorunlar, İspanyada da var. Özellikle, kuzey İspanyada bulunan birkaç bölge, diyorlar ki “biz  daha çok para kazanıyoruz, sanayii biz yaptık, ticareti biz yönlendiriyoruz, endüstriyi biz kurduk, ama biz o kadar çok çalışırken, bizim verdiğimiz vergiler, başkaları tarafından kullanılıyor”.

Evet: bu yüzden, Barselona’nın da içinde bulunduğu Katalunya bölgesi, Bask bölgesi ve Galisya bölgesi, Madrid şehrine bağlı kalmak üzere, ayrı bölge kurmak istiyorlar. Özellikle: Katalanlar ve Basklar, bu konuda çok iddialılar. Ama, Katalanlar, daha siyasi olarak bu işi yapıyorlar. Bask bölgesi ise, bunun tersine, eline silah almış bir bölge. Eta terör örgütünü, içinde barındıran bir yer.

İspanya, genele baktığımızda, yaklaşık 47 milyon nüfusu olan bir ülke. Coğrafi olarak geniş bir ülke. 1986 yılında, Avrupa Birliğine girdiler. Aynı zamanda, NATO ve Birleşmiş Milletler üyesi bir ülke.

Son olarak:

Madridliler, kendi şehirlerinin İspanya içindeki diğer şehirlerden: renkler ve tonlar açısından daha zengin olduğuna inanırlar. Bir deyişe göre “Madrid, cennetin bir basamak altıdır” ve birçok Madridli, bu deyime yürekten inanırlar. Monocle Dergisi tarafından, 2010 yılında yapılan bir araştırmaya göre: “Madrid, dünyada yaşanabilir şehirler sıralamasında: 10’ncu sırayı almıştır.”

Ama, yine de, Madrid şehrinde, gürültücü ve boğucu trafik hiç eksik olmaz. Şehrin bir diğer öne çıkan özelliği: yeşil bir şehir olarak nitelendirilmesidir. Buradaki  park, bahçe ve sokaklarda, yaklaşık 50 bin ağaç bulunduğu söyleniyor. Bu rakamı kıyaslamak isterseniz, Tokyo şehrinde, 30 bin ağaç var. Ancak, Tokyo nüfusu, Madrid şehri nüfusunun, yaklaşık 3 katıdır. Yani, muhteşem yeşilliklerle süslenen bir şehri ziyaret edeceksiniz. Ziyaret denilince, genel konularda sözlerimi bitirmeden önce, yine bir deyişten söz etmek istiyorum “Madrid entrary salir” yani “Herkes, Madrid’e gelir ve gider”

ULAŞIM

İstanbul-Madrid arası havayolu ulaşımı, yaklaşık 4 saat 20 dakika sürüyor. Elbette, bu sürenin hepsi havada geçmiyor ama bilmelisiniz ki, uçağa bindiğiniz andan itibaren, yaklaşık 4 saat 20 dakika sonra, Madrid havaalanına iniyorsunuz. Uçak yolculuğu sırasında: yolculara bir form dağıtılıyor. İnce uzun ve iki parçalı olan bu formu doldurmanız gerekiyor. Formdaki doldurulması gereken sorular: adınız, soyadınız, pasaport numaranız, Madrid şehrinde kalacağınız otel adı, uçuş numaranız, uçuş tarihi gibi hususları kapsıyor.

Unutmayın ki, bu formu:

İspanya Madrid Genel; Madrid havaalanına indiğinizde, pasaport kontrolünde, polise teslim etmek zorundasınız.  Daha doğrusu, formun ilk parçası girişte teslim ediliyor, en alttaki ikinci parçası ise, çıkışta polise teslim ediliyor. Aslında; ben bu formun ciddi  bir uygulama olduğunu düşünüp, ikinci parçayı günlerce pasaport içinde saklamıştım, ama İspanya dışına çıkarken, yani dönerken, pasaport polisi, formun ikinci parçasını istemedi, ben kendisine verdiğimde ise, öylesine kenara attı, yani, sanırım ciddi bir uygulama değil, yine de sizler doldurun, en azından uçakta doldurun ki, havaalanına indiğinizde, bavul, pasaport kontrolü gibi telaş içinde bir de bu form ile uğraşmayın.

İspanya Madrid Genel Havaalanı

HAVAALANI

Barajas uluslar arası havaalanı: Madrid şehir merkezine16 km. uzaklıkta, şehrin doğusundadır. Avrupa’nın dördüncü büyük havaalanıdır. Havaalanında, 4 büyük terminal var. En ilgimi çekeni, gittiğimiz uçak Türk Hava Yolları olunca, inişimiz için yanaşan körükte, ilk karşımıza çıkan: gayet sert ve ciddi görünümlü İspanyol polisleriydi. Uçaktan iner inmez, yani körük kapısında, pasaport gösterilmesini istediler ve pasaport gösterdiğimizde, elleri ve tavırlarıyla, gayet kötü bir şekilde, geçmemizi işaret ettiler. Ben şahsen bu tavırları beğenmedim, sanki suçlu insanlar kafilesi gibi muamele görmek hiç hoş değil. İspanyolların bu konuda daha hassas olması gerekir.

Evet, havaalanı muhteşem.

İspanya Madrid Genel; Hoş, pek fazla burada kalmayacak olmanıza rağmen, uçaktan indikten sonra, pek fazla dolanmadan ve kaybolmadan, havaalanında işlemlerimizi yapabiliyoruz. Yıllık yolcu kapasitesi 70 milyon kişi olan havaalanı gerçekten güzel.

Havaalanından şehir merkezine ulaşım için çeşitli alternatifleriniz var. Bunların başında metro geliyor. Bence metroyu tercih etmelisiniz. Metro ile şehir merkezine, 30 dakikada ulaşılıyor. Otobüs veya taksi de kullanabilirsiniz. Ancak otobüs ve taksi kullandığınızda, şehir içindeki yoğun trafiğe  takılma riskini unutmamak gerek. Şehir merkezine olan yolculuğunuz, muhtemelen 1 saat sürebilir.

İspanya Madrid Genel Şehiriçi ulaşımı

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM

Madrid şehrinde, şehir içi ulaşımın birçok alternatifi var. Ben kaldığım süre içinde, sürekli olarak metro kullandım. Otobüs ve taksiye hiç ihtiyaç hissetmedim. Metro haritası alın ve kısa bir inceleme ile, metro hatlarının renklerini ve istasyonları çözebilirsiniz. Metro, tüm ulaşım ihtiyaçlarınızı karşılayacaktır. Ancak, elbette açılış ve kapanış saatlerine dikkat etmek gerekir. Örneğin: gece, saat 01.30 dan sonra metro çalışmıyor.

Madrid şehrinin altında, bir çeşit otoyol ağı var. Yani: bir bakıyorsunuz, yol birden yerin altına giriyor ve yerin altında, muhteşem bir otoyol gibi ilerliyor. Yani: şehrin altına, metro yanında, birçok bölgede, otoyol gibi güzel ve kaliteli karayolu yapmışlar. Elbette, bu durum, trafik akışını hızlandırıyor.

Bir de: trafikte dikkati çeken en güzel uygulama: görme engellilerin duyması için, yayalara yeşil yandığında, kuş sesi şeklinde, sesli bir uyarının bulunmasıdır. Yani: dörtlü bir kavşakta, bu sesli uyarılar çalmaya başlayınca, ortaya muhteşem bir kuş sesi korosu gibi bir gürültü çıkıyor.

OTOBÜSLER

Şehirdeki otobüsler genellikle güvenilir ve temizdir. Ancak, otobüs güzergahları, metroya nazaran daha karışık ve trafik nedeniyle, ulaşım biraz daha sıkıntılı ve uzun sürüyor.

Otobüsler, her gün: 06.00-23.45 saatleri arasında çalışıyor. Saat: 23.45-05.30 arasında ise, “Bühos” denilen, bir tür gece otobüsü var. Bu otobüs, şehrin bütün bölgelerini  dolaşıyor. Güzergah sayısı önünde “N” harfi görebilirsiniz.

Otobüsler, şehir içinde, özel şeritlerden gidiyorlar. Tüm otobüs duraklarında, oradan geçen otobüslerin hat numarasını gösteren işaretler var. Yani bir durakta beklerken, o  durakta duran otobüslerin hat numaralarını görebilirsiniz.

Otobüs ücretlerine gelince, otobüslerde güzergahın mesafesi ve yolculuk süresine bakılmadan, tek tip ücret tarifesi uygulanıyor. Otobüse önden biniliyor ve ücret şoföre ödeniyor. Eğer daha önceden alınmış bilet kartınız varsa, şoförün hemen arkasındaki kutuya, bu bileti sokmanız gerekiyor. Metrolarda ve otobüslerde, bu bilet kartı geçerli. Tekli bilet kartı, yani tek binişlik kart: 1 Euro. 10 binişlik kart ise: 9.60 Euro.

TAKSİ

Şehirde, birçok taksi var. Hatta, fiyatları da pek aşırı değil. Yani, ihtiyacınız olduğunda, taksileri rahatlıkla kullanabilirsiniz. Taksiler, genellikle  taksi duraklarında veya  telefonla çağrıldıklarında geliyorlar. Ama, yolda giderken el işaretiyle taksi durdurabilirsiniz. Taksiler, genellikle beyaz renkli. Ön kapısının üzerinde, çapraz, kırmızı bir bant var. Ayrıca, yanlarda, Madrid şehir arması bulunuyor.

Boş taksi ararken, ön camında “Libre” yani “Serbest” yazısına bakmalısınız. Taksi üstünde, boş olduklarında “yeşil” bir ışık yanıyor.

Taksilerin hepsinde taksimetre var. Taksinin ön kısmındadır. Ancak, gece tarifesi, gündüz tarifesine göre daha yüksektir. Gece tarifesi, saat: 23.00-06.00 arasında geçerlidir.

METRO

Metroda: onluk bilet: 9.60 Euro. Bir binişlik bilet ise, 1 Eurodur. Biletleri, bilet makinalarından veya bilet gişelerinden, görevlilerden  satın alabiliyorsunuz. Ancak, en ilgimi çeken şu oldu. Bilet satış elemanının yanındaki güvenlik görevlisi: “bel çantama sahip olmam konusunda” beni uyardı. Hatta: geç saatlere yakın metroya gittiğinizde, güvenlik görevlisi, sizin yabancı olduğunuzu anlayınca, sizinle birlikte, metro hattına iniyor. Çünkü: daha önce de söyledim, metro hattı çok katlı ve bazı yerleri, özellikle akşam saatlerinde ıssız oluyor. Bence, siz bu şekildeki ıssız metro hatlarına girmemeye, özellikle gece belli saatten sonra metroya inmemeye, yalnız başınıza inmemeye dikkat etmelisiniz. Kendileri uyardıklarına göre, demek ki sıkıntılı durumlarla sık karşılaşıyorlar.

Şehirdeki metro hattının uzunluğu:317 km. dir. Bu hatların yaklaşık % 93 lük bölümü, yer altında bulunuyor. Metro bu 13 hat üzerinde çalışıyor. Her hat, ayrı renklerle belirtiliyor. Bu hatlar üzerinde, 317 metro istasyonu bulunuyor.

Madrid şehrinin gezmenin en iyi yolu: metro kullanmaktır.

Metro kullanmadan önce, metro istasyonlarının birinden, metro hattı haritası almalısınız. Bu haritayı incelediğinizde: şehirde, çeşitli renklerle ifade edilen, metro hatlarının bulunduğunu göreceksiniz. Öncelikle: bulunduğunuz otele veya yere en yakın metro istasyonunu bulmak ve haritanız üzerinde işaretlemekle işe başlayın. Sonra: gitmek istediğiniz yeri, metro haritasından belirleyin ve bulunduğunuz yerin hattından yani renginden farklı bir hat veya renkte ise; aktarma istasyonu veya istasyonlarını belirleyerek, gitmek istediğiniz yere doğru bir plan yapın ve bunu uygulayın.

Metro hatları; kesinlikle çok kullanışlı. Yapmanız gereken tek şey; aktarma istasyonlarını ve gideceğiniz yönü iyi belirlemek. Yeşil hatlı metroya bindiğinizde: gitmek istediğiniz istasyonun: bu hattın, hangi ucuna doğru olduğunu (ALAMEDA DE OSASUNA veya CASA DE CAMPO) belirlemeniz gerekiyor. Buna göre metroya biniyorsunuz.

Metro istasyonlarında: bilet satılan gişeler var. Buralarda: bilet satış görevlisi ve güvenlik görevlisi var. Metrolarda aşırı güvenlik tedbiri var. Geç saatlerde ve genellikle yalnız olarak, metro istasyonuna inmeniz önerilmiyor. Çünkü: söylediklerine göre, şehir yerlileri değil de, şehre gelen göçmenler tarafından “gasp” olayları yani hırsızlık yapılıyormuş.

Bilet derseniz: Madrid metrosunun bir binişlik bileti 1 Euro. Aktarma yaptığınızda, yeniden bilet almanıza gerek kalmıyor. 10 biletlik metro bilet kartı ise, 9.30 Euro. Yani: 0.5 Euroluk bir karlılık söz konusu olabiliyor. Metronun hizmette bulunduğu saatler ise: 06.00-01.30 saatleri arasındadır. Yani: gece saat: 01.30 dan, sabaha karşı, 06.00’ya kadar metro çalışmıyor.

Metro trenleri, genellikle ne çok yeni, ne de çok eski. Yani: lüks olmasa da, çok da kötü değil. İnsanlar, metro trenlerinde pek çevrelerini rahatsız etmiyor. Yani, rahatlıkla metroya binebilirsiniz, ancak geç saatler hariç.

TURİZM OTOBÜSLERİ

Şehirde, üç ayrı hat üzerinde, turistik seyahat yapan, üstü açık otobüsler var. Bunların bir turu: 17.5 Euro. Her otobüs: belli güzergahlarda, yolcularını gezdiriyor. Tercihinize göre, otobüsleri kullanabilirsiniz.

İKLİM

Madrid şehri, deniz seviyesinden bir hayli yüksekte bulunuyor. Bu yüksek konumu nedeniyle, ani sıcaklık değişiklikleri görülebiliyor.

Şehir, yazları ve özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında, sıcaktan kavruluyor. Bu aylarda, sıcaklık sürekli olarak 30 derecelerin üzerindedir. Daha önceki bölümlerde söz ettiğim gibi, özellikle, bu iki ayda, şehir yerlileri, şehri  terk edip deniz kıyısındaki sayfiye yerlerine gidiyorlar.

Gerçekten, Ağustos ayında bulunduğum şehirde, birçok dükkan ve mağazanın kapalı olduğunu gördüm ve şehir sanki terk edilmiş gibiydi. Şehir merkezinde, hadi bu durum yok ama merkezin biraz dışına çıktığınızda, kesinlikle terk edilmiş görüntüyü hissediyorsunuz. İspanyollar, keyiflerine  düşkün, mağaza ve  dükkan sahiplerinin, pek öyle fazla çalışayım, çok kazanayım gibi sanırım bir sıkıntıları yok. Çünkü, ya şehir dışına çıkıyorlar ya da malum siesta. Yani, pek açık bir yer bulmak mümkün değil. Evet, kışın ise, Madrid, buz gibi. Madridliler, kış aylarında kayak yapmak üzere “Sierra Nevada” bölgesine gidiyorlar. Kışın bu şehri ziyaret edecekseniz, yanımızda mutlaka sıkı giysiler bulundurmayı sakın ihmal etmeyin.

Sonuç olarak: Madrid geziniz için, aşırı sıcak ve şehrin nispeten boş olması nedeniyle Temmuz ve Ağustos aylarını önermek istemiyorum ama ben Ağustos ayında gittim. Yani: yaz ayları da, keyifli değil denemez. Ama yine de şehirde gezi için en uygun mevsim: ilkbahar ve sonbahar. Bu dönemlerde, gerek şehir ve gerekse çevre gezileri daha keyifli oluyor.

MADRİT İNSANLAR

Ama yaşam açısından baktığınızda, Madridliler, Barselonalılara göre, daha hızlı Avrupalılaşmışlardır. Daha yardımsever, daha sıcak, daha kültürlü, daha sevimlidirler. Bu çok önemli. Çünkü: Barselona, kuzeyde ve daha zengin bir bölge olabilir. Ama Katalanlar, kendi bölgelerinde, Katalanca konuşurlar. Katalanca aslında İspanyolcadan biraz daha değişik, bir karışık lisandır. Kendi aralarında Katalanca konuşurlar, ama İspanyolca konuşulduğunda, onlarda İspanyolca konuşurlar.

Şehrin en büyük özelliği, şehirde gezerken, bolca göçmen görecek olmanızdır. Şehirde, çok miktarda Çinli ve Latin Amerikalı göçmen var. Bunlar: gerek gözlerinin biraz çekik olması ve gerekse özellikle göçmenlerin tenlerinin daha esmer olmasıyla hemen göze batıyorlar. Sanırım ülkenin göçmen politikası var ve bu politika gereği, özellikle Latin Amerika ülkelerinden göçmen kabul ederek, ikinci sınıf işlerde işçi olarak kullanıyorlar.

DİL

Madrid şehrinde, insanlar İngilizce bilmiyor. Hatta, şehirdeki hiçbir tabela veya kamu hizmetinin ismi, İngilizce olarak yazılmamış. İnsanlar her ne kadar İngilizce bilmese  de, turistlere karşı yardımseverler. Yani, iyi niyetliler.

PARA VE VERGİ MEVZUATI

İspanyada, Euro kullanılıyor.

Vergi uygulamasına gelince: ülkede, iki tür vergi var. Bunlardan özellikle, % 16’lık vergi, birçok alışverişte geçerli bir oran. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin vatandaşları için, bu vergiyi ödemek zorunlu. Ama, bizim gibi, Avrupa Birliği üyesi  dışındakilerin alışverişlerinde, tek bir fatura halinde, aynı yerden alınmak ve 90 Euro ve üzerinde olmak koşuluyla: ödediğimiz vergiyi geri almak mümkün. Ama, söylediğim gibi, tek bir fatura, tek bir alışveriş yeri ve 90 Euro ve üzerinde olmalı. Yani: 5-10 Euroluk, birçok vergi makbuzunu saklamanız anlamsız.

Biraz önce sözünü ettiğim, uygun faturanız varsa, bu faturaya alışveriş yaptığınız yerde, pasaport numaranızı yazdırın ve havaalanında, ülkeyi terk etmeden önce, gümrük memuruna faturanızı damgalatın. Yalnız, bu sırada, büyük bir ihtimalle, gümrük memuru, aldığınız malı görmek isteyebilir. Bu yüzden, aldığınız malı, yanınızda bulundurmanızda yarar var. Gümrük memuru, faturayı damgaladıktan sonra, havaalanındaki banka şubesinde, ödediğiniz vergiyi geri alabiliyorsunuz. Elbette, bu işlemler için, havaalanına, en az 1 saat öncesinden gitmeniz gerekiyor, yoksa uçağı kaçırmak mümkün.

Bahşiş derseniz: otellerde, zaten kimse bavul, çanta gibi eşyaları taşımıyor, yani bizdeki gibi komi sistemi yok. Restoran ve kafelerde ise, hesap pusulasına bakın, bahşiş kesilmedi ise, hesabın % 10’luk bölümü kadar bahşiş vermek uygun olabilir. Aslında, bu bir faraziye, garsonun tavırlarına göre, bence bahşişi siz belirleyip verebilirsiniz.

İspanya Madrid Genel Boğa güreşleri

BOĞA GÜREŞLERİ

Madrid şehri: Corrida yani boğa güreşleri merkezidir. Boğa güreşleri, şehirde, Mart-Ekim ayları arasında yapılıyor. Bu gösterilerde öldürülen boğalar ise, özellikle 4 yaşında ve ağırlıkları, yaklaşık 500-800 kg. arasındadır. Ama, her ne kadar birçok yarışma boğanın öldürülmesiyle sonuçlansa da, bazen matador yaralanması ve ölümü de görülen bir sonuç olarak gündeme gelebiliyor. Ancak, tek bir gerçek var, bu kanlı gösteriyi, her yıl yaklaşık 1 milyon kişi büyük bir keyifle izliyor. Boğa güreşleri özellikle ülkenin bu bölümünde yaygın ve diğer bölümlerinde, bu tür gösterilerin, spordan öte, kanlı bir gösteri haline geldiği düşünülüyor ve pek fazla ilgi çekmiyor.

Boğa güreşlerinin türleri hakkında, kısaca bilgi vermek istiyorum.

Birinci tür: Bu gösteride boğa serbest bırakılıyor ve matador, pembe ve sarı peleriniyle, boğaya geçişler yaptırıyor. Belli bir süre sonra, Picador isimli, atlı adamlar, ellerinde taşıdıkları, ucu sivri metal tahta mızrakları, boğanın boyun kasının arkasına saplamaya, yani boğayı öldürmeye çalışıyorlar.

İkinci tür: Bu gösteride, Banderillo isimli şahıslar, ellerindeki renkli kağıtlarla süslenmiş mızrakları, yaya olarak, boğanın sırtına saplamaya ve bu şekilde boğayı öldürmeye çalışıyorlar.

Üçüncü tür: Bu gösteride, matador, muleta adı verilen kırmızı pelerin kullanıyor. Bu pelerini ile, kıvrak hareketler ile, boğaya geçişler yaptırıyor. Gösteri boyunca, orkestra, coşkulu müzikler çalıyor. Sadece, matadorun öldürücü son vuruşu öncesinde,  müzik duruyor. Bu sırada, matador, elinde tuttuğu muleta yani pelerin ile, boğanın dikkatini başka yöne çekerken, diğer elinde tuttuğu kılıç ile, boğayı öldürmeye çalışıyor.

SAN İSİDRO FESTİVALİ

Madridliler, Madrid şehrinin koruyucu azizinin anıldığı, San İsidro gibi yerel fiestalara, büyük bir coşkuyla katılırlar. Bu festivalde, özellikle, şehir sokaklarında, başıboş bırakılan boğaların önünden kaçışan insan görüntülerini, mutlaka bir şekilde izlemişsinizdir.

Festival, her yıl 15 Mayıs tarihini takiben, Cuma günü başlar ve Pazar gününe kadar devam eder. Boğa güreşleri dışında, festival etkinlikleri kapsamında: müzik konserleri ve halk oyunları düzenlenir. Özellikle, şehir sokaklarında, yerel kıyafetleri giymiş insanların gösterilerini izlemek muhteşem bir keyiftir.

MADRİT ŞEHRİNDE, RESMİ TATİL-BAYRAM GÜNLERİ

Tatil günlerinde: tüm mağazalar ve bankalar kapanıyor. Taksiler ise, bu tatil günlerinde, biraz daha yüksek ücretle, hizmet veriyorlar.

1 Ocak: Yılbaşı tatili.

6 Ocak: Epiphny. Ulusal bir bayram.

Paskalya: Muhtemelen Mart sonu ve Nisan başında kutlanır. (2011 yılı için: 21-22 Nisan tarihlerinde kutlanacaktır) Kutlamalar: Perşembe günü başlar ve Cuma günü devam eder.

1 Mayıs: İşçi Bayramı.

2 Mayıs: Sadece Madrid şehrinde kutlanan, bir ulusal bayram.

15 Mayıs: San İsidro Festivali.

23 Haziran: Corpus Cristi isimli bir bayram.

15 Ağustos: Virgen de la Paloma denilen, Varsayım Bayramıdır.

9 Eylül: Aziz San Isıdro’nun eşi, Santa Maria de la Cabeza adına kutlanır.

12 Ekim: İspanya Ulusal Bayramıdır.

1 Kasım: Ulusal bir bayram olarak kutlanır. All Saints Day.

9 Kasım: Madrid şehrinin koruyucu kadın azizi, Almudena adına kutlama yapılır.

6 Aralık: Anayasa günü olarak kutlanır.

8 Aralık: İmmaculate Conception ulusal bayramıdır.

25 Aralık: Noel bayramıdır.

İspanya Barselona Modernista

İspanya Barselona Modernista

İspanya Barselona Modernista; bir mimari stildir ve bu stilde yapılmış yapıları kapsayan bir turun adıdır. Modernista turunda: en fazla yapı: “Quadrat d’Or” yani “Altın Meydan” olarak bilinen alandadır. Ancak bu mimari tarz, şehrin diğer birçok yerinde de görülebilir. 

Şehirde  modarnista denilince ilk akla gelen, elbette Antoni Gaudin’dir. Modernista yapıları: UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

 

LA SAGRADA FAMİLİA

Carrer de Mallorca bölgesindedir. 

Mimar Guadin’in Barselona’daki eserlerinden en ünlüsü ve muhteşemidir.

Kelime anlamı: kutsal aile. Barselona şehrinin simgesi olan bir yapıdır.

Gökyüzünü delercesine uzanan kuleler, çok uzaklardan bile görünmekte. Ancak; bu, yüksek 8 kule henüz bitirilmemiş bir yapıya aittir. Zaten; kulelerin hemen yanında, aynı yükseklikte ve hatta daha yüksekteki vinçleri gördüğünüzde, halen devam eden bir faaliyetin varlığını hissedeceksiniz.

Gaudin; 1883 yılında: diğer binalar üzerinde çalışırken projeyi devraldı. Aziz Joseph Şapeli mahzende açıldı ve ilk ayinler düzenlendi. 

1891 yılında, Nativity cephesinde çalışmalar başladı. 

1914 yılında Antoni Gaudi ölümüne kadar sadece Tapınak üzerinde çalışmalar yaptır. 

1925 yılında Nativity cephesindeki Saint Barnabas çan kulesi tamamlandı. Gaudi, ölümüne kadar sadece bitmiş göreceği tek yer Saint Barnabas çan kulesi olmuştur. 

1926 yılında Gaudi ölür ve öğrencisi Domenec Sugranyes projeyi devir alır. 

1936 yılında, La Sagrada Familia, İspanya iç savaşı sırasında tahrip edilir. Planlar ve fotoğraflar yakılır ve alçı modeller parçalanır. 

1939 yılında, Francesc de Paula Quintana, Gaudi’nin atölyesinden kurtarılabilen ve yayınlanan planlardan ve fotoğraflardan yeniden yapılandırılan materyal sayesinde devam edebilen site yönetimini devraldı. 

1952 yılında Navity cephesindeki merdiven inşa edildi ve cephe ilk kez aydınlatıldı.

1954 yılında Passion cephesinin temeli atıldı.

1955 yılında ilk koleksiyon düzenlendi.

1958 yılında, 19 Mart tarihinde, Jaume Busquets’in yarattığı Kutsal Aileyi temsil eden bir heykel gurubu olan Aziz Joseph bayramı gerçekleştirildi.

1961 yılında: tapınağın tarihi, teknik, sanatsal ve sembolik yönlerini ziyaretçilere anlatmak için müze oluşturuldu.

1966 yılında: Francesc de Paula Quantina ölür ve Isıdre Puig Boada ve Llus Bonet projeyi devir alır. 

1977 yılında, Passion cephesindeki çan kuleleri tamamlanır

1978yılında, yen neflerin cephelerinde inşaat başlar.

1983 yılında, Frances Cardoner Blanch projeyi devir alır. 

1985 yılında, Jordi Bonet Armengol, baş mimar ve şantiye müdürü olur.

1986 yılında Josep Maria Subirachs, Passion cephesi için heykel guruplarını yapmakla görevlendirildi. Ana nef, transepts, geçiş ve apsis üzerindeki tüm nefler, sütunlar, tonozlar ve cepheler için temel çalışmalarına başlandı. Çalışmalar 2010 yılında tamamlandı.

2005 yılında, Doğu cephesi ve mahzen, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edildi.

2010 yılında: 7 Kasım tarihinde Papa XVI Benedict, Bazilikayı dini ibaret için kutsadı ve onu küçük bir bazilika olarak belirledi.

2011 yılında Barselona Mimarlık ve Şehir Planlama Şehir Ödülü, yapının nefine verildi.

2012 yılında, Jordi Fauli, Antoni Gaudi’nin planlarına göre devam eden Sagrada Familia Tapınağının baş mimarı ve şantiye müdürü olarak Jordi Bonet’den devir aldı.

İspanya Barselona Modernista La Sagrada Familia

2016 yılı: Evangelistlerin, Meryem Ana’nın ve İsa Mesih’in kulelerinde inşaat başladı. Batı kutsallığı ve Our Lady of Dolours manastırında çalışmalar tamamlandı. 

İspanya Barselona Modernista La Sagrada Familia

2019 yılında, ilk taş paneller İsa kulesine, Evanjelistlerin kulesine ve Meryem ana kulesine takıldı. 

2020 yılında, Şubat ayında, İsa Mesih’in kulesi ve Meryem ana kulesi, Tutku ve doğuş cephelerindeki kulelerin yükseklikleri tamamlandı.

Sonuç:

Yapı, inanılmaz çelişkilerle doludur. Duvarları, renkleri, kuleleri ile, ilk bakışta, tam bir karmaşa gibi görünüyor veya öyle hissediliyor.

Her yüzündeki, cephesindeki mimarisi farklı bir yapı. Cennet kapısı: doğadan ve iyimser çizgiler taşıyor.

Cehennem kapısı: keskin ve karamsar bir havaya bürünmüş. Hiçbir alan, boş bırakılmamış. Taştan, üç giriş var. Bunların anlamı ise: sadakat, umut ve merhamet.

Ayrıca: birçok heykel mevcut. Bunlar: melekler korosunu, müzisyenleri, İsa’nın doğumunu, Mısır’a kaçışı, Masumların katledilmesini, Çarmıh ağacını betimliyor.

Girişlerde, dörder tane olmak üzere, toplamda 12 kule var. Dördü: havarileri, daha yüksek olan dördü İncil yazarlarını, apsis üzerindeki kubbe Meryem’i, merkezdeki kule ise kurtarıcıyı simgeliyor.

Gaudin’in ölümünden sonra, kilisenin inşaatı bir süre, onun bıraktığı gibi kalmış. Ancak; 1950 yılından sonra çalışmalar yeniden başlatılmış. Batıya bakan Pasion cephesi ve buradaki kuleler, 1952 yılından beri yapım aşamasında imiş.

Ancak; mimar Gaudin, arkasında çok az plan bıraktığından, çalışmalar yürümemiş. Zaten, yerel bölge insanlarının çoğu da; burayı bir katedral olarak görmüyor. Yani: kilisenin, büyük usta Gaudin’in anısına, tamamlanmadan, böylece bırakılmasından yanalarmış.

Yine de, Guadin’in yardımcılarından birinin oğlu olan mimar Armengol; kilisenin tamamlanması yönünde çalışmalar yürütüyormuş.

Düşünülene göre; Gaudin’in ölümünün, 100’ncü yılı olan, 2026 yılında, kilisenin tamamlanmasına çalışılıyormuş.

Evet; hikaye böyle, burayı mutlaka görün. Çevrenin manzarasını izlemek için, merdiven veya asansör ile kulelere de çıkılabiliyor. Mutlaka çıkın ve çevredeki muhteşem manzarayı izleyin. 

 

1-LA RAMBLA CADDESİ BÖLGESİ

İspanya Barselona Modernista CASA BRUNO CUADROS

CASA BRUNO CUADROS

Bruno Cuadros, bir zamanlar Barselona şehrinin şemsiye dükkanıdır.

Tarzı: renk kullanımı ve dekorasyonun inceliğiyle ilgi çeker.

Mimar: Josep ilaseca: Casa Bruno Cuadros’un ve zemin katındaki şemsiye mağazasının 1883 yılında tadilatını üstlenir. 1888 Evrensel Sergisi öncesinde, Barselona şehrinde birçok yerde ilginç binaların yapıldığı bir dönemdir.

Casa Paraigües dels (Şemsiye Evi) olarak isimlendirilen bu yapı da: Katalanların yerli art nouveau hareketi olan modernizme ivme kazandırmıştır.

Casa Bronu Cuadros: balkonları ve en üst kattaki galerideki Mısır görüntüleriyle doludur. Cephede: ayrıntılı sgraffito çalışmaları ve vitray pencereler görülür. Ayrıca dökme demirden yapılmış şemsiye kabartmaları bulunur. Oryantalist motifler: karmaşık marangozluk, emaye camlar ve Japon baskılarından alınmış insan resimlerinin bulunduğu dış duvarları emprenye eder. Binanın en dekoratif unsuru: cephenin köşesindeki süslü Çin ejderhasıdır. Dükkanın altındaki şemsiye ile birlikte reklamını yapmak için kullanılmıştır.

Bina, 1980 yılında yenilenmiştir.

 

2-AVİNGUDA DİAGONAL

İspanya Barselona Modernista CASA TERRADAS-CASA DE LES PUNXES

CASA TERRADAS-CASA DE LES PUNXES

Avinguda Diagonal’ın ortasında duran büyük bir Gotik kaledir. 

Kelime anlamı “Dikenler Evi” dir. Barselona şehri silüetinde en tanınmış modernist simge binalardan biridir. Ortaçağ kalesi şeklinde yapılmış bir konut bloğudur.

Burada bulunan üç bina: yeniden geliştirilmek için çalışmalar başlamıştır. Mimarlar, bu üç binayı geniş bir tuğla cephenin arkasında bir alanda birbirine bağlanır. 1905 yılında tamamlanan proje, 6 kuleli büyük bir Ortaçağ kalesi gibi yükselen, heybetli bir üçgen yapıyla sonuçlanır. Yapının: Casa de Les Punxes: takma adı: sivri uçlu konuk çatılardan gelmektedir. 

Cephedeki tuğlalar, Manuel Ballarin tarafından tasarlanan balkonlardaki ferforje demirle, Alfons Juyol’un neo-Gotik tarzı heykelsi kabartmalarıyla ve Eduard Amigo’nun vitray pencereleriyle harmanlanıyor. Cepheyi örten seramik paneller, Katalonya’nın vatansever sembollerine gönderme yapıyor. Yapı, genel anlamda Katalan Modernizmi’nin milliyetçi bir örneğidir.

 

CASA SAYRACH

Barselona şehrindeki modernist binalardan birisidir. Avinguda Digonal üzerinde heybetli şekilde duruyor ve stilin ustalarının Barselona’da başardığı bütün özellikleri içermektedir. Zarif olan en güzel yeri: cephenin sade kıvrımlarındadır.

Bina: 1918 yılında Carrer Enric Granados ile Avinguda Diagonal arasındaki köşeye yapılmıştır. Projenin mimarı Gabriel Borrell’dir. Ancak projeyi geliştiren ve yapan oğlu Manuel Sayrach’dır. 

Binanın yuvarlak köşesinin üzerinde, ince bir kule vardır. Bir diğer göze çarpan unsur ise, sütunlu ve büyük pencereli çıkıntılı balkondur. Binanın içinde oldukça iyi dekore edilmiş bir lobi ve merdiven görülebilir. 

İspanya Barselona Modernista PALAU BARO DE QUADRAS

PALAU BARO DE QUADRAS

Bir tarafta neo-Gotik bir saray ve diğer tarafta modernist bir konut bloğudur. 

İçeriye girdikten sonra, eklektik dekoratif detaylar ve zarif zevkli mekanlar görülebilir. 

1900 yılında Baron de Quadros; Carre Rossello’daki bir konut bloğunu yenilemek için Josep Puig Cadafalch’ı görevlendirdi. Mimar: 1902 ve 1903 yılları arasında, binayı tamamen dönüştürdü ve ona özellikle, ilginç kılan iki farklı cephe sağladı. 

Avinguda Diagonal’den bakıldığında:

Bina neo-plateresk tarzıyla Kuzey Avrupa Saraylarını andırır. Burada, seçkin Ortaçağ ve Rönesans figürlerinin büstleri, çiçek motifleri ve hanedan kalkanları ile uzun, süslü balkonlar görülür. Bunlar Ortaçağ Avrupa tarzıyla tamamen uyumludur. 

Öne çıkan özellikler arasında: Eusebi Arnau ve Alfons Juyol’un heykelleri vardır. 

Carrer Rossello’un ön cephesi: Viyana Sezessionssitl unsurları ve modernist tarzda dekore edilmiş orijinal binanın bazı unsurlarını korumaktadır. 2013 yılından beri Institut Roman Llul’a ev sahipliğiyapan Sarayın içinde, ana merdivenler ve ferforje girişte neo-Gotik tarzın açık etkisi hakimdir. 

 

3-CARRER DE MALLORCA

İspanya Barselona Modernista CASA THOMAS

CASA THOMAS

Yapı: bu bölümdeki binaların cepheleriyle tamamen uyumlu olan, son derece dekoratif, en saf modernist tarzın bir örneğidir. Sonraki yıllardaki değişimlere rağmen, tasarımcılın özelliklerini yansıtmaktadır. 

Tasarımcı: Modernista ustası Lluis Domanech’dir. Kendis Casa Thomas’ı tasarlarken; iki katlı zemin katta bina sahibinin atölye ve evini planlamıştır. En üst katta Thomas ailesinin evini yerleştirmiştir. Ayrıca, binaya mimarisinin en karakteristik unsurlarından bazılarını kattı. Neo-Gotik, belirgin çiçek dekoratif unsurlarında mavimsi topların kullanımı ve ana lobide, mimarın damgasını taşıyan sürüngen figürlere ilgi çeker. 

Evin tadilatı Domenech Montaner’in damadı Frances Gurdia tarafından yapılmıştır. Üç üst katı ekleyerek, yan taraftaki kulelerin boyunu yükseltmiştir. Birinci kattaki çıkıntılı balkon şeklini izleyerek, üst katın önüne bir galeri yerleştirmiştir. Tüm yenileme: orijinal stile uygun olarak yapılmıştır. Casa Thomas binasında salon bitki motifleriyle süslü bir mücevherdir ve olağanüstü bir ferforje merdivene sahiptir. 

İspanya Barselona Modernista PALAU MONTANER

PALAU MONTANER

Carrer Mallorca ve Roger de Lluria’nın köşesinde, Eixample’den kalan birkaç konaktan birisidir. İtalyan hissi veren ilginç bir şekilde eklektik modernist bir yapıdır. 

1889 yılında Barselona Evrensel Sergisinden, 1 yıl sonra, Montaner Simon Yayınevinin sahibi, iki lüks ev tasarlamak için mimar Josep Domenechi Estapa ile anlaştı. Ancak Lluis Domenech Montaner, daha sonraki bir tarihte işi devraldı.

Cephenin üst kısmındaki mozaik, içindeki görkemli dekoratif unsurlar hakkında fikir veren süs ve sembolik motiflerle çevrilidir. Tamamlanma tarihi olarak 1893 tarihi yazılıdır. 

İki kat ve bir çatı katından oluşan yapının içine girildiğinde: orta avlunun ortasında büyük bir merdiven görülür. Tavan, bitki motifleriyle süslenmiş muhteşem bir vitraydır. Tavan fenerinin altındaki açık plan bir alana hakimdir.

Zemini mermer mozaikler süsler. Ortaçağ esintili  heykeller, girintileri ve çerçeve kapılarını doldurur. Ahşap kaplamalı paneller, duvarları ve tavanları kaplar. Bina, 1980 yılından beri, Barselona şehrindeki İspanyol Hükümetinin oturduğu yerdir. 

 

4-PASSEİG DE GRACİA BÖLGESİ

İspanya Barselona Modernista CASA MİLLA-LA PEDRERA

CASA MİLLA-LA PEDRERA

Passeig de Gracia, 92 numaradadır.

Gaudin’in baş yapıtlarından biri. La Pedrara (taş ocağı anlamında, binanın kireç taşından yapılmış dalgalı yüzüne bir gönderme) olarak da biliniyor.

Antoni Gaudi’nin ana ilham kaynağı olan doğa ve organik formları unutmadan, yeni sosyal ihtiyaçlara göre tasarlanmış, modernist bir bina olarak tasarlanan kariyerinin doruk noktasıdır.

Pere Mila: Antoni Gaudi’yi, bir konut bloğu inşa etmesi için görevlendirdiğinde: mimara en eksiksiz eserlerinden birini hayata geçirmesi için mükemmel bir fırsat verdi. 1906 ve 1912 yılları arasında inşa edilen Casa Mila: Barselona şehrinin Eixample bölgesinde, Passeig de Gracia’nın bir köşesini kaplamaktadır.

Muhteşem bir yapıdır.

İspanya Barselona ModernistaCASA MİLLA-LA PEDRERA

Yapı, 1984 yılında UNESCO tarafından, dünya mirası listesine alınmıştır.

Yapının mimari özelikleri

Mimar: dairelere havalandırma ve ışık sağlayan, iki iç avlu etrafında kurulmuş şaşırtıcı bir modernist tarzda bir bina yaratmıştır.

Binanın içindeki ve dışındaki ana unsurlar: eğimli ve kıvrımlı formlardır.

Yapının cephesi:

Hareket eden denizi andırır.  Dalgalar ferforje balkon korkulukları üzerindeki yosun motifleriyle etkileşime girer. Büyük taş bloklar, taşıyıcı duvarları olmayan bir binanın iskeletini örten bir deri türüdür.

Ön kısmını süsleyen harika ferforje balkonlar: iki cepheyi de görür.

İÇ KISMI

Yapının iç kısmı büyük hasara uğramış ve Gaudi’nin muhteşem tavan arası mühürlenmiş iken, 1990’ların ortalarında yenilenerek orijinal görünümüne kavuşturulmuştur.

TAVAN ARASI-çatısı

Tavan arası katı: şimdi Gaudi’nin eserlerinin sergilendiği, şık bir ileri teknoloji müzesidir. Burası yani binanın çatısı, binanın en ilgi çeken bölümüdür. Çatı bölümü: Cadı korkutan olarak bilinen bacalarıyla öne çıkar. Buradan, Barselona şehrinin muhteşem manzarası izlenebilir.

ESPİA GAUDİ:

Yapıdaki dairelerden birisi olan Espia Gaudi: tuhaf biçimler, el yapımı kapı tokmakları ve özgün detaylarla doludur. Çoğu Gaudi’nin tasarımı olan, o döneme aiz özgün mobilyalarla dekore edilmiştir.

OTOPARK ALANI;

Burası, aynı zamanda o dönemlerin ilk otoparkını da barındırmaktadır. Otopark alanı, günümüzde kültürel konferanslara ev sahipliği yapan bir amfi tiyatroya dönüştürülmüştür.

SERGİ SALONU

Binanın 2’nci katı, görkemli bir sergi salonu yapılmıştır.

Günümüz:

Günümüzde sadece üç alan ziyarete açıktır. Çatı: rüya gibi tavan arası, tuğla kataner kemerleri ve bacaların çölün kum tepeleri arasında yükselen savaşçıların silüetini anımsatır.

 

İspanya Barselona Modernista CASA BATLLO

CASA BATLLO

Passeig de Gracia 43 numaradadır.

Antoni Gaudin’den kişisel izler taşıyan bir tasarımdır. Yapı: Gaudi’nin işlevsel ve modern bir ev yaratmak için hiçbir çabadan kaçınmadığı bir yaratıcı özgürlük patlamasıdır.

Rengi ve fantezisi, Passeig de Gracia’da yoldan geçenleri büyülemektedir. Casa Battlo: bu zarif bulvarın ortasında durur ve komşu evlerle son derce zıt bir tarza sahiptir.

Yapı, Katalonya’nın kurucusu Aziz George anısına yapılmıştır. Ancak yapı incelendiğinde, Gaudi’nin niyetinin ne olduğu hakkında en ufak bir belirti sezilmiyor.

Antoni Gaudi: en cesur eserlerinden birini yaratmak için: Barselona’daki Passeig de Gracia’da, 1875 yılından kalma bir binanın tadilatını üstlendi.

Gaudi’nin yaratıcı çabaları: 1904 ile 1906 yılları arasında kendisiyle işbirliği yapan zanaatkarların dekoratif çalışmaları gibi, projenin geliştirilmesinde kilit rol oynadı.

Basit bir bakış, sayısız yoruma yok açar.

Çok renkli sırlı seramik diskler ve kırılmış vitray parçaları, hassas bir şekilde yerleştirilmiştir. Çiçekleri ve nilüferleri tasvir ediyorlar. Güneş ışığının yansımalarıyla oynuyorlar.

Bu geniş empresyonist tablo, genellikle Passeig de Gracia’nın kalbindeki  dalgalı denizin yüzeyi olarak yorumlanır.

Mimari Özellikleri

Binanın cephesi: kırılmış seramik ve plaka parçalarıyla süslenmiştir. Bu, Gaudi’nin çok kullandığı bir süsleme tekniğidir.

Yapının 1’nci katındaki uzun kumtaşı balkon: zarif asma katın içine bakılmasını sağlar.

Diğer katlarda, maske şeklinde balkonlar vardır.

İlk kattaki odalar büyük ilgi görür.

Tepede, dört kollu bir haçla taçlandırılmış, pullu seramik kaplama izleyenlere Aziz George efsanesini hatırlatır.

Yapının içinde asma kat ziyaret edilebilir. Burada: seramik tavan penceresini, kemerli dizili çift tavan arası boşluğu ve renkli mozaikli bacaları ile çatı katını görebilirsiniz.

Çatı: dalgalı mavi seramikten yapılmıştır. Ejderin pullu derisine benzetilir. “Saint Jordi Haçı” ve mızrak sapı da, ejderin sırtına saplanmış mızrağı çağrıştırır.

Balkonlar ise, onun kurbanlarının kafatası ve kemiklerine benzetilir. Bazı kimseler, bunların Venedik Karnavalı masklarına benzediklerini de iddia ederler.

 

İspanya Barselona Modernista CASA AMATLLER

CASA AMATLLER

Passeig de Gracia 41 numaradadır.

Yapı: Gaudi tarafından tasarlanan bitişik Casa Battlo ve Casa Lleo Morera blogunun bir parçasıdır.

Bina: Gaudi’nin çağdaşı Puig Cadafalch tarafından yapılmıştır.

Mimar ve heykeltıraş Eusebi Arnau ve Alfons Jujol başkanlığında, modern dönemlerin Barselona  şehrindeki en iyi sanatçı ve zanaatkarlarından bazılarıyla çalışmışlardır.

Evlerin hiçbiri yeni inşa edilmemiş, üçü de halihazırda var olan binaların tadilatı şeklinde düzenlenmiştir.

Buradaki orijinal bina, 1875 yılında Antoni Robert tarafından bir çikolata üreticisi için inşa edilmiştir.

1898 yılında Amatler ailesi, binayı yenilemek için, Katalan mimar ve politikacı Josep Puig’i görevlendirmiştir.

Mimari Özellikleri

Mimar: tasarımını tipik Katalan konağına dayandırmış ve Cermen unsurlarını birleştirmiştir.

Barselona şehrindeki Casa Amatler örneğinde, temel yerleşim düzeni, tipik kentsel Gotik konuttur. Bu, gerçekte bir apartman bloğu olan yapının tek bir plazzo gibi göründüğü anlamına gelir.

Birinci kattaki balkonlar narin portiklerle vurgulanan izlenimi verir.

Cermen unsuru: seramik karolarla vurgulanan cesur çıkıntılı korniştir.

Basamaklı çatı: sırlanmış seramik kaplıdır. Buradaki tasarım da Flander bölgesinden esinlenilmiştir.

Sağlam kalan ve modernist çağın en güzel vitray pencerelerinden birini içeren ofisi ziyaret edebilirsiniz.

Casa Amatler, günümüzde rehberli turlarla ziyaret edilmektedir.

 

İspanya Barselona Modernista CASA FUSTER

CASA FUSTER

Passeig de Gracia’nın tepesinde, Barselona şehrindeki modernizmin en görkemli örneklerinden birisidir.

Şehirde şimdiye kadar inşa edilmiş, en maliyetli binalardan biri olarak kabul edilir. 

Kesinlikle, sadeliğin ve uyumlu dekorun birleşimidir.

Bina zengin Mallorcan Mariano Fuster tarafından eşi Consol Fabra’ya armağan olarak yaptırılmıştır. Mimar: Lluis Domenech i Montaner’dir. 

Binanın cephesi, mülkün asıl sahibini hatırlatan “CF” harflerini taşıyan bir kabartmaya sahiptir. Binanın tamamı: neo-Gotik bir stildedir ve abartısız modernist tarzla yapılmıştır.

Aslında binanın güzelliği, cephedeki beyaz mermer, cam ve arduvaz gibi çok pahalı ince malzemelerin kullanımında gizlidir. 

Montaner: karakteristik pembe sütunlar, trilobat pencereler ve klasik çiçek motifleriyle, binayı hatasız düzenlemiştir. Binayı, inanılmaz bir eğri ve düz çizgi kombinasyonu ile tasarlamıştır. İki düz cephe, kırlangıç yuvalarını anımsatan heykellerle süslenmiş, cam galerilerle köşede silindirik bir taretle buluşturur.

Fransız tarzı en üst kat ve yıllardır Cafe Vienens’in evi olan zarif girişi, Casa Fuster’i modernist tarzın mükemmel bir örneği haline getirmektedir. 

Bina, 2004 yılından bu yana lüks bir otele ev sahipliği yapmaktadır. 

 

 

İspanya Barselona Modernista CASA LLEO MORERA

CASA LLEO MORERA

1905 yılında, Lleo Morera ailesi, 1864 yılından beri Passeig de Gracia’da bulunan evlerini tamamen yenilemek için, mimar Lluis Domenech i Montaner’i görevlendirdi. Heykeltıraşlar Eusebi Arnau ve Alfons Juyol, vitray sanatçıları Rigalt ve Granell ve mozaikçiler Mario Maragliano ve Lluis Buru’dur. 

Yapı, Güney blok köşede bulunmaktadır. 

Magribi ve gotik öğeleri bünyesinde birleştiren bir yapıdır. 

Bu büyük apartmanın bazı kısımları, özgünlüğünü yitirmiştir. 

En çok zarar gören kısım ise; zemin kat. Bina, bugün bir yayınevine ait. Ziyarete kapalı.

 

CERCLE DEL LİCEU

Kendine özgü sanat koleksiyonuna sahip, İngiliz tarzı bir özel üye kulubü olan bina, 1847 yılında açılmıştır. Yaklaşık 1000 üyesi olan kulüp, opera binası Gran Theatre del Liceu ile paylaştığı, simgesel bir binada zarif oturma odaları, konferans salonu, restoran ve diğer hizmetlerden oluşmaktadır. 

Cercle Del Liceu: Katalonya’nın art nouveasu Modernista için harika bir vitrindir. Binada: dönemin ünlü sanatçılarının dekoratif ve seçkin tablolarını bulunur. Ayrıca Ramon Casas’ın önemli bir resim koleksiyonu da vardır.

Kulüp yıl boyunca: şehrin kültürel yaşamından üyeleri ve kişileri cezbeden resitaller, konserler, konferanslar, sunumlar ve benzerleri olmak üzere çok çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. 

İspanya Barselona Modernista GRACİA AND PARK GUELL

GRACİA AND PARK GUELL

Gracia, eskiden ayrı bir köydür. Ancak günümüzde Barselona şehrinin kentsel dokusuna çekilmiştir. Burada: küçük, dar, hareketli sokaklar ve yerlilerin buluştuğu çok sayıda meydan bulunmaktadır ve buralarda asırlık gelenekler halen korunmaktadır. 

İspanya Barselona Modernista Park Guell:

Park Guell:

Giriş ücretlidir, giriş ücreti 10 Eurodur.

Gracia’nın en önemli turistik yerlerinden birisidir.  Avınguda de Gaudi caddesi boyunca yürüyün. Manterın tasarımı olan, Hospıtal de la Santa Creu Sant Pau hastanesine ulaşacaksınız. Hastanenin biraz kuzeyinde, Guadin’in, azimle yürüttüğü projelerinden biri olan, Park Guell’i göreceksiniz.

Bu park, Gaudi’nin başyapıtlarından birisidir ve 1984 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. 

Bu bahçe projesi, Eusebi Güell tarafından yaptırılmış, iddialı bir gayrimenkul geliştirme projesidir. Ancak ancak tamamlanmamıştır.

İspanya Barselona Modernista Park Guell:

Guadin’in hamisi olan kont Eusebi Guell; 1900 yılında, Barselona’da, Muntanya Pelada (Çıplak dağ) olarak anılan, şehre ve denize bakan bu bölgede, 6 hektarlık bir arazi satın alır.

İçine, 60 tane çok özel villa yapılmasını ister. Doğa ile iç içe bir yerleşim yeri olarak tasarlanan bu mekanda; takip eden 14 yıl boyunca, Guadin, tüm hayal gücü ile işe koyulur. Ancak park ve sadece iki villa tamamlanabilir. Çünkü 1’nci Dünya Savaşı çıkar ve proje yarım kalır.

İspanya Barselona Modernista Park Guell:

Bölgeye giriş, iki gösterişli bina arasından yapılıyor. Soldaki: bir dükkan ve sağdaki ise sergi salonu. Bunların önünde ise: ağaç gövdelerinin desteklediği, kertenkele biçiminde bir seramik çeşme var.

Parka: girdiğinizde; renkli seramik parçalarıyla dekore edilmiş banklar göreceksiniz. Bankların bulunduğu alanın aşağısında ise, Salo les Colunmes (100 sütun geçidi) var. Buranın bitiminde, Dor mimari tarzında inşa edilmiş, 86 sütun olan ve villa kompleksinin kapalı pazar yeri var.

Oyuncak bebek kafaları, şişeler, camlar ve plakalar, taban mozaikleri arasına yerleştirilmiş.

Tamamlanan, iki villadan, Guadin’in uzun yıllar yaşadığı villa, bugün usta mimarın mobilyalarının ve hatıra eşyalarının sergilendiği bir müze konumunda.

Özellikle: parkın giriş bölümündeki, Guadin heykelleri, parkın terası ve sütunlu bölüm, gerçekten görülmeye değer güzellikte.

İspanya Barselona Modernista Park Guell Ejderha Merdiveni
Ejderha Merdiveni

Giriş kordonunda, iki duvarla çevrili ikiz bir merdiven bulunuyor. Merdivenin altında, iki mağara bulunur. Sağdaki: bekleme sığınağı olarak kullanılmıştır. Görkemli konik bir merkezi sütun ile desteklenmiştir.

Merdiven: hipostil odasının altındaki tanktan beslenen bir çeşmeden gelen suyun geçtiği, üç bölüme ayrılır. Merdivenlerin yarısında: Katalonya’nın amblemi ve daha yukarıda ejderha veya semender, parkın en popüler görüntüsü haline gelmiştir.

Evet, burası dekoratif çini parçası mozaikle kaplıdır. 

Parkın içinde, ayrıca 3 km. lik bir yürüyüş parkuru var. Temiz havada, yeşillikler içinde bulunan çok güzel bir park. İçerisinde bulunan her şey suni olarak yapılmış. Ama doğal parklardan hiçbir farkı yok. UNESCO tarafından koruma altına alınmış. 

İspanya Barselona Modernista Park Guell Casa Museu Gaudi
Casa Museu Gaudi

Gaudi’nin Müze evi: 1906’dan 1925 yılına kadar mimar Antoni Gaudi’nin eviydi. Park Güell geliştirme planı için bir gösteri evi olarak inşa edilmiştir. 

Gaudi Müze evi: 28 Eylül 1963 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır. Müze: Gaudi’nin dünyasına ait bir fikir vermek için tasarlanmış bir sergiye sahiptir. Müzede: Gaudi’nin kişisel eşyaları sergileniyor.

Aynı zamanda görsel-işitsel sergi içermektedir. Evde müzede sergilenen orijinal mobilyalar: Casa Calvet, Casa Batllo ve Colonia Güell’in mahzeninden getirilmiştir. 

 

İspanya Barselona La Ribera-El Born

İspanya Barselona La Ribera-El Born

La Ribera bölgesi, bazen Barselonalılar tarafından “El Born” olarak da anılır. El Born: La Ribera’nın liman cephesine doğru daha zengin olan kısmıdır. Evet limana doğru olan kısım, zengin Barselonalılar tarafından yapılmıştır. 13 ve 18’nci yüzyıllar arasında Passeig del Born, Barselona şehrinin merkez meydanıdır.

Gotik mimarinin en güzel örneklerini burada bulacaksınız. Barselona’nın ortaçağdan kalan mekanlarını göreceksiniz.

İspanya Barselona La Ribera-El Born

Barri Gotic’in hemen dışında. Barri Gotic ile La Ribera bölgeleri arasında; Via Laietana caddesi uzanıyor.

Bu cadde: 1859 yılında, limanı modern kente bağlamak için yapılmıştır.

Trafik genelde yoğun. Yine de, romantik bir atmosferi var. Günümüzde La Ribera turistler için ana cazibe merkezlerinden birisidir. Akşama doğru Passeig del Born çevresinde, turistler, öğrenciler ve yerel halk arasında popüler olan çok sayıda harika bar vardır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born PASSEİG DEL BORN BÖLGESİ

PASSEİG DEL BORN BÖLGESİ

Bir ucunda Born Pazarı ve diğer ucunda Santa Maria del Mar kilisesi vardır. Burada modaya uygun barların teraslarında, Ortaçağ havası yaşanır. Geçmişine sırtını dönmeyen, yeni zamanlara uyum sağlamış büyüleyici bir caddedir.

Bu şirin ve küçük cadde: şehrin en modern barlarının teraslarını dolduran insanlarla doludur. Aynı zamanda genç ve çok genç olmayanlar ile şehrin en popüler gece hayatı noktalarından biridir.

Adından da anlaşılacağı gibi Born’un turnuvalara ve mızrak dövüşlerine ev sahipliği yaptığı Orta çağlara kadar uzanan tarihle dolu bir yerdir. Burada Ortaçağ döneminde, şövalyeler at üzerinde mızrak dövüşü yapıyorlarmış. Aynı zamanda Kutsal Hafta Alaylarının ve ilk karnavalların yeriydi.

Cadde: festivaller ve kutlamalar için bir merkez olmanın yanı sıra, Barselona tarihinin en karanlık bölümlerinden bazılarını da gizler. 16’ncı yüzyılda Engizisyon kurbanları, burada idam edildi ve 1714 yılında, Kuşatmanın ardından, V. Philip’in birlikleri tarafından işgal edildi.

Buna rağmen, 14’ncü yüzyıldan kalma bazı binalar, sizi muhteşem geçmiş zamanlara götürür. Ağaçların gölgesi altında, eski Born Pazarından görkemli Gotik Santa Maria del Mar kilisesine uzanan bu özel mekanı mutlaka ziyaret ediniz.

Çünkü: günümüzde özellikle gençlerin ilgisini çeken ve toplandıkları bir yerdir.

İspanya Barselona La Ribera-El Born SANTA MARİA DEL MAR KİLİSESİ

SANTA MARİA DEL MAR KİLİSESİ

La Ribera katedrali olarak da biliniyor. Deniz, kurulduğu sırada günümüzdeki Santa Maria del Mar kilisesinin bulunduğu yere yakındı, o zamanlar kilise doğrudan deniz kenarında inşa edilmiştir.

Berenguer de Montagut tarafından tasarlanan Santa Maria del Mar Bazilikesi: Gotik Barselona’nın gemi işçileri ve tüccarlarının ibadethanesiydi.

Ortaçağ döneminde yapılan diğer kiliselerden ayrılır, çünkü Ortaçağ döneminde bir kilisenin inşası yaklaşık 100 yıldan fazla sürer ve bu sırada değişik mimari tarzlar kullanılırdı. Ancak burası bir istisnadır.

Kilise, 1329 yılında yapımına başlanmış ve 55 yıllık süre sonunda 1384 yılında tamamlanmıştır. Anıtsal kuleleriyle, eski şehrin ortasında bir kale gibi görünür.

Mimari stili, saf Katalan Gotik tarzındadır ve bu tarzda hayatta kalarak günümüze ulaşan tek kilisedir.

Ancak, 1936 yılında, İspanya iç savaşı sırasında, burası, çok zarar görmüştür.

Çıkan yangınlarda: şapellerin, koro yerlerinin ve sunakların süslemeleri yanmıştır. 1428 yılındaki depremde ise, kilise büyük hasar görmüştür.

Kilisenin dışı

Dış duvarlarında süsleme yoktur. Ön cephesinin yanlarında yükselen üç katlı, sekizgen çan kuleleri var. Girişin üzerinde ise, güzel bir pencere bulunmakta.

İspanya Barselona La Ribera-El Born SANTA MARİA DEL MAR KİLİSESİ

KİLİSENİN İÇİ

Kilisenin iç mekanının boyutları ve sadeliği muhteşemdir. Kilise, 13 metre arayla yerleştirilmiş, çok uzun ve sekizgen sütunlarla desteklenen, aynı yükseklikte 3 neften oluşur. Bu diğer Ortaçağ binalarında aşılamayan bir yüksekliktir.

Sanki yer çekimini tersine çevirmiş ve muazzam taş bloklarını, yukarıya doğru çekmiş gibi, olağanüstü genişlik, yükseklik ve ferahlık izlenimi verir. Bu izlenimde, kilisenin birçok vitraylı penceresi de rol oynar. İç mekanda, kusursuz simetri hakimdir.

Zeminde: özel mezarlar ve Barselona’nın Ortaçağ loncalarını ve kardeşliklerini görebilirsiniz.

İspanya Barselona La Ribera-El Born SANTA MARİA DEL MAR KİLİSESİ

Kilisenin akustiği ise muhteşemdir. Bu nedenle, kilisede, yıl boyunca, klasik müzik konserleri yapılmakta ve özellikle, akustik açısından, böyle bir konser yakalarsanız mutlaka katılın. Bu kilisenin diğer bir özelliği de, yöresel düğünlerin yapılmasında, evlenen çiftler tarafından çokça tercih edilmesiymiş.

Yani; genelde, gittiğinizde büyük olasılıkla bir düğünle karşılaşabilirsiniz. En kötü yanı, böyle bir düğün sırasında, kilise, ziyarete kapanıyor.

İspanya Barselona La Ribera-El Born CARRER MONTCADA BÖLGESİ

CARRER MONTCADA BÖLGESİ

Günümüzde sanat galerilerine ve Museu Picasso gibi önemli müzelere ev sahipliği yapan Carrer Montcada, Barselona şehrinin zengin bölümümün merkezini oluşturur. Denizde servet sahibi olan Barselona’nın asil ve tüccar sınıfları muhteşem evlerini burada inşa ettiler.

Ortaçağ sarayları, bu geçmişin canlı bir hatırlatıcıdır. Burada görkemli kapılar ve güzel değerli taş avlular bulunmaktadır.

16’ncı yüzyılda ve daha sonra İspanyol Veraset Savaşında, 5’nci Phillip’in La Ribera’nın doğu tarafından bir askeri kale inşa ettiği bir ihtişam dönemi kısa kesildi.

Carrer Montcada boyunca, tonozlu tavanları olan galerilerin altında yürürken, sanat galerilerini ve müzeleri ziyaret ederken, Ortaçağ Barselona’sının görkemli geçmişinin atmosferini yeniden yaşayacaksınız.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU ETNOLOGIC İ DE CULTURES DEL MON

MUSEU ETNOLOGIC İ DE CULTURES DEL MON

Diğer kültürler hakkında bilgi toplama ve toplama tutkusunun sonucudur. Müze, Batılı olmayan ülkelerin sanatsal zenginliklerini ve etnik mirasını yaymak için hesaplanamaz, kültürel değerleri olan nesneleri korumayı, restore etmeyi ve erişilebilir hale getirmeyi amaçlar.

Müze: Yeni Zellanda, Marques Adaları, Tongo ve Rapa Nui gibi ülkelerden ve adalardan çok değerli parçaların bir sergisini bir araya getirmek için, dünya çapındaki diğer kamu ve özel sanat koleksiyonlarıyla birlikte çalışmıştır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born LA CİUTADELLA-PARKC DE LA CİUTADELLA PARKI

LA CİUTADELLA-PARKC DE LA CİUTADELLA PARKI

Kale, Bourbon kralı Philip V tarafından, 1714 yılında İspanyol Veraset savaşından sonra inşa edilmiştir. Kale, Madritli yöneticiler tarafından, Katalanca olan her şeyin bastırılmasının kilit bir simgesiydi.

Dolayısıyla, Barselonalılar 1870 yılında izin verildiğinde ondan kurtulmak için sabırsızlandılar.

Çünkü Bourbon kralı, halkı kendi kontrolü altına almak istedi. Daha sonraki dönemlerde ise, kale, çoğunlukla siyasi mahkumlar için bir hapishaneye dönüştürüldü. Bu yüzden, La Ciutadella, Katalanların nefret ettiği her şeyi temsil ediyordu.

Parc de la Cuitadella kuzeybatı girişinde, Passeig de Pujades’de: 1869 yılında kalenin yıkılması emrini veren General Prim’in atlı bir heykeli bulunmaktadır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born LA CİUTADELLA-PARKC DE LA CİUTADELLA PARKI

Park: Josep Fontsere tarafından tasarlandı. Genç mimar Antonio Gaudi, “Cascada” şelalesinin tasarımını yaptı. Gaudi, gölün yanındaki çeşmede kendini ölümsüzleştirdi. Çeşmenin önündeki su havzası; oldukça yaygın bir şekilde bulunan kanatlı ejderhalar tarafından korunmaktadır.

1998 yılında Dünya Sergisi burada düzenlendi.

İspanya Barselona La Ribera-El Born LA CİUTADELLA-PARKC DE LA CİUTADELLA PARKI

PARK ALANINDAKİ BİNALAR

Parkın güneybatı tarafı olan Passeig de Picasso tarafından, 4 tane dikkat çekici bina bulunmaktadır. Binaların en kuzeyindeki Castell dels Tres Dragons (Üç Ejderhanın kalesi) günümüzde Zooloji Müzesine ev sahipliği yapmaktadır.

Tuğla cepheli bina, erken Modernizmin bir örneğidir. Mimar Lluis Domenech i Montaner tarafından 1887 yılında inşa edilmiştir. 1920 yılından bu yana ise, Zooloji Müzesine ev sahipliği yapmaktadır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born LA CİUTADELLA-PARKC DE LA CİUTADELLA PARKI

GÜNÜMÜZ

Günümüzde Parc de la Ciutadella, La Ribera’nın yeşil alanıdır. Hatta Barselona şehrindeki en yeşil vahadır. Burada: yürüyüş ve piknik yapabilir, gölde kayık kullanabilirsiniz.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU PİCASSO (PİCASSO MÜZESİ)

MUSEU PİCASSO (PİCASSO MÜZESİ)

Önce biraz bilgi. Picasso; 20’nci yüzyılın en önemli sanatçılarından biri. 1881 yılında, Malaga kentinde doğmuş. Sanat eğitimine, Barselona’da başlamıştır. Babasının Profesör olduğu prestijli sanat akademisi “La Llotja” da okumuştur.

Olağanüstü başarıları sayesinde, bazı dersleri atlamayı başardı. Bu süre zarfında Picasso, temas kurduğu birçok sanatçıyla tanıştı. İlk sergileri, sanatçıların kafesi sayılan “Els Quatre Gats” ve “Sala Pares” galerilerinde gerçekleştir.

Yenilikçi gurubun üyesi. 1904 yılında, Paris’e yerleşmiş ve Barselona’ya hiç geri dönmemiştir. Hatta, hayatı boyunca Barselona şehri ile yakın bir ilişkisinin olmadığı söylenir.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU PİCASSO (PİCASSO MÜZESİ)

Çünkü: İspanya’daki baskıcı Franco rejimi, dönmesine izin vermemiş. Yine de; çalışmalarında, daima İspanya’nın derin etkilerini görmek mümkün. Picasso’nun, ölümünden sonra, bugün Paris’te sergilenen kişisel koleksiyonun büyük bölümü, yapılan bir antlaşma ile, Fransız hükümetine verilmiştir.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU PİCASSO (PİCASSO MÜZESİ)

Evet, şimdi müze BİNASI VE AÇILIŞI

Müze, Nisan 1963 tarihinde eski şehirde Ribera semtinde açılmıştır.

Müzenin kuruluş nedeni: Picasso Jaime Sabates’in sekreteri ve arkadaşı Jaume Sabartes tarafından Barselona şehrine kapsamlı bir koleksiyon bağışlamasıydı. Bu koleksiyonda yağlıboya ve kara kalem çalışmaları ile birlikte seramikler bulunuyordu.

Bu amaçla, 15’nci yüzyıldan kalma eski şehir Sarayı olana Palacio de Berenguer d’Aguilar müzeye dönüştürüldü.

1970 yılında ise, müze, Palau del Baro de Castellet ve Palau Meca’ya genişletildi. 1999 yılında Casa Mauri ve Palau Finestres ile daha fazla uzantı yapıldı. Bu 5 saray, günümüzde Picasso Müzesini oluşturmaktadır.

Bazı eserler, orijinal olarak şehirdeki çeşitli müzelerdeydi ve Picasso Müzesi için toplandı. Picasso’nun eşi Jaqueline Picasso: 1982 yılında 41 parçalık bir seramik koleksiyonunu müzeye bağışladı.

Günümüzde, Picasso Müzesindeki eserler, Madrid Prado ve Paris Picasso Müzesinin yanında: ressamın en büyük üç eser koleksiyonundan birisidir.

MÜZENİN İÇİNDEKİLER

Müze; dar bir sokakta. Büyük bir binanın içinde. Ana girişi: 15’nci yüzyıldan kalma, Palau Aguilar’da. Müzeye birinci kata, açık bir merdivenle çıkılıyor.

Burada: Belediye’ye ait, 5 yapı var.

Müzede, kalıcı koleksiyonda farklı dönemlerden 3.800’den fazla eser bulunuyor.

Sergilenen eserler; Picasso’nun; çocukluk, mavi dönem, pembe dönem, kübizm, seramikler, Valauspuez uyarlamaları gibi bölümlere ayrılmıştır.

Birçok kişi Picasso’nun resimlerinin, erişilmesi oldukça zor olan soyut kübik portler ile ilişkilendirir. Eserlerinin dehası genellikle gizli kalır.

Picasso Müzesi, ressam ve heykeltıraşın yaşam çalışmalarını, kronolojik olarak sıralayarak gösterir. Farklı aşamalar açıklanır ve stil değişiklikleri ziyaretçi tarafından kolaylıkla anlaşılabilir.

Pablo Picasso, Diego Velaquez’in “Las Meninas” tablosunu, arkadaşı Sabates’in anısına yeniden yorumladığı 58 tablodan oluşan Las Meninas serisinin tamamını müzeye bağışladı.

Sanatçının sergilenen en eski çalışması, 9 yaşında yaptığı bir kara kalem resim. Bu müzedeki eserler; Paris’tekilerden sonra, en büyük Picasso koleksiyonudur.

Müzede, çoğunlukla Picasso’nun 1895-1904 yılları arasında yani gençlik yıllarında yaptığı eserler sergileniyor. Yani, burada: sanatçının çok önemli bir eseri yok, onlar Paris’te.

Burada: yalnızca, mavi döneme ait, 1917 tarihli: “Soytarı” ve “Nedimeler” serisi eserleri var.

Mutlaka girin, görmeniz gereken bir yer.

MUSEU TEXTIL DE LA İNDUMENTARİA (TEKSTİL MÜZESİ)

Picasso müzesinin kapı komşusu bir müzedir. Caddenin karşısındadır. Llio Marki isimli eski saray içinde kurulmuştur.

Tekstil ve Giyim Müzesi, iki komşu bina ev sahipliği yapmaktadır.

1’nci Bina: Palau Nadal’dır. 2’nci Bina: Palau dels Marquesos del Llio’dur. 13’ncü yüzyıldan kalma, orijinal ahşap tavanlarının bir kısmı korunmaktadır.

Müze, tekstil sanatının 1500 yıl içindeki gelişimini göstermektedir.

Müzede sergilenen eşyalar arasında: Ortaçağ Hispano-Arap tekstilleri, bazı ayin kıyafetleri ve şehrin nakış ve dantel koleksiyonudur. Asıl vurgu: modanın tarihidir.

Koleksiyon: Baroktan 20’nci yüzyıla kadar koleksiyoncu Manuel Rocamora tarafından 1960’larda bağışlanmıştır. Bu koleksiyon türünün en iyi örnek koleksiyonlarından birisi olarak kabul edilir.

Son zamanlarda müzenin koleksiyonuna bağışlanan önemli objeler: 1958 baydoll elbise ve hap kutusu şapkasıyla ünlü İspanyol tasarımcı Cristobal Balgenciaga’ya aittir.

Müzede sergilenenler: bu bölge malikanelerinde yaşayan varlıklı ailelerin zerafetlerini göstermesi açısından ilginçtir. Koleksiyon; ipek, saten ve kürkten yapılmış, mükemmel işlemeleriyle göz kamaştırıyor. Evet, müzede bir hediyelik eşya dükkanı ve kafeterya bulunmaktadır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born ARC DE TRİOMF

ARC DE TRİOMF

Mimar Josep Vilaseca’nın yaptığı modernist bir mücevherdir.

Burası yani Zafer Takı; 1888 yılında “Dünya Sergisi” alanının girişiydi. Pruvaya yakın bakarsanız, Zafer takının 19’ncu yüzyıl sonlarından kalma modern Barselona şehrine açılan kapı olduğu hemen anlaşılır. Kapı, modern Eixample bölgesine doğru geçişi işarete der.

İspanya Barselona La Ribera-El Born ARC DE TRİOMF

Günümüzde, Magribi tarzında kırmızı tuğlalarla yapılmış Arc de Triomf, Passeig Lluis Şirketlerinin sonunda görkemli bir şekilde yükselmektedir.

Kemerin çevresinde, Barselona şehrinin ve 49 İspanyol vilayetinin kolları yerleştirilmiştir.

Günümüzde, zafer kemerine bağlı, bazı taş yarasalar görülür. Bunlar: Aragonlu James olarak da bilinen, Kral 1’nci Jaume (1213-1276) nin amblemidir. Jaume I döneminde, Barselona şehri ekonomik olarak gelişmiştir.

Kralın askerleri, 31 Aralık 1229 yılında Medine Mayurka şehrini ele geçirdiler. Yarasa onun uğurlu çekiciliğiydi.

Medine şehri, daha sonra Ciudad de Mallorca olarak adlandırıldı ve 1717 yılında şehir Roma dönemindeki adıyla anıldığı için Palma de Mallorca olarak yeniden adlandırıldı.

İspanya Barselona La Ribera-El Born ARC DE TRİOMF

Yarasa hala Valencia şehrinin sembolüdür. Aynı zamanda FC Barselona kulübünün ilk armasının bir parçasıdır.

“Yarasa” Katalan art nouveai yapılarında tekrar tekrar görülecektir. Katalonyanın bağımsızlığını simgeleyen modernizm’de hayvan sembolleri defalarca kullanıldı. Katalonya Sain Jordi koruyucu azizini simgeleyen Ejderha buna iyi bir örnektir.

Evet zafer takı önünde, resim çektirmeyi unutmayın.

İspanya Barselona La Ribera-El Born PALAU DE LA MUSICA CATALANA

PALAU DE LA MUSICA CATALANA

Modernist bina, eski şehrin kuzey kesiminde yer almaktadır. Burası: bir müze değildir. Müzik sarayının özellikle konser salonu etkileyicidir. Konserler verilmek üzere yapılmış bir mekandır.

Katalan koro derneği “Orfeo Catala” 1891 yılında kurulmuştur. Sofistike eserler sergileyen ve yüzyılın başlarında Barselona şehrinde büyük popülerlik kazanan amatör bir müzik kulübü olmuştur.

Dernek: Palau de la Mısica Catalan’ın yapım emrini vermiştir. Müzik sarayı 1905 yılında inşa edilmiş ve 1908 yılında açılmıştır. Yapının mimarı: Lluis Domenech i Mantaner’dir. Bina: zengin tüccar ve sanayicilerden gelen bağışlarla finanse edilmiştir.

Yapıda: modernizmin ana unsuru olan: heykeller, demircilik, seramik ve sanatı gibi çeşitli sanat formları ve farklı mimari tarzlar birleştirilmiştir. Bu sanat formlarının karışımı Palau de la Musica’da açıkça görülebilir.

1997 yılında, UNESCO tarafından, Dünyanın en değerli mirasları listesine alınmış.

İspanya Barselona La Ribera-El Born PALAU DE LA MUSICA CATALANA

DIŞ KISMI VE CEPHE

Binanın cephesi: her biri farklı bir çiçek desenine sahip, mozaik süslemeli sütunlarla süslenmiştir. Beethoven, Bach ve Wagner gibi büyük ustaların büstleri, müziğin hakim zevkine tanıklık etmektedir.

Bir köşede, Katalonya’nın koruyucu azizi Saint Jordi’nin hakim olduğu Katalan halk şarkısına adanmış bir heykel görülür. Cephe tasarımı, Gotik ve Mağribi mimari unsurları da dahil etmiştir. Evet sonuç olarak; dış kısmı, muhteşem iç kısmın yanında mütevazi kalmaktadır.

KONSER SALONU

Oldukça etkileyicidir. Salon ve sahne uyumlu bir birliktelik oluşturur. Olağandışı yapı malzemeleri kullanılmıştır. Bol miktarda cam, müzik sarayını çok parlak hale getirir ve ona kendine özgü bir hava verir.

Işık, renkli cam pencerelerden ve kemerli, camsı ve renkli bir kubbeden parlar. Çünkü yapı tasarlanırken, iç kısmın, mümkün olduğu kadar çok gün ışığı alması düşünülmüştür. Bu yüzden, salon aydınlık ve ferahtır.

Burada öğleden sonra yapılan konserlerde, içeri sızan güneş ışığı, muhteşem bir atmosfer yaratır. Bina, sanki yanıyormuş gibi bir görüntü oluşur.

Kavisli duvarlarda: farklı ülkelerden ve bölgelerden farklı müzik aletlerini çalan 16 ilham perisinin heykelleriyle süslüdür.

Farklı müzik tarzlarını sembolize ederler ve her müzik türünün yerini bulması gereken bir performans mekanı olan Palau de la Musica Catalana’nın ruhunu somutlaştırır.

Sahnenin solunda ve sağında halk müziği ve klasik müziği simgeleyen iki heybetli heykel vardır. Heykellerin arasında gümişi borular mevcuttur. Bunlar, sahnenin üzerinde, 2004 yılında yapılan restorasyondan sonra, tekrar duyulabilen bir kilise organına aittir.

İspanya Barselona La Ribera-El Born PALAU DE LA MUSICA CATALANA

Tavanda ise, renkli cam küre, muhteşem bir görüntü verir.

1980’lerde, Palau de la Musica Catalana, mimar Oscar Tusquets yönetiminde yeniden inşa edildi ve modernize edildi. Restorasyondan sonra bile Palau de la Musica Catalana hala orijinal cazibesini korumaktadır.

Sonuç olarak, oldukça muhteşem güzel bir bina, mutlaka gidin görün derim.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU EUROPEU D’ART MODERN (MEAM)

MUSEU EUROPEU D’ART MODERN (MEAM)

Müze, Palau Gomis’te yer almaktadır. Rönesans binasının bulunduğu dar ara sokak, evin yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki zarif giriş holüne sorunsuz bir şekilde geçişi sağlar. Oradan, evin Belle Etage’deki sergi alanının birinci katına bir merdivenle çıkılır. Haziran 2011 tarihinde ziyarete açılmıştır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU EUROPEU D’ART MODERN (MEAM)

20 ve 21’nci yüzyılların modern güzel sanatlarının birinci sınıf koleksiyonları sergileniyor. Koleksiyonun sunumunda: eski ve modernin burada birbirine ait olduğu ve bu birlik, hatta bir sembiyoz oluşturduğu izlenimi vermektedir.

Müze ve eserleri sergilenen sanatçılar, figüratif sanat akımlarına bağlıdırlar. Sergilenen eserlerin yelpazesi geniştir. Resim, heykel, fotoğraf ve çizimlere kadar uzanır.

Sanatçılar savaşlar, sosyal eleştiri ve ayrıca dini konular gibi modern ve güncel konuları ele alırlar.

Evet, gelelim sonuca, müzede sanat modern bir şekilde ziyaretçilere sunuluyor. Ayrıca bina yüzlerce yaşında olması ve saygıdeğer bir huzur ve güzellik bir arada sunulmaktadır.

Burada: genç ve yetenekli sanatçılar için harika bir akşam etkinliği yani konserler düzenlenmektedir.

İspanya Barselona La Ribera-El Born Em Eıxample (Alışveriş Semti)

Em Eıxample (Alışveriş Semti)

Placa de Catalunya’nın kuzeyindeki semttir. Şehrin, alışveriş merkezidir. Ama aynı zamanda, görkemli apartmanlarla doludur. Apartmanların güzel örneklerini, moda butiklerini, galerileri, restoranları ve otelleri görmek mümkündür.

Bu nedenle; quadrat dor (altın meydan) olarak da anılıyor. Alışveriş yapmak ve dolaşmak için, burada iki cadde var.

Bunlar: Passeıg de Gracıa ve La Rambla de Catalunya’dır.

Passaig de Gracia

Daha gösterişli kısımdır. Tüm lüks malların, butiklerin, modern tapas restoranlarının ve şarap barlarının bulunduğu yerdir.

Cadde üzerinde: Gaudi’nin La Pedrerası ve iki harika ev bulunmaktadır. En tercih edilen yeri ise: Enric Granados Sokağıdır. Çünkü: burası trafiğe kapalı, ağaçların altında yürünen, scootercıların cenneti, bir sürü kahve, tatlı, sushi dükkanı olan bir yerdir.

La Rambla de Catalunya

Bu zarif bulvar, Barselona şehrinde Rambla’nın doğal devamıdır. İster dağlara doğru, ister denize inin, kilometrelerce uzunluktaki Rabla Catalunya, benzersiz bir perakende satış imkanları sunar. Bulvarın iki yanında, bolca Modernist detaylara sahip binalar bulunur.

Caddenin orta kısmında serinletici bir gölge veren ıhlamur ağaçlarının gölgesinde kilometrelerce uzunluğunda bir bulvar vardır. Buradaki teraslar, yayalara serinlemek için yol boyunca mola verme şansı sunar.

ESQUERRA-L’ANTİGA ESQUERRA DE I’EİXAMPLE:

Barselona şehrinin gay komunitesi burada yaşamaktadır. Balkonlarda gökkuşağı bayrakları görülür. Oldukça renkli, şehrin özgürlükçü ruhunu yansıtmaktadır.