Hollanda Lahey

Hollanda Lahey

Lahey: Hollanda’nın en güzel şehirlerinden birisidir. Nüfus bakımından ise, Hollanda’nın Amsterdam ve Rotterdam şehirlerinden sonra üçüncü büyük şehridir. Ancak: Hollanda Anayasasına göre, Hollanda ülkesinin başkenti Lahey değil, resmen Amsterdam şehridir.

NATO’nun Cenevre ve New York gibi önemli şehirlerinden sayılır. Çünkü, buranın uluslar arası bir şehir olma misyonu bulunmaktadır. 2011 rakamlarına göre, şehirde 500 bin kişi yaşamaktadır.

Şehrin üçte biri yeşil alandır. Her yıl, 20 milyondan fazla kişi şehri ziyaret etmektedirler. Ancak: eğer bu şehri ziyaret edecekseniz: büyük katılımlı toplantılar esnasında burada bulunmayın.

Özellikle: yaklaşık 5000-6000 kişilik katılımın olduğu ve her yıl Ocak ayının son haftasında düzenlenen konferans sırasında, buraya kesinlikle gidilmemelidir.

Şehirde 45 tane müze bulunmaktadır. Ama bu kadar müze içinde, özellikle görmenizi önereceklerim hakkında, aşağıda ayrıntılı bilgiler vereceğim.

Şehir. Hollanda’nın güneyinde, Hollanda krallının başkentidir. Kraliçe her yıl Eylül ayının 3. Salı günü: altından yapılmış at arabasına binerek, Hükümet binasına gelir ve halkı selamlar ve gelecek yılla ilgili değişiklikleri ve bilgileri okumaktadır. Bunun dışında: şehir, hükümet merkezidir.

Burada:; Hollanda Parlamentosu, Bakanlıklar, elçilikler, diplomatik misyonlar, Hollanda Yüksek Mahkemesi ve Hollanda Devlet Konseyi ve organları bulunmaktadır. Tüm bunların dışında: şehirde, birçok uluslararası kuruluş da bulunmaktadır ki, bunlar arasında bulunanlar:

Birleşmiş Milletler kurumunun ek ofisleri, Uluslar arası Adalet Divanı, Uluslar arası Ceza Mahkemesi gibi.

ULAŞIM

İstanbul’dan buraya ulaşmak için: uçakla Amsterdam şehrine inmeniz ve oradan trene binmeniz gerekiyor. Uçuş süresi yaklaşık 3.5 saattir. Amsterdam Schiphol havaalanından çıkıp tren istasyonuna geçin ve Lahey’e ulaşmak için her 15 dakikada bir kalkan trene binin. Ücret 8.30 Eurodur ve yaklaşık yarım saatlik bir tren yolculuğundan sonra Lahey şehrine varıyorsunuz.

Amsterdam Lahey arasındaki uzaklık, 55 km. dir. Lahey ile Rotterdam şehirleri arasındaki uzaklık ise, yine trenle 25 dakika sürmektedir. Tren istasyonu, şehir merkezinin biraz dışındadır ve tren istasyonunun bulunduğu bölge: Müslümanların ve Türklerin çoğunlukla yaşadıkları mahalleler arasındadır.

Trenden indikten sonra yürüyerek şehir merkezine ilerlerken: bunları göreceksiniz ve hatta “Çayda-çıra” restoranı ismini görünce iyice şaşıracaksınız, ama bu şehirde gerçekten Türk çok ve bunların çoğunluğu Elazığlıdır.

İNSANLAR

Şehirde, çok sayıda Türk bulunmaktadır ve bunların çoğu: Elazığlılardan oluşmaktadırlar. Bunun dışında, bu şehirde kamu makamları ile herhangi bir sebeple muhatap olduğunuzda insanların çok saygılı olduklarını göreceksiniz.

Ancak: şehirdeki yaşamda, Türkçe konuştuğunuzda veya Türk olduğunuz anlaşıldığında, pek güler yüzlü hareket etmiyorlar ve yanınızdan uzaklaşıyorlar.

 

TOPLU TAŞIMA

Şehirde mükemmel bir toplu taşıma sistemi bulunmaktadır. 30 otobüs ve tramvaylar: gerek şehir içinde ve gerekse şehir yakınlarında hızlı ve güvenli ulaşımı sağlamaktadırlar.

Plastik OV-chipcard satın alırsanız, Hollanda genelinde tramvay ve otobüslere rahatlıkla binebilirsiniz. Bu kartınız yoksa, bilet için nakit ödeme yapabilirsiniz. Trende bir binişlik ücret 3 Eurodur.

Ama biraz önce söylediğim gibi, karta para yükletmek daha karlıdır, 4 günlük bir karta 10 Euro yüklettiğinizde, birçok ihtiyacınız karşılanıyor. Ancak, şehir merkezini keşfetmek istiyorsanız, bence yürümelisiniz.

Öte yandan, bu şehirde trafik için 1100 km. yol varken, bisiklet yolu olarak 400 km. lik yol yapılmıştır. Yani, her an bir politikacının veya ünlünün bisikletle veya tramvayla ayakta işine gittiğini görmem mümkündür.

Ancak, bu şehirde siz yine de bir bisiklet satın alma veya kiralama durumuna girerseniz, mutlaka kilit de bulundurun, çünkü bisiklet hırsızlığı yoğunmuş. Ülke, zaten Çin’den sonra, dünya üzerinde en çok bisiklet bulunan yer olarak biliniyor.

İKLİM

Şehirde, ılıman okyanus iklimi hakimdir ve buna bağlı olarak yazları sıcak, kışları ılık geçer. Ama, burada Hollanda’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi, hava akşam saat 22.00 de kararıyor ki, bu bizim açımızdan ilginçtir.

Ancak: Hollandalıların büyük çoğunluğu, akşam saat 18.00 den sonra sokağa pek çıkmıyorlar, çünkü sabah erken kalkınca, akşam saat 22.00 de havanın kararmasına vücut pek alışamıyor.

Bu şehri ziyaret ederseniz, diğer bir önerim: yanınızda mutlaka bir şemsiye veya soğuk durumlarına karşı kalın giysi bulundurmanızdır özellikle bir anda başlayan yağmurla sık sık muhatap olacaksınız.

DİL

Hollanda’da resmen “Flemenkçe” kullanılmasına rağmen, özellikle bu şehirde, uluslar arası özellik nedeniyle, sokakta gördüğünüz her kişi “İngilizce” bilmekte ve konuşmaktadır.

YEMEK

Hollandalılar, hava her ne kadar saat 22.00 de kararsa da, bunlar akşam yemeklerini saat 18.30 gibi yiyorlar. Ancak, burada yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, bir şey söylemek mümkün değildir.

Çünkü: kendi yemekleri felaket ve özellikle Akdeniz kültürüyle hiç bağdaşmıyor.

Yine de, göçmen yemek kültürlerini kullanıyorlar ve şehirde Meksika, Endonezya, Türk, Yunan, Tai restoranları yoğun ilgi çekiyor. Uzak Doğu türü acılı yemekleri sevenler için Endonezya mutfağını öneririm.

Bu tür restoranlarda, muhtemelen 14-15 Euro ödeyerek, doyurucu bir yemek yiyebilirsiniz. Hollanda mutfağında, ana malzeme olarak, genellikle “patates” kullanılıyor.

Hollanda ülkesinin birçok yerinde dönerci görmek mümkün ama Lahey şehir merkezinde “Simit Sarayı” göreceksiniz.

Ülkemizden tanıdığımız lezzetleri mutlaka denemelisiniz. Bunun dışında, şehir merkezinde “Vapiano” denilen yerde, lezzetli İtalyan usulü makarnalar yiyebilirsiniz.

ALIŞVERİŞ

Şehir, Avrupa’nın birçok yerinden farklı olarak “Pazar” günleri açık mağaza ve dükkanlarıyla bilinmektedir. Bu şehirden: yöresel olarak mutlaka alın diyebileceğim herhangi bir şey yok.

Yalnızca, şehir yakınlarında Delphi denen yerdeki porselenler çok güzel, ancak çok pahalıdırlar. Bu şehirde her türlü markanın, her türlü zincir mağazası ve ürünleri bulunmasına rağmen, söylediğim gibi, fiyatların yüksek olması, alışveriş yapma şansını düşürüyor.

Çünkü gördüğünüz her etiketi, ülkemiz şartları değerlendirildiğinde, 3 TL. yakın Euro ile birlikte düşünmek gerekiyor ve bunun sonucunda fiyatlar yüksek oluyor.

Yoksa Hollanda ülkesinin klasik hediyelik eşyaları: lale figürleri, yel değirmeni figürleri ve Hollanda da ayaklara giyilen tahta takunyaların minyatürleri satın alınabilir.

GEZİLECEK YERLER

PALEİS NOORDEİNDE-LAHEY KRALİYET SARAYI

Sarayın: 1533 yılında, William Goudt tarafından, malikane olarak kullanılan büyük bir ev olarak yapıldığı bilinmektedir. Bu döneme ait mahzenler: halen sarayın bodrumunda görülebilmektedir.

1566-1591 yılları arasındaki dönemde ise, yapının sahibi bir başkasıdır. 1595 yılında ise burası Hollanda devleti tarafından satın alınır ve 1609 yılına kadar olan dönemde: evde: Prens William, Louise de Coligny ve oğlu Frederick Henry kalmışlardır.

Bu dönemde, ev genişletilir ve çevredeki bir kısım arazi satın alınır. 1645 yılına gelindiğinde ise, sarayın yapımına daha doğrusu mevcut evin genişletilmesine başlanır.

1792 yılında: Veliaht Prens Willem oğlu: sarayda yaşamaya başlar.

1795 yılında Fransızlar ülkeyi işgal edince, kraliyet ailesi burayı bırakır ve İngiltere’ye kaçarlar. 1813 yılında ise: Veliaht Prens Willem: İngiltere’den döner ve egemen prens ilan edilir.

Kral William I; 1817-1840 yılları arasında burada yaşar.

Ancak, halefi Kral William II: sarayı kullanmaz. 1876 yılında: saray bahçesinde, Kraliyet Stabies binası yapımına başlanır.

1895 yılında: Kraliçe Regent Emma: sarayın bahçesinde Royal Archives oluşturulması talimatını verir.

Mayıs 1948 tarihinde, sarayın merkez kısmı, yangında tahrip olur. 1952-1976 yılları arasındaki dönemde: Sosyal Bilimler Enstitüsü: sarayın kuzey kanadında bulunur.

1984 yılında ise, Kraliçe Beatrix döneminde, sarayda yoğun bir restorasyon ve onarım çalışmaları yapılmıştır. Evet: saray Hollanda kraliyet ailesinin hayatında önemli olayların odak noktası olmuştur.

Günümüzde ise, burası kralın çalışma sarayı olarak kullanılmaktadır. Kral, hükümet ve devletin diğer birimleri, burada bir araya gelirler.

Bu yüzden: saray kişisel ziyaretlere açık değildir. Sınırlı alanlara, rehberli ziyaretler düzenlenmektedir. Sarayın içinde: kraliyet ahırları bulunmaktadır.

Hollanda Lahey Paleistuin Parkı

PALEİSTUİN PARKI

Prinsessewal bölgesindedir. Haftanın her günü, gün doğumundan gün batımına kadar açıktır.

Noordeinde Sarayının hemen arkasındadır. Bu yüzden Saray Bahçesi olarak da bilinir. Park alanı, 1609 yılında Noordeinde Sarayının bahçesi olarak inşa edilmiştir.

Ancak günümüzde şehir parkı olarak kullanılmaktadır. Burada: çiçek tarhları, çeşmeler, çalılar ve göletler bulunmaktadır.

Her gün, Lahey halkı bu sessiz arazide toplanırlar. Burada piknik yapılabilmektedir.

HUİS TEN BOSCH

Lahey şehrindeki bu saray: 1981 yılında yapılmıştır ve Prenses Beatrix’in konutu olarak kullanılmaktadır.

HET LOO SARAYI

Burası: Kral William III, emriyle 1685 yılında yapılmıştır. Kraliyet ailesinin genç kuşaklarından bazıları, sarayın kilisesinde vaftiz edilmişlerdir.

Kraliçe Beatrix, 1998 yılında, 60.yaş gününü burada kutlamıştır. 1971 yılında, buranın müze olarak kullanılmasına karar verilmiştir. Yılda 400 bin kişi tarafından ziyaret edilen müzede: kraliyet ailesinin üyelerinin, sarayda nasıl yaşadıkları betimlenmektedir.

Sarayın bir kanadında: yerli ve yabancı nişanlar, ödüller sergilenmektedir. Evet: müzenin daimi sergileri dışında, düzenli olarak değişen geçici sergiler de bulunuyor.

Burayı ziyaret etmek isterseniz: Salı-Pazar günleri arasında, saat: 10.00-17.00 arasında ziyaret edilmektedir.

DAM MEYDANI-KRALİYET SARAYI

Lahey şehir merkezinde bulunan saray: halka açıktır. Burada: genç sanatçıların boyama eserleri sergilenmektedir. Burayı ziyaret edebilirsiniz.

LAHEY BARIŞ SARAYI-PEACE PLACE

Burası: dünya barışının peşinde idealleri üzerine inşa edilmiştir. Saray, dünyada ülkelerin kolektif işbirliğiyle inşa edilmiş ve 1913 yılında tamamlandığında: dünya barışı için bir sembol olmuştur.

Sarayın dışında, kapısı önünde sembolik olarak ezeli Dünya Barışı için, 2002 yılından bu yana yanan bir ateş bulunmaktadır.

Günümüzde burada: Uluslar arası Adalet Divanı, Daimi Tahkim Mahkemesi, Kütüphane, Uluslar arası Hukuk Akademisi bulunmaktadır.

Bir rehberli tura katılırsanız, yapının her türlü detayını keşfedebilirsiniz.

LAHEY PAZAR

Herman Coster Caddesi üzerinde: Transvaal ve Schilderswijk mahalleleri arasında bulunan Lahey pazarı: Avrupa’nın en büyük açık hava pazarıdır ve “Lahey Mart” olarak bilinir.

Hollandalılar: pahalı ve tane tane meyve-sebze almaktan bıkmışlar ve bu pazarı kurmuşlardır.

Pazarda: genellikle Türk pazarcılar yanında, Hollandalı, Faslı, Surinamlı pazarcılar da bulunmaktadır.

Burası: her Pazartesi, Çarşamba, Cuma ve Cumartesi günü açıktır. Bir Pazar günü, burası yaklaşık 25 bin kişi tarafından ziyaret edilmektedir.

Açık alanda, 500 tezgahta, egzotik meyveler, çiçekler, giysiler, bilgisayar ürünleri, tatlılar, ayakkabı, kumaş, balık ve daha ne isterseniz bulabilirsiniz.

Ayrıca: taze meyveler, meyve suları ve gıda maddeleri bulup satın alabilirsiniz.

LAHEY SOKAKLARI

Şehir merkezinde, küçük evlerle çevrili avlular-sokaklar bulunuyor. Şehirde, bu tür 115 avlu bulunduğu söyleniyor. Şehirde, bu avluları görmek için yürüyüşe çıkabilirsiniz ve birçok gizli sokak ve şehrin bahçelerine hayran kalacaksınız.

Çoğu Lahey avluları: 19. yüzyılda inşa edilmiştir ve 1920 yılında, şehirde 700’den fazla avlu bulunduğu söyleniyor.

Ancak: kötü bakım ve daha büyük konutların yapımı nedeniyle, bu avluların bazıları yıkılmış ve günümüze yalnızca 115 tanesi kalmıştır.

En güzel avlular: Lahey Mahkemesi Van Wouw, Nieuwkoop Mahkemesi bölgesindedir. Avluları gezmek için, yerel turizm ofisinden, bunlara ait bir şehir haritası edinebilirsiniz.

Lahey Şehri Kanalları

LAHEY ŞEHRİ KANALLARI

Lahey şehri, bir zamanlar, şehrin iç bölgelerinde bulunan yerel pazarlara mallarını boşaltmak için tekneyle gelen insanlarla doluydu.

Ancak bu kanalların bir nehir olmaması nedeniyle, zamanla atıklar kanalların dibini doldurdu ve dayanılmaz bir koku başladı.

Bunun üzerine, kanalların birçoğu 1640-1910 yılları arasında doldurularak kapatıldı. Günümüzde sadece Ooievaart kanalı bulunmaktadır.

Lahey Şehri Kanallarında tekne gezisi Ooieveart

OOİEVAART

Tekne Bierkade 18B denen yerden hareket etmektedir.

Hague bölgesinde bir tekne turu yapabilirsiniz. Bu tur sırasında, Lahey şehri benzersiz bir bakışla görülür. Tekne turu 90 dakika sürmektedir ve bu yolculuk sırasında: Mauritskade ve Hooikade boyunca görkemli evler, Saray bahçeleri ve Malieveld görülebilir.

MADURODAM

Giriş ücreti 15 Eurodur. Şehir merkezine 3 km. uzaklıktadır. Bu minyatür şehirde: ünlü yapıların 1/25 boyutlarındaki modelleri yapılmış ve bu modellerle: kanal evler, çiçek alanları, peynir marketleri, yel değirmenleri, barış sarayı, Works deltası görülebiliyor.

İstanbul’da Miniatürk’ü görenler varsa, sanırım orayı, buradan esinlenerek yaptılar.

Çünkü: Hollandalılar, burayı bizden 60 yıl önce yapmışlardır. Buranın, Avrupa’nın en küçük şehri olduğunu söylüyorlar ve zaten bu yüzden buranın bir valisi olduğu söyleniyor.

Her yıl Ocak ayında, Hollandalı küçük öğrencilerden birisi, buranın valisi olarak seçiliyormuş. Hatta: bu görevi ilk üstlenenin, günümüzdeki Hollanda kraliçesi olan Beatrix olduğu söyleniyor ki, kendisi 14 yaşında iken bu görevi yürütmüştür.

Burada: minyatür binalar ile, Hollanda tarihine ait hikayeler anlatılıyor. Ayrıca, yine burada interaktif uygulamalar bulunuyor. Schiphol havaalanından havalanan bir uçak, Rotterdam limanında gemilere yüklenen kaplar gibi.

TİKİBAD

Burası bir lunapark havuzudur ve tropikal bir cennet gibidir. Buradaki su kaydırakları: Benelüks alanındaki en büyük kapalı su kaydırağı alanıdır.

10 su kaydırağı: 4-150 metre arasındaki uzunluktadır. Hızlı şeritte, saatte 70 km. hızla kaymak mümkündür.

Yaz aylarında açılan, açık yüzme havuzu, çocuk havuzu ve güneşlenme alanları bulunmaktadır. 12 yaşın altındaki çocukları, mutlaka bir yetişkin nezaretinde sokuyorlar ve tüm çocukların kolluk giymesini şart koşuyorlar.

Hatta, bazı kaydıraklarda: boy ve ağırlık şartları bulunuyor ki, bence gerekli emniyet tedbirleri alınmış ve gayet iyi uygulanıyor.

SCHEVENİNGEN

 

SCHEVENİNGEN

Şehir merkezinde, tramvay ile sadece 20 dakika uzaklıktadır.

Burası hakkında ayrıntılı bilgi vermeden önce şunu söylemek isterim. Buranın isminin telaffuzu zor olduğundan: Hollanda mahkemelerinde kişinin Hollandalı olup olmadığını sorgulamak için, buranın ismini söyletiyorlarmış ve hatta: II. Dünya savaşında, Alman casuslar buranın ismini doğru telaffuz edemediklerinde Hollandalılar tarafından öldürülmüşlerdir.

Burası, kuşkusuz Hollanda’nın en popüler tatil beldesidir. Her yıl çevreden buraya 10 milyon turist gelir.

Ülkenin zenginlerinin ve hatta kraliçenin yazlığı da buradadır. Evet: Hollanda ülkesinin tek plajıdır. Plaj, güneşlenme ve su sporları meraklıları için idealdir. Ancak: burada deniz her daim soğuktur, dalgalıdır, Temmuz ayından önce burada denize girmek imkansızdır ve aynı zamanda kirlidir.

Zaten denizin rengi alenen kahverengidir. Ama: beyaz tenli Hollandalılar, burada deniz kıyısında güneşlenmeye çalışırlar ve hiç düşünmeden, bu soğuk ve kirli denize girerler. Öte yandan: kum sahil alanı çok büyüktür.

Bu kumsallık alanda: martıların bolluğu da dikkat çekiyor. Bu kumsallık alanda, kumların üzerinde yürürken bile soğuk ayaklarınızı etkileyecektir.

SCHEVENİNGEN
 Evet, burası yazın Hollandalıların akınına uğrar.

Kışın ise, o kadar soğuktur ki, insana yüz felci geçirecek derecede soğuktur. Ama yine de insanlar bu soğuk havalarda, buraya giderler ve kafelerde denizin dalgalarını izleyerek sıcak kahvelerini içerler.

Sahilde uzun bir kumsal, gezinti yeri, iskele ve deniz feneri vardır. Uzun kumsallar, her mevsim hem genç hem de yaşlı binlerce kişiyi ağırlar. Sahil kasabasının önemli özelliklerinden birisi de bulvardan Kuzey Denizine açılan devasa iskeledir.

SCHEVENİNGEN Pier

Scheveningen Pier

CNN tarafından dünyanın en iyi 9 iskelesinden birisi seçilmiştir. İskele: yaklaşık 400 metre uzunlukta ve 45 metre yüksekliktedir. Pier: 2015 yılında tamamen yenilenmiştir.

Günümüzde burada çeşitli mağazalar, restoran ve barlar bulunur. Ayrıca: iskelede bulunan gözlem kulesine çıkarsanız, deniz, plaj ve Scheveningen kasabasının güzel manzarasını izleyebilirsiniz.

SCHEVENİNGEN Dönme Dolap

Dönme Dolap

Sahilde 50 metre yüksekliğe kadar çıkan bir dönme dolap vardır.

SCHEVENİNGEN Sea Life

Sea Life

Özellikle çocuklar tarafından sevilip tercih edilen bir yerdir. Burada su altı dünyasının büyüleyici güzelliklerine şahit olacaksınız.

Merkezde: 45 akvaryumda, 150 farklı balık türü bulunmaktadır. Akvaryumlarda bulunan bazı deniz canlıları şunlardır: denizatı, pirana, vatoz, köpek balığı.

Su altı tüneli: 180 bin litre tropikal deniz suyu ile doludur. Tünelde, köpek balıkları, başınızın birkaç santim uzağından geçerler.

Çocuklar, kaya havuzunda deniz yıldızı ve yengeçlere dokunabilirler. Büyük deniz kaplumbağaları ile tanışabilirler.

SCHEVENİNGEN Kurhaus Hotel

Kurhaus Hotel

Scheveningen bölgesindeki en güzel binadır. Bu 5 yıldızlı otel, 1885 yılında yapılmıştır.

The Hague Beach Stadium

İskelenin yanındaki bulvarın sonundadır. Her yıl Mayıs ayı ortasında kurulur ve Eylül ayı ortasında kaldırılır. Burada: plaj voleybolu, plaj futbolu, plaj tenisi, plaj hokeyi ve plaj hentbolu müsabakaları yapılır.

Stadyum, yaklaşık 2 bin seyirci kapasitelidir ve tüm müsabakalara giriş ücretsizdir. Stadyum çevresinde güzel restoranlar vardır.

SCHEVENİNGEN Beelden aan Zee

Beelden aan Zee-Scilptures by the Sea

1826 yılında Kral William tarafından yaptırılmıştır. Çevresi: plaj ve kum tepeleriyle çevrili eski bir köşkün etrafına inşa ettirilmiştir. Burada: kumsaldaki ünlü Hollandalı mimar Wim Quist’in eseri olan “Kraliyet Ailesinin Bronz Anıtı” nı mutlaka görmenizi öneririm.

Müzede, kalıcı koleksiyon dışında, düzenli olarak geçici sergiler de yapılmaktadır.

 

Bunker Müzesi

Burası, 1943 yılından kalma bir Alman sığınağıdır ve içinde, II. Dünya Savaşından kalma nesneler sergilenmektedir.

KİJKDUİN

Burası, Lahey şehrinin sahil beldesidir. Plaj: çoğu plaj severler tarafından tercih edilmektedir. Aileler için uygundur. Ayrıca: yine burada haftanın yedi günü alışveriş yapabilirsiniz.

Hediyelik eşyalar, ev mobilyaları, kasap, pastane, peynir satılan yerler bulunuyor.

Ayrıca: moda ve takı butikleri, ayakkabı ve giyim mağazaları da görebilirsiniz. Tüm bunların yanında: sahil kordonu üzerinde bulunan restoranlarda, gün batımını izlerken yemek yiyebilirsiniz.

Bu restoranlarda: Fransız, Meksika, İtalyan, Hollanda mutfağının değişik tatlarını bulmak mümkündür.

MALİEVELD

Burası, şehir merkezinde, merkez istasyonunun büyük bir çim alanıdır. Burada: yıl boyunca partiler, fuarlar ve konserler düzenlenmektedir.

Ayrıca: yine şehirdeki büyük protesto gösterileri de burada düzenleniyor.

Mayıs ayında: “Hint Festivali” düzenleniyor ve bu sırada: dans, pastırma ve pirinç kekini tadabilirsiniz. Temmuz ayında, ulusal ve uluslar arası sanatçıların katılımı ile, müzik festivali düzenleniyor.

Eylül ayında ise, fuar düzenleniyor. Circus Renz isimli sirk ise: Avrupa’nın en iyi sirklerinden birisidir ve her yıl Ekim ayında burada düzenlenmektedir.

OMNİVERSE

Burası: muhteşem dev ekranı olan bir sinemadır. Burası: Avrupa’nın ilk, IMAX kubbe tiyatrosudur ve Benelüx bölgesinde tektir. Sinemada: filimler, 500 kez büyütülmüş ve bir yuvarlak kubbe ekrana yansıtılmaktadır.

Projeksiyon lambası: 15 bin wat güce sahiptir ve ayrıca gelişmiş bir ses sistemi bulunmaktadır. Evet, burayı ziyaret etmek isterseniz, her saat başında yeni bir filmin başladığını bilmelisiniz.

Bu filmler: Grand Canyon üzerinde gerçek bir rafting gezintisi, Everest’in zirvesine bir sefer, macera ve bilim merkezi olan belgesellerdir. Haftanın her günü açıktır.

HAGUE SAHİL STADYUMU-BEACH

Her yıl, bahar aylarında, Mayıs ortasından Eylül ortasına kadar, Lahey Sahil Stadyumu: Scheveningen sahilinde yeniden inşa edilmektedir. 2000 seyirci kapasitelidir.

Burada: plaj voleybolu, plaj futbolu, plaj tenisi, plaj hokeyi ve plaj hentbol yarışmaları düzenlenmektedir.

OOİEVAART

Şehir kanallarından Ooievaart’da tekne gezintisi yapılmaktadır. 1.5 saat süren bu gezintide: saray bahçesinden, Malieveld üzerinde görkemli evler dahil, birçok yer görülebilmektedir.

Aslında şehirde birçok kanal var ama bu kanalların çoğu: dayanılmaz koku yayıyorlarmış ve yalnızca bu kanal üzerinde tekne yolculuğu yapılabiliyor.

MUSEON

Burası: Lahey şehrinde, popüler bir bilim müzesidir. Müze: teorikte test etmek ve pratikte ise daha hızlı öğrenmek fikrine dayanmaktadır. Burada: dünyada yaşamın nasıl ortaya çıktığını keşfedebilirsiniz.

Müzenin bölümleri: toprak, ilk insan, dinozorlar, enerji, Romalılar, su fosilleri, Dünya Savaşı, Kuzey kutbu, barış ve adalet.

PANORAMA MESDAG

Burası: Avrupa’nın en büyük ve yuvarlak panorama resmidir. 4 ayda tamamlanmıştır. Uzunluğu 120 metre ve yüksekliği 14 metredir. Hendrik Willem, eşi ve bazı arkadaşları tarafından boyanmıştır. Dünyanın en güzel manzaralarından birisi olarak bilinir.

Ressam: bir tepeden gördüklerini, 360 derece bir tuvale yansıtmıştır. Manzarada: eski yıllara gidiyorsunuz. Plaj aktivite ile hareketlidir, balıkçı tekneleri sahildedir ve bir askeri tatbikat gerçekleşmektedir, insanlar güneş ve suyun tadını çıkarıyorlar.

Hatta, sahilde “Mesdags” lı bir kadın resmi görülmektedir. Evet bu müzeyi gezmek isterseniz, Türkçe rehberlik hizmeti veriliyor.

GEM

Museon’un hemen yanındaki burada: her yıl, 7 sergi düzenleniyor. Resim, heykel, çizim, film ve fotoğraf dalındaki bu sergilerde: Hollandalı ve uluslar arası çağdaş sanat sanatçılarının eserleri sergileniyor. Bu müzenin restoranı da çok meşhurdur, burada bir öğle yemeği molası vermelisiniz.

ESCHER SARAYI-MÜZESİ

Maurits Cornelis Escher: 1898-1972 yılları arasında yaşamış bir grafik sanatçısıdır. Yaşadığı dönemde: optik illüzyon çizimleri konusunda gerçek bir usta olarak biliniyor. Escher’in eserlerine ait kalıcı bir sergi: Lahey şehir merkezinde, kraliyet ailesinin bu eski sarayında düzenleniyor.

Müzeye giriş ücreti 9 Eurodur.

Evet, burada Escher’in eserlerini canlı canlı görebilirsiniz. Özellikle, üç boyutlu gibi görülen grafik dizaynlar muhteşemdir. Escher’in dizaynlarının kapakları süslediği defterleri satın alabilirsiniz.

LAHEY TARİH MÜZESİ

Müze: şehrin tarihi, insanları ve hükümet hakkında ziyaretçilere bilgi vermek amacıyla tanzim edilmiştir. Burada: portreler, gümüş ve cam objeler, kraliyet evi hatıraları, yerel tarih ve kültürel özelliklere ait objeler sergileniyor. Kalıcı sergi yanında: geçici sergiler, etkinlikler ve faaliyetler de düzenleniyor.

MÜZE MEERMANNO

Meermanno Malieveld karşısındaki müze: her hafta Salı ve Pazar günleri saat: 12.00-17.00 arasında açıktır. Burası bir kitap müzesidir. Yazılı ve basılı kitabın hikayesi: burada ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Burada: eski baskıları, el yazmalarını, kitap kapakları ve İncilleri görebilirsiniz. Müzenin koleksiyonu, 1850 yılından bu yana olan eserleri kapsamaktadır.

Koleksiyon 1783-1848 yılları arasında yaşamış Westreenen van Tillant tarafından toplanmaya başlanarak ortaya çıkmıştır. Kendisi: kitaplardan antik objelere, aile portreleri ve seyahatlerinde hediyelik eşyaları toplayarak, ateşli bir koleksiyoncu olarak tanınmaktadır.

Bu koleksiyonu müzeye bağışladığında, müze koleksiyonu genişletti ve daha sonra ziyarete açık sergilemeye başladı. Müzenin binası ise: görkemli bir konaktır ve burada çekilmiş perdeler ve geniş dolaplar arasında kitabın tarihini keşfedebilirsiniz.

LOUWMAN MÜZESİ

Pazartesi hariç, haftanın her günü açık olan burada: dünyadaki otomobillerin en önemli özel koleksiyonu sergileniyor. Müzede sergilenen birkaç yüz arabayı izlerken, arabanın tarihi yolculuğunu keşfedebilirsiniz.

Evet burada: Formula 1 ve hibrit otomobillerden, en antika ve klasik otomobillere kadar birçok çeşit görebilirsiniz.

Müzenin isminin verildiği Louwman ailesi: 1934 yılından sonra, araba toplama ile meşgul olmuşlardır. Müze ise, 2010 yılında ziyarete açılmıştır. Burada: ilk araçlar, at arabaları, 1900’lerin sonrasındaki ekonomik otomobiller, ilk yarış arabaları, lüks arabalar sergileniyor.

Bunlar arasında: Elvis Presley’in arabası, James Bond arabası gibi arabalar da bulunuyor.

COURTYARD-BİNNENHOF

Lahey Binnenhof bölgesinde bulunan bu yer: 13 yüzyıldan bu yana, yüzyıllar boyunca Hollanda’nın siyaset merkezi olmuştur. Bir zamanlar saray olarak kullanılan bu bina, günümüzde bütün siyasi ve anayasal meseleler, burada tartışılırmış.

Hatta: eskiden kralların taç giyme veya devretme törenleri de burada yapılırmış.

Binalar: zengin tarihiyle dikkat çekiyor. Hollanda mimarisinin en güzel örneklerinden olan burayı gezmek mümkündür. Rehberli turlara katılırsanız, önce Hollanda Parlamento tarihi ve Parlamento binaları hakkında bir video izletiyorlar ve tur başlıyor.

Ancak: belli zamanlarda, siyasi toplantılar olduğunda tüm odaları görmek mümkün olmuyor.

MAURİTSHUİS

Şehrin merkezinde kolayca ulaşılabilen bir yerdedir. Küçük bir müzedir, 1 saatte gezilebilir.

Evet: burası, şehir merkezinde, bir gölün (Hofvjver) yanındadır. Müze gezisinden sonra, gölün çevresinde, ağaçların altında yürümek, büyük keyif veriyor.

Müze binası başlangıçta 17’nci yüzyılda, üst düzey konuklar için bir rezidans ve otel olarak inşa edilmiştir. Ziyaretinizde özellikle müze binasının dış cephesinin güzelliğini görünüz.

Bina, günümüzde iyi bir müzeye ev sahipliği yapmaktadır. 2014 yılında müzeye fazladan bir bina eklenmiş ve eserlerin sergilendiği alanlar arttırılmıştır.

Bu yeni yapılan bina ile eski bina arasındaki ulaşım, bir yeraltı geçidinden  sağlanmaktadır.

Amsterdam’dakiler de dahil olmak üzere, Hollanda’nın en iyisi olduğu söylenen müzede: 17. ve 18. yüzyılda, eski ustaların sanat eserlerinden oluşan büyük bir koleksiyon bulunmaktadır. Bu koleksiyonda, çeşitli sanatçıların yaklaşık 800 parça eseri bulunuyor.

Bu olağanüstü eserler nedeniyle müzeye “Mücevher Kutusu” lakabı verilmiştir.

Müzenin en çarpıcı eseri: Johannes Vereer’in “İnci küpeli kız” tablosudur. Bu tablo: Hollanda ülkesinde “Mona Lisa” kadar ünlüdür. 17’nci yüzyılda yaşamış o kızın tam karşınızda ve bakışlarının da üzerinizde olduğunu hissedeceksiniz.

Bunun dışında, müzede, yine ünlü sanatçıların eserleri var.

Bunlar arasında benim ilgimi çekenler: Rebbrant’ın: Anatomi dersi ve otoportre’dir.

Müze de bir de müze hediyelik eşya dükkanı ve kafeterya bulunmaktadır.

ULUSLAR ARASI ADALET DİVANI

Birleşmiş Milletlerin yargı organı olan bu binayı: yalnızca fotoğraflamakla yetiniyoruz. Birleşmiş Milletlerin bu organında 15 yargıç görev yapıyormuş ve bu yargıçların kendi ülkelerinden buraya hatıra bir şeyler getiriliyormuş.

Söylenenlere göre: Türkiye için, Kastamonu’dan kükürt taşı getirilmiştir. Hatta: söylenenlere göre, binanın içinde bir de hukuk okulu bulunuyormuş. Binanın içinde gezi mümkün değildir.

PRİSON GATE MUSEUM

1428-1828 yılları arasında cezaevi olarak kullanılan burada, cezaevinin kapısı görülebiliyor. Burada: Hollanda’nın ceza hukuku hakkında bilgi edinebilirsiniz.

Bir Pazar günü zamanınız varsa, burayı ziyaret edebilirsiniz ve çok dar merdivenlerde gezerek, değişik bir atmosferi keşfedebilirsiniz.

KRALİYET SARAYI-NOORDEİNDE

Şehir merkezinde Noordeinde bölgesinde bulunan burası, 1609 yılında bu yana kraliyet ailesinin bir sarayı olarak kullanılmaktadır. Günümüzde ise, Kraliçe Beatrix’in çalışmaları için kullanılıyormuş. Saray kapısında “Özgür Kalacağım” yazıyor.

Ancak: saray halka açık değildir, yalnızca burayı ziyaret edenler uzaktan fotoğraf çekmekle yetiniyorlar. Ayrıca: sarayın bahçesinde, ziyaretçilere açık küçük bir park alanı bulunuyor.

Burayı ziyaret ederseniz, saray bahçesinin huzur ortamını yaşayabilirsiniz. Bu park alanında, Kraliyet Ahırlarında, ayrıca atlar ve kraliyet ailesinin arabaları standını bulabilirsiniz.

HODEL DES İNDES

Burası: Hollanda’nın en ünlü otellerinden birisidir. Görkemli otel: 1858 yılında, mimar Arend Roodenburg tarafından tasarlanmış ve Baron van Briemen için konut olarak inşa edilmiştir. 1900 yılında yapıda radikal değişiklikler yapıldı.

Dikkate değer ahşap ve ipek duvar kaplamaları ve Van Brienen’in adının baş harflerinin bulunan anıtsal şömine rafı ve salonlar ilgi çekmektedir. Evet, 92 odalı şehrin en lüks oteli, kusursuz hizmet verilmesiyle bu onuru hak ediyor.

MEYDAN

Şehir merkezinde, Plein’e bitişik bu meydan: kafe ve restoranlar ile doludur. Meydandaki ilk binalar: 17. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmeye başlanmış ve meydan büyük şehir evleriyle çevrilmiştir.

Ancak, 19. yüzyıla gelinceye kadar meydanda birçok değişiklik yapıldığı görülüyor. Koloniler yönetiminde ve özellikle Hollanda’nın Doğu Hint Adalarına ait birçok bakanlık: 19. yüzyılın ikinci yarısında burada inşa edilmiştir.

Meydanın merkezinde göreceğiniz anıt, 1813 yılında yapılmıştır. Kaide üzerinde, yaklaşık 10 metre yükseklikteki anıt “bağımsızlık sembolü” dür. İlk Hollanda kralı olan I. William, bu anıt huzurunda Anayasaya bağlılık yemini etmiştir.

Evet, günümüzde, meydanın çevresinde Adalet Bakanlığının güzel binasını görebilirsiniz. Bina neo-rönesans döneminde inşa edilmiştir. Meydanın tüm batı tarafı ile lüks kulüpler, Yeni Edebiyat Derneği görülmektedir.

Yaz aylarında, meydandaki kafe ve restoranlar çok dolu oluyor ve meydanda büyük hareketlilik yaşanıyor.

PASSAGE

Passage: şehir merkezinde, 115 yıllık muhteşem bir kapalı alışveriş caddesidir. Yani: Hollanda’nın en eski alışveriş merkezi olarak bilinmektedir. Yapının kanatları, 1882 yılında neo-Rönesans tarzında inşa edilmiştir. 1928 yılında, son kanat ana yapıya ilave edilmiştir.

2007 yılında ise, kapsamlı bir restorasyon çalışması yapılmıştır. Bu çalışmada: cepheler orijinal haline getirilmiş, mermer zemin restore edilmiştir. Evet, burada cam kubbe altında: üç kapalı alışveriş caddesi bulunuyor.

Burada özellikle; hediyelik eşyalar, tasarım ürünleri, kahve, çay ve yemek pişirme gereçleri bulup satın alabilirsiniz.

HOLLANDA CASİNO SCHEVENİNGEN

Yapı: 1994-1995 yılları arasında, mimar Pi de Brujin tarafından tasarlanarak yapılmıştır. Giriş, şeffaflık veren büyük bir pencere gibi vurgulanmıştır. Cephenin görüntüsü ilgi çekicidir. Yoldan geçen saydam şeritlerden binanın iç atmosferi görülebilmektedir. Özellikle akşamları, ışıklandırma ile binanın cephesi çok ilginç görülüyor.

SPUİPLEİN

Burası: Lahey şehrinin yeni merkezindeki ilk yapılardan birisidir, yani 1987 yılında yapılmıştır. Burada: Hollanda Dans Tiyatrosu ve Halk Kütüphanesi bulunmaktadır, yani bir kültürel merkez olarak işlev görür. Buranın hemen yanında bir kilise bulunuyor.

Kilise: 17. yüzyıldan kalma, ilk Hollanda Protestan kilisesi olarak önem kazanıyor. Yapılış tarihi olarak: 1649-1656 yılları arası belirtiliyor.

DELPH

Burası,  şehir merkezine 6 km. uzaklıktadır. Lahey ile Rotterdam şehirleri arasındadır. Lahey şehrinin zenginleri: bu kasabadaki malikanelerinde oturuyorlar. Buranın 1100 yılında kurulduğu söyleniyor.

Ancak, günümüzden 300 yıl önce: Johannes Vermeer’in tuvaline yansıyan şehrin şirin görüntüsü, günümüzde de sürüyor. Şehrin en önemli özelliklerinden birisi: ürünlerini su yolu ile taşıyabilmek için Rotterdam şehrine kadar, 20 km. lik kanal inşa etmişlerdir.

“Delf Mavisi” denilen bir renkleri var ve bizdeki “Turkuaz” renk gibi “İznik çinisi” rengi gibidir. Ancak: bundan yapılan ürünlerin müthiş pahalı olduğunu gördüğünüzde şaşıracaksınız. Delf Mavisi (Delfs Blauw) porselenleri, satın almasanız da mutlaka görülmesi gereken güzellikler olarak önem kazanıyor.

Öte yandan, İstanbul-Topkapı Müzesinde de: Harem Dairesinde Hünkar Mahfilinde, bunların örneklerini görmek mümkündür. Çin porselenlerin kopyalarıyla başlayıp, kendi üsluplarını geliştirmişlerdir. Evet, burada nereler gezilmeli görülmelidir.

NİEUWE KERK-YENİ KİLİSE

Bu Protestan kilisesi, şehrin ana meydanındadır. Hollanda kraliyet ailesinin fertlerinin mezarları burada bulunmaktadır. En son olarak 2004 yılında Prens Bernhard buraya gömülmüştür. İlk olarak ise, 1584 yılında Prens William burada gömülmüştür.

Kilise 1656 yılında yapılmıştır. Lahey şehri merkezindeki en eski anıtlardan birisidir. 1900 yılı civarında, çevresindeki kanallar dolana kadar bir ada da duruyordu. Kilisenin dini işlevi 1970’li yıllarda bitti. Daha sonra iş ve kültürel etkinlikler ve konserlerin düzenlendiği bir yer haline dönüştürüldü.

Yapı: mimari özellikleri nedeniyle UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesine” dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Hatta dünyanın korunması gereken ilk 100 eseri listesindedir.

Aynı listede, ülkemizde Ankara şehrinde Justinyen Tapınağı da bulunmaktadır. Ancak bir farklı, Justinyen tapınağı 2000 yıllıktır.

Evet, günümüzde yapı; 108.75 metrelik kulesiyle de ilgi çekiyor ve bu kuleye çıkıp çevrenin manzarasını izlemek mümkündür.

Kule: Hollanda’nın en yüksek ikinci kulesidir. Günümüzde Lahey Filarmoni Orkestrası burada konserler vermektedir. Kilisede düzenlenen etkinliklerin biletleri ise, hemen karşısındaki Dr Anton Philips Hall’de satılmaktadır.

ESKİ KİLİSE

Eski kilise, 1246 yılında inşa edilmiştir. Yakın geçmişte restore edilen kilise içinde, 1548 yılı yapımı oymalı minber ve 27 vitray penceresi ilgi çekmektedir. Hollandalı deniz kahramanları Piet Hein ve Maerten Tromp: burada gömülüdürler.

Hollanda Rotterdam

Hollanda Rotterdam

Şehir: Hollanda’nın güneybatısında bulunur. Amsterdam şehrinden sonra nüfus olarak Hollanda’nın ikinci büyük şehridir. Ama, yüzölçümü olarak Amsterdam’dan büyüktür. 2011 yılı sayımlarına göre, şehrin nüfusu: 610 bin kişidir.

Burası: Avrupa’nın en büyük limanlarından birisidir. Liman bölgesinin uzunluğu 37 km. dir. Buranın limanı, Singapur’dan sonra dünyanın en büyük ikinci limanıdır. Hollanda ülkesinde, deniz seviyesinin altındaki şehirlerin isimleri “dam” kelimesi ile bitmektedir. Yani: burası da deniz seviyesinin altındadır.

Bu yüzden: denizden, setlerle korunmaktadır. Hatta: Hollanda Devleti: suya karşı yaptığı bu mücadele için, bütün ailelerden fert başına vergi alıyormuş. Ancak: küresel ısınma bu şekilde devam ederse, gelecekte Hollanda diye bir ülkenin kalmayacağı gerçeği de bir kenarda duruyor.

Ayrıca: şehir lüks alışveriş yerleri, moda ve sanatçılara uygun yapısı ve gece eğlence yaşamı ile dikkat çeker.

Şehir: Avrupa’daki pek çok şehre göre nispeten ucuzdur. Hatta: Amsterdam şehrinden bile ucuz olduğu söylenebilir. Öte yandan; memur ve öğrenci şehridir, yeteri kadar gelişmiş, ancak tenhadır.

Yani: bu yeşil şehrin her yeri hiçbir zaman tam anlamıyla kalabalık olmaz. Şehir merkezi olarak, Amsterdam ile kıyaslandığında: şehir merkezinin daha geniş olduğu ancak yine de birkaç saat içinde tamamen gezilebilecek boyutta olduğu ortadadır.

Amsterdam şehrinin onda biri olmasına rağmen, Amsterdam şehri kadar ilgi ve turist çeker. Yine de, Amsterdam eğlence şehri iken, burası çalışma ve iş şehri, emekli şehri olarak bilinir.

Ayrıca: II. Dünya savaşı sonrası eserlerin hakim olduğu ilginç mimari ilgi çeker. II. Dünya savaşında, Almanlar şehri bombalayarak dümdüz etmişler ve savaşın ardından şehir değişik mimari stiller kullanılarak yeniden inşa edilmiştir.

Ama sonuçta: uçuk kaçık, manasız ve hatta muhteşem güzellikte mimari yapılar ortaya çıkmıştır.

Bisiklet denilen ce, malum Hollanda ülkesinde muhteşem bir bisiklet yoğunluğu var.

Ama: yürüyüş yaparken pat diye önünüze birden bisiklet çıkabiliyor. Bundan kurtulmak için kırmızı ile ayrılmış bisiklet yollarına dikkat etmenizi öneririm.

Ayrıca: eğer bisiklet kiralayacaksanız, mutlaka kilit tertibatını da almalısınız, çünkü muhteşem bisiklet hırsızlığı var. Bisikletlerin park edildiği yerde o kadar çok bisiklet oluyor ki, çoğu kez size ait olan bisikleti bile bulmakta zorluk çekebiliyorsunuz.

Evet, şehirde bisiklet kiralamak isterseniz: hemen tren istasyonunun yanında, günlük 8 Euro ödeyerek bisiklet kiralayabilirsiniz, ancak 100 euro nakit depozito istenildiğini de unutmanız gerekir.

TARİHİ

Küçük bir balıkçı kasabası olarak kurulan şehir 1250 yılında kurulmuş ve ismini “rotte” isimli küçük bir nehirden almaktadır. 1300’lü yılların ortalarına gelindiğinde ise, şehir liman ile birlikte büyümeye ve gelişmeye başlamıştır.

17. yüzyılda, 20.000 kişi nüfus barındıran şehir, bu hızlı gelişimin ardından, 19. yüzyıl başında 100 000 kişilik nüfusa ulaşır.

1870 yılına gelindiğinde: şehri ikiye bölen “Mass nehri” üzerinden, Almanya’ya bir su yolu açılır ve bunun sonucunda: nehir üzerinden ticaret bağlantısı kurulur.

Tüm bunlar yani gelişme sürerken: Alman güçleri tarafından işgal edilmeye çalışılan Hollanda’nın bir gün içinde ele geçirilmesi düşünülürken, ortaya çıkan direniş nedeniyle, direnişin kırılması ve silah bırakılmasını sağlamak amacıyla: şehir, 14 Mayıs 1940 tarihinde, Almanlar tarafından bombalanır.

2 saatlik bombalama sonucunda, şehirde 1000 kişi ölür ve 80 bin kişi evsiz kalır. 24 bin ev ve birçok yapı tamamen yok olur.

Savaşın ardından, 1945 yılında şehir yenilenmeye başlanır. 1960 yılına gelindiğinde, dünyanın en büyük limanının burada bulunması nedeniyle, şehrin nüfusu da hızla artar. 1968 yılında ilk metro yapılır.

ULAŞIM

Amsterdam “Schiphol Airport” havaalanı: Rotterdam şehrinden 65 km. uzaklıktadır. Havaalanından her 15 dakikada bir Rotterdam şehrine tren kalkar. Amsterdam-Rotterdam arasındaki bu tren yolculuğu: gidiş-dönüş 15 Euro ücret ödeyerek yapılabilir.

Sonuç olarak: Rotterdam şehrine uçakla ulaşım mümkün değildir. İstanbul-Amsterdam arasındaki uçuş süresi ise, 3.5 saattir.

İKLİM

Rotterdam: her ne kadar yazın güzel olsa da, kışın bu şehirde gezmek pek mümkün olmaz. Soğuk ve rüzgar o kadar etkilidir ki: yüzünüz donar.

Bu şehri ziyaret etmek için: tercih etmeniz gereken tarihler: Nisan-Mayıs-Haziran-Eylül aylarıdır. Genel olarak: yazlar ılık ve nemli, kışlar ise soğuk geçer.

İNSANLAR

Şehirde, Amsterdam şehrine nazaran daha çok göçmen ve işçi sınıfı bulunmaktadır. Nüfusun % 50’si yabancıdır. Hollanda ülkesinde, Türk nüfusun en yoğun yaşadığı bölgedir. Türkler, şehirde doğuda “Zuid” denilen bölgede yaşarlar.

Bunun dışındaki göçmenlerin yoğunluğu: Kuzey Afrikalı ve Polonyalı insanlardır. Şehrin 600 bin kişilik nüfusu için ayrıntılı istatistik rakamlarına bakılınca: 320 bin Hollandalı, 52 bin Surinamlı, 45 bin Türk, 36 bin Faslı, 19 bin Hollanda Antileri vatandaşı ve 66 bin diğer gelişmemiş ülkeden gelen göçmenlerden oluşmaktadır.

Söylenenlere göre, şehirde 170’den fazla milletten insan yaşamaktadır ve bunlar şehre etnik zenginlik vermektedirler.

DİL

Ülkede resmi dil “Flemenkçe” olmasına rağmen, sokaktaki herkes İngilizce bilir ve konuşur. Zaten, cadde ve sokaklarda görebileceğiniz birçok kişi üniversite öğrencisidir.

ALIŞVERİŞ

Rotterdam şehrinde: haftanın yedi günü açık olan herkes için bir şeyler bulunan mağazalar, dükkanlar bulmak mümkündür.

Şehrin en önemli hediyelik eşya tarzı: şehrin futbol takımı olan “Feyenoord” üzerine kurulmuştur ve bu futbol takımının armasını taşıyan birçok hediyelik eşya bulup satın alabilirsiniz.

Şehirdeki belli başlı alışveriş merkezleri şunlardır:

Primark:
Tren veya metro ile “Alexander” denen yere gidiyorsunuz ve istasyondan çıktığınızda, Alexandrium alışveriş merkezini görebilirsiniz. Oraya girip “Primark” denen alışveriş merkezini görebilirsiniz.

Beurstraverse:
Bu caddede ağırlıklı olarak ünlü markaların, büyük zincir mağazalarını bulabilirsiniz. Caddede: havuzlar var ve gayet güzel bir yer olarak önem kazanıyor.

New Market& Pannekoessraat:
Burada: stil ve özel tasarım mağazaları bulunuyor.

Witte de:
Burada: birçok galeri, kafe ve moda tutkunları için moda mağazaları bulunuyor. Bu sokakta, ayrıca: sanatsal ve kültürel etkinlikler de görülüyor.

Think:
Son trentleri tespit etmek istiyorsanız, burayı ziyaret etmeniz gerekiyor. Burada: ilginç tipler için birçok konsept mağaza ve markalar bulunuyor.

Oldebarnevelstraat ve Kruiskade Of:
Bu küçük mahalle: Rotterdam şehrinin moda bölgesi olarak biliniyor.

Plaza Rotterdam:
Şehrin kalbindeki bu alışveriş merkezinde sayısız mağazalar ve kafeler bulunuyor.

Venedik Pasajı-Stokvis Su 12:
Venedik atmosferini tadabileceğiniz bu bölgede: moda butikleri ve ayakkabı satan birçok pasaj bulabilirsiniz.

Arı Kovanı-Coolsingel 105:
Burada: moda, kozmetik, aksesuar ve yaşamın diğer alanlarında kullanılacak ürünlerin satıldığı birçok mağaza bulabilirsiniz.

Alexandrium-Kısa Poolsterstraat:
Burada, 140’dan fazla mağaza bulunuyor. Pahalı takılar, hediyelik eşyalar, takım elbiseler ve tüm bunları satın alabileceğiniz küçük ve seçkin mağazalar bulabilirsiniz.

La Bourse-Borsa Traverse 186:
Yağmurlu ve soğuk bir günde: burayı ziyaret edebilirsiniz ve burada: çeşitli mağazalar, pasajlar bulunuyor.

Zuidplein 420:
Şehrin güneyinde bulunan bu alanda, 150’den fazla mağaza ve restoran bulunuyor. Burası, Hollanda’nın en büyük alışveriş merkezlerinin başında gelmektedir.

NE YENİR

Şehri ziyaret ettiğinizde, burada her köşe başında satılan patates kızartması tadabilirsiniz. Bunun yanında: Hollanda peyniri ve Wafel bulunur. Şehrin birçok yerinde: taze deniz ürünleri satılan küçük lokantalar da bulabilirsiniz.

Şehrin birçok yerinde: Hollanda’ya özgü bütün halinde bekletilmiş çiğ balık tezgahları görebilirsiniz. Bu çiğ balıklar, bütün halinde hop diye yutuluyor.

Ayrıca: şehir tam bir göçmen şehri olduğundan, birçok kültüre ait restoranları ve yemek kültürünü de bulabilirsiniz ki, özellikle “döner” ve “dönerciler” bu şehirde oldukça yaygındır.

Yemek için birkaç yer önermek gerekirse

Z&m Delicatessen olabilir. Burası: içinde yemek okulu bulunan bir mekandır. Şehre gelen gezginler, buraya mutlaka uğramaktadırlar. Serviste sunulan ürünler, tamamen doğal olmasıyla tanınıyor. Mekanın zengin şarap menüsü de ilgi çekiyor.

Parkheuvel: Burası: dev pencerelerinden “Maas Nehri” nin manzarasının izlenebildiği bir yer olarak önem kazanıyor. Manzara yanında, mekan ilk Hollandalı aşçı olan Helder’in yarattığı zengin menü ile de tanınıyor.

GECE HAYATI

Şehirde, gece hayatı, eğlenmek isteyenlere birçok seçenek sunabilmektedir. Yine de gece hayatı çok kısıtlı denebilir.

Popüler gece kulüpleri arasında en öne çıkanı: “Off-Corso” dur. Eski bir sinemada bulunan bu mekan: tekno müzik alanında üst düzeydedir.

Burası, zaten Avrupa’nın en büyük diskolarından birisi olarak bilinir. Buranın değişik gecelerde yaptığı değişik organizasyonlar ilgi çekmektedir.

Latin müziği tercih ederseniz, bu kez “La Luna” ve “El Cantinero” düşünülebilir. Dediğim gibi, tekno müzik burada bir tutkudur.

Coffeshoplar: ya Türkler ya da zenciler tarafından işletiliyor. Zaten: müşterileri de bu yöndedir.

Evet: barlarda eğlenmeyi düşünürseniz: “Beurs” arka sokaklarında yan yana sıralanmış barları düşünebilirsiniz.

Perşembe akşamları “students night” yani “öğrenci gecesi” dir ve birçok yere giriş ücreti ödemeden girmek şansı bulabilirsiniz.

Hatta: bir şişe birayı 1 Euro gibi düşük bir ücretle içebilirsiniz. Söylediğim gibi, özellikle Erasmus için buraya gidecek öğrenciler: zamanla şehirdeki öğrenci akşamı uygulaması yapan barları öğrenebilirler ve buralarda ucuz rakamlarla eğlenebilirler.

Kumar meraklıları: Hollanda Casino’yu düşünebilirler.

“Cafe de Witte”: Lonely Planet tarafından “Dünyanın en iyi barı” olarak seçilmiştir.
Son olarak: şehirde “Red Light” bölgesi varmı diye düşünenler için, hayır yoktur.

Rotterdam şehrinde belirli bir kırmızı ışık bölgesi yok, ancak çeşitli kulüpler ve özel evler (privehuizen) bulunmaktadır.

Eski Tippelzone, Keilewag: 2005 yılında kapatılmıştır.

UYUŞTURUCU

Hollanda’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi, burada da: hafif esrar kullanımı serbesttir. Coffe shoplar da; ucuz ve esrarlı sigaralar bulmak mümkündür.

Ancak, bu mekanlar, Amsterdam şehrinde olduğu gibi, şehir merkezinde değil, şehir dışında konuşlanmıştır.

Çünkü: Rotterdam şehrine gelenler, buralara pek rağbet etmiyorlar, çünkü şehir dışındaki bu mekanları bulmakta zorlanıyorlar.

Bu mekanlar, genellikle Rotterdamlılar tarafından kullanılıyor ve gençlerden 70 yaşındaki yaşlılara kadar bu mekanlarda, uyuşturucu kullananları görmek mümkündür.

Buralarda, mekan önlerinde, özellikle akşam saatlerinde, ağır uyuşturucu satanların da bulunduğunu unutmamak gerekir.

ÜNİVERSİTELER

Şehirde: en büyüğü “Erasmus Üniversitesi” olmak üzere, üç dört tane üniversite bulunmaktadır.

Hollanda Rotterdam Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER

CUBE HOUSES-KÜP-ZAR EVLER

Kütüphaneden dümdüz devam edince, Overblaak caddesi üzerinde bulunan “küp evler” in bulunduğu yere gelebilirsiniz. Blaak Metro İstasyonunun hemen yanındadırlar.

Bunlar: dünyanın en garip 50 binası içinde değerlendirilmektedir. Bu evler: 80’lerin başlarında Piet Blom tarafından: şehrin çatısında yaşamak konseptiyle, 45 derece açılı olarak dizayn edilerek inşa edilmiştir.

Mimar Blom; büyük bir şehir içinde bir köy geliştirmek istemiştir ve çeşitli farklı fonksiyonları bulunan bu yapıları yapmıştır.

Dışarıdan çok ilginç olsa da, içine girildiğinde yaşamanın zor olduğunu düşündüren mimari stildir. Çünkü: 100 metre karelik her ev: garip yapısı nedeniyle, bu kadar bir yaşam alanı sunmaz, her yeri köşeli ve üçgen olması nedeniyle hayli eğlenceli görülse de, dediğim gibi, yaşayanlar için pek cazip değildir.

Evlerde: bir kısım ev üniversite binası olarak, bir kısmı ise ailelerin yaşaması için kullanılıyor. Öte yandan: Hollandalılar için bu evlerde yaşamak prestij olarak değerlendiriliyormuş.

Küp evlere giriş ücreti 10 Euro’dur. Kubus (Museum House) denilen ev: küp şeklindeki evlerin alışılmadık ve tam donanımlı bir gösteri evi olarak kullanılmaktadır. İçi: ziyaretçilere, o eğimli duvarlar ile bir küp evde yaşamın nasıl mümkün olduğunu göstermek için düzenlenmiştir.

BOİJMANS VAN BEUNİNGEN MÜZESİ

Burada: 140 binden fazla eser bulunan geniş bir koleksiyon bulunmaktadır. Bu koleksiyon içinde: antik ve modern sanat eserleri ve tasarımlar bulunmaktadır.

Ancak, bu müzede en ilgi çeken eserler: Rembrandt, Van Gogh, Magritte, Dali, Kokoschka, Leonardo da Vinci, Cornell ve Rubens’e aittir.

Özellikle: Oskar Kokoschka ve Van Eyck gibi sanatçıların eserleri ilgi çekiyor. Ayrıca: Rembrant’ın 1655 yılı yapımı “Kürsüde Titus”, Claude Monet’in 1882 yılı yapımı “Varengeville ile douaniers Hut”, Salvador Dali’nin 1938 yılı yapımı “Afrika İzlenimleri”.

Çizimler ve resimlerden oluşan koleksiyon: dünyanın en önemli koleksiyonlarından birisi olarak kabul edilmektedir.Evet, yıllık 300 bin ziyaretçi çeken müzeyi sizin de gezmenizi öneririm.

Hollanda Rotterdam KUNSTHAL ROTTERDAM MÜZESİ
Hollanda Rotterdam KUNSTHAL ROTTERDAM MÜZESİ

KUNSTHAL ROTTERDAM MÜZESİ

Şehirde, görmenizi önereceğim en önemli müzedir.

Burada, her yıl 25 yeni sergi düzenlenmektedir. Müze binası: diğer birçok müze binası gibi, başlı başına bir mimari şahaserdir. Mimar Rem Koolhaas tarafından tasarlanan bina: 3300 metre karelik bir alanı kapsamaktadır.

Bina, başlı başına bir sanat eseridir. Müzenin koleksiyonunda ise: eski ve modern sanat eserleri bulunmaktadır.

ERASMUS KÖPRÜSÜ

Köprü: mimar Ben van Erkel tarafından tasarlanmış ve 1996 yılında Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından açılmıştır.

Köprü: “Kop van zuid” bölgesini, merkeze bağlar ama öte yandan, şehrin ilk köprüsü değildir. Ama şehrin sembollerinden biri olmuştur. Şehirde satılan birçok hediyelik eşya üzerinde, köprünün resmi bulunmaktadır. Yani bir anlamda, şehrin logosu haline gelmiştir.

Adını: 1465-1525 yılları arasında yaşamış, Rönesans ile birlikte ortaya çıkan “Hümanizm” akımının öncülerinden yazar Erasmus’tan almaktadır. Erasmus: Rotterdam’lılar için çok önemlidir ve bu yüzden şehirdeki birçok yere (köprü, hastane, üniversite gibi) onun adını vermişlerdir.

Tek direkli olması nedeniyle, Rotterdam’lıların buraya “Swan” yani “Kuğu” dediği köprünün toplam uzunluğu 802 metredir.

Yani, dünyanın en uzun asma köprüsüdür. Aynı zamanda Hollanda’nın en uzun köprüsüdür.

Çelikten yapılmış göz alıcı ve asimetrik Pilon (direk) yüksekliği ise: 139 metredir.

Çelik köprü: güverte kısa tarafına pilon tarafına 8 ve uzun tarafına bağlı 43 kablo ile dengelenmiştir.

Köprü üzerinde: iki kaldırım, iki bisiklet yolu, iki araç yolu ve tramvay rayları bulunmaktadır. Köprü güvertesinin altında ise: bir dükkan (hediyelik eşyalar satılmaktadır), bir restoran, bir bar ve Erasmus otoparkı bulunmaktadır.

Köprünün güney ucunda: gemilerin geçmesine izin vermek için 89 metre uzunluğunda baskül köprü bulunmaktadır. Bu baskül köprü: dünyada türünün en büyük panelini içermektedir.

Köprüyü geçtiğinizde ise: II. Dünya Savaşında: Alman bombardımanından kurtulan üç binadan biri olan ve üzerinde saat bulunan iki yeşil kulesiyle göze batan New York oteli görülmektedir.
Özellikle: akşam saatlerinde bu köprü, bir başka güzel oluyor.

Evet: Erasmus köprüsünü arkanıza alarak, mutlaka fotoğraf çektirmelisiniz, çünkü şehre gelenler için bu bir gelenektir. Köprünün bir diğer özel tarafı: köprüye doğru yürürken yerlere dikkatli bakınız. Çünkü: birçok ünlü şahsın ayak ve el izleri: betona gömülmüş olarak görülebilir.

Köprüde: bazı Hollywood filmleri, Red Bul Air Yarışları, dans etkinlikleri ve 2010 yılı Tour de France yarışlarının başlangıcı düzenlenmiştir. Rotterdam maratonu da buradan başlar.
Evet, özellikle bu köprüyü bisikletle geçmenizi öneririm.

HOTEL NEW YORK

Burası: 1880 yılından itibaren Amerika-Hollanda Deniz Yollarının merkez ofisi olarak inşa edilmiştir. En büyük özelliği, 1940 yılındaki Alman bombardımanında, bölgede sağlam kalabilen üç binadan biri olmasıdır.

Üzerinde saat bulunan iki yeşil kulesi göze çarpar. Bölgedeki diğer gökdelen tarzı modern binaların arasında, tezat yaratan ilginç bir görünümü vardır.

5 Mayıs 1993 yılında ise orijinal dekoru kullanılarak 4 yıldızlı ve 72 odalı, 7 konferans suitli otele dönüştürülmüş ve tür ve Rotterdam şehrinin simgesi olarak değerlendirilir.

Otelin restoranı 350 kişi kapasitelidir. Ayrıca: Maas bölgesine bakan bir teras bulunmaktadır.

Evet: Amerika’dan gelen gemiler buranın yakınındaki limana yanaşırlarmış ve yeni dünyaya, yeni hayallerle gidecek insanlar yolculuklarına buradan başlarlarmış.

Evet, muhteşem bir liman ve şehir manzarasına sahip otelde konaklamasanız bile; otelin restoranı, barı, terası ve kitapçısını gezebilirsiniz.

Hatta: barında bir bira içebilir, restoranında deniz ürünlerinden oluşan bir menüyü, uygun fiyata tadabilirsiniz.

Bunların dışında: otelle, nehrin kuzey kıyısındaki eski liman arasında hareket eden hızlı deniz taksileri ve nostaljik ahşap teknelerle güzel bir gezi yapabilirsiniz.

Otelin hemen yakınlarında, ucu delikli beton anıt ise: denizlerde hayatını kaybeden Hollandalı denizcilerin onuruna yapılmıştır.

KRALİNGSE PLAS

Burası; Kralingen bölgesindeki 100 hektarlık bir alanı kaplayan göldür.
Göl çevresinde, su sporları dernekleri bulunuyor.

Bu göl çevresindeki minik kafelerde gayet güzel zaman geçirebilirsiniz. Bunlara giderseniz, mutlaka “taze nane” çayı içmelisiniz. Fas ülkesinde meşhur olan bu çayı, burada da gayet güzel yapıyorlar.

Göl çevresindeki alanda, gayet güzel yürüyüş te yapabilirsiniz. Amsterdamlıların bir çoğu: hava güzel olduğunda burada yoğunlaşıyorlar. Son bir not: Hollanda Pop Festivali burada yapılıyor.

MARİTİME MUSEUM ROTTERDAM

Dünyanın en büyük limanı bulunan şehirde, küçük bir denizcilik müzesi bulunuyor. Ama, bu müze, dünyanın en iyi deniz müzelerinden birisidir. Müze: 1874 yılında kurulmuştur ve Erasmus köprüsüne 5 dakikalık yürüyüş mesafesindedir.

Pazar günleri hariç, müze her gün saat: 10.00-17.00 arasında ziyaret edilebilmektedir. Giriş ücreti, yetişkinler için 7.5 Euro, çocuklar için 4 Eurodur.

Müzede: denizcilikle ilgili yüzlerce obje sergileniyor. Daimi koleksiyonda bulunanlar: büyük ölçüde sadece bağış ve özel kişiler, şirketler ve fonlardan mali destek sağlanarak elde edilmiştir. Bu objeler vasıtasıyla: ziyaretçiler, bugünü ve geleceği ve geçmişin denizcilik dünyasını anlayabilmektedirler.

Hatta: Rotterdam limanının tarihi hakkında bir film izlemek mümkündür. 1868 yılı yapımı bir donanma gemisi ise, özellikle çocuklar için eğlenceli bir eğitim programı sunuyor.
Evet: denizcilik müzesi, tüm ailecek gezebileceğiniz bir yerdir.

MAASTOREN

Kop van Zuid semtinde bulunan Maas kuleleri: 2006-2010 yılları arasında yapılmıştır ve şehrin en yüksek binasıdır ve şehrin silüetini etkiler. Ama, burası aynı zamanda Hollanda ve Benelüks ülkelerinin de en yüksek binasıdır.

Binanın yüksekliği 161.2 metredir ve diğer bina yaklaşık 100 metre daha düşüktür. Cephe alüminyumdur ve çatı cam kaplıdır. Binanın cephesi: değişik hava koşullarında, gri metalik farklı renkler alır.

Binanın hücre kule çatısı, ilaveten 25 metrelik bir yükseklik daha kazandırır. 44 katlıdır ve bu katlarda, ofisler, evler ve bir otopark bulunmaktadır. Otopark 633 araç kapasitelidir ve 2. ile 10. katlar arasındadır. Bodrum katında da 2 kat otopark olarak ayrılmıştır. Binanın en büyük özelliklerinden birisi de nehir suyu ile ısıtılıp soğutulmasıdır.

EUROMAST

Burası, Rotterdam şehrinin simge kulelerindendir. Paris şehrindeki Eiffel kulesi, Brüksel şehrindeki Atomium ve burada, Euromast. Otel: Hotel New Yort tarafından işletilmektedir.

Yapı: 1958-1960 yılları arasında: Dünya Bahçecilik Sergisi nedeniyle, Mimar Maaskant Floriade tarafından tasarlanmıştır. Evet, kulenin yüksekliği: 101 metredir.

Kulenin iç çapı: 9 metre ve duvar kalınlığı 30 cm. dir. Kulenin 96. metresinde bir restoran ve gözcü gözlem platformu bulunmaktadır.

Kule: 2010 yılında anıt eser olarak koruma altına alınmıştır.

Kulede: yüksek hızlı asansörler var, bunlara binerek kulenin seyir terasına çıkabilirsiniz ve buradan: Lahey ve hatta Antwert şehirlerini bile görebilirsiniz. Ayrıca, kulenin tepesinde muhteşem bir manzara eşliğinde yemek de yiyebilirsiniz.

Evet, şehri ziyaret edenlerin mutlaka bu kuleye çıkmalarını öneriyorum. Kuleye çıkış ücreti 2.5 Euro’dur.

Öte yandan: otelin tepesinde bulunan “Heaven” ve “Star” isimli süit daireler: eski yılların romantizmini yaşatmaktadır. Son bir not: heyecan arayanlar için: 100 metre yüksekliğindeki bu kuleye, asansörle çıkıp, bir ip yardımı ile tamamen bağımsız olarak aşağıya inebilirsiniz.

Evet, bu inişin süper heyecanlı olduğunu söylememe sanırım gerek kalmıyor. Saatte: 100 km. hızla, 15 saniyede, çapraz aşağıya uzanan kablolar yardımı ile aşağıya inebiliyorsunuz.

ROTTERDAM CİTY HALL

Rotterdam Belediye Binası: şehirdeki birkaç eski binadan bir tanesidir. Bina: 1914-1920 yılları arasında inşa edilmiştir.

Binanın temeli, 15 Temmuz 1915 tarihinde, Kraliçe Wilhelmina Stadhuisplein tarafından atılmıştır. Ancak: 1940 yılında, II. Dünya savaşında, olağanüstü büyük bir bombalamayı atlatmış, sağlam kalabilmiştir.

Yapı: ortasında ana giriş ile bir avlu çevresinde inşa edilmiş, simetrik bir tasarıma sahiptir. Avlu, küçük bir park gibidir ve yapının ortasındadır, buraya caddeden geçilebilmektedir.

Binanın çevresinde yürüyüş yaparsanız: çeşitli özel heykelleri görebilirsiniz. Özellikle: ana girişin iki yanındaki heykeller ilgi çekmektedir. Ana giriş kapısının üzerinde: “Şehirler Bakiresi” ve bunun üzerinde yaldızlı bronz bir heykel görülür.

Bu “Barış Meleği” heykelidir.

Evet, bu tarihi belediye binası, rehberli turlarla gezilebilmektedir. Binanın bulunduğu meydan: yani Belediye Meydanı, özellikle akşam saatlerinde popüler bir eğlence alanına dönmektedir.

SS ROTTERDAM

Bu: şimdiye kadar Hollanda ülkesinde toprak üzerinde inşa edilmiş en büyük yolcu gemisidir. Gemi: 1958-2000 yılları arasında faaliyetini sürdürmüştür. Rotterdam ve Amerika-New York arasında göçmen taşıma ve dünyada kruvaziyer yolcu taşıma için Holland-America Line (HAL) adına 40 yıl kullanılmıştır.

İlk olarak ise, 13 Eylül 1958 tarihinde, bir törenle, Kraliçe Juliana tarafından denize indirilmiş ve 1959 yaz aylarında ilk seferine çıkmıştır.

Rotterdam’da inşa edilen gemide, en iyi Hollandalı ustalar görev yapmıştır. 1969 yılında ise, gemi: Karaipler ve Alaska yolculukları için, bazı zengin Amerikalılar tarafından kullanılmış, hatta dünya turları düzenlenmiştir.

Gemi: 1997 yılında SS Rotterdam Premier Cruise tarafından satın alınmıştır. Ancak, bu şirketin ani bir finansal çöküşünün ardından, gemi: bir süre boşta kalmış ve daha sonra: onun Rotterdam limanına dönmesi ve bir turistik otel ve restoran olarak hizmet vermesine karar verilmiştir.

Bir revizyon projesi sonucu, gemi 2008 yılında Rotterdam limanına döner ve günümüzde bir müze gemi olarak ziyaret edilebilmektedir.

Gemiyi gezmek isterseniz: rehberli bir tura katılabilir ve nehir üzerinde bulunan gemide: kent silüetini izleyebilirsiniz.

Tur: her gün saat: 10.00-17.00 arasında yapılıyor ve yarım saat sürüyor. Ücretsiz olan bu ziyaretinizde; gemi içindeki eşsiz oteli ve restoranı görebilirsiniz. Ayrıca: makine odaları, yolcu güverteleri, kaptan odası ve kontrol köprüsü de görülebilir.

Hediyelik eşyaların satıldığı dükkandan ise, hatıra olarak bir şeyler bulup satın alabilirsiniz.

Hollanda Rotterdam ROTTERDAM ZOO
Hollanda Rotterdam ROTTERDAM ZOO

ROTTERDAM ZOO

Burası, her yıl, yaklaşık 1.5 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir ve bu nedenle, Hollanda’nın en popüler turistik yerlerinden birisidir.

Giriş ücreti; 3-12 yaş arası çocuklar için 16.5 Euro, 12 yaş ve üstü için 21 Eurodur. Her gün saat: 09.00-17.00 arasında açıktır.

Hayvanat bahçesinde: sayısız hayvan bulunmaktadır. Bunlar: bir goril adası, bir timsah nehri, bir yarasa mağarası, filler tropikal bir bahçede görülebilmektedirler. Kutup ayıları, hayvanat bahçesinin en etkileyici canlılarıdır.

Hayvanat bahçesinde, su dünyasında yaşayan canlılara ait bir bölüm de bulunuyor. Burada: köpekbalıkları, kaplumbağalar, deniz su samuru ve penguenler gibi deniz canlıları da bulunuyor. Bunlar: 22 metre uzunluğundaki bir tünelde izlenebiliyorlar.

SPİDO HARBOUR TOURS ROTTERDAM

Özel dizaynlı ve ultramodern bu tekneler ile: limanda tur yapılıyor. Turlar, yaklaşık 75 dakika sürüyor ve tekneler: Erasmus köprüsü dibinden hareket ediyor. Bir de 2.5 saat süren uzun tur bulunuyor. Bu uzun tura katılırsanız: uluslar arası liman aksiyonlarını, boru katmanlarını, gemi inşa ve gemi tamir şirketlerini de görebilirsiniz.

Tur sırasında: yoğun liman trafiği ve bazı büyük gemileri görebilirsiniz. Ayrıca, yine şehrin birçok özel mimari yapısını uzaktan görme şansınız olacaktır.

Evet, dünyanın en büyük limanlarından birisi olan Rotterdam limanını gezmek isterseniz bu tura katılabilirsiniz.

Rotterdam Merkez istasyonuna 5 dakikalık yürüme mesafesindedir. Özel araç ile giderseniz hemen yakınında otopark bulunuyor.

Burası: Avrupa’nın kapalı alandaki en büyük minyatür noktalarından birisidir. Her şey hareket halinde gibi görülür. Burada: 27 binden fazla sakini: gündüzün uyanıyor ve bölge hareketleniyor. Akşam olduğunda ise: ( gündüz ile akşam arasında 24 dakika vardır) karanlıkta parıldayan ışıklar, geceyi aydınlatıyor.

DELFSHAVEN

Burası şehir merkezinde birçok tarihi bina bulunan, küçük bir liman alanıdır. Burası da, II. Dünya savaşındaki bombalamadan tesadüfen sağlam kurtulmuştur. Mahalle: restoranları, kafeleri, galerileri ve mimari anıtları ile mutlaka gezilmesi gereken bir yer olarak önem kazanmaktadır.

Burada görebilecekleriniz: 18. yüzyıl bir savaş gemisi kopyası olan “Delf” görülebilir. Limana bakan bir un değirmeni olan ”Distilleerketel” ilgi çekmektedir.
Evet: II. Dünya savaşında bombalanmadan önce, Rotterdam şehrinin nasıl olduğunu merak ediyorsanız, burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz.

VAN NELLE DESİGN FACTORY

Van Nelle isimli bu fabrika: 1931-1990 yılları arasında faaliyetini sürdürmüştür ve burada: kahve, çay ve tütün işlenmiş, üretilmiştir.

Zaten, 1931 yılında, bu fabrika kapılarını açtığında, dönemin en yenilikçi ve modern fabrikalarından birisi olarak dikkati çekmiştir. Bunun yanında: fabrikanın tasarımı da ilgi çekmektedir. Tasarımda ağırlıklı olarak cam ve çelik kullanılmıştır.

Işık, hava ve uzay kavramları: mimarlar Brinkman ve Van der Vlught tarafından tasarlanmıştır. 1998 yılından bu yana: fabrika, ofisleri, mekanları ve birçok etkinlik evleriyle ziyarete açıktır ve rehberli turlara katılarak burayı gezmek mümkündür.

Öte yandan, burası Hollanda Devleti tarafından “Ulusal Korunan Anıt” olarak koruma altına alınmıştır.

WİLLİAMS BRUG- KÖPRÜ

Maas nehri üzerinde, toplam açıklığı 318 metre olan köprü: parlak kırmızı renktedir ve Rotterdam şehrinin kuzey ve güney kısımlarını birbirine bağlamaktadır.

Köprü: 1878 yılında ilk kez yapılmış olmasına rağmen, 1981 yılında tamamen yenilenmiş ve bugünkü görünümünü kazanmıştır.

Köprü: mimar William A. Tarafından tasarlanmıştır. II. Dünya savaşındaki Alman bombardımanından kurtulan nadir yapılardan birisidir. Söylenenlere göre: bir zamanlar bu köprüde bir asansör tertibatı varmış.

Köprü üzerinden geçecek tren köprüye geldiğinde: bir asansör mekanizması ile vagonlar yukarıya çıkarılıyormuş ve yukarıdaki raylar üzerinden köprüyü geçiyorlarmış.

Ancak, bir an, asansör mekanizması kilitlenmiş ve tren vagonları kilitlenen asansör mekanizması üzerinden, nehre uçmuş ve birçok kişi ölmüş, bunun üzerine Hollandalılar, köprüden tren geçişini yasaklamışlar ve tren günümüzde, köprünün altında, nehrin altından açılan bir tünelden geçiyormuş.

ST LAURENS KİLİSESİ

II. Dünya savaşındaki bombalamanın ardından, bombalamadan etkilenmeden ayakta kalarak günümüze ulaşan tek kilisedir. Kilise: 1449-1525 yılları arasında yapılmış, ortaçağdan kalma bir yapıdır. Fakat: 1969 yılında, yeniden inşa edilmiştir.

Kilise günümüzde hala aktif kilise olarak kullanılmaktadır. Ayrıca: büyük kutlamalar ve büyük toplantılar da burada düzenlenir. 2010 yılından sonra ise, burada Rotterdam tarihi ve kilise üzerine, kalıcı bir sergi bulunmaktadır.

Kilisenin önündeki “Blaak” meydanı ise, uzunca ve bomboş bir alan olarak dikkat çekiyor, ancak hafta sonlarında burada ikinci el yani bit pazarı kuruluyor.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Ana İstasyon

ANA İSTASYON (CENTRAL STATİON):

Eski Liman duvarının olduğu yere inşa edilmiş. 1889 yılında açılan istasyon: Damrak’a hakimdir. Ağaç kütüklerle desteklenen, üç yapay adanın üzerine kurulan etkileyici binanın tasarımının mimarı: PJH Cuypers.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı

Girişin önündeki: Stantionplein’deki VVV Amsterdam Turizm Danışma Bürosunda: bilet alabilirsiniz.

Central Station’un doğusunda: Oosterdokskade 3-5 numaralardaki TPG Binası: 2008 yılına kadar, “Stedelijk Museum CS” adıyla, kentin modern sanat koleksiyonu barındırmış. Yani: burası bir geçici müze olarak kullanılmış.

GEZİ PARKURU:

Kente doğru ilerleyerek, meydanı geçin. Kanal köprüsünden geçin. Sol yanınızda bir kilise var.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Sint Nicolaaskerk

SİNT NİCOLAASKERK (Aziz Nikolas kilisesi) :

1887 yılında yapılmıştır. Kuleleri ilgi çekicidir. Hem kentin, hem de denizcilerin koruyucu azizi olduğundan, Amsterdam için önemli bir azizdir. Sint Nicolaas’ın en önemli özelliklerinden biri: her yıl Hollanda’ya geldiğinde, çocuklara hediyeler getirmesidir.

Çocuklar Noel hediyelerini, Sinterklaasvond (Aziz Nikolas Noel Baba Günü) olarak kabul edilen, 5 Aralık tarihinde alırlar. Ülkemizde: Demre denilen bir yer var. Gidenler ve bilenler olabilir, Aziz Nikolas yani Noel Baba’nın Demre’de yaşadığı söylenir ve mezarı da halen ordadır.

Kanal köprüsünden geçtiğinizde: Damrak’ dasınız. Çok geniş bir cadde. Sol tarafa baktığınızda: üstü cam kaplı, tur teknelerini göreceksiniz. Sağ tarafta : hafif yiyeceklerin satıldığı bir çok kafeler var.

Damrak’ın başında, solunuzda: Beurs van Berlage var.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Beurs Van Berlage

BEURS VAN BERLAGE:

Burası eski bir borsa binası. Giriş ücretli. 1903 yılında açılmış. Binanın modern çizgileri ve işlevselliği, o dönem için yenilikçi bulunmuş. Borsa binası, günümüzde: oda müziğinden modern sanata kadar çeşitli etkinliklere sahne oluyor.

Bu binanın hemen solu ve arkasında: karmaşık sokaklar var. Buraya: Oude Zijd (eski yaka) deniyor. Ortaçağın eski ambarları burada. Dar sokaklar, kentin modern caddelerinden daha karanlık, evler ise dar ve yüksek. Bu sokaklarda dolaşırsanız: Oude Kerk (eski kilise) görebilirsiniz.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Oude Kerk

OUDE KERK:

Gotik tarzda yapılmış. Amsterdam’ın en eski cemaat kilisesidir. Kilisenin yapımına: şehrin, küçük bir ticaret kasabası olduğu 13’ncü yüzyıl boyunca, kentin nüfusu arttıkça, orijinal kiliseye birkaç şapel eklenmiştir. Fazla süslemeli ve ilgi çekici bir hal alan kiliseye, bazı eklemeler yapılmıştır.

Bina: ilk yıllarında yoksulların sığındığı, tüccarların toplandığı bir yer olarak hizmet vermiş. Burada: ünlü ressam Rembrant’ın karısı: Saskia’nın da aralarında bulunduğu ilgi çekici mezar taşlarını görebilirsiniz.

Vitray pencerelere de dikkat edin. Bir tanesinde: Münster Barışı, ölümsüzleştirilmiş. Bağımsız Hollanda Eyaletini tanıyarak, kentin beratını sunan İspanyol görevli betimlenmiş. Bazı pencerelerde ise: Kitab-ı Mukaddesten öyküler anlatılmış.

Ama üzerine: “Tez elden evlenenin, bol vakti olur tevbeye” yazan, sade, kırmızı kapıyı mutlaka görmeye çalışın.

Evet, bu kilisenin arkasında, güneybatısında bulunan: Oudezijds Achterburg ve yine kilisenin arkasında devam eden iki kanal var. Bu iki kanalın arasındaki mahalle: Amsterdam’ın ünlü: Kırmızı Fener Mahallesidir.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Wallerjet

WALLERJET- KIRMIZI FENER MAHALLESİ:

Bu bölge, semt sakinleri arasında: Wallerjet (küçük duvarlar) olarak bilinir. Her büyük limanda olduğu gibi, hayat kadınları burada da, kendi taleplerini yaratmışlar.

Günümüzde: sağlık sorunlarının üstesinden gelebilmek için bu meslek yasallaştırılmış ve büyük bir patlama yaşanmadan, denetim altına alınmış.

Bu bölgede çalışan hayat kadınları, düzenli olarak sağlık denetimine tabi tutuluyorlarmış. Bölge: sabahın erken saatleri hariç olmak üzere güvenli ve zaten doğal olarak turistlerle dolup taşıyor.

Burası hakkında daha ayrıntılı bilgiyi, başka bir sayfada, bu isim altında veriyorum. Oraya da bakabilirsiniz.

Kentteki: en eski kanallar ile eski ve dar demir köprüler burada bulunuyor. Burada dolaşırken: pek çok tarihi güzellik bulabilirsiniz.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Kırmızı Fener Mahallesi

Ama: elbette buraya gelen insanların geliş nedeni önemli. Yani, sanırım köprüler ve kanallarda öte, hayat kadınları ve seks yani cinsel tercih.

Çünkü: Amsterdam’ın bu mahallesi bayağı meşhur, pek bilmeyen yok.

Burada dolaştığınızda: genelde hayat kadınlarının kapalı mekanlarda çalıştıklarını göreceksiniz. Ancak: daha alt sınıf yerler de var.

Buralarda: müşterilerini yoldan geçenler arasından bekleyen ve de çeşitli seks gereçlerinin satıldığı mağazalar var.

Yani: burada, genelevleri, iş yerlerini, mağazaları ve restoranları bir arada göreceksiniz ve şaşıracaksınız.

Bunlar: Amsterdam gerçeği, şaşırmayın, yalnız: ailecek yapılacak bir gezi düşünüyorsanız, bu bölüm pek uygun olmuyor. Tercih sizin.

Burası: geceleri sokaklarda yapılan çeşitli gösterilerle, barlar ve kulüplerle canlanıyor. Kentin en hareketli noktalarından biri oluyor.

Yine de: söylediğim gibi, gece otelinize veya kaldığınız yere dönerken, kalabalık ve iyi aydınlatılmış cadde, sokakları tercih edin. Güvenlik bakımından tedbirli olmak şart.

Evet: Kırmızı Fener Mahallesinin, en kuzeyinde, bir müze var: Amstrelkring Museum.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Amstelkring Museum

AMSTELKRİNG MUSEUM:

Giriş ücretli. Katolik Jan Harman tarafından, 1661 yılında satın alınmadan önce, bir tüccarın evi imiş.

Harman; 1578 yılındaki alterasyon sırasında, Katoliklerin ibadet etmelerine izin verilmeyince, dönemin diğer zengin Katolikleriyle birlikte, ailesi ve dostlarının ibadet edebilmesi için gizli bir şapel yaptırır.

O dönemde, çok sayıda buluna bu tür yerler arasında, günümüze kadar gelebilmiş tek şapel bu. Evdeki konumu nedeniyle ilgi çekicidir.

Tavan arasındaki Tanrımız. Daha sonraki yıllarda: kilise olarak hizmet eden ve çevresindeki üç evin eklenmesiyle genişleyen şapel, 18’nci yüzyıl tarihli otantik mobilya ve eşyalarla döşenmiş.

Burası: Amsterdam tarihinden bir parça. Ama müze değil, kilise. Burada: günümüzde bile, düğünler yapılıyor.

Evet, Amstrelkring Müzesini gezdikten sonra, hemen arkasındaki Zeedijk sokağından ilerleyerek: Waag denilen yere ulaşacaksınız. Buraya: yürürken, mutlaka küçük Çin Mahallesinden geçin.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Waag

WAAG:

Kentin en eski yapılarından biridir. 1450’ler deki büyük yangından sonra inşa edilen yeni duvarla birlikte, kentin doğu sınırını belirleyen bir kapı olarak: 1488 yılında hizmete açılmıştır. Bina süslemeleri ve yuvarlak kulesiyle bir masal diyarına gitmiş gibi görünse de, bundan çok daha renkli bir tarihe sahiptir.

16’ncı yüzyılda, halka açık idamlar burada yapılırmış. Mahkumlar: kaderlerini, zemin kattaki küçük bir odada beklerlermiş. Burası: 17’nci yüzyılın başlarında, Gelderskade Kanalı boyunca taşınan yüklerin tartıldığı bir tartı evi (waaggebouw) olarak da kullanılmış.

Kulenin üst katlarında; pek çok loncanın bir araya gelip toplantılar yaptığı biliniyor. Bunlardan biri olan cerrahlar loncası, burada kadavralar üzerine araştırmalar yapmış. Rembrandt’ın da iki ünlü resmini, bu lonca ısmarlamış. (Dr.Tulp’un Anatomi Dersi ve Dr. Diejman’ın Anatomi Dersi) İki resimde tamamlandığında, buraya asılmış.

Evet, tartı evi, 19’ncu yüzyılın başında kapanmış. Daha sonraki dönemlerde, çeşitli amaçlar için kullanılmış. Hatta, bir süre mobilya mağazası olarak hizmet vermiş. Günümüzde ise, burada kafe/bar var. Burada: güzel bir mola verip, yorgunluğunuzu atabilirsiniz.

Waag’ın çevresi: Nieuwmarkt olarak biliniyor. Burada, haftanın çeşitli günlerinde Pazar kuruluyor. Evet: Waag’dan yürümeye devam ediyorsunuz. Sint Antoniesbree straat caddesinde yürüyorsunuz. Burada: kentteki işçiler için 1970’ler de inşa edilen modern apartman bloklarını geçin. Sağ tarafınızda: kanala varmadan önce, Zuiderkerk göreceksiniz.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Zuiderkerk

ZUİDERKERK:

Burası: güney kilisesinin süslemesi kulesidir. Giriş ücretsiz. Bu kilise: Reformasyon’dan sonra, inşa edilen ilk ibadet evidir ve yapımına 1603 yılında başlanmıştır. Kilisenin tasarımı: Hendrick de Keyser’e aittir.

Londra’daki St. Pauls katedralini inşa eden mimar Sir Christopher Wren’in bu kiliseye hayran kaldığı söylenir. Kilisenin kutsallığı: 1929 yılında kaldırılmıştır. Burası, günümüzde cemaat danışma merkezine ev sahipliği yapıyor.

Evet, aynı cadde üzerinde, yürümeye devam ediyorsunuz. Caddenin sonunda, hemen sol tarafınızda; Oude schans kanalının harika bir manzarasını görebileceğiniz küçük bir meydan var. Bu kanal, sağınızdan denizle, solunuzdan ise, Amstel Nehri ile birleşiyor.

Güzel bir fotoğraf çekmek için burada da kısa bir mola ve yürümeye devam. Kanaldan karşıya geçince: caddenin ismi değişiyor. Jodenbreee Straat caddesindesiniz. Hemen sağınızda, bir yapı var. Burası: Museum Het Rembrantthuis.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Museum Het Rembrandthuis

MUSEUM HET REMBRANDTHUİS:

Yapıyı anlatmadan önce, Rembrandt’ın kim olduğu hakkında bilgi vermek istiyorum. 1606-1669 yılları arasında yaşamış olan sanatçı, Flaman Okulunun en ünlü üyelerinden biridir. Bazı eserlerinin, ardılları tarafından yapıldığı iddialarına rağmen resim sanatında kompozisyon ve ışık kullanımıyla bir çığır açmıştır.

Hayatının büyük bir bölümünde Amsterdam da yaşayan sanatçının en iyi eserlerinden bazıları: Rijksmuseum’da, eskizlerinin güzel bir koleksiyonu da, evinde yani burada sergileniyor.

Kırmızı panjurlu, 3 katlı, tuğla bina. Sanatçı: 1639-1660 yılları arasında bu evde yaşamış. Bu evi: tanındığı ve zengin olduğu dönemde satın almış. Evin üst katında: bol gün ışığı aldığı için rahatlıkla çalışabildiği ve çok sayıda öğrencisini barındırabilecek kadar geniş stüdyo kurmuş.

Karısı Saskia ve henüz küçük bir bebek olan oğlu Titus’la birinci katta yaşıyorlarmış. Evin tamamı: 1990’ların sonlarında, 1600’lerdeki yaşama bağlı kalınarak, kapsamlı bir restorasyondan geçirilmiş. Sanatçının: 250 den fazla oyma baskısı, evin üst katlarında sergileniyor.

Ne yazık ki; Rembrandt, bütün hayatı boyunca bu evde yaşayamamış. Para işlerinden hiç anlamayan, buna karşılık pahalı eşyalardan zevk alan sanatçı, 1656 yılında iflas etmiş ve 1660 yılında evinin de aralarında bulunduğu bütün mal varlığını satmak zorunda kalmış.

Burada, yani Rembrant’ın evinde: Hollanda konulu bir multimedya gösterisi de yapılıyor. Bu gösteride: koltuğunuza kurularak: Hollanda’nın manzaralarına ve gündelik yaşama ilişkin görsel-işitsel bir tura katılıyorsunuz.

Lale tarlaları arasında ya da denizden kazanılan alçak topraklar ve nehir boyunca, 30 dakika süreli bir sanal gezinti yapıyorsunuz. Ücretli ve yüksek. Tercih sizin.

Rembrand Evi Müzesi ve sonradan yanına eklenen modern bina, küçük ama prestijli bir kongre salonu olarak hizmet veriyor. Eski Amsterdam’ın merkezinde bulunan müze, Dam Meydanından, yürüyerek yaklaşık 15 dakika uzaklıkta.

Evet: buradan çıkınca: Jodenbrees Straat caddesine sağ yanda paralel olan Waterlooplein caddesine girin. Burada: ünlü savaşın adını taşıyan bit pazarı: Waterloooplein kuruluyor. Hemen kanalın yanında, caddenin sonuna gidin.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Waterloo Plein

WATERLOO PLEİN:

Burada, her gün Hindistan ya da Endonezya’dan gelen pamuklu giysilerle birlikte, ikinci el giysiler, ilgi çekici kıyafetler ve elektrikli aletlerin, kendine has bir karşılıklı sunulduğu Pazar yeri kuruluyor.

Pazarın doğu kısmında: 1840 yılında, gizli bir şapelin yerine inşa edilen, Katolik Kilisesi: Mozes en Aaronkerk var.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Mozes En Aaronkerk

MOZES EN AARONKERK:

Musa ve Aaron kiliselerinin ikiz kuleleri hakim. Kule külahlarında betimlenen Eski Ahitten Musa ve Aaron figürleri, yeni kilisenin bir duvarını oluşturmuş.

Kilisenin kuleleri, sanılanın aksine taş değil, ahşap. 1990 yılındaki restorasyon çalışmaları sırasında, kumtaşı duvara benzeyecek şekilde boyanmış.

Evet: aynı bölgedeyiz. Eskiden: Waterlooplein yani bit pazarı daha büyük imiş. Daha büyük bir alanda kuruluyormuş.

Ancak: 1980’lerin başlarında: yeni bir proje geliştirilmiş. Bu bölgede bulunan eski Yahudi evlerinin bir kısmı yıkılmış ve sonuçta ortaya: Muziek Theater ve Stadhuis çıkmış.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Stadhuis Muziek Theatrer
Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Stadhuis-Muziek Theater

STADHUİS- MUZİEK THEATER:

1986 yılında açılan cam kaplamalı güzel bina, Hollanda Operası ve Ulusal Balesinin yanı sıra, Hollanda çapında geniş izleyici kitlesine ulaşarak, turnelere çıkan gezici kumpanyalara ev sahipliği yapıyor.

Amsterdamlılar, Belediye Meclisi ile operayı birleştirerek, binaya: Stopera adını vermeyi uygun görmüşler. Yani: burada hem Belediye Meclisi ve hem de Opera binası bir arada. Hemen yanındaki, Amstel Nehrinin kenarındaki görkemli ön cephesi görülmeye değer.

Evet, buraya gelince: Amstel Nehrini görüyoruz.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Amstel Nehri

AMSTEL NEHRİ:

En başından beri, şehrin can damarı olmuştur. Günümüzde bile: bu su yolunu kullanan işlek bir trafik var. Muziek Theater’ın yürüyüş yolundan görülen teknelerin ve kanal evlerinin manzaraları muhteşem. Muziek Theater’ın terasına da çıkabilirsiniz.

Mutlaka çıkın. Manzara muhteşem. Çıkmayı düşünmeseniz, yürüyüş yolundaki manzara da çok güzeldir.

Bu arada: Amsterdam’daki en ilgi çekici köprülerden biri olan, tiyatronun önündeki köprüden, nehir boyunca görülen manzaranın keyfini çıkarın. Blauwbrug köprüsü.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Blauwburg Köprüsü

BLAUWBURG KÖPRÜSÜ:

Mavi köprü. Adını, daha önce burada bulunan köprünün renginden almış. Bugün gördüğünüz 1880 tarihli köprü, Paris’teki Pont Alexander III. Adını taşıyan köprülerden esinlenmiş. Gemiler ve denizcilikle ilgili figürlerle süslenmiş.

Zaten, bu köprü, şehirdeki en süslü köprü. Ama buna karşılık, Amsterdamlılar da ziyaretçiler gibi: Amstel boyunca biraz güneyde kalan: Magere Brug (sıska köprü) u daha çok seviyorlarmış.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Magerebrug köprüsü
Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Magerebrug Köprüsü

MAGEREBRUG KÖPRÜSÜ :

Ahşaptan yapılmış, beyaza boyanmış. İner-kalkar bir köprü, çok zarif ve kentin ölümsüz simgelerinden biri. Üstelik: direk ve kemerlerindeki ışıkları yakıldığında, akşam üstü saatlerinde son derece etkileyici.

Burada: 1670’lerden beri bir köprü olduğu biliniyor. Ama, şu anda görülen köprü: 1969 yılında yapılmış. Bu köprünün adı nereden geliyor?

Mager, Flemenkçede “sıska” anlamına gelir. Buradan da köprünün adının, darlığından geldiği varsayımı akla yatkındır. Oysa, Amsterdamlılara soracak olursanız, durum hiç de öyle değildir.

Çünkü kiminin dediğine göre, Mager adında iki kız kardeş varmış ve bunlar köprünün iki ucunda otururlarmış.

Kimine göre de, köprüyü yaptıran kız kardeşlerin adı Mager’miş ve talihin garip cilvesine bakın ki, bu kız kardeşler çok sıskaymış. Aslını ararsanız, bu durumun, bu sözcüğün Flemenkçe bilmeyenlerin aklında kalmasını sağlamanın güzel bir yolu olduğu söylenebilir.

İnsan, bu hikayelerin, biz gezginlerin dilini dolaştırmak için söylenmiş olabileceğini düşünmekten kendini alamıyor. Neyse, biz gezimize devam edelim. Köprünün iki tarafında, nehir boyunca, kıyılara demirlemiş olan mavnalar göz alıcı.

Bir zamanlar: tahıl ve kömür gibi, ağır yükleri taşımış olan bu büyük mavnalar, günümüzde, son derece pahalı, geniş ve rahat evlere dönüştürülmüşler.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Magere Brug Köpörüsü

Magere Brug köprüsünden karşıya geçmeden, ilerlemeye devam ediyorsunuz. Biraz sonra: Theater Carre karşınıza çıkıyor.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Theater Carre

THEATER CARRE:

Geleneksel olarak, Carre Sirkinin kurulduğu bir yer. Carre ailesinin gösterilerine ev sahipliği yapan, ahşap bir yapı var. Bu yapı: daha sonra geçirdiği bir yangınla yok oldu. Bunun üzerine: 1887 yılındaki gösteriler sırasında açılan, bu sevimli taş bina inşa edilmiş.

Tiyatro, günümüzde çok farklı gösterimlere ev sahipliği yapıyor. Bulunduğunuz dönemde, belki de sirk gösterisinin yapılmasına tanık olabilirsiniz.

Evet, yürüdüğünüz yoldan geri dönüyorsunuz. Magere Brug köprüsünün üzerinden, karşıya geçin. Kuzeye doğru yürüyün. Herengrach Kanalına ulaşacaksınız. Yazının başında belirtmiştim, merkeze en yakın, yani en içteki kanal. Bu kanalın kuzey kıyısı boyunca soldan yürümeye devam ediyorsunuz.

Burada: Amsterdam’ın Altın Çağında inşa edilen ve kentte büyük bir yenilik yaratan ilk kanal sisteminin izleri var. O dönemde, burası dünyanın en pahalı ve aranılan topraklarıymış.

Herengranch’ta bulunan, benzersiz güzellikteki evlerin keyfini çıkarabilmek için, öğleden sonra burada dolaşmakta yarar var. Zaten, sabah başlayan geziniz, belirlenen güzergahı takip ettiğinizde, buraya varış, öğleden sonraya kalacaktır.

Evet, kentin bu bölümü: daha çok ikamete ayrılmış ve evler, başarılı Amsterdamlıların yaşadığı apartmanlara dönüştürülmüş. Son derece modern tarz hemen göze çarpıyor.

Burada, yürümeye devam ediyorsunuz. Hemen sağınızda, Museum Wıllet-Holthuysen var.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Museum Wıllet Holthuysen

MUSEUM WILLET-HOLTHUYSEN:

Evet, burası Hollanda’nın altın çağını yaşayan bir ev. Ön cephesinin arkasına geçebiliyorsunuz. Binanın yapımı: 1690 yılında tamamlanmış. O dönemden bu yana, değişen modaya bağlı olarak, dış görünüşünde bazı değişiklikler yaşanmışsa da, yapısal olarak büyük bir değişim geçirmemiş.

1855 yılında, binanın mülkiyeti: Holthuysen ailesine geçmiş. Pieter Holthuysen; zengin olmak için egzotik ürünlerin ticaretini yapmak gerekmediğini kanıtlayacak şekilde: cam ürünleri ve İngiliz kömürü ticareti yaparak, büyük bir başarı kazanmış.

Pieter ile eşinin ölümünden sonra, evleri, kızları Louisa ile daha sonra onunla evlenen Abraham Wıllet’e geçer. Ulusal sanatın ve tarihin yayılmasını amaçlayan Kraliyet Antikacılar Cemiyetinin kurucusu olan Abraham; büyük bir sanat aşığı imiş. 1895 yılında vefat eden Louisa: evi ve içindeki bütün eşyaları, daha sonra müze olarak sergilenmek kaydıyla, Amsterdam kentine hediye etmiş.

1896 yılında; Luisa’nın vasiyeti yerine getirilir. Bu müzede sergilenen mobilyalar ve porselenler ile ailenin koleksiyonundaki çeşitli sanat eserlerini görebilirsiniz. (Müze girişi ücretli: büyükler 4 Euro, çocuklar 2 Euro)

Harengracht’tan;

kanalın hemen yanından yürümeye devam edin. İkinci bloğun sonuna gelin. Burada: kanal halkasının en güzel manzaralarından birini görebilirsiniz. Köprüden bakınca: Harengrach kanalı boyunca uzanan ve daha aşağıda Reguliersgracht’ta devam eden diğer 14 köprüyü de görebilirsiniz.

Bu köprülerin manzarası, su seviyesinden çok daha etkileyici, kesinlikle bu güzel manzarayı fotoğraflamayı unutmayın.

Evet, yürümeye devam ediyorsunuz. Thorbeckeplein adını taşıyan küçük bir meydan göreceksiniz. Burada: 1848 yılında Hollanda Birliğinin kurulmasında büyük emeği olan John Rudolf Thorbecke’in, ağırbaşlı heykelini göreceksiniz. Bu meydanda: Pazar günleri, sanat pazarı kuruluyor.

Buradan; yürümeye devam ettiğinizde, kentin en hareketli merkezlerinden biri olan: Rembrandtsplein karşınıza çıkacak.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Rembrandtplein

REMBRANDTPLEİN :

1878 yılından önce, bu meydan, 19’ncu yüzyıla kadar, buraya kurulan tereyağı pazarı nedeniyle: botermarkt adını taşıyormuş. Ama daha sonra meydana Rembrandt’ın heykeli dikilince, ismi değiştirilmiş. Meydan: heykelin dikildiği günden bu yana; tiyatrolar, sinemalar, kulüpler ve gösteri salonlarının yanı sıra barlar ve restoranlarla dolmuş.

Canlı neon yanıp sönen renkler, özellikle geceleri buraya güzel bir görüntü veriyor. Güzel bir yaz akşamı, kanallar boyunca, romantik bir yürüyüş yapmadan önce, mutlaka bu meydana uğramalısınız. Yani: gündüz görmek yetmez, buraya gece, akşam hava kararınca da gitmelisiniz.

Evet, geri dönüyorsunuz. Amstellstraat caddesini takip ederek, Blauwburg köprüsü üzerinden geçiyorsunuz ve doğruca devam ettiğinizde: Joods Historisch Museum karşınıza çıkıyor.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Joods Historich Museum

JOODS HİSTORİSCH MUSEUM:

Burada: bir zamanlar, kentte yaşayan kalabalık Yahudi hayatına ve tarihine ilişkin belgeler sergileniyor. Amsterdam’daki Yahudi toplumunun tarihi, Nazilerin 1940 yılındaki işgalinden önce, 16’ncı yüzyıla kadar uzanmaktadır.

Sistemli şekilde toplama kamplarına gönderilen Yahudilerin, küçük bir gurubu, savaştan sonra, buradaki evlerine dönebilmişlerdir.

Müze: 1987 yılında açılmış. Dört eski Aşkenazi Sinegoguna ait binaların birleştirilmesiyle oluşturulmuş. Sergilerde: Amsterdam Yahudilerinin tarihine ve Yahudi kimliğine dair geniş bir izlenim edinebilirsiniz. Tercih sizin.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı

Buradan: Weesperstraat isimli, işlek caddeyi geçin. Karşınıza, bir zamanların Yahudi toplumunu hatırlatan, iki önemli anı çıkacak. Bunlardan biri: Jonas Daniel Meijerplein’deki yolun yakınındaki açık alanda: Dokwerker Statue (Liman İşçisi) heykeli. Bu heykel: Mari Andressen tarafından yapılmış. Şubat 1941 tarihinde, Nazilere karşı gösteri yapan liman işçilerinin anısını yaşatmak üzere buraya dikilmiş.

Heykelin arkasında bulunan Portugese-Israeli-tische Synagoge (Portekiz Sinegogu); 1675 yılında: İspanyol ve Portekiz Sefardilerinin kente yerleşmesiyle hizmete açılmış. Sinegogun tasarımında, ünlü Süleyman Tapınağından esinlendiği söyleniyor. Buraya da girebilirsiniz, giriş ücretli.

Muiderstraat caddesini takiben, Nieuwe Herengracht kanalı üzerindeki köprüden karşıya geçin. Burada: Hortus Botanicus, yani Botanik Bahçesi seralarını görebilirsiniz. Zaten uzaktan da göze çarpıyor. Seraları hemen kanalın yanında görebiliyorsunuz. Bir zamanlar, kentin parklarını oluşturan, ancak 19’ncu yüzyılın ortalarından sonra, ilk banliyölerin inşa edildiği: Plantage bölgesi burası.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Plantage Bölgesi

PLANTAGE BÖLGESİ:

Botanik bahçelerinin renkli ve uzun bir geçmişi var. 1682 yılında, şifalı bitkilerin yetiştirildiği küçük bir tarh olarak kurulan bahçeler, kısa sürede, Altın Çağın sömürgelerinden getirilen yeni bitki türlerinin üretilip, farklı kültürlerin çoğaltıldığı, geniş bir ambara dönüştürülmüş.

Bugün göreceğiniz seralar, 1912 yılında kurulmuş ve günümüz bahçelerinin sahip olduğu bitki koleksiyonun dünyada bir eşi daha yok imiş.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Plantage bölgesi

Plantage de ortada bulunan yoldan ilerlediğinizde, yaklaşık 3 dakika sonra: Artis denilen bir yere varacaksınız.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Artis

ARTİS:

Burası, bir hayvanat bahçesi. Burada: ayrıca akvaryum, planetaryum ve dünyanın yapısına dair ziyaretçilerin bilgilerini arttırmayı amaçlayan jeoloji müzesi var. Bu kompleks, gerçekten görülmeye değer. Mutlaka zaman ayırın.

Hayvanat bahçesi: 1838 yılında hizmete açıldığında, Avrupa’da açılan, benzerleri arasında bir ilk imiş. O tarihten bu yana varlığını sürdüren hayvanat bahçesi, türü tükenme tehlikesi altında olan hayvanların korunması çalışmalarıyla öne çıkıyormuş.

1990 lı yıllarda, hayvanların bakıldığı alanlar yenilenmiş ve canlıların doğal yaşam alanlarına daha yakın bir düzenleme yapılmış. Artistin diğer bölümleri ve Planetaryumda; içinde yaşadığımız dünya hakkında bilgiler, hem çocukları ve hem de ebeveynlerini eğlendirecek şekilde sunuluyor. Giriş ücretli: yetişkinler 14 ve çocuklar 12 Euro.

Artist bitti. Güneydoğusunda, iki kanal ve işlek yolları geçerek ilerliyorsunuz.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Oosterpark

OOSTERPARK:

Karşınıza: Oost bölgesi geliyor. Burada: göl ve oyun alanlarıyla kaplı geniş ve yemyeşil bir alan olan bir park var. Parkın kuzey köşesinde: bir zamanlar Hollanda Sömürge Enstitüsünün bulunduğu “Tropenmuseum” bulunuyor.

1926 yılında inşa edilmiş. Giriş ücretli. Binanın; Enstitünün tropik bölgelerden getirdiği el ürünlerine ev sahipliği yapması düşünülmüş. Halen, burada kurulu bulunan müzenin amacı: Tropik bölgeler hakkındaki ziyaretçilerin bilgisini arttırmak ve dünyanın gelişmekte olan ülkeleri hakkında ilgi doğmasını sağlamak.

Hollanda Doğu Hindistan Kumpanyasından ( bugünkü Endonezya) getirilerek oluşturulan geniş koleksiyonda; kabile masklarından, gündelik hayatta kullanılan ev eşyalarına ve aletlere kadar uzanan çeşitlilikte, kapsamlı bir objeler topluluğu sergileniyor.

Farklı toplumların yaşamlarından kesitlerin sunulduğu canlandırmalarda, Bombay’da bir cadde ve Arap çarşısı gibi, yerel temalar işlenmiş. Müzede: ayrıca “Kindermuseium ” da var.

Burası: çocuklara yönelik bir müze. 6-12 yaş gurubu arasındaki çocuklar, burada, koleksiyonu gezme ve sergileri inceleme fırsatı bulabiliyorlar. Çocuklar için hazırlanmış özel turla sergilenen el ürünleri hakkında detaylı bilgiler veriliyor.

Artis’in kuzeyinde: Entrepatdok bulunuyor.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Entrepotdok

ENTREPOTDOK:

19’ncu yüzyılda, burada, büyük bir beceriyle tasarlanmış kanallar ağı sayesinde, Avrupa’nın en işlek limanlar bölgesinden biri olan ambarlar ve depolar bulunuyor.

Ambarlar: 1960 ve 1970 li yıllarda, kente hakim olan “bulduğun yere yerleş” felsefesine göre, yıllarca bakımsız kalmış. 1980’ler de ise, bölge tamamen yenilenmiş ve binaların ana yapısı bozulmadan: barlar, restoranlar, ofis binaları ve geniş evler haline getirilmiş.

Bu bölgenin sakinlerinden bazıları: kuşbakışı da olsa Artis hayvanat bahçesini görebiliyorlar. Yağmurlu bir Amsterdam gününde, evinizden dışarı baktığınızda, otlayan bir zebra sürüsü görmek, ilginç olsa gerek.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Entrepotdok

Entrepotdok’tan, kuzeye doğru yürüdüğünüz zaman: kentin kuzey kenarı boyunca geçen, Prinse Henrikkade ana arterine ulaşacaksınız. Nieuwe Vaart kanal köprüsünden karşıya geçin. Köprüyü geçerken sola doğru bakın. Kent merkezinde kalan, son yel değirmenini göreceksiniz. (Bu yel değirmeni: 18’nci yüzyılın başlarında, tahıl öğütmek için inşa edilmiş)

Evet, devam ediyoruz, öbür yana baktığınızda, dışarıda: pruvasıyla rıhtıma çekilmiş bir geminin durduğunu göreceksiniz. Bu geminin yanaştığı büyük binaya doğru yürüyün. Bu bina: Scheepvaartmuseum (ulusal denizcilik müzesi) dir.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Scheepvaart Museum

SCHEEPVAART MUSEUM:

Bina: 1656 yılında, Hollanda Denizcilik İşletmesi için yapılmış. Binanın sağlam duvarları, cephanelik olarak hizmet vermiş. Günümüzde ise, burada düzenlenen sergiler, resimler, haritalar ve başta Doğu Hindistan Kumpanyası olmak üzere, 17’nci yüzyıldaki İmparatorluğun kurulmasında büyük rol oynamış gemilerin modelleriyle, Hollanda’nın uzun ve renkli denizcilik geçmişi hakkında fikir edinebilirsiniz.

Son olarak; 1962 yılında kullanılan Hollanda Kraliyet Mavnası, klimalı bir bölmede sergileniyor. Ancak; müzenin en ilgi çekici özelliklerinden biri, dışarıdaki rıhtıma demirlemiş olan (18’nci yüzyılda, denizciliğe hayat veren) Doğu Hindistan Kumpanyasının “Amsterdam” adını taşıyan gemisinin, yeniden yapılan kopyası.

Bunları görünce: Bodrum aklıma geldi. Mutlaka görmüşsünüzdür ama yine de, görmeyenler için, Bodrum kalesindeki su altı müzemizde bulunan eserler, hiçbir şeyin kopyası değil, binlerce yıllık deniz altından çıkarılan eserler, orijinal)

Evet, neyse, devam edelim. 1748 tarihli orijinal geminin, gerçek boyutlarındaki replikasını ve güverteleri gezerken, kaptan, size o dönemde kullanılan haritalar ile, geminin rotasını açıklıyor. Gemi doktoru, günümüzde ilkel bulacağınız tedavi yöntemlerini anlatır, denizciler de bir Hollanda denizci şarkısı söylerler. Tam bir şov, turistik bir satış.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı

Müzenin hemen yanında, modern tasarımı ve kocaman yeşil duvarlarıyla hemen gözünüze çarpacak olan, Nemo Bilim ve Teknoloji Merkezi var.

NEMO BİLİM VE TEKNOLOJİ MERKEZİ:

Giriş ücretli: yetişkinler ve çocuklar için 9 Euro. 1997 yılında açılan merkezde, bilim ve teknolojideki son gelişmeler, her yaştan insanın ilgisini çekebilecek şekilde anlatılıyor. Merkezin, binası bile bir teknoloji harikası.

Amsterdam’ın kuzey banliyölerine ve oradan da Hollanda’nın kuzeyine doğru uzanan, altı şeritli trafiğiyle IJ su yolundaki tünelin girişine kurulmuş.

Merkezdeki bilgisayarda: borsa oynanabiliyor, bir arabanın lastiği değiştirilebiliyor ve bir mikroskopla, insan vücudunda bulunan hücrelere bakılabiliyor.

Küçük çocuklardan yetişkinlere kadar değişen bir kitleye seslenen müzede: dokun-çalıştır sergileri, beş konu başlığı altında toplanmış. Enerji, insan, etkileşim, bilim ve teknoloji.