Tunus El-cem

Tunus El-cem

Tunus şehrinin, 205 km. güneyinde, ülkenin doğusundadır. Roma dönemindeki adı: Thysdrus.

Roma döneminde, Thysdrus olarak isimlendirilen bu bölge: zeytin ağaçları ile çevrili bir düzlükte bulunmaktadır.

Şehirdeki ilk yerleşimcilerin: kesin olarak bilinmemekle birlikte, büyük ihtimalle: MÖ.45 yıllarında, Roma imparatoru Julius Ceasar’ın; eski askerlerinin buraya yerleşmeleriyle oluşturulduğu düşünülmektedir.

Tunus El-cem Roma Amfitiyatrosu-Collesium

ROMA AMFİTİYATROSU-COLLESİUM 

Modern kentin üzerinde, günümüzde: Roma amfi tiyatrosu yükselir. Burası: Kuzey Afrika’daki en büyük Roma anıtıdır. Ama esas önemini: Roma şehrindeki Collesium’dan sonraki en büyük Roma eseri-yapısı olarak kazanır. Yapı: MS.230 ile 238 yılları arasında yapılmıştır. Seyirci kapasitesi, yaklaşık: 30 bin  kişidir. Bazı tahminlere göre ise: 45 bin kişidir. Bu özellikleri nedeniyle, şehrin ulaştığı refah düzeyini yansıtmaktadır.

Çünkü: aynı dönemde şehir nüfusunun: 30 bin kişi olduğu tahmin edilmektedir. Ama, ziyaretçiler için de yer yapılmış olsa gerek. Collesium ölçüleri: yükseklik: 35 metre, uzunluk: 148 metre ve genişlik: 122 metredir. İnşaatta kullanılan taşlar: buraya 30 km. uzaklıktaki, Salakta bölgesindeki taş ocaklarından getirilmiştir. Ancak: 238 yılına gelindiğinde, buranın yapılması emrini veren Gordion: başarısız bir ayaklanma sonucu öldürülür ve inşaat yarım  kalır.

Tunus El-cem

Bu büyük yapı: gladyatör dövüşleri için yapılmıştır. Gladyatörler yaralandığında “Habet” şeklinde bağıran izleyiciler, hasmı tarafından öldürülmemesini istiyorlarsa yani yaşaması isteniyorsa “mendil sallarlar” veya öldürülmesini istiyorlarsa “baş parmaklarını yukarı doğru kaldırarak” işaret verirlerdi.

Günümüzde, buraya yolunuz düşerse: tiyatronun tepesinden, aşağıdaki yer altı koridorlarını görebilirsiniz. Bu koridorlarda, bir zamanlar, gladyatörler ve hayvanlar geçerek, alana çıkıyorlarmış.

Tunus El-cem

Ancak her ne kadar kültür den söz etsem de, bu yapı, zamanla kale olarak da kullanılmıştır. Collesium duvarlarında görülen büyük bir delik: 1695 yılında, yörede egemen olan Osmanlı beyi: yönetim karşısı gurupların yuvalandığını düşündüğü tiyatronun duvarlarını topa tutturması sonucu oluşmuştur. Yıkılan duvarların ardında ortaya çıkan: kemerler, merdivenler, tonozlar ve yer altı hücreleri gerçekten görülmeye değer güzelliktedir.

Tunus El-cem Thydrus

Thysdrus, yani El-Cem kentinin Roma dönemindeki hali:

Bugünkünden, dört kat civarında daha büyüktür. Aynı zamanda, canlı ve varlıklı bir kent olarak önem kazanmıştı.

Kentin hemen dışında: Sefakis yolunda ki küçük müzede; o dönemlerdeki zenginlikleri ifade eden bir kısım örnekler ve özellikle mozaikler görülmektedir. Bu mozaiklerde: tavus kuşları, deniz canlıları, kuşlar ve aslanlar gibi çeşitli canlılar betimlenmiştir. Büyük bir mozaik panoda ise: leopar derisinden giysiler giymiş ve bir kaplana binmiş, genç “Dionysos” görülmektedir. Bu meraklı olanlar bilirler, Roma mitolojisinde, şarap tanrısıdır.

Tunus El-cem

El-Cem kentindeki diğer kalıntılar, günümüzde hala toprak altındadır.

Tunus Tarih

Tunus Tarih

Tunus ülkesi kıyılarının ilk ziyaretçileri: Fenikelilerdir. Bunlar: ülke kıyılarında: MÖ.810 yıllarında: Suse, Utica ve Bizerte ticaret kolonilerini kurarlar.

Daha sonraki süreçte ise: bugünkü Tunus kentinin kuzeydoğusundaki “Kartaca” kentini kurarlar. Bu dönemde: Tyros ve Sidon kentleri arasındaki çekişmeler: Kartaca kentinin öne çıkmasına neden olur. Bu dönemde, Kartaca, Fenike uygarlığının merkezi haline gelir. Hatta, Kartacalı denizciler, Sicilya boğazının kontrolünü ele geçirerek, Yunanlı tacirlerin rakipleri haline gelirler.

Bu arada

Tunus Tarih; Roma Cumhuriyeti, yeni yeni gelişmeye ve güçlenmeye başlamıştır. Özellikle: Korsika ve Sicilya adalarındaki stratejik noktaları ele geçirmeye çalışırlar. Bunun sonucunda, Roma ve Kartaca arasında: MÖ.265-240 yılları arasında: I. Pön savaşı çıkar. Bu deniz savaşında: Romalı general Cladius: gemilerinin büyük bölümünü kaybeder. Ancak, Romalılar, ele geçirdikleri Kartaca gemilerinin tasarımına dayanarak, kendi gemilerini yenilediler. Uzun süreli savaşın sonunda: Romalılar kazanır. Kartacalılar, yüksek vergiler ödemeye mahkum edilirler. Ancak, takip eden süreçte, Kartacalılar, İspanya kıyılarında, yeni askeri üsler kurarak, Roma için yeniden bir tehlike haline gelirler. Zamanla: Roma ve Kartacalılar arasında yeniden çatışma çıkar. MÖ.220-200 yılları arasında, böylece, II. Pön savaşı başlar.

II. Pön savaşında

Romalılar deniz yolunda güçlü olduklarından, Kartacalılar, Hannibal liderliğinde, karadan ilerlerler. Hannibal: İber yarımadasında, Romalılara ait Segentum bölgesini ele geçirirler. MÖ.216 yılında: 30 fil ve yaklaşık 30 bin askerle birlikte: Alp dağlarını aşarak, ilerlemeye başlarlar. İtalya’nın güneyinde: Cannae bölgesinde, büyük bir Roma ordusunu yenilgiye uğratırlar. Ancak: uzun süredir yollarda olan ve çatışmalara giren Hannibal ordusu: yıpranmıştır. Romalı general Scipio ve Hannibal’ın askerleri: karşılaştıklarında, Kartacalılar yenilirler ve Zama çatışmalarından sonra, Tunus’a doğru gerilerler.

Tunus’a dönen Hannibal

Ülkenin soylularının tepkisini çeker. Bunun üzerine, Antiokhos’un; Ephesos sarayına kaçar.

Antiokhos, bu sırada Romalılarla çatışmaya girmeye hazırlanmaktadır. Bu nedenle, Hannibal’ı iyi karşılar. Savaş sonunda, Antiokhos yenilince, Romalılar, yenilgi tazminatı olarak Hannibal’ı isterler. Ancak, Hannibal kaçar ve söylenenlere göre: Bithynia’nın Libyssa köyünde, zehir içerek intihar eder. Yalnız, burada bir ayrıntı var. Yine söylentilere göre: Hannibal, Anadolu’ya kaçar ve bugünkü Gebze yöresinde yaşarken, ölür. Günümüzde: İzmit-Gebze’de Hannibal mezarı ve anıtı var.

Takip eden dönemde,

Kartaca yeniden gelişimini sürdürür. Bu durumu kıskanan Romalı tüccarlar: Kartaca-Roma arasındaki, III. Pön savaşının çıkmasına neden olurlar. Savaş: MÖ.150-146 yılları arasında sürer. Romalılar tarafından kuşatılan Kartaca kenti, ancak iki yıl dayanabilir ve MÖ.146 yılında  teslim olur. Kent yakılır-yıkılır. Halkı köle olarak satılır ve burada insan yaşaması yasaklanır.

Kartaca toprakları, Roma’nın Kuzey Afrika Eyaleti topraklarına dahil edilir. (1860 yılında bir Fransız arkeolog, Kartaca antik kenti alanında yaptığı araştırmada: burada, yaklaşık 1 metre civarında bir kül tabakası bulur. Bu kül tabakasının içinde ise: işlenmiş metal, erimiş cam ve karbonlaşmış insan kemikleri bulur. Bunlar, şehrin büyük bir yangın sonucu yok edildiğinin göstergesidir.)

Evet, tam üç yıl boyunca, Roma imparatorluğunun en ünlü komutanlarından Amillianus Scipio ve emrindeki binlerce lejyon askerine direnen Kartacalılar, şehirdeki son direniş noktası olan Eşmun Tapınağından sonra, tamamen yok olurlar. Kentteki tüm duvarlar, taş taş üstüne kalmayacak şekilde yıktırılır. Şehirdeki yangının 17 gün sürdüğü söylenir

Zamanla

Tunus Tarih; Julius Caesar: Kartaca kentinin yeniden kurulmasını ister. Ancak, suikaste kurban gider ve ardılı Augustus: Kartaca şehrinin yeniden yapılanmasını üstlenir. Şehir: hızla gelişir ve MS.2. yüzyılda: nüfusu yaklaşık 300 bine ulaşan, büyük bir Roma kenti haline gelir. Şehirde: tapınaklar, zafer takları, hamamlar, forum gibi Roma’ya özgü yapılar ve daha sonraki dönemde de, kiliseler inşa edilir.

Bölge: MS.6’ncı yüzyıla kadar, Roma hakimiyetinde kalır. MS.440 yılına gelindiğinde ise, Germen kabilesi Vandallar: Romalıları yenerek Kartacayı ele geçirirler. MS.535 yılına gelindiğinde ise, Bizanslılar, burada kurulan Vandal krallığını yıkarlar ve yeniden ele geçirirler.

670 yılına gelindiğinde: İslam dinini Kuzey Afrika’ya yaymak amacıyla, bölgeye gelen Arap komutan Ukbe bin Nafi: bölgeyi ele geçirir. 797 yılına gelindiğinde: İbrahim bin Agleb: Abbasilere bağlı bölge valisi olarak görev yapmaktadır. Bu dönem: Tunus ülkesinin altın çağı olarak bilinir. Tunus kenti, daha da gelişir. Camiler ve manastırlar inşa edilir. Ticaret ve tarım gelişir. Malta, Sicilya ve Sardunya ele geçirilir. Korsika adası, Fransa ve İtalya kıyıları sık sık yağmalanır.

910 yılına gelindiğinde: Mısır’ı ele geçiren, Fatımıler, Tunus bölgesini, kendilerine bağlı olan Ziriler’e verirler. Ziriler, bağımsızlıklarını ilan edince, bölgeye yeni Bedevi akınları düzenlenir ve bunun sonucunda  tarıma dayalı köylü ekonomisi yıkılır ve birçok kabile, göçebe hayvancılığa geçerler. Berberilerin büyük bölümü, iç kesimlere çekilirler.

16’ncı yüzyıla gelindiğinde

Tunus Tarih; Yörede: İspanyol hakimiyeti görülür. Aynı dönemde: Barbaros Hayrettin ve kardeşi Oruç reis: İspanyollara karşı giriştikleri savaşlar sonucu: Cezayir’de egemen olurlar. Kendilerine karşı oluşturulan Arap-İspanyol donanmasını yenmek için, Osmanlı padişahı I. Selim’e, armağanlar ve tutsaklar gönderirler. Daha sonra ise, Osmanlı buyruğuna girerler. 1534 yılına gelindiğinde: İtalya’nın Cenova, Elba ve Sicilya kıyılarını yağmalarlar ve 1569 yılına gelindiğinde, Tunus’u ele geçirirler. 1574 yılında, Uluç Ali Paşa ve Sinan Paşa komutasındaki Türk birlikleri: Tunus şehrini ele geçirerek, Tunus ülkesini bir Osmanlı eyaleti haline getirirler.

Osmanlı gelince

Tunus yeniden deniz gücüne kavuşur. 17-18’nci yüzyıllarda, Tunuslu  deniz korsanları elde ettikleri ganimetlerle, ülkenin zenginleşmesini sağlarlar. 1705 yılında, Tunus Beylerbeyi olan Hüseyin Bey: kurduğu Hüseyni hanedanı ile, 1957 yılına kadar ülkeyi yönetir.

Beylik kaldırılınca, Temmuz 1957 yılında Cumhuriyet ilan edilir. Burgiba geniş yetkilerle cumhurbaşkanı seçilir. Modern Tunusun babası olarak kabul edilen Burgiba, 2000 yılında öldü. Habib Burgiba: Atatürk hayranı bir lider. 1956 yılında bağımsızlık kazanılınca, Habib Burgiba, kendisine, Atatürk ve devrimlerini örnek almış.

Tunus Nabul

Tunus Nabul

Bon yarımadasındadır.

Hammamed şehrine, 10 km. uzaklıktadır yani yaklaşık 15-20 dakika uzaklıktadır. Tunus şehrine ise: 67 km. uzaklıktadır. Şehrin nüfusu, 60.000 kişidir. Şehrin, yöresel ismi: Neapolis. Bu isim: İtalya-Napoli şehrinin kök adıdır.

Tunus Nabul

Bu şehrin en büyük özelliği

Seramik ve çini ürünlerinin, muhteşem güzel olması ile öne çıkmaktadır. Zaten şehre girerken heykeller görülüyor ve kavşaklarda da, çömlek satan yerler var.

Tunus Nabul

Şehirdeki birçok üretim yerinde: seramik ve çini olarak, geniş bir ürün yelpazesi sunuluyor. Özellikle: buraya yolu düşenlerin, mutlaka ve mutlaka “Çini vazo” satın almalarını öneririm. Aslında, taşıma büyük olasılıkla problem olabilir ama, gerçekten Nabul yöresinin çini vazoları muhteşem. Bu vazolarda kullanılan desenler: dinsel motifler yanı sıra, canlı renklerle işlenmiş çiçek ve ağaç figürleri olarak öne çıkıyor.

Tunus Nabul

Nabul şehri sokaklarında, bunların dışında: altın ve gümüş işlemeciliği, taş oymacılığı ve parfüm üretimi  de yaygındır. Ancak, elbette turistik bir yöre olan Nabul’da alışveriş yapmak için, belli ve ucuz bir yer, önermek isterim. Şehirde: Habib Temur Bulvarı üzerindeki, Artısanat denen yerde, yerel el sanatları, hem  daha çeşitli ve hem da daha uygun fiyatlarla satılıyor.

Nabul şehrinde

Nabul şehrinde,

Tüm bunların yanında: Bölgesel bir Müze de bulunuyor. Bu  müzede: Bon yarımadası çevresindeki kazılarda elde edilen, Kartaca heykelcikleri ve güzel mozaikler sergileniyor. Şehir merkezinden, yaklaşık 20 dakika yürürseniz, plaj kesimine inebilirsiniz. Yürümek istemezseniz, taksi en iyi alternatiftir ve seçin derim.

Tunus Nabul