Manisa Gölmarmara

Manisa Gölmarmara


Gölmarmara denilince, akla hemen “kavun-karpuz” geliyor. Maalesef, yöredeki diğer ilçeler gibi, ulaşım ağı üzerinde bulunmamakta ve arada sıkışmış kalmış durumdadır ve bu nedenle, fazla bir gelişim gösterememiştir. Bu sıkıntıyı, her yıl düzenlenen “Kavun-Karpuz Festivali” ile atmaya ve yörelerini tanıtmaya çalışmaktadırlar. Yine de, siz okurlar, buralara yolunuz düşerse “Marmara” gölünü görmeyi ve gölün kıyısındaki restoranlarda, doğal ortamda yetişen “Sazan balığı” yemeği sakın unutmayın.


ULAŞIM

Gölmarmara ilçesinin, bağlı bulunduğu Manisa il merkezine olan uzaklığı: 58 km. dir. Gölmarmara-İzmir arasındaki uzaklık: 84 km. Gölmarmara-Akhisar arasındaki uzaklık: 27 km. Gölmarmara-Salihli arasındaki uzaklık: 39 km.

Manisa Gölmarmara

TARİHİ

Gediz ve Küçük Menderes ırmakları arasındaki bölge: Lidyalıların yerleşim yeri olarak önem kazanmaktadır. Bu bölgenin tam orta kısımlarındaki düzlüklerde, Maionesler egemenlik kurmuşlardı ve buraya “Maiones Yurdu” deniliyordu. Lidya krallık mezarlığının ise: Gygaria yani Marmara gölü civarında bulunduğu söylenmektedir. Yığma kum tepelerinden oluşan “Tümülüsler”, Bintepeler bölgesinden başlayarak, Akhisar Süleymanlı-Eroğlu köylerine kadar uzanmaktadır.

Malazgirt savaşında sonra, bölgede Türkler görülmeye başlar. 1075 yılında, Türkler, Manisa yöresini ele geçirirler. 1313 yılında, Saruhan Bey, bölgede, Saruhanoğulları Beyliğini kurar.

1628 yılında, burası, Marmara adı ile, Manisa’ya bağlı olarak görülmektedir.

Yöre, 1923 yılında bucak, 1987 yılında ise ilçe olmuştur. Gölmarmara ismi: yöredeki “göl” ve “mermer” ocakları nedeniyle, buraya verilmiştir. Hatta, uzunca bir süre “Gölmermere” olarak isimlendirilmiş, ama zor söylenmesi nedeniyle “Gölmarmara” olarak değiştirilmiştir.

Hani “mermer” den söz ettik te, günümüzde, yörede mermer üretimi yapılmamaktadır. Çünkü, bir zamanlar, Marmara gölünün kuzey batısındaki tepelerde mermer ocakları işletilirken, günümüzde bunlar terk edilmiştir.

GENEL

Yöre: Ege bölgesinde kalmaktadır. Denizden yükseklik: 98 metredir. Marmara dağının eteklerine kurulmuş olsa da, zamanla, yerleşim düzlük alanlara doğru kaymıştır.

İlçenin 12 km güneyinden, Gördes çayı geçmektedir. Marmara gölü ise, bölgenin en büyük coğrafi özelliğidir.

Bölgenin iklim özellikleri, tipik Akdeniz iklimi özelliklerini gösterir ve buna bağlı olarak: yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer. Nem oranı yüksektir.

Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında: meyve ve sebzecilik gelmektedir. Yaz döneminde, özellikle: kavun ve karpuz üretimi yaygındır. Zeytin ve zeytinyağı üretimi de yaygındır. Zeytin yağı asit oranı bakımından, ülkemizin en kaliteli “zeytinyağı” bu bölgede üretilmektedir.

Manisa Gölmarmara

GÖRDES BARAJI

1998-2009 yılları arasında inşa edilmiştir. Sulama ve içme suyu rezervi için yapılmıştır. İzmir ilinin içme ve kullanma suyunun büyük bölümü, buradan karşılanmaktadır.

KAVUN-KARPUZ FESTİVALİ

Her yıl, Temmuz ayının son haftasında veya Ağustos ayının ilk haftasında, Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenmektedir.

KONAKLAMA

Gölmarmara Öğretmenevi Yeni Cami Mahallesi. Gaziler Caddesi.No.4 236-5153447

NE YENİR-NE İÇİLİR

Burada, yöresel lezzet tatmak isterseniz “keşkek” öneririm. Bundan başka: Tas kapama ve ciğer sarma da tercih edebilirsiniz. Tüm bunların yanında, buralara yolunuz düşerse, Marmara gölünde yakalanan “sazan balığı” yemelisiniz ki, bunun lezzetinin ünü, tüm yakın çevreyi sarmıştır.

Çünkü, sazan balığı, gölde, doğal ortamında yetişmektedir. Özellikle: ilçe merkezine bağlı “Hacıveliler” köyü yakınlarındaki restoranlarda ve Akpınar mesire yerindeki restoranlarda, mutlaka sazan balığı tatmalısınız.

GEZİLECEK YERLER

Manisa Gölmarmara Şahuban Camisi

ŞAHUBAN CAMİSİ

Cami: ilçe merkezinde, Belediye binası yanında, Eskice cami mahallesindedir.
Burası, Sarı İbrahim Paşa kızı Şahuban Hatun tarafından yaptırılan külliyenin bir parçasıdır. Külliye: 15’nci yüzyılda kesme taş ve tuğla kullanılarak yaptırılmıştır. Kare planlıdır, tek kubbelidir.

Külliyenin günümüze ulaşamayan medrese bölümünde, I. Dünya savaşına kadar olan süreçte, öğretim sürdürüldüğü bilinmektedir. Ancak, günümüzde, bu medrese bölümünden, yalnızca taş ve tuğla örgülü bir oda kalmıştır ki bu oda da gayet harap görünüyor. Yapının hemen arka bölümde ise, yine bu eserlerin yapıldıkları döneme ait mezar taşları görülmektedir, ancak bunların kimlere ait olduğu bilinmemektedir.

Manisa Gölmarmara Halime Hatun Camisi ve Külliyesi

HALİME HATUN CAMİSİ VE KÜLLİYESİ

İlçe merkezinde, Gölmarmara çarşısı içinde, Yeni cami mahallesinde, Şahuban camisinin kuzeyindedir.

Burası, 1595 yılında tahta çıkmış, ancak tahta çıkmadan önce Manisa’da sancakbeyi olarak görev yapmış, Sultan III Mehmet tarafından, süt annesi, Halime Hatun adına yaptırılan bir külliyedir. Yapı tip olarak, Şahuban camisinin bir benzeridir. Özellikle: orijinal ve kısmen mermerden yapılmış şadırvan ilgi çekmektedir. Şadırvanın üst örtüsü daha sonra yapılmıştır.

Külliyede: cami, medrese ve imaret bulunmaktadır. Ayrıca, bir de gelir getirmesi için çifte hamam yaptırılmıştır. Bu yapılar içinde, en iyi korunarak günümüze ulaşan yapı: camidir. Cami: taş ve tuğladan yapılmıştır. Kale planlı ve yüksek kubbelidir. Özellikle kadınlar bölümünde: tavan altın yaldızlı kalem işleriyle süslenmiştir. İki renkli mermerden yapılan minber ise, yine cami de görülmesi gereken yerlerdendir.

MARMARA GÖLÜ

Saruhanlı’ya bağlı Halit Paşa kasabası üzerinden ulaşmak mümkündür. Yani: Gölmarmara ile Salihli arasındadır. Göl: yaklaşık 3400 hektarlık bir alanı kapsamaktadır. Denizden yükseklik, 75 metredir. Gölün ortalama derinliği ise, 3-4 metre civarındadır. Aslında, suni bir göl olarak: 1938-1945 yılları arasında, Gediz havzasına su vermek için oluşturulmuş ve takip eden süreçte, iki katı büyüklüğe kadar ulaşarak, bölgedeki barajların göl alanlarını geçmiştir.

Yani, doğal bir set gölü olmasına rağmen, aynı zamanda yapay kanallar ile, göle su takviyesi yapılmaktadır.

Gölün çevresi, çayırlar ve sazlıklarla kaplıdır. Özellikle, kuş türlerinin konaklama alanı olarak önem kazanmaktadır. Burada, su kuşlarının birçok türünü görebilirsiniz. Bunun dışında, göl çevresinde: kamp ve piknik yapmak, balık avlamak mümkündür. Ama, bu gölün sazan balığı, lezzet olarak, tüm yakın çevrede haklı bir üne sahiptir. Yani, buraya yolunuz düşerse, mutlaka sazan balığı yemelisiniz.

AKPINAR

İlçe merkezinin 4 km. doğusundaki bir mesire yeridir. Burada, Marmara gölüne karışan Akpınar kaynağı bulunmaktadır.
Bölge doğal güzellikleriyle dikkati çeken bir piknik alanıdır. İlçede geleneksel olarak yapılan “Kavun-karpuz Festivali” burada yapılmaktadır.

Manisa Gölmarmara Kral Mezarları-Bintepeler

     

KRAL MEZARLARI-BİNTEPELER BÖLGESİ

Salihli-Gölmarmara kara yolu üzerindedir.
Burada, 90 kadar Tümülüs bulunmaktadır ve bunların “Kral Mezarı” olduğuna inanılmaktadır. Bu Tümülüs denilen küçük tepeciklerde, kralların gömüldüğü taş odalar bulunmaktadır.

Yani, bu Tümülüsler: yassı ve dikdörtgen prizma şeklinde, düzgün kesilmiş uzun taş bloklarıyla yapılan, sandık kadar bir mezar odacığı üzerine yığılmış taş ve topraktan oluşmaktadır. Ancak, bunlar içinde, önemli kişilerin gömüldükleri, Ankara-Gordion antik şehrinde, Midas mezarı tümülüsü gibi, diğerlerinden daha büyük, yani Mısır piramitleri gibi yapılmıştır.

Bunların en büyüğü ise “Krezüs” ün babası Kral “Alyates” ve Kral Gyges’e ait olan Tümülüslerdir. Üç tümülüsten, ortadaki Tümülüs “Gyges Tümülüsü” olarak biliniyor. Diğer iki büyük tümülüsten: güneydoğudaki yani Marmara gölüne en uzak olan Tümülüs ise “Alyates tümülüsü” olarak biliniyor ki, görkemli yapısı, izleyenleri şaşırtıyor. Bölgenin en büyük tümülüsüdür.

Antik dönemde, Heredot,bu Tümülüsleri “Mısır piramitleri” ile mukayese etmiştir. Ayrıca: MÖ.555-465 yılları arasında yaşamış yoksul bir ozan olan “Simonides” bu Tümülüslerden söz ederken, şunları söyler: “ Efendi, önünde durduğun mezar: ulu bir Lydia kralının mezarı değil, yoksul bir adamın mezarıdır. Mezarım kocaman olacak değil ya, bu bile büyüktür bana”

Evet, bölgede, resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmamıştır. Tabii doğal sonuç olarak, bunların hemen hemen hepsi, ilk ve orta çağ dönemlerinde tahrip edilmiş, yani soyulmuştur. Günümüzde ise, özellikle, yaz döneminde, gün batımında, buranın görüntüsü gerçekten çok etkileyicidir. Çünkü batan güneş, tüm ovayı “altın rengi” ne boyar.

Akhisar tanıtımı.

Salihli tanıtımı.

Manisa tanıtımı.

 

Edirne Lalapaşa

Edirne Lalapaşa


Buranın en büyük özelliği: kuzey ve batı bölümlerinde, Bulgaristan sınırı bulunmasıdır. Bu sınırın uzunluğu 55 km. civarındadır. Bunun yanında, Lalapaşa denildiğinde, benim ilk aklıma gelen, burada bir tarih hazinesi rolü üstlenen dolmenlerdir.

Yani, bu mezar yapıları, dünya üzerinde, yalnızca Kars şehrinde ve bir de burada görülmüş olmaları nedeniyle önem kazanmaktadır.
Bunun nedenini anlamak mümkün değil, çünkü Kars ile Lalapaşa arasındaki uzaklık malum.

İnanılmaz bir durum. Tarih meraklıları, Lalapaşa ilçesinde, bu dolmenler ve Tümülüsleri mutlaka görmelidirler.

Edirne Lalapaşa

ULAŞIM

Edirne-Lalapaşa-Hamzabeyli kara yolu, ilçe sınırları içinden geçmektedir.
Lalapaşa ilçesinin, bağlı bulunduğu Edirne il merkezine uzaklığı: 27 km. dir.

Edirne Lalapaşa

TARİH

Tarihi süreç değerlendirildiğinde, yörede, çok eski dönemlerden bu yana yerleşim bulunduğu görülür. Ancak, 1361 yılında, Sultan I. Murat’ın komutanlarından Lala Şahin Paşa: yöreyi ele geçirir ve Osmanlı topraklarına katar. Bölge, Lala Şahin Paşa’ya “has” olarak verilir ve bunun üzerine, yerleşim yerine, kendisinin ismi verilir. Osmanlı döneminde, yörede, Mimar Sinan’ın bir kısım eserine rastlamak mümkündür.
1945 yılına gelindiğinde ise, yörenin, İlçe olduğu görülür.

Edirne Lalapaşa

GENEL

Yörenin büyüklüğü: 536 km. kare olup, deniz seviyesinden yükseklik: 72 metredir.
İlçe arazisi genellikle düzlüktür. Ancak, sınır kesimleri engebelidir. Bu bölümde, tepelerin üst kısımlarında, granit bölümler görülmektedir.
Yörede, birçok dere bulunmaktadır ve bunlar, Tunca nehrine dökülmektedirler.
İlçenin iklimi: tipik karasal iklim özellikleri göstermektedir.

AVCILIK

Lalapaşa yöresinde yaşayan insanlar, avcılığa aşırı meraklıdırlar. Özellikle: Hacılar, Vaysal, Hacıdanişment, Kalkansoğüt ve Çallıdere gibi ormanlık alanlarda, gerek yöre insanı ve gerekse çevreden gelenler tarafından kara avcılığı yapılmaktadır.

Edirne Lalapaşa

GEZİLECEK YERLER

MUHİDDİN BABA TÜRBESİ

Anadolu Yörük Türklerinden Muhiddin Baba: buraya gelerek yerleşmiş ve 1513 yılında vefat edince, yine burada bulunan türbesine gömülmüştür.

Edirne Lalapaşa Dolmen
Edirne Lalapaşa Dolmen

    

 

DOLMEN

Bunlara: Lalapaşa Kapaklısı ismi de verilmektedir.
Dolmenler: tarih öncesi yapılar olarak bilinir ve ülkemizde, yalnızca Kars şehri ve bu bölgede görülmektedirler. Dolmen kelimesi “keltçe” dir ve “Tolmen” anlamına gelmektedir.
Yapıldıkları dönem olarak: MÖ.2000’li yıllar düşünülüyor. Yani: ilk demir çağında, Kuzey Balkanlardan, Trakya’ya göç eden bir topluluğu ait mezar anıtlarıdır.
Bunlar: bir mezar odası ve bunun çevresini kaplayan dikey taşlardan oluşmaktadır. Ama, bu dikey taşlar, 2-3 metre uzunluğunda ve tonlarca ağırlıktadır ve bağlayıcı harç kullanılmadan üst üste bindirilmek suretiyle yapılmışlardır.

Lalapaşa bölgesinde bulunan Dolmen: ilçe merkezindeki bir Tümülüs içine gömülmüştür (ama bu Tümülüsler, zamanla kendilerini koruyamamışlar ve yok olmuşlardır) ve özellikle mezar odası ve dışa açılan koridoru görülmeye değerdir. Bu dolmenlerde yapılan kazılarda: madeni takılar, gözyaşı şişeleri gibi mezar hediyeleri bulunmuştur ve Edirne Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedirler.

Bunun dışında: Hacıdanişment ve Kalkansöğüt köyü Kapaklı mevkiinde, çok sayıda dolmen bulunmaktadır. Bunların hepsi güneye bakar ve kabataştan bloklar şeklinde yapılmışlardır. Genellikle, açık bir giriş, koridor ve birbirini takip eden, kapalı iki mekandan oluşmaktadırlar. Halk arasında: kapaklı kapa veya Perikızı gibi isimlerle bilinmektedirler.

Özellikle: Büyünlü köyüne gitmenizi öneririm. Bu yöredeki 6 dolmenden, 4 tanesi bir arada, ikisi ise, bunların doğusundadır. Dört dolmenin bulunduğu bölüm: 14 metrelik bir dairesel tümsek şeklinde yükselmektedir.
Dolmenler hakkında, son birkaç söylentiden söz etmek istiyorum.

Şöyle ki: Dolmenlerin içindeki radyoaktif değerler ile dışındaki radyoaktif değerler birbirinden farklıdır. Dolmenlere yaklaştığınızda, yanınızda pusula varsa, manyetik değerden yani kuzeyden saptığını görebilirsiniz. Bir diğer söylentiye göre: Dolmenler, ölümü yaklaşmış kabile bilgelerinin mezarları olarak yapılırmış ve bilgeler bu odalara kapatılır ve dış dünya ile ilişkisi kesilen can: öbür dünyaya seyahat yapabilecek hale gelirmiş. Böylece: bir süre sonra, beden ölür ama can baki kalır diye inanırlarmış.

Böylece: mezara bırakılan bilgin: istediği zaman bu dünyada veya başka dünyalarda özgürce gezer, bilgi toplar ve bu bilgileri, dolmenleri ziyaret edenlere, gelip soru soranlara telepati yolu ile veya ziyaretçinin kabul edebileceği bir şekilde başka birinin ağzından aktarabilirlermiş. Evet, bunlar elbette söylenti, gerçeklik payı en azından günümüz için kanıtlanmış değil, ama pusulanın manyetik kuzeyinin sapması olayı gerçektir.

Son bir not: dolmenlerin içinde araştırma yapıldığında, yalnızca bir kısmında insan kemiği görülmüştür. Yani, bunların tamamen bir mezar anıtı olduklarını söylemek te pek mümkün değildir.

Edirne Lalapaşa Menhirler

MENHİRLER

Bunlar: dik olarak yerleştirilmiş, tek blok taşlardır. Bu blok taşlar, kaba taşlardan yontularak yapılmış ve işlenmiştir.
Lalapaşa bölgesinde, menhir görmek isterseniz: Hacıdanişment köyüne gitmelisiniz. Köyün 4 km. uzağında, Domrucalı köy mezarlığında, birçok menhir görebilirsiniz. Özellikle, Kırıkköy mevkiinde, günümüze kadar ayakta kalabilmiş ve 2 metreden fazla yüksekliği olan 15-16 civarında menhir görülmektedir.
Gelelim, menhirler hakkında söylenenlere.

Bunların: bir çoğunun mezar taşı olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca, büyüklükleri nedeniyle, canlıymış gibi, halk masallarına da konu olurlar. Ayrıca, toprak sınırını belirtmek için de kullanıldıkları düşünülür. Ancak, bunlar hakkında en inanılan durum: dini semboller yani ilkel idoller olduklarıdır.
Özellikle, Avrupa’da, Hıristiyan din adamları, halkın bu menhirlere tapmasını önlemek için: büyük mücadeleler vermişler, birçok mehhir ve dolmeni parçalamışlar, bu konuda başarılı olamayınca, bu menhirler üzerine kutsal semboller ve işaretler oyarak, bunları Hıristiyanlığın içine çekmeye çalışmışlardır.
Son bir not: ben bu menhir taşlarını gördüğümde, Van gölü kıyısındaki Ahlat ilçemizdeki Selçuklu Mezarlığı ve bu mezarlıktaki, bu tür, uzunlamasına 3 metre civarındaki mezar taşlarını düşündüm, inanın her ikisini de görmüş olsaydınız, kesinlikle benim gibi düşünürdünüz. Malazgirt savaşından önce, Türklerin gelerek yerleştikleri ve yaklaşık 200 yıl yaşadıkları Ahlat bölgesinde, mezarlık alanında, bu tür mezar taşları, yani uzunlamasına dikilen mezar taşlarını görebilirsiniz.

TÜMÜLÜSLER

Bir mezar odasının üzerine, taş ve toprak yığılarak oluşturulan yapay tepeciklerdir. Özellikle, ülkemizde, Trakya bölgesinde 2-3 bin civarında Tümülüs bulunduğu bilinmektedir. Bu yörede ise, Edirne-Lalapaşa arasındaki kara yolu üzerinde, Hıdırağa köyü yakınlarında ve Küçük Döllük köyü girişinde, birer tane, gayet yüksek Tümülüs görülmektedir. Ayrıca: yine bu yörede, Lalapaşa-Ortakçı köyü yolu üzerinde, dokuz tepeler mevkiinde, 9 tane Tümülüs görebilirsiniz.
2006 yılında, Çölekakpınar köyü yakınında bulunan Tümülüslerin birinde, resmi arkeoloji kazısı yapılmış ve içinde bir mezar odası ile mezar hediyeleri kalıntıları çıkarılmıştır ve halen Edirne Müzesinde sergilenmektedir.

Edirne tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.