Manisa Gölmarmara

Manisa Gölmarmara


Gölmarmara denilince, akla hemen “kavun-karpuz” geliyor. Maalesef, yöredeki diğer ilçeler gibi, ulaşım ağı üzerinde bulunmamakta ve arada sıkışmış kalmış durumdadır ve bu nedenle, fazla bir gelişim gösterememiştir. Bu sıkıntıyı, her yıl düzenlenen “Kavun-Karpuz Festivali” ile atmaya ve yörelerini tanıtmaya çalışmaktadırlar. Yine de, siz okurlar, buralara yolunuz düşerse “Marmara” gölünü görmeyi ve gölün kıyısındaki restoranlarda, doğal ortamda yetişen “Sazan balığı” yemeği sakın unutmayın.


ULAŞIM

Gölmarmara ilçesinin, bağlı bulunduğu Manisa il merkezine olan uzaklığı: 58 km. dir. Gölmarmara-İzmir arasındaki uzaklık: 84 km. Gölmarmara-Akhisar arasındaki uzaklık: 27 km. Gölmarmara-Salihli arasındaki uzaklık: 39 km.

Manisa Gölmarmara

TARİHİ

Gediz ve Küçük Menderes ırmakları arasındaki bölge: Lidyalıların yerleşim yeri olarak önem kazanmaktadır. Bu bölgenin tam orta kısımlarındaki düzlüklerde, Maionesler egemenlik kurmuşlardı ve buraya “Maiones Yurdu” deniliyordu. Lidya krallık mezarlığının ise: Gygaria yani Marmara gölü civarında bulunduğu söylenmektedir. Yığma kum tepelerinden oluşan “Tümülüsler”, Bintepeler bölgesinden başlayarak, Akhisar Süleymanlı-Eroğlu köylerine kadar uzanmaktadır.

Malazgirt savaşında sonra, bölgede Türkler görülmeye başlar. 1075 yılında, Türkler, Manisa yöresini ele geçirirler. 1313 yılında, Saruhan Bey, bölgede, Saruhanoğulları Beyliğini kurar.

1628 yılında, burası, Marmara adı ile, Manisa’ya bağlı olarak görülmektedir.

Yöre, 1923 yılında bucak, 1987 yılında ise ilçe olmuştur. Gölmarmara ismi: yöredeki “göl” ve “mermer” ocakları nedeniyle, buraya verilmiştir. Hatta, uzunca bir süre “Gölmermere” olarak isimlendirilmiş, ama zor söylenmesi nedeniyle “Gölmarmara” olarak değiştirilmiştir.

Hani “mermer” den söz ettik te, günümüzde, yörede mermer üretimi yapılmamaktadır. Çünkü, bir zamanlar, Marmara gölünün kuzey batısındaki tepelerde mermer ocakları işletilirken, günümüzde bunlar terk edilmiştir.

GENEL

Yöre: Ege bölgesinde kalmaktadır. Denizden yükseklik: 98 metredir. Marmara dağının eteklerine kurulmuş olsa da, zamanla, yerleşim düzlük alanlara doğru kaymıştır.

İlçenin 12 km güneyinden, Gördes çayı geçmektedir. Marmara gölü ise, bölgenin en büyük coğrafi özelliğidir.

Bölgenin iklim özellikleri, tipik Akdeniz iklimi özelliklerini gösterir ve buna bağlı olarak: yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer. Nem oranı yüksektir.

Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında: meyve ve sebzecilik gelmektedir. Yaz döneminde, özellikle: kavun ve karpuz üretimi yaygındır. Zeytin ve zeytinyağı üretimi de yaygındır. Zeytin yağı asit oranı bakımından, ülkemizin en kaliteli “zeytinyağı” bu bölgede üretilmektedir.

Manisa Gölmarmara

GÖRDES BARAJI

1998-2009 yılları arasında inşa edilmiştir. Sulama ve içme suyu rezervi için yapılmıştır. İzmir ilinin içme ve kullanma suyunun büyük bölümü, buradan karşılanmaktadır.

KAVUN-KARPUZ FESTİVALİ

Her yıl, Temmuz ayının son haftasında veya Ağustos ayının ilk haftasında, Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenmektedir.

KONAKLAMA

Gölmarmara Öğretmenevi Yeni Cami Mahallesi. Gaziler Caddesi.No.4 236-5153447

NE YENİR-NE İÇİLİR

Burada, yöresel lezzet tatmak isterseniz “keşkek” öneririm. Bundan başka: Tas kapama ve ciğer sarma da tercih edebilirsiniz. Tüm bunların yanında, buralara yolunuz düşerse, Marmara gölünde yakalanan “sazan balığı” yemelisiniz ki, bunun lezzetinin ünü, tüm yakın çevreyi sarmıştır.

Çünkü, sazan balığı, gölde, doğal ortamında yetişmektedir. Özellikle: ilçe merkezine bağlı “Hacıveliler” köyü yakınlarındaki restoranlarda ve Akpınar mesire yerindeki restoranlarda, mutlaka sazan balığı tatmalısınız.

GEZİLECEK YERLER

Manisa Gölmarmara Şahuban Camisi

ŞAHUBAN CAMİSİ

Cami: ilçe merkezinde, Belediye binası yanında, Eskice cami mahallesindedir.
Burası, Sarı İbrahim Paşa kızı Şahuban Hatun tarafından yaptırılan külliyenin bir parçasıdır. Külliye: 15’nci yüzyılda kesme taş ve tuğla kullanılarak yaptırılmıştır. Kare planlıdır, tek kubbelidir.

Külliyenin günümüze ulaşamayan medrese bölümünde, I. Dünya savaşına kadar olan süreçte, öğretim sürdürüldüğü bilinmektedir. Ancak, günümüzde, bu medrese bölümünden, yalnızca taş ve tuğla örgülü bir oda kalmıştır ki bu oda da gayet harap görünüyor. Yapının hemen arka bölümde ise, yine bu eserlerin yapıldıkları döneme ait mezar taşları görülmektedir, ancak bunların kimlere ait olduğu bilinmemektedir.

Manisa Gölmarmara Halime Hatun Camisi ve Külliyesi

HALİME HATUN CAMİSİ VE KÜLLİYESİ

İlçe merkezinde, Gölmarmara çarşısı içinde, Yeni cami mahallesinde, Şahuban camisinin kuzeyindedir.

Burası, 1595 yılında tahta çıkmış, ancak tahta çıkmadan önce Manisa’da sancakbeyi olarak görev yapmış, Sultan III Mehmet tarafından, süt annesi, Halime Hatun adına yaptırılan bir külliyedir. Yapı tip olarak, Şahuban camisinin bir benzeridir. Özellikle: orijinal ve kısmen mermerden yapılmış şadırvan ilgi çekmektedir. Şadırvanın üst örtüsü daha sonra yapılmıştır.

Külliyede: cami, medrese ve imaret bulunmaktadır. Ayrıca, bir de gelir getirmesi için çifte hamam yaptırılmıştır. Bu yapılar içinde, en iyi korunarak günümüze ulaşan yapı: camidir. Cami: taş ve tuğladan yapılmıştır. Kale planlı ve yüksek kubbelidir. Özellikle kadınlar bölümünde: tavan altın yaldızlı kalem işleriyle süslenmiştir. İki renkli mermerden yapılan minber ise, yine cami de görülmesi gereken yerlerdendir.

MARMARA GÖLÜ

Saruhanlı’ya bağlı Halit Paşa kasabası üzerinden ulaşmak mümkündür. Yani: Gölmarmara ile Salihli arasındadır. Göl: yaklaşık 3400 hektarlık bir alanı kapsamaktadır. Denizden yükseklik, 75 metredir. Gölün ortalama derinliği ise, 3-4 metre civarındadır. Aslında, suni bir göl olarak: 1938-1945 yılları arasında, Gediz havzasına su vermek için oluşturulmuş ve takip eden süreçte, iki katı büyüklüğe kadar ulaşarak, bölgedeki barajların göl alanlarını geçmiştir.

Yani, doğal bir set gölü olmasına rağmen, aynı zamanda yapay kanallar ile, göle su takviyesi yapılmaktadır.

Gölün çevresi, çayırlar ve sazlıklarla kaplıdır. Özellikle, kuş türlerinin konaklama alanı olarak önem kazanmaktadır. Burada, su kuşlarının birçok türünü görebilirsiniz. Bunun dışında, göl çevresinde: kamp ve piknik yapmak, balık avlamak mümkündür. Ama, bu gölün sazan balığı, lezzet olarak, tüm yakın çevrede haklı bir üne sahiptir. Yani, buraya yolunuz düşerse, mutlaka sazan balığı yemelisiniz.

AKPINAR

İlçe merkezinin 4 km. doğusundaki bir mesire yeridir. Burada, Marmara gölüne karışan Akpınar kaynağı bulunmaktadır.
Bölge doğal güzellikleriyle dikkati çeken bir piknik alanıdır. İlçede geleneksel olarak yapılan “Kavun-karpuz Festivali” burada yapılmaktadır.

Manisa Gölmarmara Kral Mezarları-Bintepeler

     

KRAL MEZARLARI-BİNTEPELER BÖLGESİ

Salihli-Gölmarmara kara yolu üzerindedir.
Burada, 90 kadar Tümülüs bulunmaktadır ve bunların “Kral Mezarı” olduğuna inanılmaktadır. Bu Tümülüs denilen küçük tepeciklerde, kralların gömüldüğü taş odalar bulunmaktadır.

Yani, bu Tümülüsler: yassı ve dikdörtgen prizma şeklinde, düzgün kesilmiş uzun taş bloklarıyla yapılan, sandık kadar bir mezar odacığı üzerine yığılmış taş ve topraktan oluşmaktadır. Ancak, bunlar içinde, önemli kişilerin gömüldükleri, Ankara-Gordion antik şehrinde, Midas mezarı tümülüsü gibi, diğerlerinden daha büyük, yani Mısır piramitleri gibi yapılmıştır.

Bunların en büyüğü ise “Krezüs” ün babası Kral “Alyates” ve Kral Gyges’e ait olan Tümülüslerdir. Üç tümülüsten, ortadaki Tümülüs “Gyges Tümülüsü” olarak biliniyor. Diğer iki büyük tümülüsten: güneydoğudaki yani Marmara gölüne en uzak olan Tümülüs ise “Alyates tümülüsü” olarak biliniyor ki, görkemli yapısı, izleyenleri şaşırtıyor. Bölgenin en büyük tümülüsüdür.

Antik dönemde, Heredot,bu Tümülüsleri “Mısır piramitleri” ile mukayese etmiştir. Ayrıca: MÖ.555-465 yılları arasında yaşamış yoksul bir ozan olan “Simonides” bu Tümülüslerden söz ederken, şunları söyler: “ Efendi, önünde durduğun mezar: ulu bir Lydia kralının mezarı değil, yoksul bir adamın mezarıdır. Mezarım kocaman olacak değil ya, bu bile büyüktür bana”

Evet, bölgede, resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmamıştır. Tabii doğal sonuç olarak, bunların hemen hemen hepsi, ilk ve orta çağ dönemlerinde tahrip edilmiş, yani soyulmuştur. Günümüzde ise, özellikle, yaz döneminde, gün batımında, buranın görüntüsü gerçekten çok etkileyicidir. Çünkü batan güneş, tüm ovayı “altın rengi” ne boyar.

Akhisar tanıtımı.

Salihli tanıtımı.

Manisa tanıtımı.

 

Ortaca

Ortaca Dalyan

Ortaca’ya: İstanbul’dan 13, Ankara’dan 9, İzmir’den 4-5 saatte ulaşabilirsiniz. Ortaca’dan Dalyan’a ise, minibüs ve belediye otobüsleri ile, 15 dakikada ulaşmak mümkün.

Ortaca

GENEL:

İlçe Akdeniz ve Ege bölgesi sınırındadır. Fethiye ve Marmaris arasında, orta yerde oluşu nedeniyle ismi “Ortaca” olmuştur. Ortaca’nın en belirgin özelliği: yöredeki diğer turistik yerlere nazaran daha ucuz olmasıdır.

Özellikle Cuma günleri kurulan “Ortaca Pazarı” gerek yerli ve gerekse yabancı turistler tarafından yoğun ilgi görmektedir.

TARİHİ ÖZELLİKLERİ:

Ortaca, antik dönemde Karia sınırları içindedir. Bölgenin diğer kentleri gibi, burası da, MÖ 336-323 yılları arasında İskender tarafından ele geçirilir. MÖ 192 yılında, bölgede Roma hakimiyeti görülür. 1261-1451 yılları arasında Menteşeoğulları bölgenin hakimidir.

Fethiye ve Ula ilçesi arasındaki topraklar, Menteşoğlu Orhan Bey döneminde, Hasan Çavuş tarafından satın alır ve daha sonra bu toprakları çeşitli aşiretlere ve sülalelere satar. Göçebe olan Cinaliler Sülalesi: o yıllarda develerin, atların ve katırların heybelerini yapan ve çadırları diken kişinin ismi de “Ali” dir.

Cin Aliler olarak anılan bu sülaledeki Terzilik becerisi, diğer köylerde de tanınınca Ortaca beldesinin ismi “Terzi Aliler” olur. Beldede: 2 kahve, 2 değirmen, cami, karakol ve birkaç bakkal ile nalbant bulunur.

Belde büyüdükçe halkın isteği ile 1943 yılında Terzi Aliler ismi Ortaca olarak değiştirilir.

Ortaca ne yenir

NE YENİR-NE İÇİLİR-NE SATIN ALINIR:

Bölgede, bolca avlanan: kefal balığını mutlaka deneyin. Özellikle: ızgara ve buğulaması, harika yapılıyor. Ayrıca: buranın en büyük özelliği: tam bir “havyar” cenneti olması. Irmağın içinde, sağlı-sollu havyar merkezleri var.

Son olarak: bölgeye has: zeytinyağı, kekik suyu ve çam balı, satın alabileceğiniz ürünler arasında.

BÖLGENİN TURİZM ETKİNLİKLERİ:

Ortaca; turizm potansiyelinin yüksek olduğu bir konumdadır. Bölgede: Sarıgerme ve İztuzu plajları oldukça ünlüdür. (Bu plajlar hakkındaki ayrıntılı bilgiyi, yine bu sitede ayrı yazılarda bulabilirsiniz.)

Sarıgerme

Köyceğiz

ORTACA MESLEK YÜKSEK OKULU:

Ortaca ilçesinde Dalyan yolu üzerindedir. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesine bağlıdır. 1994-1995 yılları arasında, Turizm ve Otelcilik programı ve Seracılık programları ile eğitime başlamıştır.

Yüksekokul bünyesinde, Kredi ve Yurtlar kurumuna ait kız ve erkek öğrenci yurtları bulunmaktadır. Ayrıca, özel yurtlar ve pansiyonlar da vardır.

GEZİLECEK YERLER:

Ortaca Atatürk Köprüsü

ATATÜRK KÖPRÜSÜ:

Dalaman çayı üzerindedir.

Köprü: Muğla-Antalya arasındaki karayolu ulaşımını sağlamaktadır.

Evet, köprünün ilginç bir öyküsü vardır. Bu öykü: “ o yıllarda adı Terzialililer olan Ortaca halkı ve çevredeki yurttaşlar; Atatürk’ü Ortaca’ya davet ederler.

Ayrıca: Ortaca’dan, Dalaman ve Fethiye’ye ulaşımda güçlük çektikleri için de, Dalaman çayı üzerine modern bir köprü yapılmasını isterler. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, yöreye gelmeyi çok istediğini, Dalaman’daki Devlet Üretme Çiftliğini de görmek istediğini, köprünün yapılması için de talimat verdiğini, köprü bitince üzerinden geçmek üzere yöreye gelmek istediğini belirten bir mektup gönderir.”

1934 yılında yapımına başlanan köprü, Dalaman Üretme Çiftliği bünyesinde Tarım Açık Cezaevinde bulunan mahkumlardan oluşan 170 işçinin çalışmasıyla, bir yıl içinde, Fransa’dan getirilen bir proje ve Fransız mimarisine uygun olarak tamamlanır.

Ancak, Atatürk’ün rahatsızlanması ve tedavisinin sürmesi nedeniyle, köprüden geçmek Atatürk’e nasip olmaz. Köprü, Muğla-Dalaman karayolunun güzergahının değiştiği 1960’lı yıllara kadar kesintisiz hizmet vermiştir.

Köprünün genişliği 3.5 metre ve uzunluğu ise 85 metredir. Köprü yerden 14 metre yüksekliktedir. 3 ayak üzerine oturtulmuştur. Köprüde bulunan mermer levhada: köprünün 1934-1935 yılları arasında yapıldığı yazılıdır.

Ortaca Günlük-Sığla ormanları

GÜNLÜK-SIĞLA ORMANLARI:

Ortaca ve Dalaman ilçeleri arasında bulunan Sığla Ormanları, doğal Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Yılın 11 ayı yapraklarını  dökmediği için canlı kalan Sığla ağacı ormanları, kültür turizmi açısından yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin hayranlıkla gezindiği destinasyonlar arasındadır.

Sığla ormanları: muhteşem manzarası, insana rahatlık hissi veren aromatik kokusu ile yürüyüş ve gezi yapmak isteyenlerin vazgeçilmez rotasıdır.

SULUNGUR GÖLÜ:

Yerel halk tarafından “Sülüklü Göl” olarak da isimlendirilir. Dalyan İz tuzu plajı yolu üzerindedir. Göl, yüzyıllar boyunca Dalyan nehrinin getirdiği alüvyonlar nedeniyle denizden bağlantısı kesilmiştir.

Gölün uzunluğu 2 km ve genişliği 1.5 km dir. Derinliği ise ortalama 10 metre civarındadır. Gölün çevresinde sazlıklar bulunur.

Görünüm olarak oldukça güzel bir göldür. Gölün çevresinde piknik masaları ve banklar bulunmaktadır. Göl çevresinde, inişi-çıkışı olmayan yürüyüş ve bisiklet yolu bulunuyor. Ayrıca: buraya yolunuz düşerse, mutlaka nar suyu içmenizi öneririm.

Ortaca Aşı koyu-Dişibilmez koyu

AŞI KOYU-DİŞİBİLMEZ KOYU:

Dalyan merkeze 20 km ve Sarıgerme plajına ise 14 km uzaklıktadır.

Yörede, el değmemiş koylardan biridir. Önünüz masmavi bir deniz, arkanız yemyeşil bir ormandır.

Ancak ulaşım zordur, yolların bir kısmı oldukça bozuk ve dardır, ama Kargıcak koyu yolu kadar da zor değildir.

Koyda çadır veya karavanla geceleme yapmaya izin verilmiyor. Sadece günübirlik kullanılan koy, saat 20.00’den sonra yasaklanıyor.

Ortaca Aşı koyu-Dişibilmez koyu

Aracınız ile buraya gidebilirsiniz, hemen girişte ücretli otopark vardır. Bu para ödendikten sonra: tuvalet ve duşlar ücretsiz kullanılabiliyor. Şezlong ve şemsiye isterseniz ilave ücret ödemek gerekiyor.

Koyda: plaj ve deniz oldukça güzeldir ama kalabalıktır. Sahil yani plaj küçük çakıllıdır. Deniz kıyıdan uzaklaşınca birden derinleşir ve deniz suyu oldukça soğuktur. Bu yüzden deniz ayakkabısı kullanmanız önerilir.

Koyda deniz 20 metre derinliğe kadar iner ve bu yüzden özellikle dalgıçlar tarafından dalış için tercih edilir.

Ortaca Aşı koyu-Dişibilmez koyu

Koyda: bir restoran, tuvalet, duş, soyunma kabinleri, piknik yerleri bulunmaktadır. İşletme özel bir şirkete verilmiştir.

Kafeyi yani restoranı kullanmak isteyenler, bölgede internet çekmediğini düşünerek yanlarında nakit para bulundurmaları gerekir. Giriş ücreti de peşin alınıyor.

Ortaca İnlice koyu

İNLİCE KOYU:

Dalaman merkeze 24 km uzaklıktadır. Yolu asfalttır.

Koy küçüktür. Girişte büyük bir otopark vardır.

Burası bir halk plajıdır ama hemen yan tarafında beach vardır. Şemsiye ve şezlong kiralanmaktadır.

Tesis:

Fethiye Belediyesi tarafından işletiliyor. Buradan yemek ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz. Gözleme ve sandviç benzeri yiyecekler bulabilirsiniz.

Ayrıca buraya has “narsuyu” nu mutlaka deneyin. Tesiste: ziyaretçiler için duşlar, soyunma kabinleri, mangal alanı, voleybol sahası ve çocuk oyun parkı bulunuyor.

Piknik yeri:

Sahilin hemen arkasında sahile 50 metre uzaklıkta, ağaçların altında birkaç tane ahşap piknik masaları var, burada mangal yakma imkanı bulunmaktadır. Plaj çakıllıdır.

Sahil-Plaj:

Denize girerken oldukça fazla taş var, bu yüzden deniz ayakkabısı giymek uygun olur.

Deniz:

Çok güzel ve temizdir. Denizde ısıran balıklar var, acı vermese de ürpermeye sebep oluyor, dikkatli olunuz.

Çaylı Kamping-Kamp alanı:

Sahilde çadır kurmak için bir bölüm ayrılmıştır. Burada çadır kurabilirsiniz, çadırınızdan plaja 20 adımda ulaşmak mümkündür. Burada karavan kampı da bulunmaktadır.

Ortaca Kargıcak koyu

KARGICAK KOYU:

İztuzu plajının doğusunda, üç tane sıralı koy bulunmaktadır. Bunlardan ilki: Kargıcak koyudur. Buranın karayolu bağlantısı ve tesisi vardır. Ortada Bacardi koyu ve daha sonra küçük ve isimsiz bir koy bulunmaktadır.

Kargıcak Koyu;

Gökbel köyü üzerinden ulaşılmaktadır. İztuzu plajına 7 km ve Dalyan merkeze 15 km uzaklıktadır.

Ancak yolu oldukça kötüdür, toprak yol ve yer yer çukurlar bulunan yolda ayrıca rampa ve bolca taş bulunur. Yolun bazı yerleri dardır ve iki araba yan yana geçemez.

Özellikle da yağışlı havalarda sakın bu yola girmeyi düşünmeyiniz. Yolun son 12 kilometrelik bölümünü, dozer açmış ve öylece bırakmıştır.

Büyük bir iskele vardır. İskeleden denize girmek, atlamak mümkündür. Buradan kano kiralayarak Bacardi ve en sondaki isimsiz koya gidebilirsiniz.

Tesis:

Koyda bulunan tesiste: restoran, organik çiftlik, deniz ve deniz sporları hizmeti veriliyor. Restoran mutfağında kullanılan malzemelerin birçoğu bahçeden toplanan organik meyve ve sebzelerdir.

Sahil:

Sahil oldukça güzel ama söylediğim gibi, yol o kadar kötü ki, yörede benzeri birçok sahil bulunduğu için, burayı tercih edip etmemek size kalmıştır. Plajın hemen arkasında: nar ve narenciye ağaçları, bağlar bulunuyor. Plaj yani sahilde ise, çakıla kaçan iri kumludur.

Deniz:

Deniz taşlı ve çok çabuk derinleşir. Özellikle: öğleden sonra: aşırı dalgalıdır, yani hırçındır. Bu yüzden şnolker kullanmak mümkün olmaz. Deniz dalgalı olunca kum kaldırır ve su bulanıklaşır.

Ortaca Bacardi koyu

Bacardi Koyu:

Bacardi koyu: yemyeşildir ve günübirlik teknelerle buraya ulaşılır. Dağlar, denize paralel uzandığından, koy, az rüzgar alır. Böylece deniz dalgasızdır yani oldukça sakindir. Ayrıca deniz sığdır. Koy: Caretta Caretta kaplumbağaları tarafından üreme alanı olarak kullanılmaktadır.

Dalyan gezilecek yerler için.

Sarıgerme gezilecek yerler için.

İztuzu gezilecek yerler için.

Kaunos gezilecek yerler için.

Mısır Sakkara

Mısır Sakkara

Gize ile el-Feyyum vahası arasında uzanan bölgeye: 90’dan fazla piramit yapılmış. Ancak, Mısır tarihindeki en eski piramit: Kahire’nin 14 km. güneyinde, yani bir saat uzaklıkta bulunan, Sakkara bölgesinde bulunuyor.

Sakkara: Memphis’i yöneten kralların: son dinlenme yeri. Aynı zamanda: Mısır’ın en büyük kral mezarlığıdır.

sakkara.basamaklı.1
Mısır Sakkara Basamaklı Piramit

BASAMAKLI PİRAMİT

3’ncü hanedanla birlikte, mimari anlayışta değişim başlar. Mütevazi binalar yerine, anıtsal taş mimariye geçilir. Tuğla, ahşap ve hasırdan ibaret olan kraliyet ikametgahı; Sakkara’daki basamaklı piramitin çevresini saran, kralın ölünce kullanacağı görkemli bir taş yapıya dönüşür. Kraliyet atölyelerinde yapılan gerçek büyüklükteki ilk taş heykeller yontulur. Alçak kabartma sanatı geliştirilir. Kral Zoser: bir nevi taşı açan kişi yani bu yeni ölümsüz malzemeyi kullanıma açan kişi olarak nitelenir.

sakkara.zoser heykeli.1
Mısır Sakkara Kral Zoser

Kral Zoser

Bereketli topraklardaki ikametgahının yukarılarındaki Sakkara çöl platosunda: kraliyet mezarlığının güneyinde bulunan bir alanda: 545 metre uzunluğunda, 280 metre genişliğinde, dikdörtgen bir alanı, 10 metre yüksekliğinde, parlak beyaz kireçtaşından bir duvarla çevirttirir.

Çevrilen bu alanda, kralın, iki sunağın bulunduğu açık avlunun ucundaki mezarın üzerinde: MÖ.2670 yılında; altı basamaklı ( altı sıra dizilmiş taş) etkileyici bir piramit yükselir. Evet, bu mezar alanı: iki ülkenin terazisi olarak, Yukarı ve Aşağı Mısır’ın kesişme noktasındaki, Memfis şehrinin ; çok uzaklardan bile görülebilen yepyeni bir simgesidir.

60 metre yüksekliğindeki Basamaklı Piramit: yaradılış anında, dünya düzeninin temeli olarak kaosun sularında yükselen “ilk-tepe” nin taştan bir benzeri, aynı zamanda bir mezar tümülüsündeki, muazzam bir gelişmedir.
Bazıları bunun: üst üste konulmuş, altı mastabadan oluşan bir anıtmezar olduğunu da söylerler.

Kralın defin odası için; 28 metre derinliğinde bir çukur kazılmış. Piramidin çevresi: kralın Memphis’deki sarayını temsilen: cephelerine saz demetleri oyulmuş, kemerli, sütunlu bir duvarla sarılı.

sakkara.basamaklı.0
Mısır Sakkara Basamaklı Piramit

Dünyanın bu en eski piramidinin güneydoğusunda: küçük ibadet odalarıyla çevrili bir tören avlusu var. Ölü kral, öte dünyanın sonu gelmeyen bir dizi yenilenme törenini: bu avluda kutlayacaktır.

Duvarlarla çevrili bu avluda: kutsal sayılan ölmüş krala armağanların sunulduğu bir tapınak ta var.

Piramidin kuzey tarafındaki bir odanın duvarına yontulmuş olan ve şimdi Kahire Müzesinde bulunan, gerçek büyüklükte, blokumsu, arkaik bir heykel: kralın tören giysilerini göstermektedir. Heykelin yüzü büyük hasar görmüşse de, Piramitler Döneminde neredeyse insanüstü eserleri yaratan irade gücü hakkında bilgi verir. Ölü kralın özgürce hareket eden ruhu, yalnızca bir mezar, tapınak ve tören avlusuna değil, taştan yapılmış dev bir ikametgaha sahip olur.

Ancak, ikametgahın büyük bir bölümü: molozlarla doldurularak, bina görüntüsü verilmiş iri taş bloklardan ibarettir. Tavan kirişleri ve yarı açık kapılar bile, yeni malzemeden, yani taştan yapılmıştır. Yivli sütunlar taşıyıcı değil, o zamana değin ahşap ve sazlarla uygulanan mimarinin taşa dönüşmüş biçimidir.

Evet, basamaklı piramidin mimarı: Kral Zoser’in memurlarından İmhotep.

Adı ve unvanı: bir Zoser heykelinin kaidesinde bulununca, İmhotep, tarihsel bir kişilik haline gelmiştir. Tarih ona: büyük bir mimar, hekim ve bilge olarak saygı göstermektedir.

Kral Zoser’in ardıllarından Kral Sehemhet: Zoser’in mimarı İmhotep’in, Sakkara’da yaptırdığı basamaklı piramidin güneybatısında, benzer bir yapı kompleksine başlamıştır.

Burası: basamaklı piramitten daha küçük, ama daha büyük taş bloklarının kullanılmasıyla; Gize’nin anıtsal mimarisine atılan bir adım niteliğindedir. Yapının ortasında yine bir basamaklı piramidin yükselmesi planlanmış, ama yeni kral genç yaşta ölünce, ancak yeraltındaki odalar ve üst binanın 7 metrelik bir bölümü tamamlanabilmiştir.

Sakkara bölgesinde:

Basamaklı piramit dışında; Arkeolog Mariette tarafından yapılan çalışmalarda bulunan, başka antik yapılarda bulunmaktadır.

Bunlar

sakkara.genel.3
Mısır Sakkara Kutsal Yol

KUTSAL YOL

Arkeolog Mariette; Sakkara yıkıntılarında dolaşırken, büyük basamaklı piramidin karşısında bir sfenks bulur. Ama, bunun yalnızca başı kumdan çıkmaktadır. Bu sfenksin: Kahire ve İskenderiye’dekilerle aynı olduğunu anlar.

Ayrıca: Apis’e (Mısırlıların Mempis’deki kutsal boğasına) bir söylev taşıyan bir de yazıt bulur. Okuduğu, işittiği, gördüğü şeyler bir zamanlar var olduğu bilinen, fakat nerede olduğundan artık kimsenin bilgisi bulunmayan, o gizemli, kayıp sfenksli yolla hayalinde birleşir. Birkaç Arap toplar ve kendi de küreğe sarılarak, 141 sfenksi ortaya çıkarır. Sfenksli yol: iki tapınağı birbirine bağlamaktadır. Bu sfenksli yolla birlikte, Kutsal Apis Boğalarının mezarlarını da bulur.

sakkara.sfens.1
Mısır Sakkara Apis Boğalarının Mezarları

APİS BOĞALARININ MEZARLARI

Tıpkı: büyüklerin mezarlarında olduğu gibi, bunun giriş yerinin üstünde de bir tapınak vardır. Bir eğik rampa, Büyük Ramses döneminden başlayarak, bütün Apis Boğalarının bir arada uyudukları mahzenlere iniyordu. 100 metre uzunluğunda bir galeriye, mezar odaları açılıyordu. Ta Ptolomaios’lar dönemine dek giden; genişletme işlerinde, galeriler 350 metre uzunluğa erişmişti. Boğaların yattığı taş lahitler: ağır kara ve al granittendi.

Her biri: tek bir bloktan, perdahlı 3 metreyi aşkın yükseklikte, 2 metreyi aşkın en ve 4 metreyi aşkın uzunluktaydı. (Bu bloklardan her birinin: 65 ton ağırlığında olduğu hesaplanmıştır.) Evet, ilk bulunduğunda, birçok lahdin kapakları, yana itilerek açılmıştı. El değmemiş ve içinde süs eşyaları da bulunan yalnız 2 lahit bulundu. Ötekiler, yağma edilmişti.

Bugün, boğalar mezarlığından çıktığınızda: Arkeolog Mariette evinin terasında dinlenirken, kahvenizi içebiliyorsunuz. Sağda basamaklı piramit, solda Serapeion var.

Ayrıca: Basamaklı piramidin yakınında: 3’ncü hanedandan kalma, sınırlı sayıda: kaynağı, yazıtları ve kabartmalarıyla zenginleştirilmiş memur mezarları var. Bunlara: mastabalar deniliyor. Üzeri taşla kapatılmış mezarlar. Mezarlara, yaşam öyküsü yazma geleneği: ölümden sonraki hesaplaşma olarak, o dönemde başlar.
Bunlar: muhteşem duvar resimleriyle süslenmiş.

m.duvar resmi.1
Mısır Sakkara Mastabalar

MASTABALAR

Sayısız memur yaşam öyküsü içinde, en eskisi: Metyen’in mezarında bulunmuştur. Mezardaki ahşap tabletler üzerindeki ( bu tabletler halen Kahire Müzesindedir) kabartmalar: Mısır kabartmalarında, insan bedeninin tasviriyle ilgili, biçim yasalarını yansıtması bakımından ilginç. Bedenin çeşitli kısımlarının: önden ya da yandan tipik görünüşüyle, doğal örneğin, yalnızca en gerekli hatlarını taşıyan, estetik açıdan tatmin edici bir bütün oluşturulmuştur.

3’ncü hanedanın saray atölyelerinde: özel kişilerin de çok sayıda heykeli yapılmıştır. Bunlardan biri: beğenilirliğini son döneme kadar koruyan “yazıcı heykeli” dir.

Ne de olsa, bir memur, her şeyden önce kralın “yazıcısı” dır ve bu işlevini, yaşam enerjisinin öldükten sonra da devam etmesini sağlayan mezar heykelinde de görülmesini ister.

Teti piramidinin kalıntılarının yanındaki:

Kagemni ve Vezir Merekura Mezarlarında (MÖ.2300) (32 numaralı mezar) : soyluların avlanması, festival ve balık tutma sahnelerine ait zengin kabartmalar görülüyor. Muhteşem ve çok etkileyici olan bu duvar resimlerini kaçırmayın, mutlaka görün.

Ankh-ma-hor’un mezarında: ameliyat yapan doktorlar betimlenmiştir.

Dinlenme Tesisi ve günümüzde kapalı olan Serapeum yakınlarındaki: Akhet-hotep ve oğlu Ptah-hotep mastabaların’da : çeşitli çocuk oyunlarının da aralarında bulunduğu, Antik Mısır’a özgü, günlük hayattan kesitler sunulmuş.

Prenses İdut’un Mastabasında; denizcilikle ilgili harika sahneler betimlenmiş.

En önemli ve Mısır’daki güncel hayatın tanınması açısından, en önemli mastaba ise, Büyük Bay Ti’nin mezarı:

Serapiondan az ötede: Saray memuru ve büyük çiftlik sahibi Bay Ti’nin mezarı var. Bu mezar: MÖ.2600 yıllarına tarihlenmektedir. Burada: koridorlarda ve salonlarda karşılaşılan şeyler, gündelik yaşamın ayrıntılı ve üstün betimlemeleridir. Zengin Bay Ti; yaşarken çevresinde olan her şeyin, ölümünden sonra da, yine çevresinde bulunmasına önem vermiş. Bütün resimlerin ortasında, kendisi, zengin Bay Ti, kölelerinden ve aşağılık halktan, dört kez daha büyük, düşkünler ve güçsüzlere karşı güç ve önemini, beden ölçüleriyle de belirterek, durmaktadır.

Bay Ti’nin özel yaşamını: bir pencereden bakar gibi izlemek mümkün. Bay Ti’nin en güzel kabartmalarından biri: Papirüs Sazlığında. Ayakta durduğu kayık, sularda kayıp gidiyor. Kayıkçılar: canlarını dişlerine takarak, küreklere sarılmaktalar. Yukarıda, sazların arasında, kuşlar uçuyor. Altındaki suda, balıklarla, başka Nil hayvanları kaynaşıyor.

Önden, bir kayık daha gitmekte. Bundaki adamlar: suaygırlarının şişman enselerine, zıpkınları fırlatıyorlar. Bir zıpkını: bir timsah ısırıp koparıyor. Sanki Bay Ti; Papirüs Sazlığından değil, tarihin arasından geçiyor. Evet bu resim, eski Mısır’daki gündelik yaşamı, en özel ayrıntılarıyla günümüze taşıyor.

Mutlaka girin, mutlaka görün, güzelliği görünce gözlerinize inanmayacaksınız.

Mısır hakkında genel bilgiler içeren yazı için.