Avusturya Viyana Ring içi bölge

20160803_150108
Avusturya Viyana Ring içi bölge

Viyana şehrindeki gezimize: bulunduğumuz yerden, herhangi bir şekilde: Innere Stadt bölgesine gelerek başlıyoruz. Bu bölgede ise, ilk durağımız: St. Stephanos Katedrali. Katedral: Roterturn Str. üzerindedir.

20160803_145713
Avusturya Viyana Ring içi bölge Stephansdom Katedrali

STEPHANSDOM KATEDRALİ (AZİZ STEPHANOS KATEDRALİ)

Viyana şehrine gittiğinizde ilk görülmesi gereken ve şehirle özdeşmiş yapı burasıdır. Pazar günleri ve tatillerde, saat: 10.00 civarında, burada ayin yapılıyor. Bunun dışında gezmek mümkün. Viyana şehrinin sembolüdür. Tüm ihtişamına karşı: bir Ayasofya veya Süleymaniye Camisine benzemiyor.

İçeriye ücretsiz girilir, belli bir bölüme kadar ücretsiz gezilir ve belli bir bölümden sonra ücret ödemek gerekir. Ama para verip girmeye gerek yoktur, önermiyorum. Akşam konserler düzenleniyor, Konser saatinden önce girişleri kapatıyorlar, içeri girip bakın, özellikle güneş olan zamanı seçin, çünkü pencerelerdeki vitraylar, içeriye girdiğinizde güneş vurduğunda ışık haleleri şeklinde gayet güzel bir görüntü oluşturuyorlar ve bu yüzden güneşin olduğu saatlerde içeriye girmenizi öneriyorum.

Katedral hakkında bir söylenti var: kızıl elma. Meşhur kızıl elmanın bir ucunun, bu katedralde bulunan bir top olduğu söyleniyor. Hatta, bu top üzerinde “ay-yıldız” işareti var. Mutlaka nedir bu kızıl elma diye aklınıza takıldı. Kızıl elma: özellikle Oğuz Türkleri için, ülküler veya düşlerdir.

İstanbul’un fethinden sonra, Kızılelma’nın, Roma’da bulunan St. Pierre Kilisesinin mihrabındaki “altın top” olduğu ileri sürülmüştür. Yani: bazen zaferin işareti, bazen hakimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yerin sembolü. Yani: bu katedralde bulunan bir topta, Kızılelma olarak değerlendiriliyor.

Katedrale baktığınızda sol taraftaki cephe siyah, ama diğer ve yan cephenin krem renkli olduğunu göreceksiniz.

Bunlar kum taşından yapılmıştır. Kum taşı zaman içinde su ve hava ile temas edince kararır. Yaklaşık 80-100 yıllık dönemlerde temizlik yapılır. Belli yerlerde iskeleler kurulur ve temizlik yaparlar.

Avusturyalı ve Macarlar bu tür yapıları pırıl pırıl tutarken, Çekler orijinal tutmayı tercih ederler ve siyah bırakırlar, temizlemezler.

Katoliklerde her ülkenin bir piskoposluk yapılanması ve o piskoposluğa ait bir katedral olması gerekir.

Katedralin yapımına 1240 yılında başlanmış ve ancak, 1365 yılında tamamlanabilmiştir. II. Dünya Savaşında ise, çatısı yıkılmış ve 1952 yılında onarılarak, yapı, yeniden ziyarete açılmıştır.

Evet, yaklaşık 800 yıl boyunca: şehir yangınlarını, Osmanlı toplarını, Nazi savaş uçaklarının bombalarını görmüş yapı, birçok tehlikeyi atlatarak, günümüze ulaşmayı başarabilmiştir.

19’ncu yüzyılın son dönemlerindeki restorasyon sırasında, yeni gotik denen tarz ile yapı son halini almıştır. Bu gotik mimaride, özellikle kule çok önemlidir. Çünkü gotik mimari 3 kule üzerine kurulur. Bunlardan 2 kule simetrik, diğeri simetri dışında ayrı kalır.

Ana girişin, iç duvarında: “05” rakamı göreceksiniz. Bu sayı: Nazilere karşı, 1944 yılında başlayan Avusturya direniş hareketinin kod numarasıdır. 5 rakamı, alfabenin beşinci harfini temsil ediyor, yani “E” harfini temsil ediyor. “OE” ise, “Österreich” yani “Avusturya” sözcüğünün ilk harfidir.

Girişin üstünde

Bir gurup heykel var. Bunlar: ejderhalar, aslanlar, sürüngenler ve kuşlar. İsa, Havariler ve kilisenin kutsallığını temsil ediyorlar.

Biraz önce, her ne kadar yapının 1240 yılında yapılmış olduğunu söylesem de, günümüzde göreceğiniz yapı: 14. ve 15. yüzyıllarda yapılmış. İmparatorluk, şehrin piskoposluk merkezi olarak ilan edilmesini sağlamak için, papayı etkilemesi açısından, katedrale, ikinci bir kule yapılmasını düşünmüşlerdir.

Ancak, Viyanalılar tarafından, toplanan para, katedrale ikinci bir kule eklenmesinden öte, Osmanlılara ve Protestanlara karşı, şehri korumak için, şehir duvarlarının güçlendirilmesinde kullanılmış.

Bu nedenle: ikinci kule, kuzey kulesi hiçbir zaman tamamlanamamış, ancak 1578 yılında, üstü küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Kuzey kulesinin tepesinde: nefis bir görüntü sizi karşılayacak. Buraya asansörle çıkmak mümkün.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Kilisenin içinde

Ana koridorda: ünlü heykeltıraş Anton Pilgram’ın “Vaaz Kürsüsü” var. Ayrıca: sarmal merdivenlerin başında: Augustinus, Gregorius, Hieronymus ve Ambrosius’un figürleri var. Bunlar: kilise babaları olarak biliniyorlar. Merdivenlerin altına ise, ünlü heykeltıraş, pencereden bakar gibi, kendi heykelini koymuş. Bir portresi ise, kuzey koridorunda bulunuyor.

Yüksek altarın yanında; oyma ahşaptan yapılmış “Wiener Neustadter Atları” bulunuyor. Altar dedim de, merak edenler olabilir? Altar, kilisede sunak kısmına verilen isim.

Evet, gezimize devam ediyoruz.

Sağ yani diğer kısımda ise: İmparator III. Friedrich’in mezarını göreceksiniz. Niye bu şahsın mezarı burada? Çünkü: şehri piskoposluk merkezi yaptırmış ve her yemekte yenen küçük ekmeği (Semmel) yaratmış. Buranın altında normal mezarlar vardır ve vebadan ölen insanların kafatasları ve kemikleri gömülüdür.

Çünkü yapının hemen yanındaki büyük alışveriş ve yürüyüş caddesi eskiden bir mezarlıkmış ve oraya binalar yapılıp yeni düzenleme olunca, oradaki mezarlıkta bulunan ve vebadan ölen insanların kafatasları ve kemikleri getirilip buraya gömülmüştür.

Öte yandan: buradaki mezarlığın imparatorluk ailesi açısından da önemi vardır. İmparatorluk ailesinin iki mezar yeri vardır. Birincisi, bedenlerinin gömüldüğü yer ki burası ara sokaklarda küçük bir kilisedir. İkincisi ise, kalplerinin sıvı içinde tutulduğu yerdir ki kalpleri özel bir sıvı içinde burada muhafaza edilmektedir.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Katedralin en büyük cazibesi, asimetrik çan kulesidir.

Çan kulesi: 136 m. yüksekliğinde. Çan kulesinin ismi ise “Steffl”. Tepesinde gözlem platformu var. Muhteşem manzarayı seyretmek isterseniz, 4 Euro giriş ücreti ödemeli ve 344 basamak merdiven çıkmanız gerekiyor ki, bence çıkın.

Çıktığınızda: kuzeydoğuda, Çek Cumhuriyetine, güneybatıda ise: Alpleri görebiliyorsunuz. Tabii, açık ve sisli olmayan bir hava olması şart. Bu kulede, ayrıca, 20 ton ağırlığında bir çan var.

Çanın ismi: Pummerin çanı. Çan: 1683 yılında: Osmanlı kuşatması sonucunda bölgede bırakılan Osmanlı toplarının eritilmesiyle yapılmış. Böylece Osmanlının bozgunla sonuçlanan II. Viyana kuşatmasına bir gönderme yapılmıştır.

Çünkü: Osmanlı-Avusturya savaşlarında hedef alınan noktalar: camilerin minareleri ve kiliselerin kuleleridir. Çünkü bu durum tamamen moral bozmaya yöneliktir ve o yüzden savaşı kazanınca bu tür göndermeler yaparlar. Ancak, bu çan, 1945 yılında hasar görmüş. Yalnızca: özel günlerde kullanılıyor.

Büyük ana kapının ismi: Riesentor. Yani: Dev geçit olarak isimlendirilmiş. Niye bu isim verilmiş? 13.yüzyılda, yapı inşa edilirken, burada büyük bir kemik bulunmuş. Bu kemik: Nuh tufanında boğulan, bir devin baldır kemiği olduğuna inanılmış.

Ancak, daha sonraki yıllarda, büyük bir mamutun kaval kemiği olduğu ortaya çıkmış. Ancak, bu gerçek ortaya çıkana kadar, bu kemik, bu kapıda asılı kalmış.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Katedralden çıktığınızda

Hemen kapı önünde, ünlü müzisyenler “Mozart” ve “Haydın” kıyafeti giymiş gençleri göreceksiniz. Bunlar: konser biletleri satmaya çalışan Viyanalı gençler.

Bunlardan başka: burada: peruğu, dantelli gömleği ve ipek ceketiyle, 18.yüzyıl asilzadelerine benzeyen, heykel adamlar var. Kıpırdamadan, heykel şeklinde, saatlerce durabiliyorlar. Önlerindeki para kutusu da o ölçüde doluyor.

Yine katedralin hemen önündeki meydanda, yerde bir temel kalıntısı göreceksiniz. Burada bir  zamanlar “Maria Magdalena Şapeli” varmış. Maria Magdalena, günahkar bir kadındır ve bu kadını alırlar, taşlamak üzere bir meydanda toplanırlar, taşlar ellerinde, tam atacakları sırada İsa gelir ve kalabalığa hitaben “en günahsız hanginiz ise, ilk taşı o atsın” der.

Bunun üzerine kimse taş atamaz. Kadın tövbe eder, İsa kadını çıkarır. Kimileri İsa’nın kadınla evlendiğini ve soyunu devam ettirdiğini iddia eder. Ama gerçek olan şudur ki, İsa’nın “Son Yemek” tablosundaki  tek kadın karakter, Maria Magdalena’dır.

O zamanlar Avrupa’da Maria Magdalena adına birçok kilise ve şapel yapılmıştır. Bu görülen yer de o zamanlar yani 1781 yılında yapılmıştır. Ama 1850 sonrasında kaldırılmıştır, günümüzde sadece temelleri görülmektedir.

20160803_173147
Avusturya Viyana Stephans Dom Katedrali önündeki heykel, Papa’nın ayakları altında Türk askeri ve Türk bayrağı var

 

Avusturya Viyana Stephans Dom Katedrali önündeki heykel, Papa’nın ayakları altında Türk askeri ve Türk bayrağı var

 

20160803_173114
Avusturya Viyana Stephans Dom Katedrali önündeki heykel, Papa’nın ayakları altında Türk askeri ve Türk bayrağı var

 

Yine katedralin hemen yan cephesinde

Osmanlıya bir gönderme yapılmaktadır. Bir heykel gurubunda, elinde haçlı bayrağı tutan bir din adamı (papa) ve ayakları altında yatan bir asker figürü görülmektedir.

Asker her ne kadar Tatar askeri olarak nitelendirilse de (çünkü kafası kazınmış, bir tutam saç görülmektedir) askerin hemen yanında küçük ve kırık bir Osmanlı sancağı görülmektedir.

Bir din kurumunda, bir din adamı aracılığı ile yapılan ırkçılığın boyutunu anlatmak için yukarıdaki resimlere bakmanız yeterlidir. Duyduğuma göre, bir zamanlar bu heykelin kaldırılması için, Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından bazı girişimlerde bulunulmuş ancak kaldırılmamıştır.

Çapraz karşıda ise

Stephan Platz bulunuyor. Bu meydana doğru yürüyoruz. Burası: İstanbul-Beyoğlu-İstiklal caddesini andırıyor. Sokak satıcıları ve sokak göstericileri yoğun. Ayrıca: lüks mağazalar ve Mozart çikolatası da satan hediyelik eşya dükkanları bulunuyor. (Küçük bir not, Viyana şehrine gelip te en meşhur hediyelik Mozart çikolatasını elbette alacaksınız, ama buradan değil, çünkü fiyatları pahalı, 275 gramlık bir Mozart çikolatasını, muhtemelen 5 Euro civarında almanız uygundur.)

Bu cadde sizi sarayın arka tarafına götürecektir. Caddenin üstünde, Viyana şehrinin pastaneleri meşhurdur. Bu pastanelerde “zahter” yenir. Hatta, zahterin kendisine ait bir pastanesi vardır. Hemen yolun sonunda, Operanın arkasında ve “Zahter Torte” diye geçer. Aslında hangi pastaneye giderseniz gidin, bütün menülerde vardır.

Bu meydanda görebileceklerimiz şunlar

Avusturya Viyana Ring içi bölge Stock-im Eisen-Platz

Stock-im-Eisen-Platz

Burası: Stock-im-Eisen-Platz’ın birleştirilmiş bir halidir. Bunun sözcük anlamı ise: “demire sokulmuş sopa” demektir. Bu isim, çok eskilere dayanıyor. Ortaçağ döneminde, Viyana şehrine varan yolcular, şans getirmesi için, eski bir ağaca çivi çakarlarmış. Bu çiviler, günümüzde koruma altına alınmış. Burada, bunları görebilirsiniz.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Haas-Haus

Haas-Haus

Burası: pencerelerinden katedralin yansıdığı, büyük ve silindirik bir yapı. Yapı: 1990 yılında, Hans Hollein tarafından tasarlanmış. St. Stephansdom Katedraline çok yakın yapılması nedeniyle, antipati çekiyor. Bu yapının en büyük özelliği, sahibinin Türk olmasıdır.

Babası Viyana şehrine gelip buraya ilk restoranı açan Türk’tür ve havayolu şirketleri ve catering konusunda bir numara olan bu kişi, bu binanın sahibidir. Binanın özelliği, biraz önce söylediğim gibi, dış cephesinin cam olması ve buna, hemen yakındaki katedralin görüntüsünün yansımasıdır. Yani binaya bakıldığında katedral görülür.

Gezimize devam etmek için: katedral yönünde dönüş yapıp, ROTENTURM STRASSE caddesi boyunca yürümeye devam ediyoruz.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Bu sırada, karşımıza: yaklaşık 300 yıl önce, hırsızların asılarak idam edildikleri, boş bir meydan çıkıyor. Burası: LUGECK bölgesi. Burada, açık hava kafeleri var. Dinlenmek için ideal.

Tuna kanalına doğru yürümeye devam ediyoruz. Karşımıza: FLEİSCHMARKT sokağı çıkıyor. Sağ bölüme dönüyoruz ve biraz ilerlediğimizde, karşımıza bir meyhane çıkıyor.

Griechenbeis Meyhanesi

Buranın önemi: Mozart, Beethoven, Schubert ve Strauss’un yaşadıkları dönemde, buranın müdavimi olmaları. Buraya ait ilk kayıt: 1447 tarihlidir. Ama yine de, buranın tam olarak ne zaman açıldığı bilinmemektedir. Küçük odaları, o zamandan beri halka açıktır. Grillparzer ve Johann Straus: tavanı imzalamışlar.

Meyhaneden çıkıp, yürümeye devam ettiğinizde, karşınıza, hemen sağ bölümde, bir manastır çıkıyor.

Heiligen-Kreuzerhof Manastırı

Burası, 17.yüzyıldan kalma bir yapı. Bu manastırın avlusundan geçerek, Basiliskenhaus denilen yere ilerlediğinizde, ilginç heykeller görebilirsiniz.

Şöyle ki: yarı horoz, yarı kertenkele bir canlının, nefesiyle içme suyunu zehirlediği söylenir. Ama, efsaneye göre, fırıncının çırağı: canavara ayna tutup, onu, korkudan öldürmüş.

Evet, gezimize devam ediyoruz. Tuna kanalı aksi istikamette biraz yürüyoruz ve WOLLZEİLE caddesinde, karşımıza eski üniversite çıkıyor.

Alte Üniversitat

Franz Schubert, Viyana çocuk korosu üyesi olarak burada bir dönem yaşamıştır. Eski üniversite: 1848 yılında, öğrencilerin yaptıkları gösteriler nedeniyle kapatılmıştır.

Buradan sonra, aynı cadde üzerinde katedral müzesi istikametinde geri dönerek ilerlemeye devam ediyoruz. Sol yanımızdaki bir ara sokaktan, Domgasse bölgesine geçiyoruz. Burada, ünlü bir müzisyene ait ev bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Mozarthaus Vienna

Mozarthaus Vienna

Buranın diğer adı: Figaro House. Wolfgang Amadeus Mozart: 1784-1787 yılları arasında, 3 yıl boyunca burada yaşamış. Mozart, günümüzde müzeye dönüştürülen bu evde: birçok piyano ve korno konçertosu ve çeşitli sonatlar bestelemiştir. Ama en ünlü bestesi: “Figaro’nun Düğünü” operasıdır.

Müze: 2006 yılı başlarında, Mozart’ın doğumunun 250. yılı kutlamaları nedeniyle, tamamen yenilenmiştir. Yapıda: 4 oda, 2 özel ofis ve mutfak var.

Buradan çıkınca: BLUTGASSE caddesini takip edin ve bu cadde ve SİNGER STRAASSE caddelerinin köşesindeki : Fahnrichshof bölgesinde gezinmenizi öneririm. Çünkü, burada dolaşmak çok keyifli. Burada: ressamlar, galeriler, butikler, apartmanlar ve bahçelerden oluşan göz alıcı yerler var.

Evet, gezimize devam ediyoruz. Buradan sonra: yine Tuna kanalının aksi istikametinde, STEPHANS-PLATZ meydanına doğru bir süre yürüyorsunuz ve KARNTNER STRASSE geliyorsunuz.

Bu ana yol: Viyana şehrinin sosyal hayatında, her zaman önemli rol oynamıştır. Viyana şehrinin en şık mağazalarının çoğu buradadır. Zaten, cadde trafiğe kapatılmıştır. Bu modern mağazalar yanında, burada, günümüzde, bir cam ürünleri müzesi de bulunuyor.

Cam ürünleri müzesi

Lobmery mağazasında bulunmaktadır. 1823 yılından bu yana müze işlevini sürdürmektedir.

Karntner Straasse üzerinden ilerliyoruz. Caddenin biraz ilerisinde: KAPUNİZER KİRCHE denilen bir yer var. Bunun altında ise, Kaisergruft denilen bir mezarlık bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Imperıal Burial Vault-Kaisergruft

IMPERIAL BURİAL VAULT-KAİSERGRUFT (MEZARLIK) 

Burası, bir imparatorluk mezarlığı. 1622-1632 yılları arasında yapılmıştır. Yapının cephesi: 1935-1936 yılları arasında restore edilmiştir. Habsburg hanedanlığı: 1633 yılından bu yana, buraya gömülmektedirler.

Yani, burada, Habsburg hanedanlığına ait, 150 civarında mezar ve lahit bulunuyor. Buraya giderseniz, Maria Theresa ile kocası François de Lorraine’ye ait, ikili tabuta dikkatinizi çekerim.

Burada yapılan son cenaze töreni: 1989 yılında, son Habsburg imparatoru I. Karl’ın eşi Zita’ya aittir. Burada, diğer dikkatinizi çekecek görüntü ise, hala çok sevilen, İmparator Franz Joseph ile İmparatoriçe Elisabeth (Sissi) mozoleleridir.

Bu mozoleler, günümüzde bile, çiçeklerle doludur. Katedrali yazarken hatırlanacağı üzere, imparatorluk ailesinin öldüklerinde bedenleri buraya, kalpleri ise özel bir sıvı içinde katedrale yerleştirilmektedir.

Aynı cadde üzerinde yürümeye devam ediyoruz ve karşımıza bir otel çıkıyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge  Hotel Sacher

HOTEL SACHER

Bina, Neo-klasik üsluptadır. Bina, tarih boyunca, pek çok olaya tanık olmuştur. Bu yapının ilk inşa edildiğinde, burada Anna Sacher isimli biri yaşarmış. Bu şahıs, büyük purolar içmesiyle tanınır, kraliyet ailesinden, aristokratlardan, diplomat ve zenginlerden konuklarının bütün ihtiyaçlarını karşılaşmış.

Ama, bu konuklarının imzalarını: bir masa örtüsüne işlermiş. Avrupa’nın geleceğini belirleyen toplantılar da, bu otelde yapılmıştır.

Otel: ünlü “Sacher” pastasıyla tanınıyor, deneyebilirsiniz. Boş masa bulmak çok zor. Bir süre beklemeniz gerekebilir, küçücük bir masa ve bar taburesi gibi yüksek sandalyelerde oturuluyor. Garsonlar ise, tamamen ilgisiz.

Aynı cadde üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Caddenin kıyısında, caddenin OPERNRİNG caddesiyle kesiştiği yerde, Opera binası bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Staatsoper
Avusturya Viyana Ring içi bölge Staatsoper
Avusturya Viyana Ring içi bölge Staatsoper

STAATSOPER (VİYANA DEVLET OPERASI) 

Kartner bölgesinin başındadır. Dünya operasının merkezidir. Giriş ücretli. 1869 yılında açılan, ilk opera binası, çok fazla kişi tarafından eleştirilince, binanın mimarı Edward Van der Nüll, intihar etmiş.

Evet, orijinal bina, 1945 yılındaki bombardımanda, tamamen yerle-bir olmuş. Bombardımanda: çatısı yanarken, içindeki 150 bin farklı dekor ve 1500’den fazla kostüm yanmıştır. Ardından, burayı tekrar açmışlar ve açılışı çok ünlü bir besteci Mozart tarafından “Don Ciovanni” eseri icra edilmiştir.

Burada herhangi bir opera gösterisine gitmeseniz bile, ücret ödeyerek, bu binayı gezme şansınız var. Ancak, konser anındaki akustiği hissedemezsiniz. Konsere katılmak ise biraz problemli. Öncelikle, bilet bulmak ve bilet bulduğunuz takdirde de, kıyafet zorunluluğu, konsere katılmayı güçleştiriyor.

Çünkü: konserlere girerken, koyu renk takım elbise ve gece elbisesi giyilmesi zorunlu. Opera binasının yan tarafında bulunan, ALBERTİNA PLATZ meydanına geçiyoruz. Burada bir anıt var. Ayrıca bir saray bulunuyor.

Savaş ve Faşizm karşıtı anıt

Alfred Hrclicka tarafından tasarlanmıştır. 1991 yılında yapılmış. Diz çökmüş vaziyette, bronz bir heykel var. Bu heykel: Naziler tarafından, kaldırım taşlarını, diş fırçaları ile temizlemek zorunda bırakılan Yahudilerin nasıl aşağılandığı betimlenmiş. Heykel, taş kapının hemen dibinde. Yalnız, bu anıt, yapıldığında: hem Yahudilerin ve hem de Yahudi karşıtlarının protestolarıyla karşılanmış.

Albertina Graphic Arts Collection

1776 yılında inşa edilmiştir. Maria Theresa’nın oğlu Saksonya Dükü Albert’in adını taşımaktadır. Burada: dünyanın en önemli grafik koleksiyonu bulunmaktadır. Bu koleksiyonda: 60 binden fazla orijinal çizim ve bir milyondan fazla baskı bulunmaktadır.

Koleksiyonun dönemi ise, 15.yüzyıldan günümüze kadar uzanan dönemi kapsar. Koleksiyonda eseri bulunan sanatçılar şunlar: Dürer, da Vinci, Michelangelo, Raffaello, Tiziano, Rembrandt, Rubens, Van Gogh, Beardsley.

Sarayda: imparatorluk daireleri yakın zamanda yenilenmiştir. Ayrıca, bir sergi alanı açılmış, depolama sistemi kurulmuştur.

Evet, şimdi şehrin en güzel bölümlerinden birinde, Şehir gezimize devam edeceğiz

Bu bölümdeki gezimizde: GRABEN bölgesini gezeceğiz. Bölgedeki gezinin başlangıç noktası: daha önce den hatırlayacağınız bir yer: STEPHANS PLATZ meydanı.

Meydandan, GRABEN caddesine giriyoruz.

GRABEN VE YAHUDİ MAHALLESİ

Burası: şehrin, en modern mağazaları ve kafelerinin bulunduğu bir bölgedir.

Ama, buranın en büyük özelliği: Habsburg hanedanının son dönemlerine kadar: “Graben Nymphaları” olarak bilinen hayat kadınlarının bulunmasıdır. Caddenin bir diğer önemli özelliği ise, buranın uzunca süre bir mezarlık olarak kullanılmış olmasıdır.

1800’lü yıllarda toparlanma başlayınca mezarlık boşaltılmış ve büyük bölümü katedralin altına yerleştirilmiştir.

Buradaki binaların birçoğu ekonomik nedenler ve alışveriş amaçlı açılmıştır. Kartner caddesinde klasik marka mağazaları varken, burada çok lüks marka mağazaları bulunmaktadır.

Geniş cadde: günümüzde, trafiğe kapatılmış ve sadece yayalar tarafından kullanılmaktadır. Caddede: şehrin, 1679 yılında vebadan kurtulmasına adanmış bir anıt var.

20160803_151531
Avusturya Viyana Ring içi bölge Veba Anıtı
Burada önemli bir anıt görülüyor.

Pek çok şehirde görüldüğü üzere, burada da “Veba Anıtı” vardır. Bu anıtın ilk yapıldığı tarih 14’ncü yüzyıldır ve ahşap yapılmıştır. Avrupa’nın veba yaşadığı en kötü dönem olan 14’ncü yüzyıl, sonrasında ise 16, 17, 18 yüzyıllar, sonrasında 19’ncu yüzyılda bu hale getiriliyor, ama sadece vebayı simgeleyen bir anıt olmaktan çıkıyor.

İçerik olarak ilaveler yapılıyor. İçerik: üç tarafında 3 amblem var, bunlar 19’ncu yüzyıl sonunda Avusturya imparatorlarının taktıkları 3 kraliyet amblemi, bunlar Avusturya, Macaristan ve Bohemya Krallık amblemleridir.

O yüzden, 3 amblemi de bu anıtın çevresine yerleştirmişlerdir. Önemli olarak, en temel detay, neden biz bu anıtlarda dini figürler görüyoruz. Yukarıda: Hıristiyanlıkta büyük üçleme olan; baba, oğul ve kutsal ruh üçlemesi görülür.

Bunun sebebi: 14’ncü yüzyıl, hastalık yayılmaya başlıyor, insanlar etkileniyor ve bir anda ölmeye başlıyorlar.

En sonunda “biz günahkar hayatlar yaşıyoruz, Allah bizi cezalandırıyor, kurtulmanın tek yolu dine sığınmak, dindar yaşamak” diyorlar. Kilise, bunu alıyor ve kendine göre kullanıyor ve her şehirde anıtlar yapılmaya başlanıyor, anıtlarda tepe de üçleme görülüyor, aşağı tarafta vebanın insan vücudunda yarattığı etkiler ve din adamları görülüyor.

Graben caddesinde bir süre ilerledikten sonra, sağ yanımızdaki bir sokaktan girdiğimizde bir kilise göreceğiz.

20160803_151640
Avusturya Viyana Ring içi bölge Pterkirche
20160803_162938
Avusturya Viyana Ring içi bölge Pterkirche

Pterskirche-Aziz Peter Kilisesi

Gabriele Montani tarafından 1702 yılında tasarlanmış ve yapılmıştır. Dış cephe, her biri üçer oyma melek başıyla süslenmiş, dışa eğimli oturma sıraları vardır. Yapı, Viyana barok sanatının en güzel örneklerinden biridir. Hemen veba anıtının yakınındadır. Dışarıdan bakıldığında çok sade görünür.

Ama bunun içine girdiğinizde muhteşem güzel detaylarla karşılaşırsınız. Barok bir yapı, daha sadedir, ama mutlaka içine girin. Burada genellikle konserler düzenleniyor, konsere denk gelip ücretsiz müzik dinleyebilirsiniz. Ama dediğim gibi içeride göreceğiniz heykeller, mezar bölümleri ve özellikle apsis denen ortadaki bölümü mutlaka görün.

Sonra, Graben caddesinden geri dönüyoruz ve sol yanımızdaki: DOROTHOER GASSE sokağına giriyoruz. Burada, bir müze bulunuyor.

JÜDİSCHES MUSEUM (YAHUDİ MÜZESİ)

Giriş ücretlidir. 1993 yılında kurulmuştur. Müzenin bulunduğu; 18.yüzyıldan kalma, Palais Eskeles isimli yapı, eskiden, önce gelen bir Yahudi tüccara aitmiş.

Müzede: modern teknikler kullanılarak: şehirdeki Yahudi topluluğunun tarihi süreç içindeki yerleşimi ve başlarına gelenler anlatılıyor.

Viyana kültürüne yaptıkları katkılar da, açıklanmış. Müzede: bir kafe ve alt katta bir kitapçı bulunuyor.

Graben bölgesinin güneyinde geziyoruz.

YAHUDİ MAHALLESİ

Burada, genellikle giyecek mağazaları var. Meydanda ise, bir anıt bulunuyor.

Soykırım Kurbanları Anıtı

Rachel Whiteread tarafından yapılmıştır. 1938-1945 yılları arasında, Naziler tarafından öldürülen, 65 000 Avusturya Yahudi’sinin anısına dikilmiştir. Ters çevrilmiş bir kütüphaneyi andıracak şekilde tasarlanmıştır.

Yani, kitaplar, içeriye doğru bakıyor. Anıtın temelinin çevresine: Avusturya Yahudilerinin gönderildikleri kampların isimleri yazılı.

Hemen yakınlarda, bir kilise bulunuyor.

Kornhauseltum

Şehirdeki en eski kilisedir. Sarmaşıklarla kaplıdır ve 1161 yılında yapılmıştır. Bir zamanlar çok önemli bir ticaret malı olarak kabul edilen: tuzun azizi olarak tanınan “Rupert” e adanmıştır.

Buradan: Hoher Markt’a gidin.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Hoher Markt

HOHER MARKT

Burası, eski dönemlerde Roma yerleşimi olan “Vindobona”nın formu olarak kullanılıyordu. Buradaki küçük bir müzede: Roma döneminden kalma, iki evin kalıntıları görülüyor.

Honer Markt meydanının güney ucunda: Ankeruhr bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Ankeruhr

ANKERUHR

1911 yılında, bir sigorta şirketi tarafından yaptırılmıştır. Bu hareketli saatte: Charlemagne, Prens Eugene, Maria Theresa ve Joseph Haydn figürleri bulunuyor. Saat: 12.00’de, bu figürlerin gösterilerini izleyebilmek mümkün.

Meydanın tam ters istikametinde, batı ucunda: MARC-AUREL STRASSE caddesine doğru yürüyün. Hemen solda: günümüzdeki Avusturya Arşivlerini barındıran, ALTES RATHAUS (Eski Belediye Sarayı) bulunuyor. Bu sarayın hemen karşısında ise, yine bir kilise bulunuyor.

Tuna kanalının aksi istikametinde yürümeye devam edin ve PLATZ AM HOF meydanına gelin.

PLATZ AM HOF

Şehrin eski bölümündeki en büyük meydan burasıdır. Babenbergerler hanedanı: kalelerini, 1150 yılında, burada kurmuşlar. Kale, uzun süre bir askeri sığınak olarak kullanılmış.

Meydandaki diğer bir eser: MARİENSAULE, yani “Meryem Ana Sütunu”.1667 yılında yapılmış. 30 yıl savaşlarında, İsviçre ordularına karşı kazanılan zaferin simgesi olarak dikilmiş. Bu meydanın kıyısında, Am Hof kilisesi var. Kilisenin barok ön cephesi görülmeye değer.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Platz Am Hof

Evet, gezimize devam ediyoruz. Meydanın hemen yanındaki, BOGNERGASSE sokağına girin. Bu sokakta görmeniz gereken: Engel Apotheke. Sokağın sonunda: İskoç kilisesi var.

SCHOTTEN KİRCHE (İSKOÇ KİLİSESİ)

Burası, İskoç ve İrlandalı rahipler tarafından, 12.yüzyılda kurulmuştur. Buranın resim galerisi görülmeye değer. İlginizi çekebilir.

Geziye devam ediyoruz. Hemen yanda, HERRENGASSE sokağını bulun. Bu sokakta, etkileyici saray ve binalar sıralanıyor. Bu sokak üzerinde diğer görmeniz gereken yerler:

Avusturya Viyana Ring içi bölge Cafe Central

CAFE CENTRAL

I. Dünya Savaşından önce, şehrin önde gelen kafelerinden birisidir. (Yiyecek-İçecek bölümünde, ayrıntılı olarak anlatıyorum, güzel bir kafe. Rahatlıkla saatlerce oturulabilecek güzelliktedir)

Herrengasse sokağı: MİCHAELER PLATZ ve HOFBURG bölgelerine çıkıyor. Meydanda görülmesi gereken yerler şunlar:

Avusturya Viyana Ring içi bölge Hofburg-Imperial Place

HOFBURG (IMPERİAL PLACE) 

Burası, 13.yüzyıldan bu yana, Avusturya Hükümdarlarına ev sahipliği yapan, en etkileyici saraylardan biridir. Eski şehrin, güneybatı bölümünü, yani bu bölgeyi, imparatorluğu hatırlatan etkileyici eserler kaplıyor.

Burada bir küçük not vermek istiyorum, bazı internet sitelerinde burası için Topkapı Sarayını gölgede bırakıyor gibi deyimler kullanılmış, ama burayı gördüğünüzde böyle bir yorumun tamamen saçma olduğunu göreceksiniz.

Boyutları devasa. İnce işçiliği, uçsuz-bucaksız bahçesi ve görkemli heykelleriyle gerçekten büyüleyici. Saray: 1918 yılına kadar, İmparatorluk ailesi tarafından, ikametgah olarak kullanılmıştır. Habsburg hanedanlığı: büyük Avusturya-Macaristan imparatorluğunu buradan yönetmiştir.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Büyük Saray: 600 yıl süresince, 5 kez restore edilmiş ve sonunda, yine büyük kısmı tamamlanamadan kalmıştır. Günümüzde, burada, müzelerde, Habsburg hanedanının servetleri sergileniyor. Bunun dışında: Avusturya Başkanlık ofisi, kongre merkezi ve çok sayıda sanat koleksiyonu bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Buradaki gezi için

Öncelikle, rehberler eşliğinde, yaklaşık bir saat süren bir tura katılmanız gerekiyor. Bu turda: KAİSERAPPARTEMENTS yani imparatorluk daireleri geziliyor.

Bu gezide: goblenler, subayların sigara salonları, harika sobalar, kristal avizeler, demirden askeri bir kamp yatağı bulunan Franz Joseph’in yatak odası, Elisabeth (Sissi) in daireleri ve duvara monte edilmiş barlar ve tırmanma ipleriyle egzersiz yaptığı salonu görebiliyorsunuz.

Tüm bunların yanında: porselenden yapılmış seramik sobalar ve 19.yüzyılda, İmparator 16.Louise tarafından yaptırılan muhteşem mobilyalar görülüyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Bu gezide

ilk 6 oda: SİSSİ MUSEUM olarak düzenlenmiş. Burada: imparatoriçenin hayatından sahneler bulunuyor. Özellikle, Elizabeth’in özel hayatı vurgulanmış, egzersizleri, rejimleri ve güzellik ile ilgili saplantılarına ayrılan bölümler ilginizi çekebilir. İmparatoriçe, hayatta iken bir efsaneydi.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Sisi Museum

Ölümünün üzerinden, yüz yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, hala efsane olarak kalmıştır. Saç bakımı saatler alırmış. Yaşı ilerledikçe, sık sık yolculuğa çıkar olmuş. İmparatorluk trenini kullanırmış. 1898 yılında, 60 yaşındayken, Cenevre’de, İtalyan bir şahıs tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür.

Evet, bu bölgedeki gezimize devam ediyoruz.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

IMPERİAL SİLVER COLLECTİON-HOFSİLBER UND TAFELKAMMER (KRALİYET GÜMÜŞ DEPOSU VE SOFRA TAKIMI KOLEKSİYONU):

Burada, Habsburg hanedanının yemek servis takımları sergileniyor. 600 yıldan fazla süre, düğünlerde ve doğum günlerinde kullanılan, Çin, Japon, Fransız Sevres ve Alman Maissen servis takımları sergileniyor. En önemli eser: 140 parçalık, parlak kırmızı Yakutlu çay takımı ve 1851 yılında Kraliçe Victoria tarafından İmparator Franz Joseph’e hediye edilen: orta süsüdür.

140 kişilik masa üzerinde, servis takımları tamamen yerleştirilmiş olarak sergileniyor. Masa: 30 metre uzunluğundadır. Çini tabaklar, altın ve gümüş servis takımları muhteşem.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Stallburg

STALLBURG (HARALAR)

1565 yılında, bu yapı: Arşidük konutu olarak yaptırılır. Hofburg kompleksinin dışındadır. Bina, daha sonra “İspanyol Binicilik Okulu” haralarına dönüştürülmüştür. Yapı: 3 katlı, kemerli avlusu ile, şehirdeki en önemli Rönesans yapılarının başında gelmektedir. Haralar, halka açık değil.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Spanische Reitschule

SPANİSCHE REİTSCHULE (İSPANYOL BİNİCİLİK OKULU)

Burası: Habsburg sarayına yürüme mesafesi uzaklıktadır. Muhteşem mimarisi var, mutlaka zaman ayırın ve ziyaret edin. 1729-1735 yılları arasında inşa edilmiştir. Mimarı: Josef Emanuel Fischer von Erlach.

Burada bulunan: Lipizzaner atları: yıl (temmuz ve ağustos ayları hariç) süresince, arenada gösteri yapıyorlar. Bu gösterilerde: atlar, müzik eşliğinde, çok uyumlu ve hassas hareketler yapıyorlar.

Gösteriler için bilet bulamasanız, sabah saatlerinde atların eğitimleri var, bu eğitimleri izleyebilirsiniz. Bence: zaten gösterilere bilet bulmak zor, biletler pahalı ve çok kısa sürüyor. Siz: hafta içinde yapılan antremanları izleyin.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Bu arada, belki merak edenleriniz olabilir

Lipizzaner atlarının ne özellikleri var? Bu tür atlar: İspanyol ırkı ve Slovenya’da, Lipica bölgesinde yetiştiriliyor. Ancak, bu gelenek, 1920 yılından bu yana, Styria bölgesinde, Piber kasabasında sürdürülüyor.

Atlara: 17.yüzyıldan bu yana değişmeyen sistemlerle: zarif bir şekilde yürüme ve dans etme öğretiliyor. Atlar, müzik eşliğinde, klasik figürler sergiliyorlar. Gösterilerde, kendinizi bambaşka bir dünyada hissedeceksiniz. Bembeyaz atlar ve siyah giysili binicileri.

İspanyol Binicilik Okulunun hemen karşısında: JOSEFS PLATZ meydanı bulunuyor. Meydanda bulunanlar şunlar;

Avusturya Viyana Ring içi bölge

HEYKEL

Meydanın ortasında bulunan bu heykel, Franz Anton Zauner tarafından yaptırılmış ve II. Joseph’in at üzerinde betimlendiği bir heykel.

ÖSTERREİCHİSCHE NATİONAL BİBLİOTHEK (ULUSAL KÜTÜPHANE)

Meydanın hemen yanındadır. Eskiden imparatorluk kütüphanesi olarak kullanılmıştır. İmparatorluk mimarı: Johann Bernhard Fischer tarafından; 1723-1735 yılları arasında yapılmıştır.

En dikkat çekici bölümü: büyük salon kısmıdır. Buranın tavan freskleri, Daniel Gran tarafından yapılmıştır. Bu fresklerde, kütüphanenin kurucusu olan İmparator VI. Karl’ın yüceltilmesi tasvir edilmektedir.

Burada, milyonlarca el yazması ve basılı kitap bulunmaktadır. Bunların yanında: portreler, haritalar, notalar, papirüse yazılmış dokümanlar ve bir müzenin  de bulunduğu ana bina var.

AUGUSTİNER KİRCHE

Burası bir kilise. Habsburg hanedanlığının evlilik kilisesi olarak kullanılmıştır. Habsburg hanedanının önemli kişilerinin kalpleri, buranın kıriptasına gömülüdür.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Schatzkammer
Avusturya Viyana Ring içi bölge Schatzkammer

SCHATZKAMMER (HAZİNE)

Kaiser-appartements yapısının hemen yanında bulunuyor. Eski kutsal Roma imparatorluğunun göz kamaştırıcı eserleri, burada sergileniyor. En önemli eserler: İnciller, cilalanmış zümrütler, yakut ve safirlerle bezeli, som altından yapılmış imparatorluk tacı.

Evet, dünyanın en ünlü hazinelerini burada görmek mümkün. Burada göreceğiniz: İmparator Rudolf II’nin tacı; ilk olarak: 962 yılında: Roma’da, Büyük Otto’nun taç giyme töreninde kullanılmıştır.

Daha ; sonra ise: Aachen ve Frankfurt’taki taht varislerine geçer. Burada: bir kutsal kılıç ve Charlemagne’nin kılıcı da sergileniyor. Bunların dışında ilginizi çekebileceğini düşündüğüm eserler: Hz. İsa’nın son yemekte kullandığı kutsal kase olduğunu düşünülen akik bir kap, zehirli yiyecekleri gösteren engerek dili credenza gibi.

Ayrıca: sergilenen hazineler arasında: İmparatorluk ailesine gelen hediye bir at da sergileniyor. Büyüleyici, tek boynuzlu bir at. Boy uzunluğu:  2.5 metre.

20160803_152505
Avusturya Viyana Ring içi bölge

Sarayın hemen ortasındaki meydanda: Roma  dönemine ait kalıntıların bulunduğu küçük bir bölüm görülüyor. Burası, Roma döneminde burada kurulan şehrin, temel kalıntıları imiş. Buranın bulunduğu meydanda, gayet güzel kafeler var, bunlardan birine oturup hoş zaman geçirmenizi öneririm.

Evet, şimdi de, büyük bir bahçe ye geçiyoruz.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Burggarten

BURGGARTEN

Burası, Hofburg’un bahçesi. 19.yüzyılda, imparatorluk ailesi için düzenlenmiştir. Bahçede, iki anıt var. Bunlar: I. Franz Joseph ve Mozart’a ait. Özellikle Mozart’a ait olan anıt: 1896 yılında, Victor Tilgner tarafından yapılmıştır. Burada, bir de limonluk bölümü var. 20.yüzyılın başında yapılmış. Limonluk bölümünde, çok güzel bir kafe ve kelebek bahçesi de bulunuyor.

Burayı gezdikten sonra, Operring Strasse caddesinde gezebilirsiniz.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Ring Boulevard-Strasse

RİNG BOULEVARD-STRASSE

Ring, aslında şehri saran surları temsil ediyor. 1850’li yıllarda, artık Türk ordusunun gelmeyeceğini düşünen zihniyet, surları yıktırıp, şehrin gelişmesini sağlamıştır. 1940’larda ise: St. Stefan kilisesinin gözetleme kulesini ve 1952 yılında da, banliyölerdeki kuleleri yıkmışlardır. Yıkılan surların yerine: 70 metre genişliğinde, bir bulvar yapılmıştır. Bu bulvarda: hükümet binaları, özel köşkler, geniş meydanlar, parklar, anıtlar ve zarif kafeler bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Evet, bu bulvarın uzunluğu: 4 km. dir. Eski şehrin merkezini, bir çember gibi sarıyor.

Evet, Ring Strasse caddesi boyunca yürümeye devam ediyoruz. Burgring caddesi bölümüne geçince, sağ taraf: Hofburg ve Sol taraf ise, Kunsthistorisches Museum ve Naturhistorisches Museum ile arasında kalan Maria-Theresien-Platz bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Votic Kirche

VOTİC KİRCHE

Ring caddesinde, Viyana Üniversitesinin yanındadır. Ünlü Stephan Katedralin den daha önemlidir. Çünkü: Macar Libenyi tarafından yapılan saldırıdan kurtulan, imparator I. Franz Joseph tarafından, Tanrıya şükran amacıyla; 1854 yılında yaptırılmıştır. Mimarı: Heinrich Fersste. Kilisenin yapımı için, halktan para toplanmıştır. Para toplanan insan sayısı: 300 bin kişidir.

Mimari bakımdan ise: dünyadaki sayılı gotik tarzdaki nadir kiliselerden biri olarak öne çıkmaktadır.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Kunst Historichhes Museum

KUNST HİSTORİCHHES MUSEUM (GÜZEL SANATLAR MÜZESİ)

Giriş ücretli ama özellikle giriş ana merdiveninden itibaren, muhteşem sanat eserleri ziyaretçilerini bekliyor. Müzenin koleksiyonu, tek kelimeyle muhteşem ve çok geniş.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Kunst Historichhes Museum

Birinci Kat: Burada resim galerisi var. Galerinin ismi: Gemaldegalerie. Burada: 16.ve 18.yüzyıl, Avrupa sanatından örnekler sergileniyor.

Ana girişin solundaki, doğu kanadında: Flemenk, Flaman, Alman ve İngiliz sanatçıların eserleri sergileniyor.

Girişin sağındaki batı kanadında ise: İtalyan, İspanyol ve Fransız sanatçıların eserleri sergileniyor. Bu sanat eserlerini yapan sanatçıların bazılarının isimleri ise: Caravaggio, Raffaello, Rembrandt, Rubens, Tiziano.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Kunst Historichhes Museum

Alt Kat

Burada, antik Mısır, Yunan ve Roma eserleri sergileniyor. Ayrıca: Heykel ve Uygulamalı Sanatlar Koleksiyonu bulunuyor. Cellini’nin, Fransa kralı I. François için yaptığı: mine ve altın kaplı, ünlü tuzluk, bu koleksiyonda, mutlaka görün.

Klasik Antika Koleksiyonundaki en önemli eser ise: I. yüzyıl’dan kalma, Gemma Augustea kamayösü. Mısır Koleksiyonunda, Prens Kaninisut’un gömütü, yani mumyası da görülebilir.

Avusturya Viyana Ring içi bölge  Natur Historisches Museum

NATUR HİSTORİSCHES MUSEUM (DOĞA TARİHİ MÜZESİ)

Giriş ücretlidir. Mimari olarak: Kunst Historichhes Museum binasının bir ikizidir. Bu müzede görebileceklerinizden bazıları şunlar: göktaşı koleksiyonu, böceklerden-Dinozorlara kadar uzanan pek çok hayvan fosili. Ayrıca: “Willendorf Venüsü” heykelciği var ki, tam 25 bin yıllık olması en büyük özelliği.

Bunun dışında, Maria Theressa’nın: büyük sarı yakut ve değerli taşlardan yapılmış, 117 kg. ağırlığında, mücevher buketini mutlaka görmelisiniz.

Müzede, birde çocuk salonu (Kindersall) var, özellikle küçük ziyaretçilerin yoğun ilgisini çekiyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Museim Quartier

MUSEUM QUARTİER

Neubau bölgesindedir. Viyana şehrindeki en geniş alana sahip kültür merkezidir. Kapsadığı alan toplamı: 60 bin metrekaredir.

Burası, modern bir müze kompleksi. Yapı: 18.yüzyılda, Fischer von Earlach tarafından yapılmış. 1998 yılında ise, daha önce kraliyet atlarının yetiştirilip bakımlarının yapıldığı komplekste, tadilat yapılarak, bugünkü müze oluşturulmuştur.

Ancak, yapılan tadilatın maliyeti muhteşem, tam 2 milyar Euro. Gerçekten harcanan paranın oranı, sanat ve kültüre verilen değerin en büyük ifadesidir.

Burada sergilenen koleksiyonlar: Kandinsky, Magritte ve Warholl gibi, 20.yüzyıl sanatçılarına ait. Bunlar: MUMOK denilen “Modern Sanat Müzesi” bölümünde sergileniyor. Ayrıca: LEOPOLD MUSEUM ve ARCHİTEKTURZENTRUM WİEN (Viyana Mimari Merkezi) bölümleri de, bu kompleks içinde bulunuyor.

Museum strasse caddesinden ilerleyerek, Getredemarkt caddesine geldiğinizde, yine bir yapı var.

AKADEMİE DER BİLDENDEN KÜNSTE (GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ)

Bu galerinin koleksiyonunda: 14.yüzyıldan, günümüze kadar uzanan döneme ait Avrupa resim sanatının muhteşem örneklerini görebilirsiniz. Özellikle: Hieronymus Boch’un “Son Yargı” resmi, Rubens, Rembrant, Van Dyck, Pieter de Hooch ve Tiepolo’nun çalışmaları var. Binanın mimarı şekli ise, 1870 yılında, Theophil Hansen tarafından tasarlanmıştır.

Bu Akademinin tarihinde ilginç bir olay vardır. Adolf Hitler, bu Akademinin sınavlarına iki kere girmiştir. Çünkü kendisinin genç iken en büyük hayali ressam olabilmektir. Ancak iki kere girdiği sınavlarda başarısız olmuş ve “resim yeteneğin yok” denilerek Akademiye kabul edilmemiştir. Böylece, bunu hakaret olarak algılayan Hitler, kafasındaki sert düşünceleri oluşturmaya başlamıştır.

SECESSİONS GEBAUDE

Akademi binasının hemen karşısında bulunuyor. Burası, 1897 yılında, gerici buldukları, Viyana sanat kurumlarından kopan, 19 sanatçı tarafından harekete geçirilen bir galeri. Bu sanatçıların en ünlülerinin başında: Gustav Klimt geliyor.

Binanın yapısı, Josef Maria Olbrich tarafından tasarlanmıştır. Kapıda yazan bir yazı var. Bu yazı ilginç.

Şöyle ki: “ Der Zeit ihre Kunst, der Kunst ihre Freibeit” yani “Çağa kendi sanatı, sanata ise özgürlük”

Günümüzde, çağdaş sanatçıların eserleri, burada sergileniyor.

Evet, KARL PLATZ meydanına doğru yürüyün.

KARL PLATZ

Bu meydan üzerinde ve çevresinde görülecek pek çok yer var.

KUNSTHALLE PROJECT SPACE (CAM KÜP)

Meydanın hemen bir alt sokağında. Treitlstrasse sokağında bulunuyor. Burada, güncel akımlara konu olan temalı sergiler yapılıyor. Çok büyük bir kafesi var ki, şehirde bir buluşma yeri gibi biliniyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Karlskirche

KARLSKİRCHE

Meydana hakim bir konumda bulunuyor. Şehrin en önemli barok kilisesidir. 1576-1578 yılları arasında, şehirde, veba hastalığına yakalananların umudu olan “Kardinal Karl Borromaeus” adına, 1713 yılında, VI. Karl adına, Fisher von Erlach tarafından yapımına başlanılmış ve 1737 yılında tamamlanarak, hizmete açılmıştır.

Veba salgını sırasında, imparatorun verdiği sözün yerine getirilmesi amaçlanmıştır. İç mekanı, serin ve ağırbaşlıdır.

Hafif mermer dekorasyonu ve geniş, oval bir planı vardır. Oval kubbenin görkemli tavan freskleri John Michael Rottmary tarafından yapılmıştır ve mutlaka görmenizi öneririm. Sağdaki ana şapelde bulunan, Daniel Gran’ın “Azize Elisabeth” tablosun da kaçırmayın, mutlaka görün.

Kilisenin önünde, Henry Moore heykeli var. Burası: adeta minareleri olan bir kilise gibi. Ama, yapının içinde, özellikle dikkatinizi çekmek istediğim bir şey var. 100 Amerikan dolarının üzerinde bir resim var. Her şeyi gören göz resmi. Bu kilisede, mihrabın üzerinde de bu resimden var. Bunu kaçırmayın.

WİEN MUSEUM KARLSPLATZ (ESKİ VİYANA TARİH MÜZESİ)

Meydanın doğu tarafında bulunuyor. Burada: 1529 tarihindeki kuşatmadan, modern sanat akımlarına kadar, şehrin tarihindeki tüm önemli olaylara ait sergiler burada yapılıyor.

MUSİKVEREİN (MÜZİK AKADEMİSİ) 

Hemen eski Viyana tarih müzesinin karşısındadır. Yapı, 1867 yılında inşa edilmiş olup, Theophil Hansen tasarımıdır. Viyana Filarmoni Orkestrasına ev sahipliği yapar. Taban resimleri, 1911 yılında yapılmış olup, August Eisenmenger’in özellikle “Apollon ve Dokuz Musa” eseri ilginçtir.

KÜNSTLERHAUS

Hemen Müzik Akademisinin yanındadır. Burada, sanat sergileri düzenlenir. Bu yapının hemen önünde: güne bakan ve lale motifleriyle süslenmiş, Otto Wagner tarafından yapılmış, “Stadtbahn Pavillion” yani “Devlet Demiryolları Pavyonu” bulunuyor.

Evet, bu bölgeden uzaklaşıyoruz. Yürüyerek, Karntner Ring üzerinden, PARKİNG RİNG caddesine geliyoruz. Hemen sağ yanda: bir park var.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Stadt Park

STADT PARK (ŞEHİR PARKI)

İnere Stadt ile Landstrasse ilçeleri arasındadır. Buraya “Kraliyet Bahçeleri” deniyor. Çünkü zamanında burası kraliyet sarayının içinde kalmış yani surlar varken, burası saray içindeymiş.

Güzel bir park, gitmenizi öneririm. Rudolph Siebeck tarafından planlanarak, 1862 yılında halk için hizmete açılmıştır. Viyanalılar, burada buluşmakta ve şehrin ortasında, yeşillikler içinde  sohbet ederek zaman geçirmektedirler.

Parkın içinden; şifalı olduğu söylenen, içme suları çıkmaktadır. Bunların daha iyi kullanılması için, 1865-1867 yılları arasında: Johann Garben tarafından, burada bir “Kür Binası” yaptırılmış.

Burada, günümüzde eğlenceler düzenleniyor. Ayrıca, bu binanın büyük bir de kafeteryası bulunuyor. Parkın içinde ise, çeşitli heykeller var. Bunlar: Strauss, Schubert, Makart gibi sanatçılara ait.

Evet, Parktan sonra, yürümeye devam ediyoruz ve STUBEN-RİNG caddesine geliyoruz.

MUSEUM FÜR ANGEWANDTE KUNST (UYGULAMALI SANATLAR MÜZESİ)

Bu müzenin yerel ismi: MAK. Şehirdeki en güzel ve ilgi çekici müzelerden biridir. Sergi salonlarında: gündelik hayatta kullanılan bir kısım obje, çeşitli sanatçılar tarafından farklı şekilde düzenlenmiş olarak görülüyor. Örneğin: bir sanatçının yaptığı, sandalyelerle gölge oyunu.

Müzenin hediyelik eşyalar satılan bölümüne mutlaka uğrayın, hoşunuza gidecek bir şeyler bulabilirsiniz.

Müzenin hemen karşısında: Karl Luegen Platz meydanı bulunuyor.

KARL LUEGER PLATZ MEYDANI

Dr. Karl Lueger, 1897-1910 yılları arasında, Viyana Belediye Başkanlığı yapmış. Meydanın hemen ortasında heykeli bulunuyor.

Bu meydan: Viyanalılar tarafından çok sevilen ve tercih edilen bir yer. Meydanın hemen yanında bulunan kafelerde oturup, yorgunluk giderebilirsiniz.

Avusturya Viyana Genel

Avusturya Viyana Genel

Avusturya Viyana Genel:

Sakin bir insanım, huzur ve güven arıyorum diyorsanız, Viyana şehri, tam size uygun bir yer. Eğlenmeyi, hareketli bir yaşamı severim, geceleri uyumayan bir şehir istiyorum diyorsanız, Viyana’dan hoşnut kalmayacaksınız.

Şehrin adı: Almanca “Wien” olarak okunuyor. Bunun dışında, tarihi süreç içinde; şehre verilen diğer isimler şunlar: Venia, Wienne, Vedunia. Bu kelimelerin anlamı: orman akışı. Habsburg hanedanlığı: Osmanlının en güçlü olduğu dönemde: Osmanlıya kafa tutan ve defalarca kuşatılmasına rağmen, düşmeyen bir şehri yüzyıllarca yönetmiş. Bu nedenle: hanedanlık “Bütün Dünya Egemenliği Avusturya’ya Aittir” sözünün Latince karşılığının baş harflerini “armasına” yazmıştır.

Şehir: 16.yüzyıldan günümüze, Avrupa’nın müzik başkenti olarak biliniyor. Müzik, bu şehirde, günümüzde de önemini koruyor. Johann Strauss’un valslerini, şehirdeki gezinizde, birçok yerde duyabileceksiniz.

Viyana: birçok yıl, dünyanın yaşanılacak en iyi şehirlerinin başında seçilmiştir. Tabii bu sözlerimi Viyana’ya gittiğinizde hatırlayıp ta, nerden uydurduğumu düşüneceksiniz. Ama, unutmamak gerekir ki, bu söylediklerim, Avrupa basınındaki ciddi yayın organlarının yaptıkları araştırmalar sonucu elde edilen veriler.

Zaten: dünyanın yaşanılacak en iyi şehri seçiminde, belli kriterler ön plana çıkıyor. Bu kriterler: güvenli, düzenli, ulaşımı rahat, eğitim ve sağlık sistemi gelişmiş, konumu özel olmak. Viyana; tüm bu kriterler değerlendirildiğinde, rakiplerinden öne çıkıyor. Özellikle: bu şehirdeki güven duygusu had safhada.

İnsanlar, birbirlerine o kadar güveniyorlar ki, şaşırmamak elde değil.

Evet, şehir güvenli bir yer. Burada: bir şeyiniz çalınmaz, ancak, siz bir şeylerinizi düşürüp kaybedebilirsiniz. Özellikle: pasaport öne çıkıyor. Bu yüzden, değerli eşyalarınızı ve özellikle pasaportunuzu yanınızda taşımamanız önerilir.

Benden size bir öneri: ülkeden ayrılmadan önce pasaportunuzun ilgili sayfalarının bir fotokopisini çektirin ve pasaportunuzu yanınızda gezdirmekten se, bu fotokopi sureti yanınızda bulundurun. Hatta, tüm yurtdışı seyahatlerinizde, bu iyi bir yöntemdir. Yoksa, pasaport kaybolduğunda, çok büyük sorunlarla uğraşmak zorunda kalırsınız.

Mimarisi

Muhteşem bir şehir. Tarih ve sanatın muhteşem eserlerini görebilirsiniz. Görkemli heykelleri, düzenli yaşamı, az ama kültürlü nüfusu ile, Avrupa’nın kalbinde, ziyaretçilerin ilgisini çeken bir şehir.

Avusturya ülkesinin toplam 8 milyonluk nüfusunun, yaklaşık 2.5 milyon kişisi, burada yaşıyor. Bu şehir nüfusunun, büyük bölümü ise, öğrencilerden oluşuyor. Bir zamanlar: 50 milyon nüfuslu ve Habsburg hanedanlığı tarafından yönetilen Avusturya-Macaristan imparatorluğunun başkentliğini yapmıştır.

Yüzölçümü açısından düşünüldüğünde ise

Şehir 414 kilometrekarelik yüzölçümü ile, Avusturya’nın en küçük eyaletinin başşehri durumundadır. Kaplamış olduğu alanın, % 30’u yeşil alan.

Şehir meydanlarının birçoğunda: saatler var ve bunlar çalışır durumda ve zamanı doğru olarak gösteriyorlar.

Sokaklar ve caddeler çok temiz. Avrupa’nın en temiz suyu: Avusturya’daymış. Sular: Alplerden geliyor ve musluklardan akan sular içilebiliyor.

Şehirde: her şeyin olumlu olmasının yanında, bazı olumsuzluklar da yok değil. Örneğin: yazın bolca bulunan sivrisinekler. Özellikle, bir parkta otururken, gökyüzüne baktığınızda, sivrisinek bulutlarını görebiliyorsunuz. Bunun sonucunda, elbette ki, sivrisinekler tarafından ısırılıyorsunuz ve kaşıntılarınız başlıyor.

Viyana’da bulunduğunuzda: yaşadığınız yerin pencerelerini açtığınızda: muhteşem bir uğultu duyuyorsunuz. Sanırım: sokakların darlığı, apartmanların yüksekliği nedeniyle, böyle bir akustik oluşmuş. Sokakta olup biten her şey, bulunduğunuz yüksek katlara kadar, büyük bir uğultu halinde ulaşıyor.

2001 yılında, Innere Stadt (İç kent) bölgesi

UNESCO Dünya Mirası Listesine dahil edilerek, koruma altına alınmış. Ancak, burası listeye alınan tek yer değil. 1996 yılında, Schloss Schönbrunn bölgesi de, Dünya Mirası Listesine alınmıştır.

Avusturya Viyana Genel

ULAŞIM

İstanbul-Viyana arasındaki uçak yolculuğu, yaklaşık 2 saat sürüyor. Ama, ülkemizden hareket eden turların çoğunluğunda olduğu gibi, Prag-Viyana şehirlerinin birlikte bulunduğu bir tur paketi seçerseniz veya kendi başınıza giderseniz, bilin ki, Prag-Viyana arası, karayolu yaklaşık 4 saatlik bir zaman gerektiriyor ve bence bu yolu, kesinlikle gece yapın.

Çünkü, gündüz zaman kaybetmeye değecek bir yol değildir. Öte yandan, tura katıldınız, seçme hakkınız yok, gündüz saatlerine denk gelirse uyuyarak gidersiniz, çünkü yol keyifli değil, otobandır.

HAVAALANI

Viyana şehir havaalanı ismi: Wien-Schwechat. Havaalanı şehir merkezine, 20 km. uzaklıktadır. Modern olanaklara sahip bölgede, gelen yolcu katında: Turizm Danışma Bürosu da bulunuyor.

Bu ofisten: Viyana şehrine ait: broşür ve harita temin edebilirsiniz. Havaalanı düzenli, polisler sıkıntı yaratmıyor, pasaport kontrolünden çabuk geçiliyor ve hemen ardından bagaj alım bölümüne ulaşılıyor ve kapıdan çıkınca, dışarıda araçların park yeri vardır. Yani, düzenli bir havaalanıdır.

Bu arada, havaalanında bulunan satış mağazalarına yani free shop mağazalarına aldanmamanızı öneririm, çünkü: hava alanında satılan ürünleri, şehir merkezinde daha ucuza bulma şansınız var. Ancak, bu hava alanında diğer birçok yerde görmediğim bir özellik gördüm.

Bu hava alanında iki tane süpermarket var. Spar ve Billa olarak isimlendirilen bu süpermarketlerden özellikle Spar çok büyük, çeşit bol, fiyatlar uygun ve hemen merkeze yakın, yani zaman kaybetmezsiniz. Bence Viyana’dan almayı düşündüğünüz birçok şeyi, giderken yani geri dönerken hava alanındaki bu süpermarketlerden alın, fiyatlar uygun, hatta et ürünleri bile var ve uçak için gayet iyi paketliyorlar.

Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım bağlantıları için çeşitli alternatifler var. Bu alternatifler: ulaşım süresine ve ücretine bağlı olarak değişiyor. Tercih sizindir.

İlk seçenek

CAT (City Airport Train) denilen bir ulaşım aracı. Bu araç, her 30 dakikada bir hareket ediyor ve 16 dakikada şehir merkezine varıyor. Ücreti: 10 Euro. İkinci seçenek: Şehir hatları treni. Bu araç: 25-30 dakikalık bir yolculuktan sonra, şehir merkezine ulaşıyor. Ücreti:  3 Euro. Diğer bir seçenek: otobüs. Havaalanından şehir merkezine giderken, toplam: 3.40 Euro’luk bilet kullanmanız gerekiyor.

Çünkü: şehir merkezi ve havaalanı bölgeleri, birbirinden farklı ve bu nedenle, yani aynı bölgede bulunmadıklarından, çift bilet kullanılması gerekiyor. Ancak: şehir içi ulaşımı yazısında belirttiğim gibi, 72 saat boyunca tüm ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanmanızı sağlayacak “Wienne Card” denilen pasoyu kullanırsanız, böyle bir sıkıntı yaşamanızın gereği kalmayacak. Bu kart: havaalanındaki Turizm Ofisinde satılıyor.

TURİZM

Evet, daha önce söylediğim gibi: Viyana şehrine gidenler, genellikle: Prag-Budapeşte-Viyana paket tur programını satın alıp ta, buraya uğrayan ziyaretçilerden oluşuyor. Prag ve Budapeşte: tarihi süreç içinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun iki şehri ve Viyana bu imparatorluğun başşehri olmasına rağmen: günümüzde Prag ve Budapeşte: mimari yapılarının bozulmaması, doğa ve tarihin uyum içinde olması ile, Viyana’nın önüne geçmiş durumdalar.

Yani: Prag ve Budapeşte şehirlerini gören ziyaretçiler, Viyana şehrine gelince, bu şehri önceleri pek beğenmiyorlar. Viyana, daha çok yeni bir görüntü sergiliyor ve turizm açısından pahalı bir şehirdir. Prag ve Budapeşte ise daha çok tarihi binaların bulunduğu, tarihin daha çok egemen olduğu ve özellikle alışverişlerin ucuz olması açısından Viyana’dan üstündür. Ama, Viyana şehri de kendine has kültürü ve yapısı ile insanların ilgisini çekiyor, burada sadece gezin gezin gezin, sakın alışveriş yapmayın.

İKLİM

Şehir: nemli bir karasal iklime sahiptir. Kış mevsimi ve özellikle, Mart ayları: genellikle kar yağışlı geçiyor. İlkbahar ve sonbahar mevsimleri: hafif serin geçiyor. Yaz sıcakları: genellikle 22 derece civarında seyrediyor. Bu şehri gezmek için: kış aylarını tercih etmeyin. Kışın şehrin havası, muhteşem şekilde dondurucu.

Kışın bu şehre giderseniz, beş dakika gezersiniz, beş dakika bir kafede oturup ısınmanız gerekir ve bu şekilde, zamanınız geçer. Hani derler ya, “ayaz” yani “soğuk doğu rüzgarları”; havayı iyice soğutuyor.

Hani, kendinize güvenip de, “soğuk bana işlemez “ gibisinden düşünür ve kışın giderseniz, büyük olasılıkla pişman olacaksınız. Şehirdeki en güzel mevsim: ilkbahar. Yani: bu şehri görmek için, seçmeniz gereken en güzel zaman: Mayıs-Ekim ayları arasındaki dönem. Bu dönemde: özellikle, ilkbaharda: kestane ağaçları, beyaz leylaklar ve rengarenk açan çiçekler görebilirsiniz.

Ama: ilkbahar ve yaz başlarında, yine de, havanın kesin bir garantisi yok. Soğuk olmasa da, gündüzleri yağmur görülebiliyor ve akşamları, serinlik etkiliyor.

Bir bakıyorsunuz güneş açıyor, bir bakıyorsunuz yağmur ve yine güneş, sonra yine yağmur. Bu şehirde: Temmuz ve Ağustos ayların dışında, mutlaka yanınızda yağmurluk ve kalın giysiler bulundurmanız şart.

Kışın elbette yünlü giysiler şart ama bunun dışındaki zamanlarda, şehir gezinizde; sizi, akşam serinliğinden koruyacak bir kısım giysiyi yanınızda bulundurmanız şart. Sıkça yağmur yağıyor ve yağmur yağdığında, her yeriniz sırılsıklam olsa da, yerlerde asla su birikintisi oluşmuyor.

Çünkü: şehrin alt yapısı mükemmeldir. Temmuz ve Ağustos aylarında ise; Viyanalılar, şehirlerini, geçici olarak ziyaretçilere terk ediyorlar ve kendileri, tatile çıkıyorlar. Zaten: Temmuz ve Ağustos aylarında, şehir iyice ısınıyor ve muhteşem sıcak oluyor. Özellikle: merkezi bölgelerde bulunan bina, taş ve asfalt: sanırım şehrin aşırı sıcak olmasına neden oluyor.

GİYİM

Viyana şehrinde: doğu rüzgarları çok etkin. Bunlar: kışın ayaz şeklinde ve aşırı dondurucu olabiliyorlar. Bu yüzden, kışın bu şehre gidecek olanların, sıkı giysiler götürmelerini öneririm. Bunun dışında ise: gündüzleri sıcak olsa da, akşamları serinlik çıkıyor ve bu nedenle, akşam gezilerinizde, yanınızda mutlaka ilave bir üst giysisi bulundurmalısınız.

Ayrıca: çok ve belirsiz zamanlarda yağmur yağan bu şehre giderken, mümkünse, yanınızda mutlaka yağmurluk bulundurun. Bu arada: giyimden söz ederken, eğer bu şehirde: opera, tiyatro ve konser gibi sanat etkinliklerine mutlaka katılmayı düşünüyorsanız ki ben kesinlikle önermiyorum, giderken, yanınızda koyu renk bir takım elbise ve kıyafet götürmenizi öneririm. Çünkü, bu tür etkinlikler için, kıyafet zorunluluğu var.

DİL

Şehirde: “Almanca” resmi dil olarak kullanılıyor. Bunun  dışında ise, en yaygın dil “İngilizce” Şehirde, herkes İngilizce anlayabiliyor. Adres sorduğunuzda, insanlar size yardımcı olmaya çalışıyorlar. Ama yine de İngilizcenin yaygın konuşulduğunu sanmayın, örneğin bir süpermarkete girdiğinizde eleman İngilizce den hiç anlamıyor.

DİN

Şehirde yaşayanların, çoğunluğu: % 50 kadarı: Katolik’tir ki hem de koyu Katolik’tir. Bunun dışında: % 8 Müslüman, % 6 Ortodoks bulunuyor.

Avusturya Viyana Genel

İNSANLAR

Yapılan bir araştırmaya göre: bu şehirde yaşayanların % 44’ü yabancı kökenliymiş. Üstelik bu araştırmaya, 1960’lı yıllardan sonra, bu ülkeye çalışmaya gelenlerin torunları, yani üçüncü nesil dahil edilmemiştir. Tabii, ortaya büyük bir göçmen nüfus çıkıyor. Ama: bunlar, Viyanalılar tarafından sevilmiyorlar. Viyanalılar; genellikle çok sakin ve kibar insanlar. “Merhaba” ve “Hoşça kalın” anlamında kullanılan “Servus” sözcüğünün anlamı; bu ülke insanları tarafından “hizmetkarınızım” gibi kabul ediliyor.

Yani: bu derece kibar insanlar. Siz de, bu şehirdeki gezinizde, bu kelimeyi yani “Servus” sözcüğünü kullanmaktan kaçınmayın. Yani: Viyanalılar yardımsever insanlar. Şehirde: birçok Türk ile karşılaşmak mümkün. Bunların çalıştırdıkları yerlerde ise, ülkemizden getirtilen birçok gıda ürününü bulabiliyorsunuz. Ancak, elbette fiyatları çok yüksek. Bunun yanında: metro istasyonlarında “tezgahtar aranıyor” türünden, Türkçe yazılı ilanlar görürseniz, şaşırmayın. Hatta: metrodan çıktığınızda, karşınıza “Denizbank” ve  “Vakıfbank” çıkabiliyor.

Bu iki banka şubesinin arasında ise “Topkapı Kebap Salonu”. Yani: bu derece yoğun Türk etkisi görülen bir şehir. 1529 yılındaki kuşatmada yapılamayanı, günümüzde göçmen işçilerimiz ve devam eden nesilleri sanırım yapmışlar ve şehirde yaşayan büyük bir Türk nüfusu ortaya çıkmış. Ama, bunlar yaşayış tarzı bakımından, yerel kültürlerinden asla vazgeçmiyorlar, yaşam tarzlarından taviz vermiyorlar ve yerli Viyanalılara değişik geliyor ve göçmenleri sevmiyorlar.

Özellikle: zenciler ve Hintliler, akşam saatlerinden yani saat: 19.00’dan sonra şehri ele geçiriyorlar. Şehirde yaşayan özellikle genç kesim, oldukça yardımsever ve İngilizce konuşma konusunda sorun çıkarmıyorlar. Ama, orta yaş ve üstü kesim, “Almanca” konuşma konusunda kararlılar. Çok da yardımsever değiller. Kısa ve net cevaplar vererek, başlarından savmayı tercih ediyorlar. Ben şehirde kaldığım sürede, Viyanalılarla ilgili bir problem yaşamadım, yani genelde sessiz ve sakin insanlar, herkes kendi ayarında, kimse kimseye sataşmıyor.

BAHŞİŞ

Oteller ve restoranlarda, hesap pusulasına dahil edildiğinde, bahşiş vermek zorunlu değil. Ama, yine de hesabın % 10 kadarı, bahşiş olarak verilebilir. Bir yerde yemek yediğinizde hesap fişine bakın, en altında bahşiş yani tip hesaba eklenmiş ise belirtilir, aksi halde hesabın % 10’u kadar bahşiş vermek gerekir.

ELEKTRİK

Şehirde ve otellerde: 230 volt elektrik akımı kullanılıyor. Fişler ise: yuvarlak-delikli. Tıraş makinası prizleri, genellikle çift voltajlıdır.

TUVALETLER (TOİLETTEN)

Şehirde, halka açık tuvaletler: genellikle, önemli cadde veya meydanların yakınlarında ve yaya alt geçitlerinde bulunuyor. Bunun dışında, acil durumlarda, kafelerdeki tuvaletleri de kullanabilirsiniz. Ancak genel yerlerde bulunan tuvaletlerin hepsi paralıdır.

Ya bir görevli oturur ve sizden 0.5 Euro para ister ya da tuvaletin kapısı şifrelidir veya tuvaletin kapısı, yine 0.5 Euro atılarak açılan bir düzenekle korunmuştur.

Yani, tuvalete girmek için yanınızda sürekli olarak 0.5 Euro bulundurmanızı öneririm. Bu arada, fast food restoranlarının tuvaletlerini ücretsiz olarak kullanmayı düşünenlere de, bu tuvaletler de ücretli, yine 0.5 Euro veya görevli tarafından para verilerek kullanılıyor. Bunu değerlendirirken, bir kafeye oturup birkaç Euro vererek bir şeyler içmek ve ardından ücretsiz tuvaleti kullanmak da bir alternatif olabilir.

Avusturya Viyana Genel

TUNA NEHRİ

Tuna, şehrin merkezinin kuzeyinden yani bir anlamda ortasından geçiyor, ama şehirle tam uyumlu bir yapısı yok. Özellikle: Tuna nehri üzerindeki köprüler, güzel veya mimari özellikleri yansıtan köprüler değil. Bunun yanında: Tuna nehri kıyısına: “Donaustadt” yani “Tuna şehri” isimli bir ilçe yapmışlar. Tarih kokan bir nehir yanında, tarihle pek ilgisi olmayan bir ilçe.

Hatta, bazı söylentilere göre: bu Avusturyalılar, şehirlerinin mimarisine o kadar güveniyorlarmış ki, şehrin içinden geçen Tuna nehrine, sırtlarını çevirmişler. Yoksa, koca nehir, niye öyle kendi başına salına salına akıyor, anlamak veya bunu herhangi bir şeyle izah etmek mümkün değil diye düşünüyorum.

Tuna nehri boyunca gezmek isterseniz, gezinti teknelerine binebiliyorsunuz.

VALS (DANS)

Vals, bir Alman dansı olarak biliniyor. Ancak, Viyanalılar tarafından, canlı bir dönüş hareketine dönüştürülmüştür. İlk kez: 1819 yılında görülüyor. Küçük bir müzik gurubu yöneten: Joseph Lanner, vals dansını, dans salonlarına taşıyor. Özellikle: Johann Strauss isimli kemancı, bu guruba katıldıktan ve gurup bir orkestraya dönüştükten sonra: vals, büyük bir gelişim ve değişim gösterir. Ancak, takip eden süreçte, Strauss, guruptan ayrılır ve kendi orkestrasını kurar. Bu gelişme üzerine: Lanner (Ayrılık Valsi)’i besteler.

Daha sonra: Lanner ve Strauss, şehrin kafelerinde, halk önünde, uzun yıllar vals müziği savaşları sergilerler. Özellikle: Strauss tarafından, Lanner’in cenaze töreninde bile vals çalınması, ilginç bir anı olarak tarihe geçer.

Avusturya Viyana Genel

MOZART

Aslında, Almanya-Salzburg doğumlu olan Mozart: burada en geniş şekilde kullanılıyor. Çeşit çeşit Mozart çikolataları, konserleri, restoranları, evi, cd’leri. Bunların tümünün, Avusturya ekonomisine üst düzey katkı sağladığı kesin. Hatta ve hatta, ünlü sanatçının, Osmanlı Mehter Marşından etkilenerek bestelediği, “Türk Marşı”, günümüzde bizim bile gururumuz olmuş. Ülke, tanıtımında kullanıyoruz. Sağlığında yeteri kadar değer bulamamış bu ünlü müzik adamının isminden, günümüzde, Viyanalılar had safhada yararlanıyorlar.

Avusturya Salzburg

Avusturya Salzburg

 

Coğrafi konum olarak: Alp dağlarının eteklerinde, Almanya sınırındadır. Aynı zamanda Salzach nehrinin kıyısında kurulu şehir ismini de bu nehirden almıştır.

Zaten: şehrin ilk yerleşimcileri, burada hayatlarını zengin tuz çökeltilerinden kazanmışlardır. Şehrin isminin Almanca anlamı “Tuz kalesi” demektir. Bu şehir: Avusturya ülkesinin genelinde olduğu gibi, klasik müzikle anılır. Ünlü besteci “Mozart” bu şehirde doğmuştur.

Mozart’ın doğumunun 250’nci yılı: 27 Ocak 2006 tarihinde büyük törenlerle kutlanmıştır. Öte yandan, 36 yaşında yani çok genç yaşta ölen bu ünlü bestecinin ölüm nedeni olarak, üstün zekası söyleniyor. Her yıl düzenlenen “Salzburg Festivali” sırasında, klasik müzik konserleri, binlerce kişinin buraya akın etmesine neden olur.

Şehir, Avusturya ülkesinin dördüncü büyük şehridir. Kışın karlarla kaplı şehir: kışların en güzel yaşanabileceği bir yer olarak önem kazanır. Eski şehir ve yeni şehir: birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır. Salzach nehrini geçer geçmez bunu rahatlıkla hissedersiniz.

Şehrin başlıca gelir kaynağı turizmdir. Turizm özellikle “Mozart” üzerine yoğunlaşmıştır. Mozart ürünleri o kadar yoğundur ki, turistler bu ürünlere milyonlarca Euro öderler. Şehrin turizm özellikleri: her yerinden huzur akan, müzeleri bol, sokaklarında piyano sesleri çınlayan, tepesinde bir kale bulunan, havası tertemiz bir şehir olarak bilinir.

Hatta: bu şehirde evden çok kilise bulunduğu söylenir. Özellikle, şehrin ortasından akıp giden nehir ve kıyısındaki evler, muhteşem güzeldir ve aynı zamanda düzgün şehirleşmenin örneklerini sunarlar.

Nehir kıyısındaki çimenlere uzanarak, kalenin muhteşem görüntüsünün eşliğinde, eski şehri izlerken güneşin batışını da görebilirsiniz. Evet, bu şehirde yaklaşık 160 bin kişi yaşarken, Casino nedeniyle özellikle yerli turistler de yoğun bir hareketlilik sağlar ve şehir nüfusu sürekli olarak bu rakamın üstünde bulunur.

Günümüzde: Salzburg, Avusturya ülkesi içinde, bağımsız bir şekilde yönetilen tek eyalettir. Aynı zamanda: Roma İmparatorluğundan geriye kalan tek bağımsız eyalettir.

TARİH

Şehir: Keltler ve Romalılar döneminde de varlığını sürdürmüştür. Ancak, şehrin önemini kazanması: 8. yüzyıldaki misyonerlik hareketleriyle gerçekleşmiştir. Yaklaşık 700 yılında St. Rupert tarafından kurulan kilise ile şehir, bölgenin en önemli spritüel merkezlerinden biri haline gelmiştir ki, bu özelliğini günümüzde de sürdürmektedir. Şehir, 798 yılında, Kutsal Roma İmparatorluğu içinde, arşidüklük unvanını kazanır.

Şehrin asıl gelişme dönemi ise, 14. yüzyılda başlamıştır. Ana vatanı olan Bavyera’dan ayrılan şehir: 1816 yılında: Avusturya’ya katılmıştır.

12 Mart 1938 tarihinde, şehir Almanlar tarafından işgal edilir. Alman birlikleri şehre girmelerinin hemen ardından: şehirdeki Yahudileri ve diğer azınlıkları toplayarak, ölüm kamplarına sürgün ettiler. II. Dünya savaşı sırasında kurulan “Salzburg-Maxglan” toplama kampı: bu ölüm kamplarından birisi olarak bilinir.

İnsanlar buraya toplanıyor ve yerli sanayide ucuz işgücü olarak, ölene kadar çalıştırılıyorlardı. Savaşın bitimine yakın, müttefik güçler tarafından şehir bombalanır. Özellikle. Salzburg tren istasyonunun çevresinde, yoğun bombardıman sonucu mevcut yapıların büyük bölümü yıkılır, yok olur.

Sonuçta: Müttefik güçleri 5 Mayıs 1945 tarihinde, Salzburg şehrine girerler. Şehrin yakın geçmişinde, yine önemli bir olay vardır. II. Dünya savaşından kalma bir bombanın tespit edilmesi üzerine, bulunduğu yerden çıkarılması çalışmaları sırasında, bomba patlar ve tren istasyonunda büyük hasar meydana gelir, 2 kişi ölür ve çok sayıda insan yaralanır. Hatta: takip eden süreçte, uzun zaman, evlerin çatılarında şarapnel parçaları görülmüştür.

ULAŞIM

Salzburg ile İstanbul arasında doğrudan havayolu ulaşımı bulunmamaktadır. Ancak, bu şehre ulaşmak için: Viyana veya Münih tercih edebilirsiniz ki, her iki şehirden de Salzburg şehrine sürekli tren hareket etmektedir. 2014 yılında İstanbul-Atatürk Havaalanından, Salzburg W.A. Mozart havaalanına uçuşlar olduğunu duydum.

Salzburg-Viyana arasındaki uzaklık, 270 km. dir. Bu yol, trenle 2.5 saat sürmektedir. Güzel manzarayı izleyerek yolculuğunuzu yapabilirsiniz. Yalnız hızlı trenle yapacağınız bu yolculuğun ücretinin yüksek olduğunu söylemem gerekir.

Salzburg-Münih arasındaki uzaklık ise, trenle 1.5 saat sürmektedir. Evet, Salzburg şehrindeki tren istasyonu şehir merkezine yakındır ve buradan 15 dakikalık bir süreçte, şehir merkezine yürüyerek ulaşabilirsiniz. Hatta: şehri günübirlik ziyaret ediyorsanız tren istasyonunda emanet dolaplarını bile kullanabilirsiniz.

SALZBURG KART

Otel resepsiyonlarından satın alabileceğiniz bu kart ile: müzelere ücretsiz giriş, Fortress finikülerine ücretsiz biniş ve toplu taşımadan yararlanma sağlanmaktadır. Evet, bu kart ile, şehir sınırları dahilindeki toplu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanabilirsiniz. Kültürel etkinliklerde, cazip indirimler kazanabilirsiniz. Kullandığınız tüm hizmetler, otomatik olarak kartınızdan düşer.

Mozart platz üzerinde bulunan “Merkezi Turizm Ofisinde” ve tren istasyonunda bulunan Turizm Danışma Bürosundan: şehir haritası ve Salzburg şehrinde birçok müzeye girme ve ücretsiz toplu taşıma sisteminden yararlanma kartını: 22 Euro vererek satın alabilirsiniz.

DİL

Şehirde, garip bir Almanca konuşuluyor. Ama öte yandan, bu Almancanın, asıl Almanca ile ilgisinin olmadığı söyleniyor.

Şehirde; büyük çoğunluk İngilizce bilmektedir ki, hatta: yolda şehir yerlilerine bir şey sormak istediğinizde İngilizce sorarsanız hemen yardımcı olurlar, çünkü İngilizce konuşan turisttir ve şehir için para kaynağıdır.

Ama bozuk bir Almanca ile bir şeyler sorarsanız, asla cevap vermezler ve hatta sizinle dalga geçerler.

İKLİM

Dağlar arasındaki şehir, sürekli yağan yağmurdan etkilenir. Kışları ise, her yer bembeyaz karla kaplanır. Kışın hava sıcaklığının eksi 25 derecelere kadar düştüğü görülmüştür. Hatta: Mayıs ayının sonunda bile, bu şehirde kar yağdığı görülebilir.

Ancak: özellikle bahar ve yaz döneminde, şehrin tadına doyulmaz. Ağaçlarda sincaplar görebilirsiniz. Evet, bu şehirde: tipik bir Orta Avrupa iklimi görülmektedir. Şehri ziyaret edecek en iyi zaman: Temmuz-Ağustos aylarıdır.

Ancak: bu aylarda şehirde büyük kalabalıklar görülür çünkü aynı zamanda “Salzburg Festivali” düzenlenmektedir. Aralık ayındaki “Noel Pazarı” da, şehri ziyaret etmek için iyi bir tarihtir.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Şehirde: Avusturya’nın en eski kahvehanelerinden olan “Cafe Tomaselli” de oturup, bir fincan kahve içmenizi öneririm. Burada özellikle “Maelange” yani “süt köpüğü ve buğulanmış kahve karışımı” içmelisiniz.

Salzburg hatırası olarak, kendiniz ve yakınlarınız için “Mozartkugel” denilen bir tür tatlı (badem ezmesi ve çikolatadan yapılır) satın alabilirsiniz. Bunun dışında, bu şehirde, bir sürü çeşit “panc” yani “punsch” lezzetini tatmalısınız.

Ama alışamadım, mutlaka Türk lezzetleri tatmak istiyorum derseniz, istasyonun hemen yanındaki, Türk tavuk ve hindi döner restoranını ziyaret etmenizi öneririm.

Ayrıca; şehrin tepesindeki restoran ve nehir kıyısındaki balıkçıları da önerebilirim.

Evet, barok mimarinin en güzel örnekleri olan hanlarda, kendi leziz biralarını yapan hanlardan birinde, gayet lezzetli yemekler yiyebilirsiniz.

ALIŞVERİŞ

Şehirdeki mağazalar, Cumartesi günleri saat: 10.00-18.00 arasında açıktır. Bazı mağazalar ise, sabah saat: 08.00 de açılmaktadır. Öğlen 1 veya 2 saatlik yemek molası için kapatılırlar. Ancak, hediyelik eşya satılan mağazalar Pazar günleri de açıktır.

Şehirdeki ana mağazalar: Mozart Meydanı, Kaigasse, Alter Markt, Linzer Gasse, Makart, Mirabell ve Getreidegasse bölgelerinde bulunmaktadır. Evet, bu şehirde: “Furst” denilen çikolata dükkanından, “Mozart çikolatası” yani “Mozartkugel” denilen çikolata çeşitlerinden bulup satın alabilirsiniz.

Marka tercihi sorarsanız “Mirabell” marka Mozart çikolatalarını tercih etmenizi öneririm. Ama: kıyafetler pahalıdır. Kıyafet denilince: şehirde geleneksel giyim tarzının en bilinen örnekleri olan “Lederhosen” ve “Trachten” giysileri: satın alınan en başlıca hediyelik eşyalardandır.

Şehirde bulunan alışveriş merkezlerinden bazıları şunlardır

Europark Alışveriş Merkezi

Şehrin kenarında; şehir merkezinden yalnızca 10 dakika uzaklıktaki bu alışveriş merkezi, dünyanın en güzel alışveriş merkezlerinden birisi olarak bilinir. Zaten: “Dünyanın en iyi alışveriş merkezi” ödülünü almıştır.

Yapının mimari sorumlusu: İtalyan yıldız mimar Massimiliano Fuksas’dır. Merkezde: 36 bin metrekarelik alanda; 130 civarında mağaza ve dükkan bulunmaktadır ve bunlarda: kitap, kırtasiye, elektrikli ev aletleri, mobilya, kozmetik, moda, çanta, parfüm, mücevher satılmaktadır.

Öte yandan, alışveriş merkezinde: 250 seyirci kapasiteli bir tiyatro bulunmaktadır. Burada: çeşitli gösteriler, kabare, tiyatro ve eğlenceler yapılmaktadır. Burayı ziyaret etmek isterseniz: Pazartesi-Perşembe günleri arasında, saat: 09.00-19.30 arasında ve Cuma-Cumartesi-Pazar günleri ise, saat: 09.00-18.00 arasında açıktır.

Sca

Alpenstabe bölgesinde bulunan bu alışveriş merkezinde, 20 yılı aşkın süredir alışveriş ve eğlence bir arada yürütülmektedir. Burada bulunan mağazalarda: giyim, spor, telekomünikasyon, elektronik, takı ve kozmetik ürünleri satılmaktadır.

Farmers Market

Salzburg şehrinde, haftalık çiftçi pazarının koşuşturmalarını izlemek isterseniz, burayı ziyaret etmeniz gerekir. Burada, yerel spesiyaller ve ev yapımı ürünler bulup satın almak mümkündür.

Bu pazarlar; Cuma günleri “Kajetanerplatz” ve “Üniversitatsplatz”: Perşembe günleri “Mirabellplatz”, “Schranne” ve “Bio-Bauernmarkt” ve Pazar günleri ise “Grunmarkt” bölgesinde kurulmaktadır. Ayrıca, çeşitli mevsimsel pazarlar da kurulmaktadır. Örneğin: Kasım ayı sonunda açılan Noel Pazarı: Damplatz ve Hellbrunn bölgelerinde açılmaktadır.

Forum 1

Burası, şehirde ana tren istasyonunun hemen yanındadır ve çekici ve modern yapısı ile ilgi çekmektedir. Burada, 15 bin metrekarelik alanda, 50 dükkan ve restoranlar bulunmaktadır. Buralarda: günlük ihtiyaçlar, hediyelik eşyalar ve son trend moda ve mutfak eşyaları satılmaktadır.

Kieselpassage

Burada, 20 mağaza bulunmaktadır. Salzburg ana tren istasyonunun yakınındaki bu alışveriş merkezinde: bir fırın, bir kuaför, bir yeşil bakkal, moda, takı, hediyelik eşya, özel çaylar ve çiçekler ve bir restoran bulunmaktadır.

GECE HAYATI VE EĞLENCE

Şehirde: hemen hemen her gece, piyano resitalleri düzenlenmektedir ve sokaklarda: smokin giymiş erkekler ve gece elbisesi giymiş bayanlar görebilirsiniz.

Gece üniversiteliler Kapuzinerberg Tepesinde bulunan barlarda eğleniyorlar. İyi bir eğlence yaşamak isteyenler için “Disko 7” önerebilirim.

GEZİLECEK YERLER

UNESCO-DÜNYA KÜLTÜR MİRASI SALZBURG

1997 yılında, Salzburg şehrinde bulunan “Eski Şehir” ve “Schönbrun Sarayı”: Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

OLD TOWN

Salzburg şehrinin tarihi şehir merkezi yani “Old Town” bölümü: 1997 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Salzach nehri: şehrin içinden geçerek, şehri ikiye ayırır. Nehrin sol tarafında: eski Roma yerleşimi olan büyük bölüm bulunur.

Bu iki bölümü: bazıları yalnızca yayalar için kullanılan: Mozort köprüsü, Nonntal köprüsü, Devlet köprüsü, Makart köprüsü ve Mülln köprüsü birbirine bağlar. Tarihi şehrin bulunduğu bölge: kalenin bulunduğu tepe ile nehir arasında sıkışmıştır.

Bu sıkışma nedeniyle, dar olan alanı mümkün olduğunca kullanmak için, paralel caddeleri ve birbirini enine kesen sokakları: binaların altına tüneller yaparak birbirlerine bağlamışlardır.

Zaten bölgenin kayalık olması da, böyle bir tedbir alınmasını zorunlu kılmıştır. Yani burayı gezerken, bir tünele girerseniz, hemen bir üst bölümde olan bir caddeye kısaca ulaşırsınız.

Old City bölümü: nehrin sağ kıyısında, kalenin içinde bulunduğu ve Capuchin dağı ile çevrili bölümdür. Bu eski şehir bölümünde: sıkı koruma yasaları sonucunda, mimari orijinalliğini korumuştur.

Sayısız dar sokaklarda yürüyüş yaparsanız: Ortaçağ, Romanesk, Barok ve Rönesans dönemlerine ait zarif yapıları görebilirsiniz. Bu bölge küçük olduğundan yürüyerek 20 dakikada gezebilirsiniz. Evet: bu bölümde, şehrin en önemli meydanları ve görkemli havuzları bulunur.

Bunların başında “Residence Meydanı” gelmektedir. Ayrıca: yine burada “Old Market” görülür. Daha sonra Üniversite ve Mozart Meydanları bulunur. Mozart meydanında, Turizm ofisi bulunmaktadır.

Son olarak: “Alman” mimarisinin tüm özelliklerini taşıyan, tel çatılı taş evlerin sıra sıra dizildiği, motorlu taşıtların pek uğramadığı, dükkan tabelalarının ortaçağdan pek farklı olmadığı ve sokakların turistler tarafından işgal edildiği, şehrin bu eski bölümünü mutlaka gezmelisiniz.

CASİNO SALZBURG-SCHLOSS KLESSHEİM

Başpiskopos Johann Ernst Thun: 17. yüzyıl sonunda, Salzburg şehri dışında küçük bir gayrimenkul satın alır ve buraya: tamamen İtalyan stili kullanılarak bir yazlık saray inşa ettirir. 1700-1709 yılları arasında yapılan saray: başpiskoposun ölümünden sonra tamamlanmıştır.

Yapının tam olarak tamamlanması ise, 1732 yılına denk gelir. Saray: çok büyük ve ilhan verici bir görünüme sahiptir. Avrupa’daki ilk opera binası, bu yapının içinde kurulmuştur.

Muhteşem Triton havuzu, sundurma, giriş holü ve merdivenler ile giriş: geçmişin barok ihtişamını gözler önüne serer. İç sıvalar: Paolo Allio ve Diego Francesco Carlone eseridir.

1866 yılında, Saray: Avusturya-Macaristan imparatorluğu döneminde, Arşidük Ludwig Viktor tarafından alınır ve kış sarayı olarak kullanılır. Yüksek bir duvarla çevrili sarayda, o dönemde, üç bahçe bulunmaktadır. Bunlar: Meierhof bahçesi, Süs bahçesi ve sülün bahçesidir.

Klessheim Sarayı: yakın geçmişte, 1938 yılında Adolf Hitler tarafından ele geçirilir ve gerek Benito Musolini ve gerekse Miklos Horthy ile yaptığı siyasi resepsiyonlar ve zirve toplantılarında kullanılır.

Bu nedenle, giriş kapılarında, Üçüncü Reich’i temsilen “kumtaşı kartallar” bulunmaktadır. Burası, aynı zamanda askeri sunumlar ve gösteriler için de kullanılmıştır.

1945 yılında ise, saray bölgeyi işgal eden müttefik askerlerin kutlamaları için kullanılmıştır. Evet, gelelim günümüze: 1993 yılından bu yana, sarayın zarif odaları Salzburg Casino tarafından kullanılmaktadır. Ziyaretçiler: burada barok sanatı ve modern kumar keyfini aynı anda yaşamaktadırlar.

Günümüzde burada, Amerikan rulet masaları, Black Jack masaları, poker masaları, rulet ve slot makinaları bulunmaktadır. Casino’nun açık bulunduğu saatler: saat: 12.00-03.00 arasındadır. Bahçede gezinirken, fıskiyelere dikkat etmenizi öneririm, yoksa ıslanırsınız.

SCHLOSS LEOPOLDSKRON

Görkemli dağların muhteşem manzarası ve eşsiz bir göl konumu: Salzburg eski şehirden kısa bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz bu mekanı: eşsiz hale getirmektedir. 1736 yılında: Prens başpiskopos Freiherr von Firmian: bu güzel ve eşsiz konumlu yerde: bir aile konutu inşa ettirmeye karar vermiştir.

Ancak: 1744 yılında, konutun tamamlanmasından kısa süre sonra ölür ve vasiyeti gereği: Schloss Leopoldskron şapelinin altına gömülür.

19. yüzyıl boyunca, yanının mülkiyeti, sürekli el değiştirir. Bu esnadaki en ünlü sahibi: Bavyera kralı Louis I. olur. 1918 yılına gelindiğinde ise, burayı satın alan Max Reinhart: restorasyon yaptırarak, buranın sanat ve kültür hayatı için önemli bir uluslar arası mekan haline gelmesini sağlar.

Evet: 1965 yılından bu yana: saray, burada çevrilen bir film (The Sound of Music) vasıtasıyla, dünya üzerinde bir milyardan fazla insan tarafından görülmüştür.

Günümüzde ise, saray: Salzburg şehrindeki bütün turistik turlarda, rehberli turlar aracılığı ile şehri ziyaret eden turistler tarafından uzaktan görüntülenmektedir.

Çünkü: Salzburg Küresel Semineri özel mülkiyetinde olduğundan, sarayın içi ziyarete açık değildir. Sadece: Salzburg Festivalinde: tarihi surlar içindeki eşsiz bir yaşam deneyimi, 12 suit oda ve bitişiğindeki 55 oda görülebilmektedir.

MOZART EVİ-YERİ

Varlıklı Mozart ailesi: 1747-1773 yılları arasındaki 26 yıllık süreçte, bu evde oturmuş ve ünlü besteci 27 Ocak 1756 tarihinde bu evde doğmuştur. Aynı zamanda, müzik eğitimine bu evde başlamış ve ilk bestesini 5 yaşında bu evde yapmıştır. Bina, Mozart ailesinin bir dostu olan tüccar ve oyuncak satıcısı Johann Lorenz Hagenauer’e aittir.

Uluslar arası Mozart Vakfı: 15 Haziran 1880 tarihinde bu evde, bir müze kurmuştur. Takip eden süreçte, bu müze sistematik olarak yenilenmiş ve büyütülmüştür. Bu müze sayesinde, Salzburg şehri, her yıl dünyanın birçok yerinden gelenler tarafından ziyaret edilmektedir. Müzeyi ziyaret ederseniz görebileceklerinin şunlardır: tarihi belgeler, aletler, Mozart ile ilgili hatıraları içeren objelerdir.

Ayrıca: Mozart’ın kardeşi tarafından boyanmış “Piano Mozart” bitmemiş yağlıboya tablosunu, Joseph Lange tarafından yapılan portreleri, 1789 yılına ait, Mozart’ın çocukken kullandığı kemanı, onun konserlerinde kullandığı kemanı ve Mozart ailesine ait mektupları görebilirsiniz.

Müzenin doğduğu yer olan ikinci kat ise: Mozart Tiyatrosuna ayrılmıştır. Burada: Mozart’ın çok sayıda, opera resepsiyonu bulunmaktadır. Müze: 1994 yılında, Viyanalı mimar Prof. Elsa Prochazka tarafından restore edilmiş ve yenilenmiştir.

Evet, bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz ki, bence mutlaka ziyaret edin, müze her gün saat: 09.00-18.00 arasında açıktır. Giriş ücreti, yetişkinler için: 10 Euro, 6-14 yaş arası çocuklar için: 3.5 Euro ve gençler için 4 Euro’dur.

MOZART RESİDENCE

Bu yapı: Mozart’ın meşhur olduğu yer olarak biliniyor. Belgelere göre, burasının 1617 yılında yapıldığı biliniyor. 1685 yılına kadar iki binadan oluşan yapıda, 1711 yılından itibaren, aristokrasi için dans dersleri verilmeye başlanır.

O yıllarda, Franz Karl Gottilieb isimli bir dans ustası, burada önemli bir rol oynamış ve genç aristokratlara, dans dersleri vermiş ve aynı zamanda onları, aristokrasi kurallarının egemen olduğu hayata alıştırmıştır.

15 Kasım 1747 tarihinde ise, Franz Gottieb: Mozart’ın annesinin evlilik tanıklarından birisi olarak görülür. 1778 yılında Paris’te annesi ölünce: Mozart, 1784 yılında St Gilgen’e taşındı.

16 Ekim 1944 tarihindeki Alman bombardımanında, bir bomba, evin üçte ikisini yok etti. 1989 yılında Mozart Vakfı burayı satın aldı ve restore ettirdi ve müze haline dönüştürdü.

Sonuç olarak, Mozart Residence: 26 Ocak 1996 tarihinde ziyarete açıldı. Evet: Mozart’ın birçok bestesini bestelediği burayı görmek isterseniz: her gün saat: 09.00-20.00 arasında buraya gitmeniz ve yetişkinler için 10 Euro, çocuklar için 3.5 Euro ve gençler için 4 Euro ödemeniz gerekir.

Mozart’ın doğum yeri ve burayı birlikte gezmek isterseniz, yetişkinler için 17 Euro, kombine bilet satın alabilirsiniz.

SALZBURG KATEDRAL

Burası: şehirde kilise mimarisinin özelliklerini görebileceğiniz bir yer olarak önem kazanmaktadır. Yapı: muhteşem cephesi ve kubbesiyle: kuzey Alpler bölgesinin en etkileyici erken Barok dönemi yapılarından birisidir.

İlk katedral: 767 yılında, Bishop Virgil tarafından, eski Roma Juvavum sitesinde inşa edilmiştir. 774 yılında, katedral: St Virgil ve St Rupert adına kutsanır. 1167 yılında ise, katedral: imparator Friedrick Barbarossa’nın muhalifleri tarafından ateşe verilir.

10 yıl sonra ise, Başpiskopos Conrad III. Zamanında, eskisinden daha büyük ve görkemli ve etkileyici şekilde yeniden yapılır. Ancak, 400 yıl sonra: 1598 yılında, büyük bir yangın, katedralin büyük kesimini yok eder. Başpiskopos Wolf Dietrich: hasarlı katedrali yıktırır ve yeniden inşa ettirmek için çalışmalara başlar.

Ancak: başpiskopos, bu inşaat sırasında, şehir halkına büyük sıkıntılar verir ve katedralin bulunduğu yerdeki mezarlık sökülür, ölülerin kemikleri enkazla birlikte başka yerlere atılır. Ancak: takip eden süreçte, Bavyera ile kavga eden başpiskopos, tutuklanır ve halefi tarafından Hahensalzburg kalesine hapsedilir.

5 yıllık hapis yaşantısının sonucunda ölür ve bunun üzerine, mimar Santino Solari tarafından: Kuzey Alplerin ilk erken dönem Barok kilisesi, buraya inşa edilir. Başpiskopos Markus Sittikus: 1628 yılında, her ne kadar katedrali inşa ettirse de, katedralin kutsanmasını göremez.

Katedralin kutsanması, büyük törenler ve festival olarak kutlanır ve takip eden süreçte, 1944 yılında, yapının kubbesi, bombalama sırasında yıkılır. Ardından, 1959 yılında, yapılan tadilatın ardından, katedral eski ihtişamını kazanmış olarak yeniden açılır.

Evet, bugün burayı ziyaret ederseniz, görebilecekleriniz şunlardır: Mozart’ın vaftiz edildiği vaftiz yeri, enstrüman çalan melekler tarafından çevrelenmiş ve Virgil tarafından taçlandırılmış görkemli org ve katedralin portallarıdır.

Mozart: Salzburg şehri için, çok sayıda kutsal müzik bestelemiştir. Katedralin avlusunda ise: Başpiskopos Guidobald Thun tarafından 1660 yılında yaptırılan kemerleri görebilirsiniz.

Sütunların merkezinde ise, Başpiskopos Sigismund Graf ve Johann Baplist’in heykelleri bulunuyor. Burayı ziyaret etmek isterseniz, giriş ücretsizdir. Pazartesi-Cumartesi günleri arasında: saat: 08.00-17.00 arasında ve Pazar günleri: saat: 13.00-17.00 arasında buraya girebilirsiniz. Buraya gittiğinizde, özellikle “tavana” dikkat etmenizi öneririm.

HELLBRUN PALACE& TRİCK HAVUZLARI

1612 yılında: Prens Başpiskopos Markus Sittikus von Hohennems: sulak Helburn dağının eteklerinde ikametgah olarak kullanılacak bir yer inşa etmekle görevlendirildi.

Prens: İtalyan mimarisine aşırı düşkündü ve İtalyan mimarisinin zarafet ve ferahlığını yansıtan bir yazlık konut yapmak üzere: Katedral mimarı Santino Solari’yi görevlendirdi. Yapı tamamlandığında: suyun: sarayın tasarım merkezi olduğu görüldü.

Helbrunn dağından gelen çok sayıda kaynak; buradaki yaşama hayat verdi. Su: çalılar, ağaçların gölgesi ve beklenmedik yerlerde, gizlendikleri yerlerden fışkırmaktadırlar. Geniş park alanı yani kraliyet bahçeleri: Franz Anton Danreiter tarafından, 1730 yılında dekore edilmiştir.

Park alanındaki efsanevi ve tarihi heykeller: 17. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Park içinde, eski bir taş ocağı alanında yapılan “Steintheater” yani “Taş Tiyatro”: Avrupa’nın en eski açık hava sahnesi olarak bilinir.

Evet, yapı sadece istisnai durumlarda başpiskopos tarafından konut olarak kullanılmıştır. Saray öncelikle lüks kutlamalar ve festivaller, muhteşem etkinlikler ve kültürel olaylar için kullanılmıştır.

Çünkü: muhteşem balo salonu ve büyüleyici bahçeleri ve eşsiz havuzları bulunmaktadır. Günümüzde burayı ziyaret ederseniz: 1615 yılında Başpiskopos Markus Sittikus için yapılan “Monatsschlösschen” denilen yerdeki Salzburg Folklör/Etnografya Müzesini görebilirsiniz.

Burada: mobilyalar, kostümler, tıp nesneleri, bölgenin folklorik özelliklerini taşıyan bir koleksiyon bulunuyor.

400 yıl önce inşa edilmiş saray: bugün: uluslar arası düzeyde toplantılar, seminerler, çekici sosyal etkinlikler için kullanılıyor ve seçkin davetlileri ağırlıyor. Burayı gezmek isterseniz, her gün: saat: 09.00-16.30 saatleri arasında açık olduğunu bilmelisiniz.

Saray gezisi yaklaşık 30 dakika, havuzların gezisi ise 40 dakika sürüyor. Giriş ücreti ise, yetişkinler için 10.50 Euro, çocuklar için 5 Euro, öğrenciler için 7 Euro’dur.

SALZBURG MUSEUM

Mozart meydanında bulunan, muhteşem “New Residence”; 2007 yılından bu yana, “Salzburg Müzesi” olarak görev yapıyor. Müzenin birinci katı: Salzburg şehrinde: yaşam, iş, sanat, mimari, bilim, edebiyat, müzik, fotoğraf ve el sanatları alanlarında çalışan erkek ve kadınlara ayrılmıştır.

İkinci katta bulunan daimi sergide: modern zamanların başından beri, tarih, sanat ve kültür üzerine yoğunlaşmıştır. Özellikle: Romantik döneme ait ressamların büyüleyici resimleri ilgi çekmektedir.

İkinci katta, Ayna Salonunda bulunan: Arkeoloji ve Ortaçağ sanatı koleksiyonunda: Kelt döneminden kalma bir “sürahi” ve diğer bir kısım arkeolojik özellik taşıyan objeler ilgi çekmektedir.

Panorama Pasajında: New Residence kazıları sırasında bulunan, boyalı bir “Roma duvarı” parçası görülür. Panorama Müzesi ile, Salzburg Müzesi arasında: bir yer altı geçidi bulunmaktadır.

Burada, ilave olarak: şehir modelleri ve Roma döneminden günümüze kadar olan süreçte, Salzburg şehrinin gelişimine ait objeler sergilenmektedir.

New Residence’nin iç avlusunda ise: tam boy bir ışıklı tavan ile donatılmış, 500 metrekarelik salonda: Sanat Merkezi bulunur. İki bölüme ayrılan bu sanat merkezinde: özel sergiler düzenlenmektedir.

Evet, bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz: Salı-Pazar günleri saat: 09.00-17.00 arasında gitmelisiniz. Giriş ücretleri: yetişkinler için 7 Euro, gençler için 4 Euro ve çocuklar için 3 Euro’dur.

MODERN SANAT MÜZESİ-SALZBURG MÖNCHSBERG-MDM

Müze, iki muhteşem binadan oluşmaktadır. Tarihi şehir merkezindeki: MDM Rupertinum: yeni sanatsal kavramların sergilendiği, Barok bir binadır. Old City bölgesindeki MDM Mönchsberg ise; çağdaş bir ortamda, modern sanatın sergilendiği yer olarak dikkati çeker.

3000 metrekarelik bu iki binada: grafik, fotoğraf sanatı sunumları dahil olmak üzere, 20. ve 21. yüzyıl tematik ve monografik sanat sergileri düzenlenmektedir. MDM Mönchsberg’de tarihi binanın camlı merdivenleri görülebilir.

2004 yılında tamamlanan müze binasında, tüm dış cephe, dikey bağlantılarla ayrılan yerel Untersberg mermeriyle kaplanmıştır.

Binanın cephesinde: Mozart’ın “Don Giovanni” aryalarının ritimleri yazılıdır. Evet, bu ilginç müzeyi ziyaret etmek isterseniz: Salı-Pazar arasında, müzeye girebileceğiniz saatler: 10.00-18.00 arasıdır. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 8 Euro, çocuklar için 7 Euro ve aileler için 12 Euro ödemek gerekir.

 

DOĞA TARİHİ VE TEKNOLOJİ MÜZESİ

Bu müzede görülebilenler şunlardır: bir akvaryum, sürüngenlerin bulunduğu bir hayvanat bahçesi, dinozor salonu, kristal dünya, uzay gösterisi, insan vücudu, cinsellik ve üreme, deniz dünyası ve bilim merkezidir.

Akvaryum: Orta Avrupa’nın en iyi akvaryumu olarak kabul edilir. 10 bin litrelik bu büyük akvaryumda: sualtı yaşamının tüm güzelliklerini görmek mümkündür. Bunlar arasında: renkli tropikal balıklar, Akdeniz, Amazon ve yerel suların sakinleri olan deniz canlıları görülebilir. Sürüngenlere ait hayvanat bahçesi bölümünde ise: çoğu yerli olmayan yaklaşık 200 hayvan bulunmaktadır.

Bunlar arasında bulunanlar: kara kaplumbağaları, kertenkeleler, kurbağalar, Mississipi timsahları, yerli yılanlar, tanınmış zehirli yılanlar. Uzay Araştırmaları bölümünde: aya iniş, geleceğin uzay istasyonu, orijinal boyutta bir uzay aracı, roket modelleri görülebilir.

Teknoloji ve doğa bilimleri bölümünde: yaklaşık 80 deney istasyonunda: ziyaretçiler çeşitli deneyler yapabilmenin keyfini yaşıyorlar. Burası, özellikle çocukların ilgisini çekiyor. Müze içindeki diğer ilginç sergiler: Mineraller ve Jeoloji bölümleridir.

Ayrıca: Biyoloji Laboratuvarı, Avrupa memelileri, kuşlar, Buzul çağı hayvanları, Amerika-Afrika-Avustralya ve Asya’nın habitatı ve evcil hayvanlardan oluşan bir sergi bulunmaktadır. Müzede, bir kafe ve restoran da hizmet veriyor.

Bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz, açık bulunduğu saatler:: saat: 09.00-17.00 arasıdır. Giriş ücretleri, yetişkinler için 8 Euro, yaşlılar için 7.50 Euro, çocuklar için 5.5 Euro ve öğrenciler için 3.5 Euro’dur. Gökyüzü açık olduğunda, her Perşembe: serbest teleskopik gözlem yapılabilmektedir.

 

RESİDENCE GALERİ SALZBURG

Burada: Salzburg şehrinin resim koleksiyonu sergilenmektedir. Koleksiyon: 16 ile 19. yüzyıl arasındaki dönemi kapsamaktadır.

Bu koleksiyon içinde bulunanlar: 17-19. yüzyıllar arası Hollanda resimleri, 17. yüzyıl İtalyan-Fransız-Avusturyalı ressamların resimleri, 18. yüzyıl Avusturyalı ressamları resimleridir.

Bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz: Salı-Pazar arası günlerde, saat: 10.00-17.00 arasında gidebilirsiniz. Giriş ücreti, yetişkinler için 7 Euro, çocuklar için 2 Euro, gençler için 6 Euro’dur.

 

SALZBURG HAYVANAT BAHÇESİ

Burada: yerli ve egzotik hayvanlar, kendi doğal çevreleri içinde koruma altına alınmışlardır. Ana hedef: hayvanlar ve doğal çevresinin güzelliği arasında uyumlu bir denge kurmaktadır.

Bu hayvanlar arasında bulunanlardan bazıları: ayılar, vaşaklar, dağ keçisi, nehir su samuru, gergedan, antilop ve beç tavuğudur.

Toplamda: 14 hektarlık alanda: 140 türden, 1200 hayvan bulunmaktadır. Hayvanat bahçesini ziyaret etmek isterseniz, açık bulunduğu saatler: saat: 09.00-16.00 arasındadır. Giriş ücretleri ise, yetişkinler için 10.10 Euro, çocuklar için 4 Euro, yaşlılar için 9 Euro’dur.

 

ANDRAKİRCHE KİLİSESİ

Mirabellplaz 5 adresindedir. Kilise, aslında başka bir yerde iken, yol yapım çalışmaları nedeniyle hükümet tarafından yıktırılmıştır. Yeni kilise: 1898 yılında, Neo-Gotik tarzda, şehir mimarı Jakob Ceconi tarafından planlanmış ve inşa edilmiştir.

Üç nefli kilisenin içi gotik tarzda modellenmiştir. Binanın kuleleri, 61 metredir. II. Dünya savaşındaki hava akınları sırasında tahrip olan kilise: 1949 yılında yeniden tamamlanmıştır.

Ancak, tüm değişikliklere rağmen, kilisenin çevresiyle uyumu sağlanamamış ve 1969-1970 yıllarında ek uyarlamalar yapılmıştır. Bu uyarlamalarda, kuleler kısaltılmış ve çatı, düz piramit şeklinde olmuştur. Cephe ise, uyum sağlaması için beyaz boyanmıştır.

 

ALTER MARKT

Burası, şehrin tarihi şehir merkezinde, eski bir Pazar yeri olarak bilinir ve buranın ticari bir merkez haline gelmesi, 13. yüzyıla kadar inmektedir. 1873-1927 yılları arasında, Ludwing Victor Meydanı olarak biliniyordu.

Pazar meydanı olarak kullanıldığı yıllarda ise, burada: süt pazarı, ot pazarı, şalgam-lahana pazarı kuruluyordu. Bugün meydanın çevresinde: genellikle ortaçağ döneminden kalma, Burgher evleri bulunmaktadır.

Pazar faaliyeti yanında, burada: aynı zamanda, Pinse dansı festivali düzenleniyormuş. Bu festivalde, Dürnberg madencileri tarafından, kılıç ile St John ateşi huzurunda, çıplak ayaklı danslar yapılıyormuş. 1856 yılında ise, burada: St Rupert Pazarı olarak bilinen sonbahar pazarı kuruluyormuş.

Haftalık Pazar ise, 1857 yılında Üniversite Meydanına taşınmıştır. Meydanın en önemli objesi: 1488 yılı yapımı “St Florian Havuzu” dur. Sekizgen havza: 1685-1687 yılları arasında yapılmıştır.

Köşe sütunları ise, 1583 yılında, Kurt Guppenberger tarafından hazırlanmıştır. Havuzdaki sütunun tepesinde “St Florian vo Lorch” heykeli bulunmaktadır ki, heykel 1734 yılında Josef Anton Pfaffinger tarafından yapılmıştır.

Meydanın çevresindeki evler arasında en ilgi çekeni: sadece 1.42 metre genişliğindeki, sonradan ünlü “Tomaselli” kahvesi olarak kullanılan yerdir. Bu küçük ev: 1830-1860 yılları arasında, dar bir sokağı kapatmak için inşa edilmiştir.

 

DOMPLATZ& MARİENSTATUE

Burası, aynı zamanda “Katedral Meydanı” olarak bilinir. Meydandaki: mermer ve dökme demir karışımı “Meryem Heykeli” ilgi odağıdır. Heykel: Başpiskopos Sigismund Graf tarafından yaptırılmıştır.

Heykel: dört taraftan “Melek-Şeytan-Truth-Bilgelik” figürleriyle çevrilmiştir. Günümüzde, meydan: Festival Sezonunda, oyun performansları için kullanılmaktadır ve yaz sezonunda, buraya sahne ve türbün yerleştirilmektedir. Ayrıca: şehirde, Noel pazarı kutlamaları da burada yapılmaktadır.

GETREİDEGASSE

Burası, şehirde: en ünlü alışveriş şeridi olarak bilinir. Burada: yüksek ve dar evler, cazip dükkanlar, romantik geçitler ve avlular görülür.

Bu evler: yukarı doğru, birinci katta küçülür. Burada özellikle “Mozart’ın doğduğu ev” ilgi çekmektedir. Mozart müzesi: eskiden Mozart ailesi tarafından kullanılmıştır.

Günümüzde, burada geleneksel kostümler, son moda kıyafetler, antikalar, deri ve kağıt ürünleri, parfüm, şarküteri satan dükkanlar bulunuyor.

Dükkanlar ve restoranların “reklam tabelaları” yetenekli işçilerin ürünüdür. Evet, dükkanlar, restoranlar ve kafelerle dolu bir cadde ve burada özellikle soluklanmak için, küçük bir kafede, kahve içmenizi öneriyorum.

 

BOTANİK BAHÇESİ

Helbrunnerstrasse bölgesindedir. Birçok bitki türünün bulunduğu bu şirin bahçesi gezmek isterseniz, her gün saat: 10.00-18.00 arasında burayı ziyaret etmelisiniz. Giriş ücretleri: 2 Euro’dur.

SCHLOSS MİRABELL

Mirabellplatz adresindedir. Mirabel bahçeleri, doğa içinde huzurlu zaman geçirmek için idealdir. İçerideki gül bahçesi özellikle dikkat çekmektedir. Dünyanın en güzel nikah salonlarından bir tanesi de buradadır. Görmenizi öneririm.

HANGAR 7

Salzburg havaalanında: Handar 7 denilen bir mekan bulunuyor. Burası: enerji içeceği “Red Bull” un patronu Dietrich Mateschitz tarafından yaptırılmış bir sergileme alanı olarak dikkati çekiyor.

Çatısı cam kaplı olan bu bölümde: gösteri uçaklarının arasından kıvrılarak ilerleyen cam yolu takip ederseniz: özel yapım arabalar ve motosikletler arasından ilerleyerek, cam tavana asılı ve zemini camdan yapılmış bir bara ulaşabilirsiniz. Bu bar bölümünde: sergiler ve konserler düzenleniyor. Ayrıca: yine burada, bir restoran bulunuyor.

 

HOLENSALZBURG KALESİ

Kale: 1077 yılında, Başpiskopos Gebhard tarafından inşa ettirilmiştir. Bugün için, kale Orta Avrupa’da tamamen korunarak günümüze gelmiş başlıca kalelerden birisidir. Kalenin surlarının genişletilmesi ise, Konrad I döneminde yapılmıştır.

Devam eden süreçte, kalenin içi zengin dekore edilmiştir. Golden Hall ve Altın Oda bölümleri: karmaşık gotik ahşap oymacılığı ve süs resimleriyle süslenmiştir. Kalenin sembolü aslandır.

Evet: kale, uzun geçmişi boyunca düşman askerleri tarafından ele geçirilememiştir ve uzun yıllar boyunca: prensler ve başpiskoposlar tarafından ikametgah olarak kullanılmıştır. Aynı zamanda: askeri kışla ve hapishane olarak da görev yapmıştır.

Prens Başpiskopos Wolf Dietrich: 1617 yılında ölümüne kadar, kalede tutuklu kalmıştır. 5 yıl süren bu tutukluluk dönemi, yeğeni ve halefi Markus Sittikus tarafından yapılmıştır.

Kale müzesinde: Ortaçağ prenslerinin yaşamlarına ait objeler sergilenmektedir. Aslında: kalenin çoğu önemli birçok eşyası Napolyon tarafından gasp edilmiştir. Ama, yine de kalenin görkemli salonları görülmeye değerdir.

Kalenin incisi olarak Saray Müzesi görülür. Ayrıca: tüm yıl boyunca, kalede uluslar arası yaz Akademisi eğitimi verilmektedir. Ortaçağdan kalma odalarda: romantik ve düzenli konserler verilmektedir.

Kalenin avlusundan, Alplerin manzarasını seyretmeye doyamazsınız. Kaleye çıkmak isterseniz: 1892 yılından bu yana kullanılan “Festungsgasse” den kalkan feniküler demiryolunu kullanabilirsiniz.

Yolculuk 4 dakika sürüyor ve 100 metre yüksekliğe çıkılıyor. Kalenin açık bulunduğu saatler: 09.30-17.00 arasındadır. 10 kişilik guruplar için rehberli turlar düzenlenmektedir.

Giriş ücreti, yetişkinler için 11 Euro, 6-14 yaş arası çocuklar için 6.30 Euro, üstü için 10.10 Euro’dur. Bu ücretlere feniküler dahildir, feniküler kullanmadan kaleye girmek isterseniz, bu kez 7.80 Euro ücret ödemeniz gerekir.

Son bir not: kaleyi ziyaret ederseniz, kale içinde bulunan celladın evini mutlaka görmelisiniz. Öte yandan, Salzburglular, celladın evi yakınında bulunmanın uğursuzluk getirdiğine inanıyorlar.

MAKART YAYA KÖPRÜSÜ

Salzach nehri üzerinde bulunan köprü: aşıkların astıkları kilitlerle süslenmiştir. Aşıklar: birbirlerinden ayrılmamak için, buraya kilit asarlar ve anahtarlarını nehre atarlar.

SALZBURG OYUNCAK MÜZESİ

Şehirdeki bu oyuncak müzesi, 1978 yılında kurulmuştur ve Avrupa’nın en büyük oyuncak müzesidir. Müze: Bürgerspitalgasse caddesinde bulunuyor. Keyifli ve eğlenceli bir gün geçirmek istiyorsanız ve zamanınız varsa, mutlaka bu müzeyi ziyaret etmenizi öneririm.

Müzede, 25 yıllık bir gelenek gereği: her Salı ve Çarşamba günlerinde, öğleden sonra “Kukla Tiyatrosu” gösterisi yapılıyor.