Manisa Alaşehir

Manisa Alaşehir

Ala-şehir. Güzel yer. Çekirdeksiz üzüm denilince, buranın dışındakiler önemsiz.

Manisa Alaşehir

ULAŞIM

Uşak-İzmir karayolundan, yalnızca 21 km. güneyde kalıyor. Daha güneye inildiğinde ise, Denizli-Aydın-İzmir karayolu bulunuyor. Ama, Alaşehir, her iki karayolunun da dışında bulunuyor. Denizli bölgesinden çıkıp, Manisa ve daha kuzeye gitmek istediğinizde, Alaşehir’den geçmeniz gerekiyor.

TARİH

İlçenin: MÖ.150-138 yılları arasında, Bergama kralının kardeşi, II. Attalos Philadelphos tarafından kurulduğu bilinmektedir. Ancak, kurulduğu yıllardaki yerleşim yerinin adı: Phıladelphıa. Yani: “Kardeş severlik”.

Bergama krallığının bitişinden sonraki dönemde de, yani Romalılar döneminde de, Philadelphia şehri, Anadolu’daki en önemli merkezlerden biri olmuştur. Şehir, Romalılar döneminde daha da gelişmiştir. MS.40 yıllarında ise, Hıristiyanlık kabul edilir. Ancak: Hıristiyanlığın teşkilatlanıp, yayılma çalışmalarının sürdürüldüğü, ilk yedi kentten biri olarak öne çıkar.

Takip eden dönemde, yani Bizans döneminde: şehir, önemli bir askeri üs olur. Bu yüzden, birçok saldırıya maruz kalır. Ancak, şehri çevreleyen sağlam surlar, savunmada önemli bir etken olur.

Evet, şehirde, özellikle Roma ve Bizans döneminden kalma, birçok eser olmasına rağmen: bölgenin birinci derece deprem kuşağı olması nedeniyle, kalıntıların çoğu, zamanla yıkılmış ve toprak altında kalmıştır.

Alaşehir: 1389 yılında, Yıldırım Beyazıt tarafından, Osmanlılar tarafından ele geçirilir. O tarihlerde, Sultan Yıldırım Beyazıt: yüksek bir tepeden şehre bakarak ne “Ala şehir” diyerek, ilçenin Türkçe isim babalığını yapmıştır.

Bir başka söylentiye göre ise

Şehrin etrafını çevreleyen surlarda kullanılan taşların; siyah ve beyaz renkte olması, dolayısı ile surların ala bir görünüme bürünmesi üzerine şehre bu isim verilmiştir.

Ayrıca: buranın, Hıristiyanlık dininde büyük önemi olduğu ortaya çıkmış. Şöyle ki, St. John kilisesi, bu topraklarda kurulmuş. İncil’de, ilçenin adı geçiyor.

Alaşehir’in son olarak en büyük özelliği ise, tarihi süreç içinde, yakın geçmişte, Kurtuluş Savaşında, Yunan işgaline karşı direnişin merkezi olarak öne çıkmış olmasıdır. Milli Mücadelenin ilk organize ve bölgesel toplantısı, Alaşehir’de yapılmıştır. Söylenenlere göre: Çerkez Ethem: direniş için gönülsüz davranan halkı yıldırmak ve asker toplamak için, ceza evinden suçluları çıkartıp, İstasyon caddesindeki ağaçlara astırmış.

TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE ALAŞEHİR

Birinci öykü: Osmanlının ilk gelişim dönemlerinde: Anadolu’ya bakıldığında, tüm Batı Anadolu Osmanlıların eline geçmesine rağmen, Philadelphia  (Alaşehir) şehri, son Bizans şehri olarak, yaklaşık 100 yıl, bu özelliğini korur yani Osmanlıya karşı koyar.

Derken Yıldırım Beyazıt sahneye çıkar ve bu anormalliği kaldırmaya karar verir. Orduyu toplar ve şehrin üstüne yürür. Ancak: yapılan antlaşma gereğince, Yıldırım Beyazıt’ın ordusunda, yardımcı kuvvetler bulunmaktadır.

Yalnız, bunlar Bizanslıdır. Başlarında ise, daha sonra II. Manuel olarak tahta çıkacak olan, Bizans taht varisi Manuel bulunmaktadır. Evet, Anadolu’daki son Bizans şehri, yine Bizanslıların yardımı ile ele geçirilir.

İkinci Öykü: tarih Eylül 1922. Büyük taarruzda, cephenin hemen ucunda bulundukları için kurtulan, 2 Yunan Tümeni, bir bozgun halinde, İzmir istikametinde geri çekilmektedir. Bu askerler, kendilerine katılan diğer Yunan askerleriyle birlikte, herhangi bir komuta kontrolü olmadan, İzmir’e doğru kaçmaktadırlar.

Ancak: bu disiplinsiz sürü, geçtiği her yeri yakıp-yıkmakta, Türk ve Müslüman nüfusu öldürmektedirler. Bu durum, sadece, Türk süvarilerinin hızla hareket ederek, bunları engellemesine bağlıdır.

Çoğu yörede, bu durum gerçekleşir ve insanlarımız telef olmaktan kurtulurlar. Ancak: Alaşehir’e ilerleyen Türk Süvari Tümeni, şehir dışında bir çatışmaya girmek zorunda kalınca, bu mezalimi engelleyemez. Birkaç saat sonra, Alaşehir’e giren Türk birlik komutanını raporu şöyledir: “ Müslüman ahali, camilere doldurularak öldürülmüş, tüm şehir tamamen yıkılmıştır”

Zaten günümüzde, şehrin eski kısmı olan Toptepe ve 5 Eylül İlköğretim okulu çevresinde bulunan evlerin bahçelerindeki toprak zemini birazcık kazarsanız ya da mevcut evler yıkılıp, yerine yeni bir ev yapmak için temel kazarsanız; toprak altından, Yunan işgalinden kalma, yanık kiremit ve topraklar karşılaşırsınız.

Manisa Alaşehir

GENEL

İlçe, İç Ege bölgesindedir. Akdeniz ikliminden, karasal iklime geçiş yerindedir. Genel olarak: yaz ayları oldukça sıcak ve kurak geçer. Yazın gölgede hava sıcaklığının 40 derecelere kadar çıktığı görülür. Bu durumda, bütün Alaşehir yerlileri, bağ-bahçelerine kaçarlar. Yağışların büyük bölümü ise, kışın düşer. İlçe merkezinin denizden yüksekliği; 189 metredir.

Türkiye’nin en verimli ovası buradadır. Gediz nehrinin bir kolu olan “Alaşehir çayı” ova içinde akar. Ovanın, verimli topraklara sahip olması nedeniyle, başlıca yetiştirilen ürünler: çekirdeksiz üzüm, pamuk, tütün, tahıllar ve meyve.

Yani: muz, fındık ve çay haricinde, her türlü ürün, bu verimli topraklarda yetiştirilmektedir. Özellikle: yurdumuzun çekirdeksiz kuru üzüm ambarı denebilir. Maden suyu açısından da özel bir önemi vardır. Ülkemizde en fazla içilen maden sularından “Sarıkız” maden suyu, Alaşehir’den sağlanmaktadır.

Ayrıca: Bahadır köyünde: dünyada bir eşi daha olmayan ve “Ebe Karaçam” olarak isimlendirilen bir ağaç yetişiyor. Bu ağaç: dipten dallanan ve küre biçiminde yükselen yapısı nedeniyle ilginç. Park ve bahçelerde, dekoratif ağaç olarak kullanılıyor. Ancak: sayılacak kadar az miktarda var ve bu yüzden Orman Bakanlığı tarafından koruma altına alınmıştır.

İlçe için acı bir hatıra, 28 Mart 1969 yılında yaşanmıştır. 6.5 büyüklüğündeki deprem sonucu, burada 49 kişi ölmüş, 4651 konut yıkılmış veya ağır hasar görmüştür.

Her ne kadar doğrudur veya yanlıştır bilmiyorum, ama bir söylenti var.

Şöyle ki: gravitesi 31-37 düzeyinde olan, yani Arap petrolü seviyesinde olan ve 10 milyon varil kapasitelik bir rezervin, İlçenin altında bulunduğu tahmin ediliyormuş.

Son olarak: Alaşehir denilince, askeri birlik de akla gelir. Burada: Ulaştırma sınıfı, yani sürücü adayı asker adayları, acemi eğitimi görüyorlar. İzmir Gaziemir’e bağlı olarak, burada bir tabur düzeyinde birlik var. Özellikle, biraz önce de söylediğim gibi, askeriyenin sürücü yani şoförleri burada yetiştiriliyor. Asker kabul günleri ve dağıtım günlerinde ve yemin tören günlerinde; İlçede, hareketlilik görülüyor.

Denilir ki, 12 Eylül yaratıcısı, Sayın Evren, Alaşehirli olması nedeniyle, bu birliği buraya kurdurmuş. Malum, askeriye bulunduğu yerde, bulunduğu yerin ekonomisini büyük girdiler, getiriler sağlıyor. Ama sonuçta önemli olan şu ki, askerlik hizmetini yapan bir kısım Türk erkeği, belki de burada yani Alaşehir’de, bu yüzden bir süre yaşamıştır. Her şeye rağmen, buranın yazın çok çok sıcak olması, burayı askerlik yapmak için çok cazip bir yer olmaktan çıkarıyor.

Manisa Alaşehir

NE YENİR

Alaşehir, birbirinden güzel yemeklerin yapıldığı bir yer. Özellikle: burada yapılan ekmek: mutlaka tatmanızı öneriyorum. Ayrıca: kuru üzümü ve yaprak sarmasını denemelisiniz. Yaprak sarmasını: özellikle Alaşehir yaprağı ile denemelisiniz.

Çünkü: bu yapraklar, bağlardan büyük bir özenle toplanıyor. Yine de: kesikli pide yemenizi önerebilirim. Bunu yemek için, otogar yani şehirler arası otobüs durağının hemen karşısındaki pideciyi deneyebilirsiniz. Yemeden geçmeyin.

Son olarak: Alaşehir kapaması yemeğini önereceğim. Muhteşem bir lezzet. Ha, tüm bunları veya bir kısmını yediniz, ya sonra: evet, üzerine bir maden suyu içmeyi unutmamak gerek.

ALAŞEHİR EKMEĞİ

Alaşehir’de ekmek: tepside pişirilir. 60 cm. genişliğinde yapılan ev ekmeği: meşe odunu ile fırında pişirilir. Makarnalık sarı buğday unundan yapılan ekmeğe: katkı maddesi olarak: yalnızca: tuz ve C vitamini katılıyor. Son yıllarda: soya fasulyesi de ilave edilmeye başlanmış.

NE SATIN ALINIR

Kurutulmuş çekirdeksiz üzümler: renk renk, çeşit çeşit paketler halinde satışa sunuluyor. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik olarak satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

SURLAR

İlçenin dört bir yanını saran surlar: günümüzde özelliklerini hemen hemen kaybetmiş durumdadırlar. Bu surların kalınlığı: 2.5 metre ve yükseklikleri 8 metredir. Uzunlukları ise: 8 km. civarındadır.

Surların yapımında: siyah taş parçaları ve horasan harcı kullanılmıştır. Surların 4 kapısı bulunmaktadır. Bunlar: Kiremişti, Kirmastı, Elhizar ve Dombay kapı.

SARIKIZ HEYKELİ

Bulvar caddesinin sonunda, omzundaki küpten su akan, Sarıkız heykeli bulunuyor. Sarıkız efsanesi, aslında Edremit körfezinde yaygın olmasına rağmen, burada da Sarıkız kültürü var. Bu kültür: Sarıkız isminin bir çok etkinliğe verilmesini sağlamış.

YILDIRIM BEYAZIT CAMİSİ

1400 yıllarında, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmıştır. Ancak, günümüzde orijinal özelliğinden eser kalmamıştır. Çünkü, Alaşehir’in Yunanlılar tarafından işgalinde, cami yıkılmış ve daha sonra eski şekliyle onarılmıştır. Kuzeybatıda bulunan minaresinin kaidesi özelliğini korumaktadır.

TOPTEPE

Alaşehir’in üzerinde kurulu olduğu, antik Philadelphia kentinin Akropolü durumundadır. Düzlükte: tapınak kalıntıları, kuzey eteklerinde ise erken Roma dönemi tiyatro kalıntıları, Bizans döneminde yapılmış olan surlar, doğu kapısı ve MS. 6.yüzyıla ait St. Jean Kilisesi en önemli eserlerdir.

Tiyatrodaki kazı çalışmalarında, skenenin (sahne binasının) büyük bir bölümü ile, caveanın (oturma sıraları) çok az bir bölümü, gün ışığına çıkarılmıştır. 2.yüzyılda yapıldığı düşünülen tapınaktan ise, yalnızca, temel ve bazı mermer bloklar, günümüze kadar ulaşmıştır.

Kazılarda ortaya çıkarılan bir başka yapı ise: Bizans surlarına ait olan ve “Doğu Kapısı” olarak adlandırılan bir giriş kapısıdır. Birisi yarım daire, diğeri dikdörtgen planlı iki kule ile korunmuş olan kapı, Türk akınları sırasında örülerek kapatılmış ve bu tarihten sonra da kullanılmamıştır.

Manisa Alaşehir Filadelfiya Kilisesi,St John Kilisesi, Aziz Yuhanne kilisesi

FİLADELFİYA KİLİSESİ. ST.JOHN KİLİSESİ (AZİZ YUHANNA KİLİSESİ)

İncil’de adı geçen ve kendilerine mesajlar yollanan 7 kilise: Hıristiyanlığın ilk kiliseleri olarak kabul edilir. Söz konusu 7 kilise, Anadolu toprakları üzerinde kurulmuştur.

Hz. İsa: havari Yuhanna’ya görünür ve 7 kiliseye ulaştırılmak üzere, kendisine mesajlar verir. İncil’de ismi geçen bu 7 kilise: Efes, İzmir, Bergama, Akhisar, Sardes, Alaşehir ve Goncalı’da bulunmaktadır.

Himaye-i Eftal Mahallesinde, bir evin arkasında bulunan duvar kalıntısından oluşan bu kilise: Roma döneminde: MS.40 yıllarında, Hıristiyanlığın yaygınlaşması ile birlikte, Pavlus’un müritlerini topladığı bir yer olmuştur.

Yani, Hıristiyanlığın ilk yıllarında, burada zengin bir Yahudi topluluğunun yaşadığı sanılıyor. Kilisenin isminin anlamı ise “Kardeşçe Sevgi” ve “Açık kapı” anlamına gelmektedir.

Manisa Alaşehir Filadelfiya Kilisesi

Burada yapılan kiliseden, günümüze yalnızca, moloz taş ve tuğladan örülmüş duvar ve temel kalıntıları ile kilise yapısındaki ayaklardan, üç tanesi sağlam durumda gelmiştir. Bu payelerin 5 metre yüksekliğinde bulunan freskleri zamanla korunmadığından, bugün zorlukla görülebilmektedir.

Payelerin yüksekliği, kalınlığı ve kemerlere bağlanışı:

Yapıldığı dönemlerdeki görkeminin ifadesidir. Yapıldığı dönemde, 1600 m.karelik alanda, toplam 6 payesinin bulunduğu sanılmaktadır. Bu altı paye, yaklaşık 11 metre olan, iki büyük kubbeyi taşıyordu.

Korunmuş payelerin yüksekliği 4 metreyi bulmaktadır. Defalarca tadilata uğramış yapının kuzeydoğu ve güneydoğu payeleri, yaklaşık 40 metre karelik; kuzeybatı payesi ise 30 metre karelik bir alan oluşturmaktadır.

Payelerin alt tarafı: Spolien karakterli, büyük taş bloklarla kaplanmış, içleri ise harç ve moloz taşlarla doldurulmuştur. Payelerin üzerinde: tonoz kemer ve pandantif olarak yapılmış tuğla blok oturmaktadır.

Her iki bölüm, dışarıya doğru çıkıntılı mermer silme ile ayrılmıştır. Kuzeydoğu yönde görülen, Hıristiyanlık çağına ait freskler ise, muhtemelen 11.yüzyıldan sonra yapılmış olmalıdır.

Bu tarihi anıtın, daha iyi ve daha doğru bir şekilde tanıtımını sağlamak ve bilim dünyasına, doğru ölçülerle sunmak üzere, kilise alanında, 1989 yılından bu yana, kazı çalışmaları yapılmaktadır.

Yapılan çalışmalarda, toprak seviyesinden itibaren, üst kısmı yıkılmış olan güney batı payesinin, toprak seviyesi altında kalan bölümünde, bazı fresk kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

Ayrıca: payenin güneyinde, diğer paye ile irtibatlı olan 1 metre uzunluğunda, 2 metre genişliğinde bir destek duvarının bulunduğu görülmüştür.

Ayrıca: kilisenin, kısmen yıkılmadan kalmış kuzey doğu payesinin, kuzey tarafında yapılan kazı çalışmalarında; karışık bir yapılanma ortaya çıkarılmıştır. Mevcut yapı karmaşası, pek anlaşılmamakla birlikte, burada bir vaftizhane bulunduğu muhtemeldir.

Mevcut payeler, Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiştir. Günümüzde, burası koruma altına alınmış ve park olarak düzenlenmiştir.

KURŞUNLU HAN

Önceleri kervansaray olarak yapılmıştır. 1548-1553 yılları arasında, Semiz Ali Paşa veya Gedik Ali Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. 3 katlı olarak inşa edilmiştir. Günümüzde, yalnızca zemin katın dehlizleri kalmıştır. Bugün, işyeri olarak kullanılmaktadır.

Manisa Alaşehir Halk Kütüphanesi

HALK KÜTÜPHANESİ

1500’lü yıllardan kalma halk kütüphanesi binası, işgal döneminde, Yunanlılar tarafından yakılmıştır. Yapı: 1954 yılında elden geçirilmiştir.

SARIKIZ ILICASI

İlçe merkezinin güneydoğusunda, Sarıkız Maden Suyu yakınlarındadır. Suyun sıcaklığı 26 derecedir. Romatizma, cilt hastalıkları ve zihin ve beden yorgunluklarına iyi geldiği söylenmektedir. Kaplıca bölgesinde, günübirlik kullanıma yönelik 4 havuz ve bir gazino bulunmaktadır. Başkaca, konaklama tesisi bulunmuyor.

Kastamonu

Kastamonu

Bu güzel şehrimizin tarihi ve turistik özellikleri, yoğun değil. Ben bir kaç kez gittim ve bu güzel şehri gördüm.

kastamonu.genel.12
Kastamonu

ULAŞIM

Kastamonu-Ankara arası uzaklık: 245 km. Kastamonu-Zonguldak arası uzaklık: 271 km. Kastamonu-Bolu arası uzaklık: 246 km. Kastamonu-Sinop arası uzaklık: 189 km. Kastamonu-İstanbul arası uzaklık: 508 k m. Kastamonu-İzmir arası uzaklık: 824 km. ve Kastamonu-Samsun arası uzaklık: 310 km. dir.

Hava ve  demiryolu ulaşımı bulunmuyor.

kastamonu.atatürk.şapka.1
Kastamonu

TARİHİ

Şehrin bilinen tarihi: Hititlere kadar uzanır. MÖ. 4’ncü yüzyılda: Persler görülür. Daha sonra Büyük İskender ve sonra Pontus krallığı. MÖ.1’nci yüzyılda Romalılar ve 395 yılında ise Bizans.

Bölgede, Türkler: ilk defa: Danişmentliler zamanında görülür. Ahmet Gazinin oğlu Gümüş Tekin devrinde, 1105 yılında, Danişmentlilerin idaresi altına giren bölge, yaklaşık yüz yıl, bu şekilde yönetilir. 1213 yılında, Anadolu Selçukluları, bölgeyi ele geçirir.

1460 yılında, bölge Osmanlı idaresine girer. Bu dönemde: bölge, önemli bir ilim ve kültür merkezi olarak dikkati çekiyor. Bir çok bilim adamı yetişir.

Şehir: milli mücadelede, lojistik destek açısından en güvenilir bölge olması nedeniyle, büyük yararlar sağlamıştır. Özellikle: Ankara’ya: İnebolu-Kastamonu yolundan: yiyecek, giyecek, para, cephane ve silah taşınmıştır.

kastamonu.kale.1
Kastamonu

GENEL

Kastamonu, tarihi ipek yolu üzerinde bulunmaktadır. Çeşitli malların alınıp-satıldığı ve ticaretle uğraşanların konaklayabilmeleri için yapılan hanlar, günümüzde de faaliyetlerine devam etmektedirler.

Şehirde: serin, yarı karasal iklim türü hüküm sürer. Kışları soğuk ve yazları ise ılıktır.

İstiklal Savaşında, toprakları işgal edilmemesine rağmen en çok şehit veren bir yöremiz. Çanakkale Savaşındaki, 253.000 şehitten, 93.000 şehit, Kastamonulu imiş. Özellikle: Ankaralılar için, bir şey hatırlatmak istiyorum. Ulus’ta bulunan Atatürk Anıtının çevresinde, mermi taşıyan kadın heykeli, Kastamonulu Şerife Bacı.

kastamonu.üniversite.1
Kastamonu Üniversitesi

KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ

Kastamonu Üniversitesi: 2006 tarihinde kurulmuş olup, 3 fakülte, 5 yüksek okuldan oluşmaktadır. Fakülteler: Fen-Edebiyat, Eğitim ve Orman Fakülteleridir. Toplam: 7147 öğrenci bulunmakta olup, 180 akademik personel görev yapıyor.

Üniversitenin ana kampüsü: Daday yolu, 3. km. de bulunan, Kuzeykent kampüsüdür.

kastamonu.atatürk.şapkalı.1
Gazi Mustafa Kemal Atatürk

ATATÜRK VE KASTAMONU

Atatürk, 23 Ağustos 1925 tarihinde, Kastamonu ve İnebolu’ya yaptığı seyahatlerde, şapkayı halka göstererek, giysi devriminin ilk işaretini verdi. Yani: 25 Kasım 1925 tarihinde, 671 sayılı şapka kanunu çıkmadan önce: vatandaşlar şapka giymişler ve bu yenilik, medeni kıyafetin bir parçası olarak, halk arasında iyi karşılanmıştı. Bundan sonra: cübbe ve sarık giymek yasaklandı.

kastamonu.alışveriş.sofra bezi.1
Kastamonu Sofra Bezi

ALIŞVERİŞ

SOFRA BEZİ

Düz beyaz patiska bez üzerine, ıhlamur ağacı üzerine elle oyma veya kabartma olarak yapılmış bitkisel, geometrik, motif işli, değişik boyutlardaki ahşap kalıpların, özel hazırlanmış tek renkli boyaya batırılarak, basılması suretiyle meydana getiriliyor.

Beyaz bez üzerindeki siyah olarak meydana getirilmiş olan “sini bezi”, sofra örtüsü, masa örtüsü, kadın baş örtüsü olarak kullanılıyor. Son yıllarda, Kastamonu nun en sevilen hediyelik eşyası olan sini bezine, değişik uyarlamalar yapılarak, etek, perde, örtü olarak kullanıldığı görülüyor.

FANİLACILIK

Fanila, Kastamonu yöresel el dokuma sanatlarından biridir. Geçmişi hakkında bilinen en önemli bilgi, Kurtuluş Savaşı sırasında, ordunun i giyim eşyasının Kastamonu fanilalarından karşılandığıdır. Geçmişte, yalnızca iç giyim olarak kullanılan fanilalar, günümüzde hem iç giyim, hem de dış giyim olarak kullanılıyor.

Kastamonu fanilasının en önemli özelliği: tamamen pamuk iplikten üretilmesidir. Bu sayede, fanila,  dört mevsim giyilebilme özelliği kazanır. Kışın vücudu sıcak tutmasından, yazın ise ter emme özelliğinden dolayı, tercih edilmektedir. Dikiş ve dantelleri, ev hanımları tarafından yapılır.

kastamonu.yemek.1
Kastamonu

NE YENİR

Yapılan derleme çalışmalarında, Kastamonu da, 812 çeşit yemek tespit edilmiştir. Bu yemeklerden yaklaşık 500 adedinin, Anadolu’nun diğer yörelerinde bilinmediği ortaya çıkmıştır.

Kastamonu elması, üryani eriği, Tosya’nın üzümü, İnebolu’nun kestanesi, kirazı, Azdavay’ın armudu, Araç’ın ceviz ve kızılcığı, Taşköprü’nün eriği, sarımsağı, keten-keneviri, Tosya’nın pirinci meşhurdur.

ETLİ EKMEK

Saç üstünde pişirilir. Patatesli, mantarlı, yoğurtlu, cevizli, ıspanaklı gibi çeşitleri yaygın olarak yapılıyor.

BANDUMA

Hindi eti ile yapılan bir çeşit börek.

MIKLAMA

Ispanaklı, etli, patatesli, mantarlı, çökelekli olarak yapılır.

ÇEKME HELVA

Bir çeşit helva.

kastamonu.kale.3
Kastamonu

GEZİLECEK YERLER

kastamonu.arkeoloji müzesi.1
Kastamonu Arkeoloji Müzesi

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Cumhuriyet caddesinde. Müzenin bulunduğu bina: 1914-1917 yılları arasında yaptırılmıştır. Batı Karadeniz bölgesinin: milli sanat ve kültür kalıntılarının toplandığı bir müzedir.

Mimarı: Kemalettin Bey. Bina: tarihi süreç içinde: İttihat ve Terakki Cemiyeti, Türk Ocağı, Parti Binası, İkinci İstiklal Mahkemesi binası olarak kullanılmış.

1925 yılında: Atatürk, Kastamonu şehrini ziyaretinde, tarihi “Şapka ve Kıyafet Devrimi” ile ilgili nutkunu, burada vermiş.

Evet, bu müzede: günümüzde: Kastamonu ve çevresinden toplanan: buluntular, kazı ve satın alma yolu  ile ele geçen arkeolojik eserler sergileniyor. Bunlar: Roma, Bizans, Candaroğulları Beyliği ve Osmanlı dönemlerine ait.

Lahit: Roma lahdinin ön cephesinde: iki çelenk, ortasında boğa başı, üstünde savaşçı Dioscur var. Arka cephesinde, iki çelenk Medusa başı, çelenk üstünde aslan ve kartal kabartmaları var.

Satyr: Roma devrine ait mermerden çıplak erkek heykelidir. Kaide üzerinde duruyor. Sol omzunda, sağ omzuna  doğru sarılan dağarcığı eli ile tutuyor.

Kadın Heykelciği: Helenistik döneme ait, pişmiş toprak heykelcik, tahtına oturmuş vaziyette sağ eliyle saçını tutuyor. Başında: tacı var. Sağ elinin altında, aslan duruyor. Elbise kıvrımları, son derece doğal olarak şekillendirilmiş.

Lahit: Sert beyaz mermerden yapılmış, Roma dönemine aittir. Kapak ve kutu demir bir mengene ile, bir arada  tutuluyor. Kapak yüksek bir çatı görünümünde. Köşelerinde akroterler var. Ön cephede, yarım çelenk, çelengin üzerinde bir çiçek, sağda yarım bir çelenk, üzerinde bir baş, ortada kitabe var.

kastamonu.liva paşa konağı.1
Kastamonu Liva Paşa Konağı-Etnoğrafya Müzesi

LİVA PAŞA KONAĞI. ETNOĞRAFYA MÜZESİ

1879-1881 yılları arasında: Mirliva Sadık Paşa tarafından, özel konut olarak yaptırılmıştır. 1978 yılında ise, Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılmış ve restorasyonu yapılarak, 1997 yılında hizmete açılmıştır.

Zemin katta: yanlardan çıkan merdivenlerin ulaştığı iki sütunlu portiklerin meydana getirdiği sahanlıktan sonra, binaya çift kanatlı, iki kapıdan giriliyor. Bu katta: ön ve arka cephelerde: demir işi kafesler ile emniyet sağlanmıştır. Çevre duvarı, kesme taş ile çevrelenmiştir.

İç bölme duvarları, ahşap bağdadi olarak yapılmış, diğer katlarda ahşap karkas tekniğiyle inşa edilmiştir. Zemin kattaki anıtsal girişin üzerinde, birinci ve ikinci katlarda, orta cephelerde çıkma yapılmış ve simetrik düzenlenmiştir. Bu çıkma bölümleri, alttan payandalarla desteklenmiştir.

Orta Katta: Kastamonu el sanatlarını yansıtan: ahşap eserler, dokumacılık, baskıcılık, kunduracılık, semer-koşum, urgancılık, bakırcılık sanatlarının icrası; odalarda seksiyonlar halinde yansıtılıyor.

Üst Katta: Müze ev olarak, gelin yatak odası, oturma odası, baş oda, günlük oda, misafir odası olarak düzenlenmiş. Üst kat salonlarında: Etnoğrafik eserler sergileniyor.

75.YIL.CUMHURİYET EVİ

Özel mülkiyetten satın alınmış ve bakım ve onarımı yapılarak, Kastamonu Valiliği tarafından, 1998 günü hizmete açılmıştır.

Binanın içi: mahalli malzemelerle döşenmiş, bağış yolu ile elde edilen Etnoğrafik malzemeler sergilenmektedir. Ayrıca: Atatürk’ün Kastamonu gezisi, Şapka ve Kıyafet Devrimine ait fotoğraflar ile objeler sergileniyor. Müze ev olarak, tanıtım hizmetlerinde kullanılıyor.

kastamonu.el sanatları çarşısı.1
Kastamonu Münire Medresesi El Sanatları Çarşısı

MÜNİRE MEDRESESİ EL SANATLARI ÇARŞISI

Kesme ve moloz taşlardan, 1746 yılında, yaptırılmıştır. Bina: uzun yıllar, Vakıflar öğrenci yurdu olarak kullanılmış ve 1999 yılında boşaltılınca, İl Özel İdare Müdürlüğüne tahsis edilmiştir.

Yapıda: 25 oda ve odaların önünde revaklar var. Burası, daha sonraki süreçte: Kastamonu Valiliği tarafından, turizm amaçlı el sanatları çarşısına dönüştürülmüş. Her odada: mahalli el sanatı ustaları, ürünlerini yapıyor ve pazarlıyorlar.

kastamonu.kale.2
Kastamonu Kalesi

KASTAMONU KALESİ

Kale: 12.yüzyılda, Bizans döneminde, tabii kayalık bir arazi üzerine; 112 metre yükseklikteki, tepe üzerine kurulmuştur. Dış sur duvarlarından, günümüze yalnızca bir kule parçası kalmıştır.

İç kale sağlamdır. Bugünkü şekli: Candaroğulları Beyliği ve Osmanlı dönemlerindeki onarımlar sonucudur.

Kalenin uzunluğu: 155 metre, genişliği ise 30-50 metredir. Basık kemerli kapıları, sivri kemer şeklindeki geçit tonozları, Orta Çağ Türk mimarisinin özelliklerini taşır.

Doğu, kuzey, güney yönündeki kuleler, burçlar ve sur duvarları, günümüze kadar gelmiştir.

Kastamonu kalesi ile ilgili olarak bir efsane, günümüze kadar ulaşmıştır. Belki ilginizi çeker. Efsane şöyle:

“ Kastamonu Tekfurunun kızı Moni: kaleyi kuşatan Türk askerlerinin komutanını, kalenin burçlarından görür görmez aşık olur. Aşkını: dadısı aracılığı ile, komutana haber göndererek bildirir. Komutan: Mina’nın aşkına karşılık verir. Bunun üzerine: Mina, kalenin anahtarlarını, Türk komutana verir.

Günlerce süren kuşatmaya rağmen kalenin alınamaması ve ancak, sonunda Türk askerlerinin kale kapısından rahatça içeri girmeleri üzerine; Tekfur, araştırır ve kalenin anahtarının kızı tarafından, Türklere verildiğini öğrenir. Bunun üzerine: kızı Mina’yı, kale surlarından aşağıya attırır.

Bunun üzerine: Türkler tarafından “Kastın neydi Moniye” denir. Bu söz; zaman içinde, değişerek “Kastamonu” ya dönüşür.

kastamonu.şerife bacı anıtı.1
Kastamonu Atatürk ve Şehit Şerife Bacı Anıtı

ATATÜRK VE ŞEHİT ŞERİFE BACI ANITI

Kurtuluş Savaşı sırasında, Kastamonulu kadınların fedakarlıkları: Şehit Şerife Bacı da sembolleşmiştir. Bu büyük anıt: Türkiye Cumhuriyetinin unsurları Atatürk ve figürlerle ifade edilmektedir. Cumhuriyet meydanında bulunuyor.

Heykeltıraş Tankut Öktem tarafından; 1990 yılında yapılmıştır.

ATATÜRK ANITI

Kışla parkında bulunan anıt: Kastamonu Valiliği tarafından yaptırılmıştır. 1982 yılında tamamlanan anıt, Şapka ve Kıyafet Devriminin, 75. yıl dönümünde, 1982 yılında açılmıştır.

kastamonu.saat kulesi.1
Kastamonu Saat Kulesi

SAAT KULESİ

Hükümet konağının arka tarafındaki tepede, 1885 yılında yaptırılmıştır. Ancak: yeniden yaptırılma değil, İstanbul-Sarayburnu’ndan sökülerek, buraya getirilmiş ve aynı şekilde inşa edilmiştir. Bu özelliği nedeniyle: sürgün saat olarak da bilinir.

Rivayete göre: İstanbul-Sarayburnu’nda bulunan saat: yerli-yersiz çaldığı bir gece yarısında, Padişahın gözde cariyesinin çocuğunu düşürmesine sebep olur. Tam o sırada, Kastamonu’dan gelen saat talebi üzerine, bu saat yerinden sökülerek, Kastamonu’ya gönderilir. Ülkemizde, diğer birçok şehirde olduğu gibi, Sultan II. Abdülhamit zamanında yaptırılmıştır.

Kare bir kaide üzerinde, 12 metre yüksekliğindedir. Açık sarı ve açık yeşil renkte, kesme taştan yapılmıştır. Yuvarlak kemerli bir kapı ile içine girilen kule, içten iki katlıdır. Dört yöne de yuvarlak ve geniş pencereler açılmıştır. Katlar arası,  dışarıya taşkın silmelerle belirlenmiştir.

Kulenin ikinci katında bulunan saatin malzemeleri ve onun üzerinde de çanı var. Kulenin üzeri, piramidal bir külahla örtülmüş. Bu tür saatlerin hepsinin, bir emini vardır. Saat emini denilen bu kişiler, saatin ve saat kulesinin bakımı ve korumasını  yaparlar, periyodik aralar ile de saatin zembereğini kurarlar. 

Evet, bu saat kulesi, uzun yıllar bakımsız ve metruk bir vaziyette kalmış ve 2002 yılında, Belediyenin katkıları ile tamir edilmiş, çevre düzenlemesi yapılmış.

Saat: günümüzde halen çalışıyor. Saatin sesi ise, gürültüsüz ortamlarda, rahatlıkla işitiliyor.

kastamonu.ev kaya mezarları.1
Kastamonu Ev Kaya Mezarı

EV KAYA MEZARI

Kastamonu’da, en eski kaya mezardır. Endüstri Meslek Lisesi yanında, tabii kaya bloku üzerindeki, 45 derece meyilli tabandan, 8 metre yükseklikte oyulmuştur.

Mezarda: üç giriş yeri ile, üç mezar odası var. MÖ.7’nci yüzyıl başlarında: Paflagonyalılar tarafından yapıldığı sanılıyor.

Alanda: üçü anıtsal olmak üzere, toplam 8 adet kaya mezarı var. Anıtsal mezarların ikisinin içindeki mezar odalarında: ikişer adet ölü sediri bulunuyor.

Alana ismini veren Ev Kaya Mezarı: sütunlu ön cephesi ve alınlığındaki “Hayvanlar Hakimesi Tanrıça” betimlemesi ile, oldukça ilgi çekiyor.

Mezarlar: MÖ.7’nci yüzyıl başlarında, Frig kültürü etkisi altında, bir kaya mezarından çok, açık hava kutsal tapınım alanı olarak yapılmış.

İSMAİL BEY HANI (KURŞUNLU HAN)

İl merkezinde, Nasrullah meydanındadır. 1460 yılında, Candaroğlu İsmail Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapı: kare planlıdır. Alt katında: 14 oda, ahır ve üst katında ise: 29 oda var. Kesme ve moloz taşlardan inşa edilmiş.

AŞIR EFENDİ HANI

Urgan hanı da denilmektedir. Nasrullah meydanındadır. 1748 yılında, Aşır Efendi tarafından tamamlattırılmıştır. Alt kattaki odalar: o zamanlar, ahır olarak kullanılmış. Doğu girişinin sağ ve solundaki merdivenlerle çıkılan üst katta: 29  oda var. Bu handa: halen ticari yaşantı sürdürülmektedir.

HÜKÜMET KONAĞI

1902 yılında, ulusal mimari akımının kurucusu Mimar Vedat Tek tarafından yapılmıştır. Zemin üstünde: iki kat olarak yapılan bina, stil açısından, batı klasiszmi ile,  dış duvar süslemeleri ve pencere şekillerindeki Osmanlı oryantalizminin bir birlikteliğini yansıtmaktadır.

Evet, bu yapı, 102 yıl, hem işlevini yitirmeden ve hem de herhangi bir restorasyon geçirmeden günümüze kadar varlığını sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmektedir.

Taşköprü tanıtımı.

Hanönü tanıtımı.

Tosya tanıtımı.