Ankara Kızılcahamam

 

Ankara Kızılcahamam

Kızılcahamam ulaşım. Ankara-Kızılcahamam arası, yaklaşık 80 km. Özel aracınız ile, muhtemelen 40 dakikada ulaşabilirsiniz.

Ankara’dan çıkıp, İstanbul yolunda ilerlerken; Sincan kavşağını ve Hipodromu geçtikten sonra; Kazan-İstanbul yoluna devam edeceksiniz.

Kazan İlçesi içinden geçerek yola devam ediyorsunuz. ( 55’nci kilometre de, Kurtboğazı baraj göletinin muhteşem manzarasını izlemek için, yolun kıyısında, birkaç dakika mola vermeyi sakın unutmayın.)

Kızılcahamam’a varmadan önce; E-5 kara yolunun, en önemli ve sıkıntılı yerlerinden birini geçmeniz gerekecek.

Evet; burası, “karga sekmez” Kışın sürekli kar ve buz olan bir yer. Gerçekten, bu yol yapıldığından bu yana; dar, inişli-çıkışlı, virajlı ve yağışlı havalardaki kaygan yapısı ile, birçok insanın hayatında kötü bir anı olarak geçer. Aman dikkat.

Günümüzde; Ankara-İstanbul arasındaki ulaşım, çoğunlukla otobandan sürmekte. Ama, bir zamanlar, buradaki yoğun trafiği düşünün, evet gerçekten sıkıntılı bir bölüm idi.

Şimdi, buraya kullananlar için yine sıkıntılı, bu bölgede dikkatli ve yavaş araba kullanmak gerekiyor. Neyse ki eskiden aynı yolda gidiş-geliş verilirken, şimdi iki farklı yol yapılmış olması, burada olan birçok kazayı günümüzde engellemiş.

Evet; kargasekmez bölümünü geçtikten sonra, tepeden aşağıya inince, sağa döneceksiniz. Tabela var. ” Kaplıcalar 1 km. Soğuksu 2 km.” Bu dönüşten sonra, İlçe merkezine giriyorsunuz. İlçe merkezinde, kötü bir yol (sanırım ilerde asfalt dökülebilir) sizi bekliyor.

Hemen sağda; bir tabela ” kasaplar çarşısı”. Bu tabela, sizi şaşırtabilir. Ama; Kızılcahamam’ın eti meşhur. Burada; günlük kesim yapılır ve kasaplar işlerinin ehli, gayet güzel et hazırlarlar. Gerek piknikte kullanmak için ve gerekse evinizde kullanmak için, buradan et hazırlatabilirsiniz. Kesinlikle tadını beğeneceksiniz. Kasaplar çarşısına uğramayı ihmal etmeyin.

Yola devam ediyoruz. Hemen solda, küçük kaplıcaya ayrılan yol var. Yine; tabela ile gösterilmiş. Küçük kaplıca, hemen caminin arkasında kalıyor. Adı üstünde, küçük. Aynı yoldan devam ettiğimizde; cadde üstünde, solda, büyük kaplıcayı göreceksiniz. Yanında; pansiyon tipi odalar bulunan, büyükçe bir bina var.

Hemen arkasında ise, çam ormanları başlamış. Büyük kaplıcaya gelmek isteyenler, gelmeden önce, kalma düşüncesinde iseler, bu pansiyon tipi odalardan yer ayırtmaları uygun olabilir.

Büyük kaplıcanın en büyük özelliği ise, önünde, tüm duvarı kaplayacak boyuttaki, suyun kimyasal özelliklerinin yazılı bulunduğu tabela.

Erkek ve bayanlar için, iki ayrı giriş verilmiş. Kaplıcanın hemen karşısı ise, park. Güzel dizayn edilmiş.

Yola devam ediyoruz, biraz sonra Soğuksu Milli Parkı.

 

GENEL

Bölgede bulunan Hitit devri kalıntıları değerlendirildiğinde; yerleşim yeri olarak, çok eskilere dayandığı anlaşılıyor. Ancak, İlçe, bugünkü yerine, 1915 yılında taşınmış.

1402 yılında, Ankara Savaşı sırasında, Timur, aksayan bacağına şifa olsun diye, bölgeye, kaplıcalara gelir. Öyle ki; sıcaklığı 80 dereceye kadar varan kaplıcada, önce bacağını suya sokar ve birden yanmayı hissedip ” Aman bire kızılca hamam ” diye bağırır. Kızılcahamam isminin, buradan geldiği rivayet edilmekte.

Kızılcahamam; özellikle şifalı kaplıcaları ile ön planda. 1992 yılında, günde ortalama 2500-3000 kişi tarafından kullanılan kaplıcalar, 1996 yılında, günde ortalama 4000 kişi tarafından kullanılır olmuş.

Bu kaplıcalarda; bölgesel misafirler dışında, yurdun her yanından gelen insanları görmek mümkün. Tedavi için gelenler: romatizma, siyatik, cilt hastalıkları, kadın hastalıkları, bel ağrıları, egzama gibi hastalıkların tedavisi için geliyorlarmış. İki kaplıca var.

Büyük kaplıca: 1985 yılından sonra, iç ve dış düzenlemeler yapılarak, daha kullanışlı hale getirilmiş. Mevcut soyunma kabinleri ve aileye mahsus küvetli özel kabin sayıları arttırılmış. Günlük kapasite: kışın 250 ve yazın ise 5000 kişiye çıkarılmış. Suyun sıcaklığı: 50 derece.

Küçük kaplıca: Ana caddeden sapılarak gidilen, küçük bir binada hizmet veriyor. Öğleye kadar erkeklere, öğleden sonra ise bayanlara açık. Kapasitesi: kışın 250 ve yazın ise 400 kişi. Suyun sıcaklığı: 50 derece.

Kızılcahamam denince, akla gelen bir başka obje: maden suyu. Evet, Kızılcahamam maden suyunu ülkemizin çoğu yerinde görmeniz, bulmanız mümkün. İlçe merkezine 4 km. uzaklıkta ve 1050 m. yükseklikteki bir kaynaktan çıkarılıyor.

Günde yaklaşık 15 bin şişe kapasiteli tesis var. Bu su; mide, karaciğer ve safra yolları rahatsızlıklarının tedavisinde ve dolaşım sistemi, bronşit ve kalp rahatsızlıklarının tedavisinde yararlı imiş.

Kızılcahamam’da, tüm bunların yanında; Soğuksu bölgesi de, 1959 yılında “Milli Park” ilan edilmiş. Milli park içinde; 1999 ve 2000 yıllarında restorasyonlar yapılmış. Piknik masaları konulmuş ve çeşmeler yenilenmiş.

Dere üzerine, 6 adet tahta köprü yapılmış. Ayrıca; yürüyüş için, 16 km. lik stabilize yol hazırlanmış. Özellikle; yaz aylarında, yoğun ziyaretçi akımı var. Yılda ortalama 500 bin kişi, buraya geliyormuş.

Dağ turizmi meraklıları için: kamp, tırmanma ve yürüyüş yolları var. Parkın kapsadığı saha: 1370 hektar. Bunun yüzde 83’ü orman, geri kalan bölümü ise: açık alan, yani çayır, kayalık ve tesis. Muhteşem çam ağaçları var. Uzun boylu, hani derler ya ” asırlık çam ağaçları ” gibi.

Ayrıca; bu parkın, karakteristik özelliklerinden birisi de; dünyada nesli tükenmekte olan ” kara akbaba ” türünün, burada yaşıyor olması. 1995 yılında, burada yaşayan kara akbabalar, koruma altına alınmış.

Aktif ve potansiyel yuvalarının bulunduğu ağaçlar kesilmeyerek, koruma faaliyetleri sürdürülmekte. Parka gelen ziyaretçilerinde, kara akbabaların üreme noktalarına dikkat etmeleri, aşırı gürültü, ses ve ateş dumanı ile, onları ürkütmemeleri gerekiyor.

Özellikle; burada, mangal ve diğer her türlü ateşin (özellikle, sigara izmariti gibi) kontrol altında bulundurulması gerekli. Lütfen, yakılan mangalların ateşlerinin kontrollü olmasını ve diğer çevrenizdeki insanların da, bu konularda hassas olmasını kontrol ediniz.

MİLLİ PARK GEZİ PLANI

Evet; Kızılcahamam’da nereyi gezelim, nereyi görelim, ne yapalım. Kaplıcalar var demiştik, sonra Soğuksu Milli Parkı var. Bu park; günübirlik gezileriniz için, piknik yapmak için, günlük şehrin kalabalık ve stresinden kaçmak için, günlük kaçamaklar için, ideal bir yer.

Soğuksu milli parkına geldiğinizde, hemen kapıda, bilet gişeleri olduğunu sandığımız yere yaklaşıyoruz, bütün camlar kırık, çatlamış, bilet gişelerinin hali harabe. Yola devam ediyoruz, yani ücret yok. Arabamız ile içeri giriyoruz.

Girişte: burasının Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırıldığı yazılı. Evet, içeri girince, genişçe bir alan, sol yanda; tahta piknik masaları, çocuk oyun alanları, çeşmeler var. Derenin üzerindeki köprülerden geçerek öbür yana ulaşmak mümkün.

Orada da, yine tahta piknik masaları, tuvaletler var. Çam ağaçları gölgeliyor. Çam kokusu, bölgeye yayılmış. Ya kuş sesleri, evet, kuşlar cıvıl cıvıl.

Devam ediyoruz. Burası; milli parkın giriş bölümü. Yani; Aşağı (küçük) Soğuksu bölümü. Burada: Parkın idare binası, kır gazinosu, büfe, otopark, çocuk parkı gibi bölümler var. Tabii, tahta masalar ve çam ağaçları, ama çok uzun ve büyük çam ağaçları.

Biraz ilerleyince; yol ikiye ayrılıyor. Sağ yana çıkan yol, pek araba girebilecek gibi değil. Tabela konmuş. Milli Park Çevre Yolu 16 km. Burası: 16 km. lik, bir yürüyüş yolu. Evet; sapağı hemen geçince, sağ yanda, küçük bir şelale yapılmış. Hemen yanındaki tahta masalara oturup, su sesini dinlemek mümkün.

Evet, devam ediyoruz, aynı yol üzerinde ilerlemeye devam ediyoruz. Yol ikiye ayrılıyor. Herhangi bir tabela yok. Burada; malum bir otel var, otelin tabelası var. O istikamete gidiyoruz. Hemen solunuzda, Altınsu İşletmesi binası var.

Bu bölge: Yukarı (Büyük) Soğuksu bölgesi. Burada da, bol miktarda piknik masası ve elbette muhteşem çağ ağaçları. Burada; ayrıca, restoranlar var. Piknik malzemesi olmayanlar, buradan yararlanabilir.

Ancak, fiyatlar elbette yüksek. Yolun çatal yaptığı bölümden, sola yani buraya değil de, sağa dönerseniz, yaklaşık 200 m. sonra bir meydan ve teras karşınıza çıkacak. Burada: araba yolu bitiyor. Terasta; yani düzleştirilmiş alanda; Büyük önder Atatürk, 1934 yılında, Kızılcahamam’a geldiğinde, burada dinlenmiş, onun hatırasına, buraya “Atatürk Çam’ı” mevki deniliyor.

Atatürk’ün Kızılcahamam ile ilgili söylediği güzel bir söz de, tahta üzerine yazılmış. Gerek tarihi özelliği ve gerekse güzelliği nedeniyle, milli parkın en önemli yerlerinden biri burası.

Evet; çatal bölümden, otel istikametine çıkalım. Yol hem dar, hem yukarıya doğru çıkış ve viraj. Yani: kalabalık sezonda, burada ilerlemek sanırım zor olur. Otelinde içinde bulunduğu bu bölüme: Bahçe Yeri deniliyor.

Tabii, herhangi bir tabela aramayın, bulamazsınız. Bir süre sonra, otelin bulunduğu yere varıyorsunuz. Yemyeşil bir orman içinde, bu otelin, bu beton binanın ne işi var? Mutlaka yap-işlet-devret ile yapılmış ve yaptırana en az 49 yıllığına verilmiştir. Ama yine de, böyle bir taş yapının, bu güzel orman içinde, ağaçlar arasında bulunması çok anlamsız, zaten yapımı içinde, sanırım çok miktarda ağaç kesilmiş olsa gerek.

Berbat bir görüntü. Bir de çevre duvarlarının yeşil renge boyanmış duvarların garipliği, görünce bana hak vereceğinizi düşünüyorum. Neyse; devam edelim. Otelin yanındaki yoldan, tırmanmaya devam ediyoruz. Yine; sağlı-sollu tahta piknik masaları var. Sanırım, bu piknik masalarından gerçekten çok miktarda yaptırmışlar, nereye baksanız, orada mutlaka tahta piknik masası görmeniz mümkün.

Yamaçlara bile, tahta piknik masaları koymuşlar ki, eğimli yüzey, masa zor duruyor, ona oturan insanlar nasıl durur bilemiyorum?

Yine de; buraya gelen insan sayısının çokluğu değerlendirildiğinde, piknik masalarının da çok olması güzel. Sonuçta; insanların sere serpe yerlere oturup piknik yapmasından daha iyi.

Evet, otel aşağıda kalıyor. Şimdi bulunduğunuz yerin adı: Kuyubaşı. En geniş kullanım kapasitesine sahip bir bölge. Piknik yerleri çok miktarda var. Yola devam ettiğinizde, 2 km. sonra, muhteşem bir manzara sizi bekliyor.

Şöyle çevrenize bir bakıyorsunuz, kurtboğazı baraj göletine kadar görmek mümkün. Muhteşem bir panorama, manzara göreceksiniz. Burası: Bostanlar Tarlası mevki. Rakım: 1400 metre. Kızılcahamam’ın rakımının 975 m. olduğu düşünülürse, bayağı yükseğe çıkıyorsunuz. Çevrenize baktığınızda, zaten hissedeceksiniz, yazın sıcak havalarında, burası kesin çok serindir.

Burada; ayrıca, günübirlik piknik yanında, kamp kurmak da mümkün. Çadırlı kamp. Sanırım soğuk olur, tedbir almakta yarar var. Ama; kamp için, bekçi ve tuvalet, çeşme gibi yerler var. Ayrıca; ahşapla yapılmış bir bölümde, çocuk oyun alanları ve üstü ahşapla kapatılmış, kamelya benzeri, piknik masası olan yerler yapılmış.

Evet; buradan sonra da, çevre yolu devam ediyor. Ama, daha ileri gittiğinizde, aynı şeylerden başka görebileceğiniz bir değişiklik yok. Buradan, geldiğiniz yoldan, geri dönmenizi tavsiye ediyorum.

Soğuksu Milli Parkı ana girişi ve sonra, İlçe Merkezi ve E-5 kara yolundan, Ankara’ya dönüş.

SONUÇ

Kızılcahamam, Ankara’ya çok yakın bir yer değil. Buraya giden insanlar: gerek piknik ve gerekse kaplıcalar için gidiyorlar. Son yıllarda; İlçenin yakınında, büyük bir tatil köyü daha yapılmış. Ama, gerek burası ve gerekse parkın içindeki otelin fiyatları yüksek. Lüks ama yüksek fiyatları var.

Bunun yanında: özellikle büyük kaplıca, şifa arayanlar için sanırım yeterli hizmeti verecek düzeyde. Bunu değerlendirerek, kaplıca tedavisi düşünenler, Kızılcahamam’a gidebilirler. Buranın piknik yönü ise; çam ağaçlarının altında, çam kokusunu hissederek, kuş sesleri dinleyerek, güzel bir piknik yapabilirsiniz.

Bu sırada; çevrenizde manzara isterseniz, yukarı çıkın. Hayır; gerek yok derseniz de, aşağı bölümlerde, piknik yapabilirsiniz. Ama; her durumda, şunu unutmamak gerekiyor, yazın burası bayağı kalabalık, yani kuş sesleri altında piknik dedik ya, bu kuş sesleri, kalabalık insanların ve müzik sesleri karışınca, kuşların sesini duymama olasılığınız fazla.

Bir de, buranın güvenliği için, girişte solda, ANFA güvenlik merkezi göreceksiniz, ama inanın içeride, yani park içinde, kaldığınız sürede, giriş kapısındaki görevli haricinde, asla güvenlik görevlisi göremeyeceksiniz.

Nedendir bilmiyorum? Belki de, sezonda bu güvenlik görevlisi sayısını arttırırlar. Aksi halde; hani dedik ya, güzel bir günübirlik gezi, piknik, kaçamak istedik ya; alkol almış, sağa sola keskin bakışlar atarak dolaşan, belki de araba kullanan tiplerle karşılaşmak sanırım hiç hoş olmaz.

Ayrıca: milli park içinde, ellerinde bir tartı aleti, “tartayım mı ?” gibi masum bir ifadeyle yanınıza gelen ve para vermediğiniz takdirde asla yanınızdan ayrılmayan, çocuklar var. Israrla para istiyorlar. Neyse; işte Kızılcahamam bu.

Tercihlerinizi okuduklarınız ile karşılaştırın, güzel bir gün geçirmek elinizde. Ufuk tefek sıkıntılar elbet olacaktır, yeter ki, büyük sıkıntılar olmasın. Ailenizde veya birkaç yakın arkadaşınızla, Kızılcahamam’a gidip, günübirlik piknik yapabilir, kalabalık şehrin stresinden, kalabalığından birazcık kurtulabilir ve hoşça vakit geçirebilirsiniz. Tercih sizin.

İyi yolculuklar.