Diyarbakır Silvan

Diyarbakır Silvan denilince, gayet büyük bir yerleşim yeri ve Malabadi köprüsü, ilk akla gelenlerdendir. Zaten tarihi süreç içinde, Bizans döneminde 300.000 kişilik bir başkent ve Mervaniler döneminde de başkent olarak kullanılmıştır. Ayrıca, Silvan doğu Anadolu bölgesine yapılan yolculuklarda, kara yolu ulaşımının geçtiği bir yer olarak da önem kazanıyor.

ULAŞIM

İlçe merkezinin Diyarbakır il merkezine olan uzaklığı, 78 km. dir. Silvan-Bitlis-Tatvan arasındaki uzaklık: 155 km. Silvan-Bitlis arasındaki uzaklık: 133 km.
Silvan: batı bölgelerinden, Tatvan-Van bağlantısının yapıldığı karayolu üzerinde bulunmaktadır. Silvan, öte yandan, Batman iline çok yakındır ki, bazen geceleri, Silvan ilçesinden, Batman şehrinin ışıklarının göründüğü olur.

TARİHİ

İlçe, MÖ.3000’li yıllardan itibaren, çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmaktadır. Ancak ilk kuruluşun Asurlular döneminde olduğu sanılmaktadır.
MÖ.78 yılında, Tigran imparatorluğunun hükümdarı Tigran, bölgede, Tikranakent isimli ve başkent olarak kullanılan bir şehir kurmuştur. Hatta, şehrin nüfusunun artması için, Klikya ve Kapadokya bölgesinden, buraya 300 bin kişi getirttiği söylenmektedir.

Şehir: MS.4’ncü yüzyılda, Roma imparatorluğunun hakimiyeti altına girer. Bu dönemde, şehirdeki tarihi figürlerden biri, dönemin tanınmış tabiplerinden biri olan ve Bizans ve İran saraylarında saygınlığı bulunan, Farginli Mar Marutha’dır. Bu ünlü tabip, özellikle, MS. 401 yıllarında İran yöresinde çok iyi tanınmakta ve bilinmektedir.

MS.410 yılında, İran şahı II. Şapur tarafından katledilen ve “Kırklar” olarak bilinen, 40 Hıristiyan şehidin kemikleri, büyük bir törenle “Mar Marutha” isimli bir şahıs tarafından getirilerek, bölgede yapılan kalenin kemerlerine gömülmüştür. Bu nedenle: şehre, o dönemde “Şehitler Şehri” anlamına gelen “Matryropolis” ismi verilmiştir.

6’ncı yüzyılda, Bizans egemenlik döneminde, Bizans imparatoru Justinianus’un, Silvan kalesini güçlendirdiği ve şehrin ve kalenin, sürekli savaş halinde bulundukları Perslere karşı bir askeri üst, önemli bir garnizon olarak kullanıldığı görülür.

639 yılında, Silvan, İslam orduları tarafından ele geçirilir. Hz. Ömer döneminde, İyaz bin Ganem komutasındaki, Müslüman Arap orduları, yöreyi ele geçirirler. Sonraki dönemlerde ise, yörede egemen olan toplumlar: Emeviler, Abbasiler, Hamdaniledir.

Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde ise, Silvan, Artuklu Beyliğinin ikinci başkenti olmuştur. 1259 yılında ise, Moğollar, yöreyi işgal eder ve harabeye çevirirler. 1514 yılındaki Çaldıran savaşından sonra ise, 1524 yılında, yöre Osmanlı egemenliğine girer.

GENEL

İlçe merkezinin denizden yüksekliği, 840 metredir. Genellikle düz bir arazi yapısı görülse de, bir kısım bölgenin dağlık olduğu da görülür. Diyarbakır ilinin en çok nüfus barındıran ilçesidir. Ayrıca, ilçe merkez nüfusu, kırsal alan nüfusundan fazladır.
İlçe sınırları içinde, Ambar çayı bulunmaktadır. Ormanlık alan, % 23 kadardır.
Yerleşim yerinin en önemli dağları: Albat dağlarıdır. Bunların yüksekliği, 1500 metreye kadar ulaşmaktadır.
Yörede: karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak yazları çok sıcak, kışları ise pek şiddetli olmasa da soğuk geçer. Özellikle, Silvan barajı nedeniyle, nem oranı yükselmiş ve iklim, nispeten yumuşamıştır.
İlçede yaşayanlar: genellikle tarımla uğraşırlar. Ancak, sulanabilir alan azdır. Tarımsal faaliyetlerin başında: tütün, buğday, nohut, pamuk gelmektedir.

GEZİLECEK YERLER

Diyarbakır Silvan Malabadi-Batmansu Köprüsü

 

MALABADİ-BATMANSU KÖPRÜSÜ

Silvan ilçe merkezine 22 km. uzaklıkta, Diyarbakır-Batman karayolu üzerinde, Batman Çayı üzerindedir.

Meşhur “Malabadi” köprüsü, aslında her ne kadar mimari özellikleri nedeniyle muhteşem bir görünüm sunsa da, özellikle, bir dönem, bir şarkıda söz edilmesi nedeniyle, ülkemiz çapında ünlü olmuştur. Malabadi köprüsü şarkısı nedeniyle, Malabadi köprüsünü bilmeyenin çok az olduğunu sanıyorum.

Evet, gerçekten muhteşem bir mimari eserdir. Dünyadaki taş köprüler içinde, kemeri en geniş olanı olarak önem kazanmaktadır. Modern statik hesabının bulunmadığı bir dönemde, bu açıklıkta bir köprü yapılmış olması, hayranlık uyandırmaktadır. İstanbul-Ayasofya kubbesi, köprünün altına rahatlıkla sığabilir.

Köprünün: Balkanlarda bulunan “Mostar” köprüsünün bir benzeri olduğu söylenmektedir.
Tek kemerlidir. Köprünün üstündeki geçit bölümüne, iki yol ile ulaşılır. Ulaşım dışında, köprünün başka fonksiyonları olduğu da söylenmektedir. Çünkü, köprünün içinde: özellikle kışın zorlu günlerinde, yolcuların dinlenmesi ve dış tehlikelerden korunması için, iki özel odalar yapılmıştır.

Kemerin içindeki bu odalara, köprünün üzerinden, her iki yandan inilmektedir. Köprüde, 38 metre açıklıkta, çok büyük bir kemer ve sepet kulpu şeklinde, 3 metre açıklıkta, küçük bir kemer bulunmaktadır. Köprü: 150 metre uzunluğunda, 7 metre genişliğindedir. Yüksekliği, su seviyesinden, kilit taşına kadar 20 metredir.

Köprünün güney kısmında, oturan bir erkek figürü görülmektedir. Bu figürün hemen üstünde, bir çerçeve içinde, sivri külahlı ve ayakta duran birisinin, oturan birisine hediye takdimi sahnesi tasvir edilmiştir. Güney cephesinde ise, güneş ve aslan figürleri görülüyor.

Evliya Çelebinin yazılarına göre: bu köprü: Abbasiler döneminde yapılan bir mimari güzelliktir. Çünkü: köprüyü, Abbasi hanedanından zengin bir tüccar tarafından yaptırılmıştır. Ancak, bu meşhur köprünün, aynı zamanda, Artukoğulları döneminde, yani 1147 yılında, Timurtaş tarafından yapıldığı da söylenmektedir.

Diyarbakır Silvan Hasuni Mağaraları
Diyarbakır Silvan Hasuni Mağaraları

    

HASUNİ MAĞARALARI

Malabadi köprüsünün bulunduğu yol üzerinde, ilçe merkezinin 6 km. doğusundadır. Hasankeyf’e yakındır.
Diyarbakır yöresinin en büyük mağara topluluğudur. Burada, devasa kaya parçaları oyularak, apartman şeklinde yapılmış, toplam 300 mağara bulunmaktadır ve bunlar koridorlarla birbirine bağlıdır. Mağaralar arasında, ayrıca: su akışını sağlayan kanallar, hamam ve dokuma atölyeleri, kayalara oyulmuş kilise, merdivenler, sarnıçlar bulunmaktadır.
Ayrıca, mağaraların bulunduğu yerin en üstünde, kayalara oyulmuş merdivenlerle çıkılan bir sunak bulunmaktadır. Günümüzde de çıkılabilen bu sunak bölümüne mutlaka çıkmalısınız. Çünkü, çevrenin muhteşem güzel manzarasını izleyebilirsiniz.

SELAHİDDİN EYYUBİ-ULU CAMİ

İlçe merkezindeki cami, Eyyübi Hükümdarı Selahattin Eyyübi’nin adını taşımaktadır.
Bölgenin en eski ve en büyük camisidir. Yapı: burada bulunan Bizans bazilikasının sütunları kullanılarak, 1031 yılında, yapılmıştır. 1046 yılında, Silvan yöresini ziyaret eden, İranlı gezgin Nasırı Hüsrev, bu caminin muhteşemliğini yazılarında dile getirmiştir.
Özellikle, kapılardaki işçilik dikkat çekmektedir. Kubbenin kaidesinde, Artuklular’dan Necmeddi Alpi tarafından zemin üzerine beyaz taşlarla yazılmış bir kitabe görülmektedir. Caminin yıkılan kubbesi, 1913 yılında onarılmıştır.

KIRIK MİNARE

İlçe merkezinin 500 metre güneydoğusundadır.
Minarenin, Eyyübiler döneminde yapıldığı düşünülmektedir. 5 katlıdır. Ancak, daha fazla katlı olduğu ve zamanla bu katların bir kısmının yok olduğu ve bu nedenle “kırık minare” isminin kullanıldığı bilinmektedir.
Bir zamanlar, rasathane olarak da kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca, bir zamanlar bir kilisenin kulesi olduğu ve üzerinde çan bulunduğu da öğrenilmiştir.

Diyarbakır Silvan Kalesi
Diyarbakır Silvan Kalesi

    

SİLVAN KALESİ

Kale, MÖ.80’li yıllarda, Tigran krallığı tarafından yaptırılmıştır. Daha sonraki tarihi süreçte ise, Bizans imparatoru Justinianus döneminde, kale, büyük bir onarım görmüş ve günümüzdeki şekline kavuşmuştur. Bu dönemde, Justinianapolis ismini alan şehir, Bizanslıların, bölgedeki en önemli yerleşimlerinden biri olmuştur.

Evet, kale, dünya üzerinde dolgu sistemiyle yapılan tek kaledir. Yörede çokça bulunan kalker taşından, kareye yakın planda yapılmıştır. İç kale, dış sur, dış suru çevreleyen ikinci bir sur şeklinde yapılmıştır. Güney-kuzey yönünde, 500 metre ve doğu-batı yönünde 600 metre uzunluğundadır. Surların toplam uzunluğu ise, 2200 metredir. Surların yüksekliği: 25 metreyi bulur. Surlar üzerinde; 50 burç ve kule bulunmaktadır. Kalenin kapı sayısı ise, 9 dur. Bu kapıların, dört tanesi güney, ikisi kuzey, ikisi batı ve biri doğu yönündedir.

Bu surlar üzerindeki burçların en dikkat çekeni: Aslanlı burçtur. Bu burç: Eyyübiler’den Melik Evhad Eyüp tarafından yaptırılmıştır ve ilçe merkezinde, Gazi caddesi üzerindedir.
Burç: beşgen planlıdır ve ön yüzünde, birbirine dönük, aralarında güneş figürü bulunan, aslan ve kaplan kabartmaları ilgi çekmektedir.
Yine surlar üzerindeki “Kulfa kapı” ilgi çekmektedir. Bu kapı: Mervaniler döneminde yapılmış olup, surların güney kısmındadır. Kapının üzerindeki kitabe, Eyyübi Sultanı Melik Eşref’e aittir.
Surlar üzerinde, bütün yöre halkı tarafından bilinen “Zembilfiroş burcu” ise, efsanevi bir aşk ile bilinmekte ve tanınmaktadır. Kalenin kuzeydoğu köşesindedir. Bu aşk hikayesi şöyledir: “bir gün, yöre hükümdarının oğlu, av dönüşü, bir mezarlık yanından geçerken, zengininde, yoksulunda, bir gün aynı yazgıyı paylaşacağını yani öleceğini düşünür.

Bunun üzerine, eşiyle birlikte, saraydan ayrılır, dünya nimetlerinden elini çeker ve yaşamını “sepet satıcısı” yani “zembilfiroş” olarak sürdürmeye başlar. Bu yakışıklı genç, bu sırada, Silvan yöresindeki yerel bir hükümdarın karısının dikkatini çeker ve kadın ona aşık olur. Sepet alma bahanesiyle, onu saraya çağırır ve ona olan aşkını ilan eder. Ancak, zembilfiroş, onu reddeder ve bunun üzerine kadın, kendisini takip eder, yaşadığı evi bulur ve onun eşini ikna ederek, eşinin elbiselerini giyer.

Akşam olduğunda, zembilfiroş’u beklemeye başlar. Zembilfiroş, akşam olup eve gelip, yatağa girince, birlikte olduğu kişinin eşi olmadığını, kadının ayağındaki halhaldan anlar ve kadını, hemen yanından uzaklaştırır. Ancak, daha sonra, bu kadından kaçamayacağını anlar ve sarayın surları üzerindeki bu burçtan kendini aşağıya atarak intihar eder.

Diyarbakır şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.