Artvin Yusufeli

Artvin Yusufeli

Tarihi kalıntıları ile, turizmin ön plana çıktığı, dünya üzerinde 25 sıcak bölgeden biri özelliğine sahip bir ilçedir.

ULAŞIM

Yusufeli, il merkezi olan Artvin iline, 85 km. uzaklıktadır. Ulaşım: Erzurum-Artvin karayolundan yapılmaktadır.

İl merkezi tersinde, güney batıdaki İspir kazasına uzaklığı ise, 93  km. dir.

Artvin Yusufeli

TARİH

İlçenin tarihi geçmişinde, mimari yapılaşması, orta çağ döneminde, bölgede egemenlik kuran: Bağratlılar zamanına kadar ulaşmaktadır. Bağratlılar, Hıristiyan olduklarından, manastır yapılarına önem vermişler ve bu yapılar, günümüze kadar ulaşmıştır.

16.yüzyıldan sonra, bölgede Osmanlılar görülüyor. Bu kez, Türk-İslam eserleri yapılmaya başlanır. En önemli yapılar ise, camilerdir. Az da olsa, sivil mimari örneği, ev yapılarına rastlanır.

İlçenin ilk kuruluş yeri: Kiskim bölgesidir. Burası: bugün Alanbaşı köyü olarak geçer. İlçe merkezi, daha sonraki dönemlerde: Öğdem bölgesine nakledilir.

1894 yılında ise, bugünkü Kılıçkaya Beldesine gelir ve Ersis olarak isimlendirilir. 1926 yılında, yine Öğdem bölgesine nakledilir. 1950 yılında ise, bugünkü yerine nakledilerek, Yusufeli ilçe merkezi haline getirilir.

İlçe, bugünkü ismini: 1912 yılında, “Kiskem” ve “Keskin” isimleri karıştırıldığından, Veliaht Yusuf İzzettin Efendi’nin ismine izafeten almıştır.

Artvin Yusufeli

GENEL

İlçe merkezi: Çoruh Nehri ve Barhal Çayının birleştiği bir vadide kurulmuştur. Denizden yüksekliği: 560 metredir. Ancak: dağ yamaçlarındaki yerleşim yerleri ve tarımsal alanlardaki rakım, yer yer 2000 metreyi bulur. Yani, sonuçta coğrafi özellikler açısından: çok engebeli, dağlık bir alana sahiptir. Düzlükler yok denecek kadar azdır.

İlçe genelinde: Karadeniz iklimi ve karasal iklim arasında, bir geçiş iklimi hakimdir. Bunu sonucunda: yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer.

Akdeniz iklimini andırır. Böylece, Akdeniz ikliminin tipik bitki türleri olan: zeytin, incir, üzüm gibi meyveler bolca yetişir.

Vadinin yüksek kesimlerinde ise, karasal iklim hüküm sürer. Yıllık ortalama kar yağışlı gün sayısı: 5’dir. Çoruh Nehri vadisinde doğa yeşerirken, vadi yamaçlarının yüksek kesimleri karla kaplıdır.

Bunun sonucunda, ilkbaharda yetişen kiraz, erik gibi meyvelerle, yaz ortalarında yetişen şeftali, incir, üzüm gibi meyveler, yan yana bir arada görülebilir. Bu durum, ilçenin doğa yapısının çeşitliliğini göstermesi bakımından ilginçtir.

Artvin Yusufeli Altıparmak Dağları

ALTIPARMAK DAĞLARI

Bu dağlarda, ilginç bir doğa olayı meydana gelir. Şöyle ki: Sahil tarafından gelen bulutlar; Altıparmak Dağlarının üçüncü tepesine çarpar ve bu çarpma, gözle görülebilir. Burada: çarpma sonucu, bulutlar yağmura dönüşür.

Ama hemen sonra, havanın soğuk olması nedeniyle, yağmur taneleri buz tanelerine dönüşür ve zirveye dökülür.

Altıparmak Dağlarının, bu sözünü ettiğim üçüncü doruğunun yüksekliği ve yer şekilleri: diğer doruklarla aynıdır. Ancak: bu söylediğim olay, yalnızca bu dorukta oluşmaktadır ve bu nedenle ilginç bir durum ortaya çıkıyor.

Bu yakınlarda bulunursanız veya Yusufeli’ne giderseniz, mutlaka bu doğa olayını izleyin.

Artvin Yusufeli Çoruh Nehri

ÇORUH NEHRİ

Yusufeli’nin tam ortasından geçiyor. Burada, son yıllarda, rafting sporu en büyük turizm potansiyelini oluşturur hale gelmiş. Çünkü: Çoruh nehri: dünyadaki Zambezi Nehrinden sonra, rafting sporu için en ideal ikinci nehir seçilmiş.

Hatta: 4.Dünya Akarsu Kros Şampiyonası, Çoruh Nehrinden düzenlenmiş. Aynı zamanda, her yıl, Türkiye Şampiyonası da  burada yapılıyor.

Çoruh nehrinde, raftinge elverişli alan: İspir-Yusufeli sınırındaki Çamlıkaya köyünden başlayıp, Artvin’e kadar uzanan 127 km. lik parkur. Bu parkurun büyük bölümü: Yusufeli ilçesi sınırları içinden geçiyor.

BOĞA GÜREŞLERİ

Yusufeli ilçesinde, çeşitli dernekler tarafından, yılın belli zamanlarında, çeşitli yerlerde boğa güreşleri düzenleniyor. Örneğin: her yıl, 10 Nisan tarihinde, Dutluk Mevkiinde, 23-24 Nisan tarihlerinde, Derekapı Mevkiinde, 30 Nisan-1 Mayıs tarihlerinde, Havbağlığı mevkiinde.

NE YENİR

Yusufeli bölgesinde, buraya has tadabileceğiniz yemek cinslerinin başlıcaları şunlardır: Kaysefe, Peynir Kuymağı, Kavut Aşı, Hasuta, Hinkal, Mırkıl, Perverde.

Özellikle: Kaysefe, kurutulmuş kayısı ve ceviz içinden yapılan harika bir lezzettir.

Artvin Yusufeli

GEZİLECEK YERLER

OŞNAK KALESİ

Yusufeli-Erzurum yolunda, Tortum gölünü 1 km. geçince, Oşkvank levhasından sonra 7 km. daha gidilmesi gerekiyor.

Asıl adı: Oşki. Bir Gürcü kilisesidir. 973 yılında yapıldığı sanılıyor. Büyüleyici bir manzarası var. Ancak, günümüzde harap bir durumdadır.

Artvin Yusufeli Tekke Köy Kilisesi-Dört Kilise

TEKKE KÖY KİLİSESİ – DÖRT KİLİSE

Yusufeli-İspir karayolunun 7.km. den Tekkale köyü içinden geçen, işaretli yol ayrımından ulaşabilirsiniz. Köyün mezrasında, vadinin içinde bulunmaktadır. İlçe merkezine uzaklığı: 14 km. dir.

Buranın tamamen bir manastır kompleksi olduğu sanılıyor. Sade bir yapı. Batı Gürcistan hükümdarı, David Magostar tarafından yapılmış. Portresi de, doğu cephesindeki pencerenin içinde görülüyor.

16.yüzyıldan sonra işlevini yitirmiş ve terk edilmiş. Çevrede bulunan en büyük eğitim amaçlı kurumlardan biri olduğu sanılıyor.

Artvin Yusufeli işhan Kilisesi-Kanlı Kilise

İŞHAN KİLİSESİ (KANLI KİLİSE)

Yusufeli ilçesinin, 34 km. doğusunda, Dağyolu (İşhan) köyündedir. Olur-Oltu yol güzergahından gidilmektedir. Köyün içinde bulunan: manastır, kilise ve şapelden oluşmaktadır.

1008 yılında: Bağratlı Gürcüler tarafından yapılmıştır. Aynı zamanda, piskoposluk makamı olarak da kullanılmıştır. 1549 yılında, yöre, Osmanlılar tarafından ele geçirilince, camiye çevrilmiştir. 1983 yılına kadar ibadete açık tutulmuştur. Günümüzde ise, her iki yapı da terk edilmiştir.

Pencere kıyısındaki süslemeler arasında: ejderha ile aslanın boğuşmasını tasvir eden kabartma ilginizi çekecektir. Kilise: konik bir yapıda olup, orijinal halini korumaktadır. Turistik tercih edilirliği yüksek bir tarihi yapı.

İşhan kilisesinin, yıllarca toprak altında kaldığı  ve Selçuklu döneminde bulunarak, onarıldığı bilinmektedir. Kilise ile ilgili anlatılan rivayetlere göre: Selçuklu hükümdarı Alaattin Keykubatın elçisi Veliddin Ağa: bölgedeki Livana ve Tavusker kalelerinden vergi alması için elçi olarak gönderilir.

Veliddin Ağa: İşhan köyündeki tarihi kiliseyi görür ve burasının eğer bir üniversiteye dönüştürülürse, halkın kendilerine bağlanacağını, hükümdarına bildirir.

Alaattin Keykubat; bir sonraki yıl, Keyhüsrev Ağanın başkanlığındaki bir gurubu: kiliseyi onarması için gönderir. Kilisenin onarımı, 8 yıl sürer. Ancak, bu sekiz yıllık süre içinde, büyük bir isyan çıkar ve Keyhüsrev Ağa, görevden alınır. Kilisenin onarılması işlemini, bu kez, bölgedeki kale beylerinden birinin kızı olan “Eleni” üstlenir.

Güzelliği dillere destan olan Eleni, kendisi ile evlenmek isteyenlerin, kendi aralarında bir yarış yapmalarını ister.

Yarışmacılar

Kiliseden 2 km. uzaklıktaki mezarlıktan, bir ok atacaklar, atılan bu oku, kilisenin üzerinden aşırtan kişi ile, Eleni evleneceğini söyler. Aşıramayanların ise, okun düştüğü yerde öldürülüp, oraya gömüleceğini söyler.

Güzel Eleni ile evlenmek hayalindeki birçok delikanlı bu yarışa katılır, ancak birçoğu oklarını kilisenin üzerinden aşırtmayı başaramazlar ve oklarının düştüğü yerde öldürülürler.

Gençler arasında, yalnızca bir tanesinin attığı ok, tam kilisenin üzerine düşer ve o da öldürülerek, kiliseye gömülür.

Günümüzde: kilisenin önündeki ardıç ağacının, oku kilisenin üzerine düşen bu gencin gömüldüğü yerde biten ağaç olduğu söylenir. Oku kilisenin üzerinden aşırtmayı başarabilen tek kişi ise, bir Türk genci olan Şerif Bey olmuştur.

Ancak

O da, oku attıktan sonra, heyecandan, atını hızla koştururken bir ağaca çarparak ölür. Şerif Bey in gömüldüğü yere, Ramazan ayının 27.günü gecesi, ışık düştüğü söylentileri yaygındır. Bu olaydan sonra, Eleni, kilisenin onarımında görev yapan, Yahudi bir ustaya aşık olur.

Ancak Yahudi usta da, kilisenin onarımı sırasında üzerine düşen bir taşın altında kalarak ölür. İşte, tüm bu olaylar, tarihi İşhan kilisesinin “kanlı kilise” olarak anılmasına sebep olur.

Artvin Yusufeli Barhal Kilisesi

BARHAL KİLİSESİ

Kilise: İlçe merkezine 12 km. uzaklıkta, Altıparmak köy merkezinden, sol tarafa giden yolun, yaklaşık 2 km. yukarısındadır. Manastır, Vaftizci Yahya adına, 10.yüzyılda, II. Bağrat döneminde yapılmış. 16.yüzyıldan sonra ise camiye çevrilmiş ve günümüzde de cami olarak kullanımına devam ediliyor.

Kilise: üç nefli, bazilika planlıdır. Dıştan: 29 x 19 metre ölçülerine sahiptir. Aynı zamanda oldukça sağlamdır ve anıtsallığı dikkati çeker.

Biraz daha ayrıntılı bilgi vermek gerekirse, Barhal kelimesinin anlamını bilmek gerekir. MÖ.149-127 yılları arasında: Artvin ve çevresi, Arsaklı Devleti yönetimi altındadır. Bu dönemde, Barhal Çayı vadisine, Bulgar Türkleri yerleştirilir.

Kars bölgesinden gelip, buraları kendilerine yurt edinen Bulgar Türklerinin bir kısmı, Çoruh Nehrini geçerek, Yusufeli ilçesinde, bugünkü Sarıgöl hudutları bölgesine yerleşirler.

Buradan geçen çaya da, adlarını verirler yani Balkar/Bulgar/Barhal ismi.

Kastamonu Cide

cide.genel.4
Kastamonu Cide

Kastamonu ilinin, Karadeniz kıyısındaki doğal güzellikleriyle ünlü bir ilçesidir. Kafa dinlemek için ideal bir yerdir. Sadece “Gideros koyunu” görmek için bile buralara gidilebilir. Ancak, ben Temmuz 2018 tarihinde buraya gittiğimde, Cide merkezinin de gayet güzel olduğunu gördüm, özellikle sahil bandındaki yürüyüş yolunda yürüyün, akşam sahil kesiminde kurulan tezgahları gezin, alışveriş yapın, ama özellikle ve mutlaka Tuğ Tepesine çıkın, tüm çevrenin muhteşem manzarası izleyin.

Kastamonu Cide
Kastamonu Cide

 

ULAŞIM

Cide-İstanbul arası uzaklık: 513 km. Cide-Kastamonu arası uzaklık: Şenpazar üzerinden: 131 km. Doğanyurt-İnebolu üzerinden ise: 180 km.

Cide-Ankara arası uzaklık: 320 km. dir. Cide-İzmir arası uzaklık: 900 km. Cide-Bartın arası uzaklık: 90 km. Cide-İnebolu arası uzaklık: 100 km. Ben Cide’ye Amasra üzerinden gittim. İlçe merkezinde uzun bir sahil şeridi vardır. Merkeze ulaşıncaya kadar uzun süre, sahilden gidiliyor, bakımlı ve güzel yürüyüş yolları, piknik alanları, halkın oturması için sahilde güzel oturma yerleri yapılmıştır.

Bartın-Cide kara yolu ve Cide-Sinop kara yolu: maalesef berbat. Belki de, Cide’nin doğal güzelliklerinin korunmasının en büyük nedeni: bu yollarının kötü olması ve buraya insanların akın etmemiş olması.

cide.milli park.1
Kastamonu Cide

Amasra’ya kadar giderseniz, mutlaka buraya da uğrayın. Amasra-Cide arası uzaklık: 74  km. dir. Ama önce: sizin için iki durak önerebilirim. İlk durak: 14 km. de: Çakraz. Buranın büyük bir kumsalı var. Daha sonra ise: Akkonak ve Göçkün denilen yerleri geçeceksiniz. Ancak: bu yola aman dikkat, çünkü muhteşem virajlar var. İkinci durak olarak: yolun 34. km. de bulunan bir yer var. Burası: Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de gezinen çoğu teknelerin yapıldığı yerdir. Zaten buraya yaklaştığınızda: ahşap kokusunu hissedeceksiniz.

cide.genel.2
Kastamonu Cide

TARİHÇE

Tarihi kaynaklar, yörede: MÖ. 1100-700 yılları arasında, Paflagonialıların egemenlik kurduklarını belirtiyor. Takip eden tarihi süreçte: yörede, Bizanslılar ve  daha sonra Danışmendler, Çobanlar ve Candaroğulları egemen olurlar. 1392 yılında, yöre, Osmanlıların egemenliğine girer. 1402 Ankara savaşından sonra, Sinop’ta yaşayan İsfendiyar Bey, yöreye hakim olur. 1461 yılında: Fatih Sultan Mehmet zamanında, yöre, kesin olarak Osmanlı toprakları içine alınır. Bu dönemde: eski bir iskele olan Cide’de: bir tersane de kurulur. Karağaç isimli, bu iskele: İpek Yolu üzerinde olup, önemini tarih boyunca sürdürür. Özellikle; Rusya ile Anadolu arasındaki ticaret bağlantısı, bu iskeleden sağlanır.

Kastamonu Cide

CİDE İSMİ

Büyük İskender’den sonraki dönemlerde, Roma devrinde, bir komutan adı olan “Cella de Cide” adından gelmektedir. Cide’de: “Cella de Cide” adına kesilen paralar bulunmuştur.

Kastamonu Cide

GENEL

İlçenin plajlarının uzunluğu 13 km. civarında olup, denize girmeye elverişlidir. Karadeniz’in en uzun plajlarından biridir. Ancak: deniz genel olarak dalgalıdır. Ancak: berraktır ve yüzmek için derinliği ve temizliği idealdir. Yukarıda da sözünü ettiğim gibi, sahil şeridi gerçekten çok uzun, kumsal var, bu uzun sahil şeridinde bir yerde çadırlar kurulmuş, bir yerde karavanlar yerleşmiştir. İlçe merkezine yaklaştıkça, nispeten daha düzenli evler görülüyor, restoranlar, balık restoranları vardır.

cide.uğurlu yalısı.1
Kastamonu Cide

Deniz kıyısında, çok büyük bir otel hemen dikkatinizi çekecektir. Turistik tesisler: kasaba mahallesinde, limana yakın alanda bulunur. Toplam yatak kapasitesi: 640 civarındadır. Ancak, burada en çok ilgimi çeken “Kastamonu Üniversitesi Misafirhanesi Oteli” oldu. Pırıl pırıl bir tesis, personel mükemmel, özellikle yemekler harika, buraya yolunuz düşerse, mutlaka bu tesise uğrayın ve özellikle “mantı” yiyin. İnanın bahçede sunulan servis muhteşem, söylediğim gibi, tesisin yönetimini kutlamak gerek. Sakin bir yerdir. Çok hareketli değildir. Son bir not: Cide ilçesinde, sahil yolu ile merkez arasında, yol kenarında, 3-4 yerde mezarlık gördüm. Deniz kıyısında mezarlıklar, ilginçti.

cide.genel.3
Kastamonu Cide

İKLİM

Cide’ye gidilmesi gereken en uygun iklim: Temmuz’dur. Özellikle: yağmurlu mevsimde gitmemelisiniz. Çünkü: yağmur yağdığında,  dağlardan gelen çamurlu sular, denize akıyor ve deniz 3-4 gün boyunca, çamurla kaplanıyor. Temmuz 2018 tarihinde burada bulunduğu 2 günlük sürede, çok kuvvetli bir rüzgar vardı, hatta fırtına benzeri denebilir, biz dışarıdan gelen birisi olarak çok olumsuz etkilendik, ama Cideliler sanki bu duruma alışkın gibi olumsuz tepki vermeyip hayatlarını sürdürüyorlardı.

cide.genel.6
Kastamonu Cide

SULTAN KAYIKLARI

Osmanlı imparatorluğu döneminde, padişahları taşıyan Sultan Kayıkları, Cide de halen yapılıyor. 30 metre uzunluğunda, 2.5 metre genişliğinde ve tamamen aslına uygun yapılan sultan kayıklarında, en ince ayrıntılar bile dikkate alınıyor. Tamamı ahşap ve ağırlıklı olarak: meşe, çam ve kestane kullanılıyor.

rıfat ılgaz

RIFAT ILGAZ

Cide ilçesinde, 1911 yılında doğan Rıfat Ilgaz, 1993 yılında İstanbul’da vefat etti. Türk edebiyatının ünlü ismi: “Hababam Sınıfı” romanıyla tanınıyor. Şair, romancı ve öykü yazarı. İstanbul’da bulunan mezarının, Cide de yapılacak bir anıt mezara nakli için çalışmalar sürdürülüyormuş. Her yıl, Temmuz ayında “Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat Festivali” düzenleniyor.

cide.kuyu kebabı.1

NE YENİR

En başta: Kuyu kebabıdır. Ancak, ben bunu duyunca “kuyu kebabı” yemek istedim, hayır, ilçe merkezinde kuyu kebabı yok, yol üzerinde bazı tesislerde olduğu söylendi, yani ben tadına bakmadım. Bunun dışında: karma, köy böreği, armut tatlısı, ceviz helvası (cidella) , kuyruklu dolma, kestane hoşafı geliyor. Tüm bunları tatma imkanım olmadı ama özellikle ceviz helvası satın aldım, gerçekten güzel bir lezzettir. Ceviz helvası, özellikle evde yapılan yani özel imalat olanı tercih edin. Bunun bir ilginç yanı var, çok lezzetli olmasına rağmen çok sert, yani ne kesiliyor, ne kırılıyor, ne ısırılıyor, püf noktası: sert bıçak, önce suyla ıslatın ve o an ceviz helvasını kesmeye çalışın, biraz zor oluyor ama inanın lezzeti muhteşemdir. Bir de bu yöreye has “kestane balı” var. Süzme kestane balı kilosu 120 TL civarındadır, umarım orijinalini bulup satın alabilirsiniz, fazla tüketmeyin, günde sadece 1 kaşık. Tabii burası deniz kıyısı, balık yok mu diyenler olacaktır. Malum, benim bulunduğum sezon, balık sezonu değildi, bu yüzden bilmiyorum ama sonuçta liman bölgesinde özellikle bir tekne de balık restoranı işleten karı-koca işletmecileri çok övdüler, gidemedim ama sanırım balık düşünenler liman da ki balık restoranlarını değerlendirirler.

cide.sarı yazma.1

NE SATIN ALINIR

Sarı yazma, kestane balı, ceviz helvası (500 gr kutular, 25 TL.), sarımsak, içinde hiç şeker olmayan elma pekmezi (kendileri için yapıyorlar, pek satan olmuyor, ben tadına baktım, gerçekten lezzetli, içine hiç şeker katılmaması da ilginç) satın alabilirsiniz.

Sarı yazma

Cide’de “sarı yazma” çok meşhurdur. Cideli kadınların kıyafetinde en belirgin nokta: sarı yazmadır. Kadınların; baş örtüsü olarak kullandıkları sarı renkli bu yazma sembol haline gelmiştir. Fabrikasyon üretim dışında: Başköy isimli köyde, doğal ahşap baskı kalıplar ile, hala sarı yazma üretilmektedir. Öte yandan: hani yazma tamam da, sarı yoğunlukta değil, birçok renk var. Siz de: akşam saatlerinde sahilde kurulan tezgahlardan sarı yazma veya sarı bulamazsanız, renkli buraya has yazmalardan kendiniz ve yakınlarınız için hediyelik satın alabilirsiniz. Bu arada: Cide’de yılın belli zamanlarında “Sarı yazma festivali” yapılıyor.

cide.genel.en başa.1
Kastamonu Cide

GEZİLECEK YERLER

RIFAT ILGAZ EVİ

Bu ev: Rıfat Ilgaz’ın babasının doğup büyüdüğü ve kendisinin çocukluğunun geçtiği bir yer. Cide Belediyesi tarafından restore edilerek ziyarete açılmış. Evde: İstanbul’dan getirilen: çalışmam masası, kalemler, yatak, radyo, gözlük, takım elbise ve kitap gibi kişisel eşyalar sergileniyor.

Kastamonu Cide Tuğ Tepesi
Kastamonu Cide Tuğ Tepesi

 

TUĞ TEPESİ

Cide-İnebolu yolu üzerindedir. Burada Cide Belediyesi tarafından yaptırılmış muhteşem güzel bir sosyal tesis var, herkese açıktır, bence Cide ziyaretçileri mutlaka zaman ayırın ve buraya gidin. İlçe merkezine 5-10 dakika uzaklıktadır. Buraya gittiğinizde, uygun bir otopark var, aracınızı bırakın ve tesise girin, muhteşem panoramik 360 derece çevreyi görebileceğiniz bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Yaz döneminde camları da açıyorlar, manzara ile iç içe oluyorsunuz. Bu panoramik manzara eşliğinde, buraya özgü, özellikle önereceğim (ancak ustası her gün saat: 18.00’de fırını kapatıp ayrılıyor) kaşarlı ve kuşbaşılı pide yemenizdir. Hatta, eğer varsa yemekten sonra “ıslak kek” isteyin, o da çok güzel bir lezzettir. Ancak, bir sıkıntıdan söz etmeden geçmek istemiyorum, tesis güzel, yemekler güzel ancak servis biraz sıkıntılıydı. Tesisin müdürü bir bayan, kendisi dahil koşuşturan gelen kalabalıklara hizmet etmeye çalışan 2 garson daha var, yani bu güzellikler, servisin yavaş olması nedeniyle biraz sıkıntı yaratıyor, umarım bu da en kısa zamanda çözülür, çünkü bu garsonların gün boyu, bütün gün gelen yoğun kalabalıklara hizmet ettikleri ve aşırı yorulduklarını öğrendim.

CİDE BELEDİYESİ IRMAK İÇİ DİNLENME TESİSİ

Burası da: Cide-Amasra kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 7-8 km uzaklıkta, soldadır. Ana yoldan kısa süre ayrılıp, buraya ulaşıyorsunuz. Yine, burada da Belediyenin yaptığı bir sosyal tesis var. Bina, boş kullanılmıyor ama binanın önünde, derenin kıyısında, ağaçların altında piknik masaları yerleştirilmiş. Sıcak yaz gününde Cideliler burada piknik yapıyorlar, hazır mangallar var, yanınıza yiyeceklerinizi alın ve bence, buraya da bir süre uğrayın, güzelliği tadınız. Ancak tesis var, hani çay içeriz demeyin, çünkü çay yok, çayı kendiniz yapmanız gerekiyor. (Burada cep telefonu çekmiyor.)

cide.gideros koyu.3
Kastamonu Cide Gideros Koyu

GİDEROS KOYU

Amasra istikametinden Cide’ye gelirken, Cide’ye 11 km. kala, ana yoldan sola aşağıya doğru sapmak gerekiyor. Burada yol güzel, merak etmeyin ve sapın, çünkü aşağıda güzel bir manzara sizi bekliyor. Kestane, meşe, kayın, şimşir ve çam ağaçlarından oluşan, yemyeşil bir örtü ile çevrilmiş bir alandır. Cide ile Kurucaşile burunları arasında, burnun arkasına saklanmış bir güzelliktir. Ana yoldan sapıp aşağıya indiğinizde, araç park yeri vardır. Buraya arabanızı rahatlıkla park edin ve yolun sonundaki restorana gidin.

Restoran dedim de öyle çok lüks bir yer aramayın, tahta masa ve tahta sandalyeler ama manzara muhteşemdir. Restorandan başka zaten alternatif yok, yol restoranda bitiyor. Burada bir şeyler içip manzaranın güzelliğini tadınız. (1 maden suyu 2 TL.) Muhteşem deniz kokusu ve incir kokusunu hissedin, restoran denizle birleşik, aşağıya denizin kıyısına inebilirsiniz, ancak burada kayaların üzeri yosunlu, yani kayalara basıp gezmeyi düşünmeyin, ben Temmuz 2018 ayında burayı ziyaret ettiğimde, kısa süre önce, bir turist, kayalarda gezinirken ayağı kaymış, düşüp kolunu kırmıştır.

Evet, şimdi Gideros koyu ile ilgili ayrıntılı bilgi: Burası Türkiye’nin en güzel koylarından birisidir. Cide ilçe merkezine 11 km uzaklıktadır. Koyun denize açılan ağzı 130 metre, koyun çapı ise 514 metredir. Koyun adı bir Ceneviz sözcüğü olan “Kytoros” dan gelir. İsmi Cenevizlilerden gelen Gideros koyunun çevresi: şimşir, kestane, kayın, meşe ve çam ağaçlarıyla örtülüdür.

Yansıması halinde, bu ağaçların renkleri koyu kaplayan suyun üzerinde izlenir. Homeros yorumcularından Eustathius: Gideros’la ilgili bir deyişten söz eder. “Carry bozwood to Gideros” (Tereciye tere satmak). Bu deyişin benzeri, İngiltere’de “Carry coals to Newcastle” olarak kullanılmaktadır. Bu deyiş, aynı zamanda Gideros’daki şimşir ağaçlarının bolluğunu ifade eder.

Gideros’a Homeros’un metinlerinde de rastlanılır. Homeros, İlyada adlı eserinde, MÖ 12’nci yüzyılda geçen Troya savaşını anlatırken, Batı Karadeniz sahil şeridinde kurulan Paflogonya’dan bahseder ve bu krallığın, Bartın, Amasra, Kurucaşile, Gideros ve Cide’yi içene aldığını belirtir.

Evet, Gideros koyu, eskiden korsanların saklanma yeriymiş. Tarihin ilk coğrafyacısı Strabon: koya ilk yerleşenlerin Amazonlar olduğunu söyler. Rıfat Ilgaz’ın eserlerinde bahsettiği Cenevizlilerden kalma toplar, hala kayaların üzerinde durmaktadır.

cide.gideros koyu.1
Kastamonu Cide Gideros Koyu
Kastamonu Cide Gideros Koyu
Kastamonu Cide Gideros Koyu

      

Burada: iki balıkçı lokantası ve sadece birkaç ev vardır. Bu balıkçı lokantalarının müdavimleri: salata ve balık yiyebilmek için, Ankara-İstanbul gibi yerlerden geliyorlar. Ancak, bu balıkçı lokantaları, sanırım Cide’ye yakın bölümde, ben bunları görmedim.

Son bir not: Gideros koyunda, küçük motorlu sandallarla geziler düzenleniyor, siz de bir motorlu sandal kiralayarak koyda gezinti yapabilirsiniz.

ÇOBAN KALESİ

Güble ve Gilivri arasında bulunur. Denizden: 50-60 metre yükseklikte, tabii bir kayanın üzerinde yapılmıştır. Romalılar döneminde yapılmış ve Osmanlılar döneminde onarım görmüştür.

TİMLE KALESİ

Uğurlu (Timle) köyündedir. Deniz seviyesinden, 100 metre yükseklikte olan doğal bir tepe üzerine kurulmuştur. Kalenin yapılış amaçlarından birinin de: önündeki sahilinden, gemilerle karaya çıkabilme imkanının bulunmasının kontrolüdür.

Bizans dönemine aittir. Osmanlılar tarafından, bu kale, Osmanlı-Rus savaşında kullanılmıştır. Bu kale, şu anda tahrip olmuş ve kalıntıları, restore edilmeyi bekliyor.

GAZALLI KALESİ

Köseli köyünde, bir burun üzerine kurulmuştur. Bizans  dönemine aittir.

OKÇU KALESİ

Okçular köyünde bulunur. Batıdan doğuya doğru uzanan, doğal bir kayanın üzerine kurulmuştur. Kalenin tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmemektedir.

cide.genel.3
Kastamonu Cide Çayyaka Plajı

ÇAYYAKA PLAJI

Karadeniz kıyıları, koy bakımından Ege ve Akdeniz kadar zengin değil. Ama özellikle Cide kıyılarında, irili-ufaklı, birbirinden güzel ve denize girmeye elverişli, pek çok koy var. Ancak: bunların bir kısmına araba ile gitmek mümkün değil. Örneğin: Kazalı Altı Plajına; gitmek isterseniz, ancak patikadan yürüyerek inebilirsiniz. Veya tekneyle ulaşmak mümkün. Plaj zaten, bu yüzden pek bozulmamış.

cide.sahil.1
Kastamonu Cide Çayyaka Plajı

Bunun yanında: Karadeniz plajları, doğal güzelliklerinin yanı sıra, alışılmamış manzaralar ve kaya yapıları gösteriyor. Tıpkı, Cide’nin doğusundaki, Çayyaka Plajında olduğu gibi. Yeşil renklerin hakim olduğu kayalar, değişik bir görünüm sunuyor. Plajın hemen karşısında ise, büyük kayalıklar yükseliyor.

cide.çayyaka plajı.1
Kastamonu Cide Ilgarini Mağarası

ILGARİNİ MAĞARASI

Cide’ye 36 km. uzaklıkta, Sorkun yaylasındadır. Yaylaya kadar araçla gidip, daha sonra yaklaşık 2 saatlik bir yürüyüş ile bu mağaraya ulaşabilirsiniz. Yani; yolculuk bayağı zahmetli. Tercih sizin.

Mağaranın tabii kemerli girişi var. Sonra:  mağara içeride, iki kola ayrılıyor. Girişteki yıkıntıların, Bizans döneminden kalma, köy yıkıntıları olduğu sanılıyor. Sağ taraftaki düz yolda, bir su sarnıcı var. Zamanla tahribata uğramış odaların bulunduğu bu bölüme: avizeli salon deniyor.

Sol taraftaki bölüm ise: giriş seviyesine göre, 250 metre aşağıya inen bir yol takip ediyor. Bu haliyle, dünyanın, en derin 4. mağarası olduğu söyleniyor.

Virajlarla aşağıya inen yolun sonundaki  düzlükte: bir adet kilise ve 7 tane mezar kalıntısı var. Fakat bu kalıntılar, gerek zamanla ve gerekse define avcıları tarafından tahrip edilmiş. Bu seviyeden sonra, daha aşağılara inebilmek için, teknik malzemeler gerekiyor. Ulaşılabilen yere kadar mağaranın uzunluğu: 858 metre.

VALLA KANYONU

Cide-Pınarbaşı arasında, 12 km. boyunca uzanıyor. Yan duvarlarındaki sarp ve yüksek kayalar, yer yer: 800-1200 metreye kadar ulaşabiliyor. Bu kanyon: Küre dağları içindeki en büyük kanyon. Kanyonun teçhizatsız geçilmesi mümkün değil. Ancak: kanyonun yanına araçla ulaşabilir ve yukarıdan seyredebilirsiniz.

Şenpazar tanıtımı.

İnebolu tanıtımı.

Amasra tanıtımı.

Kastamonu tanıtımı.

 

Trabzon Sürmene

Trabzon Sürmene

Trabzon’un en meşhur ilçelerinden biridir. Güzelliği ve yeşilliği ile öne çıkar. Piçaklaruyla ünlü.

 

ULAŞIM

Sürmene: Trabzon ve Rize illerinin tam ortasında. Her iki ile, yaklaşık 35 km. uzaklıktadır.

Trabzon Sürmene

TARİHİ

Tarihi süreç içinde, Sürmene bölgesindeki ilk yerleşimin, bugünkü Konakönü yöresinde olduğu biliniyor. Bunun dışında: 1873 yılındaki Rus işgali var.

Sürmene’nin tarihi süreç içindeki ismi ise: “Humurgan” Fakat, daha sonraki dönemlerde, yörenin gerek doğal güzellikleri ve gerekse hava ve suyunun gayet temiz ve iyi olmasından dolayı, buraya güzellik anlamına gelen “Sürmene” ismi verilmiş.

Trabzon Sürmene

GENEL

Evet, Sürmene’de, sahilde yerleşimi mümkün kılacak düzlükler çok az. Bu nedenle, tarım arazisinin yetersizliği nedeniyle, İlçede, ticaret ve sanat gelişmemiş. Yine de: ilçede, fındık ve çay tarımı başı çekiyor.

Sürmene denilince, akla bıçak geliyor. Günümüzde, Soğuksu Mahallesinde, sayıları az da olsa, bıçak imalatını sürdüren tezgahlar var. Bu el tezgahlarının yanı sıra, Sürbısa denilen bıçak fabrikası kurulmuş ve meşhur Sürmene bıçakları, seri olarak bu fabrikada üretiliyor ve satışa sunuluyor.

Bu bıçaklar: sivri uçlu ve oluklu yapılıyor. Özellikle, gençler tarafından, bir delikanlılık sembolü olarak taşınan Sürmene bıçakları, 1952 yılında, suç aleti kapsamına alınıp, üretimi ve satılması yasaklanmış. Bu esnada, Sürmene’de 250 civarında ev imalathanesinde üretiliyormuş.

Karadeniz insanının silaha düşkünlüğü ve silah imalatına yatkınlığı bilinen bir gerçek. Sürmene, tarih boyunca, silah imalatında ileri düzeyde olmuş. Burada yapılan silahlar, İstanbul ve diğer birçok yerde pazarlanmış. Eski çakmaklı tüfekler ve tabancalar, bölgede imal edilerek, çevre yörelere pazarlanmış. Laz yapısı diye isimlendirilen bu silahlar, Anadolu’nun silah ihtiyacını uzun süre karşılamış.

Bu arada. Sürmene’de bir fakülte var. Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı, Deniz Bilimleri Fakültesi, 1982 yılında kurulmuş ve 1984 yılında, Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği Bölümü olarak öğrenime başlamıştır. Fakültede: balıkçılık ve denizcilik sektöründe hizmet verecek mühendisler yetiştiriliyor.

NE YENİR

Sürmene’de özellikle tatmanızı önereceğim yiyecek: Sürmene Peynirlisi. Özel bir peynir ile ve bol tereyağı kullanılarak yapılıyor ve sıcak olarak servis ediliyor. Bir çeşit pide türü. Mutlaka tatmalısınız.

Trabzon Sürmene

NE SATIN ALINIR

Sürmene’de, mutlaka bıçak almalısınız. Buranın bıçakları, çakıları ve tahta kaşıkları çok ünlü.

GEZİLECEK YERLER

Trabzon Sürmene Memişağa Konağı

MEMİŞAĞA KONAĞI

İlçenin Balıklı köyünde bulunuyor. 18.yüzyılın sonlarına doğru yapıldığı sanılıyor. Yörede hüküm süren ve etkili olan bir ağa evinin özellikleri var. 2 katlı, birinci katının duvarları: yontma taştan işlenmiş. Dışa taşan saçaklar yardımıyla, cepheler yağıştan korunmuş. Trabzon yöresinin en güzel ağaç işlemeciliği örneklerini burada görmek mümkün.

Konağın üç giriş kapısı var.

Evet, tarihi konak hemen Karadeniz Sahil Yolunun kenarında. Burada kısa bir mola verebilirsiniz. Bu sırada hem konağı gezebilir, hem de ÇAYKUR’un burada açtığı satış yerinden: alışveriş yapabilirsiniz. Ayrıca: konağın bahçesinde, yorgunluk çayı da içebilirsiniz.

ÇAMBURNU

Dünyada, yalnızca Çamburnu isimli burada, çam ağaçları, denize sıfır ölçüsünde yetişmektedir. Ayrıca: bu bölgeye mavi bayrak verilmiştir. Burası: ilçenin bir mesire yeri olarak öne çıkıyor. Yolun alt tarafında, denize girmek ve yolun üst tarafında piknik yapmak, mangal yakmak mümkün.