İstanbul Kapalı Çarşı

İstanbul Kapalı Çarşı

İstanbul Kapalı Çarşı: Nuri Osmaniye ve Beyazıt Camileri ile Mahmutpaşa Çarşısı arasında.

Evet; buranın ilk çekirdeği; bugün eski Bedesten denilen, Bizans döneminden kalma bir yapı. Yani; Bizans döneminde de, burada dükkanlar bulunduğu biliniyor.

İstanbul Kapalı Çarşı

1460 yılında, Fatih Sultan Mehmet; eski saray yanına bir bedesten yaptırır. Burası; sonraları; Eski Bedesten, İç Bedesten ve Cevahir Bedesteni olarak anılmaya başlanır. Kapalıçarşı; bunun ilerisine yaptırılır.

Bir yolu pamuk, bir yolu ipekten dokunan ve sandal denilen bir nevi kumaş satışı yapıldığı için; Sandal Bedesteni adını alır. Her iki bedestende de; Fatih devri mimari özellikleri hakimdir. Esas amaç: Ayasofya’ya gelir sağlamak. Bu çarşı; daha sonraki süreçte; Kanuni Sultan Süleyman döneminde, ahşap olarak büyütülmüştür.

Bu bedestenlerden; Cevahir Bedesteni (Bedesten-i Atik=Eski Bedesten) bir mimari harikadır. Tuğla kemerlerle ayrılmış, 15 bölümden oluşur. Bu bölümlerin her biri; bir kubbeyle örtülmüştür. Bu dört kapılı bina; 45.5 x 30 m. ölçülerinde ve 136 metre karedir. Önceleri: aradaki dar yollardan, yüksekte, dolap denilen tezgahlar bulunurmuş.

Duvarların iç taraflarında da; küçük hücreler, gözler varmış. Kapalıçarşı’daki ikince bedesten olan Sandal Bedesten (Bedesten-i Cedid=Yeni Bedesten) ise; 12 paye ile 20 bölüme ayrılmış. Bunların üzerinde de; tuğladan, geniş kemerler atılmış.

Sandal Bedesteni; 50 kubbe ile örtülmüş. İçeriden ölçüleri: 40 x 32 m. ve 1280 m. karedir. Yani: diğer bedestenden biraz daha küçük yapılmıştır. Sandal Bedesteni; kubbe sayısı bakımından, Türk mimarisinde, bu çeşit eserlerin en büyüğü olması açısından önem taşır. Burada da; dış cepheye bitişik dükkanlar olup, dört taraftan girişi bulunmaktadır.

Bu iki bedesten: bir anlamda, Kapalıçarşı’nın iç kuleleridir. Her iki bedestenin duvarlarında, gözlerde bulunan kalın demir kasalarda; Osmanlı Devletinde, batı usulü bankalar kurulmadan önce, en değerli malların, mücevherlerin ve paraların saklandığı, tacirlerin sermaye ve tasarruflarını bıraktıkları, loncaların kayıt ve sicil defterlerini sakladıkları emniyet sandıklarıydı.

Fatih devrinde; Eski Bedesten de: 100’ü ayrı ve 28’i dükkanlarla beraber olmak üzere “Dolap” adı verilen 128 emanet sandığı kasası vardı. Dönemin zenginleri ve tüccarları; kıymetli eşya ve ziynetlerini, ücret karşılığında, burada saklarlardı. Buraya emanet edilen mallardan; belli bir süre sonunda takipçisi çıkmayan ya da unutulmuş olanlar, devlet tarafından, çeşitli kamu işlerinde kullanılırdı.

Çarşı; devletin; sosyal, kültürel ve ekonomik merkezi idi.

Evet, tarihi süreç içinde, ahşap yapılı ve üstü kiremitli olan Kapalıçarşı; 1512, 1546, 1565, 1618, 1622, 1658, 1750 ve 1766 yıllarındaki yangın ve depremlerden büyük zarar görür. Bunun üzerine; Sultan III. Mustafa (1757-1774) döneminde; kagir olarak, yeniden inşa edilir. Dükkanlar kagirleşip, bloklaşınca; yolların üstü de örtülür. 1894 yılındaki büyük depremden sonra, yeniden inşa ve tamirat yapılır. Depremde zarar görenler için, halktan toplanan yüz bine yakın altının, büyük çoğunluğunu bizzat Sultan II. Abdülhamit’in verdiği söylenir.

GEÇMİŞTEKİ İŞLEVLERİ

Geçmişte, burası, her sokağında belirli mesleklerin yer aldığı ve bunların da, el işi imalatının sıkı denetim altında bulundurulduğu, ticari ahlak ve törelere çok saygı gösterilen bir çarşı imiş.

Önceleri yalnızca kumaş ticareti yapılıyor iken, daha sonra, her türlü: değerli kumaş, mücevherat, silah, antika eşya, konusunda nesillerce uzmanlaşmış aileler tarafından, tam bir güven içinde satışa sunulurdu.

Bütün dükkanların genişliği aynı olacak şekilde inşa edilmiştir.

Kapalıçarşı; kuşluk vakti, dua ile açılırmış. Dua merasimi; Bölükbaşısı tarafından yapılıp, adına “Duacı” denirmiş. “Buyurun Duaya” nidasi üzerine, çarşının ortasındaki muhafızlık dolabının önünde toplanan esnaf ve ahali; devrin sultanı ve ordusunun selameti, gelmiş ve geçmiş bölükbaşı ve esnafın ruhlarına dua okurlarmış.

Duanın ardından, bölükbaşı, tellallara hitaben: “ Tavcılık yapılmayacak, mal kapatılmayacak, kefilsiz mal alınıp, satılmayacak” diye de nasihat de bulunurmuş. Çarşıda alışveriş, kuşluktan ikindiye kadar olurmuş. Pahalı malların satışı ise; Perşembe günleri yapılırmış.

Her sokakta; ayrı ürünün ustaları loncalar halinde bulunurdu. (yorgancılar, terlikçiler vs.) Satıcılar arasında rekabet, kesinlikle yasaktı. Hatta bir usta, tezgahını dükkanın önüne çıkarıp kalabalığa göstererek ürün işleyemezdi. Ürünlere devletin belirlediğinden yüksek fiyat konulamazdı.

Evet; her çeşit kıymetli malın ticaretinin yapıldığı ve üzeri kapalı çarşılara; Bedesten adı veriliyor. Kapalıçarşı’da da; İç Bedesten ve Sandal Bedesteni olmak üzere, iki bedesten var. Bunlar; Fatih devrinin mimari özelliklerini taşıyan yapılar. Bedesten’lerde; dünyanın her yerinden gelen; çeşitli kumaş, mücevher, altın, silah, kürk, halı ve daha pek çok kıymetli eşya toplanırdı. Buranın esnafı; aynı zamanda, şehrin en zengin esnafı idi. Cuma günleri tatil yapılırdı. Bütün bu mallara; son derece dürüst bekçiler muhafızlık ederlerdi.

1850’lerden sonra, Avrupa’dan kumaş ithali, yerli imalata sekte vurmuş, yavaş yavaş İstanbul’da bankaların açılması, Bedesten’in bir anlamdaki bankacılık işlevine son vermiştir. Böylece, Eski Bedesten, zamanla, bugünkü mücevherat, halı, antika eşya satışı yapılan şeklini almıştır. İç Bedesten’de: eski haritalar, antikalar, mücevherler, minyatürler, eski halı ve kilimler bulabilirsiniz.

Evet: 1943 ve 1955 yıllarındaki yangınlarda zarar gören çarşı: tamiratlarla son şeklini, yani bugünkü şeklini alır.

İstanbul Kapalı Çarşı

GENEL ÖZELLİKLERİ

Adeta bir şehri andıran ve bütünü ile örtülü bu site; zaman içinde sürekli olarak gelişip büyümüş. Bugün; dev ölçülü bir labirent gibi. Dünyanın en eski ve en büyük Kapalıçarşısı.

Ama, aynı zamanda, dünyanın en büyük kuyum çarşısıdır. Dünyada bir eşi daha bulunmayan; el emeği ve göz nuru kuyumlar; çevredeki hanlarda şekillenir ve çarşının vitrinlerinde satışa sunulur.

Bir zamanlar; göz kamaştırıcı müzayedelerin yapıldığı Büyük Bedesten ile yanı başındaki Sandal Bedesteni; günümüzde halıcıların mekanı olmuş. Sandal Bedesteni’nin hemen arkasında ise “Bitpazarı” olarak bilinen, ikinci el ev eşyalarının satıldığı dükkanların sıralandığı bir galeri var.

Türkiye ekonomisine bile adını verdiği, serbest piyasanın kalbinin attığı döviz piyasası, yine Kapalıçarşı’da doğmuş ve adı ile özdeşleşmiş.

Çarşının içindeki yer adları: esnaf ve zanaatkarlarla ilgili. Akikçiler, Altıncılar, Aynacılar, Basmacılar, Çadırcılar, Fesciler, Hakkaklar, İnciciler, Kalpakçılar, Kavaflar, Keseciler, Kuyumcular, Kürkçüler, Mahfazacılar, Okçular, Örücüler, Püskülcüler, Sahaflar, Takkeciler, Terziler, Varakçılar, Yağlıkçılar, Yorgancılar, Zenneciler adları; esnaf ve zanaatkarların hatırası olarak; zamanımıza kadar gelmiş ve cadde, sokak ve işyerlerinde hala kullanılmakta.

İstanbul Kapalı Çarşı

Bugün, kapsadığı alan: yaklaşık 47 bin metre karedir.

Günümüzde, Kapalıçarşı’ya; 8 kapıdan girilir. İçeride; 60 dar sokak, 4400 dükkan var. Ayrıca: 497 satış tezgahı, 2195 oda, 24 han, 12 mahzen, 2 bedesten, 2 lokanta, 5 cami, 10 mescit, 1 hamam, 16 çeşme, 7 çeşme, 8 kuyu, 1 akarsu, 1 sebil, 1 şadırvan, 18 kapı var. Ayrıca; binlerce atölye.

Yaklaşık; 30 bin kişi çalışıyor. Müslüman, Yahudi, Ermeni, Hıristiyan, Amerikalı, Çinli, Hintli, her dilden ve milletten insan, burada. Esnaf yada çalışan, patronu, satış temsilcisi, çaycısı, çorbacısı ile her gün 30 bin kişi, ekmek peşinde koşuyor.

Turizm sezonunda, günlük ziyaretçi sayısı: 250-400 bin kişi arasında değişiyor.

İstanbul’un görülmesi gereken, benzersiz bir merkezi.

İstanbul Kapalı Çarşı

KAPALIÇARŞIDA BUGÜN

Geçen yüzyılın sonlarında deprem ve birkaç büyük yangın geçiren Kapalıçarşı, eskisi gibi onarılmışsa da, geçmişteki özellikleri değişikliğe uğramıştır. Yorgancılar, terlikçiler, Fesciler gibi meslek grupları; yalnızca sokak ismi olarak kalmış.

Çarşının ana caddesi sayılan yerde; çoğunlukla; mücevher dükkanları ve buraya açılan yan sokaklarda ise, altıncılar var. Oldukça küçük olan bu dükkanlarda; değişen fiyat ve pazarlıkla satış yapılıyor.

Kapalıçarşı; renk ve atraksiyon olarak, her ne kadar eski canlılığını koruyor olsa da; 1970’li yıllardan sonra, İstanbul’u ziyarete gelen turist gurupları için, alışveriş olanakları, çarşının ana girişindeki modern ve büyük kuruluşlara ait yerlerde sağlanıyor.

Bu konforlu ve büyük mağazalarda: Türkiye’de imal edilen ve ihracatı yapılan, hemen bütün eşyalar satışa sunulmakta. El halıları ve mücevherat; geleneksel Türk sanatının en güzel örneklerini yansıtıyor. Bunlar; kaliteli ve orijin belgeleri ile satılıyor ve dünyanın her tarafına, garantili göndermeler yapılıyor.

Halı ve mücevheratın yanında ise, meşhur Türk işi, gümüşten yapılmış eserler, bakır, bronz, hediyelik ve dekoratif eşyalar, seramik, oniks ve deriden yapılan, üstün kaliteli, Türkiye hatıraları; bunların hepsi gerçekten zengin bir koleksiyon oluşturmakta. Ancak; Kapalıçarşı, bu yeni alışveriş merkezleriyle rekabette zorlanıyor.

Yine de; turist ziyaretleri burayı ayakta tutuyor. Kapalıçarşı; günün her saatinde hareketli ve kalabalıktır. Esnaf; ziyaretçileri, ısrarla kendi mağazalarına çağırır. Çarşının günlük ziyaretçi sayısı; zaman zaman 500 bini geçiyor.

Yine de; günümüzde, buranın en büyük sıkıntısı, biraz öncede söylediğim gibi; ziyaretçileri kendi mağazalarına çağıran, çeken, sürükleyen yani “hanutçuluk” yapan esnaf veya ayakçıları.

Aslında; buranın bu sistemini biliyor ve gerçekten bu uygulama nedeniyle, özellikle turistler adına, ülkemizden utanıyordum. Düşünün; biri bir kolunuzdan, diğeri öbür kolunuzdan tutup çekiştiren, önünüzde bir şeyler mırıldanın, arkanızda bir şeyler satmaya çalışan insanlar. Bunlar hoş olmayan görüntüler.

Polis desteğiyle, bunların çözüldüğünü duydum. Diğer yandan; Fas’a yaptığım ziyarette; bu uygulamaların çok daha kötüsünü, orada da gördüm. Yani; bu tür uygulamalar aslında, gelişmiş ülkeler dışında her yerde var.

Ama hoş değil. Keşke; insanlar, kendi beğeni ve tercihlerine göre, alışveriş yapacakları yerleri seçebilseler.

İstanbul Kapalı Çarşı

Alışverişi burada daha etkin kılmak elbette mümkün. Bu hanutçuluk olayının kaldırılması şart. Bunun yanında; kredi kartı ile alışveriş olanaklarının yaygınlaştığını görmek güzel. Ayrıca; bir banka şubesinin, Cumartesi günleri de, burada özel bir izinle açık bulundurulması, güzel uygulama.

İnsanlar; bir şeyler elde etmek istiyorlarsa, elbette gelen ziyaretçiler için uygun şartlar yaratmak zorundalar. Bu arada; biliyor musunuz, Kapalıçarşı da, büyük bir tuvalet sıkıntısı da maalesef var. Tek kelim ile durumu belirtmek gerekirse, burada, 50 bin kişiye, bir tuvalet düşüyor. Peki; buradaki esnaf, niye bu konuda önlem almaz?

Bu arada; Kapalıçarşı’da; Cuma günleri, namaz saatlerinde; dükkanlar kapalı. Ayrıca; Pazar günleri de çarşı tamamen kapalı. Özellikle: Cuma günleri, namaz saatinde; camiye sığmayan esnaf, çarşı sokaklarına taşıyor. Ama hem namaz kılmayan esnaf ve hem de alışveriş yapmak için dolaşanlar, cemaati rahatsız etmemek için azami dikkat gösteriyorlar.

GEZİ PLANI

İlk girişi: Beyazıt meydanındaki kapıdan yapmanızı öneriyorum. Bu kapının üstünde: “El-kasip Habibullah” kitabesi ve Sultan II. Abdülhamid’in tuğrasını göreceksiniz.

Karşınıza ilk olarak: kuyumcuların bulunduğu, Kalpakçılar Caddesi çıkar. Çarşının en geniş ve en ferah caddesi, ama yine de adım atacak yer olmadığını görüp şaşıracaksınız. Çarşının içlerine dalmak için; 50 m. sonra, çeşmenin bulunduğu yerden, sola dönün. Sipahiler Caddesi. Biraz ileride, ünlü “Şark Kahvesi” var.

Turistler, közde pişen Türk kahvesini yudumluyorlar. Sizde, girin ve aynı keyfi tadın. Dükkanların önündeki gençler; müşteri avında. Bazıları; turistini ele geçirmiş ve mağazaya sokmaya çalışıyor. Ama; unutulmaması gereken tek şey, burada sıkı pazarlıkların hakim olduğu. Yani; yerlisi de yabancısı da pazarlık yapmadan alışveriş yapmaması gerektiğini iyi biliyor.

Yağcılar caddesine doğru yürüyün. Kapalıçarşı gerçekten çok büyük ve nispeten karışık bir yapıda. Çünkü: tarihi süreç içinde, sürekli olarak yeni yapılaşmalar olmuş. Başlıca caddesi: doğu-batı yönündeki Kalpakçılar caddesi. Ayrıca: güney-kuzey yönündeki Yağlıkçılar caddesi var.

Büyük olasılıkla kaybolacaksınız, ancak girdiğiniz kapıyı veya çıkmak istediğiniz kapıyı daha önce bellerseniz, bu kapıları sora sora istediğiniz yere ulaşmanız mümkün, çünkü insanlar size yol göstermek için, gerekli yardımı seve seve yapacaklardır.

KAPALI ÇARŞIDA; NE YENİR, NE İÇİLİR, NE SATIN ALINIR, HEDİYELİK EŞYA ALIŞVERİŞ

Bu arada: Kapalıçarşı Esnaflar Derneğinin altında, kuzine sobada yemek yapan ve çok sevilen: Can Restoranda Osmanlı yemekleri yiyebilirsiniz. Şark Kahvesinde; odun ateşinde pişen Türk kahvesi içebilir veya kahve sevmeseniz; bitki çaylarını yudumlayarak, yorgunluk atabilirsiniz.

Çakırağa Caminin biraz ilerisindeki “İgus” tan, eşiniz için bir şal veya eşarp satın alabilirsiniz. Çarşıya göre, fiyatları uygun ve çeşitleri bol. Yağlıkçılar caddesindeki Cebeci Handa; alem ustalarını ziyaret edebilirsiniz.

Hacı Hasan Sokak da ki Antica Murrinaya uğrayabilirsiniz. Murrina; geleneksel İtalyan cam sanatının adı. En güzel el işi cam örneklerini burada görebilirsiniz.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için. 

İstanbul Eminönü tanıtımı ve gezilecek yerler,

İstanbul Beyazıt meydanı tanıtımı ve gezilecek yerler hakkındaki yazım için. 

Hindistan Rajasthani-Jaipur

Hindistan Rajasthani-Jaipur

Rajasthani eyaletinin başkentidir. Günümüzde, 3 milyon nüfus barındırmaktadır. 2008 yılında yapılan bir ankette: bu şehir, Asya kıtasında ziyaret edilmek için en iyi şehirler sıralamasında 7’nci olmuştur. Hint şehirleri arasında ise, 3’ncü olmuştur. Çünkü, diğer Hint şehirlerine nazaran, daha derli-toplu ve düzenlidir.

Astroloji hakkındaki tarihi metinlere dayanarak inşa edilmiştir. 1727 yılında, yıldızların alimi Mihrace Jai Singh: astrolojik hesaplamalar sonucunda, burayı uygun bulmuş ve başkentini, Amber şehrinden, buraya taşımıştır. Daha sonra ise, şehri: yıldızlar ve gezegenlerin konumuna göre, düzenletmiştir.

Hindistan Rajasthani-Jaipur

Şehir: Doğuda Suraj Pol (Güneş kapısı) bölgesinden, batıda Chand Pol (Ay kapısı) caddesine kadar uzanan doğru bir eksen üzerinde kurulmuştur.

Şehrin deniz seviyesinden yüksekliği: 431 metredir.

Şehrin tam merkezinde ise: 7 avlulu, Şehir sarayı bulunmaktadır. Bu saray, günümüzde bir müze olarak ziyarete açıktır. İçinde: gümüş kakmalı kılıçlar, parlak mücevherler, silahlar, giysiler sergileniyor. Bunlar: mihracelerin yaşamları ve altın çağları hakkında ziyaretçilere bilgiler yansıtmaktadır.

Hindistan Rajasthani-Jaipur

Kent merkezindeki binaların cepheleri: mevsime ve günün saatlerine göre değişen renklerin hakim olduğu muhteşem bir güzellik sunuyor. Binaların renkleri, gül pembesinden, parlak turuncu ve donuk sarı renge dönüşüyor. Ancak, şehir genel olarak “Pembe şehir” olarak biliniyor. Şehrin sokakları ise, 34 metre genişliğiyle dikkat çekmektedir. Cadde ve sokakları geniş, ilginç bir Hint şehridir.

Aynı zamanda, dünyanın sayılı büyük elmas ve değerli taş işleme merkezlerinden biridir. Altın ve elmas işçiliği burada ön sıradadır. Ancak, burada bir ayrıntıdan söz etmek istiyorum. Olur da, bu şehre giderseniz, bu şehirde, kesinlikle yanınıza bir-birkaç genç yaklaşıp, sizinle tanışmak, konuşmak istediklerini söyleyecekler ve bu tanışma faslının ardından size yanlarındaki değerli taşları satmak isteyeceklerdir. Elbette, bu değerli taşlar “sahte”, kesinlikle bu tür yaklaşımlara izin vermemenizi öneririm.

Hindistan Rajasthani-Jaipur

Son bir not: şehirde, maymunlar serbest olarak dolaşıyorlar. Malum: filler ve maymunlar, bu ülkede kutsal kabul ediliyorlar.

Hindistan Rajasthani-Jaipur

GEZİLECEK YERLER

KAPALIÇARŞI

Burada: parlak renkli çiçekler, fil, öküz arabaları ve çeşitli mallar görmek mümkündür. Ancak, herkes, sizi yabancı gördüğünde, bir şeyler satmak için büyük bir gayret içine girecek ve kolunuzdan çekiştirenler, size bir şeyler söylemeye çalışanlarla çevreniz dolacaktır. Yani, tam bir gürültü ve pis koku merkezi denebilir. Burada, özellikle hasır sepetler içindeki kobra yılanlarının danslarını seyredin. Yılan ve oynatıcıların fotoğraflarını çekmek isterseniz, sakın para vermeyi unutmayın. Özellikle, yılan oynatıcıların, kobra yılanları ile yaptıkları kesinlikle ilginizi çekecektir.

CHANDRA MAHAL-MÜBAREK MAHAL

İngiliz mimar Sir Swinton tarafından tasarlanmıştır. Burada: bir dokuma-tekstil müzesi var. Müzede: Gürkanlı ve Racput dönemlerine ait: giysiler, şallar, perdeler, kostümler sergileniyor. Burada özellikle, I. Madho Sigh’in kocasının kaftanını görmenizi öneririm. Divan-ı Has Salonunda: Guiness rekorlar kitabına da giren, dünyanın en büyük gümüş 2 kabı bulunuyor. Burada: dört mevsimi resmeden motiflerle dekore edilmiş, 4 küçük kapı “Ridhi Sidhi Pol” bölümünü de görmelisiniz. Sarayın diğer bir bölümü olan “Hawa Mahal”, ayrıntılı olarak aşağıda anlatılmıştır. Saraya giriş: 300 Rp.

Hindistan Rajasthani-Jaipur
Hindistan Rajasthani-Jaipur

 

HAWA MAHAL-RÜZGAR SARAYI

Yapı: 1799 yılında yapılmıştır. Eşsiz dış cephesinde, 953 küçük pencere ile tam bir arı kovanı peteğine benzemektedir. Bu kafes yapısı: peçe kullanan kraliyet bayanlarının, günlük sokak yaşamını gözetlemeleri için bu şekilde tasarlanmıştır. Yapının yüksekliği: 15 metredir. 5 katlı, piramit şeklinde bir anıttır.
Saray: kırmızı ve pembe kumtaşından yapılmış olup, Jaipur şehrinin merkezindedir, ana cadde üzerindedir. Özellikle, sabahın erken saatlerinde yani gün doğumunda bakıldığında, altın rengi parlaklığı görülür.
Zikzaklı merdivenlerle çıkılan tepede, muhteşem bir manzara görülüyor.

JAL MAHAL

Burası, Rani bahçeleri yolundadır. Gölün ortasındaki bir saraydır. Göl: kış aylarında genellikle kuru olmasına rağmen, yaz aylarında, özellikle muson sezonunda, yağmurlarla dolar ve özellikle sümbüller, buraya bambaşka bir hava verir.

JANTAR MANTAR-JAİPUR

Kent sarayının hemen yanındadır. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek, koruma altına alınmıştır. Kelime anlamı “hesaplama aracı” dır.

Mihraca Jai Singh tarafından: 1927-1934 yılları arasında yaptırılmış bir gözlemevidir. Ama, mihrace tarafından daha önce yaptırılan gözlemevlerinin en görkemlisidir. Özellikle, burada bulunan güneş saatinin: yaklaşık 2 saniye doğruluk oranına yaklaştığı söyleniyor. Dünyanın en büyük güneş saati: 27 metrelik boyutu ile, günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Onun gölgesi: saniyede 1 mm.lik bir derinlik, dakikada ise bir el genişliği yani 6 cm. lik derinlik göstermektedir.

ALBERT HALL MUSEUM

Müze binası, 1887 yılında, Sir Samuel Swinton Jacobs tarafından dizayn edilmiştir. Müzede: resimlerin yanında, halı, fildişi, taş, metal heykellerden oluşan zengin bir koleksiyon sergileniyor. Müze adını: Prince of Wales Albert Erward’ın şehri ziyareti sırasında almıştır.

Hindistan Rajasthani-Jaipur
Hindistan Rajasthani-Jaipur

 

AMBER KALESİ

Şehrin, 11km. kuzeyindedir. Kelime anlamı “kaplanlar”. Kale: bir kayalık üzerinde: 1734 yılında kurulmuştur. Muhteşem bir şehir manzarasına sahiptir. Ancak, iç kale bölgesi, şehir olarak genişlemeye müsait olmadığından, Mihrace Jai Singh tarafından tercih edilmemiştir. 1857 isyanı sırasında ise, kale, Avrupalılar için bir sığınak olarak kullanılmıştır.
Amber bölgesine giden yol: Maota gölünü çevreleyen tepelerden geçerek ilerliyor ve Racasthan kırsalına ulaşıyor. Burada: bir fil rampası var. Fil üzerinde, Suraj Pol yani Güneş kapısından geçerek, çevresi fil ağıllarıyla dolu bulunan Jaleb Çovk bölgesine gelebilirsiniz.
Burada: Sri Sila Devi Tapınağı var. Tapınağa: bir merdivenle çıkılıyor ve Silaya adanmıştır. Yapının gümüş kapılarında: çeşitli tasvirler görülüyor. Tanrıçanın heykeli: Bengal bölgesinden getirilmiştir.
Daha sonra: Şiş Mahal denilen Aynalar Sarayı olarak bilinen yere geliniyor. Kale içinde, mutlaka görmenizi önereceğim burası: ayna fayans duvarlar ve tavanda binlerce süsleme görülüyor.
Sarayın ilgi çeken bölümü: Sukh Nivas yani Zevk Salonu denilen yerdir. Burada: fildişi ve sandal ağacı kakmalı kapılar var. İç mekanda ise, beyaz mermer bir olukla çatıdan aşağıya akan serin sular ve temiz havanın girdiği, taş kafes panolar görülüyor. Her akşam, saat 7-8 arasında, ses ve ışık gösterileri düzenleniyor. Bilet ücreti: 200 Rp. Ancak, sivrisineklere karşı önlem almadan sakın gitmeyin.

Hindistan Rajasthani-Jaipur

RANTHAMBORE ULUSAL PARKI

Şehrin güneyindedir. Bu dünyaca ünlü park bölgesinde: doğal ortamlarında kaplanlar görülebiliyor. Park bölgesindeki yaklaşık 50 civarındaki kaplan: insanlara çok alışkındır. Ayrıca: park alanında, Hint antilopları ve çeşitli geyik türleri bulunuyor. Güzel manzara ise, parkı ziyaret etmek için başka bir çekici unsurdur.

Delhi

 Genel