Kemer Phaselis

Kemer Phaselis

Antalya-Kemer arasındaki yolda ilerlerken; Kemer-Phaselis tabelasını gördüğümde, hiç tereddüt etmeden yoldan saptım ve kısa bir süre sonra bu güzel antik kentin kalıntılarını, muhteşem bir doğa ve deniz manzarası eşliğinde yeniden izleme fırsatı buldum.

Evet Phaselis antik kenti, günümüzde Kemer ilçesi Tekirova Beldesindedir. Phaselis antik kenti ve çevresi, Olympos-Bey Dağları Milli Parkı içinde, tarihi ve doğasıyla güvenceye alınmıştır. Kentin arkasında 2400 m yükseklikteki Tahtalı Dağı görülür. 

Burada Kemer Phaselis antik kalıntıları gezebilir, büyük çam ağaçlarının gölgesinde oturup, denizi izleyebilir, belki de kitabınızı okuyarak, dinlenebilirsiniz.  

 

ULAŞIM:

Antalya-Kumluca kara yolunun, 57.km.sinden, güneye dönünce, yaklaşık 1 km. sonra, Phaselis antik kentine ulaşmanız mümkün. Şehrin: Kemer merkeze uzaklığı, toplam 16 km. Antalya’dan gelenler, Kemer’e varmadan, tabelayı gördüğünüzde, sola dönmeniz gerekiyor.

Bölgenin en güzel plajlarından biri burada. Çam ormanı, çevreyi kaplayan çam kokuları, cır cır böceklerinin uğultusu ve muhteşem bir manzara. Denizi akvaryum gibidir.

Giriş ücretlidir. Ama, buranın giriş kapısında da, geçici müze kartı almanız mümkün ki, kesinlikle müze kartı almanızı öneririm.

Kemer Phaselis Genel Özellikleri

KENTİN ADININ ÖYKÜSÜ:

Kentin adı konusunda çeşitli öneriler vardır. Bir iddiaya göre” Sami kökenli dillerden gelir ve anlamı “Tanrının Koruluğu” dur. Bir diğer görüşe göre: “Luvice Passala’dan gelen adının anlamı gibi tam bir deniz kentçiğidir.” Yunanca’da bir fasulye/bezelyeye benzeyen tekne formundan geldiği en yaygın iddiadır. Latince de “Phaselus” bir tekne tipi için kullanılır. 

 

Kemer Phaselis kentin kuruluş öyküsü

PHASELİS KENTİ HAKKINDA ANTİK DÖNEMDEN KALAN KAYITLAR; 

Strabon: “Pamphylia sınırına doğru kurulmuş olan Phaselis Lykia’dır. Fakat genel bir ilişkisi yoktur ve başlı başına bir kuruluştur” der.

Titus Livius: “Phaselis Lykia-Pamphylia sınırındadır. Dibe doğru uzanır ve Kilikya’dan Rhodos’a giden yolcular tarafından ilk görülen kara parçasıdır ve gemilerin uzaktan bile görünmesini sağlar” der.

KENTİN KURULUŞ ÖYKÜSÜ:

MÖ 690 yılında: Rodoslu Lakios ve arkadaşları: kent kurmak için Phaselis’i seçtiklerinde: bu bölgenin: Kylabras adlı bir çobana ait olduğunu öğrenirler.

Çobanla pazarlık yaparlar ve kendisine bir parça mısır ya da bir parça kurutulmuş balık teklif ederler.

Çoban Kylabras: kurutulmuş balığı tercih eder. Kent halkı, daha sonraki tarihlerde, her yıl tuzlu balık yaparak, Kylabras’ın anısına saygı dururlar, yıllık festivaller yapılıyordu. 

Phaselis’te: tanrılara kurutulmuş balık sunulur. Antik çağda: bu durum; alay konusu olur ve ucuz adak anlamına gelen “Phaselis Adağı” deyimi ortaya çıkar.

Bu durumdan çıkarılan sonuçlardan ilki: savaşmadan uzlaşılarak kentin yeni sahiplerini bulmasıdır. İkincisi ise, sonradan bir külte dönüşen balığın, 5’ncü yüzyıl Phaselis kent sikkelerinde artık bir simgeye dönüşmesidir. 

 

Kemer Phaselis Kentin Hikayesi

KENTİN TARİHİ:

MÖ 3 ve 2’nci yüzyıl içinde bir Rhodos kolonisidir. Yukarıda da söz ettiğim gibi, MÖ 690 yılında, kent, Rhodoslu kolonistlerden Lakios önderliğinde kurulmuştur. Halbuki buranın çok yakınlarındaki Beldibi Mağarası, Prehistorik yani binlerce yıl önceki iskan izlerini taşır. 

Lykia’nın kuruluşu sırasında, Perikle’ye karşı kurulan saflarda yer alarak, Lykia’dan olmadığını bir kez daha göstermiştir. 

Kimon, MÖ 470 yılında, Phaselis bölgesini yakıp yıkar ve egemenliğine alır ve Eurymedon Savaşı için Phaselis’ten asker alır. 

Kent, Delos Deniz Birliğinin üyesi olur ve 415 yılına kadar birliğe sadık kalır. 

MÖ 334 yılında, İskender kışı geçirmek üzere şehre gelir. (Ayrıntı aşağıdadır)

İskender’in ölümünden sonra, şehir, MÖ 309 yılından, 197 yılına kadar, Mısır’daki Ptolemaiosların elinde kalır. Apameia Barışı ile, diğer Lykia şehirleri gibi Rhodos krallığına verilir. 

MÖ 190-160 yılları arasında, Rhodosluların egemenliğinde kalır. 

MÖ 160 yılından sonra ise Roma egemenliği söz konusudur.

MÖ 1’nci yüzyıldan başlayarak yoğun korsanlık faaliyetleri nedeniyle, kent sıkıntılı günler yaşar. Bir süre, Zenekites isimli korsan bölgeye hakim olur, ancak korsanlığa son vermek için, MÖ 77’de Romalı Komutan Vatia, şehre gelir. Zenekites, Romalılara yenileceğini anlayınca kendini ve ailesini ateşe vererek intihar eder.

MÖ 75 yılında Gümrük Limanıdır. 

MÖ 42 yılında Brutus kente gelir ve Roma’ya bağlar. Bundan sonra kentte büyük bir gelişim olur. 

MS 129 yılında, Roma İmparatoru Hadrianus, kenti ziyaret eder. Kent, İmparatoru onurlandırmak için, İmparatorluk gemisinin yanaşacağı limanın yoluna da kalıntıları halen görülebilen anıtsal Hadrianus Kapısını ve Agorasını inşa ederler ve heykeller dikerler. 

MS 130 yılından itibaren sadece 30 yıl boyunca Lykia Birliği üyesi olmuştur. 

Sonrasında Bizans dönemi gelir. Şehir, bu dönemde Piskoposluk merkezi olarak öne çıkar. Limanların elverişli olması nedeniyle, MS 3 ve 4’ncü yüzyıllarda tekrar korsan saldırıları başlar. Daha sonraki dönemde, şehir önemini kaybeder, takip eden dönemde ise Arap akınları artar. 

Ardından, Attaleia’nın yükselmesiyle buradan yapı taşları taşınarak iyice zayıflatılır.

MS 8-11’nci yüzyıllarda piskoposluk kenti olarak görünse de artık sadece bir liman olarak çalışmıştır. 

MS 11’nci yüzyılda şehirde yaşamak olanaksız hale gelir. Selçukluların: Alanya ve Antalya limanlarına önem vermesi nedeniyle, şehrin limanları da önemini kaybeder ve şehir tarihin yanlızlığına gömülür. 

Şehrin yok olmasında veya terk edilmesindeki en büyük nedenlerden iki tanesinin, kente yaban arılarının saldırmış olabileceği veya denizciler tarafından kente sıtma salgınının getirilmiş olabileceği söylenmektedir. 

 Yani, Phaselisliler  kötü çevre şartlarına, baskınlara, doğal felaketlere ve eşek arılarına yenilmişlerdir. Doğal şartlara yenilip dolmaya başlayan limanla beraber kent önemini tamamen yitirir.

 

BÜYÜK İSKENDER:

Büyük İskender; Persleri yendikten sonra, kentin güzelliğine kapılır ve konaklamak için 334 yılında Phaselis’i seçer ve kışı burada geçirir. İskender, şehre gelmeden önce, şehrin elçileri, kendisine altın bir taç gönderir. 

Birçok Lykia kenti elçilerini gönderip davet etmiş, ancak O, Phaselis’i tercih etmiştir.

İskender, Pamphlia şehirlerinin birçok elçisini burada kabul eder, kıyı kesimindeki şehirleri ele geçirerek Gordion’a ulaşır.

Büyük İskender’in Phaselis’te geçirdiği günler, kaynaklarda şöyle anlatılır. “Limanı, geniş caddesi ve tiyatrosuyla olağanüstü güzel kentin her yanı (kış olmasına karşın) çiçeklerle doludur. Şehir yöneticisi tüm evini krala verdiği halde, Büyük İskender sadece küçük bir oda aldı. Memurlar diğer evlere dağıldı ve askerler de kendi kurdukları çadırlarda kaldılar.

İskender ilk olarak Akhilleus’un ünlü kırık mızrağının bulunduğu Athena Tapınağı’nı ziyaret etti. Sonra Herakles Tapınağında kurbanlar kesti. Güzel bir içkili öğle yemeği ardından yürüyüşe çıktı ve meydanda Phaselisli filozof Theodektes’in heykelini gördü ve heykelin ayakları önüne çekengler bıraktı. Bu davranışla, düşünceye ve bilgiye önem verdiğini göstermek istedi. Theodektes, İsokrates’in öğrencisidir. Bilmece üretmekle ünlüdür.

Örneğin: “İlk doğduğunda çok büyük, olgunken çok küçük ve öldüğünde yine çok büyüktür? Yanıt: Gölge. Ya da “İki kız kardeş vardır. Birinci ikinciyi, ikinci birinciyi doğurur? Yanıt: Gece ve gündüz.

Evet, MÖ 4’ncü yüzyıl düşünürlerinden Theodektes, ünlü Sokrates’in öğrencisidir. 

 

Kemer Phaselis Arkeoloji Araştırmalar

GENEL ÖZELLİKLERİ:

Kent merkezi ile, 70 m yükseklikteki plato üzerine kurulmuş olan yerleşim arasında, su kanalları vardır. 

Her ne kadar Lykia şehri olduğu söylense de, yapılan kazılarda ve araştırmalarda ne Lykia dilinde bir yazıt ne de Lykia tipi mezar anıtına rastlanmamıştır. 

Yazıtlarında, MÖ 300 yılına dek, Dor lehçesinin Rhodos’a özü biçimi kullanılmıştır. 

Phaselis’in günümüzde görünen şehri Roma dönemi yerleşimidir. Anadolu Roma dönemi kentlerinde görüldüğü üzere, sütunlu cadde etrafına yapılmış merkezi kamu yapıları kenti biçimlendirir. Topoğrafya şehir planlamasında belirleyici olmuştur. Liman kullanımına uygun iki koy ve doğuda deniz tarafında yükselen Akropol Tepesi kenti çevreler. Kuzeybatı tarafındaki boyunla yerleşim arazisi dağlara bağlanır. Hamamların kapasitesi kentin değil, limanların kapasitesini karşılamıştır. Belli ki Phaselis’in  dışarıdan aldığı geçici nüfus hayli fazladır. 

 

TİCARET:

Attika-Delos Deniz Birliğinde, Efes düzeyinde vergi vermesi, tüm Lykia kentlerinin önünde bir gelir düzeyi olduğunu düşündürür. Yani, Lykia birliğinin zengin küçük kardeşidir. Burada ticaret her şeye egemendir. Halkı da tüccardır. Solymon dağının kıymetli kerestesini ve gül yağı asal pazar mallarıdır. 

Kent: yaban gülleri ve gül yağı parfümü ile ün kazanmıştır. Ancak kentliler genel anlamda, fırsatçı ve aç gözlü olarak tanınırlar. Yani, ticari ünleri çok kötüydü. 

Demosthenes: “Dolandırılan Atinalı vatandaşı savunmasında: “Phaselislilerin bunu ilk kez yapmadıkları, dolandırıcı ve onursuz tüccarlar oldukları, merhametsiz ve gaddar insanlar olduklarını, borç aldıklarında çok kurnaz ve açıkgöz davrandıklarını anlatır. Borç aldıklarını unutuyorlar, hatırladıklarında da bilmemezlikten gelir ya da bir özür bulurlar.” der.

Limanda, borçlarını asla ödemek istemeyen tüccar öyküleri anlatılır. Çünkü aldıkları borçları öderlerse, kendi malları eksilmiş duygusuna kapılırlarmış. Tüccar olan halk, sırf işleri bozulmasın diye, Pers istilasında bile onlara yataklık etmiştir. 

Devrin tanınmış müzisyenlerinden Statonikos: bir içki meclisinde, kendisine yöneltilen “dünyadaki aşağılık insanların kimler olduğu” sorusuna şöyle yanıt verir. “Pamphylialılar’ın en aşağılık insanları Phaselisliler, tüm dünyanın en aşağılık insanları ise Sidelilerdir” der.

Yine bir yazara göre: Phaselisliler, hazinelerini doldurmak için, her dönem 100 drakhmon ödeyeni, yurttaşlığa kabul ederlerdi. Anlaşılıyor ki pek çok işe yaramaz adama, yurttaşlık hakkı tanımışlardı. Çünkü Phaselisli olmak ayrıcalıkmış. 

 

SİKKELER:

En eski Phaselis sikkesi, MÖ 550-480 tarihli Pers stateridir. Bu sikkelerin bir yüzünde gemi pruvası, diğer yüzünde geminin arka yüzü betimlenir. Phaselis sikkelerinin basımı MS 3’ncü yüzyıla kadar devam eder. Lykia Birliğinin erken yıllarında gümüş drahmi, üzerinde Apollon ve İyrasıyla federal tiptedir. Son sikke: III Gordianus dönemindedir. Tüm alışverişlerde kullanılan Phaselis sikkelerinin belirteci “ticaret gemileri” dir.

ARKEOLOJİK ARAŞTIRMALAR:

Kent: 1811 yılında yeniden keşfedilir ve yüzyıl başlarından itibaren, gezginlerin uğrak yeri olur. İlk ziyaretçisi: Beaufort. Ancak: kente ulaşımın güç olması ve gelenlerin sıtmaya yakalanarak ölmeleri: kentin kötü bir üne sahip olmasına neden olur.

Schlager ve ekibi: 1967-1970 yılları arasında, yüzey araştırmaları yaparlar. Bu ekipten iki araştırmacı: genç yaşta, kendi hayatlarına kıyarlar.

1981-1985 yılları arasında yapılan kazılarda: Liman caddesi boyunca dikili duran heykellerin kaideleri, Latrina, Hamam ve Agora’daki düşük taşlar, denizden çıkarılır.

Hadrian kapısı ortaya çıkarılır. Hadrian ve Domitian Agoralarının bazı mimari elemanları ayağa kaldırılır. O yıllara kadar gezilmesi mümkün olmayan kent, temizlenerek, gezilebilir duruma getirilir.

Kemer Phaselis Gezi Planı

GEZİ PLANI:

Girintili çıkıntılı Lykia sahilleri, ideal gemi sığınakları olarak denizcilere doğanın bir armağanıdır. 

Yarımadayı iki yanından sarmalayan limanlarıyla özel bir kenttir. Bu limanlar: Askeri Liman, Güney Limanı ve Kuzey Limanıdır. 

Askeri Liman: yerleşim yerinin kuzeydoğusunda, güney ve kuzeyinde ticari limanlar vardır. 

Askeri Liman: girişinin duvarlarla kontrol altına alınmış olması ve limanın güneybatı tarafında liman tesislerinin kalıntılarını barındırmasıyla dikkat çeker.

Güney Liman: ticaretin yoğun olduğu limandır. Çünkü ana cadde ve anıtsal girişler, bu limana yönelik biçimlendirilmşitir. 

Şehir, esas olarak kuzey ve güney limanlarının daraldığı yarımada üzerinde kuruludur. 

Bizans dönemi limanı yapılırken, birçok yapı elemanı kullanılmıştır. Biraz önce söylediğim gibi, 1981-1986 yılları arasında yapılan kazılarda: bu yapı elemanlarının taşlarının büyük kısmı, denizden çıkarılıp, yerlerine konulmuştur.

Kuzey Limanı: kıyısında: bir lahit duruyor. Bu lahit üzerinde: aslan başları ve uzanmış bir kadın figürüyle bezenmiştir.

Askeri Liman: Burada, mendireğin izlerini görmek mümkün.

Surlar: Surlar, yer yer görülebiliyor. Güney limandan,  doğuya doğru giderseniz, kıyı boyunda, görkemli geç devir surlarıyla karşılaşabilirsiniz.

Kemer Phaselis Gezi Planı

Ana yoldan ayrılıp, buranın yoluna saptığınızda, çamların arasında: hemen sağda bir yapı kalıntısı vardır. Büyük İskender’in sunularda bulunduğu Athena Tapınağındın iz yoktur. Kaynaklar: Phaselis şehrinde Athena, Hermes, Herakles ve Hestia Tapınaklarının bulunduğunu anlatır. Kentin asıl tanrısı Athena, bu statüsüne bağlı olarak Polias sıfatıyla anılır. Kent sikkelerinde de gemi üzerindeki betimiyle tanrıça kendini gösterir. En az Athena kadar köklü ve yaygın olan diğer asal tanrı ise Phaselis kolonisinin kurucusu Rhodos’un asıl tanrısı olan Helios’ttur. Kent kurulduğundan itibaren tapınım görmüştür. Şimdi gelelim: yukarıda sözünü ettiğim yapı kalıntısına:

Tiyatronun 120 m güneybatısındaki yamaçta inşa edilmiş kare bir yapının kalıntılarıdır. İçinde Zeus Boulaios’a adanmış bir altar bulunur. Sunaktan doyalı yapının bir tapınak olduğu akla gelse de hem kare yapısı nedeniyle hem de planı uygun değildir, hem de “Meclise iyilikler bahşeden” anlamındaki Boulaios epithetonu genellikle Meclis Binalarında görülmekteydi. Dolayısıyla Zeus inancına tanık olunan bu yapının işlevi konusu net olarak bilinmiyor.

ÖREN YERİ:

Evet yukarıda belirttiğim gibi yalnızca, tapınak olduğu bildirilmiş, ama belli belirgin bir yapı. Daha sonra: solunuz da da bir kısım yapı kalıntısı görüyorsunuz, ama yine ayrıntılı bilgi edinmek mümkün değil. Neyse, dersen bilet ücret gişesi karşınıza çıkıyor.

Giriş işlemleri bitiyor ve hemen sağınızda, günümüzden kısa bir süre önce yapıldığı belli bir yapılar topluluğu var.

Buranın önünde, büyük bir tabela “Tuvalet”. Arabanız ile, buraya park edip, tuvalet düşünürseniz, gayet güzel ve temiz bir tuvalet ile karşılaşmak güzel bir şey, ama bu yapı bloku içinde, önünde “mağaza, müze vb.” gibi tabelalar bulunan, bir kısım yapının kapalı olduğunu ve içerisinin harabe halinde bulunduğunu görünce, moraliniz bozulabilir.

Elbette, bu konuda yani bu yapıların niçin kapalı bulunduğu konusunda bilgi alabilmek mümkün değil, umarım en kısa zamanda, bu yapılar aktif hale getirilir, çünkü, gerçekten burada büyük bir ziyaretçi akımı var, buralar aktif hale getirilirse, sanırım gerek idari açıdan ve gerekse burayı ziyaret edenler açısından, faydalı olabilecek şeyler olur.

Yani, burada bir hediyelik eşya satış mağazası olabilir, müze? Bilmiyorum, sanırım güvenlik tedbirlerinin sağlanması açısından sakıncalı. Aynı zamanda, burada tam bir kazı çalışmaları yapılmamış, Antalya müzesine giderseniz, bu bölgedeki buluntuların, bir camekanlı sergileme bölümünün çok küçük bir alanında sergilendiğini görürsünüz.

Peki, bu kadar önemi vurgulanan bir şehirde, buluntuların daha yoğun olması gerekmez mi?

Neyse, bilet işlemi bittikten sonra, gayet geniş ve rahat bir otopark alanı var. Aracınızı oraya park edin. Sizi hemen günümüze güzel bir şekilde ulaşmış kalıntılar karşılayacak.

ANTİK ŞEHRİN KALINTILARI

Şehrin su ihtiyacı: Sarnıçlarla sağlanan su ihtiyacı Roma Döneminin büyüyen nüfusunu karşılamaya yetmediğinde, kente 12 metreyi bulan yükseklikteki anıtsal kemerlerle su taşınmıştır. Hamamlara, evlere ve çeşmelere, Roma su mühendisliği devreye girer ve kemer kemere bağlanıp dağlardan su taşınır. Şehrin kuzeyindeki bir kaynaktan, su kemerleri ile Hadrian Agorasının arkasındaki tepeye su getirilir.

Buradan: künkler ve kanallarla, getirilen su şehre dağıtılır. Bu bölümde, yanı otoparkın hemen yanındaki su kemerleri, gayet sağlam olarak günümüze ulaşmış.

Otoparkın hemen arkasında ise, zamanında burada büyük bir göl bulunduğu yazılmış, günümüzde burası sazlık bir alan.

Kemer Phaselis Gezi Planı

Su kemerlerinin altından geçerek, sağ yönde ilerlediğinizde, karşınıza büyük ve geniş bir cadde çıkıyor.

Caddenin her iki yanında; merdiven gibi, üç basamaklı bir oluşum var.

Biraz sonra sözünü edeceğim gibi, bunlar yaya kaldırımlarına çıkan basamaklar. Bu oluşumun hemen arkasında ise, yapılaşma var.

Liman Caddesi-Ana Cadde:

Şehrin esas kalıntıları: askeri liman ve güney limanı birbirine bağlayan ana caddenin; iki yanında bulunuyor.

Bu ana cadde: 225 metre uzunluğunda ve 20-25 metre genişliğindedir. Caddenin her iki yanında: üçer basamaklı yaya kaldırımları var.

Bu iki yanda: ayrıca, gezinti yolları ve  dükkanlar bulunuyor. Cadde, her iki taraftan araç trafiğine kapalı idi. Efes’te bulunan Kuretler Caddesinde olduğu gibi: her iki tarafında da heykeller vardı.

Bazı heykellerin kaideleri günümüzde görülüyor. Ancak Agora önündeki heykelleri çoktan kaybolmuş sadece altlıkları var. Heykel kaideleri ve tiyatronun sahne binasının kesme taş malzemeleri Bizans mendireği ve surların yapımında devşirme malzeme olarak kullanılmıştır.

Ana Cadde: Hadrian kapısında bitiyor. Bu kapıdan: Güney Limanının görüntüsü muhteşem.

Evet, Hadrian kapısına varmadan, liman caddesinde görebileceklerinizden söz etmek istiyorum. Caddenin hemen yanında: Hamam, Agora ve Tiyatro gibi yapılar var. Tüm bu yapıların tarihinin: MÖ.1.ve 2’nci yüzyıllara kadar indiği ileri sürülüyor.

Cadde: ortalarda bir meydan oluşturduktan sonra, güney limanına ulaşıyor. Cadde: düzgün taşlarla döşenmiş ve altında: kanalizasyon ile drenaj sistemleri var. Caddenin güney ucunda: Hadrian kapısı var.

Yolun kuzeyi boyunca, hamam-gynasium ve agoralar sıralanır.

Kemer Phaselis Gezi Planı
Hadrian Kapısı:

Hemen limanın yanı başında, kentin en önemli caddesinin hemen başlangıcındadır. Ama kapıyı oluşturduğu söylenen “Taktan” herhangi bir eser kalmamıştır. Sadece yeri bellidir. Bir de yere yığılı taş blokların üzerindeki bir kısmı yontma motif ve şekillerden, bu kapının yapıldığı zamanlarda gerçekten güzel bir görünüm sunduğu düşünülür. 

Evet: İmparator Hadrian’ın şehre ikinci gelişinde (MS.131 yılında) bitirildiği tahmin ediliyor. Dört köşesi: aslan ayağı profilleriyle süslüdür. Tek kemerli bir kapıdır. Frizinde: ünlü yazıtı var.

Küçük Hamam-Tiyatro Hamamı: Tiyatronun önündeki yapı. MS.3-4.yüzyıllara tarihleniyor. Büyük kısmı: ayakta, görülebiliyor.

Birbirine paralel üç mekan var.

İlk mekan: içinde havuz bulunan soğukluk, ikincisi ılıklık ve içinde külhanın bulunduğu sıcaklık. Sıcak havanın, döşeme altında dolaşmasını sağlayan tuğla payeler: günümüzde görülebiliyor.

Büyük Hamam-Gymnasıon:

Yazıtlardan anlaşıldığına göre, şehirde, zamanında, iki büyük atletizm yarışması düzenleniyormuş. Ancak bir stadium ya da başka uygun bir alan henüz bilinmiyor. Çünkü yoğun bitki örtüsü ve toprağın altında neler saklandığı araştırılmamış. 

Gymnasion: sonraki devirlerde başka amaçlarla kullanılmış ve özgün planını kaybetmiştir. Palaestrası: mozaik döşenmiştir.

Bu mozaikler: 2006 yılında, Ebruly isimli gezgin tarafından keşfedilmiş ve tekrar gün yüzüne çıkarılırken, yörenin bekçisi tarafından engellenmiştir.

Büyük Hamam ise:

Buraya güneyden iki kapı ile giriliyor. Önce soyunma bölümüne, buradan da soğukluk ve ılıklık bölümüne giriliyor. Yapı: 3.yüzyıla tarihleniyor. Duvarları ve döşemesi: mermer kaplı imiş.

Latrina:

Burası, kentin mozaik döşeli umumi tuvaletleri. Kalıntıları: caddenin kenarında görebilirsiniz.

Hadrian Agorası:

Hadrian dönemine (MS.117-138) tarihlenmektedir.  

Agora üç yönden dükkanları buluşturan ve önlerinin portikoyla çevrelendiği ticari bir düzenleme sunar. Kazılmamış olan bu yapının, sadece caddeye bakan yüzü temizlenmiştir.  

Büyük bir kapı ile: kent meydanına giriş sağlanıyor. İmparator Hadrianus’a ithaf edilen yazıtta: “Dikdörtgen Agora” diye anılıyor. Agoranın çevresi: stoalarla çevrili ve bunların gerisinde dükkanlar var.

Kuzeybatı bölümüne, MS.5-6.yüzyıllarda bir Bazilika yapılmış. Bu yapının: üç penceresi ve apsisi halen ayakta ve görülebiliyor.

Burada: büyük bir sarnıç ta var. Caddeye bakan duvarın kenarında ise: bir çeşme ve heykeller var.

Bunların arasında: Rhodiapolisli Opramoas (Agora kapısının iki yanında, şükran kitabesi görülüyor) ve Saxa Amyntianus heykelleri varmış.

Domıtıan Agorası:

Caddeye bakan iki kapısı var. Birisinin üzerinde: İmparator Domitian (MS.81-96)’ın onur yazısı var. Agoranın avlusu, gerisinde dükkanlar olan stoalarla çevrilmiştir.

Nymphaionlar:

Domitian ve Hadrian Agoralarının arasındaki sokakta, Agoralara bitişik yapılmışlardır. Kalıntılardan anlaşıldığına göre: tek katlı, yalaklı ve sütunlu cephelere sahip oldukları anlaşılıyor.

Tiyatro:

Ana caddeden, taş merdivenlerle ulaşılıyor. Caddede ilerlerken, sol yanda kalıyor. Sonradan buraya ulaşmak için yapılmış, tahta merdivenler çıkılarak ulaşılıyor.

Giriş: iki yandan. Helenistik  dönemde yapılan tiyatro, Roma döneminde değişikliğe uğramış. Cavea: yarım daire şeklinde. 20 oturma sıralı ve 1500-2000 seyirci kapasitelidir. 4 merdivenle, oturma sıralarına ulaşılıyor.

İki katlı sahne binasının üst katı yıkık. Sahneye: beş ayrı kapıdan giriliyor.

Sahne altına açılan altı küçük kapı: hayvan gösterilerinin yapıldığı  dönemlerde, hayvanların orkestraya alınmalarıyla ilgilidir.

Zeus Tapınağı:

Zeus Boulaios Tapınağı: tiyatronun güney ucunda. Ufak bir tapınak. Tapınak yapısı içinde: Nero ve Antoninus Pius’a ait yazıtları içeren, sunaklar ve heykel kaideleri bulunuyor.

Gümrük Binaları:

Liman caddesinin kuzey ucundadır. Buradaki yapılar, gümrük binaları olarak adlandırılıyor.

Akropol:

Tiyatronun üst kısmında bulunan Akropol: bitki örtüsüyle kaplı. Burada: Athena Tapınağı vardı. Büyük İskender: bu tapınağı ziyaretinde, ünlü kahraman Akhilleus’un dişbudak ağacından yapılmış, kırık mızrağına dokunmuştur.

Şehirde, bu bölümde: Herakles, Hestia, Hermes Tapınakları bulunuyormuş.

Nekropol:

Liman çevresi dirilere olduğu kadar ölülere de hizmet vermiştir. Yoksulu da varsılı da, kendince ve parası kadar, su kıyısında bir mezar yeri bulmuştur. Kente batıdan inen yamaç üzerinde mezarlar ve anıt mezar kalıntıları bulunur. Kuzey limanın yakınındaki anıt mezar, en niteliklisidir. Podyum üzerinde duran, beşik tonoz örtülü tek odadan ve hyposoriondan oluşur. Lykia’daki benzerlerine göre MS 2’nci yüzyıldandır. 

Evet, mezarlar özellikle kuzey limanın yanındaki deniz kıyısında yoğundur. Kabartmalı lahit kapakları: denizin içinden bile görülür.

Denizin görüldüğü noktada: kuzeye doğru bakınca, bir teras üzerinde, sütun tamburlu bir alan görülüyor. Burası:  tapınak formlu, çok büyük anıtsal bir aile mezarıdır.

Evet, liman caddesindeki gezinizi bitirdikten sonra, geriye dönerek, caddenin hemen başladığı bölümde, limanın bulunduğu küçük tepelik yere çıkabilir ve buradan aşağıya, üstünüzde çam ağaçlarının yarattığı gölgede otururken, denizi izleyebilirsiniz.

Hemen karşınızda, kuzey limanı, sol yanında, güney limanı uzaktan size görünür.

Hadrian kapısının önündeki limanda ise: buraya gezinti tekneleri ve yatlarla gelen ziyaretçilerin kalabalığını göreceksiniz.

Gerçekten; yapıldığı dönemlerde, burada büyük bir şehir bulunduğunu hissedeceksiniz. Düşünün ki, bu gezdiğiniz liman caddesinde: 2600 yıl önce insanlar yaşamış, Büyük İskender, Roma İmparatorları ve yine birçok insan, bu caddede yaşamış.

Bu toprakları gezerken, bu duyguları yaşamamak mümkün değil. Zamanınız varsa, buraya mutlaka uğrayın, hatta gezintinizi yaptıktan sonra, mutlaka buradaki banklara oturun ve çevrenizi izleyin, belki de hayallere dalacak ve binlerce yıl önceki yaşamı beyninizde canlandırabilecek ve ayrı bir heyecan alacaksınız.

İşte, bu heyecana hazırsanız, burası tam size göre, çünkü: herhangi bir planlı kazı yapılmamış olsa da, burası antik yapılarının günümüze kadar, gayet sağlam ve ayakta gelmesiyle öne çıkan, güzel bir antik kent.

Kemer gezilecek yerler

Ulupınar gezilecek yerler

Kiriş-Çamyuva gezilecek yerler

Göynük gezilecek yerler

Tekirova gezilecek yerler

Çıralı gezilecek yerler