Diyarbakır Lice

Diyarbakır Lice


Diyarbakır-Silvan karayolu üzerinde, ana yoldan ayrılarak, yaklaşık 50 km. ilerleyince, Lice ilçesine varılıyor. Ulaşım pek de kolay değil. Çünkü, güvenlik önlemleri nedeniyle, kontrol noktaları var.

ULAŞIM

İlçenin Diyarbakır il merkezine uzaklığı: 84 km. dir. Lice-Bingöl arasındaki uzaklık: 63 km. Lice-Genç/Bingöl arasındaki uzaklık: 46 km.
Lice-Diyarbakır arasındaki yol, asfalt ve bakımlı olup, genellikle her mevsimde açık bulunmaktadır.

TARİHİ

Tarihi süreç içinde, yörede ilk yerleşimin: Asur ve Urartu kaynakların göre, Nirbi Prensliği tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir. Ancak, genellikle, yörede Asur hükümranlığı görülür. Daha sonra ise, sırası ile, Med, Pers, Makedon ve Roma egemenlikleri görülür.

MS.622 yılına gelindiğinde ise, bu kez Bizanslılar, yörede görülürler. 1259-1302 yılları arasında, bölgede, Anadolu Selçukluları egemen olurlar. 1394 yılında, Timur işgali, 1401 yılında ise Karakoyunlular var. 1517 yılında ise, Osmanlılar bölgede hakimiyeti ele geçirirler.

Lice isminin ortaya çıkış söylentisi: “bir zamanlar, yörenin büyük aşiretlerinden biri olan “Zirki aşireti” kendi içinde sorunlar yaşar ve bu sorunlar sonucunda, 7 kardeşten biri, ailesini de yanına alarak, aşiretin bulunduğu yerden ayrılır ve günümüzdeki Lice yerleşim yerinin bulunduğu yere gelip yerleşirler.

Aradan aylar geçer ve diğer kardeşlerden biri, yanlarından ayrılan bu kardeşlerini merak eder ve oğlunu gönderip, onların durumuna bakmasını söyler. Çocuk: gider ve amcası ve ailesinin bugünkü Lice bölgesinde yerleşmiş olduklarını görür. Döndüğünde, babasına “yerlerindeler” anlamına gelen “evlicine” kelimesini kullanır ve bunun üzerine, amcanın yerleştiği günümüzdeki yere, Lice is mi verilir.

Tarihi süreç içinde, bu ilçemizin en büyük hatırası: Şeyh Sait isyanı sırasında, adı geçen kişinin, burada kalması ve isyanı buradan yönetmesidir. Bu nedenle, yöre, isyanın bastırılması sırasında, en azla can kaybı olan yerlerin başında gelmektedir.

Lice tarihindeki diğer önemli bir olay ise: 6 Eylül 1975 tarihinde olan ve 2367 kişinin hayatını kaybettiği Lice depremidir. Bu depremde, yörede bulunan 35 köyde büyük hasar meydana gelmiştir. Depremden sonra, ilçe merkezinin yeri değiştirilmiş ve yerleşim, Fis ovası doğusuna kaydırılmıştır.

GENEL

Diyarbakır il merkezinin, kuzeydoğu bölgesindedir.

İlçenin denizden yüksekliği, 1125 metredir. İlk olarak, Akdağ eteklerindeki Akı tepesinde kurulu bulunan ilçe merkezi, deprem sonrasında, aşağıda bulunan ova bölümüne yerleşmiştir.

Yörenin iklim özellikleri değerlendirildiğinde: kışların çok sert, soğuk ve yağışlı geçtiği görülür. Bölgenin en yoğun kar yağışı, burada görülür. Yaz mevsiminde ise, özellikle, Temmuz ve Ağustos ayları sıcak ve kurak geçer.

Tüm bunların dışında, bölgenin en önemli coğrafi özelliği, ülkemizin en uzun ikinci nehri olan, Dicle nehrinin, önemli iki kaynağından birinin, burada, yani Bırkleyn mağaraları bölgesinde bulunmasıdır. Bırkleyn suyu: Bırkleyn mağaraları bölgesinde doğar, bir süre güneybatı ve sonra batı yönünde akar ve çevredeki diğer dere sularını alarak güçlenir ve Gölcük civarında, nehrin diğer kolu ile birleşir.

Yöre halkı: genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadırlar. İlçe merkezinde, son yıllarda açılan birkaç fabrika, yöre insanının işsizlik sorununa çözüm olmuştur. Bunun dışında, tarım faaliyetlerinin başında: tütün, pamuk, buğday, arpa gibi hububat ekimi gelmektedir.

Bunun dışında, yörede bağcılık da önem kazanmaktadır. Özellikle: Mart-Nisan ayları arasındaki dönemde bağların bakımı yapılır ve Ekim ayında ise bağ bozumu yapılarak ürün kaldırılır. Üzüm: suyu elde edilerek, bu su ile yapılan: pestil, sucuk, beyaz sucuk ve kesme denilen ürünler şeklinde tüketime sunulur.

GEZİLECEK YERLER

Diyarbakır Lice Birkleyn Mağaraları

BİRKLEYN MAĞARALARI

Diyarbakır-Bingöl kara yolunun doğusundadır.
Dicle nehrinin, toprak üzerinden gelerek ilerleyen iki ana kaynağından bir tanesi, bu mağaranın bulunduğu yerde toprak altına iner ve mağaranın içinden geçerek, bir tünelden ilerlemeye devam eder ve bir süre sonra ise, tekrar toprak üstüne çıkar.
Bu nedenle, buradan çıkan suya “Birkleyn suyu” ismi verilir.

Birkleyn suyu: Anadolu ve Kuzey Mezopotamya arasındaki antik bir yol üzerinde, Dicle nehrinin diğer kolu ile birleşene kadar, yer altında, doğal bir tünelden akarak gider. Tünelden sonra ise, yeniden yukarı, yani toprak üstüne çıkar ve Dicle nehrinin diğer kolu ile birleşerek, büyük Dicle nehrini oluşturur.

Burada, Asurlulara ait bir kısım kalıntı bulunmuştur. Hatta, antik dönemlerde, suyun yer üstünde kaybolup yer altına indiği bu yere “Dünyanın bittiği yer” ismi verilmiştir. Daha da ileri gidilerek “ölülerin yer altı dünyasına giriş yeri” olarak betimlenmiştir. 1899 yılında, burada yapılan arkeolojik araştırmalarda, biraz önce söylediğim gibi, Asurlulara ait çeşitli steller bulunmuştur.

Bunların en önemlileri: bölgedeki 3 mağara içinde, Birkley suyunun bulunduğu mağara içinde, Asur kralı Tiglatpileser tarafından hazırlanan “kabartma çivi yazılı tablet” ve yine Asur kralı Salmanassar tarafından hazırlanan, iki çivi yazılı tabletdir. Her üç mağarada, Kuzey Mezopotamya kültürlerine özgü çeşitli seramik parçaları bulunmuştur.

Evet, bölgede 3 mağara olduğunu söylemiştim. Bunlardan bir tanesinden, Birkley suyu geçiyor.

Diğer ikinci mağara: birinci mağaranın devamı gibi uzanıyor ve 15 metre genişliğinde, 12 metre yüksekliğindedir. Uzunluğu ise, birkaç kilometreyi bulmaktadır. Bu mağaranın girişinde: antik döneme ait çeşitli yapı kalıntıları, Asur kralı III. Salmansar’a ait iki kabartma yazılı kitabe ve bir kabartma bulunmaktadır.

Kaya üstüne işlenen bu kabartmada: ismi geçen Asur kralı, uzun başlığı ve işlemeli giysisiyle dikkat çekiyor. Figürlerin hepsi, doğuya bakıyorlar. Sağ ellerinde balta, sol ellerinde ise kılıç var.

Evet, üçüncü mağara: diğer iki mağaradan daha büyüktür. Mağara içindeki sarkıt ve dikitler görülmekte olup, mağara içindeki havanın özellikle “astım” hastalığı için iyi geldiği söylenmektedir.

 

ASHAB-I KEYF-YEDİ UYURLAR MAĞARASI

İlçe merkezinin 15 km. uzağında, Duru köyü yakınlarındadır.
Mağara, 650 metre yükseklikte bir tepenin üzerindedir. Burada bulunan iki mağaradan ikincisi, ashab-ı keyf olarak bilinen ve içinde “yedi uyurların bulunduğundan” söz edilen mağara olarak isimlendirilmektedir.

DAKYANUS ANTİK KENTİ

İlçe merkezinin 19 km. batısında, Fis ovasında, yüksek bir tepe üzerindedir.
Burada, Dakyanus isimli bir tiran idaresinde, bir yerleşim yeri olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, çevrede, resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmadığından, net bilgiler edinilmemiştir.
Ancak, günümüze ulaşan kalıntılar arasında: İskender sonrası Selevkoslar ve Roma dönemine ait olabileceği düşünülen sütunlar, çevre duvarları ve bir saraya ait olabileceği değerlendirilen duvarlar, kemerler görülmektedir. Bu sütunlar arasında, özellikle 3-4 metre yükseklikte olan sütunlar ilgi çekmektedir.

Burası hakkında bilmenizi istediğim bir söylenti var: “Zalim bir puta tapan hükümdar olan Dakyanus: tek bir tanrıya inandığını öğrendiği 6 gence, inançlarını terk etmelerini ve yeniden putlara tapınmalarını, yoksa onları öldürteceğini söyler. Bunun üzerine, bunu kabul etmeyen gençler, saraydan kaçarak dağlara yönelirler ve yolda rastladıkları 1 çoban ve çobanın köpeği kıtmıri de yanlarına alarak, bir mağaraya sığınırlar. Tek tanrıya inanan 7 genç ve köpek, bu mağarada, 300 yıl boyunca uyurlar.

Uyandıklarında, içlerinden yaşı en büyük olanı, yiyecek almak üzere, şehre gönderilir. Dakyunus dönemi parasıyla yiyecek almak isteyen ihtiyar, tüccarların durumu bildirmesiyle kralın ve kahinin karşısına çıkarılır. Olup biteni anlatan ihtiyar, kralın askerleri eşliğinde, mağaraya gider, tek başına mağaraya girer ve arkadaşlarına, 300 yıl süresince uyuduklarını söyler. Daha sonra, mağaraya giren ihtiyarın dışarı çıkmaması üzerine, kralın askerleri mağaraya girerler, ancak içeride kimseyi göremezler. “

Evet, her yıl 28 Mayıs tarihinde, burada bir festival düzenlenir ve çevreden gelen ziyaretçiler, bu mağarayı ziyaret ederler.

Diyarbakır şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Adıyaman Samsat

Adıyaman Samsat

Atatürk baraj gölünün hemen kıyısında, muhteşem güzel bir konumdadır. Ancak, tarih boyunca birçok uygarlığın merkezi konumunda bulunan eski Samsat bölgesinin de, gerekli arkeolojik araştırmalar yapılmadan baraj gölünün sularının altında kalması, ülkemizin tarihi ve turizmi açısından büyük bir eksikliktir.

Hatta, bu sular altında kalarak yok olma: örneğin bir Hasankeyf kadar ses getirmemiştir ve sessizce yok olmuştur. Günümüzde, Atatürk Baraj gölünün yarattığı doğal güzellik dışında, burada tarihi güzellik veya kalıntı görmeniz mümkün değildir.

Adıyaman Samsat

ULAŞIM

Samsat, bağlı bulunduğu Adıyaman il merkezine 47 km. uzaklıktadır.

TARİH

Bölgenin eski ismi “Samusata-Sumaysat” dır ve yörede bulunan en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Yöredeki ilk yerleşimcilerin: MÖ.6000’li yıllara kadar gittiği düşünülmektedir. Hatta: yörenin ilk yerleşimcilerinin, Orta Asya’dan gelen Türklerden Prohititler olduğu tahmin edilmektedir.

Buranın bu kadar önem kazanmasının başlıca nedeni: Fırat nehrinin batı ve doğu kesimleri arasında, en elverişli geçit yerinin burada bulunmasıdır. Samsat, bu yüzden tarih boyunca, önemini korumuştur.

Sümerler döneminde: yöreye “Semizata” ismi verilmiştir. Hititler zamanında ise, yani demir çağında yörenin Hitit krallığının merkezi olduğu anlaşılmıştır. MÖ. 605 yılında, yörede Babillerin egemenliği görülür. Daha sonra ise, sırası ile: Medler, Persler, Makedonya krallığı ve Selevkosların egemenliği görülür.

MÖ. 69 yılına gelindiğinde ise, bu kez: Kommagene krallığının merkezinin burada bulunduğu anlaşılır. Hatta: Kommagene kralları “Antichos” sanıyla anılırlar. Bu krallık merkezi dönemlerinde, 150 yıllık süreçte, burada 4 kral tahta geçer. Kral III. Antichos’un Romalılarla yapılan savaşta yenilmesi üzerine, Kommagene krallığı sona erer ve bölge Romalıların hakimiyetine girer.

Bölge: MS. 72 yılında bir Roma eyaleti olur. Ünlü bilgin Lukianus: yine bu dönemde Samsat yöresinde doğar.

Takip eden süreçte: bölge Persler ve Romalılar arasında birçok kez el değiştirir. MS. 271 yılında, Romalılar bölgeyi kesin olarak ele geçirirler. Bu dönemde, bölgedeki yerleşim yerinde, 50 binden fazla insan yaşadığı bilinmektedir.

Hz. Ömer zamanında, Samsat yöresine “Şimşat-Şümişat” ismi verilmiştir. 1203 yılında, Selçuklular bölgeyi ele geçirirler. 1392 yılında, Yıldırım Beyazıt, bölgeyi Osmanlı hakimiyetine sokar. Bölge: Osmanlı hakimiyetinde bulunduğu sürede, eski önemini kaybeder ve sancak merkezi olur. Takip eden dönemde, süratle küçülür.
Cumhuriyet döneminde, 1960 yılında Samsat ilçe merkezi olur ve Adıyaman iline bağlanır.

Ancak: Atatürk Baraj Gölünün altında kalacak olması nedeniyle, yerleşim yeri, 1988 yılında, eski yerleşim yerinden ayrılarak, günümüzdeki yeni yerleşim yerine taşınmıştır.

Samsat isminin kaynağına gelince: Ortaçağ’ın ilk dönemlerinde yani 4’ncü yüzyılın başlarında, Ermeniler, Hıristiyanlığı kabul etmeden önce, ateşperest idiler. Yani, güneşe tapıyorlardı. Bu yüzden, Ermenilere: Arevebaşt veya Arevorti deniliyordu. Bunlar, 14’ncü yüzyıla kadar olan süreçte, Samsat yöresinde yaşadılar.

Bu yüzden, Samsat: Güneş Diyarı değil, güneşe tapanların memleketi olarak bilinmektedir. Ancak, İslam ordularının bölgeyi ele geçirmesiyle, Samosata olan bölgenin ismi, Arap şivesine uydurularak, Sümeysat olarak değiştirilmiştir. Osmanlıların son dönemlerinde ise, yörenin ismi, Sümeysat olarak bilinir ve takip eden süreçte, bu kelime değişerek günümüze Samsat olarak gelmiştir.

Adıyaman Samsat

 

Adıyaman Samsat

 

Adıyaman Samsat

GENEL

Yöre, Adıyaman ilinin güneydoğu kesimindedir ve yüz ölçümü 338 km. karedir. Yörenin batısında, doğusunda ve güneyinde: Atatürk Barajı Gölü bulunmaktadır. Yani: üç tarafı baraj gölü ile çevrilmiş bir yarım ada şeklindedir.
Denizden yükseklik: 610 metredir.

Coğrafi yapı: güneye doğru eğimlerle alçalan bir ova şeklindedir.
İklim değerlendirildiğinde ise, yazları oldukça sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı iklim özellikleri görülür. Özellikle: Atatürk Barajının yapılmasının ardından, nem oranı artmıştır.

Yörede yaşayan insanların başlıca ekonomik etkinlikleri, tarım üzerinedir. Özellikle Samsat’ta ilk akla gelen tütündür. İlçede yıllık tütün üretim kapasitesi 700 ton civarındadır.

Evet, Samsat ile ilgili en önemli husus, buranın 2017 ve 2018 yıllarında iki büyük depremle sarsılmış olması ve ilçe konutlarının üçte ikisinin harap olması, ilçe nüfusunun büyük bölümünün çadır ve konteynerlerde yaşamasıdır ve bu durum hala yani 2020 yılına girdiğimiz bu ilk günlerde devam etmektedir.

Aldığım bilgiye göre, Samsat ilçe merkezi, bulunduğu yerden yine taşınacakmış, yeni istikamet Saffan Dede Türbesinin bulunduğu bölge imiş. Peki, bu ilçe merkezi eski yerinden bugünkü yerine yani buraya taşınırken, niye deprem analizi, zemin analizi yapılmamış, bu sorunun cevabı yok.

Adıyaman Samsat

GEZİLECEK YERLER

EFSANE

Kommagene ülkesinin başkenti Samsat’ta (Samosata) oturan bir kral vardır. Kralın güzel kızına her ülkeden talipler gelir. Hepsi de geniş topraklar, sonsuz paralar sunar. Kral, içme suyu problemi bulunan şehre, suyu önce kim getirirse kızı ona vereceğini söyler.

Yarışmacılar birbirleriyle çekişerek kızı düşünerek geceli gündüzlü çalışırlar. Bir gün şehir halkı, yakınlarına kadar uzanan ve her gün ilerleyen dev su kanallarını görür. Arkasından şehre hayat veren sular akmaya başlar. Arsameia’nın genç prensi bugüne kadar kalan su kanallarıyla şehre su akıtır. Prens, prensesle evlenerek çalışmalarının karşılığını Samsat’tan alır.

Adıyaman Samsat Höyüğü

 

  

SAMSAT HÖYÜĞÜ

Bu höyük hakkında bilgi vermeden önce bilmenizi isterim, höyük bugün tamamen Atatürk Barajı göl suları altındadır, ben sadece Samsat’ın geçmişi hakkında bilgi sahibi olmanız açısından, hani buralarda yani Samsat’ın niye bir kalesi yok, Samsat’ın eski yerleşim yeri neresidir sorularınıza cevap olması açısından bu höyükle ilgili kısa bilgi vermek istiyorum.

Höyük, Fırat nehrini batı yakasında, deniz seviyesinden 500 metre kadar yüksektedir. Büyüklüğü yaklaşık olarak kuzey-güney doğrultusunda 250 metre uzunluğunda ve doğu-batı doğrultusunda 150 metre genişliğindedir. Ovadan 50-60 metre yüksekliktedir.

Anıtsal höyük, güney doğu Anadolu’nun çok çeşitli yerleşme tabakalarına sahip en önemli merkezlerdendir. Dümdüz ovada, bütün heybetiyle yükselirdi. Fırat’ı geçişte ana merkezlerden biriydi. Satıh seramik buluntularına göre, geçmişi MÖ 5000-3000 yıllarına kadar gider. Hasankeyf ve Anadolu’nun diğer birçok yerindeki sanat eseri mozaikler, Samsatlı ustalar tarafından yapılmıştır.

Antik kent, Kommagene krallığına kışlık başkentlik yapmıştır. Mezopotamya’nın kalbi Samsat, iskeleti ise Hasankeyf olarak kabul edilir. Roma döneminde doğu bölgesine yerleştirilen lejyonların ana karargahı Samsat’tadır.

Höyükte bulunan kalenin duvarları, 814 yılında Abbasiler döneminde onarılır. 856 yılında kale yine tahrip edilir. İslam coğrafyacıları ve tarihçileri, Samsat’tan “çok sağlam bir kale” olarak söz ederler. Abbasi tarihçilerinden Masudi, Samsat’dan “Toprak Kale” diye söz eder. 1114 yılında büyük bir deprem sonucu şehir harap olur. 1170 yılında Suriye’deki deprem Samsat’ı olumsuz etkiler ve bunun sonucunda kale yenilenir. Samsat’da ilk olarak 1964 yılında batı yamacında bir sondaj yapan Amerikalı Arkeolog Theresa Goell, daha sonra 1967 yılında çeşitli Amerikan kuruluşlarının yardımıyla üç ay süren kazı yaptı.

Bu kazıda, höyüğün ortasından enlemesine bir çukur kazıldı. Para, cam ve seramik buluntular ele geçti. Kazıda saray mutfağı, kiler olarak tanımlanan kısımlar ve çeşitli girift odalar bulundu. Buluntular Gaziantep, Adıyaman ve Ankara müzelerindedir. 1978-1979 yılları arasında ODTÜ tarafından kurtarma kazıları yapıldı. Bu kazılarda, cam ve seramik buluntularıyla aynı devirlere tarihlenen çeşitli Artuklu, Selçuklu, Eyyubi ve erken İslam devri paraları bulundu. 12 ve 13’ncü yüzyıllara ait bir kale saray yerleşmesiyle ilgili ip uçları bulundu.

1981 yılında höyük üzerindeki geniş bir alan açılmış, aşağı şehirde bir kare kazılmış, Urfa kapısı temizlenmiştir. Sarayın merkez avlusu olduğu düşünülen bölümü 14.65 x 20.55 metre ölçülerinde mozaik köşelidir. İslam dönemine ait 1.8 metre çapında bir kuyuya atılmış 5 iskelet bulunmuştur. En altta, yüzükoyun yatan iskeletin boyun hizasında, Abbasi döneminden beş altın sikke ve gümüş sikkeler vardır.

Altın sikkelerden biri Harunürreşit (706-709), ikisi ise Mütevekkil (822-861) dönemlerine aittir. Kalenin içerisinde yapılan kazılarda gizli koridorlar tespit edilmiş ancak yolun tamamının nereye çıktığı bulunamadan kale sular altında kalmıştır. Böylece tarihin beşiği sayılan Samsat, tüm sırlarıyla birlikte, bugün dünyanın en büyük barajlarından olan Atatürk Barajı suları altında kalmıştır.

Sonuç: stratejik önemli bir kale saray olan Samsat’ta lüks cam ve seramik eşyalar kadar, askerlerin ve hizmetkarların kullandıkları anlaşılan sırlı seramiklerin ve süslü camların aynı çağın Suriye malzemesiyle büyük benzerlik gösterdiği görülür. Aynı gelenek ve teknik özelliklerle işlenen malzemenin, Suriye’den gelen ustalarla Anadolu’ya girdiği kabul edilir. Çıkarılan eserler, günümüzde yöredeki müzelerde sergilenmektedir.

KÜÇÜK HASAN TÜRBESİ

İlçe merkezindedir. Yöreye gelmiş olan Sahabelerden biri olduğu söylenir. Daha önce türbesi Samsat’ta imiş, ancak eski Samsat sular altında kalınca, türbe Samsat’daki yeni yerine taşınmıştır. Türbe dikdörtgen ve betonarmedir.

İçinde Küçük Hasan’ın sandukası vardır. Genellikle çocuğu olmayan kadınlar türbeyi ziyaret eder. Adak için küçük taşları, türbeye yapıştırırlar. Taş yapışırsa çocuklarının olacağına inanılır. Bazı rivayetler var: Türbede zaman zaman ışıklar görülür. Türbe taşınırken Küçük Hasan’ın cesedinin bozulmadan kaldığı görülmüştür.

Adıyaman Samsat Safvan Bin Muattal (Saffan Dede) Türbesi

 

Adıyaman Samsat Safvan Bin Muattal (Saffan Dede) Türbesi

 

SAFVAN BİN MUATTAL (SAFFAN DEDE) TÜRBESİ

Taşkuyu (Bircik) köyünde bir tepe üzerindedir. İlçe merkezine 10 km uzaklıktadır. Türbeye gitmek için, Adıyaman-Kahta karayolunun 28’nci km den (Samsat yol ayırımı) Samsat yoluna dönülüp, Samsat yolu takip edilerek Samsat’a 10 km kala sol tarafta yeni yapılmakta olan cami yolun girin, yol boyu türbenin tabelalarını göreceksiniz.

Sahabe Safvan bin Muttalın bulunduğu türbedir. Burası, ülkemizde kabri net olarak bilinen ve kanıtlanan iki sahabeden biridir.

Yöre halkının “Sahabe-i Paki” dediği Saffan Bin Muattal, Ben-i Süleym Kabilesinde doğmuş, Hz. Peygamberin hicretinden yaklaşık 4 yıl sonra Medine’ye gelerek Müslüman olmuş bir sahabedir. Zor zamanlarda Müslüman olan Safvan Bin Muattal, Hz Peygamber tarafından “Sakatu’l-Ceyş (Ordu artçısı) olarak görevlendirilmiştir. Ayrıca İslam tarihinde “İfk Olayı” olarak bilinen olaya adı karışmış ve bu olayda, adı ayetle temize çıkarılmıştır.

İslam Ordusu ile birlikte Şam, Irak ve Cezire çevresine yapılan sefere katılarak, Urfa civarına gelmiştir. Ordunun bir kısmı, doğuya Diyarbakır bölgesine, bir kısmı da kuzeye, yani Adıyaman bölgesine yönelmiştir. 640 tarihinde Adıyaman bölgesine yönelen ordunun başında, Hz Safvan Bin Muattal vardı.

Bölgenin fethedilmesinden sonra, buraya yerleşmeye karar vermiştir. Emeviler döneminde yöreye vali olarak görevlendirilen büyük sahabe, ömrünün 40 yılını burada geçirmiş ve İslamiyet’in yayılması sırasında, Bizanslılarla yapılan savaşta yaralanmış ve bu topraklarda 679 yılında şehit olmuştur. Şehit olduğu yer, Samsat, şehit olduğu dönem ise, 2’nci Halife Hz. Ömer dönemidir.

Samsat ilçesine 5 km uzaklıkta bulunan eski türbe yapısı, Mehmet Ali Efendi tarafından yaptırılmış ve 2011 yılında yenilenerek çevre düzenlemesi yapılmıştır.

Yeni türbe yapısı, giriş, haremlik-selamlık şeklinde düzenlenerek erkek ve kadınlar için ayrı giriş yapılmıştır. Üst örtüsü içten yuvarlak kubbe iken, dışarıdan ise yuvarlak kubbeyi sivri bir külah örtmektedir. Diğer bir oda içerisinde ise Sahabe Safvan bin Muttal’ın sandukası bulunmaktadır.

Evet efsaneler: Türbede bulunan bakır kapları yenileriyle değiştirmek isteyen bir kişi türbeye girince, türbe sallanmaya başlar, ziyaretçi kapları alacağına iki kap bırakıp türbeden kaçar. Çünkü veli, türbesinden bir şey alınmasına izin vermezmiş. Eğer birisi türbeden bir şey alacak olursa, başına kötü şeyler geleceğine inanılır.

Özellikle dini günlerde burası bayağı kalabalık oluyor. Ancak, unutmayın burada konaklama imkanı yok. En yakın yer Kahta, Kahta ilçesinde uygun fiyata ve ortalama kalitede çok sayıda otel var, yeme içme konusunda ise yine Kahta önerilir, hatta burayı ziyarete gelirken yanınızda içecek suyunuzu getirmeyi unutmayın, çünkü bulamazsınız yok.

Aslında burada yıllardır devam eden ama bir türlü bitirilemeyen bir Külliye yapılanması da bulunuyor. Bu durumun nedeni, burayı bazen Kahta bazen Adıyaman Valiliğinin sahiplenmesidir. Samsat Müftülüğü, Samsat Belediyesi de yeri geliyor sahipleniyor. Özellikle, önemli günlerde herkes sahipleniyor ama sonuçta bu Külliye hala tamamlanamıyor.

Adıyaman şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.