Yunanistan Atina Tarih

Yunanistan Atina Tarih
 
 

İsterseniz: Atina şehrinin tarihine, şehrin kuruluş öyküsü ile başlayalım. Her ne kadar “mit” yani bir efsane olsa da, bunun gerçekçiliği pek tartışılmıyor ve şehrin kuruluş efsanesi olarak kabul ediliyor.

Antik dönemde: Bilgelik Tanrıçası Athena ile Denizler Tanrısı Poseidon arasında, bir yarışma düzenlenir. Yarışmanın amacı: hangisinin ölümlülere yani insanlara, daha yararlı bir hediye verecektir.

Hakem: Atina şehrinin yarı insan- yarı yılan olan kralı: Kekrops. Yani: Kekrops, Atina şehrinin ilk kralıdır.

Şehre; önce Poseidon gelir ve Akropolis kayalıklarına, çatallı mızrağını vurur ve kayalıktan tuzlu su çıkmaya başlar. Daha sonra, Athena gelir. Athene, Akropolis kayalıklarına vurur ve kayalıktan “zeytin ağacı” çıkar. Hakem: zeytin ağacının, ölümlüler için daha değerli olduğuna karar verir ve Tanrıça Athena, şehrin özel koruyucusu olarak seçilir.

Zaten, günümüzde de, gerek Akropolis ve gerekse Atina’nın birçok yerinde, binlerce zeytin ağacı görülmektedir, hatta saçma-sapan yerlerde bile zeytin ağaçlarının çıktığı görülmektedir.

Bunun dışında

Yunanistan Atina Tarih; Şarap Tanrısı Dionysos tarafından, şehre “asma ağacı” hediye edilir. Böylece: şarap, ticaret ve yaşam, Atina şehrinin ayrılmaz bir parçası haline gelir.

Evet, antik kaynaklarda yazılı bu hikayeden sonra, Atina şehrinin yazılı kaynaklardaki tarihi geçmişine bakalım.

Atina şehri bölgesindeki ilk yerleşim: MÖ.3000 yıllarında, Mikenler tarafından yapılmıştır. Doğu Akdeniz ve Ege kıyılarında, büyük bir uygarlık sürdüren Mikenler, bu dönemde, Akropolis üzerinde büyük bir saray yaparlar. Ancak: devam eden tarihi süreçte, 10 yıl süren Truva savaşları, Miken uygarlığının zayıflamasına neden olur.

MÖ.1100 yıllarına gelindiğinde, kuzeyden Yunanistan ülkesine giren Dor savaşçıları: demir mızrak ve kalkanlarıyla, Tunç çağı silahları kuşanmış ve zayıflamış olan Miken savaşçılarını yenerler ve bölgeyi ele geçirirler. Böylece, burada, karanlık çağ diye isimlendirilen ve MÖ.1100-750 yılları arasındaki dönemi kapsayan, karanlık çağ yaşanır. Bu dönem hakkında, herhangi bir bilgi yok. Ancak, bölgedeki  tüm saray ve büyük yapıların talan edildiği ve yıkıldığı biliniyor.

Takip eden süreçte: bölgede şehir devletlerinin kurulduğu görülür. Ancak, Atina şehir devleti, bu dönem de, çok ta önem kazanan bir değilmiş.

Attika yarımadasında

Yunanistan Atina Tarih: Doğal kaynak ve verimli alanlara sahip olan tüm bölgeyi kaplar. Bunların yanında: Lavrion bölgesindeki gümüş yatakları ve İmittos ve özellikle Pendelli dağlarındaki mermer yatakları, sonradan görüleceği üzere, bölgenin imarında büyük rol oynayan etkenler olarak öne çıkar.

Evet, Pire ve Porto Rafi bölgesindeki doğal limanlar da, Atina şehir devletinin, bölgede zamanla büyük bir güç olarak öne çıkmasının en büyük nedenlerinin başında gelir. Sanat ve ticaret hızla gelişir. Bölgede üretilen: şarap ve zeytinyağları, İtalya, Mısır ve Anadolu’ya ihraç edilir.

Özellikle, bölgede “Pers” tehdidi, şehir devletleri için ortak bir sorun haline gelince, Atinalılar bundan bir şekilde yararlanırlar. O dönemde, Atina şehrinin belediye başkanı Perikles.

Perikles: şehir devletlerinin ilgililerini toplar ve hazinelerinin saklanması için bölgedeki en güvenilir yerin, Akropolis olduğu konusunda onları ikna eder. Bunun üzerine, çevredeki şehir devletleri, hazinelerini Akropolise gönderirler.

Ancak, Perikles, bu altınları kullanarak, şehri güzelleştirmeye  başlar. Özellikle: Agora’yı yaptırır. Mimarlar ve sanatçılar şehre akın eder. Bu arada: Atina Okulu’nu kurarlar ve böylece, şehre bilginler de gelmeye başlarlar.

Böylece, ticari yönden gelişen şehir, dünyanın önemli bilim ve kültür merkezlerinden biri haline gelir. Çünkü: birçok hazine ve ayak işlerinde kullanılan köleler, şehrin önde gelenleri tarafından, sadece felsefe ve sanat la uğraşılmasına fırsat yaratır.

Ancak, yine de bu  dönemde ortaya çıktığı söylenen demokrasi olayında: Atina şehrinin kadınları, yabancılar ve köleler oy veremiyorlardı ve oy veren miktar, halkın yaklaşık % 20’ sini oluşturuyordu.

MÖ.5’nci yüzyıla gelindiğinde

Yunanistan Atina Tarih: Atina savaşçı güçleri, ülkeyi işgal etmeye gelen Pers ordusunu yenerek, bölgeden uzaklaştırır.

Daha sonra ise: İonya (Anadolu) sahilindeki Yunan şehirlerinde, Anadolu Pers egemenliğine karşı olan ayaklanmaları destekler.

MÖ.498 yılında: Yunan güçleriyle destekli İonya ordusu, Anadolu topraklarında Sardes isimli Pers kentini yakıp-yıkınca, Persler, Atina şehrinden intikam almak için, MÖ. 490 yılında: tekrar, Yunanistan topraklarına girerler.

Atina şehrinin 45 km. kuzey doğusundaki “Marathon” düzlüğünde yapılan savaş, yine Atinalılar tarafından kazanılır.

Bu savaşta, zafer haberini Atina şehrine bildirmek üzere, 45 km. koşan asker, şehre vardığında,  zafer haberini verir ve yorgunluktan ölür. Askerin bu başarısı ve gücü, günümüzde “Marathon” yarışlarının doğmasına neden olmuştur.

MÖ.480 yıllarında

Persler, bu kez, Darius’un oğlu Xerxes idaresinde, Atinalıları yenerler ve şehri işgal ederek, Akropolisi yakıp-yıkarlar. MÖ.479 yılında ise, Sparta şehir devleti, bölgede en büyük güç olarak öne çıkar, Persleri, bölgeden atar.

MÖ.432-404 yılları arasında ise, bu kez: Atina ve Sparta şehir devletleri, kendi aralarında, Peloponnesos savaşları yaparlar.

MÖ.146 yılında, Romalılar, ülkeyi ele geçirirler. Ancak, Atinalılar, MÖ. 86 yılında, Anadolu’da ayaklanan Pontos Kralı Mithradates’i destekleyince, buna kızan Romalılar, Atina şehrini yakarak yok ederler.

MS.110 yılında: Romalılar şehri yeniden inşa etme faaliyetlerine girişirler. Özellikle, Roma imparatoru Julius Caesar tarafından, Atina Agorasının doğusundaki Roma Agorası, Hadrian tarafından ise Hadrianus kitaplığı yaptırılır. Ancak, 267 yılında, bu kez, kuzeyden gelen Heruliler tarafından, Atina şehri yeniden yağmalanır ve yakılır-yıkılır.

330 yılına gelindiğinde: Roma imparatorluğu ikiye bölünür. Bu dönemde: İstanbul, Bizans imparatorluğunun başkenti olarak hızla gelişir. Atina ise, 200 yıllık bir süreç boyunca: eğitim ve kültür merkezi olarak, bölgede ayrı bir yere oturur.

530 yılında: dindir bir Hıristiyan olan Bizans İmparatoru İustinianos, Atina şehrindeki bütün felsefe okullarını kapattırır. Böylece, 1000 yıllık bir gelenek biter ve Atina, diğer sıradan şehirlerden farksız hale gelir.

1204 yılında

Hıristiyan Bizans topraklarına karşı  düzenlenen, haçlı seferleri görülür. 1311 yılına kadar, şehir, Fransız haçlıları tarafından yönetilir.

1456 yılında: bu kez, bölgede Osmanlılar görülür. Akropolis, bir Osmanlı kasabası haline gelir ve şehirde birçok cami yapılır. Ancak, bu dönemde inşa edilen dört büyük camiden, sadece “Roma Agorası” bölgesinde bulunan “Fethiye Camisi” günümüze kadar ayakta gelebilmiştir. Halbuki, Osmanlılar, yöredeki kiliselere asla dokunmamışlar, bu ibadet yerlerine saygı göstererek, yıkmamışlardır.

1687 yılında: Osmanlı-Venedik savaşları ve savaştan galip ayrılan Venedikliler, Atina şehrini işgal ederler. 1688 yılında ise, veba salgını nedeniyle, Venedikliler şehirden kaçarlar ve 5 ay süren salgın, Atinalıların şehri terk etmesine neden olur. Böylece, şehir 3 yıl süresince boş ve ıssız kalır.

1700 yılında, Osmanlılar

Yeniden şehri ele geçirirler. 1721 yılında, günümüze sadece kapısı sağlam olarak gelebilen “Medrese” yapılır. 1759 yılında ise, Monastiraki meydanındaki “Trizderaki” camisi inşa edilir.

1821 yılında: Peloponnesos bölgesindeki savaştan yenik ayrılan Osmanlılar, Atina şehrini terk ederler. Ancak, 1826 yılında, şehir, Osmanlılar tarafından yeniden ele geçirilir. Bunun üzerine, Atinalılar, Salamis adasına göç ederler ve Yunan bağımsızlık savaşı başlatılır.

1827 yılında: Osmanlı deniz güçleri, Navarin bölgesinde, İngiliz-Fransız-Rus birleşik donanmasına yenilince, 1930 yılında bu ülkelerle imzalanan anlaşma gereği, Osmanlılar yeniden bölgeden çekilirler ve Yunanistan, bağımsız bir ülke olarak siyaset sahnesine çıkar.

1833 yılında

Son Osmanlı birlikleri, Atina şehrini boşaltırlar. 1834 yılında, Atina, resmen Yunanistan ülkesinin başkenti olarak ilan edilir. Ancak, bu dönemde, Akropolis bölgesinin kuzeyindeki dağınık evlerde, sadece 4000 kişi yaşamaktadır ve şehir, bu haliyle köyden farksızdır.

Aynı dönemde: Almanya-Bavyera bölgesinden ülkeye kral olarak getirilen 18 yaşındaki Otto, kentte bulunan bir tane, iki katlı eve yerleşir ve uzun süre burada oturur.

Daha sonra ise, Alman mimarlara, bir saray yaptırır. Sarayın aşağı bölümü ise, geniş bir bahçe olarak (günümüzdeki Sintigma Meydanı) düzenletir. Bu dönemde, şehrin büyümesi hızlanır.

1863 yılında; Danimarkalı genç bir Prens olan I. George krallığa getirilir ve 1967 yılındaki askeri yönetime kadar, ülke, bu aile tarafından idare edilir.

1907 yılına gelindiğinde, şehrin nüfusu 200 000 civarında idi. Omania Meydanının açılması ve Atina-Pire demiryolunun yapılması ile, büyüme hızlandı.

1915 yılına gelindiğinde: Yunan siyasi tarihindeki en büyük hata olan, Anadolu’nun işgali hamlesi yapılır. Ama, Anadolu topraklarındaki Yunan macerası, daha önce de olduğu gibi, yine hüsranla sonuçlanır ve Anadolu topraklarında yarattıkları vahşeti geride bırakarak, Ege denizi sularına gömülürler.

1922-1923 yıllarına gelindiğinde, Anadolu topraklarında yaşadıkları macera sırasında yarattıkları vahşet, yıkım ve katliam nedeniyle; yüzlerce yıldır, birlikte, barış içinde yaşayan Türk-Rum toplumları, birbirinden kopar.

Anadolu topraklarındaki Rumlar Yunanistan ülkesine, Yunanistan ülkesindeki Türkler ise, Anadolu topraklarına, zorunlu göçe yani mübadeleye tabi tutulurlar. Ancak: Yunanistan ülkesine göçen Rumlar, özellikle Atina şehri çevresindeki varoşlara yerleşirler ve şehir nüfusu ve yapılaşması, dengesiz ve plansız şekilde, birden artar, yükselir.

1940-1941 yıllarında

2’nci Dünya Savaşı arifesinde; Yunan askeri güçleri, İtalyan ordusunun, ülke içinde ilerleyişini durdururlar. Bu başarı ve kahramanlık, her yıl “28 Ekim” tarihinde, Ulusal Bayram olarak kutlanır.

Ancak, Nisan 1941 tarihinde: Nazi Almanya’sı tarafından ülke işgal edilir. Almanlar, ülkenin birçok yerini ele geçirirler, bu arada, Atina şehri: Almanların müttefiki İtalyanlar tarafından işgal edilir.

1944 yılında, Almanlar ve İtalyanlar ülkeden geri çekilirler. Ancak, bu dönemde, Yunanistan tam bir yıkıla uğramıştır. Ülke: bağımsızlık hareketine katılanlar tarafından, çeşitli guruplara bölünmüştür. Böylece iç savaş çıkar. İç savaş; 1949 yılında, komünistlerin yenilgisiyle sonuçlanır. Ancak, siyasi istikrarsızlık sürmeye  devam eder.

1967 yılında; ülkede, askeri yönetim idareyi ele geçirir. Krallık rejimine son verilir. Kasım 1973 tarihinde ise, bu kez, askeri idare rejimi biter.

Ülke; 1981 yılında, Avrupa Birliğine katılır ve hızla gelişerek, günümüze gelir.

Atina şehri genel özellikleriyle ilgili yazım için.

Yunanistan Atina Şehir içi gezi planı

Yunanistan Atina Şehir içi gezi planı

 

Yunanistan Atina Şehir içi gezi planı; Şehir, turizm yönünden sürekli bir gelişim halindedir. Her yıl, Yunanistan ülkesini, yaklaşık 11-12 milyon dış ziyaretçi geziyor. Bunların birçoğu, Atina şehrine de uğruyorlar.

Atina küçük bir şehir değil. Yani: yürüyerek, fazla bir yere ulaşamazsınız. Ama, şehir merkezindeki bir çok yeri gezmeniz mümkün.

Yani: mutlaka ve mutlaka, uygun bir ayakkabı, özellikle Akropolis bölgesine çıkarken, lastik tabanlı bir ayakkabı ile (bayanların topuklu ayakkabı giymeleri, çok büyük sıkıntı yaratabilir); şehrin tümünü sindire sindire gezmek için 2-3 gün yeterlidir.

Müzelere gittiğinizde: antik döneme ait muhteşem eserlerle karşılaşacaksınız. Hatta, müzelerin birçoğunda ücretsiz soğuk su servisi yapılan sebiller göreceksiniz.

Bunların dışında: şehir içinde: şehirde bulunacağınız süreye ve tercihlerinize göre; alternatifli bir gezi planı şöyle oluşturulabilir.

Kent merkezinde: Sintigma ve Omonia meydanları ve Keramikos arkeolojik bölgeleri var. Bu bölgeler: güzel yürüyüş yolları ve ışıklandırmalar ile, ziyaretçilerin ilgisini çeker hale getirilmiş.

Monastiraki ve Plaka ve hemen güneyindeki Akropolis alanlarından oluşan üçgen bölge: Atina şehrinin görülmesi gereken en önemli ve güzel yeri olarak öne çıkıyor.

Yunanistan Atina Şehir içi gezi planı

GEZİ PLANI

Kent, temel olarak: 3 ana caddenin oluşturduğu üçgen içinde kurulmuştur. Eski Atina’nın kalbi, hala bu üçgen bölge olarak tanımlanır. Bu caddeler:

1.Ermou

2.Pireos

3.Stadiou

Ermou

Stigma meydanından, Keramikos arkeolojik bölgesine kadar uzanır.

 

Pireos

Omonia Meydanından başlayarak, Keramikos bölgesinden geçer ve Pire limanına kadar uzanır.

 

Stadiou

Omonia ve Sintagma meydanlarını birbirine bağlar.

Her zaman olduğu gibi, ben siz okurlarım için: yukarıda sözünü ettiğim gibi, Atina şehrinde kalacağınız gün sayısına ve tercihlerinize göre ( öyle ya, herkes tarih ve antik kalıntıları sevmeyebilir) bu kısa gezi planı ve ayrıntılı gezi planlarını inceleyerek, bir şehir haritası üzerinde, gezmek istediğiniz yerleri belirlemenizi ve sonra oralara ulaşım planınızı yaparak, gezinizi tam ve eksiksiz yürütmenizi öneriyorum.

Ancak burası oldukça yoğun tarihi özellikleri olan bir şehir, yani bu şehre giderken tabiat veya alışveriş beklemeyin, bol miktarda tarihi yerler var.

Özellikle gitmeden önce, şehrin tarihi yerlerinin özelliklerini incelerseniz, şehirden büyük keyif alabilirsiniz. 

Atina şehri genel özellikleriyle ilgili yazım.

Atina şehrinde mutlaka gezilmesi önerilen yerlerle ilgili yazım.

Atina şehrinde gezilecek diğer yerlerle ilgili yazım. 

 

 

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka: Bu bölümdeki gezimizde: Akropolis bölgesinin yamaçlarındaki mahalleleri gezeceğiz. Burada, ilk önce, yüksek bir zeminde kurulmuş “Anafiotika” semti, karşımıza çıkıyor. Daha sonra ise Plaka mahallesi bulunuyor.

ANAFİOTİKA

Bu semtte yaşayanlar, Ege denizindeki “Anafi” adasından gelerek, bir zamanlar buraya yerleşmişler ve semtin adı, buradan geliyor.

Semtte: Ege denizindeki adalarda olduğu gibi, beyaz kireç badana boyalı şirin evler, dar sokaklar ve çiçek bolluğu görebilirsiniz. Bu özellikler: Ege kültürünün, buraya yansıması olarak hemen göze batıyor. Dar sokaklarda gezerken, şirin ve küçük evleri göreceksiniz.

Bu semtte görebileceğiniz bir müze var.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

KANELLOPOULOS ARKEOLOJİ VE BİZANS MÜZESİ

Vassilissis Sofias Avenue caddesi üzerinde, Panos sokağındadır. Burası, sonradan restore edilerek düzenlenen, eski bir malikanedir. İlk yapılış amacı: bir dönem Napolyon’un generallerinden biriyle evlenmiş olan Düşes Plaisance içindir. 19’ncu yüzyılda yapılmıştır.

Günümüzde müze olarak kullanılan yapı, 1976 yılında ziyarete açılmıştır.

Burada sergilenen; erken Hıristiyanlık ve Bizans dönemine ait eserler şunlar: Yunan ve Roma dönemi heykelleri, Miken figürleri, Miken çanak-çömlekleri, Bizans ikonaları, goblenler ve freskler. Evet, güzel koleksiyonlar var, beğeneceğinizi umuyorum, gidebilirsiniz. Çünkü, toplamda 25.000 civarında eser sergileniyormuş. Bu eserlerin büyük çoğunluğu: Yunanistan ve Anadolu’daki kiliselerden toplanmış eserler. Burada, dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var.

Trabzon Sümela Manastırında bulunan “Kutsal Meryem İkonu”, mübadele sonucu bölgeden ayrılan Rumlar tarafından, 1923 yılında, Manastır yakınlarındaki bir şapele gömülerek saklanır. 1931 yılında ise, Türk hükümetinden alınan izin sonucu bölgeye gelen papazlar tarafından gömüldüğü yerden çıkarılarak, daha önce saklanan bir kısım dini eşya ile birlikte, Atina şehrine getirilir. Evet, bu eşyalar da, halen bu müzede sergileniyor.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

Giriş kat

Burada: değişik dönemlere ait birçok kilisenin iç kısmı, yeniden düzenlenerek sergilenmektedir.

Üst kat

İkona ve freskler ve diğer bir takım dini objeler sergileniyor.

Bu semtin hemen batısında ise, yine aynı özellikleri taşıyan başka bir semt daha var.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

PLAKA BÖLGESİ

Plaka mahallesi, Atina şehrinin en eski mahallesidir. Osmanlılar döneminde, halk, sadece Plaka bölgesinde yerleşikmiş. Yani, burada, çok eski dönemlerden bu yana yerleşim var. Hatta, en eski yerleşimcilerin: Akropolis bölgesini yeniden inşa etmek üzere, 19’ncu yüzyılda, Ege bölgesindeki Kiklat adalarından buraya gelen işçiler olduğu söyleniyor.

Bu işçiler, Kiklat adalarındaki geleneksel tarzdaki ev sitillerini, Akropolis tepesinin yamaçlarında kurdukları evlerde uygulamışlar. Böylece, beyaz badanalı ve aralarından dar yollar geçen evlerin oluştuğu, şirin bir köy ortaya çıkmış.

Bağımsızlık kazanılıp, Yunanistan devleti kurulduktan sonra, Türk düşmanları, bu mahalleyi yıkıp yok etmek istemişler ama arkeologlar buna engel olmuşlar. Zamanla, mahalle gelişmiş ve günümüzde tüm modern olanaklara sahip bir yer haline gelmiş.

Günümüzde: bu mahalle: dar sokakları, cumbalı evleri, küçük dükkanları, restoranları, kafeleri ve barları ile biliniyor. Bu nedenle, Akropolis’in hemen aşağısındaki bu mahalleyi gezmeyi sakın ihmal etmeyin. Çünkü, yukarıda da söz ettiğim gibi, güzel bir tarihi dokusu var. Yani, geleneksel Yunan ruhu korunmuş. Yani, semt tamamen bir müze gibi, tarihi binalara ev sahipliği yapıyor.

En büyük özelliği: motorlu taşıtların girmesinin yasak olması. Bu yüzden, gayet rahatlıkla gezilebiliyor. Zaten, labirent gibi, dolambaçlı ve dar sokaklarda, turistler yürüyerek zaman geçiriyorlar. Ama, sadece turistler değil, bu yörenin insanları da, akşam oldu mu gezintiye çıkıyorlar. Dar sokaklardaki tavernalar, masalarını sokak kenarlarına çıkarıyorlar ve insanlar, bunları  dolduruyor.

Çok sayıda: taverna ve bizim işportacı olarak isimlendirdiğimiz sokak satıcıları var. Buralardan alışveriş yapmayı düşünürseniz: bu dar sokaklardaki küçük dükkanlarda: ağaç oymalar, geleneksel Yunan objeleri, takılar ve antikalar bulabilirsiniz.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

Plaka bölgesinde: 3 tane müze var. Bunlar

  1. Yahudi Müzesi.
  2. Yunan Halk Sanatları Müzesi.
  3. Frissiras Müzesi. (Amelias caddesi üstündedir)

Bu müzelerin yanında, bölgede, bir de küçük kilise var. St. George Kilisesi. Kilise yapısının özelliği: yapımında kullanılan mermerlerin, bölgedeki antik tapınak kalıntıları olması.

Yukarıda söz ettiğim müzelerden, sadece birini gördüm ve hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

YUNAN HALK SANATLARI MÜZESİ

Bu müze: Kydathıneo caddesinde. Müzede sergilenenler şunlar: dantel, nakış gibi işlemelerin bulunduğu koleksiyonlar, ayin elbiseleri, 20’nci yüzyıl Yunan sanatçısı Theofilis’in resimlerinin bulunduğu koleksiyon. Ayrıca: kostümler, şenlik maskeleri, geleneksel kuklalar, yün eğirme ve örme aletleri de görülüyor. Yani, bir tür “Etnografya Müzesi” gibi.

Müze işte bu. Tercih ederseniz girebilirsiniz. Akropolis giriş biletiniz yanınızda duruyorsa, bu müzeye ücretsiz girmeniz mümkün, ama zaman sıkıntınız varsa, bence pek de gerek yok.

Evet, müzenin bulunduğu bölümden doğuya doğru yürüdüğünüzde, Adrianou sokağına geliyorsunuz ve buradan güneye ilerlediğinizde ise, sokağın köşesindeki küçük bir meydan var.

LYSİCRATES ANITI

Akropolis Station metro istasyonuna yakındır. Yani Anafiotika mahallesinde sayılabilir.

MÖ.4’ncü yüzyılda yapılmıştır. Dairesel yapı şeklinde yapılan anıt: tek bir mermer bloktan yapılmış kubbeyi destekleyen bir sıra sütunlardan oluşmaktadır.

Bu anıtın özelliği ise: bir zamanlar, antik  dönemde, şehirde yapılan “koro “ yarışmalarında, kazanılan ödül ve üç ayaklı bir bronz kap; bu anıtın üzerinde bulunurmuş.

Ancak: 18’nci yüzyılda, anıt çevresindeki bütün arazi, Capuchin Manastırı tarafından işgal edilir ve anıtın bulunduğu yer, bu manastırın ziyaretçi bekleme yeri olarak kullanılmaya başlanır.

Günümüzde, anıtın bulunduğu meydan ve çevresinde, çok sayıda kafeterya var.

Adrianou sokağından kuzeye doğru yürüyün ve bu kez karşınıza, hemen solda, büyük bir dini yapı çıkıyor. Mitropoleos caddesinin hemen kıyısında.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

MİTROPOLİS (ATİNA) KATEDRALİ

1842 yılında yapımına başlanan katedral, 1862 yılında, yani yaklaşık 20 yıllık bir süreç sonunda bitirilmiş. 72 tane kilisenin toprakları satılmış ve elde edilen gelirle, burası inşa edilmiş. Ayrıca, bu 72 kiliseden gelen mermerler, katedralin duvarlarının yapımında kullanılmış.

Katedralde, iki tane lahit var. Bu lahitler: 1589 yılında Osmanlılar döneminde öldürülen Agia Filothei ve 1821 yılında, İstanbul’da asılarak idam edilen Fener Rum Patriği V. Gregory’e aittir.

Gördüğünüz gibi, her ikisi de, Osmanlı yani Türk düşmanlığının perçinlenmesi ve halk üzerinde yaygınlaşması için, şehrin en büyük dini yapısında, alenen sergileniyorlar. Agia Filothei hakkında pek bilgim yok. Ama: Fener Rum Patriği konusunda kısaca bilgi vermek istiyorum. Bu şahıs, İstanbul’da Osmanlı himayesinde yaşarken ve serbestçe dini vecibeleri yerine getirirken, bir yandan da, siyasete bulaşır ve Mora yarımadasındaki Yunan ayaklanmasını gerek madden ve gerekse manen destekler bir durum içine girer.

Ayrıca: o dönemdeki Rus Çarına, yazdığı mektup ile, Osmanlının yok edilmesinin çarelerini önerir. Zamanla, Osmanlı yönetimi bundan haberdar olunca, içimizde yaşayan hain damgası vurularak, yargılanır ve idama mahkum edilir. Fener Rum Patrikhanesinin kapısında asılınca, Patrikhanenin giriş kapısı kapatılır ve aradan yüzyıllar geçmesine rağmen, Patrikhane girişi, bu kapalı ana kapının hemen yanındaki kapıdan verilmektedir.

Peki, aradan yüzyıllar geçmesine rağmen, niye Patrikhanenin bu ana kapısı açılmaz? Bu sorunun cevabını vermek te çok zorlanmaya gerek yok, denir ki, Patrikhane yetkilileri, o dönemde, ant içmişler ve bu içtikleri ant yerine gelince, Patrikhanenin bu ana giriş kapısını açacaklarmış. Peki, nedir bu içilen ant? Burada, bir Türk büyüğü asılmasını görmeleri.

Evet amacımız siyaset yapmak değil, ama gerçekleri sizlerle paylaşmak.

Gezimize  devam ediyoruz. Katedralin hemen güneyinde, daha küçük bir katedral yapısı var.

MİKRİ MİTROPOLİS (KÜÇÜK) KATEDRAL

Burası, bir kilise. Ama, 12’nci yüzyıldan kalma bir kilise ve kentin antik bölgelerinden getirilen taşlar ve mermerlerle yapılmış. Bu yüzden önem kazanıyor.

Bu kilisenin sütunları ve alınlık kısmı, çok gösterişli. Bunları görmek için, yapının dış duvarları çevresinde, bir tur atmanızı öneririm.

Gezimize devam ediyoruz. Adrianou sokağına geri  dönün ve kuzey doğu yönünde ilerleyin, Eolou sokağı ile kesiştiği yerde “Hadrianus Kitaplığı Kazı Alanı” karşınıza çıkacak. Burası, ziyarete kapılı, ancak uzaktan da olsa, o  dönemde, yani MS. 123 yılında burada yapılan yapının, günümüze kadar ayakta kalabilen tek bölümü olan batı duvarını görebilirsiniz.

Eolou sokağında, güneye doğru yürüyorsunuz. Bu kez karşınıza, Roma döneminden kalan “Agora” çıkıyor.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

ROMA AGORASI

Burası: MÖ.1’nci yüzyılda, Roma İmparatoru Julius Ceasar tarafından yaptırılmış ve kentin koruyucusu “Athena Arcegetis” e atfedilmiştir.

Agora’nın kuzey ve batı duvarlarının birçoğu, günümüzde, burada bulunan evlerin altında kalmış. Fakat, güney duvarı ve güneydeki bazı sütun ve dükkan kalıntıları görülebiliyor. Bir de, bir zamanlar Agoranın giriş kapısı olarak kullanılan kapıya ait, 4 sütun görülebiliyor.

Ama, burada görebileceğiniz çok daha önemli ve ilginç bir yapı var.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

RÜZGAR KULELERİ-TOWER OF THE WİNDS

Monastiraki Stadion metro istasyonuna yakındır.

Bu yapı: MÖ.1’nci yüzyılda, Suriye’den gelen bir astronom tarafından yaptırılmıştır. Burada: bir su saati ve  rüzgar gülü var. Yapının: sekiz yüzü görülüyor. Her yüz: o yönden esen bir rüzgarı ifade eden friz ile süslenmiş.

Su saati ise, Akropolis bölgesinden gelen su ile çalışıyormuş. Osmanlı döneminde, bu yapı, bir tarikat tarafından kullanılmış ve tarikat mensupları, bu yapının içine girip, değişik sesler çıkararak ayin yaptıklarında, çevredeki Hıristiyanlar, korkar ve yapıya asla yaklaşmazlarmış.

İlginç ve güzel bir kalıntı, mutlaka görün.

Agora bölgesinden ayrılmadan önce, kulenin biraz ilerisinde, burada görmenizi önereceğim bir yapı daha var. Atina şehrinde günümüzde bulunan ama ibadete açık olmayan iki camiden biri burada.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

FETHİYE CAMİİ

Buradaki cami: günümüzde ibadete açık olmayıp, arkeoloji deposu olarak kullanılıyormuş. Cami: Osmanlı döneminde, Fatih Sultan Mehmet için yaptırılmış. Fethiye camisinin ibadete açılması için, bizim devlet büyüklerinin gayret gösterdiğini ve özellikle Heybeliada’da bulunan Ruhban Okulunun açılması karşılığında, Fethiye camisinin ibadete açılmasının şart koşulduğunu duydum. Çünkü: Avrupa başkentleri arasında, ibadete açık camisi olmayan tek başkent, Atina. Ama, yukarıda da söz ettiğim gibi, cami, şu an için bir arkeoloji deposu olarak kullanılıyor.

Caminin içine girmek mümkün değil, ama pencerelerinden içi görülüyor, içine baktığınızda gayet küçük bir cami olduğu görülüyor. Yani, buranın ibadete açılması, buraya yüzlerce-binlerce insanın dolup, ibadet etmesi anlamına gelmez.

Sanırım, olay siyasi boyutlarda ele alınıyor, Yunanlılar, her nasılsa, Heybeliada Ruhban Okulunun, bir dönem gelecek ve Avrupa Birliğinin baskıları sonucu açılacağından o kadar eminler ki, karşılığında bu küçücük caminin bile, ibadete açılmasına izin vermiyorlar.

Agora bölgesinde, son olarak görmenizi önereceğim bir yer daha var. Agoranın hemen yakınında, Osmanlılar döneminden kalma ve günümüzde yıkık olan bir konak var. Bu konağın bahçesindeki ağaç, o dönemde, binlerce Yunanlının asılması için kullanılmış. Ne kadar doğru, ne kadar yanlış bilemem ama, Yunanca rehber kitaplarda, bölge anlatılırken, bu ağaçtan da söz edilerek, yine Türk düşmanlığı katmerlendirilmeye çalışıldığı kesin.

Roma Agorasından sonra: geriye dönüp, Adrianou sokağından, batı yönünde yürümeye devam edin ve bu kez karşınıza, Yunan Agorası çıkıyor.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

YUNAN AGORASI

Agora denilince,  dönemin her türlü idari, siyasi ve ticari faaliyetlerinin yaşandığı ve tartışıldığı bir yer olarak biliniyor. Buna atfen, hükümet yani yönetim binaları da, Agora bölgelerinde yapılırmış. Ayrıca, her Yunan şehir devletinde, bir merkez pazar yeri veya Agora bulunurmuş. MÖ.6’ncı yüzyılda yapılan burası: Roma Agorasından daha büyük, tam bir açık hava müzesi gibidir. Bahçelerin arasında gezinirken, harabeleri görebiliyorsunuz.

Buradaki, Atina Agorasında: bir zamanlar: Socrates’in felsefi düşünceleri ve Hz.  İsa’nın havarilerinden St. Paul’un Hıristiyanlık propagandası içeren konuşmaları yapılmış. Ayrıca: eğitim faaliyetleri, mahkemeler, dini ve siyasi toplantılar, hep burada yapılmış. Hatta, insanlar için zaman geçirmek ve alışveriş yapmak için kullanılan bölge, bazen de, şehir toplantılarına ev sahipliği yapmış. Zaten, Agora kelimesinin, Yunanca da karşılığı “Toplantı”.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

MÖ.480 yılında, Persler şehri işgal ettiklerinde, diğer yerler gibi, Agora da yakılıp yıkılarak yok edilmiş. Ancak, takip eden dönemde, Atinalılar, Agora’yı yeniden inşa ederler ve eski ihtişamına kavuştururlar.

Bugün, Atina Agorasında görebilecekleriniz şunlar:

ONİKİ TANRI SUNAĞI

Burası: Atina şehrinin, Yunan dünyasının diğer tüm noktalarına olan uzaklığının ölçüldüğü bir anıttır.

Bu anıtın, hemen güneyinde, başka bir kalıntı var.

ARES TAPINAĞI

Burada, Ares Sunağı ve Ares  Tapınağının kalıntıları görülüyor.

Bunların arkasında: bir tiyatro var.

AGRİPPA ODEONU

MÖ.15’nci yüzyılda yapılmış olup, çatılı olması ile önem kazanmaktadır. Tiyatro yapısının önünde: 3 büyük figür göreceksiniz. Bunlar: 1 dev ve 2 tane yarı insan-yarı balık figürü.

AGİİ APOSTOLİ KİLİSESİ

Bölgenin güneyinde, bölgedeki, tek Bizans yapısıdır. 11’nci yüzyıldan kalmadır. Yapının narteks bölümündeki tablolar görülmeye  değer, özellikle dikkat çekmektedir.

ATTALOS STOASI VE AGORA MÜZESİ-STOA OF ATTALOS MUSEUM OF ANCIENT AGORA

Bölgenin doğu tarafındadır. Buradaki ilk yapı: MÖ.138 yılında, Pergamon (yani Anadolu topraklarındaki Bergama) kralı Attalos tarafından diktirilmiştir. Bu yapı, antik çağdaki kamu binalarının en güzel örneklerinden biridir. Bu yapının benzeri, 1950 yılında buraya dikilmiştir.

Stao yapıları: antik dönemlerin gözde yapılarıydı. Çünkü: bu uzun verandalar: yazın gölgelik ve kışın korunak işlevi görür ve önemli kamu binalarını birbirine bağlardı. Burada göreceğiniz Attalos stoası: arka bölümünde küçük dükkanlar bulunan, 2 katlı bir bina olarak yapılmıştı.

Günümüzde: 1950 yılında yapılan bina: Agora Müzesine ev sahipliği yapıyor. Agora müzesinde: kazı ofisleri ve o dönemde kullanılan günlük kullanım eşyaları ve antik dönemdeki oylama sisteminin nasıl işlediğine dair örnekler görülebiliyor.

Adrianus sokağından yürümeye devam ettiğinizde, sokağın bitimine yakın, hemen solunuzda, yine antik döneme ait bir kalıntı çıkıyor.

Yunanistan Atina Anafiotika- Pilaka

HEPHAİSTOS TAPINAĞI-TEMPLE OF HEDHAESTUS

Dünyada, en iyi korunmuş: antik Yunan tapınağı olarak öne çıkmaktadır.  Pers işgallerinden sonra inşa edilmiştir. İsmi anlamlıdır. Hephaistos:  o dönemde “Metal İşleri Tanrısı” olarak bilinmektedir. Bu yüzden, tapınak: şehrin demirci ve nalbant ustalarının bulunduğu bölümüne inşa edilmiştir.

Daha sonraki takip eden dönemde ise, iç duvarlar eklenerek kiliseye dönüştürülmüştür. Son olarak, 1830’lu yıllarda kilise olarak hizmet veren yapı, daha sonra müze ve depo olarak kullanılmıştır.

Yapının dış kısmı: iyi korunarak günümüze ulaşmıştır. Sütun pervazı üzerindeki bölümde: Herakles ve Theseus’un efsanevi başarıları betimlenmiştir. Çevresinde: bir bahçe bulunmaktadır. Günümüzde, mevcut bahçede de o dönemlerde yetiştirilen ve şifalı olduğuna inanılan bitkiler yetiştirilmektedir.

Atina şehri genel özellikleri.

Atina şehri gezi planı.

Atina şehri alışveriş.

Atina şehri gece hayatı.