İskenderun

İskenderun

İskenderun: Akdeniz kıyısında, gayet modern bir yerleşim yeri olarak dikkatimi çekmişti. Birkaç kez gittim, caddelerinde, sokaklarında, parklarında, deniz kıyısında sahilde yürüdüm. Arsuz, Gülcihan bölgelerini gezdim. İskenderun güzel bir yer, buraya mutlaka zaman ayırın ve bu güzel yöremizi gezin-görün.

İskenderun

ULAŞIM:

İskenderun, İl merkezi olan Antakya’ya: 45 km. ve Adana havaalanına: 130 km. uzaklıktadır. İskenderun, ulaşımı rahat olan bir yer. Ülkemizin çoğu yerinden, sorunsuz bir şekilde, buraya ulaşmak mümkün.

İskenderun

TARİHİ:

İlçe, Büyük İskender’e izafeten, MÖ. 333 yılında, kendisi veya komutanlarından Antigore tarafından “Alexandirya” ismiyle kurulmuştur.

Roma hakimiyetini takiben, bölgede Perslerin istilası görülür. Persler, şehri yakıp-yıkarlar ve daha sonra ise, şehir yeniden inşa edilir, yeni ismi ise: “Alexandreia Scabiasa”.Ancak: 4.yüzyıldan sonra, yöreye “Küçük İskenderiye” ismi de verilmiştir.

16.yüzyılda, Osmanlılar yörede egemenliği ele geçirirler. Bu dönemde, şehir, ticari ve stratejik özelliğini sürekli arttırmıştır. Özellikle;  Doğu Akdeniz ticaretinde, önemli bir liman görevi görmüştür.

1832 yılında, bölgede: Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın yönetimi görülüyor. 1839 yılında, yöre, Adana eyaletine bağlanır. 1872 yılındaki depremde ise, büyük hasar görülür.

19.yüzyıl sonlarında, Osmanlı topraklarında, ilk petrol, İskenderun Çengen köyünde bulunur. Ancak, bölgede açılan kuyular, verimli olmadıkları gerekçesiyle kapatılır.

I. Dünya Savaşı sonunda, yöre, 1918  yılında İngilizler tarafından işgal edilir ve daha sonra Fransızlar gelir. 1938 yılında Bağımsız Hatay Devleti kurulması ve takiben 1939 yılında bu devletin Anavatana katılması sonucu, bölge işgalden kurtulur. 1939 yılında, Hatay vilayeti kurulur. İskenderun da, Hatay iline bağlı bir ilçe haline getirilir.

İskenderun

GENEL:

Kıyının hemen gerisinde, bir duvar gibi yükselen Nur dağlarına, sırtını vermiştir. Yani: İlçe, Amanos dağlarının eteğinde, 5 km. lik yalı ovasında kurulmuştur. Batıdaki burun, yöreyi, şiddetli lodos rüzgarlarından korumaktadır.

İşlek bir ticaret limanı olarak öne çıkıyor. İSDEMİR, 1970 tarihinde, İskenderun’un 17 km. kuzeyinde “Payas” yöresinde kurulur. Takip eden dönemde: TCDD İskenderun Limanı ve 7 adet özel liman kurularak, ilçe ekonomisinin kalkınmasında büyük hamleler yapılır.

İskenderun

Bölgede: tamamen Akdeniz iklimi hakimdir. Yazın sıcaklık 40 derece civarında oluşur, kışın ise yağmurlu ve ılıman bir hava hakimdir. Ancak: burada bulunduğunuz sürede mutlaka dikkatinizi çekecek bir coğrafi oluşumdan  söz etmek istiyorum.

Burası: İlçe manzarasının hemen arkasında bulunan, yükseltilerin arasında bulunan büyük bir boşluk, daha doğrusu bir “yarık” benzeri boşluk.

Buraya: “Yarık kaya” deniliyor. Bazen; kış ve ilkbahar aylarında, güneydoğudan esen ve hızı zaman zaman 140 kilometreyi bulan rüzgarlar, buradan hızla esiyor ve kentte bir süre hayatı kısmen durduruyor.

İskenderun
Bölgenin en büyük ekonomik etkinliği: 1970’li yıllarda faaliyete geçen: İskenderun Demir Çelik Fabrikasıdır.

Burası: İskenderun ve yöresinin canlanmasına sebep olur. Kırsal kesimde ise, tarımla uğraşılır. Başlıca tarımsal ürünler: buğday, narenciye, zeytincilik ve meyveciliktir.

İskenderun güvercini: Büyük İskender tarafından, posta güvercini olarak kullanılmış ve ünü günümüze kadar ulaşmıştır. Bu güvercinin tanıtımı için, İskenderun yöresinde “İskenderun Güvercini Festivali” düzenleniyor.

İskenderun Festival

İSKENDERUN TURİZM VE KÜLTÜR FESTİVALİ:

Her yıl, ilçede, Temmuz ayının ilk haftasında, bu festival düzenleniyor. Festivalde, çeşitli gösteriler yapılarak, yörenin kültürel ve turizm etkinlikleri arttırılıyor.

İskenderun Festival

NE YENİR-NE İÇİLİR:

Bölgede: nar ekşisi, biber, domates, şalgam turşusu çok kullanılan katıklardandır. Çiğ köfte, içli köfte, oruk yanında arap kebabı. Tatlı denilince ise: künefe, cezerye, güllaç, lokma ve müşebbek tatlı meşhurdur. Bunların yanında, meze olarak yenilenler: humus, cevizli biber, çökelek salatası, küflü çökelek (sürk) başta gelir.

Ben burada bulunduğum sırada: özellikle “humus” ve “künefe” tatmaya çalıştım. Humus için, lüks yerleri değil de, çarşı içinde bulunan ve humusun muhteşem bir şekilde yapıldığı, küçük yerleri tercih etmelisiniz. Küçük bir masa ve bir tabure üzerinde oturarak, humusun en muhteşemini yiyebiliyorsunuz.

NE SATIN ALINIR:

Bölgeden: turunç ve ceviz reçeli satın alabilirsiniz.

İskenderun Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER:

İskenderun Teknik Üniversitesi

İSKENDERUN TEKNİK ÜNİVERSİTESİ:

Üniversite İskenderun şehir merkezindedir. Üniversite 23 Nisan 2015 tarihinde kurulmuştur. Bünyesinde, 8 fakülte, 3 yüksekokul ve 1 devlet konservatuvarı ile 7 enstitü ve 5 meslek yüksek okulu bulunmaktadır.

İskenderun Ulu Cami-Kaptanpaşa Camii

ULU CAMİ-KAPTANPAŞA CAMİİ:

Savaş Mahallesi Ulu Cami Caddesindedir.

1864 yılında Kaptan Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Ahşap bina ve tek şerefeli taş minareden oluşur. Kare kaide üzerinde yükselen silindirik gövdeli minare, iki renkli kesme taş işçiliği gösterir. Minare gövdesi, kalın bir bilezikle ikiye bölünürken, daha zarif bir bilezikle şerefe altında sınırlanır.

Sade bir altlıkla, demir korkuluklu şerefeye geçilir. Minare silindirik bir petek ve konik külahla son bulur. Günümüzde minare kapısı kapatılmış durumdadır.

Ancak bu ilk yapılan caminin ahşap kısmı, 1974 yılında yıkılmış ve bugünkü betonarme ve tek kubbeli cami yapılmıştır.

İskenderun Ulu Cami-Kaptanpaşa Camii

İlk yapılan minareye dokunulmamış, ilaveten iki minare daha eklenmiştir. Bu yeni eklenen minareler, 40 metre yükseklikte ve ikişer şerefelidir. Ancak bu iki minare, çatlaklar yüzünden 2005 yılında yıktırılmıştır. Bu yıktırılan iki minarenin yerine yeni bir minare yapılmıştır.

Evet, sonuç olarak ilk yapılan camiden, günümüze sadece minaresi orijinal kalmıştır.

İskenderun Sahil Şeridi

İSKENDERUN SAHİL ŞERİDİ:

Temiz ve güzel bir sahil şerididir. Oldukça uzun bir sahil şerididir.

İskenderun Sahil Şeridi

Yürüyüş boyunca birçok yerde yemek yiyebilirsiniz. Belediyeye ait ve özel işletmelere ait restoranlar ve kafeteryalar vardır.

İskenderun Sahil Şeridi

Yaz akşamlarında, şehrin yarısı buraya gelirler. Sahilde, Atatürk anıtının arkasından, tekne turlarına katılabilirsiniz.

İskenderun Sahil Şeridi Tekne Gezisi yeri

Ayrıca büyük bir lunapark bulunmaktadır.

İskenderun Sahil Şeridi Atatürk Anıtı

Atatürk Anıtı:

Bu güzel anıt hakkında, anıtın ne zaman ve kim tarafından yapıldığı hakkında yaptığım tüm araştırmalara rağmen bilgi sahibi olamadım.

İskenderun Sahil Şeridi Atatürk Anıtı

Umarım bu anıt hakkında bilgi sahibi olan okurlar yorum yazarlar.

Kore Şehitleri Anıtı:

Atatürk anıtının karşısındadır. 25 Haziran 1950-27 Temmuz 1959 tarihleri arasında, Kora Savaşına katılan ve orada şehit olan Türk askerleri anısına yapılmıştır.

İskenderun Sahil Şeridi Park Forbes AVM

Park Forbes Avm

Sahilde, deniz manzaralı bir alışveriş merkezidir. Atatürk Bulvarı üzerindedir.

17 Haziran 2016 tarihinde hizmete açılmıştır.

İskenderun Sahil Şeridi Park Forbes Avm

Temizlik iyidir, ancak marka çeşitliği açısından zengin değildir. 108 mağazalar ve 24 restoran-kafe bulunmaktadır. Restoran ve kafeler, deniz manzaralıdır. Ayrıca 7 salonlu ve 585 seyirci kapasiteli sinema salonları bulunmaktadır.

İskenderun Sahil Şeridi Park Forbes Avm

Merkezin en güzel yanı: İskenderun körfezine olan cephesidir bu manzarayı seyrederken yemek yemek veya çay içmek muhteşem güzeldir.

İskenderun Sahil Şeridi Nihal Atakaş Camii

Nihal Atakaş Camii

Sahil Yolu Yenişehir Mahallesindedir. Deniz doldurularak yaptırılmıştır. Sahil kenarında, deniz doldurularak yapılmıştır. Denizin doldurulması sırasında, her biri 32 metre derinliğe kadar inen, 1.5 metre genişliğinde, 100’den fazla fore kazık çakılmıştır.

İskenderun Sahil Şeridi Nihal Atakaş Camii

Sahil kenarında deniz doldurularak yapılan caminin bir benzerinin dünya üzerinde sadece Macaristan Budapeşte şehrinde bulunduğu söyleniyor.

Osmanlı ve Selçuklu mimarisi hakimdir.

Cami, merkezi ana kubbe ve çevresine yerleştirilen dört tonozdan oluşmaktadır. Kubbeyle beraber, tonozlar kullanılarak daha ferah bir iç mekan algısı oluşturulmuştur. Giriş cephesinde, Selçuklu Taç kapısının bir yorumu kullanılmıştır.

Taç kapı sivridir. Deniz cephesinde kademelenerek inen ikişer kubbe ile de piramidal bir etki yaratılarak güçlü bir giriş cephesi oluşturulmuştur.

Cephelerde, Selçuklu tarzı olan sivri kemerli büyük pencerelerle, aydınlık ve ferah bir iç mekan olgusu yaratılmıştır.

İskenderun Sahil Şeridi Nihal Atakaş Camii

Ana kubbe yüksekliği 26 metre, çapı ise 18 metredir. Ana kubbede: 32 parçadan oluşan, altın varak kaplamalı, yıldız motifli 32 farz temsil edilmektedir. Tonozlarda, sivri pencere kemerlerinin üst kısımlarında, çini üzerine yazılmış hat sanatı görülür.

Minarelere gelince, camide 40 metre yükseklikte, tek şerefeli iki minare bulunur. 2018 yılında yapılarak ibadete açılmıştır. 3000 kişi aynı anda ibadet edebilmektedir.

ŞATO KALINTISI-KARAKOL ŞATOSU:

Şehir merkezinde Mareşal Çakmak Caddesindedir. Catoni acentasının bahçesindedir. Yapı: Ortaçağ Alexandreia Skabias Liman kalıntısıdır ve aynı zamanda savunma kalesidir. Günümüzde denizden 100 metre içeride kalmıştır.

İskenderun Fransız Askeri Mezarlığı

FRANSIZ ASKERİ MEZARLIĞI:

Mezarlık günümüzde, Numune Mahallesi Dr Sadık Ahmet Caddesi üzerindedir. İskenderun Halk Eğitim Merkezinin güney duvarlarına, ortak duvarları bulunmaktadır.

Mezarlık içinde: mezar anıtı, iki toplu mezar ve 300 ayrı mezar bulunmaktadır.

İskenderun Adliyesi ve Primemal alışveriş merkezi tarafından: Fransız askerleri için yapılmış anıt, görülebilmektedir.

İskenderun Fransız Askeri Mezarlığı

1914-1918 yılları arasında, 1’nci Dünya Savaşında hayatını kaybeden Fransız askerleri için 1935 yılında İskenderun-Antakya yolu üzerinde yapılmıştır.

Türkiye ve Fransa arasında, 23 Haziran 1939 tarihinde yapılan anlaşmaya göre, mezarlık alanının muhafaza ve bakımı için bir bekçi atanmıştır. Bu amaçla, mezarlık kapısından girer girmez, sağ kısımda, duvara bitişik derme çatma yapılan kulübe de bulunmaktadır.

Girişin hemen karşısındaki haçvari düzendeki yolun, dört adasında yer alan mezarlıkların taşları yuvarlak kemerli, düz yüzeyli dikdörtgen biçimde yapılmışken diğer alanlardaki mezarlıklarda haç şeklindeki taşlar tercih edilmiştir.

Mezarlığın dış duvarı ise kesme taştan inşa edilmiştir. Alan, 1987 yılında tescil edilerek Sit alanı ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır.

İskenderun Deniz Müzesi

İSKENDERUN DENİZ MÜZESİ;

Süleymaniye Mahallesi Atatürk Bulvarı 512 Sokaktadır. Giriş ücretlidir. Giriş ücreti 7 TL dir.

Müzenin bulunduğu bina: 1930 yılında inşa edilmiş, 3 katlı bir binadır. Bu bina, 1942 yılında Deniz Kuvvetleri tarafından satın alınmış ve 2008 yılına kadar İskenderun Deniz Üs Komutanlığı Karargah Binası olarak kullanılmış, 2009 yılında ise müze olarak düzenlenmiştir. Ülkemizdeki 3’ncü Deniz Müzesidir.

İskenderun Deniz Müzesi

Müzede 6 tane salon bulunuyor.

1’nci Salon: Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen salonudur.

2’nci Salon: Hatay’a giren ilk Türk birliklerinin komutanı Albay Şükrü Kanatlı salonudur.

3’ncü Salon: Barbaros Hayrettin Paşa salonudur.

4’nci Salon: Cezayirli Gazi Hasan Paşa salonudur.

5’nci Salon: Cumhurbaşkanlığı yatı Savarona’ya ayrılmıştır.

6’nci Salon: Rauf Orbay Salonudur. Kendisi Kurtuluş Savaşında, Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında bulunan isimlerden biridir.

İskenderun Deniz Müzesi

Bu salonlarda: Hatay’ın kurtuluşu, İskenderun Tarihi, Deniz Harp tarihiyle ilgili olarak 320 civarında obje ve 200 kitaplık bir kütüphane bulunmaktadır. Ayrıca: müze bünyesinde: kurslar, sergiler ve atölyeler gibi faaliyetler gösterilmekte olup bünyesinde kiralanabilir sergi salonları ve 20 kişilik sinevizyon odası bulunmaktadır.

MARCİRCOS KİLİSESİ-RUM ORTODOKS KİLİSESİ:

İlçe merkezinde, Denizciler Caddesindedir.

1585 yılında yapılmıştır. Günümüzde: gerek ibadet ve gerekse adakta bulunmak için kullanılmaktadır. Her yıl, kilisede 5 Mayıs tarihinde “Hıdır İlyas Şenlikleri” ve 6 Mayıs tarihinde ise “Aziz’in İsim Günü Kutlamaları” yapılmaktadır.

5 Mayıs günü, Hz Hızır ve İlyas Peygamberlerin yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edilmektedir. Umutlar kadar baharın da simgesi olarak bilinir.

Bu gün Rum Ortodokslar, Aya Yorgi ve Katolikler ise Aziz George günü olarak kutlarlar.

İskenderun Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi

AZİZ NİKOLA KİLİSESİ-RUM ORTODOKS:

Şehit Pamir Caddesindedir. 1870 yılında yapılmıştır. Kilise halen ibadete açıktır. Kilisede paha biçilmez tablolar bulunduğu söylenmektedir.

İskenderun Katolik Katedrali

İSKENDERUN KATOLİK KATEDRALİ:

Yenişehir Mithatpaşa caddesindedir. Yapı, 1888 yılında büyük bir restorasyon geçirmiştir. Toplam 14 sütun üzerine oturur. Halen ibadete açıktır.

İskenderun Millet Parkı

İSKENDERUN MİLLET PARKI:

İsmet İnönü Caddesindedir. Fener Mahallesindeki eski Karayolları arazisine yapılmıştır. Büyüklük yaklaşık 50 dönümdür.

İskenderun Millet Parkı

İskenderun Belediyesi tarafından düzenlenen park alanı, 2019 yılında ziyarete açılmıştır. Giriş ücretsizdir.

İskenderun Millet Parkı

Park alanı içinde: 1 kilometre uzunluğunda yürüyüş, koşu ve bisiklet yolu, amfi tiyatro, yazlık sinema, büyükçe bir otopark ve spor sahaları bulunmaktadır. Ayrıca kendi kendini temizleyen, 3000 metre karelik bir biyolojik gölet vardır. Gölet büyüklüğü 2640 metre karedir.

MERKEZ YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER:

ALEXANDRETTA:

Bugünkü İskenderun kentinin, ilk yerleşimidir. Ancak, maalesef günümüze herhangi bir kalıntı kalmamıştır. 1973 yılında, Esentepe bölgesinde yapılan kazılarda, antik kent kalıntılarına rastlanmış ve “Büyük İskender’in bir büstü” bulunmuştur.

MYRİANDOS LİMAN KENTİ

İskenderun merkezin 5 km güneybatısında, deniz kıyısındadır.

Heredot’a göre: buradaki körfez “Myriandos Körfezi” olarak isimlendirilir.

Yörede bilinen en eski yerleşim yeridir. Fenikeliler tarafından MÖ 1500’lerde kurulduğu tahmin edilir. Myriandos kentinin kelime anlamı: “Mura-wand” yani “Muralı-Mura’ya tapan halk” demektir. Ancak bu şehirden günümüze ulaşan herhangi bir kalıntı yoktur.

Çünkü ören yerindeki yapıların hepsi, 1822 yılındaki depremde yıkılmıştır. Ardından tam deniz kıyısında olan kentin yapı taşları, yeni yapılarda kullanılmak üzere teknelerle başka yerlere taşınmıştır.

Kentin tarihi geçmişinde: MÖ 333 yılında, Büyük İskender, Pers Kralı Darius’u pusuya düşürmek için buraya gelir, ancak iki ordu arasındaki savaş burada değil İssos yakınlarında olur. İsos savaşını kazanan Büyük İskender: Myriandos kenti yakınlarında, “Issum” yani “dağlık” ismi verilen bir şehir kurar. Evet, Myriandos kentinden günümüze hiçbir kalıntı kalmamıştır.

Son bir not: Bazı kaynaklarda, kayıt “Atlantis kentinin”: Kıbrıs ve Suriye arasında bir bölgede bulunduğu ve hatta Myriandikos körfezinde olduğunu iddia etmektedirler.

İskenderun Karaağaç Plajı

KARAAĞAÇ PLAJI:

Karaağaç Mahallesindedir. İskenderun merkeze en yakın plajdır.

Plaja giriş ücretlidir. Plajın kumları, altın sarısıdır. Plajda, doğal dalgakıran bulunması nedeniyle, çok fazla dalga olmuyor. Ancak deniz girişi taşlıktır, bu yüzden deniz ayakkabısı kullanmanız önerilir. Denizin aniden derinleşmiyor olması nedeniyle, özellikle çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler tarafından tercih edilmektedir.

Plajın kenarında, çok sayıda: çadırlı kamp alanı, piknik alanı ve restoran bulunuyor. Ağaçlık alanda çocuk oyun parkı da vardır.

SARISEKİ TURUNCU PLAJI:

Sarıseki Mevkiindedir. Plaja giriş ücretsizdir, ancak otoparka araç bırakmak ücretlidir. Plaj: kum ve çakıl karışımıdır. Duş ve tuvalet vardır. Ayrıca yiyecek sağlanabilecek mekanlar da bulunmaktadır.

İskenderun Suçıkağın Çağlayan Şelalesi

ŞALAN KALESİ-SUÇIKAĞI ÇAĞLAYAN ŞELALESİ:

Sakıt Yaylası Suçıkağı (Sakıt) Mahallesindedir.

Kale “Şivlan Kale” olarak da bilinir. İskenderun körfezini, Kırıkhan ovasına bağlayan Değirmendere köyü yakınlarındadır. Amanos dağlarının sarp ve kayalık bir tepesine kurulmuştur. Helenistik dönemde yapılan kale, Bizans ve Haçlılar tarafından: karakol, gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır.

İskenderun Suçıkağın Çağlayan Şelalesi

Suçıkağı Çağlayan Şelalesi:

İlçe merkezine uzaklık 5 km dir. 2007 yılında hizmete açılmıştır.

Çınar ağaçlarının gölgesinde, buz gibi akan suyun içindeki masalarda farklı bir ortam bulunuyor. Çağlayan alabalık tesisleri var. Buraya yolunuz düşerse: kaşarlı balık, balık ızgara, kiremitte balık ve kebap çeşitleri bulabilirsiniz. Menülerde kullanılan tüm malzemelerin, doğal olduğu söyleniyor.

İskenderun Yunus Sütunu-Sarıseki

YUNUS SÜTUNU-SARISEKİ:

İskenderun-Payas demiryolu üzerinde Sarıseki Mahallesindedir. Sarıseki girişinde, yolun deniz kenarında burunda, Nato iskelesi yanında, antik bir sütun görülür. Günümüzde, sütun oldukça bakımsızdır ve taşları sağa-sola dökülmüştür.

Sütun: Sarıseki kanyonu içinden akan Sakıseki çayının iki kıyısındadır. Her iki sütun arasındaki mesafe, 200 metredir. İki sütun, birbirine paraleldir.

Sütunlarla ilgili 2 inanış vardır.

1’nci İnanış:

Yöre halkının inanışına göre: “Yunus Peygamber, yunus balığı karnında burada karaya çıkmıştır.” İsmini de bu olaydan alır.

“Yunus Peygamber, Allah tarafından, Asur şehirlerinden olan Ninova halkını doğru yola davet etmek için görevlendirilir. Ancak Ninovalılar, Yunus Peygamberin sözlerini dinlemezler. Bunun üzerine Hz Yunus çok kızar ve Allah’ın iznini beklemeden Ninova şehrinden ayrılır.

Yafa şehrine gelir. Bir gemi bulur, ücretini verir ve gemiye biner. Yolculuk sırasında büyük bir fırtına çıkar, gemi batacak gibi olur ve bunun üzerine Hz Yunus, gemidekilere “beni denize atın, fırtına durur” der.

Ancak gemidekiler ona uymazlar, gemiyi karaya çekmek isterler ancak başaramazlar, bunun üzerine Hz Yunus kendi rızasıyla denize atlar, Allah’ın emriyle Hz Yunus’u bir balık yutar, üç gün üç gece balığın karnında kalır.

Sonra, balığın karnından karaya çıkar. Nereye? İki dağ arasındaki bir yere. Evet, buranın yani Hz Yunus’un karaya çıktığı yerin, burası olduğuna inanılır.

2’nci İnanış:

Bu sütunların dini yani manevi anlamları olduğu gibi, tarihi anlamları da vardır.

Yöredeki taş kalıntıları, Amanos dağlarının tepelerinden, denize kadar inen bir kale görünümündedir. Sütunların bulunduğu dar geçit ve Belen geçidi: Kral yolunu Antakya’ya bağlayan yerdir.

Yani, tarihin her döneminde, önemli bir geçit yeri olmuş, önemli olaylara şahitlik etmiştir. Anadolu’yu Suriye’ye bağlayan en önemli geçitlerden birisidir.

Sütunlar: tarihi süreçte Perslere hem maddi hem de siyasi kazanımlar sağlamıştır. Bu yüzden, İskender, bu geçidi tutmaya karar verir. Bu sırada, Per ordusu, İsos civarında Pinaros suyunun denize döküldüğü yerdedir. İskender, deniz kıyısı boyunca güneye ilerler.

Birliklerini: Yunus sütunlarının ve körfez ve Amanos sıradağlarının arasına yerleştirir. İskender ve Darius arasındaki İsos savaşı: Yunus sütunlarının 15 km kuzeyinde, ovanın oldukça dar ve Kuruçay dolaylarında yapılır.

Bu savaşta, İskender 500 ve Persler ise 10 bin asker kaybederler. Bu olaydan sonra İskender’e “Büyük” lakabı verilir. Evet, bu bölge bu ünlü savaşın geçtiği yerlerdir.

Günümüzde burası Kilikya ve İskenderun şehrinin giriş kapısı olarak kabul edilir. Tapınak ve Cenevizlilerden kaldığı düşünülen kale kalıntıları vardır, ancak yukarıda belirttiğim gibi, kalıntılar oldukça harap bir durumdadır.

3’ncü İnanış:

Yine rivayetlere göre, Büyük İskender’in cenazesi, bu kemer üzerine yerleştirilmiştir.

4’ncü İnanış:

Bence doğruluğu yüksek olan bir varsayıma göre: MS 194 yılında, Roma İmparatoru Septimus Severus: Pescennius Niger’i yenince, İskenderun yerleşiminin 8 km kuzeyinde, Amanos dağlarının deniz kıyısına ulaştığı yerde bir “Zafer Anıtı” yaptırmıştır.

Bu tak, halk arasında “Yunus Sütunu” olarak bilinmektedir. Günümüzde yakın çevrede görülebilen kalıntılar şunlardır: Su depoları, kemerler, tapınak ve Cenevizlilerden kaldığına inanılan bir kale kalıntısıdır.

İskenderun Soğukoluk Yaylası

SOĞUKOLUK YAYLASI:

Günümüzdeki ismi: Güzelyayla. İlçe merkezine: 18 km. uzaklıktadır. Arsuz’a ise: 40 km. uzaklıktadır. İskenderun halkının en çok tercih ettiği yerlerin başında gelir. Tepede, orman içinde harika yapılar bulunuyor.

Yazın 5-6 bin olan nüfus, özellikle hafta sonları ve tatil günlerinde 15-20 bine yükseliyor. Çevreden gelen işadamları ve yöneticiler, burada: yeşil tepeler üzerinde, birbirinden güzel binalar inşa ettirmişler.

Ama hiçbir bina, bir ağaç boyunu aşmıyor. Yani, görüntü kirliliği yok. Bu bölgeye, karşıdan bakanlar, bu binaları, taş yapıları göremiyorlar.

Burası: gayet serindir. Suyu ve havasıyla, çok güzel bir çamlık yayladır. Amanos dağlarının 800-1000 metre yükseklerinde bir bölge.

Ama; elbette yaşı belli bir seviyede olanlar, buranın eski ününü mutlaka hatırlamışlardır. Burası, bir zamanların, ülkemiz genelindeki en büyük “kadın ticaretinin yapıldığı, genç kızların kaçırılıp hapsedildiği ve pazarlandığı bir yer olarak öne çıkmış ve emniyet birimleri tarafından yapılan büyük operasyonlar sonucu, tamamen çökertilerek, günümüzde sadece anılarda kalmıştır.

Günümüzde, burada bulunan oteller virane halde ve onarılmayı bekliyor. Bazıları: Milli Eğitim Bakanlığına verilmiş ve Öğretmenevi-misafirhane yapılmış. Soğukoluk bölgesine tırmanış bittikten sonra, sizi bir meydan kahvesi karşılıyor.

Burada, bahçede ağaçlar altında dinlenebilirsiniz. Kahvehanenin hemen karşısında, bir dükkan var, bu dükkandan, mutlaka ceviz satın alın, satılan cevizlerin şifalı olduğu söyleniyor. Hatta, ceviz reçeli bile bulabilirsiniz.

Kınalıtepe, tüm bölgenin en gözde piknik alanı. Milli Parklar koruma alanı içinde bulunuyor. Tahta masalar var. Araçların girişi için yollar yapılmış. Kınalıtepede bulunan restoranda: özellikle kaz dolması yemenizi öneririm. Yanında ise, humus.

Evet, burası yeşillikler içinde bir cennet. Bir şekilde, bu yöreden geçerseniz: buradaki restoranlarda, tereyağında bıldırcın tava yemeyi, sakın ihmal etmeyin.

Hatay şehir merkezi gezi ve tanıtım yazısı.

Dörtyol merkezi gezi ve tanıtım yazısı.

Kırıkhan gezi ve tanıtım yazısı.

Belen gezi ve tanıtım yazısı.

Samandağ gezi ve tanıtım yazısı.

 

Antakya Arsuz

Antakya Arsuz
 

Antakya Arsuz: İskenderun ilçesinin 32 km güneyindedir.

Arsuz Hatay arasındaki uzaklık 87 km. dir. Arsuz İstanbul arası uzaklık 1082 km. Arsuz Ankara arası uzaklık 637 km Arsuz İzmir arası uzaklık 1043 km Arsuz-Adana arası uzaklık 170 km dir.

TARİHİ:

Arsuz, tarihte “Rhosus, Rhopolis, Port Panel, Kabev ve Arsous” gibi isimlerle tanınmıştır. Arsus Luwi dilinde “Akan akarsu” demektir. Helenleşme döneminde, akarsu adları Halen dilinde eril olacağı ve eril adlara özgü bitişik olacağı için Arsus denilmiştir.

İlçenin bilinen tarihi İskender’in ardılları olan Selevkoslar ile başlar. MÖ 300 yılında İskender’in generallerinden Selevkos Nikator I tarafından kurulmuştur. Ardından bölgede: Roma, Arap, Bizans ve Memlük hakimiyetleri görülür.

Ancak özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim ve liman kentidir. Ünlü coğrafyacı gezgin Strabon’a göre: Arsuz, Kilikya bölgesinin en önemli şehirlerinden birisidir.

Bir efsaneye göre: Antakya şehrinin kurucusu I. Seleucus Nicekot, MÖ 300 yıllarında, karaya burada ayak basmış ve Demetrius’un kızı Stratonica ile burada evlenmiştir.

Bölgenin dinsel özelliği de öne çıkmaktadır, şöyle ki İsa’nın havarilerinden Saint Pierrre, buradan geçmiş ve Antakya şehrinde, Hıristiyanlığın haç merkezi olan Saint Pierre kilisesini kurmuştur.

Arsuz, 2012 yılında Hatay ilinin bir ilçesi olmuştur.

Antakya Arsuz
 

GENEL:

Arsuz ilçesi, İskenderun’dan itibaren yaklaşık 40 km sahil boyunca uzanmaktadır.

Arsuz çayı ağzında kuruludur. Çayın kenarında kafeler ve restoranlar bulunuyor. Üstünde ise köprü bulunuyor. Çayın denizle birleştiği yerde, tatlı suyun, denizin tuzlu suyu ile birleşmesi görülür. Dere, mavi denizin sularına karışır.

İlçe sahil boyunca 5-10 km lik vadiler, ovalarla devam eder. Amanos dağları (diğer ismi Nur dağları) Arsuz deniz kıyısına paralel uzanır ve İskenderun’dan başlayıp güney batı ucunda Domuz Burnu (Hınzır) ile biter.

Hınzır burnu: “Piri Reis” tarafından çizilen haritada gösterilmiş ve burası hakkında şunlar yazılıdır “Hınzır burnu yüksek bir burundur, bu burunun ucunda bir taş vardır.”

Arsuz ve çevresi, pansiyonları, kafelere, lüks otelleri ve lokantalarıyla tam bir turizm bölgesidir. Özellikle yaz aylarında aşırı kalabalık olur. Beldenin kış aylarında nüfusu 3500-4000 kişi iken, yaz aylarında 45-50 binlere çıkar.

Tarihi ve turistik mekanları, Amanos dağlarındaki yüksek alanlarda doğa yürüyüşü yani tracking parkurları, yamaç paraşütü, av turizmi, yayla turizmi ile ilgi çekmektedir. Bölgede ayrıca kamp yapılabilecek çok sayıda tesis vardır.

 

NEVRUZ-YUMURTA BAYRAMI ŞENLİKLERİ:

Her yıl 30 Mart tarihinde, Akçalı Beldesinde halk arasında Yumurta Bayramı olarak da isimlendirilen Nevruz kutlama şenlikleri yapılır.

Hicri Takvime göre 17 Mart, Miladi Takvime göre 30 Mart tarihinde, halk arasında “Yumurta Bayramı” olarak kutlanan şenlikler, aynı zamanda baharın müjdecisidir.

Bu kutlamalara, her yöreden, her dinden insanlar katılır ve tam bir dostluk ve kardeşlik ortamı yaratılır.

Belediye 30 Mart ve 14 Nisan tarihleri arasındaki süreyi, renkli bir festivale dönüştürmüştür. Şenliklerin ardından ise, her yıl 14 Nisan tarihinde, Çetekli köyündeki panayırda düzenlenir.

 

FÜSUN SAYEK SAĞLIK VE KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ:

Doktor Füsun Sayek, eski Türk Tabipler Birliği başkanıdır. 1947 yılında Niğde-Bor’da doğmuş1970 yılında Hacettepe Tıp Fakültesinden mezun olmuştur.

Yakalandığı hastalık nedeniyle 16 Ekim 2006 tarihinde vefat etti ve eşinin memleketi olan İskenderun’da toprağa verildi.

Her yıl Arsuz ilçesinde 1-30 Ağustos tarihleri arasında etkinlikler düzenlenmektedir.

Bu etkinlik programında: konserler, sergiler, çocuklara yönelik sanat atölyeleri, spor yarışmaları ve sağlık taramaları yapılmaktadır.

Antakya Arsuz Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER:

Ortaçağ döneminde Port Bonel olarak tanınan Rosun şehrinden günümüze: nekropol, mozaikler ve bazı antik dönem yapı kalıntıları ulaşmıştır.

Antakya Arsuz nehri
 

ARSUZ NEHRİ:

İlçe merkezinde Arsuz nehri, denize dökülüyor. Nehrin kendine has bir rengi vardır.

Nehrin kenarında kafeler ve restoranlar bulunmaktadır. Özellikle yaz akşamlarında yörede eğlenmek isteyenler nehir kıyısındaki tesisleri tercih ederler.

Çayın denizle buluştuğu yerde ise balıkçılar vardır. Nehir balıklar tarafından yumurtlama alanı olarak kullanılmaktadır.

Antakya Arsuz Plajları
 

PLAJLAR:

Arsuz Halk Plajı:

Antakya Arsuz Halk Plajı

Plaj yakınlarında birçok otel, pansiyon ve apartlar bulunmaktadır. Plaja giriş ücretlidir. (15 TL.) Girişin ücretli olması, plaj sahasında kalabalıkları biraz önlüyor. Ayrıca yine girişte kabin kiralayıp eşyalarınızı bırakabilir, mayo-elbise değiştirebilirsiniz. 

 
Plaj:

İnce kumlu plajın uzunluğu 100 metre ve genişliği ise 30 metre civarındadır.

Deniz;

Deniz oldukça güzeldir, hemen derinleşmez, sığdır. Deniz suyu sıcaktır. Yani, söylenenlere göre, Akdeniz bölgesinin en sıcak deniz suyu buradaymış.

Antakya Arsuz Gözcüler Plajı
 

Gözcüler Plajı:

Arsuz merkezdedir. Plaja giriş ücreti yoktur, şezlong ve şemsiye ücretlidir.

Plajda sahil kum ve çakıl karışımıdır. Deniz ise hafif dalgalıdır.

Antakya Arsuz Gözcüler Plajı
 

Gözcüler plajı bölgesinin bir özelliği var. Burada “Milyonfest Festivali” düzenleniyor. Gözcüler plajı bölgesinde hazırlanan konser ve kamp alanında, 4 gün süren festivalde, gençler rock ve alternatif müziğin yıldızlarının konserlerini izliyorlar. Ayrıca festival alanına yakın çadır alanı da bulunmaktadır.

Antakya Arsuz Mario Hanna Kilisesi
 

MARİO HANNA KİLİSESİ-MAR YUHANNA KİLİSESİ:

Kilise, Arsuz Merkez Mahallesinde bir ara sokaktadır. Hatay yöresinin en eski 3’ncü kilisesidir. Zeytin ve nar ağaçlarının arasındadır.

Hıristiyanlığın ilk yıllarında birçok rahip, Arsuz ve çevresine gelerek yerleşirler. Bunlardan birisi olan Aziz Hanna, burada 1514 yılında bir kilise yaptırır.

Günümüzde görülen Rum Ortodoks kilisesi, bu eski kilisenin yerine 1778 yılında yapılmış ve 19’ncu yüzyılda ise restore edilmiştir.

Antakya Arsuz Mario Hanna Kilisesi
 

Yapının zengin iç dekorasyonu ilgi çeker. Ayrıca çan kulesi ve mezarlığı görülmeye değerdir.

Kilisede 1778 yılına ait tesis kitabesi ve 1838 yılına ait restorasyon kitabesi olmak üzere iki mermer kitabe bulunmaktadır. Her iki kitabe de üçer satırlık Arapça metin vardır. Ancak sadece 1838 tarihli kitabe okunabilir durumdadır.

Antakya Arsuz Mario Hanna Kilisesi
 

Ayrıca: kilisede, bez üstüne yapılmış, çok değerli ve 1600’lü yıllardan kalma iki baskı resim bulunur. Bu resimler, kilisede korunmakta ve sergilenmektedir.

Her yıl 15 Ağustos tarihinde burada Meryem Ana’nın göğe yükseliş ayini yapılıyor. Bu ayine, yörede yaşayan Hıristiyan halk ve dışarıdan gelenler katılıyor.

Antakya Arsuz Gülcihan Plajı
 

GÜLCİHAN PLAJI

İlçe merkezine bağlı 9 km uzaklıktaki “Üçgüllük Mevkiinde” Gülcihan Mahallesindedir. Gülcihan kelime anlamı “Gül Dünyası” dır. Değişik bir isim, isminin kaynağı incelendiğinde ilaveten şöyle bir bilgiye ulaştım.

“Bölgede çok sayıda gölet varmış ve bu göletlere gelen cin denilen hayali yaratıklar: eğlence ve danslar yaparlarmış”

Bölgenin ismi bu yüzden “Gölettincin” olmuş ve bu isim zamanla değişerek günümüze “Gülcihan” olarak gelmiştir.

Gülcihan sahillerindeki sarı ince kumların, her türlü hastalığa iyi geldiğine inanılır.

Rivayete göre: Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın tatil yapması için uygun bulunan buraya, Mısır’dan gemilerle kum taşınarak kumsalı oluşturulmuş ve çevresine gül bahçeleri dikilmiştir, bu yüzden buraya “Gülcihan” isminin verildiği söyleniyor.

Yine bu konuyla ilgili bir söylenti. Romalı komutan Antonius, Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya aşıktır. Ancak Kleopatra, siyatik hastasıdır. Antonius, tüm Akdeniz bölgesini adamlarına taratır ve Kleopatra’nın ağrılarına iyi geleceğini düşündüğü Gülcihan’ı bulur.

Kleopatra’yı buraya bir süre yerleşmeye ikna eder.

Ancak o dönemde, burada kum yoktur.

Bunun üzerine Mısır’dan 400 gemi yükü kum getirilir ve Gülcihan’da kum dağları oluşturulur.

Deniz güzel, kum da tamam, ancak Kleopatra için güzellik çok önemlidir ve gül suyu ile banyo yapmaya düşkündür.

Bu yüzden, İsfahan’dan gül fidanları getirten Antonius, burayı adeta gül diyarına çevirtir. İlk olarak Üçgüllük beldesinde, gül fidanları için seralar kurdurur, aşılar yaptırır.

Sonra buradaki gül fidanlarını getirtip Gülcihan çevresine diktirir. O günden bu yana, İskenderun Arsuz arasında uzanan bölgede yetişen güllerin kokusu da rengi de farklıdır. Kum tepelerine gelince, günümüzdeki kumulların o dönemden kaldığı söylenir.

Çünkü, sarı kum, Akdeniz’in hiçbir kesiminde yoktur, sadece Mısır sahillerinde görülür. Bu yüzden, yaz aylarında romatizma ve siyatik hastaları da burada kum banyosu yaparlar.

Kum tepeleri, Askeri kampın duvarlarına kadar dayanmış, rüzgarın etkisiyle tepeler oluşmuştur.

Evet: Akdeniz’de hiçbir yerde (Mısır sahilleri hariç) sarı kum yoktur.

Gülcihan’da Halk Plajı vardır.

Plaj: Sarı kumludur, bu yüzden oldukça popülerdir. Plajın uzunluğu 500 metre ve genişliği 50 metredir.

Deniz: Yer yer çakıl ve taşlıdır. Hemen derinleşmez, sığdır, ancak dalgalıdır.

Antakya Arsuz Gülcihan Askeri Kampı
 

Gülcihan Askeri Kampı:

Bölgede kamu kurum ve kuruluşlarının kamp ve dinlenme tesisleri bulunuyor. Askeriyenin de burada bir kampı vardır. Gülcihan bölgesinde, askeri şahısların ve yakınlarının girebildiği bir sosyal tesistir.

Kampın güzel tesisleri vardır, bu tesisler en fazla iki kat yapılmış ve kıyıda bir betonlaşma görülmez.

Buranın kumsalı oldukça güzeldir.

Deniz kıyısında bulunan dalgakıran ile, deniz tamamen dalgasız ve çarşaf gibidir.

Kumsaldaki kum ise orjinaldir. Bu kuma “Kleopatra kumu” denilir.

Arsuz yöresinde bulunan askeriyeye ait kamp yeri ise, Deniz Kuvvetleri tarafından işletilen daha küçük bir kamp alanıdır.

Antakya Arsuz Uluçınar Askeri Kampı
 

ARSUS ULUÇINAR DENİZ KUVVETLERİ ASKERİ KAMPI:

Hemen Arsuz merkezin sonlarındadır. Bölgedeki en güzel plajlardan biri buradadır. Denizi dalgasızdır, havuz gibi, sıcacık ve tertemizdir.

Ancak elbette buraya sadece asker kişilerin girebildiklerini unutmamak gerek.

Antakya Arsuz Uluçinar
 

ULUÇINAR:

Arsuz yöresinin en yoğun ve turistik açıdan en ilgi çeken bölgesidir. Uluçınar sahili boyunca: evler, birbirinin önünü kesmeyecek şekilde yapılmıştır.

Arsuz çayı üzerinde bir köprü bulunmaktadır. Köprü: Arsuz meydanındaki Arsuz otelini bağlar. Arsuz çayının denize döküldüğü yerde bulunan otelin karşısında ise, bir Arsuz evi vardır. Bu ev, restore edilmiştir.

Arsuz meydanından sola dönerek, Arsuz çayı boyunca yürürseniz, bir kiliseye ulaşırsınız.

Antakya Arsuz Stelleri
 

ARSUZ HİTİT STELLERİ:

Steller, 2007 yılında Uluçınar bölgesinde Deniz Kuvvetleri Uluçınar Özel Eğitim Komutanlığı arazisinde yapılan inşaat sırasında bulunmuştur.

Steller MÖ 9’ncu yüzyıla tarihlenir.

Stellerin her ikisi de: tepesi yuvarlanmış dörtgen bir sütun şeklindedir. Bazalt taştan yapılmıştır. Hem boyut, hem de içerik olarak hemen hemen aynıdır.

Stellerin yükseklikleri 2.2 metre ve genişlikleri 0.5 metredir.

Ön yüzlerinde: kanatlı bir güneş kursu, altında muhtemelen kralı temsil eden bir erkek figürü, elini tutmuş olarak Fırtına Tanrısı görülür.

1’nci Stelde:

Figürler stilize bir ağaç/bitki üzerinde dururlar. Stelin diğer üç yüzünü saracak şekilde 9 satırlık Luvice yazıt vardır.

2’nci Stelde:

Figürler: bir boğanın üzerinde tasvir edilmiştir. Stelin diğer üç yüzünü saracak şekilde, 8 satırlık Luvice yazıt vardır.

Bu yazıtlarda: Walastin ülkesi kralı Kral Manana’nın oğlu Suppiluliuma ağzından bir metin anlatılmaktadır. Metinde “Bu kralın Adana şehri ve Hiyawa ülkesine karşı yaptığı başarılı seferlerden” söz edilmektedir.

Walastin: Tell Tayinat merkezli Geç Hitit Krallığının Luvi dilindeki ismidir.

Evet, her iki stel de Rhosus sınırları içinde, Demirçağ’da bir yerleşimin varlığına işaret etmektedir.

Steller günümüzde Hatay Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Antakya Arsuz Meryem Ana Havuzu
 

MERYEM ANA HAVUZU:

İlçe merkezine bağlı Hacıahmet köyünden sonra, sola ayrılan 8 km lik yol üzerindedir. Yöre halkı tarafından burası “Seydi” diye bilinir. Burada doğal bir havuz bulunuyor ve havuza Meryem Ana’nın şifalı kutsal havuzu deniliyor.

Çünkü burası ile ilgili bir rivayet var: Aziz John, Meryem Ana’yı Kudüs’teki tehlikeli ortamdan kaçırmak için Efes’e doğru giderlerken, yorgunluk gidermek üzere Arsuz’da buraya uğrarlar.

Meryem Ana, yol yorgunluğunu gidermek için buradaki havuza girer. Bunu gören bir köylü de havuza girer, ancak havuz kurur. Havuzun kuruduğunu gören halk dua eder ve iki yerdeki kayalıklardan bir sıcak, bir soğuk su çıkar. Sıcak su günahı, soğuk su ise kutsallığı ifade eder.

Bu iki suyun toplandığı havuz, Meryem Ana şifalı havuzu olarak biliniyor. Başka bir rivayet daha var. Meryem Ana, buraya yani Seydi’ye geldiğinde, oruç tutmaktadır.

Karnını doyurmak için bakınırken, sudan sıçrayan bir balık taşa düşer ve güneş ışıklarıyla pişer.

Meryem Ana, balığın yarısı ile karnını doyurur ve ardından balık tekrar taştan, suya sıçrar.

Evet, bu satırları okudunuz ve aracınızın yer bulma sistemine yazarak buraya gitmeye niyetlendiniz, hayır gitmeyin, çünkü gidemezsiniz.

Çünkü buraya ulaşmak oldukça zor, belli bir süre yoldan gittikten sonra yürümek gerekiyor, ben burayı bulamadım, oldukça yaklaştım sanırım ama yolun kötü olması tüm hevesimi önledi ve gitmekten vazgeçtim, karar sizin.

Antakya Arsuz Meryem Ana Havuzu
 

Tamamen ağaçlar arasındaki bu mekanda, nehir ve kaynak sularının meydana getirdiği ortam ilgi çekmektedir.

Burada Meryem Ana’nın yıkandığı iddia edilmektedir ve bu yüzden Hıristiyanlar tarafından kutsal kabul edilir. Her yıl, özellikle Ortodokslar, Meryem Ana’ya adadıkları perhizin son günü olan 14 Ağustos tarihinde burada dini tören yaparlar.  

Antakya Arsuz Sütunlu Liman
 

SÜTUNLU LİMAN-PORT AUX COLONNES:

İlçe merkezinin 8 km güneyindedir. Eski ismi “Kesrik” ve yeni adı “Konacık” olan köyün batısında deniz kıyısındadır. Kesrik, eski bir yerleşimdir.

Burada Helenistik döneme ait liman kalıntısı vardır. Ancak yazılı kayıtlara göre, bu limanın yakın zaman öncesine kadar kullanıldığı bilinmektedir.

1865 yılında yapılan idari düzenlemede bugün askeri bölge içinde kalan Kabev iskelesinin oldukça işlek bir iskele olduğundan söz edilmektedir. Fransız yazılı kaynaklarında da, Arsuz’un 4 km güneyinde, isimsiz bir liman bulunduğu, gemilerin buraya yanaşarak dağdan indirilen odunları yükleyip götürdükleri yazılıdır.

O dönemde, dağ yamaçlarından kesilen kütükler, kütük yolu adı verilen akarsu yolu üzerinden ve halatlarla su üzerinden yürütülerek, iskelenin bulunduğu tepeden yine halat ve makaralar yardımıyla iskelede demirleyen gemilere yükleniyormuş.

Yağışlar olmadığı zamanlarda ise, kütük taşımacılığında hayvanlar kullanılıyormuş.

Antakya Arsuz Sütunlu Liman
 

Duyduğuma göre, bu ören yerinde 1973 yılında bir yağma yaşanıyor. Ören yeri, bir şahıs tarafından satın alınıyor ve sanırım yazlık mekan olarak kullanılması için tahrip edilerek ortadan kaldırılıyor. Bu satırları okuyunca sanırım kahkaha atarak güldünüz, ama bu bir gerçek.

Günümüzde, bu kalıntılar, askeri bölge içinde kalıyor, yani görmeniz, ziyaret etmeniz mümkün değildir.

Sadece deniz yolu ile buraya ulaşılıyor.

Limanın yakın çevresinde: küçük bir koy çevresinde kurulmuş bir antik dönem kalıntıları ile akropol yani antik döneme ait mezarlık ve antik yol bulunuyor. Kaya mezarları, Işıklı köyüne giden karayolu üzerindedir.

Toprak içinde, daha önce kazılarak açığa çıkarılan yan yana iki mermer lahit bulunuyor. Bu lahitlerin 5’nci yüzyılda Bizans döneminden kaldığı tespit edilmiştir. Lahit üzerinde bulunan rahibe figürlerinden mezarların onlar için yapıldığı, lahitlerin yanındaki mozaik tabanının ise kiliseye ait olduğu anlaşılmıştır.

Burada ayrıca tarihi yapı kalıntıları ve Roma dönemine ait seramik ve mozaik parçaları bulunmuştur.

 

Hatta, yine söylentilere göre, Büyük İskender’in komutanlarından Selevkos Nikator’un ihtişamlı sarayı buradadır ve bu saraydan günümüze sadece 4 parça işlemeli kemer kalmıştır.

Tarihçe bölümünde belirttiğim gibi, Antakya şehrini kuran Nikator, MÖ 300 yıllarında burada karaya ayak basmış ve Demetrius’un kızı Stratonica ile burada evlenmiştir.

Antakya Arsuz Sütunlu Liman
 

Ayrıca, köyün iç tarafında, bazıları deniz içinde bulunan, birçoğu da kıyıya yayılmış, 80 cm kalınlığında, beyaz mermerden yapılmış sütunlar bulunmaktadır.

 

ÜÇGÜLLÜK YANAN TAŞ:

Amanosların zirvesinde, Üçgüllük Beldesi Kurtbağı Köyündedir. Arsuz merkeze 21 km uzaklıktadır.

Buradaki köy: Horasan bölgesinden göç edip Gaziantep bölgesine ve daha sonra buraya gelip yerleşen birkaç aile tarafından kurulmuştur. Köy daha sonra civardan gelen aileler tarafından geliştirilmiş ve günümüzdeki duruma gelmiştir.

Köyde, Geç Roma dönemine ait mezar ve maden ocağı kalıntıları vardır. Köy üzerinden, dönemin liman şehri olan Gülcihan’a su götüren pişmiş topraktan yapılmış su boruları bulunmaktadır.

Ayrıca, yanan taşlar diye tabir edilen bölge, yine bu köy sınırları içindedir. Ormanlık bölgede Arsuz Belediyesi tarafından çevre düzenlemesi yapılmıştır.

Bölge halkı yanan kayaların yaz-kış yandığını, hiç sönmediğini, kışın ısınmak için bazen bölgeye geldiklerini, bazen de piknik yaptıklarını anlatırlar.

Kurbağı mevkiinde bulunan ve metan gazı sızıntısıyla alev alan bir yerdir. Yanartaş olarak bilinen kayalığın hemen yanında 30 metre yükseklikten dökülen  Zilli şelalesi var, orayı da görmeyi unutmayın.

Antakya Arsuz Sıcak su höyük Hammamed
 

SICAK SU HÖYÜK-HAMMAMED:

İlçe merkezine 10 km uzaklıktadır. Höyük köyü: adını ortasında bulunan tepeden alır. Buraya ulaşmak isterseniz nehir boyunda yaklaşık 2 saatlik bir yürüyüş yapmanız gerekir.

2 saatlik yürüyüşün ardından, sıcak suya varılır. Halk arasında buraya Hammamed denir.

Tepede Roma dönemine ait kalıntılar vardır. Ayrıca, bazı araştırmacılara göre, köyün, aslında çok daha eski dönemlerde kurulduğu ve birçok uygarlığa ev sahipliği yaptığı söylenir.

Bölge yeşilin her tonu görülebilen ve sularında yüzülebilen bir piknik ve mesire yeridir. Adını dağın içinden gelen sıcak sudan alan burada, bir ayağınız serin nehir suyunda iken, diğer ayağınız sıcak suda olabiliyor.

Dağdan akan sıcak suyun, romatizmal hastalıklara iyi geldiği de söyleniyor.

Antakya Arsuz Kutsal Havariler Kilisesi
 

KUTSAL HAVARİLER KİLİSESİ:

İlçe merkezine bağlı Arpaçiftlik Mahallesindedir.

Kilise 6’ncı yüzyıla tarihlenir. Hatay Müze Müdürlüğü tarafından yapılan arkeolojik kazılar sonucu kilise, gün yüzüne çıkarılmıştır. Kazılar sırasında bulanan Latince yazıtlarda, kilisenin ismi “Kutsal Havariler Kilisesi” olarak yazılıdır.

Antakya Arsuz Kutsal Havariler Kilisesi
 

Bölgede bulunan mozaikler, Roma ikiye bölündükten sonra yani Roma döneminin etkilerinin azaldığı döneme aittir. Bu dönem, Hıristiyanlık dininin etkisi içine girilen, devlet yönetiminin kontrolünün tamamen dine bağlı olduğu ve o dönemde burada Pagan inanışlarının etkisinin var olduğu tahmin edilmektedir.

Çünkü bu dönemden sonraki kilise çalışmalarında, bu tür kutsal figürlerin kiliselerde zeminden kaldırılıp duvara ve tavana yerleştirildiği öngörülüyor.

Kilisenin iki büyük kanatlı ana giriş kapısının yeri, su sistemini gösteren kanalları ve vaftiz havuzu olduğu tahmin edilen bir çukur bulunmuştur.

Ancak kilisenin ölçeği ve büyüklüğü konusunda net bilgi yoktur.

Antakya Arsuz Kutsal Havariler Kilisesi
 

Yine buradaki kazılarda bulunan ve üzerinde “Adam” yazan insan figürlü mozaikteki yazı henüz çözülememiştir. Burada kilisenin yanı sıra kaya mezarları ve iskelet kalıntıları bulunmuştur.

Bu durum, kilise yıkıldıktan sonra mezarlık olarak değerlendirildiği tahmin edilmektedir.

Yuvarlak şekilde olduğu tahmin edilen mezarlarda milattan önce yapılan Houkurt türü gömmeler bulunduğu, Roma ve Bizans dönemlerinde ise böyle bir gömme şekli yoktur.

Antakya Arsuz Arabın gölü
 

ARABIN GÖLÜ:

Antakya Arsuz merkeze 10 km uzaklıkta bulunan Konacık Mahallesinde Amanosların zirvesindedir.

Göl dağlar arasında küçük bir vadidedir.

Karaçay deresinin taşıdığı sular yüksekten düşerek gölü oluşturmuştur.

Gölün çevresi yüksek kayalıklarla çevrilidir, ayrıca çam ağaçları vardır.

Gölün berrak suyu yüzmek için tercih edilir.

Ancak burada hassas bir husus var, gölü ziyaret için Konacık köyü muhtarından izin almak gerekiyor, çünkü Konacık köyünün içme suyu bu gölden sağlanıyor.

Antakya Arsuz kalesi
 

ARSUZ KALESİ:

Antakya Arsuz merkeze 30 km uzaklıkta Kale Mahallesindedir. Kalenin Selçuklu döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Günümüze, kaleden çok az bir kalıntı kalmıştır.

 

ARSUZ DENİZ FENERİ

Arsuz merkeze 30 km uzaklıkta Kale Mahallesindedir. Suriye sınırına en yakın deniz feneridir. Fener: 1933 yılında yapılmıştır. Yüksekliği 5 metredir ve deniz seviyesinden yüksekliği ise, 109 metredir. Kesme taştan yapılmış deniz feneri, günümüzde tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

İskenderun merkez gezi ve tanıtım yazısı için.

Hatay şehir merkezi gezi ve tanıtım yazısı için.