Antakya Dörtyol

Antakya Dörtyol Genel

İskenderun ve Hatay yöresine giderken, hemen Dörtyol’un yanından geçiliyor. Dörtyol ilçesinin en önemli özelliği, Kurtuluş Mücadelesinde işgalci düşmana karşı ilk kurşun’un burada atılması ve ilk direniş örgütünün yine burada kurulmuş olmasıdır.

Antakya Dörtyol Ulaşım

ULAŞIM:

İlçe merkezi, E-91 karayoluna, 3 km. uzaklıktadır. Karayoluna paralel olarak demiryolu da geçmektedir. Antakya il merkezine 25 km ve İskenderun’a 30 km uzaklıktadır.

TARİHİ:

Yörenin tarihi incelenirken en büyük etken, MÖ 5 binli yıllardan MS 50’li yıllara kadar üzerinde yerleşim bulunan Kinet höyüktür. MÖ 333 yılında, Büyük İskender, Pers kralı Darius’u İsos savaşında İsos ovasında yenmiştir.

1338 yılında Memlükler, Çukurova’yı fetih ettikten sonra Türkmen boyları, Özerli ve Ocaklı mahallelerine yerleşmiştir. 1909 yılında, Dörtyol, Cebel-i Bereket Sancağına bağlı bir kaza merkezi olur.

Dörtyol adına ilk kez, 1870 yılındaki tapu kayıtlarında, Payas kazasının bir mevkii olarak rastlanılmaktadır. 1910 yılından itibaren, Dörtyol kazasının ismi “Ümraniye” olarak değiştirilir. 1912 yılında ise, buraya yine “Dörtyol” ismi verilir.

11 Eylül 1918 tarihinde, Dörtyol işgal edilir. Ancak Milli Mücadelede, ilk kurşun burada 19 Aralık 1918 tarihinde Karakese köyünde Özerlili Hoca Ömer oğlu Mehmet Çavuş tarafından atılır.

Bu olaydan birkaç gün sonra, Kara Hasan Paşa tarafından Milli Mücadelenin ilk Kuvay-i Milliye örgütü, burada kurulmuştur. 9 Ocak 1922 tarihinde işgal biter. 7 Temmuz 1939 tarihinde, Seyhan’a bağlı olan Dörtyol, Hatay’ın Anavatan’a katılmasıyla Hatay’a bağlanmıştır.

Antakya Dörtyol Genel

GENEL:

Bölgenin iklimi: yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Yani, tipik Akdeniz iklimi hüküm sürüyor. Bu yöre: yurdumuzda, Rize’den sonra, en fazla yağış alan merkezlerdendir. İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 70 metredir.

İlçe sınırları içinde: petrol boru hattı ve gaz dolum tesisleri bulunuyor. Yörede: yoğun olarak tarım yapıldığından, ilçe dışından yoğun şekilde, mevsimlik işçi gelmektedir. Tarıma elverişli arazilerde: hububat, narenciye, sebze ve endüstriyel bitkiler yetiştirilmektedir.

İlçede yaşayanların ekonomik düzeylerinin temelinde: narenciye üretimi, özellikle mandalina ve portakal gelmektedir. Sebze ve meyve çiftçiliğide yapılmaktadır. Payas çevresindeki fabrikalar ve işletmeler, halkın geçim kaynaklarıdır.

Antakya Dörtyol Ne yenir Ne içilir

NE YENİR-NE İÇİLİR:

Dörtyol’un yöresel yemekleri: içli köfte, mantı, zeytinyağlı sarma, muhacir ekmeği ve sıkma.

ATATÜRK VE DÖRTYOL:

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, 14 Ocak 1925, 16 Mayıs 1926 ve 15 Şubat 1931 tarihlerinde olmak üzere, Dörtyol ilçesine 3 kere gelmiştir.

Antakya Dörtyol İlk Kurşun Kültür Sanat ve Turunçgil Festivali

İLK KURŞUN KÜLTÜR SANAT VE TURUNÇGİL FESTİVALİ:

Her yıl kış yaklaşırken 19-22 Aralık (çünkü ilk kurşun 19 Aralık tarihinde atılmıştır.) tarihlerinde ilçede festival düzenlenmektedir. 3-4 gün süren bu festivalde: hem turunçgil ürünlerinin tanıtımı, hem de kültür sanat alanındaki faaliyetleri halkla paylaşılmaktadır. Festival, Çaylı caddesi Atatürk Parkı önünden kortej yürüyüşü ile başlar.

Antakya Dörtyol Deniz

DENİZ:

İlçe deniz turizmi açısından, bölgenin en önemli merkezlerinden birisidir. Burada denize girilecek yerler: Metalurji limanı kuzeyi boyunca dizilidir. Öğme İş Yazlık Sitesi önü, Dörttaş sitesi, Dörtyol Yeşilköy izcilik kampı, Yeniyurt Halk Plajı ve Seçil tatil sitesi önünde denize girilmektedir. Ayrıca, biraz daha kuzeyde Sarı Su mevkii ve Erzin Burnaz Plajı bölgesi de yüzmek için uygundur.

Antakya Dörtyol Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER:

Antakya Dörtyol İlk Kurşun Anıtı

İLK KURŞUN ANITI:

11 Aralık 1918 tarihinde Dörtyol’u işgal eden Fransızlar, bu işgalde 400 Ermeni’den oluşan bir Fransız Taburunu kullanmışlardır. Fransızlar, Ermenilere Fransız askeri üniforması giydirirler. Bunlar, işgalin hemen ardından, bölgede terör estirmeye başlarlar.

Kısa zamanda, Dörtyol ve çevresine 12 bin Ermeni yerleştirilir. Bunlar Dörtyol çevresindeki köylere baskın düzenlerler. Bunlar olurken, Dörtyol’a bağlı Özerli köyünden Hacı Hüseyin Oğullarından, Emin Hoca ve üç kişilik heyet bölgenin İngiliz Komutanlığına müracaat ederler.

Ancak bir süre sonra Fransızlar ve Ermeniler Özerli köyüne saldırırlar ve Muhtar ile birlikte ihtiyar heyetinde olanları öldürürler. Bunun üzerine bu yapılanlara katlanamayan Ömer Hoca Oğlu Mehmet Çavuş (Mehmet Kara) Karakese köyüne geçerler.

Bunun üzerine, Ermeniler ve Fransızlar Karakese köyüne taarruza geçerler, Fransız ve Ermenilere karşı köylüler taştan barikat kurarak yolu kapatırlar ve silahla ateş açarak karşı koyarlar.

İlk kurşunu sıkan ve ateş emrini veren, Ömer Hocaoğlu Mehmet Çavuş’tur. Bu karşılık üzerine Fransızlar geri çekilirler. (19 Aralık 1918) Evet, ülkenin işgali sırasında, düşmana ilk kurşun burada atılmıştır.

Takip eden süreçte, Kara Hasan, Fransızlardan kardeşinin intikamını almak için Kuzuculu köyünde bir teşkilat kurarak direnişe geçer. Mal ve hayvanlarını satarak silah satın alan yöre halkı da Kara Hasan’a katılır.

Böylece, zamanla sayısı 300-400 kişiye varan bir milli teşkilat ortaya çıkar. Kara Hasan Paşa ve çetesi, Türkiye’de işgal güçlerine karşı milli direnişi ilk başlatan teşkilat olarak bilinir.

Tüm bunlar için, yani düşmana atılan ilk kurşun ve düşman işgaline karşı kurulan en büyük Kuvay-i Milliye Teşkilatı için, Dörtyol yöresinde, 9 Ocak 1994 tarihinde bu anıt açılmıştır.

Antakya Dörtyol İlk Kurşun Müzesi ve Atatürk Evi

İLK KURŞUN MÜZESİ VE ATATÜRK EVİ:

İlçe merkezinde Özerli Mahallesinde, Kurtuluş savaşının anısını yaşatmak üzere, 9 Ocak 2014 tarihinde açılmıştır. Müze 3 kattır.

Müzede balmumu materyaller kullanılarak hazırlanmış heykeller (Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Selim Çavuş, Hacı Emin Hoca, Mustafa Deliağa, Çifte tabancalı Müftü, Mehmet Kara, Karahasan Paşa), tarihi resim ve tablolar, istiklal madalyaları, resmi belgeler, Milli Mücadelede Türk kadınının resimleri, Kamalar, tarihi kılıçlar, hançerler, süngüler, silahlar sergileniyor.

Antakya Dörtyol Kırık Köprü

KIRIK KÖPRÜ:

Deliçay (Pinaros) çayı üzerindedir. Yeşilköy mevkiinde, deniz kenarında, gaz dolum tesislerinin yanındadır. Deliçay, Amanos dağlarından doğar ve Dörtyol istasyonunun 2 km kuzeyinden denize dökülür.

Köprü üzerinde herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Köprü muhtemelen Roma döneminden kalma, 6-8’nci yüzyılda yapılmıştır. Köprünün ismi “Roma köprüsü” dür ancak köprünün birçok yeri sökülüp yok olduğu ve koptuğu için halk arasında “Kırık köprü” olarak isimlendirilir.

Köprünün uzunluğu 64 metre, yüksekliği 2.70 metre ve genişliği 2.25 metredir. Köprünün yapıldığında beş kemerli olduğu ancak bir kemerinin yıkıldığı anlaşılmıştır.

1993 yılında, Nehir yatağının yükselmesi nedeniyle, köprünün kuzeybatı ucundan, orta kısmına doğru kazı gerçekleştirilmiştir.

Yapılan kazıdan anlaşıldığına göre: köprü ayakları, kesilmiş düzgün dikdörtgen taşlardan yapılmıştır.

Kemer kısımları çevrede bulunan sivri ve yamuk taşlardan yapılmıştır. Kemer kısımlarında tahripler oluşmuştur.

Antakya Dörtyol Mancınık Kalesi
Antakya Dörtyol Mancınık Kalesi
Antakya Dörtyol Mancınık Kalesi

MANCINIK KALESİ:

İlçe merkezine bağlı, Konaklı (Rabat) köyünden yaklaşık 6 km uzaklıkta Amanos dağları üzerindedir. Eski Roma yolu üstündedir. Kaleye, ana yoldan ayrılan bir patika ile ulaşılır. Yani, buraya sadece yürüyerek gitmek mümkündür.

Kalenin kitabesinde “Bu kale 1290 yılında Ermeni kralı Hethum tarafından tamamlanmıştır” yazılıdır. Kale, Amanos dağları üstünde 700 metre yükseklikte, hakim bir tepede kayalıklar üzerindedir. Bu yüzden, kaleden Akdeniz ve Dörtyol ovaları görülebilmektedir.

Zaten yapılış amacı: Dörtyol limanı gözetlemektir. Kale, 1290 yılında, Dörtyol-Payas arasında büyük bir manastır olarak da kullanılmıştır.

Çevresi uçurumlarla ve sarp kayalıklarla kaplıdır. Ancak kale günümüzde tamamen sahipsiz bırakılmış, çevresi makilerle kaplıdır. Kalenin girişi kuzeydendir.

Giriş kısmında bulunan ve dönemin önemli bilgilerini içinde barındıran yazıtların bulunduğu taşlara da define avcıları tarafından zarar verilmiştir. Burada define avcıları yöreyi aşırı şekilde tahrip etmişlerdir.

Çünkü, burası daha önce Ermenilerin yaşadığı bir yer olarak biliniyor. Define avcıları o kadar ileri gitmişler ki, kalede dinamit patlatıyorlarmış, elbette kale büyük hasar görüyor.

Günümüzde kalenin içinde: kale odaları, merdivenler, sarnıçlar, kale burçları ve ok atmaya yarayan mazgal pencereleri, mahkum odaları ve tuvaletler bulunmaktadır.

Antakya Dörtyol Kinet Höyük

KİNET HÖYÜK (BİR KUZEYDOĞU AKDENİZ LİMANI):

İlçe merkezine bağlı Yeşilköy mahallesinde, denize 500 metre mesafededir.

Burası: antik dönemde, doğu Kilikya (Kizzuwatna-Çukurova’nın antik dönemdeki ismidir) bölgesindeki en büyük yerleşimdir. Bu bölgede bulunan İsos (Hititçe İzziya) ovasında, MÖ 333 yılında, Büyük İskender, Pers kralı Darius’u yenmiştir.

Kinet höyükte 5000 yıldır yerleşim olduğu düşünülmektedir. Çünkü 26 metre yükseklikteki höyükte, 20 yerleşme katı bulunmuştur. Bu yerleşmeler: Erken Tunç Çağı’ndan Demir Çağı’na kadar uzanır. Höyüğün kuzeyinde alçak arazide bir antik kent kalıntıları bulunmaktadır.

Antik dönemde, Kinet yerleşimi, geçimini sahip olduğu iki limandan sağlamaktaydı. Kuzeyinde doğal bir koy vardı. Güneyinde ise, bugün 2.5 km öteye kaymış olan Deliçay ırmağının ağzı bulunuyordu.

Böylece, bir nehrin halicinin kuzey kıyısında, korunaklı bir liman olarak önemini uzun yıllar sürdürmüştür.

Antakya Dörtyol Çökek Yaylası

ÇÖKEK YAYLASI:

İlçe merkezine 8 km uzaklıktadır. Yol stabilizedir.

Yaylada ahşap yayla mimarisine ve yer yer betonarme evlere rastlanır. Dörtyol halkı, buraya yaz aylarında ilgi gösterir. Temiz havası, bol suları bulunan bu yaylada, kamp kurmak, piknik yapmak ve orman içinde treckging yürüyüşleri yapmak mümkündür.

Ancak kamp yapmak isteyenlerin bütün ihtiyaçlarını yanlarında götürmeleri gerekir.

Antakya Dörtyol Topaktaş Yaylası

TOPAKTAŞ YAYLASI:

İlçe merkezine 18 km uzaklıktadır. Bu yolun 14 km orman alanı ve 8 km tırmanma şeklindedir. Yaylada rakım 1180 ile 1360 metre arasındadır. Yayla yaz döneminde oldukça kalabalık, ormanlık alan içerisinde bir yerleşim yeri, çok katlı binalar yapılmış.

Manzara oldukça güzel. Ağaçlarla evler birbirine karışmış durumdadır. Orman ile iç içe olan yaylada kamp kurmak, piknik yapmak ve yürüyüş yapmak mümkündür.

Hatay şehir merkezi gezi ve tanıtım yazısı için.

İskenderun gezi ve tanıtım yazısı için.

Hassa gezi ve tanıtım yazısı için.

 

 

Antakya Samandağ

Antakya Samandağ

Asi nehrinin, Akdeniz’e döküldüğü havza üzerinde kurulmuş. Farklı din ve kültürdeki insanların, dostça, bir arada yaşadıkları ilginç bir yer.

Antakya Samandağ

ULAŞIM:

İlçenin, il merkezine uzaklığı: 22 km. dir. Sürekli çalışan minübüsler ile ulaşım gayet kolay sağlanmaktadır.

Antakya Samandağ

TARİHİ:

Bu bölge: Türkiye’nin en eski yerleşim yerlerinden biridir. MÖ.305 yılında, İskender’in komutanlarından Nicator tarafından, Musa dağı eteklerinde, bir liman kenti olarak kurulmuştur.

İlk adı: “Seleucia Pieria”

MS.1.yüzyılda, bölge, Roma egemenliğine girmiştir. Bu dönemde, burada yapılan “Titus Tüneli” günümüzde halen mevcudiyetini korumaktadır.

Takip eden tarihi süreçte: yörede, Selçuklular, Fatimiler, Memlükler egemenlik kurarlar. 16.yüzyılın başlarından, 1918 yılına kadar olan sürede ise, Osmanlılar hakimiyeti elde bulundururlar.

1918-1939 yılları arasında, Fransız işgali altında kalan bölge: 1939 yılında Anavatana katılmıştır.

1940-1947 yılları arasında: “Süveydiye” adıyla anılan ilçe, 1947 yılında, Samandağ adını alır.

Antakya Samandağ

GENEL:

İlçe: Asi nehrinin Akdeniz’e döküldüğü havzada bulunmaktadır. Ancak, her ne kadar denize sıfır olmasına rağmen, bu bölgede turizm yatırımları yapılmamıştır. Bu havzada: 14 km. uzunluğunda kumsal var. Bu sahil: dünyanın en uzun ikinci sahilidir.

Bu sahillerde: nesli tehlikede olan, “Yeşil kaplumbağa” ve koruma altına alınmış olan “Caretta-caretta” ların, yumurtlama-üreme alanlarıdır. Denize gelince: yazın rüzgarlı olduğundan “sörf” yapılması için çok uygundur. 

Tüm bunların yanında, sahil kesimindeki deniz, sanırım Asi nehrinden kaynaklanan kirlilikten olumsuz etkilenmektedir. Yine de, sahil kesimi: Antakya ve diğer ilçelerden, yaz aylarında önemli ölçüde turist çekmektedir.

İlçede, tipik Akdeniz iklimi hakimdir.

İlçe ekonomisinin temelini: balıkçılık, narenciye ve sera sebzeciliği oluşturur. Narenciye ürünlerinden: portakal, mandalina, limon gibi çeşitler, yörede bol miktarda üretilmektedir. Bunun dışında ise: hurma, erik, kayısı üretimi yaygındır.

İlçenin orman köylerinde ise: hayvancılık yapılır. Hemen hemen her evde, sığır yetiştirilir. Bunun dışında, nakliyecilikte gelişmiştir. Ney yapımına uygun, kaliteli kamışlar, Samandağ ilçesinde yetiştiriliyor.

İlçe insanının ekonomik yönden gelişmesinin en büyük etkilerinden biri de: ilçe halkının % 15-20 oranında, yurt dışında ve özellikle Arap ülkelerinde çalışıyor olmalarıdır. Bu çalışanlar, ilçede yaşayan yakınlarına para göndererek destek oluyorlar.

İlçe merkezinde, denize yakın bir noktada “Hızır” türbesi bulunuyor. Söylentilere göre: burada, Hz. Musa ve Hızır buluşmuşlar.

Beyaza boyalı türbe, tam yolun ortasında bulunuyor. Ziyarete gelenlerin: yedi veya dokuz kere, bu türbenin çevresinde dönmeleri gelenekmiş.

Yoksa, işleri rast gitmezmiş, inanıp inanmamak size kalmış, bunlar söylentiler.

Son olarak, eski Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, Samandağlıdır. Ayrıca: Ermenistan dışındaki tek Ermeni köyü olan “Vakıflı” bu ilçemize bağlıdır.

Antakya Samandağ Sahili

SAMANDAĞ SAHİLİ:

İlçe: 14.4 km. uzunluğunda, daha önce sözünü ettiğim gibi, dünyanın sayılı uzun sahillerinden birine sahiptir.

Bu sahilde, geniş bir kumsal bulunuyor. Bu nedenle: sahil, halka açık bir plaj halindedir. Ancak, bu deli denizin çok can aldığı söylenir. Dalgalı ve son derece ürkütücüdür. Güzel deniz, Çevlik sahilindedir.

Bu sahilde: güneşin batışı muhteşem, tam denizin üzerinden batıyor. Sahil üzerinde: “Çevlik Balıkçı Barınağı”; balıkçı teknelerine, yatlara, tur teknelerine ve dalgıçlık etkinliklerine yardımcı hizmet vermektedir.

Bu balıkçı barınağından hareket eden tur tekneleri: ziyaretçilere; çevredeki muhteşem güzel koyları gezdirmektedir.

Akdeniz havzasında, en önemli chelonia mydas (yeşil deniz kaplumbağası) üreme alanıdır. Bölgede 8 tür vatoz balığı görülür.

Özellikle vatos balıkları, Ekim-Aralık ayları arasında Samandağ sahilinde toplanırlar. Köpekbalıkları ise yavrulamak için kış döneminde buraya gelirler.

NE YENİR-NE İÇİLİR:

Burada: özellikle deniz ürünleri, balık yenebilir. Bunun yanında: el yapımı reçeller ünlü. Bu reçel çeşitleri: ceviz, patlıcan, turunç, kabak reçelleri.

NE SATIN ALINIR:

Samandağ ilçesi yöresine gelirseniz: buradan mutlaka ipekten üretilen ürünler satın alabilirsiniz. İpek kumaş, gömlek ve diğer aksesuarlar yanında, özellikle ve özellikle gravat çok ünlü. Mutlaka kendiniz veya yakınlarınız için satın almalısınız.

Antakya Samandağ Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER:

Antakya Samandağ Batıayaz Tepepınar Köyü

 BATIAYAZ-TEPEPINAR KÖYÜ:

Antakya-Samandağ karayolu üzerindedir. Samandağ merkeze 10 km ve Antakya merkeze 22 km uzaklıktadır.

Tarih ve doğanın iç içe olduğu, zeytin ve çam ağaçlarıyla kaplı bir yayla köyüdür.

Musa dağı eteklerinde kurulmuş bir piknik yeridir.

Şehir merkezinde yaz sıcaklarında bunalanlar, rüzgarlı olan bu yöreyi tercih ederler. Çünkü bu yörede bulunan mesire yerinin havası temizdir ve buz gibi kaynak suları vardır. Köy: bu doğal güzelliklerinin yanı sıra, kültürel açıdan da zengin bir mirasa sahiptir.

Batıayaz Ermeni Kilisesi:

Kilisenin isminin “Asdvazazin” olduğu söyleniyor. Kilise: yüksek sütunları ve taş yapısıyla dikkat çeker. Bir zamanlar bölgenin Ermenilere ev sahipliği yaptığını gösterir. Ancak kilise, 1918 yılında yapımına başlanmasına rağmen, bitirilememiş ve yarım kalmıştır. 

1939 yılında yeniden yapımına başlanmış ama bir türlü tamamlanamamıştır. Kilise, sonraki süreçte, define avcıları tarafından fazlaca hasara uğratılmıştır. Günümüzde köyde sadece 1 Ermeni aile yaşamaktadır.

Antakya Samandağ Musa Ağacı

MUSA AĞACI:

Samandağ merkeze 6 km uzaklıkta bir dağ köyü olan Hıdırbey köyünde dere kenarındadır. Vakıflı Ermeni köyünün devamındadır. 

Ağaç: muhtemelen 800-1000 yaşındadır ancak halk inanışına göre 2000-3000 yaşındadır.

Ağacın gövde kalınlığı 7.5 metre, çevresi 21 metre, yüksekliği 7 metredir. Ağacın dalları yaklaşık 8 metrelik bir alanı kaplamaktadır.  

Ağaç: Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Zaten bu durum hemen tespit ediliyor, ağacın gövdesinde bazı yerlerde yama benzeri bakımlar yapılmıştır.

Ağacın hemen önünde, ağaçla ilgili inanışlar yazılıdır.

Gerçekten ağacın ilginç bir öyküsü var, bence bu ağacı mutlaka ziyaret etmelisiniz, ardından da Hızır türbesine gitmelisiniz.

Rivayet:

Samandağ sahilinde buluşan Hz Hızır ve Hz Musa, birlikte dağa çıkarlar, Tam bu noktaya geldiklerinde, Hz Musa, elindeki asayı toprağa saplar ve eğilip su içer. 

Tekrar dönüp baktığında, asanın yeşerip fidana dönüştüğünü görür. Halk arasında inanca göre: Ab-ı Hayat suyundan can bulan fidanın, binlerce yılda gelişerek bugünkü halini aldığına inanılmaktadır. 

Burayı ziyaret ederseniz, dere kenarında, yemyeşil bir ortam bulacaksınız. Ağacın yanındaki çeşmeden mutlaka su için, ayrıca ağacın hemen ilerisinde yöre halkı tarafından işletilen satış yerleri var.

Buradan bence: zeytinyağı ve nar ekşisi başta olmak üzere bazı yöresel ürünler bulup satın alabilirsiniz. 

Antakya Samandağ Hızır Türbesi

HIZIR TÜRBESİ:

Burada deniz kıyısında bulunması nedeniyle “Deniz Türbesi” de denir. Daha da doğrusu burası bir türbe değil, burası Hz Musa ve Hz Hızır’ın buluştuklarına inanılan bir kaya parçasının bulunduğu bir makamdır.

Antakya Samandağ Hızır Türbesi

Yörede, pek çok yerde Hızır adına yapılmış türbe ve ziyaretgah bulunmaktadır. Bunların en ünlüsü: Samandağ Çevlik Sahilinde, Hz Hızır ile Hz Musa’nın buluştuğu yer olarak kabul edilen kayanın üzerinde kurulan Hızır ziyaretidir.

Çünkü: Musa ve Hızır’ın buluştuğu yer yani “Mecma’ül Bahreyn” Samandağ yöresinde olduğuna inanılmaktadır. Türbenin girişinde bu konuda ayrıntılı bilgi bulunmaktadır. Buranın Asi nehrinin denize döküldüğü yer olması, bu görüşü güçlendirmektedir.

Antakya Samandağ Hızır Türbesi
Evet, türbenin hemen girişinde, Hz Musa ile Hz Hızır’ın buluşmaları öyküsü ayrıntılı şekilde anlatılmaktadır.

Burada yani türbenin içindeki mangaldan, buhur kokuları yükselir bu buhur kokuları içinde ise özellikle tespih ağacı sakızı yoğunluktadır. Buhur iyileştirme, arındırma ve korumak amacıyla kullanılmaktadır.

Hızır türbesinde bulunan kayanın, Hz Musa ile Hz Hızır’ın buluştuğu yer olduğuna inanılıyor.

Türbeyi ziyaret eden kişilerin uyguladıkları çeşitli gelenekler vardır. Bu gelenekler: buraya para bırakır, bez bağlar, çivi ve nal çakar, taş yapıştırır, boncuk takar. Türbeye girilince ise, ortada bulunan taşın çevresinde 4 kere dönülüp dilek tutuluyormuş.

Türbe yolun etrafında olduğundan: oradan geçmekte olan araçlar, 3 tur dönüp dua ederler, yani türbenin çevresinde dolaşan arabaları görünce şaşırmayınız.

Antakya Samandağ Vakıflı Köyü

VAKIFLI KÖYÜ:

Hatay’ın en güneyinde, bir yüzü Suriye’ye, bir yüzü Kıbrıs’a bakan ve yeşillikler içinde bir köydür.

Hıdır Bey köyü yolu üzerindedir. Yollar asfalttır. Hatay merkeze, yaklaşık 40 dakika uzaklıktadır.

Bu köyün hemen ilerisinde Musa ağacı vardır. Yol boyunca birçok restoran bulunmaktadır. Bu restoranlar, güzel manzaralara yöneliktir.

Vakıflı köyü: Türkiye’nin ilk Ermeni köyüdür. Daha da önemlisi Ermenistan sınırları dışında olup ta tüm nüfusu Ermenilerden oluşan, tek yerleşim yeri olmasıdır.

Bu bakımdan kendisi küçük te olsa, ünü sınırları aşmıştır. Avrupa Birliği tarafından takip edilmekte ve ara sıra diplomatları tarafından ziyaret edilmektedir.

Antakya Samandağ Vakıflı Köyü

Köyde günümüzde 35 hane ve 100 nüfus barınmaktadır.

Burada: organik tarım yapılmaktadır. Özellikle, mandalina üretimi vardır. Burayı ziyaret ederseniz, özellikle yöresel nar reçeli ve özel yoğurtlardan satın almayı unutmayınız.

Köyde: Aziz Meryem Ana kilisesi ziyaret edilebilir.

Son bir not: Burayı Pazar günü ziyaret etmeyin, ayin olduğundan her yer kapalı oluyor. Ayrıca, burayı ziyaret etmek için en iyi dönem: Mayıs-Haziran aylarıdır.

Antakya Samandağ Vakıflı Köyü Müzesi

Vakıflı Köyü Müzesi-Musadağ Müzesi:

Burası ülkemizin ilk Ermeni Müzesidir.

Antakya Samandağ Vakıflı Köyü Müzesi

Müze, tamamı köy halkından gelen eşyalarla kurulmuştur. Müzede: yöresel kıyafetler, tarihi eşyalar, takılar sergileniyor. Ekranlardan ise geleneklere ait görüntüler yayınlanıyor. Belgesel odasında, köyle ilgili bir belgesel izlemek mümkündür.

Antakya Samanda Çevlik Seleucia Pierria

ÇEVLİK-SELEUCİA PİERRİA:

Burası, antik bir kent. İlçe merkezinin 5 km. kuzeyinde, Musa Dağının yamaçlarında, Kapısuyu köyündedir.

Burası yani Çevlik ören yeri, gerek doğal güzellikleri ve gerekse tarihi değerleriyle öne çıkmaktadır. Çevlik ören yerine giriş ücretlidir, giriş ücretlidir.

Ören yerinde bulunan antik şehir: MÖ 305 yılında, İskender’in komutanlarından I Nicator tarafından başkent yapılmak üzere kurulmuştur. İlk kurulduğu dönemdeki ismi “Seleukeia Pierria” dır.

Ancak dış saldırılara karşı açık olması nedeniyle, Antakya şehri kurularak başkent orası seçilmiştir. Seleukeia şehri ise, bir ticaret şehri olarak gelişmiştir.

Bu şehre ait bir liman varmış. Liman: dağın hemen bitiminde, dağdan gelen derelerin ağzında, bir iç liman şeklindeymiş.

Ancak; bu liman bölümünün Pieria dağından inen sellerle dolmasını engellemek için, müthiş bir insan gücü kullanılarak bir tünel açılır.

Roma imparatoru Vespasianus zamanında, dağ delinerek, tünel açılmasına karar verilir. Tünel hakkında ayrıntılı bilgiyi aşağıda vereceğim. Ben burada şehirden söz etmek istiyorum. Şehir: aşağı ve yukarı şehir olmak üzere, iki kısımdan oluşuyor.

Yukarı şehir: denizden 300 metre yüksektedir.

Burada: büyük malikaneler, mabetler ve resmi binaların kalıntıları bulunuyor. En yukarı kısımda ise, bir Dor mabedinin kalıntıları vardır.

Aşağı şehir: liman ve çevresinde kurulmuştur. Burada, büyük bir hamam ve küçük bir tiyatro vardır. Ayrıca, bu kısımlarda, çok sayıda kaya mezarı görülmektedir. Roma döneminde: kalker kaya taşına oyulmuş çok sayıda mezar barındıran kaya mezarları “Beşikli Mağara” adıyla anılmakta ve ilgi çekmektedir.

Bu şehrin çevresi, yapıldığında surlarla çevriliymiş. Bu surlar üzerinde: Çarşı ve Al-Mina olarak isimlendirilen, iki kapısı bulunuyormuş.

Çevlik yöresinin doğal güzelliklerine gelince: burada günümüzde oldukça uzun bir kumsal bulunmaktadır. Denizi sürekli dalgalıdır, bu yüzden sörf için idealdir.

Antakya Samanda Çevlik Seleucia Pierria Dor Mabedi

Dor Mabedi

Çevlik’ten 2 km uzaklıkta, Kapısuyu köyü yolu üzerinde, Samandağ ovasına hakim bir tepe üzerindedir.

Antik kentten günümüze ulaşan tapınak, Yukarı şehrin batısında, deniz seviyesinden 250 metre yüksekte, bir teras üzerinde, doğu-batı aksında uzanmaktadır.

Antakya Samanda Çevlik Seleucia Pierria Dor Mabedi

Dor Mabedinin hangi tarihte yapıldığı tam olarak bilinmez. I Antiochos’un Mısır’da hüküm süren Ptolemy’nin İskenderiye’de yaptırdığı Sema Tapınağına benzer bir tapınak yaparak, babasının küllerini buraya gömdüğü iddia edilmektedir.

Bu yüzden tapınağın muhtemelen MÖ 3’ncü yüzyılın ilk yarısında yapılmaya başlandığı tahmin edilmektedir.

Antakya Samanda Çevlik Seleucia Pierria Dor Mabedi
I Antiochus, bu tapınağı: Olimpik tanrıların (Zeus) anıldığı bir bina şeklinde yaptırmıştır.

Anadolu’da nadir yapılan Dorik stildeki yapılardan biridir.

Seleucia Pieria şehrinde, 1935-1939 yılında kazı çalışmaları yapılmıştır.

Bu kazı çalışmalarında, Dorik stilde yapılmış tapınağın ölçülerinin 37 x 19 metre olduğu ve 6 x 12 tane sütun bulunduğu tespit edilmiştir. Bu kazı çalışmalarının ardından bulunan eserler, maalesef kazıyı yapan Amerikan Princeton Üniversiteliler tarafından yurtdışına kaçırılmıştır.

Bu kaçırılan eserler arasında özellikle İsis-Afrodit heykelciği ilgi çekmektedir. Bu buluntu nedeniyle, tapınağın da İsis-Afrodit adına yaptırıldığı anlaşılmıştır. Bu heykelcik: günümüzde Princeton Sanat Müzesindedir.

Günümüzde;

Mabedin bulunduğu yerden, muhteşem bir manzara izlenmektedir. Tapınağın duvarları ve çatısı tamamen tahrip olmuş, sadece zemine kadar olan kısmı bulunmaktadır. Çatıyı destekleyen ve tapınağın kutsal odasını çevreleyen sütunlara ait sütün başları görülebilir.

Antakya Thyche’si

Antakya Thyche’si

Mağaracık köyü civarında bulunmuştur. Mağaracık köyü, Samandağ ilçesinin kuzeybatısındadır.

Roma dönemine aittir. Helenistik dönem heykeltıraşlarından Eutychides tarafından yapılmıştır. Bronz heykelcik 8 cm boyundadır. Kentin talihinin koruyucusu, bolluk ve refahın simgesidir. Roma döneminde “Fortuna” ismiyle anılır.

Silpius’u temsil eden bir kaya üzerine oturmuş, sol eliyle dağa dayanmaktadır.

Sağ elinde tuttuğu buğday başağı: kentin zirai zenginliğini, başındaki taç; şehir surlarını ve tepedeki kaleyi simgelemektedir.

Sağ ayağını bastığı, nehir tanrısı şeklindeki çocuk figürü Orontes’i (Asi Çocuk) temsil etmektedir.

Antakya Samandağ Titus Tüneli

TİTUS TÜNELİ VE BEŞİKLİ MAĞARASI:

Titus tüneli, günümüzde Çevlik ören yerindedir.

Samandağ merkeze 5 km uzaklıktadır. Çevik münübüsleriyle yolculuk yaklaşık 20 dakika sürüyor. Minübüsler, tünele yakın bırakıyor ve ondan sonra 1 kilometrelik yürüyüş yapılıyor.

Antakya Samandağ Titus Tüneli

Bu yürüyüş: defne, mandalina ve meşe ağaçlarının arasından, yöresel ürünler satanları (baharat, meyve, sabun vb satan köylüler var) geçilerek titüs tüneline ulaşılıyor. Yürüyüş boyunca çay vb içecekleri içip dinlenebileceğiniz şirin mekanlar bulunmaktadır.

Kendi aracınız ile giderseniz, otopark vardır. Aracınızı otoparka bırakırsanız, yaklaşık 5 dakikalık bir yürüyüşle tünelin girişine ulaşırsınız.

Antakya Samandağ Titus Tüneli

Antik Seleucia kenti ve limanını, dağlardan inen sel sularından korumak için yapılmıştır.

Tünelin yayımına MS 69 yılında Roma İmparatoru Vespasianus döneminde başlanmış ve daha sonra oğlu Titus döneminde MS 81yılında tamamlanmıştır. İmparator Titus, aynı dönemde Roma şehrindeki Collesium’u yaptırmıştır.

Tabii Collesium’u bütün dünya biliyor, tanıyor, Titus tünelini ise yeterli tanıtım yapılmadığından bizim ülkemizde bile, sınırlı sayıda bilen olduğunu tahmin ediyorum.

Bu yüzden tünele bazı kaynaklarda “Vespasianus Tüneli” olarak isim verilmektedir.

Tamamen dağ içine oyularak yapılan tünel inşaatında, köleler ve Roma lejyonları çalıştırılmıştır.

Antakya Samandağ Titus Tüneli

Burası bir tünel ve kanaldan oluşur. Ancak çekiç ve murç yardımıyla dağ oyularak şekillendirilmiştir.

 Kanalın uzunluğu 1330 metredir.

Tünelin kapalı kısımda: uzunluk ise 130 metre, yükseklik 7 metre, genişlik 6 metredir. Elle yapılan, dünyanın en büyük tüneli olarak kabul edilmektedir. Tam bir mühendislik harikasıdır.

Yapılış amacı: Değirmendere çayının sularının iç limana akmasıyla taşınan birikintinin limanı sığlaştırması, limanı ani sel baskınlarından korumak, dere sularının denetimli olarak kullanımı ve kente su teminidir.

Tünel 3 bölüm halinde yapılmıştır.

Antakya Samandağ Titus Tüneli

1’nci Bölüm:

Saptırma perdesidir. Değirmendere’nin yatağını kesen tünelin başladığı yerde, iki tepe yamacının arasına örülmüş su bendi duvarı vardır.

Antakya Samandağ Titus Tüneli

2’nci Bölüm:

Titus tünelleri bölümüdür. Burada: kaya içine oyulmuş tünelin uzunluğu 88 metredir. Genişlik 6.80 metre ve yükseklik 7 metredir.

İlk bölümden sonra ara kısım gelir. Burada uzunluk 53 metre, genişlik 6.60 metre ve yükseklik 7 metredir.

Antakya Samandağ Titus Tüneli

3’ncü Bölüm:

Kayaya oyularak veya kesme blok taşlardan örülerek yapılmıştır. Bu bölümün üstü açıktır. Genişlik 6 metre ve uzunluk ise 630 metredir. Tanıtım için son bir not: Vespasianus-Titus Tüneli, 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine alınmıştır.

Antakya Samandağ Titus Tüneli

Ziyaret:

Evet, buraya giderseniz, mutlaka ayakkabınız uygun (kaymayan ve mümkün se su geçirmeyen) olmalıdır, çünkü tünelin bulunduğu yaklaşık 300 metrelik yürüyüş yolu oldukça taşlık ve kaygandır.

Çünkü tünelin içinden halen akan bir akarsu bulunmaktadır.

Karanlık olduğunu da unutmamak gerekir. Tünelin sonuna kadar gitmek pek mümkün olmuyor, çünkü karanlık ve ekipman gerekiyor. Tünelin sonunda “Ra’nın gözü” bulunduğu söyleniyor.

Antakya Samandağ Titus Tüneli

Belli yerlerde telefon ışıkları ile ilerlemek mümkündür, bu yüzden eğer unutmazsanız, buraya giderken yanınıza el feneri alınız.

Tünelin içinde akustiği test edebilirsiniz ve süzülen ışığa şahit olacaksınız. Çocuk ve yaşlılar için zorlayıcı olabileceğini unutmayınız. Çünkü inanılmaz bir nem ve sıcak oluyor.  Sadece yağmurlu havada gitmemeyi tercih edin.

Ayrıca tünele giriş ücretlidir, giriş ücretlidir.

Antakya Samandağ Titus Tüneli

Titus Vespasianus Tüneli yakınlarında, Roma dönemine ait 13 kaya mezar bulunmaktadır. Bunlardan “Beşikli Mağara” en ünlüleridir.

Antakya Samandağ Beşikli Mağara

Beşikli Mağara:

Samandağ Çevlik köyündedir. Titus tünelinin deniz tarafındaki girişine göre, sağ tarafta 100 metre uzaklıktadır. Yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüş uzaklığındadır.

Roma döneminde yapılmış Nekropol yani mezarlık alanı, kireç taşı yumuşak kayalık yamaçların oyulmasıyla oluşturulmuştur.

Mağaranın tabanında ve yan duvarlarında toplam 90 civarında mezar vardır.

Mezar odalarının giriş bölümünde merdiven vardır.

Antakya Samandağ Beşikli Mağara

Giriş bölümü öndedir, cephe görüntüsü üç girişlidir, ayrıca 4 sütun vardır.

Peki neden Beşikli Mağara ismi verilmiştir. Yöre halkı tarafından bu ismin verilmesinin sebebi: mezar odasının içinde, yan yana duran, aynı boyutlardaki iki taş sandukalı mezar nedeniyle yöre halkı buraya Beşikli Mağara ismini vermiştir.

Tamamen kayaya oyularak yapılmış mezar kompleksinin, antik Seleucia kendinin Nekropol alanı olduğu düşünülüyor.

Antakya Samandağ Beşikli Mağara

Burada bulunan mezarlardan 12 tanesinin Romalı yönetici ve Seleucia Pieria kentinin ileri gelenlerine ait olduğu düşünülmektedir. Bu mağara mezar alanlarının dışında kalan alanlarda da geniş bir Nekropol yani mezarlık bulunmaktadır.

 18 ve 19’ncu yüzyıl gezginleri tarafından Seyahat kitaplarında mağaradan “Krallar Mezarı” olarak söz edilmiştir.

Bu gezginlerden W. Barlett tarafından mağaranın gravürleri çizilmiştir.

Antakya Samandağ St Simeon Manastırı

ST SİMEON MANASTIRI:

Samandağ ilçesi yolu üzerinde Değirmenbaşı beldesinden ayrılan bir yolla gidilen Aknehir Beldesindedir. Manastır, Samandağ merkeze 12 km uzaklıktadır. Araçla giderseniz virajlı yollardan geçmek gerekiyor.

Manastırın bulunduğu tepe, denizden 479 metre yüksektedir.

Antakya Samandağ St Simeon Manastırı

MS 6’ncı yüzyılda yapılmıştır.

Kısmen kayalar oyularak ve kısmen de kesme taşlardan yapılmıştır. Manastırın şekli ise haç şeklindedir.

Birbirine paralel iki duvarla çevrilmiş yapıda, üç yönden üç giriş bulunur. Duvarların uzunlukları 160 ve 130 metredir.

Yapının avlusu sekizgendir ve ortasında doğal bir kayadan yapılmış sütun görülür.

St Simeon: MS 541 yılında buraya gelmiştir.

Antakya Samandağ St Simeon Manastırı
St Simeon: deprem sonucunda kimsesiz kalınca, kendisiyle aynı adı taşıyan, Halep’te ünlü bir keşişin yanına gider. Yaşlı Simeon adıyla tanınan bu keşişin yanında, dini eğitim alır.

Daha sonra genç Simeon, MS 541 yılında buraya gelir ve kendisini tamamen Hıristiyanlığa adar. Önceleri, kentin dışında kendini bir hücreye kapatır ve burada 3 yıl yaşar.

Sonra dağa çıkar ve müritleriyle birlikte, bu manastırı inşa ederler ve Yaşlı Simeon gibi, Tanrıya daha yakın olabilmek adına, bir sütun üzerinde yaşamaya başlar.

Bu durumu bir tarikat ile de anlamlandırmak mümkündür. St Simeon, Stilitler tarikatının önderlerindendir.

Stilitler Tarikatı mensupları, inzivaya çekilmek istediklerinde bir sütun yapıp onun üzerinde yaşamaya başlarlar. Bu tarikata “Terk-i Diyar Tarikatı” da denilmektedir.

Bu tarikata inanmış olanlar, diğer birçok din adamı gibi, mir manastır, mağara veya oyukta tek başlarına yaşayarak, çile çekmeyi değil, bu şekilde bir sütun üzerinde yaşamayı tercih ederler.

Genç Simeon: 10 metre yükseklikte, 1.5 metre enindeki bu sütuna taş bir merdivenle çıkarmış ve ölünceye (MS 592) kadar 40 yıl bu sütunun üzerinde yaşamıştır. Sütunun tepesinde örtülü ve korunaklı bir yer yaptırdığı söylenmektedir.

Kendini bu kayaya zincirler ve çevresine çizdiği bir çemberin dışına çıkmadan yaşamaya başlar.

Bu sütunun üzerinde: yemek yemiş, uyumuş, kısaca tüm ömrünü bu sütunun üzerinde geçirmiştir.

Peki neden? Çünkü: sabır ve dayanıklılık ile inancın ifadesidir.

St Simeon: yaşam boyunca kadınlardan uzak durmuştur. Hatta kendisini ziyarete gelen annesi Azize Martan’ı “Buraya kadınlar giremez” diye içeri almamış, ancak öldükten sonra annesinin yanına gömülmüştür.

Sütuna çıkılan bu merdivenin ve sütunun kalıntıları günümüzde görülebilir.

Genç Simeon, erken Hıristiyanlık döneminde birtakım mucizeler gerçekleştirmiş, hastaları iyileştirmiştir, bu yüzden manastırın bulunduğu dağa “Mucizeler dağı” ismi verilmiştir.

Manastır kompleksinde bulunan 3 kilise, zamanla bir haç yeri haline gelmiştir.

Antakya Samandağ St Simeon Manastırı
Evet, burayı günümüzde gezerseniz, görebilecekleriniz:

Yukarıda belirttiğim gibi, sütun ve sütuna çıkan merdiven kalıntılarını görebilirsiniz. Sütunun depremler nedeniyle kırılıp yıkıldığı ve yere düştüğü düşünülüyor. Stilist Tarikatına bağlı olanlar, onun oturduğu ve depremde yıkılan taşın kutsallığına inanıp, taştan küçük parçalar alıp götürmüşlerdir. Taştan bugün geriye sadece 4 metrelik kaidesi kalmıştır.

Antakya Samandağ St Simeon Manastırı

Ayrıca: örme şeklindeki sütun başlıkları, üzerinde haç işareti bulunan duvar taşları, mozaikler ve su sarnıçları vardır. Ancak define avcıları nedeniyle, manastırın mozaik tabanından günümüze pek bir şey kalmamıştır.

 

EL-MİNA ANTİK KENTİ:

Asi nehri üzerinde kurulmuş bir liman şehridir. Tanrı Poseidon’un kutsal kenti kabul edilir. Burada yapılan kazılar sonucunda Bronz çağı döneminden kalma bir yerleşim yeri ve Miken çömlekleri bulunmuştur. MÖ 7’nci yüzyılda kurulduğu tahmin edilen antik kent, Asi nehrinin getirdiği alüvyonlar altında kalmıştır. Günümüzde burada görülebilecek herhangi bir kalıntı yoktur.

HIDIRBEY KÖY MEYDANI:

Köy meydanında, Özgür Demir Emir tarafından yapılan proje ve uygulama ile, Samandağ Kaymakamlığı, “Arkitere 2007 İşveren Ödülü” kazanmıştır.

İşveren ödülü 2007 Kamu Kategorisinde, dönemin birlik başkanı Kaymakam: Hatay-Samanda köylere Hizmet Götürme Birliği, toplumsal kalkınmada inisiyatif aldığı, bir uzman olarak mimari projeye dahil ettiği ve bir kalkınma projesi olan Hıdırbey Köy Meydanı Çevre düzenlemesinin ortaya çıkmasını sağladığı için ödüle hak kazanmıştır.

Hatay şehir merkezi gezi ve tanıtım yazısı için.

Yayladağı gezi ve tanıtım yazısı için.

İskenderun gezi ve tanıtım yazısı için.

 

Antakya Erzin

Antakya Erzin

Hatay ilinin, en kuzeydeki ilçesidir. Osmaniye-Toprakkale’ye yakın, buraya giderken, Hitit uygarlığına ait tarihi eserlerin, bölgede bulunabileceğini düşünerek gittim.

Antakya Erzin

ULAŞIM:

Erzin-Adana arası uzaklık: 85 km. Erzin-Osmaniye arası uzaklık: 23 km. Erzin-Dörtyol arası uzaklık: 15 km. Erzin-İskenderun arası uzaklık: 45 km. Erzin-Antakya arası uzaklık; 110 km.dir.

Antakya Erzin

TARİHİ:

İlçenin bulunduğu yerdeki ilk yerleşim: Fatih Sultan Mehmet ile Uzun Hasan arasında, 1473 yılında yapılan Otlukbeli Savaşından sonra, doğudan gelen Türk boyları tarafından yapılmıştır. Bunların: Orta Asya’da, Tannu dağları civarında bulunan Erzin şehrinin isminden geldiği sanılmaktadır.

1903 yılında: Mutasarrufluk olan Erzin, 1906 yılında, Bucak haline dönüşür. 1939 yılında ise, Adana’dan ayrılarak, Hatay iline bağlanır.

I. Dünya Savaşından sonra, Erzin, Fransızlar ve Ermenilerin işgaline uğrar. Ancak, 1922 yılında, yani işgalden 4 yıl sonra, özgürlüğüne kavuşur.

1987 yılında, Erzin, İlçe statüsüne kavuşur. Hızla büyür ve gelişir.

Antakya Erzin Genel

GENEL:

İlçe: Amanos dağlarının batı eteklerindeki düzlüğe kurulmuştur.

İlçe merkezi, denizden 14 km. içeridedir. Rakımı ise: 165 metredir.

İklim: kışın ılık ve yağışlı, yazın ise, nem oranının artmasıyla aşırı sıcaktır. Bu dönemde, ilçe halkı deniz ve yayla bölgelerine gider.

Deniz: güzel bir kumsal var.

İlçe ekonomisinin temeli: ziraattır. Narenciye üretimi ileri düzeydedir. Özellikle: Washington portakal, greyfurt, mandalina, limon üretimi yaygındır. Burada üretilen satsuma mandalina: Rusya ve Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilmektedir.

Antakya Erzin Portakalı

NE YENİR-NE İÇİLİR:

Erzin yöresinin en büyük yöresel lezzeti: ekşili çorbadır. Ayrıca: “Tav” adı verilen bir yemek meşhur. Bu yemek: kuşbaşı doğranmış etlere, halka halka soğan  doğranıp, domates, bol baharat, biber salçası eklenerek yapılıyor.

Bu yemeğin yanında: özel pide ekmek olması gerek. Ayrıca: bu güzel yemeği yerken, çatal-bıçak kullanmak ta yasak. Malzemeleri alıp, fırıncılara verdiğinizde, yemek onlar tarafından da hazırlanabiliyor.

NE SATIN ALINIR:

Burada: nar ekşisi çok bol olarak kullanılıyor. Bu yöreden geçerken, siz de nar ekşisi satın alabilirsiniz.

Antakya Erzin Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER:

Antakya Erzin İsos Harabeleri

İSOS HARABELERİ:

İlçe merkezine 7 km uzaklıkta, İstasyon Mevkiinde, Erzin-Dörtyol karayolundadır.

Arapça kaynaklarda, şehir, genellikle siyah taş yani bazalttan yapılan binalarıyla ünlüdür ve ismi “Kanisat as-sauda” olarak geçer.

Şehir: Geç Hitit, Seleukos, Pers, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde yerleşim görmüştür. Çünkü: Mezopotamya’yı Yunan kültürüne, Anadolu’yu İslam ülkelerine bağlayan bir merkez konumundadır.

Hierokles’e göre: İsos şehri, MÖ 5 ve 6’ncı yüzyıllarda kurulmuş, Kilikya şehridir.

MÖ 540 yılında bölge Pers hakimiyetine girer.

Antakya Erzin İsos Savaşları

İsos Savaşı:

MÖ 333 yılında, Pers kralı III Darius ile, Büyük İskender arasında bu bölgede yapılan İsos savaşlarını Büyük İskender kazanmış ve bölgede Helenistik dönem başlamıştır. Tabii konunun öncesi var, yani burada oldukça büyük bir savaş yaşanmış, ancak bu savaşın öncesi de var.

Efsaneye göre: “Bölgenin acımasız olarak bilinen kralı, kentin susuzluk sorununun çözümü için bir ferman çıkarır. Buna göre, her kim kente içme suyu getirirse, güzeller güzeli kızını onunla evlendirecektir.

Fakir bir çoban, prensesle evlenmek fikrinin yarattığı hevesle, toprak künklerle, Amanos dağlarından İsos şehrine su getirir. Ama zalim kral sözünü tutmaz. Kızını vermediği gibi, çobanı da öldürtür. Kralın zalimliğinden bıkan halk onu İskender’e şikayet eder.

Genç İskender, (henüz 23 yaşındadır), o sırada Çukurova’yı fetih etmek üzere, Tarsus’ta konuşlanmıştır. Halkın, İskender’e haber gönderdiğini duyan kral ise, onun amansız düşmanı Pers Kralı Dara’dan yardım ister. Pers kralı Dara, Çukurova’yı Makedonyalı İskender’e bırakmamak için bölgeye, İssos şehri önlerine gelmiştir.

İskender, Dara’yı yenmeden dünya hükümdarı olamayacağını bildiğinden, Dara’nın ordusunun üstün gücüne aldırmadan savaşı göze alır. Böylece dönemin önemli kenti İssos, İskender ile Dara’nın kavgasının tarihi tanığı olur.

İskender’in tarihçisi Aryantos, bu savaş için tarihin yaprakları arasında “Yıl 300” diye not düşer.

O dönemde, İssos kenti Kilikya diye anılan Çukurova’nın güneydoğu ucunda, körfez ile Amanos dağları arasındaki bir düzlüğü kurulmuş, önemli bir yerleşim yeridir. Kenti, Pers kralı adına bölgesel kral denen “Satraplar” yönetirdi.

İskender, Hocası Aristo’dan aldığı taktikle, kişisel cesaretini birleştirerek, bu kentin önünde Dara’yı bozguna uğratmıştır.

Ve bu zaferi kazanmasından sonra, İsos’un yanı başına kurulduğu körfez isim değiştirir. Artık körfez: İskender’in körfezi ismi verilir ve isim o günden günümüze kadar gelir. Körfezin ismi, sadece İskenderun diye küçük bir değişikliğe uğrar.

Yerleşim yeri, Helenistik dönemde kurulmuş ve Roma döneminde de varlığını sürdürmüştür.

Antakya Erzin İsos Harabeleri Günümüzdeki durumu

Günümüzdeki durumu:

Ören yerinde: 1-2 km uzunluğunda, yükseklikleri 7-8 metre arasında değişen ve günümüze sağlam olarak ulaşan su kanalları görülür. Su kanalları yukarıda sözünü ettiğim arazinin volkanik yapısının bir ürünü olan siyah renkli taşlarla örülmüştür.

Bu su kanalı: Amanos dağları eteklerinden, Akdeniz’de Cenevizli gemicilere su iletmek için yapılmıştır.

Antakya Erzin İsos harabeleri Su Kanalları

Sadece su kanalları değil, elbette bölgede birçok kalıntı bulunduğu tahmin edilmektedir.

Ancak kalıntıların önemli bir kısmının metrelerce toprak altında bulunduğu tahmin edilmektedir.

Bölgede resmi arkeolojik kazı çalışmaları, yoğun değildir, küçük ekipler halinde yapılmaktadır.

Ara sıra bazı buluntular ortaya çıkarılsa da, bölgede araştırmayı bekleyen tiyatro, spor kompleksi, sütunlu caddeler, tapınaklar, hamam, su sarnıçları, mezarlıklar ve sahildeki iskelesi bulunmaktadır.

Kent, günümüzde üzeri otlarla kaplı vaziyette çaresizce beklemektedir.

EPİPHANEİA:

Bazı kaynaklarda buranın İsos kenti olduğu belirtilse de, buradaki kent, İskender’den sonra yöreye hakim olan Selevkos Nıcator tarafından kurulmuş bir yerdir. İsos ve Epiphaneia kentleri birbirine çok yakındır.

Halk arasında kentin ismi “Leçelik” diye bilinir.

Kent, volkanik püskürme oluşumunun eteğinde, İskenderun körfezinin kuzey batı yakasındaki en uç yerinde kurulmuştur. Kent merkezinin güneyinde Kinet höyüğü (İsos şehri) ve batısında Yumurtalık (Ayas) kentleriyle bağlantıları vardı.

Antik kentin boyutları: 800 x 1000 metredir. Könt merkezinin doğu bölgesinde küçük bir höyük bulunur. Su kemerleri, kentin doğusundan başlar ve höyüğün üst bölgesinden geçerek ilerler.

Şehrin tam ismi “Oeniandos- Epiphaneia” dır. Oeniandos ismi, MÖ 2’nci yüzyıla kadar kullanılmıştır. Daha sonra ise Epiphaneia ismi kullanılmıştır. Aslında: Selaukoslar devletinin kralı olan Antiokhos IV Epiphanes: eski adı Oeniandors olan şehri genişletip imar etmiş ve bu kente kendi ismini yani Epiphanes ismini vermiştir.

Kent, Selevkoslardan sonra Roma ve Bizans dönemlerinde de önemini sürdürmüştür.

Roma dönemindeki meşhur hatiplerden Çiçero’nun bu şehirde kaldığı ve yörenin valisi olduğu söylenmektedir. Romalı Çiçero: Amanoslar da korsanlar ve eşkıyalar üzerine yürüttüğü askeri seferler sırasında Epiphaneia kentini karargah olarak kullanmıştır.

Kentin tiyatrosu, höyüğün kuzey eteklerindedir. Höyüğün batı bölgesinde sütunlu bir cadde uzanmaktadır. Sütunlu caddenin kuzeyinde: Odeon ve güneyinde kilise bulunur. Kentin kuzey ve batı bölgelerinde: bazalt taştan yapılmış yapı kalıntıları vardır.

Kent, İslam hakimiyeti yıllarında kullanılmamış ve harabe haline gelmiştir. Haçlı seferlerinden sonra ise işlevini kaybetmiş ve höyük haline dönüşmüştür.

Epiphaneia Hamamı:

Yapının 18 mekanı ve alt yapısının bir kısmı ortaya çıkarılmıştır. Hamamın doğusunda Roma dönemine ait dükkanlar ve sütunlu cadde bulunur. Ayrıca, taş döşeli bir meydan ve üst tabakasında Abbasilere ait mekanlar görülür.

Hamam, Roma dönemine tarihlenir. Hamam odalarının dizilişi: asimetrik bir plana göredir. Hamam yapılırken: bölgenin volkanik olan bazalt taşları ve tuğla kullanılmış ve sıvanmıştır.

Hamamın orta bölgesinde bulunan soğukluk mekanındaki mozaiğin orta bölümünde: “Artemis ve av sahneli” bir pano bulunur.

Antakya Erzin Burnaz Plajı

BURNAZ PLAJI:

İlçe merkezine 22 km uzaklıktadır. Ulaşım sorunu yoktur.

Plaja yakın termik santral kurulmuş ve plajın bir bölümü kapatılmıştır.

Küçük bir çay, buradan denize dökülüyor.

Antakya Erzin Burnaz Plajı

Burnaz sahili, yaklaşık 6 km uzunluktadır ve genişliği ise 1 km dir.

Deniz, 100 metreye kadar derinleşmez, sonra derinleşiyor. Bu yüzden çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler tarafından tercih edilmektedir.

Antakya Erzin Burnaz Plajı

Denizin içi taşlık değildir, kumludur.

2020 yılı sonbaharında Erzin Belediyesi tarafından plajda oldukça güzel düzenlemeler yapılmış ve çeşitli sosyal tesisler açılmıştır. Bir zamanlar oldukça pis, bakımsız ve sahipsiz olan bu plajda yapılan bu güzel hizmetleri mutlaka değerlendirmek lazım, bu yüzden burayı ziyaret etmenizi öneririm.

Antik Liman:

Aşağı Burnaz köyü sahilinde, 1987 yılında antik liman kalıntıları bulunmuş ve 1’nci derece arkeolojik Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Epiphaneia kenti limanı, günümüzdeki Burnaz limanı ve Kısık geçidine hakim bir görüş alanına sahiptir.

Liman kalıntıları ilk bulunduğunda, Epiphaneia antik yerleşiminin limanı olarak kabul edilmiştir.

Ancak 1994-1995 yılları arasında yapılan arkeolojik yüzey araştırmalarında, kısmen kumulların altında kalan 18 yapı veya yapılara ait duvar kalıntıları tespit edilmiştir. Buna göre, antik liman yerleşiminin yapılarının nasıl konumlandığı anlaşılmıştır.

Antik limanın: erken İmparatorluk döneminde kurulduğu ve MS 7’nci yüzyıla kadar aktif olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir.

Antakya Erzin İçmeleri

 

ERZİN İÇMELERİ

İlçe merkezinin 3 km doğusunda İçmeler mevkiindedir. Şifalı içmeler, travertenlerden çıkar. Buradan 2.5 km daha doğuya gidildiğinde ise, Erzin Kaplıcalarına ulaşılır.

Çevre: karışık bir orman örtüsüyle kaplıdır.

Özellikle yaz aylarında, yoğun ziyaretçi akını olmaktadır.

Antakya Erzin İçmeleri

Belediye Moteli:

Buradaki Belediye tarafından işletilen motel; 150 yataklıdır. Motel, yılın 12 ayı açıktır. Şahıslara ait pansiyonlar da bulunmaktadır. Ancak yine de özellikle yaz aylarındaki talebi karşılamakta zorluk yaşanmaktadır.

İçme Sularının Özellikleri:

Suların sıcaklığı 24 derecedir. PH değeri ise 6.7 dir. Suların bileşiminde bulunanlar: bikarbonat, sülfat, magnezyum, kalsiyum, karbondioksit, bromürdür.

İçme kürlerinde kullanılan suların yararları ise şunlardır: sindirim sistemi rahatsızlıkları, böbrek ve idrar yolları rahatsızlıkları ve metabolizmal bozukluklardır.

Antakya Erzin İçmeleri

ILICA KAPLICALARI:

Erzin içmelerinin 2.5 km doğusunda, Erzin ilçesine bağlı başlamış köyündedir. Kaplıcalar, özellikle romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılır. Burada özel kişilere ait birkaç pansiyon bulunmaktadır.

Antakya Erzin Karıncalı Yaylası

KARINCALI YAYLASI:

Erzin içmeler mevkiinden, yayla yoluna girdiğiniz zaman Amanos dağlarına yaklaşık 20 km tırmandıktan sonra yaylaya ulaşılır.

Amanos (Gavur) dağında ve 1700 metre yükseklikteki tepe, çıplak gibi gözükür ama gerçekte otsu bitkilerle kaplıdır. Tepenin ismi “Keldaz” tepesidir.

Zirvenin 500 metre aşağısında: Küçük ve Büyük Karıncalı düzlükleri vardır.

Antakya Erzin Karıncalı Yaylası

Bu düzlüklerde yani yaylalarda, yaklaşık 450 hane ev bulunmaktadır.

Ayrıca: Karıncalı yaylasında, kuruluşundan bu yana simge haline gelmiş futbol sahası görülür.

Bu yayla: özellikle yaz aylarında, sıcak havalarda yöre halkı tarafından yoğun tercih edilmektedir. Yayla sakinleri, akşamüstü saatlerinde yaylanın hemen yakınındaki Taşoluk beldesinde yürüyüş yaparlar.

Antakya Erzin Karagöl

KARAGÖL VE KARAGÖL YAYLASI

Gökdere köyü Mevkiindedir.

Göl, denizden 273 metre yükseklikte, doğal bir göldür.

Antakya Erzin Karagöl

Göl: yağmur ve kar suları ile beslenir, su derinliği zaman zaman değişmektedir.

Gölün en büyük özelliği, yörede ve çevrede yaşayanlar tarafından gölden toplanan sülüklerdir.

Antakya Erzin Şirinsu

ŞİRİNSU:

Şirinsu mevkii, Karıncalı yayla yolu diye bilinen Amanos dağları eteğindedir. Bunlar yangın göletleridir. Aynı zamanda burası bir mesire alanıdır. Özellikle yaz aylarında yerli halk tarafından yoğun tercih edilmektedir.

Hatay şehir merkezi gezi ve tanıtım yazısı için.

Dörtyol gezi ve tanıtım yazısı için