İlçe Ankara’ya 115 km ve bağlı bulunduğu il merkezi olan Kırıkkale’ye ise 57 km uzaklıktadır.
TARİHİ
İlçe, Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma dönemi başlangıcında; doğu ve batı arasındaki yolların en önemlisi olan Kırşehir-Ankara yolunun birkaç kilometre yakınında olarak önem kazanmıştır. İlk iskan edildiği bölgenin ismi “Karalık” tır.
O zaman kurulan yer, bugünkü ilçenin biraz uzağında bir mezra görünümündedir. Daha sonraları, Türkmen aşiretinin Harameyn koluna mensup bir kafile, Çelebi dağının çanağına gelerek yerleşirler. Bu yerlerim yerinin günümüzdeki ismi “Kavas özü” dür.
19 Mayıs 1919 tarihinde, Atatürk’ün Ankara’ya olan yolculuğunda: ilçe halkı Kırşehir-Ankara karayoluna çıkarak, Atatürk ve beraberindekileri karşılamıştır.
Günümüzde İğreyi-Dörtyol olarak bilinen yerde toplanan kalabalık, Atatürk ve arkadaşlarını memnun etmiştir. 1968 yılında Çelebi’de Belediye teşkilatı kurulmuştur. Çelebi, 1990 tarihinde ilçe statüsünü kazanmıştır.
Kırıkkale Çelebi
GENEL
İlçe Çelebi dağı eteklerinde kurulmuştur. Batısında Bala ve Karakeçili bulunur. İlçenin rakımı 1275 metredir. Karasal iklim hakimdir. Kışlar oldukça sert ve kar yağışlıdır. Yağışlar az olduğundan yaz mevsiminde bitki örtüsü bozkır görünümündedir.
Balışeyh, Sulakyurt arası 24 km, Balışeyh Keskin arası 12 km, Balışeyh Delice arası 35 km, Balışeyh Kırıkkale il merkezi arası 47 km. dir. İlçeden: Ankara-Karadeniz ve Doğu illerine giden önemli bir karayolu olan E-88 devlet karayolu geçer. Ayrıca, yine ilçeden demir yolu hattı da geçer.
TARİHİ
İlçe ismini Oğuz Kayı Beyi Ertuğrul Gazi’nin yakın arkadaşı Şeyh Edebali’nin diğer adı olan “Balı-Şeyh” ten almıştır.
Buraya ilk yerleşim; 1230-1258 yılları arasındadır. İlçede, Selçuklu dönemine yani 13’ncü yüzyıla ait bir cami olması, bu düşünceyi doğrulamaktadır.
Balışeyh, 1972 yılında Belediyelik ve 1990 yılında da İlçe statüsüne kavuşmuştur.
Kırıkkale Balışeyh
GENEL
Bölgenin en yüksek kesimi, güneydeki Denek Dağı ve kuzeydoğudaki Koçubaba Seyidin tepesidir. Arazinin tamamı tarım alanıdır. Kenanbey obası köyünde “Azgın” yaylası vardır.
İlçede karasal iklim hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları genellikle soğuk ve kısmen kar yağışlı geçer. İlçe arazisinde en yüksek rakım 1140 metre, en düşük rakım ise 872 metredir.
GEZİLECEK YERLER
KOÇUBEY CAMİİ;
İlçe merkezindeki caminin 12’nci yüzyılda, 1121 yılında yapıldığı tahmin edilmektedir. Ancak kim tarafından yapıldığı bilinmez. Çünkü kitabesi yoktur. Anadolu Selçuklu mimarisini yansıtmaktadır. Caminin tavan örtüsündeki ahşap işçilik görülmeye değerdir. Cami yol kenarında, düz bir arazidedir.
Boyuna dikdörtgen planlıdır. Duvarları yontma moloz taş ve bazı yerlerinde kesme taş kullanılmıştır. Minare: tuğla gövdelidir, tek şerefelidir. Minare Selçuklu mimarisinde olduğu gibi, Osmanlı döneminden daha kısa, kalın ve küçüktür. Çünkü Osmanlı dönemindeki minareler ve kubbeler oldukça büyük ve yüksektedir.
Giriş kapısı: dikdörtgen portal içinde, yuvarlak kemerlidir. İç mekanda: cami kıbleye dikey neflerle ayrılır. Nefleri ayıran ağaç direkler arasındaki tavan, klasik Selçuklu süsleme sanatı örnekleriyle doldurulmuştur.
Cami 1991 yılında orijinaline uygun olarak restore edilmiştir. Özellikle, son cemaat yerinin tavanındaki ağaçlar, orijinaldir. Minarenin iç merdivenleri orjinalde ahşap tahtadan yapılmıştır. Caminin hemen yanında “Ballı Baba Türbesi” vardır.
Kırıkkale Balışeyh Koçubaba Türbesi
KOÇUBABA TÜRBESİ
İlçe merkezine bağlı Koçubaba köyündedir. Kitabesi olmadığı için hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmez. Mimari özelliklerine göre 14 veya 15’nci yüzyılda yapılmış olmalıdır. Koçubaba: buradaki köyde yaşamış, bir Türkmen bilgesidir. Asıl ismi Seyit han Ata’dır. 1200 yıllarında, Horasan bölgesinin Nişabur beldesinde doğduğu tahmin edilir. Ahmet Yesevi ocağında eğitim aldıktan sonra, Hacı Bektaş-ı Veli liderliğinde Anadolu’ya göç ettiği düşünülmektedir.
Koçu Baba hakkında Evliye Çelebi, Seyahatnamesinde şunları yazar “Yine kuzeye giderek Akçakoyunlu köyüne geldik. Buradan da Koçu Baba durağına geldik. Bu da Kalecik kazası toprağında 200 evli bir Türk köyüdür. Ama görünürde asla ev yoktur. Hepsi de yer altındadır. Bu köyde “Koçubaba ziyaretgahı” vardır. Bu zat Bektaşi halifelerindendir. Türkmen yaylasında bu babaya çok inanırlar.
Balıkların ve deniz kabuklularının çeşitliliği, bu açıdan zengin bir mutfağın olmasına imkan sağlamıştır. Deniz kabukluları: çiğ ya da pişmiş tüketilmektedir. Modern sanayi gelişiminin bir sonucu olarak, kidonya, küçük ve büyük yengeç, paburya, istiridye gibi deniz ürünleri konserve olarak da satışa sunulmaktadır.
Kılıç, ton, eşkina, migra ve somon gibi balıkları ızgara, tava, buğulama usulü ayrıca çorbalarda çok çeşitli olarak tatmak mümkündür.
Bu ülkeye yolunuz düşerse: özellikle “Deniz yosunlu somon dolması” yemenizi öneririm. Bunun içinde: somon, eşkina filetoları ve utte yosunu bulunuyor.
“New Yort Times” gastronomi köşesi yazarlarından biri, “Şilililer için tutku, Şili böreği (Empanada) olarak ifade edilir” diye Şili böreğini yorumlamıştır. Kuşbaşılı Empanadalar, milli yemek olarak kabul edildiği gibi, kokteyllerde tadımlık olarak, caddelerde ya da yol üzerindeki dinlenme tesislerinde ve restoranlarda, kısaca hemen her yerde servis edilirler.” Diye de eklemiştir.
Yazı da, ayrıca eski Cumhurbaşkanı Salvador Allende’nin “vahşetsiz bir devrim ancak kırmızı şarap ve empanada ile yapılır” dediğinden söz etmektedir.
Chiloe adasının tipik yemeği olan “Curanto” : domuz, tavuk etleri, sosis, patates ve çeşitli deniz ürünlerinin karışımından yapılır. Bu yemek bin yılı aşkın bir süredir yapılmakta olup Büyük Okyanusun besleyici ve zengin mutfağına güzel bir örnek teşkil etmektedir.
EN ÖNEMLİ İÇKİSİ
Pısco içkisi: damıtılmış Moskatel üzümlerinden yapılan Şili’nin 3 ve 4’ncü bölgelerinin (La Sarena, Elqui, Limari) tipik bir içkisidir.
Pisco: özellikle bu bölgelerdeki vadilerde mevcut Moskatel türlerinden elde edildiğinden, sahip olduğu “organoleptik” nitelikleri, onu diğer damıtılmış içkilerden farklı kılar.