Antalya Elmalı

Antalya Elmalı


Elmalı denilince, benim aklıma ilk gelen: ilçe merkezinde, Ömer Paşa camisinin hemen yanındaki “Elma anıtı” ve yörenin yaz aylarında aşırı sıcaklarından kaçıp buraya sığınan ve yerleşim yerinin mevcut nüfusunu, üç-dört katına çıkaran nüfus yoğunluğudur.

Evet, burası, rakımın yüksek olması nedeniyle, özellikle yaz aylarında, nispeten serin havası ile ziyaretçi çekiyor. Bunun dışında, bölgenin genelindeki turistik çekicilik, maalesef burada etkin değil. Çünkü: herhangi bir turizm aktivitesi yok.

Sadece, bir kısım turist, bir yerden bir yere giderken, buradan geçiyor. Ama, unutmamak gerekir ki, Elmalı gerçekten, tarihi geçmişi renkli olan bir yer ve özellikle, Elmalı Definesi, bütün dünya tarafından bilinen bir gerçektir.

Antalya Elmalı

ULAŞIM

Elmalı, bağlı bulunduğu il olan Antalya’nın 111 km. batısındadır. Elmalı-Korkuteli arasındaki uzaklık: 50 km. Elmalı-Finike arasındaki uzaklık: 60 km.

Antalya Elmalı Tarih

TARİH

Yörenin tarihi geçmişi incelendiğinde, özellikle, antik dönemde Likya uygarlığının kuzeyinde önemli bir yerleşim yeri olduğu kabul edilmektedir. Bunun dışında: Semahöyük köyü ve Hacımusalar köyü yakınlarındaki höyüklerde yapılan araştırmalarda, Bronz çağında, buralarda yerleşim izleri görülmüştür.

Ancak, tüm bunlara rağmen, yine de, Elmalı yerleşim yerinin, ilk olarak, MS.8’nci yüzyılda gerçekleştiği resmen anlaşılmaktadır. Yıldırım Beyazıt döneminde, yöre, Osmanlı egemenliğine girer. Osmanlı döneminin ilk yıllarında, Teke livasının merkezi ve Teke paşalarının ikametgahı olarak bilinir. Çünkü: Anadolu Selçukluları, burayı ele geçirince, Tekeli Türk boylarını, buraya yerleştirirler.

Ancak, idare merkezi Antalya’ya taşınınca, burası kaza haline gelir. Bu süreçte, yörenin kullanılan isimleri: Kabalı, Amelas, Elmalı.

Evet: Elmalı, antik dönemde, askeri ulaşım yolları dışında kalması nedeniyle fazla gelişmemiş olsa da, yine de kendisine has ekonomik bir etkinlik oluşturmuştur. Özellikle: hayvancılık ürünlerinin satıldığı Pazar, pamuklu bez dokuması ve dericilik, buranın ekonomik gelişimini sağlamıştır.

Tarihi süreç ile ilgili son bir not: 1940 yılında, Elmalı yöresinde büyük bir yangın çıkar ve yerleşim yeri, tamamen yanarak yok olur ve daha sonra yeniden imar edilir.

Antalya Elmalı

GENEL

Elmalı, bağlı bulunduğu Antalya ilinin batısında ve iç kesiminde, dağlık bir alanda bulunmaktadır. Yöre: Batı Torosların kolları ile engebelenmiştir. Yörenin başlıca yükseltileri, 2000 metrenin üzerindeki Susuz ve Kohu dağlarıdır. İlçe merkezinin bulunduğu mahal: adeta bir çanağı andırır, yani çevre tamamen yükseltilerle çevrilidir. Bu yükseltiler yani dağlar, ormanlar ile kaplanmıştır.

Bu ormanlık alanlarda, özellikle: antik dönemde, gemi yapımında kullanılan “Lübnan sediri” yani “Katran ağacı” bulunmaktadır. Bu ağaç aynı zamanda: saray ve mabetlerin yapımında, firavun ve yüksek yöneticilerin tabutlarının yapımında da kullanılmıştır. Reçinelerinden ise, mumyalama işleminde yararlanılmıştır.

Ayrıca, çeşitli yerlerdeki demiryolu yapımında, yine bu ağaç, travers olarak kullanılmıştır.

Bu çanak bölüm içinde ise: birkaç ova bulunmaktadır. İlçe merkezi, 2503 metre yükseklikteki Elmalı dağının güney eteğinde kurulmuştur.

Yörenin denizden yüksekliği: 1196 metredir. Yüzölçümü ise: 1595 km. karedir.
Ekonomi, tarıma dayanmaktadır. Özellikle: meyvecilik ileri düzeydedir. Hayvancılık da yapılır ve buna bağlı olarak, mandra ürünleri ve hem deri üretimi yaygındır.

Antalya Elmalı Sikkeleri

ELMALI DEFİNESİ-SİKKELERİ

MÖ.5. yüzyılda Perslerin Yunanistan’ı işgal etmesinin ardından, Atina Şehir Devletinin önderliğinde Akdeniz çevresindeki şehirlerden oluşan bir birlik kurulmuştur. Atik-Delos Deniz Birliği olarak isimlendirilen bu birliğin bir merkezi ve bir bütçesi vardı. Her ülke kendi bastığı gümüş sikkeden kendi gücü oranında katkıda bulunuyordu.

1984 yılında Elmalı ilçesinde kaçak kazılar sonucu bulunan “yüzyılın definesi Elmalı Sikkeleri” o bölgede bulunan bütün şehir devletlerinin paralarını içeriyordu. Yaklaşık 1900 adet sikkenin binden fazlası ise Likya bölgesindeki şehir devletlerinin parası idi ve içlerinde şimdiye kadar bilinmeyen hanedanların sikkeleri de vardı.

Definenin gömülüş tarihi MÖ 480-460’tır. Karanlığı çok olan bir döneme hatırı sayılır ışık tutmuştur. 

Söz konusu sikkelere: yüzyılın definesi denmesinin en önemli nedeni; Yunanlılar Persleri yendikleri için bir anı parası çıkarmışlardı. Normal olarak o zaman para birimi 1 drahmi, en fazla 4 drahmi iken, anma nedeniyle 10 drahmilik para çıkarılmıştı. (10 drahmilik paranın ismi Dekahdrahmi idi) 

Arkeologlar Jeffry Spier ve Jonathan H. Kagan tarafından MÖ.470-450 yılları arasına tarihlenen ve yeryüzünün en kıymetli antik sikkesi olarak nitelenen bunlar (her birinin 600 bin dolar değeri olduğu söyleniyor) büyük define içinde bulunmaktadır.

Çünkü bu sikkeler çok az basılmıştır ve 1984 yılına kadar dünyada yalnızca 13 tanesinin varlığı biliniyordu. Elmalı definesinde ise bunlardan 14 tane bulunmaktaydı.

Elmalı definesinin bulunmasıyla insanlık tarihinin bilinmeyen önemli bir bölümü aydınlatılmış ve dünyada bilinen Dekahdrahmi sayısı 2 katına çıkmıştır.

Koleksiyonun büyük kısmını: (962 adet) Lykia sikkeleri oluşturur. Geriye kalanların 283’ü Rhodos, 41’i Samos, 12’si Efes/Milet, 165’i Atina, 59’u Bisaltai, 31’i Akanthus, 15’i Abdera, 6’sı Taşoz ve 44’ü Paros’tur.  

Definedeki Lykia sikkelerine genel olarak bakıldığında, değişik tipte yazılı ve yazısız sülale sikkeleri eldekilerin yaklaşık yüzde kırkını, geriye kalan yüzde altmışı ise az sayıda tipi içeren fakat birbiriyle kalıp bağı olan sikkeler oluşturur. Bunların çoğu önceden bilinen veya örnekleri tanınan sikkelerdir. Sikke bağı en kuvvetli lan grup ise Kamirus sikkeleridir. Bunların yaklaşık yüzde ellisi birbirleri ile ön yüz veya arka yüz kalıbı açısından bir zincir oluştururken, diğer yüzde ellisi ise tamamen aynı ön ve arka yüz kalıbından basılmıştır. Genel sonuç olarak: Elmalı Definesi, içinde birkaç örneği olan değişik merkezlere ait sikkeleri barındırmakla birlikte çoğunluğu birkaç büyük merkeze ait çok sayıda ve birbirleriyle bağ olan sikkelerden oluşmaktadır. 

Definede bulunan Orta ve Kuzey Yunanistan, Trakya, Ege Adaları ve Kuzeybatı Anadolu (Lykia) sikkeleri çağdaştırlar. Aynı zamanda bu sikkeler her şehri belli bir oranda temsil eder gibi bir araya getirilerek gömülmüş gözükmektedir. 

Bu nedenle Elmalı Sikkelerinin kısa bir dönemde ve büyük bir amaç için bir araya getirildiği sonucu ortaya çıkmıştır. Bu durumda sikkelerin MÖ 546 yılında başlayan Grek-Pers savaşlarından  sonra Pers hakimiyetine geçen Anadolu ve Grek kentlerinin Atina önderliğinde Pers hegemonyasına karşı kurduğu ve adına Attika-Delos Deniz Birliği denen ittifakın ihtiyaçları için toplanmış olabileceği düşünülmektedir. 

Elmalı Definesinde, Atinalıların Pers’leri bozguna uğrattığı savaşların anısına bastırdığı ve her biri 43 gram ağırlığındaki Dekadrahmiler bulunmaktadır. Bu sikkelerin arka yüzündeki kanatları açık ve cepheden baykuş figürü, Athena’nın klasik ve yüzlerce yıl değişmeden aynı tipte basılmış baykuşlu sikkelerden farklı olarak tasarlanmış ve çok sayıda basılmıştır. Definede 14 adet olduğu belirtilen ancak 6 tanesi yurda dönebilen bu sikkelerin ilavesiyle dünya literatüründe bilinen örnek sayısı 42 olmuştur. 

Elmalı Definesinin bulunması/kaçırılması:

Evet “Yüzyılın Definesi” olarak nitelendirilen bu hazine: 18 Nisan 1984 tarihinde Antalya-Elmalı kara yolunun hemen kuzeyinde, Karaburun tümülüsü ile gökpınar köyü arasında bulunmuştur. Define kaçakçılar tarafından Amerika’ya kaçırılmıştır.

1988 yılında Amerika-Los Angeles şehrinde 10 ve aynı yılın Mayıs ayında İsviçre-Zürih şehrinde 3 ve 1991 yılında yine Zürih şehrinde 3 adet olmak üzere çeşitli müzayedelerde 16 adet Elmalı Sikkesi açık arttırmaya çıkarılmıştır.

Ancak Türk hükümeti avukatları aracılığı ile müdahale ederek satışları durdurmuştur. Ülkemizden kaçırıldığı bilinen sikkeler; Gazeteci Özgen Acar ve Kültür Bakanlığının uzun ve inatçı girişimleri sonucunda herhangi bir bedel ödenmeksizin 1999 yılında başında ülkemize getirilmiştir.

Ancak hazinenin toplamı 1900 sikkeden oluşmasına rağmen, bunlardan yalnızca 1676 tanesi geri getirilebilmiştir. Geriye kalan sikkelerin nerede olduğu bilinmemektedir.

Antalya Elmalı Yeşilyayla Güreşleri

ELMALI YEŞİLYAYLA GÜREŞLERİ

Bu etkinlik tarihçe olarak ülkemizde birinci sırada ancak organizasyon olarak Kırkpınar’dan sonra ikinci sıradadır. Güreş tarihçesi incelendiğinde: 1419 yılında Nuh Çelebi’den gelen taşınmaz mal varlığının, günümüzde Yeşil Cami olarak bilinen yerde bulunan Musalla Çevrik diye anılan mahalledeki arazinin güreş çayırlığı diye vakfiye edildiği belirlenmiştir. Bu nedenle, burada güreş tarihinin çok eski yıllara kadar gittiği düşünülmektedir.

Güreşlerin bir yönü: güreş yapılan yöre halkının maddi ve manevi desteğiyle yine yöre halkına fayda sağlayacak eserlerin yapılmış olmasıdır. Tespitlere göre: Elmalı’da son 30 yıl içinde güreş gelirlerinden: Elmalı Lisesi, Elmalı Devlet Hastanesi, Elmalı Spor Tesisleri ve Elmalı Müzesi için maddi destek sağlanmıştır.

Günümüzde, güreşler başlamadan bir hafta önce sempozyum ve sergiler düzenlenmektedir. Güreş günlerinden birkaç gün öncesi, akşamları sanatçılar davet edilerek yöre halkına konserler tertip edilir.

Evet, Elmalı Yeşil Yayla Güreşleri, her yıl Eylül ayının ilk haftasında yapılmaktadır. 2014 yılında güreşlerin 672. si yapılmıştır.

Antalya Elmalı

NE YENİR/NE İÇİLİR

Elmalı yöresinde, yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz, size önerebileceğim yiyecekler şunlardır: tarhana çorbası, erişte (elde kesme makarna), kırmızı sulu et yemeği ve höşmerim tatlısıdır.

Son olarak, burada, keçi sütünden yapılan “teke dondurması” yemenizi öneririm. Bu dondurma herkesin hoşuna gitmeyebilir, is kokusu hakim, ama buraya özgü bir lezzet olarak arzu edenler tadabilirler.

Antalya Elmalı

KONAKLAMA

Elmalı Öğretmenevi Yenimahalle. Antalya Yolu 242-6183288

Antalya Elmalı

GEZİLECEK YERLER

TARİHİ ELMALI EVLERİ

Elmalı: Elmalı dağı yakınlarında kurulan oldukça eski bir yerleşim yeridir. İlçedeki evler: cumbaları, eski tip pencereleri ve parlak renkleriyle zamanın çok gerilerinden beri hala dimdik ayaktadır ve karakteristik özelliklerinin çoğunu bugüne kadar korumayı başarmıştır.

Bu evler: Elmalı’nın Tahtamescit mahallesinde Aylar Sokaktadır. En az 500 yıllık bu evlerin mimari bir öğesi olan ahşap dokusunda, yörenin zenginliği olan sedir ağaçlarından bol miktarda kullanılmıştır. Süslemelerdeki stilize ağaçları, çiçek motifleri ve altı köşeli yıldızlarıyla da Anadolu kültürünü yansıtan eşsiz örneklerdir.

Elmalı evleri içinde en güzel örnek “Yeşil kapılı” dır. 1600 yılında yapılmış olan bu yapının ahşap işçiliği, insanı şaşırtacak kadar özel bir ustalık eseridir.

ELMALI MÜZESİ

1963-2001 yılları arasında bölgede kazılar yapan Prof.Dr.Macteld J. Mellink: bölgenin kültürel ve tarihi zenginliğine değinmiş, bu eşsiz kültür mirasının yerinde korunması, tanıtılması, halkın bilinçlendirilmesi ve en önemlisi son yıllarda giderek artan eski eser kaçakçılığının önlenmesi için bölgede mutlaka bir müze veya enstitü kurulmasını istemiştir.

Onun bu isteğinin karşılanması için, Turizm Bakanlığı 2000’li yıllarda aldığı bir kararla ilk adımı atmış ve Elmalı caddesi üzerinde, eski hükümet konağı, 2004 yılında müze olarak değerlendirilmek üzere Maliye Bakanlığı tarafından Turizm Bakanlığına tahsis edilmiştir.

Bu Hükümet binası, yapıldığı 1941 yılından 1987 yılına kadar ilçenin Hükümet binası,  daha sonra vergi dairesi ve bir bölümü öğretmenevi görevini yapmış ve mimari yapısıyla özel bir değere haiz bu yapının içinde, müze ihtiyaçlarına uygun biçimde değişiklik yapılmıştır.

Bunun sonucunda: 3 tane zeminde, 8 tane birinci katta olmak üzere, 11 teşhir salonu oluşturulmuştur. Teşhir ve tanzim çalışmaları, Antalya Müzesi müdürlüğüne bağlı olarak 2011 yılında tamamlanmış ve Elmalı Müzesi 13 Haziran 2011 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Müzede neler sergilenmektedir

Elmalı Müzesi:2400 metrekarelik bir alanda, ikisi normal, biri bodrum katı olmak üzere 3 katlı bir yapıdır. Yapının güneybatı cephesindeki ana giriş kapısı, orta akstadır. Girişte danışmanın da bulunduğu geniş bir salon, sağ yanda idari mekanlar ve konferans salonu görülür.

Girişe göre: soldaki 3 teşhir salonundan b irinde bulunan 8 vitrinde: Elmalı ovasının Kaolitikten Orta Bronz dönemi sonuna kadar uzanan bir zaman dilimine ait eserler sergilenmektedir. Bağbaşı ve Karataş-Semayük kazılarında elde edilen bu eserler 8 başlık altında toplanmıştır.

Sergileme geç kaolitik döneme ait Bağbaşı eserleri ile başlatılmış ve Karataş-Semayük erken dönem Tunç eserleriyle devam ettirilmiştir. Karataş-Semayük yerleşmesinin yaşam biçimini yansıtan çeşitli aletler, mühürler, ağırşak, takı vb buluntular yine tipolojik ve işlevsel bir düzenleme ile ziyaretçilere sunulmaktadır.

İkinci Salonda: Kalkolitik ve Erken Tunç Dönemine ait mezar ve depolama kapları olarak kullanılmış, pithos ve çömlek gibi büyük boyutlu kapılardan seçilmiş örnekler sergilenmektedir. Bilgi panolarında Anadolu’nun tarih öncesi kültürlerinin karakteristik özellikleri maddeler halinde belirtilmiştir.

Üçüncü Salonda: Karataş-Semayük mezarlık alanında bulunmuş 3 küp mezar özgün konumlarına göre, içlerindeki iskeletler ve ölü hediyeleriyle birlikte çarpıcı bir atmosfer içinde sergilenmektedir.

Bilgi panolarında: Anadolu’daki tarih öncesi ölü gömme adetleriyle Semayük nekropolü hakkında açıklamalar yer alırken, pithoslar üzerindeki bezeme tipleri, motiflerin anlamları ve önemi herkesin anlayabileceği bir anlatımla yansıtılmıştır.

Birinci Katta, girişe göre sol yanda: Anadolu’nun tarih sonrası dönemlerine ait kronolojik bir cetvel vardır.

Sağ yandaki levhada: Elmalı bölgesindeki ilk bilimsel araştırma ve kazıları başlatan, Kızılbey ve Karaburun mezar odalarının restorasyon projelerini yürüten, özellikle 60 yıl üzerinde çalıştığı Anadolu arkeolojisini bilim alemine tanıtan “Türkiye’deki Amerikalı arkeologların duayeni” unvanına sahip değerli bilim adamı Prof. Dr. Machtel J. Mellink’in biyografisi yer almaktadır.

Birinci katın, Sağ yanında bulunan dört salondan birinde: Likya’da rağbet gören yerel tanrılardan atlı ve sopalı koruyucu tanrı Kakasbos, avcılıkla bağlantısı olduğu düşünülen 12 tanrı, Helena ve Dioskur gibi adak stelleriyle bazı yazıtlı taşlara ait örnekler sergilenmektedir.

Küçük eserlerin sergilendiği salonun ilk iki vitrininde: Hacımusalar Höyük kazılarında bulunan Erken Tunç, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait buluntular sunulmaktadır. Devamındaki vitrinde, Hacımusalar-Karaçakır mevkiinde açığa çıkarılan lahit buluntuları ile Karaburun I, II ve Kızılbey Tümülüslerine ait buluntular sergilenmekte ve tanıtılmaktadır.

Sikke Salonunda: Likya şehir sikkeleriyle Roma imparatorluk sikkeleri kronolojik bir düzen içinde sergilenmektedir. Bölgede sikke basan şehirlerle ilgili ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Duvar panolarında ise sikke basım tekniği ile ilgili bilgi verilirken sikkenin tarihçesi, fotoğraflarla da desteklenerek, kronolojik bir düzen içinde verilmeye çalışılmıştır.

Birinci katın sol kanadında: orta salonda Elmalı ve Korkuteli bölgelerinde bulunan Roma ve Bizans dönemine ait sütun başlıkları, yazıtlı mezar sütunu, taştan bir idol ve yekpare bir taştan oyularak yapılmış vaftiz teknesi sergilenmektedir.

Arykanda kazılarında gün ışığına çıkarılmış eserlerin sergilendiği salonda ise: Roma ve Bizans dönemine ait ev sunakları, adak stelleri, lahit ve heykel parçaları, pişmiş topraktan günlük kullanım kapları, dokuma malzemeleri, tıbbı aletler, çeşitli takı malzemeleri ve benzeri buluntular teşhir edilmektedir.

Birinci katın sol yanındaki 4 salondan birinde: yüzyılın definesi olarak da anılan, dünyaca ünlü MÖ.5. yüzyıla ait Elmalı Definesinin imitasyonları teşhir edilmektedir. Çarpıcı bir atmosfer içinde sergilenen sikkeler, ziyaretçilerin kolayca anlayabilecekleri şekilde guruplandırılmış, duvarlara yerleştirilen ışıklı bilgi panolarında tek tek, ayrıntılı olarak tanıtılmıştır.

Yine bu panolarda, definenin tarih içindeki önemi vurgulanırken, bulunuşu, kaçırılışı ve topraklarımıza dönüşü ile ilgili öyküye de yer verilmiştir.

Birinci katın her iki yanındaki dip salonların her birinde, kendi orijinal ölçülerinde rekonstrüksiyonu yapılmış olan Karaburun ve Kızılbey mezar odaları, duvarlarının renkli resimleriyle ziyaretçilere sunulmaktadır. Salon girişinde, mezarların bulunuşu, restorasyonu, çalışmaları, tarihleri ve duvar resimleri hakkında geniş açıklamalar bulunan tanıtıcı panolar yer almaktadır.

Yapının bodrum katında: sağda, envanter ve etütlük eserlerin konulduğu farklı ebatlarda dokuz oda vardır.

Müzenin:4000 metrekarelik açık teşhir alanında, Elmalı çevresinde bulunan Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait mimari parçalar, lahitler, yazılı mezar taşları, postamentler ve sütunlar sergilenmektedir.

Ayrıca yok olmaya yüz tutan anıtsal arı serenlerinden bir örnek, Yukarı Söğle köyünden alınarak bahçenin kuzeydoğu köşesine kurulmuştur. Bahçede ayrıca restorasyon atölyesi, büyük bir havuz ile her mevsim hizmet verebilecek bir kafeterya bulunmaktadır.

Evet, günümüzde 1305 adet envanterli eseri bulunan Elmalı Müzesi bu yöreden geçenler tarafından mutlaka ziyaret edilmelidir.

Antalya Elmalı Semahöyük-Karataş

SEMAHÖYÜK-KARATAŞ

Karataş-Semayük, Elmalı’nın 10 km güneydoğusundadır. Elmalı-Korkuteli yolunda yaklaşık 10-15 km ileridedir ve günümüzde “Bozhöyük” olarak isimlendirilmektedir. Yöre insanı burayı “Turist Tepesi” diye de bilir.

Hacımusalar Höyük ile birlikte, bölgenin Tunç Çağını çok iyi anlatır. 3-4 m yükseklikte ve 100 m çapındadır ve Büyük Gökpınar köyüne 3 km uzaklıktadır.

Kazılar sonucu, 3 bin yıllara tarihlenen korunaklı duvarlara sahip, megaron tipi yapılardan oluşan küçük bir köy yerleşimi bulunur. 3 x 4 m ve 5 x 9 m arasında değişen ölçülerdeki yapılarda ahşap ve kerpiç kullanılmıştır.

Evler günlük işlerin yapıldığı merkezi bir oda ve çevresindeki birimlerden oluşur. Mezarlıkta ise 500’ü aşkın sayıda küp ve çömlek mezar ortaya çıkarılmıştır.

Mezarlarda, ölü armağanları olarak ikili kaplar, depaslar, maşrapa ve gaga ağızlı testiler bulunmaktadır. Yuvarlak, küresel gövdeli kavanozlar en sevilen tiptir. Kırmızı üstü beyaz bezemeli seramikler, Elmalı bölgesinin tipik örnekleridir.

Üç ayaklı kapların Truva kültürüyle benzerliği dikkat çeker. Tunç ve gümüşten yapılmış, yabani domuz başlı iğneler de metal bulgular içinde en dikkat çekicidir. 

Antalya Elmalı Karaburun Tümülüsü ve Mezar Odası

Antalya Elmalı Karaburun Tümülüsü ve Mezar Odası

 

KARABURUN TÜMÜLÜSÜ VE MEZAR ODASI

Karaburun’da 50 m arayla iki tümülüs mezar bulunmaktadır. Bunlardan 2.Nolu olan mimarisi ve boyamalarıyla önemlidir. Karaburun 2 Tümülüsünün kazılarında ortaya çıkan kesme kireç taşından ve üçgen çatılı mezar odasının tüm duvarları Greko-Pers üslubunda ve friz olarak devamlılık gösteren teknikte duvar resimleriyle bezelidir. 

MÖ 475 yılına tarihlenir.

Kızılbey’deki ana renklerin yanında, burada mor ve yeşil renkte kullanılmıştır. 

Ana sahnede: elinde phalesiyle klineye uzanmış, sakallı Pers giysili Pers satrabı (Valisi) ve ona içki sunanlar ziyaret sahnesinde resmedilmişken, karşısında da ayakta duran bir kadın işlenmiştir. 

Bu sahnenin yanındaki duvarda soylu sanatçı; Yunan hoplitlere karşı savaşmaktadır. Bu savaş belki de, MÖ 494 yılında Perslerin Lykialıların desteğiyle Batı Anadolu’yu, Miletos’u ele geçirdikleri mücadeleyi yansıtıyordu. Bu savaşçılar Milyaslılar olmalıdır. 

Diğer duvarda: mezar odası sahibi soylu yönetici görkemli arabasında atları ve hizmetçileriyle resmi geçitte betimlenmiştir. Mezar odasının taştan klinesi üstüne çeşitli hayvan resimleri boyanmıştır. 

2011 yılında mezarda bulunan 2486 yıllık paha biçilmeyen iki duvar resminin yerinden sökülerek çalındığı anlaşılmış ve halen bulunamamıştır. Antalya Arkeoloji Müzesi görevlileri: Tümülüs’te yaptıkları olağan denetimde mezar odasının kapısının kırılarak duvar resimlerinin önemli bölümünün yerlerinden sökülerek çalındığını saptamışlardır.

Tutkallı bez ve kimyasal maddeler kullanılarak profesyonel bir yöntemle yerinden söküldüğü saptanan duvar resimlerinin akıbeti halen belirsizliğini korumaktadır. Bu yöntem: Gaziantep Zeugma’daki Roma dönemine ait duvar resimleri ve mozaiklerin çıkarılmasında uzmanlarca ve ayrıca KKTC deki Lysi kilisesinin resimleriyle Kanakarya Kilisesinin mozaiklerinin çalınmasında da kaçakçılarca kullanıldığı bilinmektedir.

Bu resimlerde: Karaburun Tümülüs’ünde gömülü Pers Satrabı betimlenmiştir. Taş bloklardan yapılarak sıvanmış ve sıva üzerine yapılmış resimlerde bir Pers valisinin ziyaret sahnesi, tamamen doğal bir ev ortamına benzetilmeye çalışılmış ki ölen kişinin ruhu burada öldükten sonra bir ev ortamında yaşasın diye.

Burası hakkında biraz daha bilgi vermek istiyorum. Persler, Yunanistan’dan püskürtüldükten sonra Atinalı general Kimon: Karya ve Likya’yı dönemin güçlü örgütü Attika-Delos Birliği donanmasıyla, MÖ.466 yılında günümüzdeki Köprüçay denilen Evrimedon nehrinde Persleri yenmiştir.

Bu savaşın yaşandığı yıllarda Elmalı’da ölen Pers valinin mezarının bulunduğu tümülüsüne yakın bir tepede “Pers Sikkeleri” ve karşı tepede ise “Yüzyılın Definesi” denilen Attika-Delos Birliği komutanının savaş kasası kabul edilen ve 1900 gümüş sikkeden oluşan görkemli bir define bulunmuştur.

Pers sikkeleri: Amerika’da çeşitli koleksiyonlara dağılmış, Elmalı Definesi ise geri getirilmiştir. Yörede bulunan ok ve mızrak uçları, burada amansız bir savaşın yaşandığına tanıklık etmektedir.

KIZILBEY MEZARI/TÜMÜLÜSÜ

Elmalı ilçesinin güneybatısında, Yuva köyü yolu üzerindeki Kızılbey Tümülüsü, yığma tepenin altındaki üçgen çatılı dikdörtgen mezar odasından oluşur. Mezar hırsızları tarafından soyulmuştur. Bu yüzden, sadece kireç taşı bloklar ile örülü duvarlar kalmıştır. 

3.70 x 3.10 m ölçülerindeki mezar odası, 2-3 büyük blok taşla örülmüş ve 4 bloktan oluşan kırma çatı ile örtülmüştür. Kapının güney duvarının yanına çekilmesiyle oluşan boşluğa kline yerleştirilmiştir. Mezar odasının duvarlarında siyah, beyaz, kırmızı ve mavi renkler kullanılmıştır. Arkaik resimler nedeniyle, MÖ 525 yılına tarihlenir. Defineciler, nem ve içe akan sular nedeniyle; koruma altına alınıncaya kadar oldukça tahrip olmuş ve tüm sahnelerin eksiksiz tanımlanması zorlanmıştır.

Duvarlarda iki kademeli yapılmış sahneler, mezar sahibi soylunun yaşamından ve inançlarından kesitler sunar. Klinenin arkasındaki batı panoda, mezar sahibinin arabasıyla bu dünyadan ayrılışı ve ziyafet sahnesi işlenmiştir. Sahnedeki figürün muhtemelen Yunanistan’ın soylu rahibi Argoslu Amphiaraos olduğu düşünülür. Savaş arabasına binmiş savaşçı bey, geriye bakmakta, yanındaki sürücü atın gemini tutmaktadır. Arabanın önünde, diz çökmüş, yaşlı adam ve iki kadından oluşan beyin ailesi, elleri dua formunda savaşçıya yönelmiştir. Üstlerinde de kanatlı bir figür uçmaktadır. Bu gurubun sağında da kötü korunmuş bir kline, bir masa ve altında da bir köpek yer alır. Kline de biri uzanmaktadır. 

Batı duvarındaki üst frizde, savaşçılar savaş arabasını getirmekte ve bir kurban sunmaktadır. Yanlarında da bazı seyirciler görülür.

Mezarın kuzey duvarında 5 friz bulunur. Alt frizde: bir teknede yedisi kürekçi olan 14 kişi bulunur. Diğerleri de tekne turu yapan soylulara hizmet edenlerdir. Üstteki frizde: kadın ve erkekler ve en solda da iki at betimlenmiştir. Burada mezar sahibi, maiyeti törensel geçit anında verilmiştir. 3’ncü frizde: bir iz görülmez. 4’ncü frizde: oturan bir yaşlı adam ile önünde savaşçılar, arkasında ise genç figürler bulunur. 5’nci frizde: çok az korunmuş olmakla birlikte arka arkaya dört atın yürüdüğü görülür. 

Doğu duvarında 4 friz görülür. En alttaki: spor (boks) yapan ve ağırlık çalışan gençler, 2’nci frizde: genç bir avcının geyik ve dağ keçilerini avlama sahnesi, 3’ncü frizde: iki avcının yaban domuzu av sahnesi yer alır. 4’ncü friz: alanın sol kesiminde bir şey kalmamıştır. 

Diğer kesimde, beş savaşçı arka arkaya resmedilmiştir. Güney duvarın bir yanında kapı açıklığı vardır. 

Mezarın zemininde de geometrik ve bitkisel bezemeler bulunur. 

Son bir not: Johanna Mellink, “Beni Elmalı’ya gömün” der ve külleri 2006 yılında Kızılbey tümülüsüne serpilir. (Buradaki arkeolojik araştırmaları yürüttüğü için)

Antalya Elmalı Fildişi Çocuklu Kadın Heykeli

FİLDİŞİ ÇOCUKLU KADIN HEYKELİ

Elmalı yöresinde yapılan arkeoloji kazılarında bulunan bu fil dişinden yapılmış, çocuklu kadın heykelinin yapılış dönemi ve yapanlar hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

GİLEVGİ KALESİ

İlçe merkezine bağlı, Çobanisa köyündedir. Kale yapısı: kara yolunun hemen kıyısında, üç bölümlü tepenin güney kısmındadır. Surlarla çevrili yerleşim yerine, kuzeydoğu bölümündeki bir kapıdan girilmektedir. Batı bölümde, dörtgen kulelerle desteklenen sur kalıntıları görülmektedir.

KESİK MİNARE

İlçe merkezinde, çarşı meydanında, Ömer Paşa camisinin karşısındadır.
Tek bir minare olarak görülmektedir ve mimari özellikler açısından, Selçuklu dönemi yapısıdır.

ÖMER PAŞA CAMİSİ VE TÜRBESİ

Ömer Paşa: Manavgat’lıdır ve kapı ağalığından çavuşbaşılığa kadar yükselmiş ve daha sonra beylerbeyi olmuştur. 1603-1604 yılları arasında Diyarbekir valiliği yapmış, 1623 yılında Trablusgarp beylerbeyliğine atanmış, ardından Batum, Trabzon, Karaman ve Maraş beylerbeyliği yapmıştır.

Evliya Çelebi 1671 yılında uğradığı Elmalı kasabasını oldukça geniş şekilde anlatırken camiyi Ketenci Ömerpaşa camisi diye anar ve göz alıcı iç süslemesini kısaca tarif ettikten sonra mimarisinden bahsederken onu İstanbul Eyüp Sultan’daki Zal Mahmut Paşa camisine benzetmiştir.

Elmalı ilçesinin ortasında bulunan bu cami: Osmanlı mimarisi gereği tek kubbeli türün en geliştirilmiş bir örneğidir ve Mimar Sinan ekolünün bir şaheseridir. Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeden anlaşıldığına göre: Cami: 1610 yılında Kitapçı namıyla bilinen “Ömer ağa” tarafından yaptırılmıştır.

Cami: içinde bulunduğu yer meyilli bir arazi üzerinde olduğundan, heybetli bir görünüme sahiptir. Cami tamamen kesme taştan yapılmıştır. Giriş cephesinde üstü kubbelerle örtülü, ortadaki diğerlerinden daha yüksek kubbeli olan klasik başlıklı mermer sütunların taşıdığı revaka sahip bir son cemaat yeri vardır.

Taç kapı yay şeklinde olup büyük sivri kemerli ve üstünde 6 satır halinde kitabe bulunmaktadır. Pencereleri içeriden ve dışarıdan süsleyen alınlıkların üzerinde, her birinde değişik ayetler yazılı olan çiniler, İznik çini fırınlarının eseridir. Bunlardan birinin alt köşesinde “el-fakir Resmi Mustafa” imzası görülmekte olup yazıların hattatlarının ne kadar sanatkar oldukları anlaşılmaktadır.

Yazıların, çinileri süsleyen motiflerle beraber oluşu da hattat ve çinicinin tek kişi olma ihtimalini güçlendirmektedir. Diğer bir husus ta: her pencere için ayrı ayrı olarak hazırlanan bu çok sayıdaki panonun o dönemde İznik’ten nasıl bir yol takip edilerek buraya kadar bozulmadan taşınmış olmasıdır.

İznik çinilerinin bu örneklerinin, o dönemde Anadolu’nun uzak bu köşesine getirilmiş olması, Ömer Paşa’nın yaptırdığı bu hayrata ne kadar büyük bir emek verildiğinin en büyük kanıtıdır.

Caminin içi ve kubbesi zengin kalem işi nakışlarla kaplıdır. Evliya Çelebinin övdüğü minarenin kürsü kısmı: 5 köşeli olup, her bir cephe birer kaş kemerli pano halinde bölünmüştür. Çokgen gövdeli minarenin şerefe kısmı zengin biçimde işlenmiş mukarnaslara oturmaktadır.

Şerefe korkuluğu mermerden oymadır. Tepesinde kurşun kaplı ahşap bir külah bulunur. Caminin kubbesindeki kurşun kaplamalar 2004 yılında, minare alemindeki kurşun kaplamalar ise 2009 yılında yeniden yaptırılmıştır.

ÖMER PAŞA MEDRESESİ

İlçe merkezindeki caminin hemen karşısındaki medrese: 1602 yılında, cami ile birlikte, Ömer Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapı: 24 kubbeli ve 12 revaklıdır ve kesme taştan, dövme demirle yapılmıştır.

ABDAL MUSA TÜRBESİ/TEKKESİ:

İlçe merkezine bağlı, Tekke köyündedir.

Abdal Musa, Bektaşi geleneğinin en ünlü erenlerindendir. Hacı Bektaş’ın dolaylı olarak müridi olan Babai-Abdal dervişlerindendir. 14’ncü yüzyılda Batı Anadolu’da büyük ün kazanmıştır. Bursa’nın fethinden sonra Finike’ye gelip yerleşmiştir. Kargusuz Aptal ile Abdal Musa’nın buluşma yeri de Turunçovada’ki Kafi Baba Tekkesi olmuştur.

Kafi Baba Türbesi: Güney duvarında niş barındıran dikdörtgen planı ve orta yere konulmuş ölü sandukasıyla sanki bir Roma anıt-mezarıdır. Tanrısal mekan içine yerleştirmiş kıymetli ölünün cesedi, tanrıya diğer insanlardan daha yakın olduğunu gösterip, aracı rolünü vurgulamaktadır. Yapı içinde: Kafi Baba Mezarı, dış yanında Hasan Dede mezarı ve yaklaşık 10 metre güneyinde daha aşağı seviyedeki diğer dervişlerin mezarları vardır. Antik Çağ Lykia’sında olduğu gibi burada da mezarlık, sanki ait olduğu topluluğun sosyal sınıflarını-statülerini belgelemektedir. 

Sonrasında Kaygusuz Abdal Mısır’a gitmiştir. Elmalı Tekkesinin kurulmasıyla da Abdal Musa öğretisi Teke yaylası aracılığı ile tüm bölgeye taşınmıştır. 

Evet, Elmalı Abdal Musa Tekkesinin kuruluşu ile bir belge bulunmamasına karşın 13’ncü yüzyılda kurulduğu düşünülür. 1874 ve 1910 yıllarında kısmi onarım görmüş, en son 1968 yılında Vakıflar tarafından kapsamlı onarımdan geçirilmiştir. 

Elmalı Zaviyesi: Evliya Çelebinin anlatımına göre:” Yamaçta, Abdal Musa Vakfı’na ait 100 ev vardır. Burada yaşayanlar tekkenin yiyecek içeceğinden sorumludur. Köyün güneyinde büyük bir bağ ortasında, Abdal Musa’nın gömülü olduğu, altın alemli, sivri bir kubbe ile örtülü bir türbe bulunmaktadır. Türbenin çevresindeki bahçenin dışında misafirhane, mutfaklar, mescitler ve köşkler vardır. Türbenin 150 metre batısında, Abdal Musa’nın aşçısı Budala Sultan’ın türbesi bulunmaktadır. Gelip geçenlere nimetleri boldur. Başı, ayağı çıplak 300’den fazla derviş gece-gündüz ibadetle meşguldür. Söğüt, çınar ve kavak ağaçları altında fukaralar dinlenir. İçene sağlık veren bir su kaynağı, yanında da namazgah vardır. Binden fazla sığır, binden fazla koyun, 700 kısrak ve 7 değirmen vardır. Anadolu halkının inandığı bu sultanın birçok kerameti görülmüştür. Türbenin önünde, sonradan yapılmış bir ziyaretçi mekanı bulunur. Kırklar Makamı da, nefes almadan dolaşanların cennete gideceğine inanılan ritüel alanıdır. Türbenin içinde Abdal Musa, annesi ve babasının mezarları yer alır. 

İçinde olduğu söylenen kutsal emanetler hakkında Hacı Bektaş Veli’nin dervişlerine şöyle anlattığı söylenir. “Beni ararsanız Abdal Musa’da bulun, dört emaneti de ona teslim edin”

Bahsedilen emanetler şunlardır: Kara Sancak, Mermer Çırak, Biat Değneği ve Hüccat. Bunlardan Hz Fatma’ya armağan kandil ile Hz Hüseyin’in şimşir değneği hala türbededir. 

Antalya Elmalı Yedi Çınar

YEDİ ÇINAR

Çınar denilince, Elmalı yöresinde, 7 Çınar akla gelir. Ketencizade Ömer Paşa: Balkanlarda bir savaş kazandığında elde ettiği ganimetler ile, Elmalı’da bir cami ve külliye yaptırdığı bilinmektedir. Yine söylenenlere göre, dikilen bu çınarlar da, yine Balkanlardan getirilmiştir.

Yörede, çeşitli yerlerde bulunduğu ve bir kısmının kesilerek yok edildiği söylenen çınarlardan birini görmek isterseniz: Ketencizade Ömer Paşa camisinin önündekini görebilirsiniz. Buradaki çınar ağacı, yıllara ve olaylara meydan okuyarak, halen ayakta durmaktadır.

BEY HAMAMI

İlçe merkezinde, Ömer Paşa camisinin hemen batısındadır.
Yapının, klasik dönemde yapıldığı düşünülmektedir ki, Ünlü gezgin Evliya Çelebi, yazılarında, bu hamamdan söz etmiştir. Hamamın yapılışı olarak: 16-17’nci yüzyıllar düşünülmektedir.

ÇATALÇEŞME

İlçe merkezinde, çarşı içinde, kesik minarenin hemen arkasındadır. Selçuklu dönemi yapısıdır. Çeşmenin üzerindeki kitabede, 1284 tarihi ve üç satırlık bir yazı görülmektedir.

 

AKARASSOS:

Elmalı ovası, Toros yaylası Tekeli yarımadasının tam ortasında, 1300 m denizden yüksekte, tüm zamanların en önemli geçit noktalarından biridir. Alüvyal ovadan geçit veren akarsu vadileri, Elmalı’yı Myra, Lymra ve Antiphellos ile buluşturur. Böylelikle hem yaya yollarında kavşak olur hem de yayla ve sahil bağlantısını sağlar. 

Ortalama 1200 m yüksekliğinin verdiği iklimiyle, sahil Lykia’nın her dönemde yaz sıcaklarından kaçış bölgelerinden biri olmuştur. Kuzey Lykia olarak da anılır. Bey dağlarından doğan ve ovayı baştan sona geçen Akçay (Aedesa) tarımsal bereketin ana kaynağıdır. Ovada bulunan Karagöz ve Avlan gölü de kurutulmadan önce ova halkına balıkçılık imkanı sunmaktaydı. 

 Elmalı’nın Gökpınar köyünde, köylülerin açtığı kuyudan Neolitik bulgular çıkmıştır. Bu seramikler, koyu kahverengi ve bezemesizdir. Bulgular, Elmalı’da Kalkolitik dönemin 4’ncü bin yıl sonunda bittiği ve ardından Tunç Çağının başladığını gösterir.

Elmalı çevresinde, Kızılca, İslamlar, Armutlu gibi kaya mezarları Lykia geleneğinde kayalara oyulmuştur. Ayrı bir özellik göstermez. Kuzey Lykia kaya mezarları geleneği diye ayrı bir gelenek bu bölgede söz konusu değildir. 

Nisa, Khoma ve Podalia sikkelerinin, Lykia sikkelerinden farklılıkları ve yerel isimlerinin Kabalis ve Psidia’ya özgü olması, Elmalı’nın Lykia’dan ayrılıklarını göstermez. 

MÖ 333-334 yıllarında Büyük İskender’in bölgeden geçişi anlatımında Arrianus bölgeyi “Lykia’ya bağlı Frig yerleşim bölgesi” olarak tanımlar. Bayındır Tümülüsleri ve bulguları bu anlatımı doğrular. 

Roma İmparatorluğu döneminde, Elmalı yaylasındaki kentlerin tamamı Lykia Birliği üyesidir. Birlik yöneticiliği dahil pek çok önemli memuriyet almışlardır. 

Elmalı ve Korkuteli bölgesinde, sahilde bilinen Tlos, Myra, rykanda veya Lymra gibi herhangi bir kent görülmediği gibi, bir iki kaya mezarı dışında geleneksel Lykia kaya mezar nekropolü ne rastlanmaz.

Zaten, Karaburun, Kızılbey, Bayındır Tümülüsleri gibi bir örnek de sahil Lykia’sında yoktur. 

 

KHOMA-HACIMUSALAR HÖYÜK-BEYLER:

Elmalı-Finike karayolu üzerinde, Antalya’ya 132 km uzaklıkta, Beyler köyü sınırları içindedir. Karagöl ovasındadır. Yayla yollarının kesiştiği önemli bir kavşaktır. 

2000 yılı kazılarında bulunan Aurelius Diogenikastos’u onurlandırma yazıtı; Khoma adlı bir kilise töreninden bahsedilir. Dolayısıyla Piskoposluk merkezi Khoma’nın bu yerleşim olduğundan kuşku kalmamıştır. 

Lykia ile ilk önemli bağlantısı, 24 km güneydoğusunda Arykanda iledir. 

Plinius’un andığı Aedesa çayı buradan geçmektedir.

Geç Neolotik Dönemden Bizans’a hatta çevresiyle birlikte bakıldığında günümüze kadar kesintisiz yerleşim görmüştür. 

Roma döneminde adı Khoma’dır. Bugünkü ismi “Beyler” dir. Denizden yükseklik 13 m dir. Bizans döneminden kalma 2 kilise kalıntısı bulunur. Höyükten taşınmış daha geç dönem kalıntıları bugün Beyler köyü yapıları arasında görülmektedir. 

 

BAYINDIR -TERPONELLA TÜMÜLÜSLERİ:

Bayındır köyü, Elmalı’ya 6 km uzaklıktadır.

Bayındır’ın en yakınındaki yerleşim Terponella olarak bilinir. Yerleşimde zayıf ve dağınık kalıntılar vardır. En yakınındaki sınır yazıtına bakılırsa da Terponella alanı dışında kalmaktadır. Asıl sorun, Bayındır Tümülüsü ile eş zamanlı bir kalıntının Terponella da bilinmeyişidir. 

Elmalı bölgesi, Lykia sahillerinde çok rastlanmayan ve Klasik Lykia geleneğinde yaygınlaşan tümülüs mezarlarının en önemli örneklerini barındırır. Bu kez ölü gelenekleri, mimarisinden gömmeye, insan eliyle yükseltilmiş tepeler altında iz verir. 

Tümülüsler, Gökpınar köyünden sonra ulaşılan Bayındır köyü çevresi ve Söğle-Göçmen yolunun batısından, Çağıltemeller’de yoğunlaşır. Bir mezar odası üzerine yığılmış tepeden oluşan ana hatlarıyla ortak tümülüs geleneğine uymakla birlikte, kendine özgü yanlara da sahiptirler. Odaları oluşturan ahşap konstrüksiyon çürümüş, sadece buluntular kalmıştır. 

Bölge, Lykia ve Lydia bölgelerinin mimari gelenekleri etkisi altında kalmakla birlikte özellikle Phry kültürü etkisinde de kalmıştır. 

MÖ 8-7’nci yüzyıllarda Phry ağırlıklı Bayındır Tümülüslerinin mimarisine ve bulgularına yansımıştır.  

 

MÜGREN (GÖLOVA) MEZARI:

Elmalı’nın 12 km uzağında Gölova (Müğren) mevkiindedir. Tepeden küçük Milyas ovasına bakmaktadır. 

Semayük’ün 5 km kuzeyinde bir tepe üzerinde monolit bloklarla örülen bir mezar odası bulunur. 

Mezar odası: 3.90 x 3.30 m ölçülerindeki mezar odasının her duvarı tek bir bloktan, birbirine kenetlenmiş toplam 8 bloktan oluşur ve üst örtüsü ahşap kırma çatı biçimindedir. 

İyi işçilikli duvarların ve çatının tüm iç yüzeylerinin zamanında tamamen mimari karakterlerle boyalı ve bezeli olduğu boyala kalıntılarından anlaşılmaktadır. Bu boyamaların bazıları, Bizans şapeli olarak kullanıldığı dönemden kalmadır. Boyama dışında kazıma çizimleri de vardır. Bunlardan biri Bizans döneminden kalma haçtır. 

Duvardaki küçük pencere de Bizans döneminde açılmıştır. 

Kazıma çizimleri içinde, arka duvardaki tekne çizimi dikkat çeker. Yelkensiz benzerleri Kızılbey boyamalarında da vardır. Mezar odası duvarlarına kazınmış Besmele ve Kelime-i Tevhid ve Kuran-ı Kerim’den diğer ayetler, İslam döneminde kullanım izleri verir.

Mezar odasının dış yan yüzündeki çıkıntı ve girinti paneller enteresandır. Eğer olası bir geç dönem ekiyle ilgili değilse, çatı bloklarının kaymasını önleyecek payandaların tutturulduğu yerler olmalıdır. 

Bugünkü haliyle bir tümülüsten çok uzak, tıpkı Hoyran Mezarı gibi bağımsız bir mezar odası resmi çizmektedir. Ayrıca duvarların dış yüzeylerinin iyi işçiliği de bir tümülüs odası için gereksiz görülür. İç boyamaların ahşap işçilik taklidi olması nedeniyle Kızılbey ve Karaburun boyama geleneğinden farklılaştığını ve yakın örneklerinin Lykia tümülüslerinde olduğu anlaşılır. Yapım tekniği ve blok kullanımı ise Kızılbey ve benzeri örneklerdeki gibidir. 

 

KIZILCA:

Elmalı çevresinin önemli kalıntılarından biridir. Klasik dönemde bölgenin kültürel dokusunu anlatır. 

Elmalı Gömbe yolunun 3 km içerisinde köyün yaslandığı sarp kayalık tepededir. Yerleşimden pek bir şey kalmamışsa da kayalık yüzünde açılmış kaya mezarları yeterli izi verir. 

Büyük boyutlu ve  daha aşağıdaki mezar, ahşap yapı taklidi konstrüksiyonu ile Lykia’nın klasik mezar geleneğidir. Mezarın alt kesiminde, iki bölümden oluşan Likçe yazıt bulunur. 

“Bu mezarı,Meyere’nin oğlu Masauxeti, Perikle’nin komutası altındayken yaptı. Kim bu mezara bir zarar verirse cezalandırılacaktır ve soyu lanetlenecektir.”

Yazıtın 8’nci satırında geçen Perikle adı, bölgenin Klasik dönemde Lykia sınırları içinde olduğunu ve eğer yazıt Lykia Kralı Perikle’den bahsediyorsa, Lymra ile de özel bir bağı olduğunu gösterir. 

Değilse de aynı geleneğe uyup adını Perikle koymuş bir dağ beyinin.

Daha yukarıda ikinci kaya mezarı aynı geleneğin daha yalın bir başka örneğidir. 

 

İSLAMLAR:

Kızılca’nın güneyinde, ana yoldan 7 km içeridedir. Aytaşı diye bilinen kalıntılar, İslam köyünün 2 km kuzeybatısındadır. 

Akropolün güneydoğusundaki kayalık tepede bir kaya mezarı ve yarım kalmış bir lahit teknesi, yerleşimin akropolle kalmayıp çevreye yayıldığını gösterir. 

Burası belki de aynı zamanda taş ocağı olarak işletilmiştir. 

Akropolün en çarpıcı görüntüsü, köylülerin “Aytaşı” dedikleri 120 cm çapındaki kalkan kabartmasıdır. Hiçbir yapı ile bağlantısı olmaksızın kayalığın yüzüne işlenmiştir. Pisidia da yoğunlukla izlenen kalkan kabartmaları, dağlık Lykia ya da geçmiştir. Ve belli ki artık ölü askerleri simgelemeyi de çoktan aşmıştır. Üstlerinde de stel dikmek için açılmış zıvana delikleri bulunur.

Akropolün yukarı kayalıklarında bulanan iki kaya mezarı, mimari ve kabartmalarıyla dikkat çeker. İki katlı ahşap yapı taklidi cepheye sahip mezarın içinde de ahşap ölü yerlerinin düzenlendiğine ilişkin izler bulunur. Mezarların 50 m yakınındaki küçük tepede de önemli bir anıt mezardan kalıntı vardır. 

Polygonal duvarla temenos-teras üzerinde nitelikli bir mezar yapısı olduğu anlaşılır. Bir zamanlar; Elmalı İslamlar, sahil İslamları kurup yaylaya da çıkan Patara çevresinde kışlayan ata vatanıdır. Klasik dönem İslamları ise, kalkanların yerelliği dışında tam anlamıyla Lykia yerleşimi görüntüsü sergiler. 

 

ARMUTLU:

İslamlar’ın güneyindedir. 

6 tane kaya mezarının dördü ahşap yapı cepheli Lykia geleneğindedir. Diğer ikisi ise, bu geleneğin uzağında yalın bir giriş ve odadan oluşur. Mezarlar arasında 3 kült nişi, özellikle Lykia geleneğindeki mezarların arasında bulunmakla dikkati çeker. Bu tür döşemler Lykia’da yaygınca bilinir. Yerleşimde mezar dışında çok şey kalmamıştır. 

Ancak köy içinde evlerin aralarında izlenebilen erken duvar kalıntıları Armutlu’da hatırı sayılır bir yerleşim varlığını haber verir. Höyükler, tümülüsler ve yerleşim kalıntıları açıkça göstermektedir ki, Elmalı ovası Neolitikten günümüze kadar kesintilerle de olsa yoğun yerleşim görmüştür. 

 

KOMBA-GÖMBE

Gömbe bir z amanlar Komba antik yerleşimiydi. Bugüne dek özünü koruyan adı, sadece Piskoposluk listelerinde anılır. 

Bir kent yönetim meclisine sahip olduğu bilinir. Komba’da bulunan 12 tanrı adak levhaları, kenti diğerlerinden ayırır. Komba’dan başlayıp Üçağız’a inen bölgede, Roma döneminde yaygın olduğu bilinen bu levhaların en yoğun bulunduğu yer bu çevredir. Sanki 12 tanrının kült merkezidir. 

Üstlerindeki yazıtlar ve kabartmalar, levhaların işlevinde kuşku bırakmaz. Yazıtlar, Artemis’e, 12 tanrıya ve onların babasına ya da 12 tanrıya biçimindedir. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

 

“Antalya Elmalı” için bir yorum

  1. merhaba, benim adim duman, guney azerbaicanda yasiriram, kizilbel ve karaburun mazarlari ve resimleri barede akademik makale bana lazin. acaba bana yardim ede bilermisiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.