Karaman

Karaman

Uzun yıllar, bu ülkede yaşayan insanların hafızalarında: “Karamanlıyım” diyen birine “Konya-Karaman mı ?” diye, klasik soru yöneltilmiştir.

Ancak, Karaman, 1989 yılından bu yana, bir il. Ama, havası bisküvi kokan bir il. Özellikle, organize sanayi bölgesinde, mutlaka bu bisküvi kokusunu hissedeceksiniz.

Dümdüz bir arazide bulunan, gayet modern bir il. Burada, bulunduğum iki gün içinde, en güzel anı: Hatuniye Medresesinde yediğim muhteşem yemek ve harika ortamdı.

Siz de: Karaman şehrine giderseniz, Hatuniye Medresesine uğramayı sakın ihmal etmeyin.

Karaman

ULAŞIM

Kara yolları otobüs terminali: kent merkezine, yaklaşık 3 km. uzaklıktadır. Terminalden, kent merkezine: birçok araç bulunmaktadır.

Karaman-Konya arasındaki uzaklık: 105 km. Karaman-Ankara arasındaki uzaklık: 364 km. Karaman-İstanbul arasındaki uzaklık: 771 km. Karaman-Antalya arasındaki uzaklık: 518 km. Karaman-İzmir arasındaki uzaklık: 656 km. MÖ. 8000’li yıllardan günümüze kadar iskan edilen Karaman ve çevresi: yer altı şehirleri, mağaraları, dini inanç merkezleri ile tarihe ışık tutmaktadır.

Karaman

TARİHİ

MÖ. 8000’li yıllardan günümüze kadar iskan edilen Karaman ve çevresi: yer altı şehirleri, mağaraları, dini inanç merkezleri ile tarihe ışık tutmaktadır.

Karamanlılar: Oğuz Türklerinin Avşar boyunun mensuplarıdırlar. Ancak, Anadolu’ya ne zaman geldikleri net olarak bilinmemektedir. Ancak: Karaman ve Menteşoğullarının, kalabalık bir toplum halinde, Tuğrul Bey ile birlikte, Anadolu’ya geldikleri ve Tuğrul Bey’in geri dönmesinden sonra, burada kalarak, bölgeye yerleştikleri biliniyor.

Özellikle: Anadolu Selçuklu Sultanı, I. Alaeddin Keykubat tarafından, 1228 yılında, “Karemeddin” denilen “Ermenek” taraflarındaki, önceki dönemde Ermeni yerleşim yeri olan bir yere yerleştirilirler.

Anadolu Türkmen Beyliklerinin en önemlisi, en büyüğü ve en kudretlisidir. Karaman Türkmen Beyliği: 1250 yılından, 1487 yılına kadar, yaklaşık 237 yıl boyunca, yörede egemenliğini ve varlığını sürdürmüştür. Bu dönemde: Anadolu’da bir çok yörede varlıklarını hissettirmişler ve üzerinde etkinlik kurdukları topraklarda, yaklaşık 2 milyon civarında insan yaşamıştır.

Karamanoğulları Beyliği yıkıldıktan sonra, Karamanlılar, Osmanlı imparatorluğunun çeşitli bölgelerine yerleştirilerek, asimile edilirler. Hatta: Atatürk’ün annesinin dahi, bir kısım yazılı kaynakta, Karaman’dan Rumeli’ye göçmüş bir ailenin ferdi olduğu söylenir.

Evet, Osmanlılar yörede egemenliği ele geçirince “Larende” yani “Karaman” şehri: Konya şehrine bağlı bir ilçe merkezi olur. Ancak, eski güzel günler geride kalmış, Osmanlılar döneminde, bölge mütevazi bir yerleşim yeri olarak durumunu muhafaza etmiştir.

Çünkü: Fatih Sultan Mehmet, bu yöreyi ele geçirince, burada yaşayanları, bir daha böyle güçlü bir devlet kurmasınlar diye, Ege ve Rumeli yörelerine sürgün eder. Yerlerine ise, bu yörelerde yaşayan Rumları getirir.

Ancak, sonuçta, bu yörede; Karamanlı Rumlar denen  “Türkçe konuşan bir Rum toplumu” ortaya çıkar. Ancak, Cumhuriyetin ilanından sonraki tehcir döneminde, bunlar da bölgeden ayrılırlar. Hatta ve hatta, Yunanistan siyasetinin önde gelen isimlerinden “Konstantin Karamanlis” in atalarının, buradan göç ettiği hakkında bir rivayet bulunmaktadır.

Evet: biraz önce sözünü ettiğim gibi, şehrin “Larende” olan isminin, önceki dönemlerde, yani 18.yüzyıl öncesinde, Karaman olduğu bilinmektedir.

1964 yılında, şehirde büyük bir yangın çıkar ve 3 gün süren bu yangın sonucunda, yanan 254 dükkanın sahibi, iflas etmesi nedeniyle, Almanya’ya gitmiştir.

Karaman: 1989 yılında, ülkemizin 70’nci ili olmuştur.

Karaman

GENEL

Karaman: İç Anadolu bölgesinin güneyindedir. Toprakların büyük bölümü: Konya kapalı havzasının güneyindedir. Toros dağları ise, İl topraklarının güneyini çevrelemektedir. Yöredeki kraterlerin en büyüğü olan “Karadağ” bölgededir. Sönmüş bir yanardağ konisi olan Karadağ yüzeyinde, lavlar yüzey şekillerini oluşturmuştur.

İl topraklarının küçük bir kısmı yani % 22’si ormanlıktır. Bunun dışında kalan bölümler ise, makiliktir. Ormanların büyük kısmı, zaman içinde tahrip edilmiştir.

Bölgede: karasal iklim hakimdir. Buna göre, yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve kar yağışlı geçer.

İl’in ekonomik faaliyetleri: tarımsal ağırlıklıdır. Bunun dışında, hayvancılık ve turizm de sürdürülmektedir. Yetiştirilen tarımsal ürünler olarak: buğday, arpa, şeker pancarı, nohut, patates başta gelir. Özellikle: bulgur başta olmak üzere, Karaman ili, Anadolu’nun tahıl deposudur.

Eğitime önem verilen bir şehir olarak öne çıkıyor. 2009 yılı, ÖSS şampiyonu olan şehirdir. Özellikle: en kalabalık bölgelerinde bile, dersliklerinde en fazla 35 öğrenci bulunması ve okulların büyük bölümünde, tam gün eğitim verilmesi, sanırım bunda ki en büyük etken. Eğitim  dedim de, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi buradadır.

Şehirde öne çıkanlar: Hatuniye Medresesi, Yerköprü Şelalesi, Karaman koyunu, Türkiye’nin bisküvi üretim merkezi olması ve Karaman elmasıdır. Bu konularda: aşağıda ayrıntılı olarak bilgi vereceğim.

Karaman Devleti Türk Dili-Türk Dil Bayramı

KARAMAN DEVLETİ-TÜRK DİLİ-TÜRK DİL BAYRAMI 

Karamanlıca dili: Karamanlı Türkçesi olarak bilinir. Türkçenin 12 ağzından biridir. Bu dili kullananlar: Türkleşmiş Rumlar ve Hıristiyanlığı benimsemiş Türklerdir.

Karaman: Karamanoğlu Beyliği döneminde başkent ilan edilince, kurulan devletin resmi dili olarak “Türkçe” seçilmiş ve tarih sahnesinde bir ilk olarak yerini almıştır.

Karaman

Karamanoğlu Mehmet Bey; 15 Mayıs 1277 tarihinde bir ferman yayınlayarak: “Bugünden sonra, hiç kimse, sarayla, divanda, meclislerde ve seyranda, Türk  dilinden başka dil kullanmaya” demiştir. Bu fermanın aslı, günümüzde yok. Ancak, böyle bir ferman olduğu: “İbn-i Bibi”nin bir yazılı eserinden öğrenilmektedir.

 

KARAMANIN KOYUNU, SONRA ÇIKAR OYUNU

  1. Karamanoğlu Beyi’nin bir sözü var: “ Biz yıl değil, yel üzerine yemin ettik”
  2. Karamanoğulları ve Osmanlılar: savaşa tutuşurlar ve bu savaş, yıllarca sürer. O devrin arabulucuları toplanır ve “bu kardeş kavgasını bitirelim” diye kurultay toplarlar. Karamanbey’i ve Osmanlı beyi: Konya’ya çağırılırlar. Her iki taraf dinlenir, sözler tatlıya bağlanır, her iki bey de, bir daha savaş yapmamaları için yemin ettirilirler. Karaman Beyi, yemin ederken, elini kalbinin üstüne götürür ve “bu can burada kaldıkça, Osmanlıyı kardeş bilip, kılıç çekmeyeceğim” diye yemin eder. Fakat: kurultaydan çıktıklarında, Karaman Beyi, kaftanının altından bir kuş çıkarır ve salıverir, ardından da, şunu söyler: “işte can çıktı, söz bitti” der.
  3. Selçuklu ordusu, 1243 yılında, Kösedağ savaşında bozguna uğradıktan sonra geri çekilir. Bunun üzerine, Moğol ordusu, Anadolu’yu işgal etmeye başlar. Moğollar, Müslüman olmadıkları için, Müslüman Türklere eziyet etmektedirler. Konya’yı işgal ettikten sonra, Karaman üzerine yürürler.

Bunun üzerine, Karamanoğulları telaşa düşer.

Putperest Moğolları yenmek için çare ararlar. Neticede, bir çare bulunur. Moğollara baskın yapmayı planlarlar.

Moğol ordusu, Konya üzerinden Karadağ’a ilerlerken: ormanlarla kaplı olan Karadağ’da, Karaman askerleri koyun postuna bürünürler ve koyun sürüsü arasına karışırlar.

Sürü ile birlikte Moğol ordusuna yaklaşan Karamanoğlu askerleri, gece olduğunda, üstlerindeki koyun postlarını atarak, Moğol ordusuna saldırırlar ve orman içinde gizlenen Karamanoğlu asıl ordusu ile birleşerek, tüm Moğol ordusunu, ağır bir yenilgiye uğratırlar.

Bu saldırıdan kurtulan Moğol askerleri, çevrede, bu deyimi “Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu” yayarlar.

 

ATATÜRK’ÜN BABA TARAFI

Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım ve babası ise Ali Rıza Efendidir. Baba tarafından dedesi: Kızıl Hafız Ahmet Efendidir. Anne tarafından dedesi: Sofuzade Feyzullah Efendidir.

Kardeşleri ise: Fatma, Ömer, Ahmet, Makbule ve Naciye. Evet, Atatürk’ün baba tarafı: Karaman’dan gelerek, Manastır Vilayetinin Debre-i Bala Sancağına bağlı, Kocacık nahiyesine yerleşmişlerdir.

Aile, sonradan Selanik’e göç eder. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Ahmet’in taşıdığı “kızıl” lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan “Kocacık”ın da gösterdiği gibi, Atatürk’ün baba tarafından soyu, Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli roller oynayan “Kızıl-Oğuz” veya Kocacık Yörükleri, Türkmenlerinden gelmektedir.

Karaman

MEVLANA’NIN ANNESİ

Mevlana’nın annesi Mümine Hatun ve babası ise Bahaeddin Velet.

Büyük Türk Mutasavvıfı Mevlana Celaleddin: Gevher Hatun ile, 1225 yılında, Karaman’da evlenmiş ve Oğlu Sultan Veled ve Alaeddin Çelebi, Karaman’da doğmuştur.

Ağabeyi Muhammet Alaeddin, Karaman’da vefat etmiştir.

 

YUNUS EMRE

Hayatı ve şahsiyeti hakkında az bilgi bulunmaktadır. Ancak, 13.yüzyıl ortaları ile 14.yüzyıl başlarında, Anadolu’da yaşamış bir şair olduğu bilinmektedir. Uzun süre, Hacı Bektaş-ı Veli dergahında çile doldurmuş ve dergaha hizmet etmiştir.

Ancak; yaşadığı yıllar: Anadolu Türklüğünün, Moğol akınları, yağmalar, iç çekişmeler ve kavgalar, siyasi otoritenin zayıflığı, kıtlık ve kuraklıkla geçmiştir. Şiirlerinde: tasavvuf yolunu seçmiş, iyi bir öğrenim görmüştür.

Anadolu kentlerini dolaşmış, Azerbaycan ve Şam’a gitmiş, Mevlana ile görüşmüştür. Şiirlerinde: sadece halk ve  tekke şiirini değil, divan şiirini de etkilemiştir. Şiirlerinde: sevgiyi temel almıştır. Dizelerinde: insanın kendisiyle, nesnelerle, Allah ile ilişkilerini işlemiş, ölüm, doğum, yaşama bağlılık, ilahi adalet, insan sevgisi gibi konuları ele almıştır.

Doğduğu yer konusundaki tartışmalar: Eskişehir-Mihalıçcık ilçesine bağlı Sarıköy ve Karaman üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ancak, mezarı olduğu iddia edilen birçok mezar ve türbe vardır.

Bunlar: Eskişehir-Mihalıçcık ilçesine bağlı Sarıköy, Karaman, Bursa, Aksaray-Ortaköy ilçesi, Ünye, Kula, Erzurum, Isparta-Gönen, Afyon-Sandıklı, Sivas, Tokat-Niksar. Ancak: yapılan araştırmalarda: Yunus Emre’nin mezarının: Eskişehir-Mihalıçcık ve Karaman’da bulunması ihtimallerinin yüksekliği ortaya çıkmıştır.

Zaten, ünlü gezgin Evliya Çelebi de: Yunus Emre’nin Karamanlı olduğunu ve mezarının burada bulunduğunu belirtmektedir.

 

BİSKÜVİ

Karaman, Türkiye’nin bisküvi üretim merkezidir. Şehirdeki ilk fabrika: 1962 yılında açılmıştır. İlk açıldığında: kara tavalarda, bisküvi pişirmekle başlanan üretim; günümüzde, binlerce çalışan ve her türlü teknolojik gelişmenin üretime yansıtılmasıyla sürdürülmektedir. Ülkemizdeki, sayılı büyük bisküvi fabrikalarındandır.

Buranın satış mağazasından: bisküvi, gofret gibi ürünleri, uygun fiyattan satın alabilirsiniz.

 

BULGUR

Bulgurculuk: yörede, ilk kez: 1935 yılında başlamıştır. İlk başladığında: açık havadaki  kazanlarda kaynatılarak, kaputlar üzerinde kurutulan bulgurculuk, günümüzde, teknolojik imkanlar kullanılarak yürütülmekte ve bulgur üretimi konusunda: Türkiye sathında, önemli bir konumda bulunmaktadır.

Karaman Doğan Kuşu Figürü

DOĞAN KUŞU FİGÜRÜ

Doğan kuşu olarak bilinen figür: Karamanoğulları Beyliğinden kalma bazı paralar üzerinde görülmektedir. Doğan kuşları: kanat açmış, başı sağ tarafa bakar şekilde resmedilmiştir. Ayrıca, üzerinde: 6,7 ve 9 nokta bulunmaktadır.

Karamanoğulları devleti, bu bölgede kurulan, 8’nci devlettir.

Doğan kuşu simgesi: Hatuniye Medresesi kapısında da, kanatlarını açmış olarak işlenmiştir. Bu da, büyük ihtimalle: Karamanoğulları’nın simgesinin “Doğan kuşu” olduğunun ifadesidir.

KARAMAN KOYUNU

Hani, mutlaka duymuşsunuzdur “Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu” diye, bir özdeyiş vardır. Bunu incelemek gerek diye düşündüm. Karaman aslında, koyunu ile ünlü bir yöre.

Koyunları: dudaklarının geniş olması nedeniyle, her şartta otlayabilmesiyle ünlüdür. Yani: açlığa, kuraklığa ve kötü hava şartlarına dayanıklıdır.

Aynı zamanda: yünleri ve sütleri çok verimli. Fiziksel özellik olarak ise: kuyruklarının büyük olmasıyla tanınırlar. Kuyrukları: 5-6 kg. civarında gelir.

Karaman Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi

KARAMANOĞLU MEHMETBEY ÜNİVERSİTESİ

1992 tarihinde, Karaman İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi kurularak oluşturulmuştur. 2006 yılında ise: Edebiyat Fakültesi ve Fen Fakültesi ilave edilmiştir. Ancak, bu iki fakülte, halen eğitime başlamamıştır. Halen faaliyetini sürdüren okullar: Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek okulu, Kazımkarabekir Meslek Yüksek okulu, Sağlık Yüksek okulu, Beden Eğitimi ve Spor Yüksek okulu.

 

TURİZM

Karaman, insanlık tarihinde bilinen ilk yerleşim yerleri olan: Pınarbaşı ve Canhasan yörelerini bünyesinde barındırıyor.

Ayrıca: Hıristiyanlığın, Anadolu topraklarında ilk yayıldığı yerlerden olan ve St. Paulos’un da bir süre yaşadığı: Derbe şehrinin, yeri net olarak bilinmese de, büyük ihtimalle burada bulunduğu tahmin ediliyor.

Ayrıca: Taşkale Tahıl Ambarları, Manazan Mağaraları ve İncusu Mağarası da, yörenin eski kültürel geçmişinin en büyük izlerini barındırıyor.

 

NE YENİR. NE İÇİLİR

Karaman yöresinde, yiyebileceğiniz yöresel tatlar, bir hayli fazla. Bunlar: calla, etli ekmek, arabaşı, batırık, küncülü helva, üzüm helvası, guymak ve cevizli bandırma. Bunlardan: hangisini bulabilirseniz, mutlaka tadın. Ama özellikle, calla’yı öneriyorum. Bu arada: Karaman yöresinde, elma da çok meşhur.

NE SATIN ALINIR

Karaman merkezinde, bulgur ve un satın alabilirsiniz. Taşkale kasabası bölgesine giderseniz: buradan halı, seccade, yolluk veya halı minder satın almalısınız. Ben: küçük bir halıdan yapılmış minder satın aldım. Muhteşem güzel.

GEZİLECEK YERLER

Karaman Müzesi

KARAMAN MÜZESİ

Günümüzde kullanılan müze binası, 1980 yılında tamamlanarak, ziyarete açılmıştır. Hatuniye Medresesi arkasındadır. Bina:2 katlıdır.

1.KAT: Burada, idari bölüm, müze sanat galerisi ve arkeolojik-Etnografik-sikke eserlerinin sergilendiği sergi salonu var. Sergi salonunda: vitrinler içinde: Canhasan höyüğü kazısının buluntuları sergileniyor.

Bunlar: çanak-çömlekler, insan ve hayvan figürleri, taştan baltalar, bazalttan öğütme taşları, obsidiyenden aletler, kemik aletler, yüzücü aletler, iğneler ve bızlar. Bunların dışında, diğer vitrinlerde:

Roma dönemine ait: pişmiş topraktan yapılmış hayvan ve insan figürleri, kandiller, tabaklar ve hayvan biçimli törensel içki kapları var. İnsan figürleri içindeki: terra kota kadın heykelciği: Bayır köyünde bulunmuştur.

Bu heykelcikle betimlenen kadının: bu bölgeye yaptığı bir gezi  sırasında, Orta Toros dağlarında ölen, Kraliçe Faustina Junior’a ait olduğu önem kazanıyor.

Karaman Müzesi

Salonun ortasında: Kazımkarabekir ilçesinde bulunmuş ve Sağlık Tanrısı Asklepios’un taştan bir heykeli ve Taşkale Kasabası yakınlarındaki Manazan Mağaralarında bulunmuş, tüme yakın, genç bir bayan cesedi (mumyası) sergileniyor.

Sikke Koleksiyonu: 4 vitrinde sergilenen sikkeler, devirlerine göre sıralanmışlar. Yunan ve Venedik sikkeleri, Roma ve Bizans sikkeleri, Beylikler dönemine ait sikkeler ve Karamanoğulları, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait sikkeler. Sikkeler: altın, gümüş ve bronzdan yapılmış olup biraz önce söylediğim gibi, dönemlerine göre, kronolojik olarak sergileniyorlar.

Etnoğrafik Sergi Salonu: Buradada, Selçuklu, Karamanoğlu ve Osmanlı dönemlerine ait: çini mozaik, sır altı ve sır üstü çiniler, alçı kabartmalar ve Çanakkale-Kütahya çinileri sergileniyor.

Alt Kat

Burada: geniş kapsamlı sergi salonu, arkeolojik-etnoğrafik eser depoları, müze kitaplığı, fotoğrafhane, arşiv ve laboratuvar bulunuyor.

Müze çevresinde

Yeşil alan üzerinde, Roma dönemine ait mezar stelleri, Bizans ve Türk-İslam dönemlerine ait taş eserler sergileniyor.

Müzede, özellikle görmenizi önereceğim eserler: Canhasan Höyüğünden bulunan eserler ve sikke koleksiyonudur.

Karaman Hatuniye Medresesi

HATUNİYE MEDRESESİ

İl merkezinde, Hastane caddesi üzerindedir.

Burası: Osmanlı Sultanı Murat Hüdavendigar’ın kızı, Karamanoğlu Alaeddin Bey’in karısı Nefise Sultan tarafından, 1382 yılında yaptırmıştır. Mimarı: Numan Bin Hoca Ahmet’tir.

Yapı: kapalı avlulu, tek eyvanlıdır. Avlunun sağında ve solunda: öğrenci hücreleri ve revakları bulunmaktadır. Avlunun ortasında ise, havuz bulunmaktadır. Avlunun üzeri, günümüzde açıktır. Son derece güzel bir işçiliği bulunmaktadır.

Giriş kapısı: beyaz mermerden yapılmış, üzeri geometrik bezemeli yazı ve bitkisel dekorlarla hareketlendirilmiştir.

Cumhuriyetin ilanına kadar kullanılan medresede, Macar hoca isimli bir zat tarafından ders verildiğinden, yerel halk arasında, burası “Macar Mektebi” olarak da bilinmektedir.

Karaman Hatuniye Medresesi

Evet, bu muhteşem sanat eseri yapı: günümüzde “Lokanta” olarak kullanılıyor. Biraz önce sözünü ettiğim, avlunun kenarındaki öğrenci hücrelerinde oturarak, muhteşem damak tadı lezzetli yemekler yiyebilir, aynı zamanda, tarihi atmosferi yaşayabilirsiniz ki, mutlaka zaman ayırın ve gidin.

Karaman Kalesi

KARAMAN KALESİ

İl merkezinde, Hisar Mahallesinde, bir höyük üzerinde kurulmuştur. Dış, orta ve iç kale olarak, üç bölüme ayrılır. Ancak, günümüzde, dış kale tamamen kaybolmuştur. Orta kale surlarının bazı bölümleri ve iç kale surları, günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir.

Kalenin yapılış tarihi ve kimler tarafından yapıldığı net olarak bilinmiyor. Ancak, 11 ve 12. yüzyıllarda yapıldığı tahmin ediliyor. Selçuklular ve Karamanoğulları döneminde, önemli bir konuma sahip olarak kullanılmıştır. 13.yüzyılda İlhanlılar ve 1468 yılından sonra ise, Osmanlılar tarafından kullanılmış ve onarım görmüştür.

İç kale: tek kapılı, 9 burçludur. Burçların çoğu, ahşap direklerle bölünerek, iki kat haline getirilmiştir.

Karaman Kalesi

Evet, Karaman kalesi, ülkemizin en gösterişli ve ayakta kalarak, günümüze ulaşmış kalelerinin başında gelmektedir. Karaman kalesine çıkın ve muhteşem Karaman şehri manzarasını mutlaka izleyin.

Karaman Aktekke Camisi

AKTEKKE CAMİSİ 

İl merkezinde: İmaret Mahallesindedir. Karamanoğulları döneminde yapılmıştır. Tek kubbeli ve yüksek minarelidir. Yapılış tarihi: 1371 yılıdır. Giriş kapısında: mermer kemerin üzerinde işlenmiş, bir Mevlevi sikkesi görülmektedir.

Cami içinde: sol tarafta ayrılmış bölümde: Mevlana’nın annesi ve yakınlarına ait, 21 adet, taştan yapılmış, sandukalı mezarlar görülüyor. Yani: Mevlana’nın annesi Mümine Hatun’un mezarı, bu caminin içindedir.

Karaman Yunus Emre Camisi

YUNUS EMRE CAMİSİ

İl merkezindedir. Karamanoğuları döneminde yapılmıştır. Caminin kim tarafından ve hangi tarihte yaptırıldığı bilinmiyor. Ancak, 1994 yılında yapılan onarım çalışmalarında, cami aslına uygun olarak onarımdan geçirilmiştir.

Caminin hemen yanında: Yunus Emre Türbesi var. Bu türbe yapısı: kesme taştan yapılmış, üstün tonoz kubbelidir. Yunus Emre’nin mezarının bulunduğu yer konusunda, Anadolu’nun birçok yerinde farklı mezarlar bulunmaktadır. Ancak, özellikle, Evliya Çelebinin yazılarında, Yunus Emre’nin mezarının burada bulunduğunu yazması, buranın gerçekçiliğinin kanıtlanmasında önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.

Karaman İmaret Camisi

İMARET CAMİ

İl merkezindedir. Karamanoğlu Beylerinden, II. İbrahim Bey tarafından, 1433 yılında yaptırılmıştır. Burası, isminden de anlaşılacağı üzere: bir “Aşevi” olarak yaptırılmıştır. Yapı: merkezi kubbeli, iki katlı ve yüksek minareli ve içinde odalar bulunan bir camidir.

İmarete ait, ahşap 2 kapı kanadı: Karaman ahşap süsleme sanatının, güzel bir örneğidir, mutlaka görün. Ayrıca, bu kapı üzerinde, güzel bir yazı var. İlginizi çekecektir “Kapı açıktır, giriniz, malı mubahtır yiyiniz” Bu kapıların orijinalleri: İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesinde korunmaktadır.

Caminin hemen yanında: İbrahim Bey’in türbesi bulunmaktadır.

Karaman Taşkale Kasabası

TAŞKALE KASABASI

Taşkale Kasabası, Tahıl Ambarları, Manazan Mağarası ve İncesi Mağarası ve Gürlük Mesire yeri hakkında, yine bu sitede: “Taşkale” adı altında, ayrıntılı olarak anlattım. Lütfen, Karaman bölgesi ziyaretinizden önce, o yazıyı da, mutlaka inceleyin ve hatta yanınızda bulundurun. Çünkü: Taşkale Kasabası, Karaman yöresinde mutlaka ve mutlaka görmeniz gereken bir yer.

Taşkale hakkındaki ayrıntılı tanıtım yazım için

Karaman, Taşkale

Karaman Derbe

DERBE

Derbe kenti: Hıristiyanların kutsal kitabı olan İncil’de, 3 yerde geçmektedir. Çünkü: burada, MS. 41 yılında, Hz. İsa’nın havarilerinden Aziz Pavlos ve Barnabas tarafından yapıldığı söylenen kilisenin, Hıristiyanlığın ilk kilisesi olduğu söyleniyor.

Çünkü, Efes yöresindeki Meryem Ana Kilisesi, MS.50 yılında yani Derbe şehri kilisesinden 13 yıl sonra yapılmıştır. Her ne kadar, günümüzde bu kilisenin yeri net olarak bilinmese de, bu topraklar üzerindeki bir yerlerde bulunduğu kesindir.

Hıristiyanlar, Derbe şehrini ziyaret ederek, hacı olmaktadırlar. Ancak, şehrin yeri kesin ve net olarak belli olduğunda, bu ziyaretlerin artacağı ve bölgenin turizm etkinliğinin yükseleceği düşünülmektedir.

Evet, gelelim, şehrin hikayesine. Antik döneme ait bir kent merkezidir. Bu şehir hakkındaki ilk yazılı bilgiler: ünlü Romalı yazar Cicero’nun eserlerinde görülüyor. Buna göre: Derbe şehri: Cicero’nun dostu olan, ünlü tiran Antipatros’un hakimiyet kurduğu bölgenin idari merkezi bir şehirdir.

Ancak, MÖ.25 yılında, yöredeki hakimiyet: Amyntas tarafından ele geçirilir. Ancak: devam eden süreçte, Amyntas’da öldürülür ve bunun üzerine, Roma İmparatoru Augustus: tüm yöresel krallıklara son verir ve Anadolu’da, yeni bir “Eyalet” sistemi oluşturur. Bu dönemde, bölge, Kapadokia bölgesine bağlanır.

Yani: gerek Cicero ve gerekse ünlü coğrafya bilgini Strabon’un yazdıklarına göre: Derbe kentinin: İsauria ve Kappadokia bölgeleri arasında ve büyük ihtimalle: Güney Lykaonia ve Laranda (Karaman) arasında bir yerlerde olması gerekmektedir. Veya, en azından buralarda bir yerde aranması gerekmektedir.

Evet, tarihi sürece devam edelim. MS.41-54 yılları arasında, Roma İmparatoru Claudius döneminde, bölgede, hızlı bir Hıristiyanlaşma görülür. Çünkü: Hıristiyanlığın ilk misyonerlerinden Tarsuslu Apostel Paulus, bu yeni dinin yayılımı için bölgede geziler yapmaktadır.

Hatta, bu yaptığı gezilerde tuttuğu günlükler, günümüze kadar korunarak gelmiştir. St. Paulus: Derbe şehrini ilk ziyaretini: Barnabas ile birlikte yapmış ve şehirde, halk tarafından yakın ilgi ve konukseverlikle karşılaşmıştır.

Takip eden süreçte, Derbe şehri hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. MS.138-161 yılları arasında ise, Roma imparatoru Antonius Pius döneminden kalma ve Derbe şehrinden söz eden bir yazıt: günümüzdeki Ekinözü köyünün yakınlarındaki “Kerti Höyük”te bulunmuştur.

Bu yazıt: kalker taşından, 105 cm. yükseklikte, 69 cm. genişlikte, 68 cm. kalınlıkta ve 16 satırlık bir heykel kaidesidir. Yazıtta: Eyalet Valisi Sexius Cornelius Dexter’in heykelinin, Derbe halkı tarafından dikilerek, kendisinin onurlandırıldığı belirtilmektedir.

Şehir hakkındaki bir diğer yazıt ise: 1958 yılında yine Sudurağı köyünde bulunmuş ve bu Yunanca yazıtta da: “Tanrının sevgili kulu, Derbe  Piskoposu Michael” den söz edilmekte ve böylece şehrin varlığı, iyice kanıtlanmaktadır.

MS.452 yılında, Anadolu’daki kuraklık ve kıtlık ile, 542 yılında Mısır’dan çıkıp, tüm Anadolu’yu etkileyen veba salgını, Derbe şehrinde yaşayanları da olumsuz etkiler. Ayrıca, 7’nci yüzyıldan itibaren, yörede, Arap saldırıları görülür ve şehir birkaç kez Araplar tarafından yağmalanır.

Bu saldırılar sonucu, önemini iyice yitiren Derbe şehri; 11. yüzyılda, bölgenin Türkler tarafından ele geçirilmesini takiben, tamamen küçülür ve bir köy olarak karşımıza çıkar. Ancak: bu dönemde ortaya çıkan ve “Dervi” olarak isimlendirilen köy; antik dönemdeki “Derbe” şehrimidir, değilmidir, bu durum kesin olarak bilinmiyor.

Evet, Derbe kenti: antik dönemde, Apostel Paulus  tarafından, misyonerlik faaliyetlerinin yürütüldüğü ilk kent olarak öne çıkıyor. Yani: Hıristiyan dininin doğuşu ve yayılışında, oldukça önem taşıyor.

Yani: her ne kadar, günümüzde “Derbe” şehrinin yeri bilinmiyor olsa da, Derbe şehrinin bu yörede, bir yerlerde bulunduğunu bilmek, ileride ki gerekli arkeolojik araştırmalar sonucu ortaya çıkabileceğinin en büyük kanıtı olarak karşımıza çıkıyor.

Yine de, yörede, bugün “Derbe” şehrinin, çok net olarak, İl merkezine, 23 km. uzaklıktaki, Ekinözü köyünde bulunduğuna inanılıyor. Burası, halk arasında “Kerti Höyüğü” olarak biliniyor.

Karaman Dereköy Kilisesi-Camisi

DEREKÖY KİLİSE (FİSANDON) CAMİSİ

İl merkezine 7 km. uzaklıkta, Dereköy (Fisandon) köyündedir. Bir kaya kütlesinin içine yapılmıştır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmiyor. Ancak, büyük ihtimalle, 9-10.yüzyıllarda yapıldığı sanılıyor.

Yapı: Yunan Haçı biçiminde olmasına rağmen, üst yapısı, klasik yapım dışında, tamamen değişik bir uygulama kullanılarak yapılmıştır. Yapımda: sadece taş kullanılmakla birlikte, dış yüzeylere pencereler açılmış, kemerlerle hareket yaratılmıştır. Evet, yapı: tüm bu özellikleriyle, Bizans dönemi mimarisinin tüm özelliklerini yansıtan, önemli bir sanat eseridir.

Karaman Can Hasan Höyükleri

CAN HASAN HÖYÜKLERİ

İl merkezinin 15 km. doğusunda, Canhasan (Alacan) köyündedir. Burada: 3 tane, birbirine yakın höyük var. Bu höyüklerden: I. ve III. numaralı olanlarında, 1961-1970 yılları arasında, bilimsel kazılar yapılmıştır.

En önemli husus: bu höyüklerde tespit edilen insan yaşamının: günümüze kadar tespit edilenlerin en eskisi olduğu sanılıyor. Yani, ilk insan, burada yaşamış.

I.Numaralı Höyük

Çapı: 400 metredir. Bu höyükte yapılan kazılarda: 7 yerleşim katı tespit edilmiştir. Bunlardan: 7-4 arası katlar: Geç Neolitik dönem, yani: MÖ.6000 yıllarına kadar inmektedir. 3-1 arası katlar: Kalkolik döneme yani, MÖ.5500-3000 yıllarına kadar inmektedir.

Buradaki yerleşimciler, kerpiç kullanarak, dikdörtgen ve kare şeklinde odalar yapmışlar ve buralarda yaşamışlardır. Yapılarda: ağaç desteği ve payanda duvarları kullanılmıştır. Her evin, kendisine ait duvarları vardır.

Duvar ve tabanlar, çamur sıva ile sıvanmıştır. Evler, 2 katlıdır. Alt katta, depolama ve üst katta ise, günlük yaşam sürdürülmüştür. Burada: 3-1 katlarda: bakır madeni ve bol miktarda seramik bulunmuştur.

Bunun dışında bulunanlar ise: kıymetli taşlardan gerdanlık, midye kabuğundan kolyeler, kemikten yapılmış bilezik ve süs eşyalarıdır.

Burada yaşayan insanların, özellikle Mersin bölgesiyle ilişkileri tespit edilmiştir. Ekonomileri ise, tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır.

Höyük: MÖ.4300 yılında terk edilmiş ve uzun bir süre boş kaldıktan sonra, Roma ve Bizans dönemlerinde yeniden yerleşime açılmıştır.

III.Numaralı Höyük

Çapı: 100 metredir. MÖ.6500 yılına tarihlenmektedir. Buradaki evler: dikdörtgen planlı ve taş temeli olmayan, kerpiç duvarlarla örülmüştür. Yapımda: ağaç destekler kullanılmış, duvar ve tabanlar: çamur sıva ile kaplanmıştır. Sert zemin üzerine: çakıl taşları kuvvetle bastırılarak, çeşitli dekorlar kullanılmıştır.

Höyükteki yerleşimde yaşayanlar: bazı büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar ile yabani hayvanları, besin olarak tüketmişlerdir. Ayrıca: ekmek buğdayı, arpa, mercimek, ceviz kalıntılarının bulunması, burada yaşayanlar tarafından, ziraata dayalı bir yaşam tarzının varlığını ortaya koymaktadır.

Bunların yanında: höyükte: obsidiyenden yapılmış aletler, bizler, saplı bıçaklar, çok sayıda kemik aletler, büyük kaşıklar, iğne ve spatulalar, boru şeklinde ve kemikten yapılmış kolyeler bulunmuştur.

 

DEĞLE

İl merkezinin 35 km. kuzeyinde, Karadağ’ın tepeleri üzerindedir. Burada: 3 ve 4. yüzyıllarda, Bizanslılardan kalma, 6 kilise kalıntısı ve kitabeler bulunmaktadır.

Bu şehir de, yöreyi ziyaret eden Aziz Paulus’un uğrak yerlerinden biridir. Karadağ’ın tepelerine ve eteklerine yayılmış olan yapılarda, erken Hıristiyanlık dönemi mimari eserleri ve yerli sanat özelliklerinin karışımı görülmektedir.

Ayrıca: Karadağ üzerinde bulunan ve Hititlerden kaldığı bilinen hiyeroglif yazıt ve sunaklardan, buranın, Hititler zamanında da, kutsal alan olarak kullanıldığını ifade etmektedir.

Karaman Binbir Kilisesi-Maden Şehri

BİNBİR KİLİSE (MADEN ŞEHRİ)

İl merkezinin 50 km. kuzeyinde, Karadağ eteklerindedir. Ulaşım sıkıntısı yoktur. Halen bölgede, görebileceğiniz birkaç kilise kalıntısı var.

Köye girişte, sağdaki ilk yapı: Büyük kilisedir. Büyük Kilise yani “Mahalaç Kilisesi”: düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Giriş yeri ve 9 kemerli sol kanadı, günümüze ulaşmıştır. Kuzeyinde, büyük bir sarnıç var.

Kuzeyde, Çanlı kilise var. Ancak, yıkıntı halinde. Kentin tam ortasında ise, mezarlık bulunuyor. Evet, burası, yani “Maden Şehri”, Sit alanı ilan edilerek, koruma altına alınmıştır.

Karaman Ayrancı

Karaman Ermenek

Karaman Ermenek

Konya; binlerce yıl önce “deniz” iken, Ermenek, bir “ada” imiş. Bu bir söylenti, ancak bu söylentiyi destekleyecek kanıtlar var. Şöyle ki: Ermenek’te bulunan dağın zirvesinde, deniz hayvanlarının kabukları ve fosilleri görülmüş. Evet,

Ermenek ilçesinde, 2 gün bulundum. En dikkatimi çeken: tamamen meyilli bir arazi üzerine kurulu olması, ilçenin hemen yanında bir duvar gibi yükselen kayalık, mağaranın ağzına asılan bir “Galatasaray” bayrağı ve gece, saatlerce uğraştığım sivrisinekler.

Ha bir de, buraya ulaşmak için olan yolun, maalesef kötülüğü ve ulaşımın zorluğu. Ancak: Karaman’dan çıktıktan sonra, özellikle: Mut’a yaklaşıldığında ve Mut-Ermenek arasında, eğer mevsiminde giderseniz, tamamen kayısı bahçeleri arasında ilerliyorsunuz.

Karaman Ermenek

ULAŞIM

Ermenek-Karaman arasındaki uzaklık: 163 km. Ancak, buranın en büyük özelliği: bağlı bulunduğu ile ulaşmak için, başka bir il topraklarından (Mut) geçmek zorunda kalınmasıdır. Ama: bu yol, özellikle döneminde gidildiğinde: tamamen “kayısı” bahçeleriyle çevrilidir. Bu yol üstündeki bahçelerden, mutlaka kayısı almalısınız.

Evet, Ermenek’in çevreye olan uzaklıkları şöyle: Ermenek-Mut arasındaki uzaklık: 90 km. Ermenek-Başyayla arasındaki uzaklık: 25 km. Ermenek-Göktepe arasındaki uzaklık: 51 km. Ermenek-Sarıveliler arasındaki uzaklık: 47 km. Tüm bunların yanında: unutmamak gerekir ki, Ermenek-Alanya arasındaki uzaklık, sadece 1 saatte alınabiliyor. Bu mesafe, yörede yaşayanlar için büyük bir imkan.

TARİHİ

Yörede ilk yerleşimcilerin Hititler olduğu ve bu dönemde, ilk bilinen isminin “Maras” veya “Marassa olduğu söylenmektedir.

Daha sonra, Ermenek yöresindeki yerleşim yeri: MS.1.yüzyılda: Romalı komutan Germanicus tarafından kurulmuştur. Bu şahıs: Roma İmparatoru Augustus’un kızı Luvai’nın oğludur. Şehre verilen isim olan “Germanicopolis”, zamanla farklılaşarak “Ermenek” olmuştur.

MS. 395 yılında, Romanın bölünmesiyle, yöre, Bizans egemenliği altına girer. Bu dönemdeki isim: Germanikopolis. Bu dönemde: yörede, Hıristiyanlık anlayışı, Bizans yönetiminin tüm baskılarına karşı benimsenir. Hıristiyanlığın, Bizans devletinin resmi dini olarak kabul edilmesine kadar geçen sürede ise, insanların, sığındıkları mağaralarda ibadet ettiği, bu basit ve anlamlı mağara ve kaya kovuklarının, yani kaya manastırlarının, ilk dönem, Hıristiyanları için çok önemli olduğu anlaşılmaktadır.

Tarihi  süreç içinde takip eden  dönemde yörede Abbasiler egemenliği ele geçirirler. Karamanoğulları Beyliği döneminde ise, Ernemek, Karamanoğulları Beyliğinin başkenti olur. 1475 yılında ise, bu kez Osmanlılar yörede görülürler.

Gedik Ahmet Paşa yönetimindeki Osmanlı ordusu, Ermenek’i ele geçirir, Karamanoğulları Beyliğini yıkar, Mennan kalesini fetheder. Böylece: Karamanoğulları Beyliği, tarih sahnesinden silinir.

Ermenek: dağlık bir arazi üzerine kurulmuştur. Kentin yaslandığı dik yamaçlar üzerinde, çok sayıda, Roma ve Bizans dönemlerine ait, mesken ve mezar kalıntıları bulunmaktadır.

Karaman Ermenek

GENEL

İlçe merkezi: Göksu havzasında, Ermenek suyunun oluşturduğu derin vadinin yamaçlarında, yaklaşık 1250 metre yükseklikte kurulmuştur. Arazi yapısı: zengin su kaynaklarını barındırmaktadır.

İklim olarak: bölgede Akdeniz iklimi egemendir. Türkiye’nin en yüksek barajı “Ermenek Barajı” dır. Hatta, söylenenlere göre, yöredeki büyük kömür yatakları, bu barajın suları altında kalmıştır.

Bölgenin ekonomik imkanları değerlendirildiğinde: orman varlığı yanında, kömür-demir-krom-kurşun gibi zengin maden yatakları da görülmektedir. Tarım ürünleri bakımından ise: özellikle: elma, armut, kiraz öne çıkmaktadır.

Nüfus olarak, Karaman il merkezinin en kalabalık ilçesidir. Yüz ölçümü olarak da, Karaman ilinin en büyük ilçesi olarak öne çıkmaktadır.

Oğuzlar, Anadolu’da ilk yerleşim yeri olarak buraları seçmişler ve MS.1015 yıllarında, yani Malazgirt zaferinden 50-60 yıl öncesinde, Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli adımlar atmışlardır.

Dünyanın en büyük: yer altı nehri ve yer alta şelalesi (Maraspoli) Ermenek’te bulunmaktadır. Ayrıca: ülkemizde, kardelen çiçeği, nadiren bu yörede (Dumlugöze köyü) yetişmektedir.

 

NE YENİR. NE İÇİLİR

Ermenek yöresinde, yöresel lezzetleri tatmak isterseniz “batırma” yemelisiniz. Belki de, yine bu yöreye özgü “Arabaşı” yemeyi deneyebilirsiniz. Ama, bu yöresel yemek, biraz tecrübe gerektiriyor.

NE SATIN ALINIR

Ermenek’te, içine herhangi bir katkı maddesi konulmadan, bağ ve bahçelerden toplanan üzümlerden: helva yapılmaktadır. Bu helva, içinde şeker olmadığından, çok tercih edilmektedir. Sizler de, mutlaka bu helvayı tatmalı ve hatta, kendiniz ve yakınlarınız için hediyelik olarak satın almalısınız.

Bunun yanında: Balkusan yaylasından üretilen ballardan bulabilirseniz, satın almalısınız. Çünkü, burada üretilen bal: yörenin en beyaz ve en lezzetli balıdır. Ayrıca: buranın “kaşar peyniri” de meşhur. Son olarak: Ermenek pekmezi de satın alabilirsiniz.

Karaman Ermenek

GEZİLECEK YERLER

Karaman Ermenek Zeyve Pazarı

ZEYVE PAZARI

Buraya gidip, su değirmenleri ve su ile çalışan hızarın fotoğrafını çekmelisiniz. Evet, Zeyve pazarı, yaklaşık 600 yıllık bir geçmişe sahiptir. İlçe merkezine, 26 km. uzaklıktaki, İkizçınar köyü ve Yaylapazarı köylerini ayıran dere üzerinde ve çevresinde kurulmuştur.

Burası, birçok tarihi çınar ağacı ile tam bir doğa cenneti. Pazar yerinde: bolca su kaynakları, su değirmeni ve su hızarı var. Ayrıca: Pazar günleri, burada Pazar kuruluyor. Çevre köylüleri, ihtiyaçlarını buradan karşılıyorlar, ürettikleri ürünleri burada satıyorlar.

Karaman Ermenek Ulu Cami

ULU CAMİ

İlçe merkezinde: Gülpazar Mahallesindedir. İlçede bulunan camilerin en büyüğüdür.

Karamanoğulları döneminde, 1302 yılında, Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Ağaç sütunların taşıdığı kirişler üzerine oturtulmuş, toprak damlı bir yapılıdır. Mihrabı, güzel oyma taştandır.

Kesme taştan yapılan yapı; kabartmalarla süslü, alçı mihrabında, çeşitli mavi çinilerle bezenmiştir. Ağaç oyma süslemeleri, göz alıcı ve hayranlık uyandırıcıdır. Özellikle, caminin kapısı: çınar ağacından yapılmış olup, üzerinde, güzel hat örnekleri görülüyor.

Karaman Ermenek Meraspolis Mağarası

MERASPOLİS (MERASPULLA) MAĞARASI

İlçe merkezinde: Ermenek kalesinin altında bulunmaktadır. Mağaranın iki giriş kapısı var. Çok ilginç ki, mağarada büyük bir yer altı nehri var. Bu nehirden: Ermenek ve çevre yörelerin içme suyu ihtiyacı karşılanıyor.

Ayrıca: bu mağaradan çıkan su ile, uzun süre, Ermenek ve çevre yörelerin elektriğini karşılayan hidroelektrik santralı çalıştırılmış. Böylece: Ermenek, Türkiye’de, elektriğe kavuşan üçüncü ilçe olmuştur.

Hidrolojik olarak aktif bir mağaradır. Ancak, mağara içi traverten birikimi çok azdır.

Mağara bu özellikleriyle, dünyanın üç en büyük mağarasından biri olarak biliniyor. Toplam uzunluğu: 196 metredir.

Ermenek ilçesinde, ilçenin çoğu yerinden baktığınızda, buradaki mağarayı görebiliyorsunuz. Hatta, bazen bu mağara ağzına, büyük bayrak asıyorlar. Mağaranın içinde: sifon, şelale gibi oluşumlar ve göçme tehlikesi bulunduğundan, gezi amaçlı girilmesi yasak.

Karaman Ermenek Firan-Ermenek Kalesi

FİRAN-ERMENEK KALESİ

İlçe merkezinin kuzeyinde, çok dik ve yüksek bir kaya sığınağının güneyinde yapılmıştır. Ermenek ilçesinin kuzeyini, baştan başa kaplayan, büyük kayanın tam ortasındadır. Yapımda: kesme taş ve harçla yapılan mazgal duvarları kullanılmıştır.

Kale: sığınak, mesken ve zindan olarak kullanılmıştır. Amasyalı gezgin Trabon: bu kaledeki mağaraları “Zağfiran” mağaraları olarak nitelendirdiğinden, kale “Firan” adıyla anılmaktadır.

Kaleye çıkış iki yolla olmaktadır. Birinci yol: doğudan, kayalara kazılarak yapılan, çok dar bir giriştendir. Diğer yol ise: dik kayalığın alt bölümlerinden başlayan ve kayaya oyularak yapılan 72 basamaklı bir merdivenle sağlanmaktadır.

Kale: Karamanoğulları Beyliğinin ilk kalesidir. Gedik Ahmet Paşa tarafından, Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ünlü gezgin Evliya Çelebi: karada ve denizde gezdiği birçok yerde, böyle bir kale görmediğini yazmaktadır.

Karaman Ermenek Görmel-Ala Köprüsü

GÖRMEL (ALA) KÖPRÜSÜ

Ermenek-Anamur-Gülnar yolu üzerinde, Göksu nehri üstünde kurulmuştur. Ermenek ilçe merkezine, 18 km. uzaklıktadır.

Büyük Türk Alimi Ermenekli Saffet Hoca: bu köprüye verilen “Ala” adını “çok yüce, çok büyük” anlamına gelen, Arapçada “Ala” kelimesinden yumuşatıldığını söyler.

Köprü: kesme taştan, biri büyük ve biri küçük, iki gözlü olarak yapılmıştır. Başlama ve bitiş noktaları, kayalar üzerine oturtulmuştur. Köprünün: genişliği 7 metre ve uzunluğu ise, 67 metredir. Su seviyesinden yüksekliği ise: 27 metredir.

Köprüde bulunan kitabeden, köprünün: 1306 yılında, Karamanoğulları’ndan Mirza Halil Bey zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır. Mimarı ise, Yusuf oğlu Süleyman’dır. Köprünün yapılışı hakkında bir söylenti var. Buna göre: “ Köprüyü yapan çırak, ustasına: “Bir köprü yaptım, gezmeli değil, görmeli” der. Köprünün “Görmel” ismi, bu efsaneden gelmektedir.

Karaman Ermenek Tol-Musabey Medresesi

TOL (MUSABEY) MEDRESESİ 

İlçe merkezinde Çınarlı mahallesindedir. Medrese yapısı: Karamanoğulları döneminde, Emir Musa Bey tarafından, 1339 yılında yaptırılmıştır. Karamanoğlu döneminde yaptırılan, ilk büyük medrese olarak öne çıkıyor. Mut-Anamur-Silifke yörelerinde ve hatta Karaman’da, tanınmış bir eğitim ve öğretim kurumu olarak öne çıkmaktadır.

Burada: o zamanlarda, dini bilimler yanında, matematik ve Astronomi de okutulmuştur. Osmanlılar ile olan ilişkilerde, sorunların çözümü için, bu medresenin müderrislerinden Türk Bilgini Molla Vali, elçi olarak görev yapmıştır.

Evet: medresenin bezemesi, taç kapı üzerinde yoğunlaştırılmış, diğer bölümler yalın bırakılmıştır.

ALA İN

Kazancı kasabası yöresindedir. Bir tepe üzerinde kurulmuştur. Mevcut kalıntılardan, Bizans döneminden kalma bir yerleşim yeri olduğu tahmin edilmektedir. Güneyde, Bizans döneminden kaldığı sanılan bir “kilise” bulunmaktadır.

Burada: kireç taşı arazide, doğal bir kaya sığınağı “kiliseye” dönüştürülmüştür. Doğu bölümüne ise, bir duvar yapılmıştır. Ancak, bu duvar, günümüzde yoktur.

Kilise yapısı içinde: boya ile yapılmış bir kısım freskoların izleri görülebilmektedir. Ayrıca, kuzey bölümde, bir su kaynağı bulunmaktadır. “Ala in” ismi, bu kiliseden gelmektedir.

DİNEK KULESİ

Kazancı kasabası, Dinek mevkiindedir. Burada, bütün bölgeye hakim olan bir tepe üzerinde: Roma dönemine ait bir yerleşim yeri kalıntıları görülüyor. Ancak, buradaki yapılar, temel seviyesinden yıkılmışlardır. Yüzeyde, nadir olarak mimari elemanlara rastlanmaktadır.

Yerleşim yerinin, tam zirve noktasında: doğal-iri bir kaya üzerine: iri blok kesme taşlardan, bir anıt mezar yapılmıştır. Anıt, kısmen sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiştir. Üzerinde bulunan doğal kayanın değişik bölümlerine, nişler açılmış olup, anıtın çevresinde, yapıldığı dönemde başkaca yapıların da bulunduğu anlaşılmaktadır.

Karaman Ermenek İkiz İn Kabartması

İKİZ İN KABARTMASI

Güneyyurt kasabasının, 2 km. doğusundadır. Burada, bahçeler arasında bulunan antik kalıntıda: büyük bir kayanın, güneye bakan yüzü düzeltilmiş ve oyularak, ikiz kaya mezarı yapılmıştır. Doğuda kalan mezarın alınlığında: 2 aslan, 1 boğa ve 1 yılandan oluşan, hayvanlar gurubu, kabartma olarak işlenmiştir.

Aslan: sağa  doğru yatar vaziyette, sol pençesiyle boğanın başına basar şekilde görülüyor. Ancak, en üstte bulunan bu aslan figürü, nispeten tahrip olmuş durumda. Mezar odaları ise, gayet iyi durumda olarak günümüze kadar gelmiştir. Bunların, Roma döneminde yapıldığı sanılıyor.

Karaman Ermenek Ilısı Şelalesi

ILISI ŞELALESİ

İlçe merkezine 30 km. uzaklıkta olup, araba ile yanına kadar gitmek mümkündür.

Ilısu şelalesi: Erik deresinden ve Ilısu’dan çıkan su kaynaklarıyla beslenir. Şelale: kayalık dağın, suyun gücü sonucu ikiye ayrılmak zorunda kaldığı bir yerden akıyor. Bu görüntü muhteşem. 100 metrelik blok kaya, su tarafından oyulmuş, 4 metrelik bir yarık şeklindeki bölümden, şelale akıyor.

Düştüğü yerde ise, yerdeki taşlara çarparak, doğal bir fıskiye gibi, yaklaşık 15-20 metre uzaklığa kadar, sürekli yağmur misali yağıyor.

Çam ağaçlarıyla kaplı orman içinde, araba ile şelaleye giderken, tam bir cennet görüntü içinde ilerleyeceksiniz.

Şelaleden döküldükten 5 km. sonra, Ermenek çayı ile birleşir ve buradan “Gezende” barajına ulaşır. Evet, şelale çok yüksekten akıyor. Yüksekliği: 55 metre. Bunu canlandırmanız için, şunu söyleyebilirim. Amerika’daki ünlü Niyagara şelalesi, 48 metre yükseklikten akmaktadır.

Şelalenin en büyük su kaynağı olan Ilısu kaynağı da, şelalenin 2-3 km. yukarısındadır. Kayaların içinden çıkan su, çevre köy ve kasabaların, içme-sulama su ihtiyacının büyük bölümünü karşılamaktadır. Diğer kolu olan Erik deresinden gelen suyun önüne gövde yapılmış ve yaklaşık 5  km. lik bir tünel açılarak, su, Görmeli Barajına aktarılmıştır.

MENNAN KALESİ

Ermenek-Mut-Gülnar kara yolu üzerinde, Ermenek ve Erik çaylarının birleştiği yerde, dağın üzerinde kurulan bir kaledir. Kelime anlamı: sığınılacak yer.

Kale: ele geçirilmesi zor, savunulması kolaydır. Birçok orduya sığınaklık ve barınaklık yapmıştır. Haçlı Seferlerinin üçüncüsünde: Haçlılar, Mennan kalesine sığınarak, Selçuklu akınlarından korunmaya çalışmışlardır.

Karamanoğulları, kaleyi onarmışlardır. Ancak: son Karamanoğulları Beyi, Pir Ahmet Bey: Osmanlılarla yaptığı savaşı kaybedince, kaçarak Mennan kalesine sığınır. Bunun üzerine, Osmanlı ordusunun başında bulunan Gedik Ahmet Paşa, Mennan Kalesi önlerine gelir ve toplar ile, kaleyi yıktırır.

Kalede: günümüze kadar ayakta gelen yapılar: depolar, sarnıçlar ve bina kalıntılarıdır.

Karaman Ermenek Karaman Bey ve Oğlu Mahmut Bey Türbeleri

KARAMAN BEY VE OĞLU MAHMUT BEY TÜRBELERİ VE KARAMAN BEY İMARETİ

İlçe merkezine, 25 km. uzaklıktaki, Balkusan köyündedir. Bu köy, adını: Uygur Türklerinin Orta Asya’daki başkentleri olan “Balgasan”dan almıştır.

Türbe: Karamanoğullarından Mahmut Bey tarafından yaptırılmıştır. Türbede, 2 sıra halinde, 5 adet, yekpare taş sanduka var. Günümüzde: Karamanoğlu Ahmet Bey’e ait bu türbe: yerel köylüler tarafından dileklerin kabul edildiği bir manevi ziyaret yeri haline getirilmiştir.

Karaman Ayrancı

Karaman Ayrancı

Karaman-Ayrancı arasındaki uzaklık: 45 km. Ayrancı-Ereğli arası uzaklık: 38 km. Karaman-Ereğli karayolu, İlçe merkezinden geçmektedir. İlçe merkezine 2.5 km. uzaklıkta, tren yolu istasyonu da bulunmaktadır.

Karaman Ayrancı

TARİHİ

Bölgedeki ilk yerleşimcilerin, Tuvana krallığı ile Hititler olduğu bilinmektedir. Tuvana krallığı: bölgede, Bor-Karaman-Gülek Boğazı-Toros Dağları ve Koçhisar’ı kapsayan yerlerde, büyük bir egemenlik kurmuştur.

Daha sonraki dönemlerde ise: Asurlular, Kimmerler, Lidyalılar,  Persler ve Makedonyalılar egemenlik kurarlar. Sonra: Roma ve Bizans dönemleri. Özellikle: Romalılar döneminde, Arap saldırıları görülüyor.

Bu saldırılardan korunmak için: Ayrancı ilçesi sınırları içinde bulunan Anbar köyünde (Sidemera) bir askeri üs kurmuşlardır. Burada çıkarılan Sidemera Lahti, dönemin en büyük buluntusudur.

İlçe toprakları, daha sonra: 1077 yılında, Kutalmış Süleyman Şah tarafından, Bizanslılardan alınır ve bölge Türklerin eline geçer.

Takip eden dönemdeki Haçlı savaşlarında: 1101 yılında, I. Kılıçaslan ile Melik Gazi tarafından bozguna uğratılan Haçlıların: Kont De Navar komutasındaki 20.000 kişilik bir kuvvetle, Ayrancı bölgesindeki, Kafir Yazıcı yani Gavur Yazıcı denilen mevkide toplandıkları biliniyor.

Daha sonra, buradan Divle Deresi ve Çat köyü üzerinden, Toros dağlarını aşarak, Tarsus yöresine inerler.

Evet, Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra, bölgede kurulan Karamanoğulları Beyliği, burayı da hakimiyetine alır. Osmanlı İmparatorluğunun egemenlik döneminde ise: bölge özellikle Divle olmak üzere, stratejik önemini korumaktadır.

Zaten: Divle çiftliği ismi verilmiştir. 1903 yılında, II. Abdülhamit ve Rus Çarı Nikola anlaşarak, Kırım’dan sürgün edilen bir kısım Türk, buraya yerleştirilmiş ve bunların yerleştirildiği köye, Osmaniye adı verilmiştir.

Daha sonra ise, Divle köy olmuştur. 1923 yılında ise, köyün ismi “Ayrancı” olarak değiştirilmiştir.

Ayrancı: 1987 yılında ilçe olur. 1989 yılında, Karaman iline bağlanır.

Karaman Ayrancı

Biraz önce söylediğim gibi: burası : “Osmaniye” ve “Divle” olarak anılırken: bir söylenti sonucu “Ayrancı” olarak isimlendirilmeye başlanmıştır.

Bu söylenti: “ Yavuz Sultan Selim, İran seferine gitmek üzere, yöreden geçerken, bugün üzerine baraj kurulan ve büyük bir coşkuyla akan dere ile karşılaşır. Bu dere üzerinde: 12 köprü bulunmaktadır.

Sultan: iki kol halinde, iki köprüden geçilmesini ister. Birinci kolun başında kendisi: günümüzdeki “Ziya Efendi” isimli köprüden geçmek ister ve burada “Ziya Efendi” ile karşılaşır. İkinci kolun başındaki komutanı “Hilmi Dede” köprüsünden geçmek ister ve “Hilmi Dede” ile karşılaşır.

Hilmi Dede: ordunun içinde casuslar bulunduğunu ve köprüden geçmemelerini söyler. Komutan, bunu Sultana duyurur. Sultan: yine de, köprüden geçilmesini emreder ve ordu köprüden geçmeye başlar.

Ancak: bu sırada, birkaç asker boğulur-ölür. Daha sonra anlaşılır ki, bunlar casuslardır.

Komutan; susuz ve yorgun askerleri için: Hilmi Dede’ye “askerlerin içebileceği temiz suyu nereden bulabileceğini” sorar.

Hilmi Dede’de, hanımı tarafından, yayıkta ayran yapıldığını ve ikram etmek istediğini söyler. Yayıktaki ayran: günümüzde Karaman yolu üzerinde bulunan, Soku Taşı olarak bilinen, oyuk bir taşın içene ayran dökülür.

Ancak komutan: “Dede, bu kadar ayran, koca orduya nasıl yeter?” der. Ancak: bir süre sonra: oyuk taşın içindeki ayrandan, bütün askerler içmesine rağmen, ayranın bitmediği görülür. Bunun üzerine, komutan: “Sen Hilmi Dede değil, ayran dedesin” der.

Hilmi Dede mezarı: kendisi için yaptırılan “Ayran Dede” türbesindedir. Evet, bu söylentiden esinlenilerek: İlçenin adı “Ayrancı” olmuştur.

GENEL

İlçe merkezinin, deniz seviyesinden yüksekliği: ortalama 1200 metredir. Topraklarının büyük bölümü: Karaman ovası üzerindedir. En büyük coğrafi özelliği: ülkemizin en az yağış alan yörelerinden biri olması nedeniyle, önemli bir akarsu bulunmamasıdır.

Genellikle, Toroslar’dan kaynaklanan akarsular bulunmaktadır. Bu akarsular: bahar aylarında, karların erimesi ve yağmurlar sonucu kabarır ve baraj gölünü doldurur. Yaz aylarında ise, suları azalır ve bazı yıllarda yok denecek düzeye gelir, yani kururlar.

Bölgede: sanayi tesisi bulunmamaktadır. Ekonomik faaliyetlerin temelini: tarım ve hayvancılık oluşturur. Hayvancılık, önemli bir geçim kaynağıdır. Üretilen sütlerden: teneke ve tulum peyniri yapılır.

Tarımsal faaliyetler ise, buranın, ülkemizin en kurak bölgesi olması nedeniyle, fazla gelişme göstermemiştir. Tüm bu olumsuz ekonomik şartlar nedeniyle: bölge insanı, başka yerlere göçmektedir.

İlçede, karasal iklim hakimdir. Bu nedenle, yazları sıcak ve  kışlar ise çok soğuk olur. Yani, İç Anadolu’nun karakteristik iklim yapısı, burada da görülmektedir. Bu iklim şartlarının sonucu olarak görülen bitki örtüsü ise, bozkır bitki topluluğudur.

NE YENİR, NE İÇİLİR

Ayrancı yöresinde: yoğurt ve özellikle Divle Obruk peyniri çok meşhurdur. Bunun dışında, mevsimine göre: kayısı ve beyaz kiraz var. Ama dediğim gibi, ülke çapında bilinen: Divle obruğu peyniri.

NE SATIN ALINIR

Mutlaka ve mutlaka, Divle obruk peyniri satın almalısınız.

Karaman Ayrancı

GEZİLECEK YERLER

 

AKGÖL

İlçe merkezine, 30 km. uzaklıktadır. Denizden yüksekliği: 990 metredir. En derin yeri: 2 metredir. Ancak, Ereğli gölünün  tahliye suları buraya karışınca, göl bataklığa dönüşmüştür. Göl, bir doğal kuş cennetidir, yaklaşık 300 civarında kuş türü tespit edilmiştir ve 1995 yılında Milli Park kapsamına alınarak, av yasağı getirilmiştir.

Karaman Ayrancı Divle Obruğu

DİVLE OBRUĞU

İlçenin, Divle yani Üç harman köyündedir. Köyün, güney tarafında bulunan dağın çatlağının arasındaki boşluktur. Obruk: dağın, 36 metre derinliğindedir. Yazları donduracak kadar serin, kışları ise ılıktır.

Burada: yer altında, çok geniş bir yapı var. Köy halkı, burayı, soğuk hava deposu olarak kullanıyor. Obruğa: köylüler tarafından konulan tulum peynirleri, aşağıya bir makara ile sarkıtılıyor. Burada, muhafaza edilen tulum peynirleri, muhteşem lezzetleriyle, ülkemizin birçok yöresinde biliniyor.

Karaman Ayrancı Divle Kalesi

DİVLE KALESİ

İlçenin, Divle yani Üç harman köyündedir. Kalenin: Hz. İsa’nın havarilerinden St. Paul tarafından, Hıristiyanlığa geçirilen ilk Hıristiyanlar tarafından oyulduğu sanılmaktadır.

Kale, bir apartmanı andırır şekilde, çok katlıdır. Kale içindeki yerleşim, mağaralar içinde ve toplu mesken şeklinde planlanmış ve yapılmıştır.

Kale: Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar zamanında, aktif olarak kullanılmıştır. Kale içindeki odalar ve salonlar, birbirlerine dar ve küçük kapılarla bağlanmaktadır.

Kale önünde ise, harabe yani yıkık halde, bir kilise, bir medrese, bir mescit ve bunların önünde ise çeşitli mezarlıklar bulunmaktadır.

DİVLE KÖPRÜSÜ

Divle köyündedir. Köyün ortasından geçen derenin üzerinde, köyün iki yakasını birleştirmektedir. Uzunluğu: 52 metre, genişliği: 4 metredir. Yapı: ana göz ve yanlarda iki göz şeklinde yapılmıştır. Korkulukları ise, büyük blok taşlarla örülmüştür. Kitabesi bulunmayan köprünün, Karamanoğulları döneminde yapıldığı düşünülmektedir. Günümüzde kullanılmıyor.

AMBAR HÖYÜK

İlçe merkezine bağlı, Ambar köyü sınırları içindedir. İlçe merkezine, 18 km. uzaklıktadır.

Karaman Ayrancı Ambar Höyük Lahdi

Burada: antik dönemde “Sidamara” isimli bir kent bulunduğu, yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Lahdin: Roma dönemi, yani MS. 3’ncü yüzyılda yapıldığı ve bir soyluya ait olduğu sanılıyor.

Burada: 1898 yılında bulunan ve kentin adıyla tanınan lahit “Sidamara Lahdi” yani “İskenderiye Lahdi” ise, 1901 yılında, İstanbul Arkeoloji Müzesine götürülmüş ve burada sergilenmektedir. Lahidin: 3 metreyi aşan yüksekliği var, bu yüksekliği ile, bu tipin bulunan en yüksek örneğidir. Yani, dünyadaki benzerleri arasında, en büyük üçüncü eserdir.

Karaman Ayrancı Ambar Höyük Lahdi

Uzun ve kısa yüzlerdeki figürler: yüksek kabartma, bazıları tam heykel görünümünde işlenmiştir. Bu figürler, korint düzeninde, sütunlarla ayrılmış nişler içinde duruyorlar ki, görüntü muhteşem.

Lahdin bir yüzünde: av sahnesi, kapağının üzerinde ise, lahdin ait olduğu kişi ve karısı, yan yana uzanmış şekilde, kız çocuklarıyla birlikte tasvir ediliyor.

Uzunluğu: 4 metre ve yüksekliği: 3.5 metre, ağırlığı: 24 ton. Bunun nasıl yapıldığını anlamak mümkün değil. Ama, böyle bir sanat eserini yaratan insanların, bu yörede yaşadıklarını bilmek, yörenin önemini ortaya koyuyor.

Lahdin bulunuş hikayesi şöyledir. Molla İbo isimli şahıs olayı şöyle anlatmaktadır. “Daha sonra, evimin bahçesinde, buğday kuyusu yapmak için kazı yaptım.

Mermerden, kafası kopmuş bir kadın heykeli daha çıkardım (halen Konya Müzesinde sergileniyor), bunu teslim ettiğimde, bana 3 mecidiye verdiler. Daha sonra, ünlü lahdi buldum.”

Höyük: kalkolitik çağdan günümüze varıncaya kadar iskan görmüştür. Köylülerce kale olarak tanımlanan höyüğün bir kısmının üzerinde, günümüzde dahi, bazı evler bulunmaktadır.

Yani: Sidamara isimli antik dönemde, büyük önem taşıyan şehrin kalıntılarının üzerinde, bugün, Ambar isimli köy bulunmaktadır. Köy tam bir tarih hazinesi. Lahdin çıktığı evin biraz ilerisinde cami bulunmaktadır.

Caminin önündeki evin sahibi de, evinde kazılar yapmış ve bazı eski eserler bulmuştur. Caminin altındaki ve temelinde de, iri yazıtlı taşlar bulunmuştur.

Özellikle, söylenenlere göre: burada bir heykel bulunduğu, heykelin Adana şehrindeki antikacı tarafından kaçak olarak 30 liraya satın alındığı ve bunu başkalarına 300 liraya sattığı öğrenilir.

Yani, buralarda resmi arkeolojik kazılar yapıldığında büyük ihtimalle, birçok antik eser ortaya çıkarılacaktır.

Bu arada, bu büyüklükteki lahdin nasıl nakledildiğine gelince: köyde tren bulunmamakta ancak en yakın tren istasyonu Konya’da bulunmaktadır.

1901 yılı şartlarını düşünün, zor bir olay. Bunun üzerine: lahit yerinden çıkarılır ve 40 öküzle, Konya’ya ve oradan trenle İstanbul Arkeoloji Müzesine nakledilir.

Ancak: bir konuyu hatırlatmak istiyorum, yazıyı okuyup ta, İstanbul Arkeoloji Müzesine gidip, bu muhteşem lahdi görmek isteyenleriniz olabilir.

Öğrendiğime göre, lahit halen müzenin depolarında bekletiliyor. Yani: sergilemeyi becerememişiz. Umarım, en kısa zamanda, bu muhteşem lahit, ziyaretçilerin görüşüne açılır, sergilenir.

KALE KÖYÜ

Sidemera kralı, burada, oğlunun yaşaması için bir kale yaptırmıştır. Köyün üst kısımlarında bulunan küçük odalar, bunu kanıtlamaktadır.

Köyün bir tarafında ise, mermer yatakları bulunmakta olup, buradan kesilen mermer parçalarının, İstanbul’a kadar götürüldüğü söylenir. Romalılar zamanında, burada mermer yatakları işletilmiştir.

PINARKAYA ÖREN YERİ

İlçenin güneyinde, ilçe merkezine 38 km. uzaklıktaki Pınarkaya köyündedir. Günümüzdeki köy: Kaletepesi eteklerindeki bir Roma yerleşkesinin kalıntıları üzerine kurulmuştur. Batıda: dere boyuna kadar uzanmaktadır.

Bu bölgede: yüzeyde: birçok döneme ait çanak-çömlek parçaları bulunmuştur. Yapı kalıntılarının ise, daha çok Roma dönemine ait olabilecekleri düşünülmektedir. Ancak yapı kalıntısı olarak, sadece bir yer kalmış.

Köy içindeki caminin hemen arkasında, 4 x 14 metre boyutlarında, beşik tonozlu bir yapı kalıntısı var. Bunun, Bizans döneminden kaldığı düşünülüyor. Ancak, bölgedeki yapı gurubunun bir parçası olan yapı kalıntısının, ne olduğu hakkında ayrıntılı bilgi yok.

Halen köy mezarlığı olarak kullanılan yerde ise, antik mezarlık yani nekropol bulunmaktadır. Ayrıca: çevrede, bir kısım kaya mezarda görülüyor.

KAYA KABARTMASI

Ambar ve Kavuklar köyleri arasındaki, Koraşburnu Mevkiindedir. Burada: kireç taşı bloğu üzerine, bir kabartma “insan” figürü görülüyor. Kaya yüzeyi düzlenmiş ve insan figürü, sola yatar şekilde işlenmiştir.

Sol kol: dirsekten geri kırılarak, baş altına destek yapıyor. Bacaklar ise, diz kapağına kadar işlenebilmiş. Vücut detayları ise, fazla belirgin değil. Bunun ne zaman yapıldığı belli değil. Ancak, bulunduğu tepenin hemen üzerinde, Roma-Bizans dönemlerine ait, küçük yerleşim kalıntıları var.

ATLAS HAN

Höyükburun köyünün 4 km. batısındadır. Karaman-Ayrancı karayolu ile, demir yolu arasında bulunmaktadır. Yalnız, kara yolundan yaklaşık 4 km. daha içeridedir. Bulunduğu yer itibarıyla, eski tarihi ipek yolu üzerindedir. Yapının, Selçuklular döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Ancak, kitabesi bulunmamaktadır.

Ortada bir avlu ve iki yanda, sütunlar arasında, tonoz örtülü ve sütunlu bölümler şeklinde yapılmıştır. Kapısı, doğudadır. Kapının karşısında, su kuyusu var. Yapının bazı bölümleri, tahrip edilmiş durumda.

AYRANCI KÖPRÜSÜ

Ayrancı-Ereğli kara yolunun hemen başında, mevcut yolun kuzeyindedir. Karamanoğulları döneminde yapıldığı düşünülüyor. Yapı: 2 gözlüdür. Muntazam, kesme taşlardan yapılmıştır. Köprüde, eğim oldukça fazladır ve yanlara doğru yol seviyesiyle birleşir. Bu yapı tarzı ile, uzaktan bakıldığında, hoş bir görünüm veriyor. Ancak, günümüzde kullanılmıyor.