Karaman Ayrancı

Karaman Ayrancı

Karaman-Ayrancı arasındaki uzaklık: 45 km. Ayrancı-Ereğli arası uzaklık: 38 km. Karaman-Ereğli karayolu, İlçe merkezinden geçmektedir. İlçe merkezine 2.5 km. uzaklıkta, tren yolu istasyonu da bulunmaktadır.

Karaman Ayrancı

TARİHİ

Bölgedeki ilk yerleşimcilerin, Tuvana krallığı ile Hititler olduğu bilinmektedir. Tuvana krallığı: bölgede, Bor-Karaman-Gülek Boğazı-Toros Dağları ve Koçhisar’ı kapsayan yerlerde, büyük bir egemenlik kurmuştur.

Daha sonraki dönemlerde ise: Asurlular, Kimmerler, Lidyalılar,  Persler ve Makedonyalılar egemenlik kurarlar. Sonra: Roma ve Bizans dönemleri. Özellikle: Romalılar döneminde, Arap saldırıları görülüyor.

Bu saldırılardan korunmak için: Ayrancı ilçesi sınırları içinde bulunan Anbar köyünde (Sidemera) bir askeri üs kurmuşlardır. Burada çıkarılan Sidemera Lahti, dönemin en büyük buluntusudur.

İlçe toprakları, daha sonra: 1077 yılında, Kutalmış Süleyman Şah tarafından, Bizanslılardan alınır ve bölge Türklerin eline geçer.

Takip eden dönemdeki Haçlı savaşlarında: 1101 yılında, I. Kılıçaslan ile Melik Gazi tarafından bozguna uğratılan Haçlıların: Kont De Navar komutasındaki 20.000 kişilik bir kuvvetle, Ayrancı bölgesindeki, Kafir Yazıcı yani Gavur Yazıcı denilen mevkide toplandıkları biliniyor.

Daha sonra, buradan Divle Deresi ve Çat köyü üzerinden, Toros dağlarını aşarak, Tarsus yöresine inerler.

Evet, Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra, bölgede kurulan Karamanoğulları Beyliği, burayı da hakimiyetine alır. Osmanlı İmparatorluğunun egemenlik döneminde ise: bölge özellikle Divle olmak üzere, stratejik önemini korumaktadır.

Zaten: Divle çiftliği ismi verilmiştir. 1903 yılında, II. Abdülhamit ve Rus Çarı Nikola anlaşarak, Kırım’dan sürgün edilen bir kısım Türk, buraya yerleştirilmiş ve bunların yerleştirildiği köye, Osmaniye adı verilmiştir.

Daha sonra ise, Divle köy olmuştur. 1923 yılında ise, köyün ismi “Ayrancı” olarak değiştirilmiştir.

Ayrancı: 1987 yılında ilçe olur. 1989 yılında, Karaman iline bağlanır.

Karaman Ayrancı

Biraz önce söylediğim gibi: burası : “Osmaniye” ve “Divle” olarak anılırken: bir söylenti sonucu “Ayrancı” olarak isimlendirilmeye başlanmıştır.

Bu söylenti: “ Yavuz Sultan Selim, İran seferine gitmek üzere, yöreden geçerken, bugün üzerine baraj kurulan ve büyük bir coşkuyla akan dere ile karşılaşır. Bu dere üzerinde: 12 köprü bulunmaktadır.

Sultan: iki kol halinde, iki köprüden geçilmesini ister. Birinci kolun başında kendisi: günümüzdeki “Ziya Efendi” isimli köprüden geçmek ister ve burada “Ziya Efendi” ile karşılaşır. İkinci kolun başındaki komutanı “Hilmi Dede” köprüsünden geçmek ister ve “Hilmi Dede” ile karşılaşır.

Hilmi Dede: ordunun içinde casuslar bulunduğunu ve köprüden geçmemelerini söyler. Komutan, bunu Sultana duyurur. Sultan: yine de, köprüden geçilmesini emreder ve ordu köprüden geçmeye başlar.

Ancak: bu sırada, birkaç asker boğulur-ölür. Daha sonra anlaşılır ki, bunlar casuslardır.

Komutan; susuz ve yorgun askerleri için: Hilmi Dede’ye “askerlerin içebileceği temiz suyu nereden bulabileceğini” sorar.

Hilmi Dede’de, hanımı tarafından, yayıkta ayran yapıldığını ve ikram etmek istediğini söyler. Yayıktaki ayran: günümüzde Karaman yolu üzerinde bulunan, Soku Taşı olarak bilinen, oyuk bir taşın içene ayran dökülür.

Ancak komutan: “Dede, bu kadar ayran, koca orduya nasıl yeter?” der. Ancak: bir süre sonra: oyuk taşın içindeki ayrandan, bütün askerler içmesine rağmen, ayranın bitmediği görülür. Bunun üzerine, komutan: “Sen Hilmi Dede değil, ayran dedesin” der.

Hilmi Dede mezarı: kendisi için yaptırılan “Ayran Dede” türbesindedir. Evet, bu söylentiden esinlenilerek: İlçenin adı “Ayrancı” olmuştur.

GENEL

İlçe merkezinin, deniz seviyesinden yüksekliği: ortalama 1200 metredir. Topraklarının büyük bölümü: Karaman ovası üzerindedir. En büyük coğrafi özelliği: ülkemizin en az yağış alan yörelerinden biri olması nedeniyle, önemli bir akarsu bulunmamasıdır.

Genellikle, Toroslar’dan kaynaklanan akarsular bulunmaktadır. Bu akarsular: bahar aylarında, karların erimesi ve yağmurlar sonucu kabarır ve baraj gölünü doldurur. Yaz aylarında ise, suları azalır ve bazı yıllarda yok denecek düzeye gelir, yani kururlar.

Bölgede: sanayi tesisi bulunmamaktadır. Ekonomik faaliyetlerin temelini: tarım ve hayvancılık oluşturur. Hayvancılık, önemli bir geçim kaynağıdır. Üretilen sütlerden: teneke ve tulum peyniri yapılır.

Tarımsal faaliyetler ise, buranın, ülkemizin en kurak bölgesi olması nedeniyle, fazla gelişme göstermemiştir. Tüm bu olumsuz ekonomik şartlar nedeniyle: bölge insanı, başka yerlere göçmektedir.

İlçede, karasal iklim hakimdir. Bu nedenle, yazları sıcak ve  kışlar ise çok soğuk olur. Yani, İç Anadolu’nun karakteristik iklim yapısı, burada da görülmektedir. Bu iklim şartlarının sonucu olarak görülen bitki örtüsü ise, bozkır bitki topluluğudur.

NE YENİR, NE İÇİLİR

Ayrancı yöresinde: yoğurt ve özellikle Divle Obruk peyniri çok meşhurdur. Bunun dışında, mevsimine göre: kayısı ve beyaz kiraz var. Ama dediğim gibi, ülke çapında bilinen: Divle obruğu peyniri.

NE SATIN ALINIR

Mutlaka ve mutlaka, Divle obruk peyniri satın almalısınız.

Karaman Ayrancı

GEZİLECEK YERLER

 

AKGÖL

İlçe merkezine, 30 km. uzaklıktadır. Denizden yüksekliği: 990 metredir. En derin yeri: 2 metredir. Ancak, Ereğli gölünün  tahliye suları buraya karışınca, göl bataklığa dönüşmüştür. Göl, bir doğal kuş cennetidir, yaklaşık 300 civarında kuş türü tespit edilmiştir ve 1995 yılında Milli Park kapsamına alınarak, av yasağı getirilmiştir.

Karaman Ayrancı Divle Obruğu

DİVLE OBRUĞU

İlçenin, Divle yani Üç harman köyündedir. Köyün, güney tarafında bulunan dağın çatlağının arasındaki boşluktur. Obruk: dağın, 36 metre derinliğindedir. Yazları donduracak kadar serin, kışları ise ılıktır.

Burada: yer altında, çok geniş bir yapı var. Köy halkı, burayı, soğuk hava deposu olarak kullanıyor. Obruğa: köylüler tarafından konulan tulum peynirleri, aşağıya bir makara ile sarkıtılıyor. Burada, muhafaza edilen tulum peynirleri, muhteşem lezzetleriyle, ülkemizin birçok yöresinde biliniyor.

Karaman Ayrancı Divle Kalesi

DİVLE KALESİ

İlçenin, Divle yani Üç harman köyündedir. Kalenin: Hz. İsa’nın havarilerinden St. Paul tarafından, Hıristiyanlığa geçirilen ilk Hıristiyanlar tarafından oyulduğu sanılmaktadır.

Kale, bir apartmanı andırır şekilde, çok katlıdır. Kale içindeki yerleşim, mağaralar içinde ve toplu mesken şeklinde planlanmış ve yapılmıştır.

Kale: Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar zamanında, aktif olarak kullanılmıştır. Kale içindeki odalar ve salonlar, birbirlerine dar ve küçük kapılarla bağlanmaktadır.

Kale önünde ise, harabe yani yıkık halde, bir kilise, bir medrese, bir mescit ve bunların önünde ise çeşitli mezarlıklar bulunmaktadır.

DİVLE KÖPRÜSÜ

Divle köyündedir. Köyün ortasından geçen derenin üzerinde, köyün iki yakasını birleştirmektedir. Uzunluğu: 52 metre, genişliği: 4 metredir. Yapı: ana göz ve yanlarda iki göz şeklinde yapılmıştır. Korkulukları ise, büyük blok taşlarla örülmüştür. Kitabesi bulunmayan köprünün, Karamanoğulları döneminde yapıldığı düşünülmektedir. Günümüzde kullanılmıyor.

AMBAR HÖYÜK

İlçe merkezine bağlı, Ambar köyü sınırları içindedir. İlçe merkezine, 18 km. uzaklıktadır.

Karaman Ayrancı Ambar Höyük Lahdi

Burada: antik dönemde “Sidamara” isimli bir kent bulunduğu, yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Lahdin: Roma dönemi, yani MS. 3’ncü yüzyılda yapıldığı ve bir soyluya ait olduğu sanılıyor.

Burada: 1898 yılında bulunan ve kentin adıyla tanınan lahit “Sidamara Lahdi” yani “İskenderiye Lahdi” ise, 1901 yılında, İstanbul Arkeoloji Müzesine götürülmüş ve burada sergilenmektedir. Lahidin: 3 metreyi aşan yüksekliği var, bu yüksekliği ile, bu tipin bulunan en yüksek örneğidir. Yani, dünyadaki benzerleri arasında, en büyük üçüncü eserdir.

Karaman Ayrancı Ambar Höyük Lahdi

Uzun ve kısa yüzlerdeki figürler: yüksek kabartma, bazıları tam heykel görünümünde işlenmiştir. Bu figürler, korint düzeninde, sütunlarla ayrılmış nişler içinde duruyorlar ki, görüntü muhteşem.

Lahdin bir yüzünde: av sahnesi, kapağının üzerinde ise, lahdin ait olduğu kişi ve karısı, yan yana uzanmış şekilde, kız çocuklarıyla birlikte tasvir ediliyor.

Uzunluğu: 4 metre ve yüksekliği: 3.5 metre, ağırlığı: 24 ton. Bunun nasıl yapıldığını anlamak mümkün değil. Ama, böyle bir sanat eserini yaratan insanların, bu yörede yaşadıklarını bilmek, yörenin önemini ortaya koyuyor.

Lahdin bulunuş hikayesi şöyledir. Molla İbo isimli şahıs olayı şöyle anlatmaktadır. “Daha sonra, evimin bahçesinde, buğday kuyusu yapmak için kazı yaptım.

Mermerden, kafası kopmuş bir kadın heykeli daha çıkardım (halen Konya Müzesinde sergileniyor), bunu teslim ettiğimde, bana 3 mecidiye verdiler. Daha sonra, ünlü lahdi buldum.”

Höyük: kalkolitik çağdan günümüze varıncaya kadar iskan görmüştür. Köylülerce kale olarak tanımlanan höyüğün bir kısmının üzerinde, günümüzde dahi, bazı evler bulunmaktadır.

Yani: Sidamara isimli antik dönemde, büyük önem taşıyan şehrin kalıntılarının üzerinde, bugün, Ambar isimli köy bulunmaktadır. Köy tam bir tarih hazinesi. Lahdin çıktığı evin biraz ilerisinde cami bulunmaktadır.

Caminin önündeki evin sahibi de, evinde kazılar yapmış ve bazı eski eserler bulmuştur. Caminin altındaki ve temelinde de, iri yazıtlı taşlar bulunmuştur.

Özellikle, söylenenlere göre: burada bir heykel bulunduğu, heykelin Adana şehrindeki antikacı tarafından kaçak olarak 30 liraya satın alındığı ve bunu başkalarına 300 liraya sattığı öğrenilir.

Yani, buralarda resmi arkeolojik kazılar yapıldığında büyük ihtimalle, birçok antik eser ortaya çıkarılacaktır.

Bu arada, bu büyüklükteki lahdin nasıl nakledildiğine gelince: köyde tren bulunmamakta ancak en yakın tren istasyonu Konya’da bulunmaktadır.

1901 yılı şartlarını düşünün, zor bir olay. Bunun üzerine: lahit yerinden çıkarılır ve 40 öküzle, Konya’ya ve oradan trenle İstanbul Arkeoloji Müzesine nakledilir.

Ancak: bir konuyu hatırlatmak istiyorum, yazıyı okuyup ta, İstanbul Arkeoloji Müzesine gidip, bu muhteşem lahdi görmek isteyenleriniz olabilir.

Öğrendiğime göre, lahit halen müzenin depolarında bekletiliyor. Yani: sergilemeyi becerememişiz. Umarım, en kısa zamanda, bu muhteşem lahit, ziyaretçilerin görüşüne açılır, sergilenir.

KALE KÖYÜ

Sidemera kralı, burada, oğlunun yaşaması için bir kale yaptırmıştır. Köyün üst kısımlarında bulunan küçük odalar, bunu kanıtlamaktadır.

Köyün bir tarafında ise, mermer yatakları bulunmakta olup, buradan kesilen mermer parçalarının, İstanbul’a kadar götürüldüğü söylenir. Romalılar zamanında, burada mermer yatakları işletilmiştir.

PINARKAYA ÖREN YERİ

İlçenin güneyinde, ilçe merkezine 38 km. uzaklıktaki Pınarkaya köyündedir. Günümüzdeki köy: Kaletepesi eteklerindeki bir Roma yerleşkesinin kalıntıları üzerine kurulmuştur. Batıda: dere boyuna kadar uzanmaktadır.

Bu bölgede: yüzeyde: birçok döneme ait çanak-çömlek parçaları bulunmuştur. Yapı kalıntılarının ise, daha çok Roma dönemine ait olabilecekleri düşünülmektedir. Ancak yapı kalıntısı olarak, sadece bir yer kalmış.

Köy içindeki caminin hemen arkasında, 4 x 14 metre boyutlarında, beşik tonozlu bir yapı kalıntısı var. Bunun, Bizans döneminden kaldığı düşünülüyor. Ancak, bölgedeki yapı gurubunun bir parçası olan yapı kalıntısının, ne olduğu hakkında ayrıntılı bilgi yok.

Halen köy mezarlığı olarak kullanılan yerde ise, antik mezarlık yani nekropol bulunmaktadır. Ayrıca: çevrede, bir kısım kaya mezarda görülüyor.

KAYA KABARTMASI

Ambar ve Kavuklar köyleri arasındaki, Koraşburnu Mevkiindedir. Burada: kireç taşı bloğu üzerine, bir kabartma “insan” figürü görülüyor. Kaya yüzeyi düzlenmiş ve insan figürü, sola yatar şekilde işlenmiştir.

Sol kol: dirsekten geri kırılarak, baş altına destek yapıyor. Bacaklar ise, diz kapağına kadar işlenebilmiş. Vücut detayları ise, fazla belirgin değil. Bunun ne zaman yapıldığı belli değil. Ancak, bulunduğu tepenin hemen üzerinde, Roma-Bizans dönemlerine ait, küçük yerleşim kalıntıları var.

ATLAS HAN

Höyükburun köyünün 4 km. batısındadır. Karaman-Ayrancı karayolu ile, demir yolu arasında bulunmaktadır. Yalnız, kara yolundan yaklaşık 4 km. daha içeridedir. Bulunduğu yer itibarıyla, eski tarihi ipek yolu üzerindedir. Yapının, Selçuklular döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Ancak, kitabesi bulunmamaktadır.

Ortada bir avlu ve iki yanda, sütunlar arasında, tonoz örtülü ve sütunlu bölümler şeklinde yapılmıştır. Kapısı, doğudadır. Kapının karşısında, su kuyusu var. Yapının bazı bölümleri, tahrip edilmiş durumda.

AYRANCI KÖPRÜSÜ

Ayrancı-Ereğli kara yolunun hemen başında, mevcut yolun kuzeyindedir. Karamanoğulları döneminde yapıldığı düşünülüyor. Yapı: 2 gözlüdür. Muntazam, kesme taşlardan yapılmıştır. Köprüde, eğim oldukça fazladır ve yanlara doğru yol seviyesiyle birleşir. Bu yapı tarzı ile, uzaktan bakıldığında, hoş bir görünüm veriyor. Ancak, günümüzde kullanılmıyor.