Van Gevaş

Van Gevaş

 

Van-Tatvan karayolu üzerinde bulunuyor. Özellikle: ülkemizdeki çoğu kişi, bu ilçenin adı geçtiğinde, sanırım “Vizontele” filmlerini hatırlayacaklardır. Çünkü: Vizontele filmlerinin bu ilçede çekilmiş olması, ilçenin populitesinin artmasına neden olmuştur.

Ayrıca, burada, yine büyük bir turizm potansiyeline sahip Akdamar adasına ulaşım iskelesinin bulunması da öne çıkıyor. Yöreyi gezerken, ilçeye iki kez uğradım, özellikle Akdamar adasının güzelliklerine hayran olmamak mümkün değil.

Akdamar adasına, iki kez gittim ve her seferinde, kilisenin özellikle dış cephesindeki bezemeleri, daha doğrusu muhteşem bezemeleri, büyük bir keyifle izledim. Taşa bu şekilde, güzellik vermek, inanılır gibi değil. Mutlaka ve mutlaka gidin-görün. Kimin yaptığı, kimin kültürü umurumda  değil, bu güzellik bizim topraklarımız üzerinde, gidin, bu güzelliği görün, çünkü bize ait.

ULAŞIM

Gevaş ilçesi, il merkezi olan Van şehir merkezine, 40 km. uzaklıktadır. Gevaş-Tatvan arası uzaklık: 104 km.

TARİHİ

İlçe merkezinin bulunduğu yer, Urartular tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. O dönemlerde, yerleşim yerinin adı: Vostan olarak geçer. Ancak, bu yerleşim yeri: günümüzdeki ilçenin yeri olmayıp, Akdamar adasının karşısında bulunmaktadır.

Bu yerleşim yeri: MS. 421 yılında, Sasani devletinin egemenliğine giren Ermeni bölgesini yöneten, İran kökenli valilerin ikametgahı olarak önem kazanmıştır.

7.yüzyılda: Sasani devletinin İslam egemenliğine girmesinden sonra, Vostan şehrinde Ermeni kökenli Rştuni Beyliği hüküm sürmeye başlamıştır. Ancak: 705 yılında, Ermeni beylerinin birleşerek Rştnuni’yi öldürmesinin ardından: bölge, Başkale kökenli Ardzruni hanedanlığının egemenliği altına girer.

908 yılına gelindiğinde ise, I. Gagik Ardzruni: bazı Arap beylerinin de desteğini alarak, Vostan şehrinde, “Ermenistan kralı” olarak taç giyer.

Ancak: Vostan şehrindeki ikametgahını, Akdamar adasına taşır. Adada yeni inşa edilen kasabada yaşamaya başlar. Ardzruni isimli bu beylik: 1021 yılında Bizanslılar tarafından tasfiye edilinceye kadar, varlığını sürdürür.

Takip eden dönemde: 1264 yılında, Moğol egemenliği döneminde, kasaba, bugünkü yerine taşınır. 1380 yılında, Hakkari ve Van yörelerini içine alan bölgede, güçlü bir beylik kuran: İzzeddin Şir: burayı, başkent yapar. İlçenin en önemli anıtı olan: Celme Hatun Türbesi; İzzettin Şir’in, Karakoyunlu hanedanından olan kızına aittir.

 

GENEL

İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 1750 metredir. Artos dağının eteklerinde kurulmuştur.

Yörede: kışlar soğuk ve sert, yazlar ise sıcak ve kurak geçer. Sonbahar aylarında, fırtına çıkmaktadır.

İlçenin temel geçim kaynağı, tarım ve hayvancılıktır. Ayrıca: önemli düzeyde arıcılık faaliyetleri sürdürülmektedir. Yıllık, 100 bin ton civarında bal üretimi yapılmaktadır. Ayrıca: Van gölünden, inci kefali avcılığı da yürütülmektedir.

AKDAMAR ADASI EFSANESİ

Adaya yaşayan keşişlerden birinin “Tamara” isimli genç ve güzel bir kızı varmış. Tamara, karşı kıyıda oturan bir çobana aşık olur.

Çoban: haftanın belli günlerinde, Tamara’nın ada kıyısından tuttuğu ışığı takiben, yüzerek ada kıyısına ulaşır ve Tamara ile buluşurmuş.

Ama, bir gün Tamara’nın babasının, bu durumdan haberi olur. Daha sonra ise, kızını bir odaya hapseder. Çobanın geleceği gün ise, ada kıyısına inerek, ışık yakar ve bunu gören çoban adaya doğru yüzmeye başlar.

Ancak, Tamara’nın ışık yakan babası, ada kıyısında sürekli yer değiştirir ve bunun sonucunda, çoban, ada kıyısını bulamaz, yorulur ve boğularak ölür. Ancak, ölürken, olanların Tamara tarafından yaratıldığını düşünerek “Ah Tamara” diye bağırır.

Bunun üzerine, adaya “Ah Tamara” cümlesinden gelen “Akdamar” adası ismi verilir.

NE SATIN ALINIR

Buradan: bal satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

İZZETTİN ŞİR CAMİSİ VE KÜLLİYESİ

İlçe merkezinde, Karşıyaka Mahallesindedir. Van ve Hakkari Hakimi, İzzettin Şir tarafından yaptırıldığı biliniyor. Selçuklu dönemi mimari özelliklerini taşıyor.

Yapılış tarihi ise: 1257 yılıdır. En son 2005 yılında restore edilmiştir. Günümüzde, kullanılmaktadır. Ancak: cemaatten yoksundur, çünkü bulunduğu mahallede nüfus azalmıştır.

Burada: cami ve medreseden oluşan bir külliye var. Cami: düzgün kesme taştan yapılmış olup, batı cephesindeki minaresi, sonradan eklenmiştir. Cami: anıtsal taş mimarisi ve mihrap önündeki kubbesiyle önem taşıyor.

HALİME (CELME) HATUN KÜMBETİ

İlçe merkezinde, Selçuklu mezarlığının doğusundadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre: 1325 yılında, Melik İzzeddin tarafından, kızı Halime Hatun için yaptırılmıştır. Gerek mimarisi ve gerekse bezemeleriyle, Osmanlı öncesi Türk sanatının en zarif ve güzel örneklerinden biridir.

Bir hanım adına inşa edilmesinden olsa gerek, zarif ve dengeli yapısıyla Türk-İslam mezar mimarisinde önemli bir yere sahiptir. Geometrik ve bitkisel süsleme şeritleri, gülbezekler, damla motifleri celi sülüs yazı kuşağı, mukarnaslar ve diğer süslemeler ile, Selçuklu geleneğini sürdürmektedir.

1396 yılında, Ahlat bölgesinde yapılan Erzen Hatun Kümbetiyle büyük bir benzerlik göstermektedir.

(Ancak: İzzettin Şir, bu bölgede 1380 yılında Beylik kurar, bu kümbetin yapılış tarihinde bir hata olduğunu düşünmeyin, çünkü, yörenin tarihinde hüküm sürmüş, 2 tane İzzettin Şir var.)

Ustası: Ahlatlı Pehlivan oğlu Esed. Bu durum: güney cephesindeki tek satırlık kitabeden anlaşılmaktadır.

Üstten piramidal bir külahla örtülmüş kümbet, kare kaide üzerine, onikigen gövdeli olarak yaptırılmıştı. Kümbetin çevresinde “Besmele ve Fetih surelerinin tamamı” kemer üzerine, büyük bir ustalıkla yazılmıştır. İki katlı olarak gerçekleştirilen yapıda, kare planlı cenazelik bölümüne merdivenle inilmektedir. Buraya, doğu cephesindeki kapıdan giriliyor.

SELÇUKLU TÜRKLERİ MEZARLIĞI

639 yılında, Selçuklular tarafından ele geçirilen Gevaş, uzun yıllar Selçuklular için önemli merkezlerden biri olmuştur. Bu nedenle: o döneme ait, birçok mezarlık bulunmaktadır.

Mezarlıkta gömülü olanların sayısının, muhtemelen 60 bin civarında bulunduğu tahmin edilmektedir. Mezarlık yakınlarında, çok sayıda “yatır” bulunmaktadır.

Günümüzde, mezarlık ortasından geçirilen bir asfalt yol, mezarlık alanı ikiye ayırmıştır. Güney kanattaki mezarlık bölümünü, bir anıt taç kapı süslemektedir. Bu hemen: Celme Hatun Kümbetinin yanındadır.

Ahlat ilçesinde bulunanlardan sonra, Türk sanatının en güzel mezar taşlarını burada görmek mümkün. Çoğunluğu: 14.yüzyıl ikinci yarısına ait olan bu mezar taşlarının, beyaz kalkerden yapılmış olması, Ahlattaki benzerlerinden farklılık gösterir.

Ancak, Ahlat bölgesindeki mezar taşı ustalarının bir kısmının burada da çalışmış olması ve eserlerinin bulunması, Gevaş Mezarlığının önemini ortaya koymaktadır.

Mezarlıkta tespit edilen en eski mezar taşı: 1340 yılına aittir.

Van Gevaş Akdamar Adası

AKDAMAR ADASI

Ada, Van gölünde, kıyıdan yaklaşık 4 km. açıkta bulunmaktadır. Gevaş iskelesinden kalkan teknelerle ulaşılıyor. Gevaş iskelesi, Van şehir merkezine 50 km. uzaklıkta. Van tarafından gelirseniz, Gevaş ilçesini geçtikten sonra, Akdamar İskelesine ulaşacaksınız.

Ancak: gölde herhangi bir rüzgar ve dalga durumu söz konusu olduğunda, Adaya olan ulaşım aksıyor. Bu yüzden, gitmeden önce, İskele bölgesine telefon ederek, adaya ulaşım olup olmadığını sormanızı öneririm. (İskele telefon numarası: 432-6123864)

Van Gevaş Akdamar Adası

Ada: üzerinde bulunan badem ağaçlarının yarattığı eşsiz güzellik sergiliyor. Ama, adanın en büyük özelliği: adaya yaklaştıkça dikkati çeken sivri kuleli bir yapı var. Bu yapı: bir kilise. Geçen aylarda, Ermenistan’dan gelen binlerce Ermeni tarafından dini ayin yapılan bu kilise, Ermeniler için çok önemli.

Van Gevaş Akdamar Adası

Evet, bu kilise, yani ada üzerinde bulunan kilise: MS.915-922 yılları arasında, Vaspurakan kralı I. Gagik tarafından, bir saray kilisesi olarak yaptırılmıştır. İsa’nın gerildiği, Kutsal Haça, ithaf edilmiştir. Kilise: adanın bu kısmındaki doğal bir podyum üzerinde yapılmıştır.

Yaklaşık: 15 x 20 metre boyutlarındadır. Haç planındadır. Kubbesi ise, tam ortada, yerden 20 metre yüksekliktedir. Güneydeki çan kulesi, daha sonra yapıya ilave edilmiş. Kuzeydeki şapelin yapılış tarihi ise bilinmiyor.

Van Gevaş Akdamar Adası

Kilisenin mimarı ise, aynı zamanda bir keşiş olan: Manuel. Söylenenlere göre, kral, mimarın yarattığı bu güzelliği görünce, aynı güzelliği başka yerde yaratmasın diye “ellerini kestirmiş”.

Kilisenin taşları: günün her saatinde ve değişen mevsimlerde: gün ışığına bağlı olarak renk değiştirmektedir. Taşlar: kırmızı, sarı ve gri renkleri yansıtıyor. Ayrıca: yapının dış cepheleri, gayet güzel süslemeler ile bezenmiş. Bu bezemeler, renk değiştiren  taşlarla birlikte, bambaşka bir görüntüye bürünüyor.

Kilise: muhtemelen buradaki sarayın ortadan kalkmasından sonra, çevresine yapılan binalar ile, manastır kilisesine dönüştürülmüştür.

DIŞ CEPHE RESİMLERİ

Yapının dış cephesini saran: bitki ve hayvan motifli kabartmalar, muhteşem. Kabartmalarda, İncil ve Tevrat’tan sahneler ve günlük olaylar canlandırılmış. Bunlar arasında: Yunus Peygamberin Van gölünde sandal içinde ve sandalın altında, çok büyük boyutlu bir canlı kabartması var.

Bu kabartmada görülen garip canlının, Van gölü canavarı olduğu söyleniyor. Aynı zamanda: kabartmaların en üst bölümünde görülen insan başı tasvirlerinde, göz çukurlarında, yapıldığı dönemde, değerli taşların bulunduğu söyleniyor.

Tek bir gerçek var ki, muhteşem kabartmalar, mutlaka görülmesi gereken bir tarih hazinesi. Özellikle: dış cephede, alt bölümlerdeki Hıristiyan dini konularını içeren kabartmalar yanında, üst kısımlarda, İslam sanatı etkili kabartmaların birlikteliği, mutlaka görülmesi gereken bir özellik olarak öne çıkıyor.

Bu cephede bulunan resimler hakkında ayrıntılı bilgi:

KUZEY CEPHESİ

Cephesi: Burada: başta İncil yazarı St. Markos olmak üzere, aşağıya doğru inildikçe: sırası ile, Adem ve Havanın yasak meyveyi yemeleri, cennetten kovulma sahneleri, Samson’un düşmanı öldürme sahnesi, rozetler içinde veya ayakta havariler, azizlerin resim programı ve diğer ana konular görülüyor. Aynı cephede: deve, tavşana hücum eden kartal ve iki tavus kuşu ile Yuda kentinin hükümdarı Lezekiel ve Esaias canlandırılmış.

DOĞU CEPHESİ

Bu cephede: haç kolu duvarının üst kısmında: İncil yazarı Vaftizci Yahya ve hemen altındaki kabartma gurubunun ortasında: madalyonun içinde, bağdaş kurmuş oturur vaziyette: Abbasi Halifesi Muktedir olduğu tahmin edilen bir kişiye ait figür görülüyor.

Altındaki iki nişin çevresinde: aziz, havari ve peygamber figürleri var. Sağ elleri yukarı kalkık bu figürler: bir şeyi işaret ediyorlar.

Ortadaki, dar ve uzun pencereyi kuşatan kabartmaların altındaki hayvan figürleri: günlük hayattan kesitler veriyor.

Bu cephenin batısındaki figürlerde: ateşten üç İbrani genci ve aslan ininde Daniel efsaneleri canlandırılmış.

GÜNEY CEPHESİ

Bu cephedeki haç kolunun üst kısmında, İncil yazarı Lukas var. Tepedeki madalyonun içinde, Peygamber Samuel’in büstü bulunuyor. Bu cephede: Tevrat ve İncil’den sahneler görülüyor. Sonradan eklenen çan kulesi, orta mekandaki figürleri örtmüş.

İki yan duvarda, konu olarak Hz. Yunus, Davut ve Goliath efsaneleri canlandırılmış. Hz. Davut’un : sapanıyla: kılıç, kalkan ve zırhlı Goliath’ı nasıl yendiği görülüyor. Bu cephenin batısında: tahtta oturan ve kucağında Hz. İsa’yı taşıyan Meryem Ana figürü görülüyor.

Daha batıda, pencere altında: sırası ile, Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etme sahnesi, Hz. Adem’in yasak meyveyi yemesi ve Hz. Yunus’un denize atılıp, balina tarafından yutulması ile kurtulması efsaneleri canlandırılmış.

BATI CEPHESİ

Ana giriş bu cepheden. Ancak, buraya sonradan ilave edilen ön mekan, çoğu figürleri kapatmış. Bu cephede, haç kolunun üstünde, İncil yazarı St.Matheus var. Bu yöndeki, ana konu Vaspurakan kralı I.Gagik’in, kilisenin maketini, Hz. İsa’ya sunması efsanesi canlandırılmış.

Bu yöndeki diğer motiflerde ise, Hz. İsa, melekler ve kerubinler ile birlikte görülüyor.

YAPI İÇİNDEKİ RESİMLER

Yapı içinde: önemli bir resim veya figür yok. Duvarların iç yüzlerini kaplayan sıvanın üzerine, boyalarla yapılmış resimler yani fireskolardan bir kısmı dökülmüş, bir kısmı tahrip olmuş ve bir kısmı da, üzerine siyah boya dökülerek örtülmüştür.

Yine de, kilise içinde, bir miktar resim görülüyor. Bu resimlerde: yani kilise kubbe kasnağında: sıralamayla, Adem ve Havanın yaratılmaları ve sonrası olayları anlatan Tevrat’ın yaratılış öyküleri resimlendirilmiş.

Ancak, günümüzde sadece kasnaktaki çok az fresko görülüyor. Kilisenin apsis duvarındaki: 6 havari resmi iyi korunmuş ve görülebiliyor. Ayrıca, payeler üzerinde, üst üste panolarda, tam boy figürlü azizlerin resimleri görülüyor.

Adada, kilisenin hemen yanında, bir de mezarlık var. Mezar  taşlarının en erkeni, 1336 tarihli ve Katolikos IV.Stefanos’a ait.

En yeni mezar taşı ise, 1893 yılına ait. Taşlardan birisi dikdörtgen ve üzerinde muhteşem bir işçilik örneği var. Derin oymalı çizgilerle, motiflerin yer aldığı bezeme ile süslenmiş.

Kilise bölgesini gezdikten sonra: hemen arka bölümde bulunan ve mevsimi uygunsa badem ağaçlarının bulunduğu bölümü dolaşın ve hatta bademlerden tadın.

Bu arada: adanın arka bölümlerinde, Van gölünün en güzel  kıyılarından biri bulunuyor. Buradan, göle girmek, kumsalda güneşlenmek mümkün.

Tercih ederseniz, buraya gitmişken, göle de girmeniz mümkün. Ancak: dönüşte motor ulaşım saatini mutlaka öğrenmenizi ve hatta son motor saatini mutlaka öğrenmenizi öneririm.

Van İpekyolu

Van İpekyolu

İpekyolu, Van arası uzaklık: 8 km.

TARİHİ

Urartuların başkenti olarak kurulan Van ilinin, o dönemlerdeki ismi “Tuşba” dır. 1548 yılında yörede Osmanlı hakimiyeti başlar. İran sınırında olması nedeniyle, bölge sürekli olarak savaşların ortasında kalmıştır. Bölgenin tarihinde özellikle 1’nci Dünya savaşı yılları ayrı bir yere sahiptir. Bu dönemde Van şehri tamamen harap olur.

Van merkezinde savaş öncesinde 70 bin kişi olan nüfus savaş sonrasında 10 bin kişiye kadar düşmüştür. Çünkü şehirde yaşayanların çoğu, Ermeni vahşeti ve katliamları sonucunda şehirden göçerek Diyarbakır, Şanlı Urfa gibi şehirlere gitmişlerdir.

Yine savaş sonrasında şehir harap olmuş ve bu yüzden yerleşim yeri bugünkü yeni yerine taşınmıştır. İpekyolu, 2012 yılında Van şehir merkezinin ikiye bölünmesiyle ilçe olur. Peki neden İpekyolu ismi? Bölge tarihi İpekyolu üzerindedir.

GENEL

Nüfus bakımından Van ilinin en büyük ilçesidir. Yerleşim yeri, Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Murat bölümünde Van gölü kapalı havzasındadır. Rakımı ortalama 1725 metredir. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van gölünde kıyısı vardır.

GEZİLECEK YERLER

Van İpekyolu Erçek Gölü

ERÇEK GÖLÜ

Van gölünün doğusunda, bir set gölüdür. Van gölüne olan uzaklık 20 metredir. İlçe merkezine ise 11 km uzaklıktadır.

Gölün derinliği ortalama 18 metredir. Gölün uzunluğu 14 km, genişliği ise 9 km dir. Maksimum derinlik 40 km dir. Burası bir kuş cenneti olarak önem kazanmaktadır.

Çünkü, ülkemizde bulunan 454 kuş türünün yarısı burada yaşamaktadır. Ayrıca, filamingo gibi göçmen kuşlar da burada konaklamaktadırlar. Burası, dünyanın en büyük filamingo konaklama alanıdır. Evet, günümüzde burayı ziyaret ederseniz, kuş gözlemevinden kuşları izleyebilirsiniz.

 

ADIR HÖYÜĞÜ VE KALESİ

İlçe merkezinin yaklaşık 20 km kuzeyindedir.

Yaylıyaka köyünün arkasındaki tepede konumlanır. Bölgede tarih öncesi bir yerleşme olduğu ve bu yerleşmenin Urartu dönemine tarihlendiği ifade edilir. Höyüğün üzerinde bir Urartu kalesi olduğu ve kalenin taş bloklardan yapılmış sur kalıntılarının görüldüğü belirtilir. Höyüğün güney ve batı yönünde defineci çukurları ve çukurlarda taş temelleriyle büyük bir yerleşme yeri daha görülür.

Van İpekyolu Karagündüz Höyüğü

KARAGÜNDÜZ HÖYÜĞÜ

İlçe merkezine bağlı Karagündüz köyündedir. (köyün eski ismi: Şarokonis) Karagündüz köyü, ilçe merkezine 35 km uzaklıktadır.

Erçek gölünün doğusunda uzanan, içinden Memedik çayının aktığı Erçek düzü, havzadaki bereketli ovalardan birisidir. Denizden 1900 metre yükseklikteki bu ova, oldukça büyüktür. Doğudan batıya doğru, gittikçe genişleyen Erçek gölünde biten bu ova, üzerinde bulundurduğu birçok höyük ile, Prehistorik dönemlerden beri en yoğun olarak iskan edilmiş yerlerdendir.

Höyük, günümüzde 1890 metre rakımlı ve suları Van gölü gibi sodalı olan Erçek gölünün kuzeydoğu kıyıları üstündedir. Höyük, Van yöresinin en büyük höyüğüdür. Yüksekliği 9 metre civarında, boyutları ise 75 x 50 metredir.

Höyüğün üstü kısmen ve etekleri de tamamen, bu eski köyün kerpiç evleri tarafından iskan edilmiştir. Ancak burada bulunan Karagündüz köyü, göl sularının yükselmesi nedeniyle 2 km uzakta, kuzeydoğuda yeniden kurulmuştur. Özalp yöresinden gelen ve Van şehrine giden kervan yolu, bu düzlükten geçermiş. Erçek gölünün yükselmesi sebebiyle Van Müze Müdürlüğü tarafından kurtarma kazıları yapılmıştır.

1995 yılına kadar yapılan kazılarda, höyüğün beşinci yapı evresi, Erken Demir çağına tarihlenir. Toplam 7 katman bulunmuştur. 4’ncü yapı katı Urartulara aittir. Höyüğün en kalın tabakası, 7’nci tabakadır ve Transkafkasya dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir.

Günümüzde höyük suların yükselmesi sonucunda bir yarımada/ada durumundadır. Üstünde: mermerden işlenmiş bir taş bulunmaktadır. Taşın boyu 1.5 metre, genişliği 1 metre ve yüksekliği ise 53 cm dir.

KARAGÜNDÜZ NEKROPOLÜ

Höyüğün yaklaşık 1.5 km doğusundadır. Nekropol alanı, MÖ 1000 yıllarına tarihlendirilmektedir. Erken Demir çağı nekropol alanıdır.

Karagündüz köyünde, 1990 yılında sulama kanalı açan köylüler tarafından bulunmuştur. Burası Memedik çayı vadisi kenarında höyükte bulunan yerleşimin mezarlığıdır. Mezarlık alanı tarım yapılan bir arazidir. Mezarlık alanında 3 tip mezar vardır.

Bunlar: dromoslu mezar, dromossuz mezar ve toprak mezarlardır. Buradaki mezarlık alanında, ayrıca yakarak ölü gömme (kremasyon) uygulamaları da görülmüştür. Yani, bazı aynı mezar odasında iki tür gömü sistemi uygulanmıştır.

Burada yapılan kazılarda, sekiz oda mezar ile bir çocuk mezarı bulunmuştur. Bu çocuk gömüsünün bulunduğu mezarda, kırmızı astarlı Urartu çanak-çömleği ve tunç süs iğnesi bulunmuştur. Yer altına çukurlar açılmış, bu çukurların içlerine taş örgü duvarlar örülerek mezarlar bindirme tekniğiyle inşa edilmiştir.

Mezar odalarına: toprak yüzeyinden açılmış kuyu şeklinde bir geçitli (bu geçit tekniğine dromos deniliyor) ulaşılıyordu. Mezar odasının kapısı ise, yassı bir sal taşı ile kapatılıyordu.

Dikdörtgen planlı olan oda mezarlarının tavanları çökmüştür. Odalarda, odanın boyutuna göre değişik sayıda birçok insan kalıntısı bulunmuştur.  Bazı mezarlarda 100 civarında ölü bulunmuştur.

Yeni ceset konulacağı zaman, eski cesetler geriye doğru ittirilerek yer açılmıştır. Bu tür gömü sisteminde, mezar odasının dip bölümünde insan kalıntıları kemikler ve mezar armağanlarından oluşan yığınlar bulunuyordu.  

Mezar odalarında ölüler hoker (yani dizler karna çekik) pozisyonda yatırılıyor ve yanlarına ölü hediyeleri ve yiyecek-içecek konuluyordu.  Cesetler baş batıya gelecek şekilde, batı-doğu yönünde sırt üstü yatırılmıştır.

Eller genellikle kadınlarda, göğüsleri kapatır şekilde, erkeklerde ise karın üzerinde birleştirilmiştir.  Cesetlerin yanına ayrıca: demir ve tunçtan yapılmış takı ve silahlar bırakılıyordu. Mezarlarda en sık rastlanan süs eşyası, iskeletlerin boyunlarında ele geçen boncuklardan yapılmış kolyelerdi.

Bunlar büyük çoğunlukla: sarı, yeşil, siyah, krem, mavi, mor ve turuncu renkli cam ve kemik ile tunçtan yapılmıştır. Bazı mezarlarda ölülerin kafatasları aynı alana toplanmış veya çanaklara yerleştirilmiştir. Bu sistem, Urartu mezarlarında uygulanmıştır.  

Van İpekyolu Yoncatepe Kalesi

YONCATEPE KALESİ

İlçe merkezine bağlı Yukarı Bakraçlı köyünün güneyinde bir tepe üstündedir. İlçe merkezine 38 km uzaklıktadır.

Tepenin rakımı 2051 metredir. Stratejik açıdan önemli bir konuma sahiptir.

1997 yılında yapılan kazılarda, saray niteliğinde bir yapı, mezarlık ve yamaç yerleşmesi tespit edilmiştir. Burada bulunan Urartu yerleşkesi, Urartu devleti yıkılana kadar varlığını sürdürmüştür.

Burada bulunan saray yapısı, MÖ 7’nci yüzyıl sonlarında, bölgeyi ele geçiren İskitler tarafından yakılıp yıkılmıştır.

Kale bölgesinde bulunan saray: tüm bölgeye hakim konumu ile dikkat çeker. Saraydan bakıldığında kuzeyde Van kalesi, Van şehri ve Toprakkale görülmektedir.

Ancak saray oldukça küçüktür. Temelleri taştandır ve bunun üzerine kerpiçten örülmüştür. Dikdörtgen planlı olan yapının duvarları yaklaşık olarak 3 metre yüksekliktedir. Duvarların genişlikleri ise, yer yer 1.80 ile 2.80 metre arasında değişmektedir. Sarayın yüksek duvarları aynı zamanda savunma duvarı işlevi görmekteydi.

Yapılarda kullanılan kumtaşı, yakınlardaki kumtaşı yataklarından temin edilmiştir. En az iki katlı olarak inşa edildiği düşünülen yapı küçük oda ve salonlardan oluşur.

Kalenin kuzeyinde konumlanan yamaç yerleşmesine ait kalıntılar, doğu batı yönünde uzanan ve birbirine kapılarla bağlı olan birkaç odanın varlığını gösterir. Yerleşmenin batısında ise mezar oda, taş sandık ve toprak mezar tipine ait mezarların yer aldığı mezarlık alanı vardır.

Yukarıda sözünü ettiğim gibi, İskitlerin burayı ele geçirdikleri dönemde olduğu tahmin edilen ağır bir yangın tabakası görülmektedir.

 

YEDİ KİLİSE

Varakvank Manastırı olarak da isimlendirilir. Erek dağının batısındadır. İlçe merkezine bağlı Yukarı Bakraçlı köyündedir. Buradaki dini yapılar bir kompleks şeklindedir. Yani: değişik zamanlarda yapılmış kiliseler, sosyal tesisler, keşiş hücreleri ve değişik yapılardan oluşur.

Tabii burada isim dikkate alındığında yedi kilise bulunduğu düşünülür. Ancak buradaki yapılar, iki gurup halinde 5 kilise ve kiliseye eklenen bir Jamatun (ölü merasimleri kiliselerin içinde yapılmaz, kiliseye bitişik ve Jamatun denen yerlerde yapılır.), bir kütüphane ve bir çan kulesi vardır. Manastır, dini özellikleri yanında, 1’nci Dünya Savaşı yani Rus işgali sırasında siyasi etkinlikler açısından oldukça önemli rol oynamıştır.

Van İpekyolu Eski Van bölümü

ESKİ VAN BÖLÜMÜ

Van kalesinin güneyinde bulunan Eski Van şehri, oldukça büyük bir alan üzerine kuruludur. Bu alan Urartulardan günümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır.

Şehrin: doğu, güney ve batısı tarihi surlarla çevrilidir. Kuzey bölümde ise Van kalesi yalçın kayalıklarıyla çevrilidir. Şehre giriş, surlardan açılan 4 kapıdan sağlanır.

Eski Van şehrinde, 1’nci Dünya savaşına kadar Türkler ve Ermeniler bir arada huzur içinde yaşamışlardır. 1918 yılından sonra eski canlılık ve hareketliliğini kaybeden Eski Van şehri, adeta ölü bir şehir haline gelmiştir.

Daha sonra eski şehir: zaman içinde harabeye dönmüş, burada bulunan cami, kilise ve evlerin büyük bölümü yok olmuştur. Tarihi Hüsrev Paşa Külliyesi ve Kaya Çelebi Camii, burada günümüze ulaşan en önemli yapılardan birisidir.

Van İpekyolu Kaya Çelebi Camii

KAYA ÇELEBİ CAMİİ

Ortakapı mahallesindedir.

Van İpekyolu Kaya Çelebi Camii

Kitabesi yoktur. Vakfiyesine göre: caminin yapımına 1660 yılında Kaya Çelebi Zade Koçi Bey tarafından başlanmıştır. Ancak Koçi Bey idam edilince, cami, 1663 yılında Cem Dedemoğlu Mehmet Bey tarafından tamamlatılmıştır. Plan ve mimari olarak Hüsrev Paşa camii örnek alınarak yapılmıştır.

Cami kare planlıdır. Tek kubbelidir. Caminin cepheleri, iki renkli kesme taşlardan yapılmıştır. Kuzey cephedeki pencere ve kapılarda bitkisel ve geometrik motiflerle süsleme yapılmıştır. Minaresi, kuzeybatı köşededir. Kare kaideli ve silindirik gövdelidir.

Eski Van bölümünde günümüzde halen ibadete açık yani kullanılan tek camidir. Ancak 2011 yılında yaşanan depremden sonra caminin halen kapalı olduğunu duydum.

Van İpekyolu Eski Van İkiz Kümbetler

ESKİ VAN İKİZ KÜMBETLER

Kaya Çelebi camisinin güneybatısında, Orta kapı mezarlığı içindedir. Kümbetler, 1789 yılında hayatını kaybeden Van Beylerbeyi Teymur Paşa ve 1796 yılında hayatını kaybeden kardeşi Ahmet Paşa’ya aittir. İkiz kümbetler, sekiz sütunla yapılmıştır. Baldeken tarzında inşa edilmiştir. Üstlerinde, sivri kemerlere oturan piramidal birer külah vardır. Yapıların zeminleri taş döşelidir ve sanduka yoktur.

Van İpekyolu Hüsrev Paşa Külliyesi

HÜSREV PAŞA KÜLLİYESİ

Van kalesinin arkasında Ortakapı Mahallesindedir. Külliyede: medrese, hamam, han, türbe, cami ve imarethaneden vardır.

Cami

Külliyenin merkezindedir. Caminin giriş kapısı üzerinde kitabesi vardır. Kitabeye göre, cami: 1567 yılında Van Beylerbeyi Köse Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. En önemli yanı ise, bir Mimar Sinan eseri olmasıdır. Harim, kalın duvarlar üzerine kubbeyle örtülüdür. Beş gözlü son cemaat yeri yıkılmıştır.

Caminin içinde oldukça güzel bir dışa taşıntılı mihrap vardır. Dikdörtgen mihrap düzgün kalker taşından yapılmıştır. Bir bordürle çevrilmiştir. Özellikle süslemede kullanılan bitkisel ve geometrik objeler görülmeye değerdir. Ancak bu mihrap, 1992 yılında define arayıcıları tarafından tahrip edilmiştir.

Caminin iç bölümünde, duvarları belli bir yüksekliğe kadar kaplayan çiniler, maalesef günümüzde yoktur. Bu çinilerin çok azı günümüze ulaşmıştır. 2 metre yüksekliğe kadar duvarları kaplayan çinilerin, Rus işgali sırasında sökülerek Leningrad Müzesine götürüldüğü söylenmektedir.

Caminin dış mimarisindeki taş işçiliği olağanüstü güzeldir. Kahverengi ve beyaz renkli Ahlat taşı malzeme ile inşa edilmiştir. Minaresi, kuzeybatıdadır.

Türbe

Günümüze sağlam olarak ulaşmıştır.

Van İpekyolu Abbas Ağa Camii
ABBASAĞA CAMİİ

Eski Van şehrinin kuzeybatısında eğimli bir alandadır.

Horhor camii ile Ulu cami arasındadır. Eski Van şehrinde, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Kitabesi yoktur. Bu yüzden kim tarafından hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir. Muhtemelen 18-19’ncu yüzyıllarda yapılmıştır. Camide, iç ve dış mimari öğeler bakımından son derece yalın olup mimari süsleme kullanılmamıştır. Cami, 1915 yılına kadar kullanılmıştır.

1918 yılından sonra düz toprak örtü sistemi tamamen yıkılmıştır. Diğer bölümleri ise doğanın ve definecilerin olumsuz etkilerine rağmen, uzun süre boyunca ayakta kalabilmiştir. Dikdörtgen planlıdır.

Beden duvarları: kerpiç malzeme ve çamur sıva yardımıyla inşa edilmiştir. Duvarların iç bölümlerine yerleştirilen aks-i seda küpleri, düz toprak dam sistemi ve yapım teknikleri bakımından, bölgedeki diğer dini yapılardan oldukça büyük farklılıklar göstermektedir. Günümüzde caminin büyük bir bölümü yıkık durumdadır.

Van İpekyolu Eski Van Horhor Camii
ESKİ VAN HORHOR CAMİİ

Eski Van şehrinin batısında Van kalesinin güneyindedir. Eski Van şehrindeki 8 camiden bir tanesidir. Cami ismini: yanında akan ve horultulu ses çıkaran horhor çeşmesinden alır.

Caminin 18’nci yüzyılda inşa edildiği düşünülür. 1912-1914 yılları arasında medrese olarak kullanılmıştır. 1915 yılında Van yöresinin Ruslar tarafından işgali ve Ermeni olayları sırasında cami tamamen yıkılmış ve ibadete kapatılmıştır.

Cami, restore edilerek 2013 yılında yeniden ibadete açılmıştır. Caminin taş mihrabı önemlidir. Çünkü dışa kaşıntılı mihrap üzerinde kök boyalarla yapılmış kalem işi süslemeler vardır. Cami, alt yapı sorunları nedeniyle halen ibadete kapalı tutuluyor.

Van İpekyolu Eski Van Ulu Cami
ULU CAMİİ

Tebriz kapı ile İskele kapı arasındadır.

Mimari özelliklerine göre, Selçuklu dönemi yapısı olduğu tahmin edilmektedir. Bu yüzden yani Van yöresinde bir Selçuklu eseri olması nedeniyle önemlidir. Cami, malzeme ve süsleme yönünden İran’daki Büyük Selçuklu camilerine benzemektedir.

Caminin 1100-1185 yılları arasında Ahlatşahlar krallarından I. Sökmen veya II. Sökmen tarafından yaptırılmış olduğu tahmin edilmektedir. 1655 yılında bölgeye gelen Evliya Çelebi, Van Ulu cami yanında bir de medrese bulunduğunu yazmıştır. Ayrıca caminin Akkoyunlu Hükümdarı Cihan Şah döneminde (15’nci yüzyılda) yapıldığını yazar.

Caminin en eski görüntüsü, 1911 yılındaki kayıtlarda görülmektedir. Ancak cami o tarihte de harabe durumdadır. Bachmann, 1911 yılında kısmen yıkık durumda iken caminin planını çıkarmıştır. Cami günümüzde oldukça harap durumdadır, sadece temel seviyesinde bulunan duvarları ve minaresi görülmektedir.

Günümüze kadar ulaşan minaresi, kuzeybatı köşededir. Tuğladan yapılan minare silindirik gövdelidir. Şerefeden sonrası üst bölüm yıkıktır. Ancak 1911 yılı fotoğraflarında, şerefenin ayakta bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu fotoğraflarda şerefeye geçişin mukarnaslarla sağlandığı anlaşılır.

Camide yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda bulunan ve Van Müzesinde sergilenen objeler: bitkisel ve geometrik desenli yazı kuşakları, kabaralar, derz motifleri ve üç dilimli süsleme kemeri bulunmaktadır. Ayrıca yapının yoğun alçı süslemesi bulunduğu tahmin edilmektedir. Çini görülmemiştir.

Camide alçı ve tuğla birlikte kullanılmıştır. Yine fotoğraflardan görüldüğü kadarı ile: caminin cümle kapısını sivri bir kemer çevreler. Cümle kapısında üstte yıldız kompozisyonu, altında kitabe kuşağı görülür.

Van İpekyolu Eski Van KIzıl Minareli Cami
KIZIL MİNARELİ CAMİİ

Eski Van bölümümün doğusunda, Tebrizkapı mahallesindedir.

Caminin bölgede bilinen diğer isimleri: Tebrizkapı camii ve Sinaniye Camiidir. Son yıllarda Ermeni Mahallesinde yer aldığı için Yesir “Esir” camisi olarak da isimlendirilmiştir. Yapının yapılış tarihi ve yaptıranla ilgi bilgi yoktur. Caminin mimari yapısı, yapım tekniği gibi özellikler dikkate alındığında, 13’ncü yüzyılda Selçuklu döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.

Caminin ortası kubbe ve yanlar beşik tonozla örtülüdür. Kubbenin muhtemel çapı 3.92 metredir. Caminin minaresi: kuzey duvarına bitişiktir, kesme taşlardan yapılan bir kaide üzerinde, silindirik gövdelidir ve tuğladan yapılmıştır.

Ancak minarenin üst bölümü yıkılmıştır. Mavi renkli çini tabakaları görülmektedir. Minare sağlam iken yüksekliğinin 30.77 metre olduğu tahmin ediliyor. Minare kaidesinin dış kaplama taşları yoktur. Bu yüzden yıkılma tehlikesi vardır. Bu yüzden, kaide 1989 yılında onarılmıştır.

Günümüzde caminin duvarlarının üst bölümleri ve çatı örtüsü tamamen yıkılmıştır.

Van İpekyolu Eski Van Galip Paşa Kümbeti
GALİP PAŞA KÜMBETİ

Van kalesinin kuzeydoğu yönünde konumlanan Galip Paşa Kümbetinin inşa tarihinin 19’ncu yüzyıl olduğu tahmin ediliyor. Bir anıt mezardır. Galip Paşa: eski Van Belediye Reisi ve Şairdir. Galip Paşa adına inşa ettirilen kümbet, sekizgen gövdelidir. Piramidal külahlı ve tek katlıdır. Kümbetin içi silindirik yapılıdır. Kesme taştan yapılmıştır. Kümbet, 1982 yılında onarılmıştır.

Van hakkındaki gezi yazım için Van

Van Saray

Van Saray

Saray, Van arası uzaklık: 75 km. Saray, Özalp arası uzaklık: 39 km.

TARİHİ

Yerleşim yeri, 1869 yılında ilk kurulduğunda “Mahmudiye” ismini almıştır. 1915 yılımda bölge Ruslar tarafından işgal edilmiş, ancak Ruslar bölgede az bir süre kalmışlar ve bölgeyi Ermenilere terk etmişlerdir. Ermeniler bölgede kaldıkları sürede vahşice katliamlarda bulunmuşlardır.

Ancak 2 Nisan 1918 tarihinde Türk ordusu Van’a girince bölgeden kaçmışlardır. 3 Nisan 1918 tarihinde Türk kuvvetleri, Saray ilçesine girerek bölgeyi Ermenilerden tamamen temizlemişlerdir. 1932 yılında ise, yerleşim yerinin ismi “Kazım Paşa” olmuştur. Çünkü ilçeyi düşman işgalinden kurtaran Van Tümen Komutanı ismi Kazım Özalp’dir. 1986 yılında Belediye kurulur ve 1990 yılında ilçe olur.

GENEL

İlçenin en büyük özelliği İran ülkesiyle sınırı olmasıdır. Kapıköy sınır kapısı bu ilçededir. Diğer büyük bir özelliği ise, 2100 metrelik ortalama rakımı ile, Türkiye’deki en yüksek ilçedir. Yerleşim merkezi, Saray ovasının yukarı kısmına kurulmuştur.

İlçe genelinde geniş düzlükler bulunur. İlçenin doğu bölümünde bulunan dağlar, İran ile sınırı oluşturur. Yörede sadece Kotur çayı bulunur, bu çay ilçe sınırlarından geçerek İran tarafına ulaşır. Yörede karasal iklim hakimdir. Kışlar sert ve uzun geçer. Yazları az yağışlı ve çok sıcaktır. Dağlar genel olarak ağaçsızdır. Topraklar bozkır görüntüsü verir.

GEZİLECEK YERLER

Van Saray Yeşilalıç Kalesi-Açık Hava Tapınağı

YEŞİLALIÇ KALESİ, AÇIK HAVA TAPINAĞI

İlçe merkezine bağlı Yeşilalıç (eski ismi: Pagan) köyünün 1 km kadar güneyindedir. Köy ilçe merkezine 36 km uzaklıktadır.

Urartu döneminde yapılmış ve günümüze ulaşmıştır. Burada kale ve kutsal alan vardır. Kale: kuzey-güney doğrultusunda 60-70 metre, doğu-batı yönünde ise 20 metre uzunluğundadır. Bu kutsal alanı korumak için yapıldığı düşünülen bir karakol kalesidir.

Kalede ağır tahribat ve yangın izleri görülmektedir. Kalede: Urartu kalelerinin en büyük özelliği olan şarap, zehire gibi maddeleri saklamak için yapılan tamamen doğal kayaya oyulmuş depoların bulunmasıdır.

Kutsal alan kalenin 100 metre kadar doğusundadır. Burası bir açık hava tapınağı şeklinde tanzim edilmiştir. Aynı zamanda bir anıttır. Tapınak, tarihsel olarak büyük bir öneme sahiptir. Urartu Kralı Menua zamanında, özellikle bu bölgeyi takip eden Van’dan buraya gelen Büyük ve Küçük Karakol kaleleriyle dizayn edilmiş bu yol güzergahında ibadet yapılabilecek bir yer olarak düzenleniyor.

Burası tapınma yeri olarak kullanılıyor. Aynı zamanda tanrıların veya öbür dünyanın geçiş kapısı formunda yapılıyor. Burada: yapılan tapınakta, ibadette hangi tanrı için ne kadar kurban kesileceğini anlatan ve devamında bu yapıyı yapan kralın neden yaptığını anlatan yazıt var. Hatta sonunda da buraya kim zarar verirse onun için bir beddua var.

Elbette günümüzde bu çivi yazılı yazıtın altında buraya gelenler tarafından kazınarak çizilmiş isimler ve saçma sapan birçok yazı var. Bunlar sanırım çivi yazısını okuyamadıkları için Kral Menua’nın buraya zarar verenler hakkındaki bedduasının ve lanetinin farkında değiller. Neyse, umarım bu yazıyı okuyan ziyaretçiler, buraya giderse, bu bedduadan korkar ve herhangi bir zarar vermezler, isimlerini buraya kazımazlar.

Evet devam edelim. Bu tapınma alanı yol güzergahında olduğu için herkesin uğrak yeridir.

Tapınakta yaklaşık olarak 5 metre yüksekliğe sahip olan ve üzerinde Urartulara ait yazıların yer aldığı kaya kapısı bulunur. Bu kapı kutsal kabul edildiği için çok fazla tahrip edilmemiştir. Ancak bu muhteşem kapı üzerinde, çok sayıda ziyaretçinin kazınmış ismi var.

İnanılmaz bir rezillik. Bu kayaya kazınarak yazılan bu yazılar kolay ama bunların temizlenmesi mümkün değil, hatta ve hatta buraya giderseniz göreceksiniz, dinamit patlatmışlar, kapının ardında birşeyler bulunduğunu düşünerek dinamit patlatmışlar, siyah izlerden bu anlaşılıyor.

Peki niye bu kapı: Urartular, tanrı ve tanrıçaların yılın belirli zamanlarında bu kapıdan geçiş yaptıklarına inanırlar, tapınaklarına bu tür kayalara oyulmuş kapılar yaparlarmış.

Urartular döneminde inşa edilen Yeşilalıç Kalesinin çevresinde bulunar sarnıçlar ile yakınındaki bir mağaranın duvarlarında bulunan kaya resimleri de ilgi çekicidir.

ZAMBAK KANALI

İlçe merkezine bağlı Yeşilalıç köyünün 1 km güneydoğusundadır. Zambak kanalı, Urartu su mühendislerinin muhteşem bir eseridir.

Kanal: Pagan çayından alınmıştır. Pagan çayı, arazide derin ve geniş bir vadide akar. Zambak boğazı kayalığı ise, bölgede bulunan iki karakol kalesini birbirinden ayırır.

Kanal: MÖ 7’nci yüzyıla tarihlenir.

İki Urartu kalesi olan Yukarı Yeşilalıç ile Aşağı Yeşilalıç Kalesini birbirinden ayıran kanal, Köyüstü Göletine kadar toprağın altından geçer. Kanal oldukça derin açılmıştır. Kanalın genişliği 4 metredir. Derinliği ise 50-80 cm arasında değişir.

Ancak gerçek derinliğinin 1 ile 1.5 metre arasında olduğu tahmin edilmektedir. Uzunluğu yaklaşık 900 metredir. Kayalıklar içine yapılan kanal define avcıları tarafından tahrip edildiğinden, günümüzde çalışmamaktadır.

Kanalın Urartu su mühendisliğinin başarılı bir çalışması olduğu vurgulanır.

Van hakkındaki gezi yazım için Van