Van Başkale

Van Başkale

Van-Hakkari kara yolu üzerinde bulunuyor. Ulaşımı özellikle kış aylarında çok zor bir yer. Çünkü: gerçekten deniz seviyesinden bayağı yüksek bir yerde kurulu bir yer.

ULAŞIM

Başkale ilçe merkezinin, il merkezi olan Van şehrine uzaklığı: 120 km.

TARİHİ

Yöredeki ilk yerleşim: Partlar tarafından kurulmuştur. MS.3.yüzyılda ise, Sasaniler ve 6.yüzyılda, Bizanslılar, yörede hakimiyeti ele geçirirler.

Bölge: 645 yılında Arap işgaline uğrar ve 1100’lü yıllarda ise, bu kez Sökmenlilere bağlanırlar.

1245 yılında Moğol saldırısı ve 1386 yılında Timur’un ardından, Karakoyunlular ve 16.yüzyıl başlarında Safeviler görülüyor.

16.yüzyıl başlarında, Kanuni Sultan Süleyman tarafından, yöre, Osmanlı topraklarına katılır. Yörenin “Albak” ve “Elbak” olarak kullanılan ismi, Cumhuriyet döneminden sonra “Başkale” olarak değiştirilir.

Bu arada: 1915 tarihinde, işgal yıllarında Ruslar tarafından yakılıp-yıkılan Başkale: 22 Nisan 1918 tarihinde işgalden kurtarılır.

 

GENEL

İlçe, İspiriz dağı eteklerinde kurulmuştur. İlçe topraklarının büyük bölümü, dağlık ve engebelidir.

İlçe merkezinin, denizden yüksekliği: 2400 metre. Buraya gittiğimde, bir gece kaldım ve rahatsızlık hissetmedim. Ama genelde, buraya ilk kez gelenlerin, rakım çok yüksek olması nedeniyle, tansiyon problemi yaşadıkları ve ilk anlarda rahatsız olduklarını duydum.

Gerçekten, ilçe merkezinin rakımı çok yüksek. Alışkın olmayanlar için, başlangıçta sıkıntı yaratabiliyor.

Yörenin iklimi sert. Biraz önce de sözünü ettiğim gibi, kış zor geçiyor. Karla kaplı gün sayısı: 140 gün.

İlçede yaşayanların resmi geçim kaynağı: hayvancılıktır. Özellikle: koyun yetiştiriciliği öne çıkmaktadır. Gerek iç ve gerekse dış pazara: canlı hayvan satılır.

GEZİLECEK YERLER

Van Başkale St Bartholomeus Kilisesi

ST.BARTHOLOMEUS KİLİSESİ

İlçe merkezine bağlı, Albayrak köyündedir. Kesin olarak bilinmese de, 3.yüzyılda yapıldığı  tahmin edilmektedir. Ancak, günümüze ulaşan kısmı, 7.yüzyılda yapılmıştır.

Kilise yapısının: Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Bartholomeus’a adanmıştır.

Batı cephesinin ortasındaki anıtsal girişi görülmeye değer. Yapının tamamında düzgün kesme taş kullanılmış.

Portal girintisinin alınlığında: iki süvarinin, birbirleriyle mücadelesi, kabartma olarak tasvir edilmiştir. Bunun üzerindeki alınlıkta da: Tanrı ve Melek tasvirleri var. Burada: Tanrı, 6 melek tarafından taşınan bir taht üzerinde oturur konumdadır.

Tanrının omuzlarında güvercinler ve ayaklarının altında ise aslan figürleri bulunmaktadır.

Van Muradiye

Van Muradiye

 

Muradiye: Van gölünün kuzeyinde, gölün uç noktasında bulunmaktadır. Aslını isterseniz, çoğu insan ve ziyaretçi bu bölgeden, yani Muradiye ilçesi sınırları içinden geçmelerine rağmen, sanırım çok az bir kısmı, İlçe merkezine girmektedirler.

Bunların yanında: Muradiye ilçesinde, bir de kilise yapısı var. Günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiş bu kilise yapısını görmek isteyenler olabilir diye, o yapı ile ilgili de kısa bilgi verdim. Ama, Muradiye ilçesi hakkında ayrıntılı bilgilere girmedim. Çünkü: burası, Anadolu’muzun küçük ve şirin bir yöresi.

Van Muradiye Şelalesi

MURADİYE ŞELALESİ

İlçe merkezine, 8 km. ve Van il merkezine ise 80 km. uzaklıktadır. Van-Erciş kara yolunda ilerlerken: Muradiye ilçesi Karahan köyü civarında, yoldan sapılarak ilerleniyor.

Çaldıran yöresinden buraya gelmeyi düşünürseniz: Çaldıran ilçesini geçtikten sonra, Van gölüne doğru yola devam ettiğinizde, Muradiye ilçesine 10 km. kala yolun sağında “Muradiye Şelalesi” tabelasını görebiliyorsunuz.

Yoldan: 150 metre kadar içeride, ağaçlıklı alana ulaştığınızda, şelalenin gürültüsünü rahatlıkla duyabiliyorsunuz.

Tendürek dağlarından kaynağını alan: Bend-i Mahi çayı üzerindedir. Bu çay: Tendürek dağlarından doğduktan ve Çaldıran ovasını suladıktan sonra: Muradiye ilçesinin kuzeybatısında, küçük çaplı şelaleler oluşturuyor ve Muradiye Şelalesinin bulunduğu yere geliyor.

Daha sonra ise, Muradiye ovasını takip ederek, Van gölüne dökülüyor.

Şelale suları, çok yüksekten düşmemiş olmasına rağmen, suların oldukça kuvvetli akması nedeniyle, güzel bir görüntü sunuyor.

Suların düşme yüksekliği: 15-20 metre arasında değişiyor. Adını ise: Bağdat seferi sırasında, burada konaklayan Sultan IV. Murat’tan almıştır.

Van Muradiye Şelalesi

Yaz aylarında, şelalenin altına inebiliyorsunuz ve muhteşem bir serinlik sizi karşılıyor. Kışın giderseniz: dökülen suların donmasından kaynaklanan, oldukça güzel görüntüler veriliyor. Bu görüntüler: Pamukkale’deki travertenleri anımsatıyor.

Köprünün hemen önünde: asma bir köprü var. Bu asma köprüden, kalabalık olarak geçerseniz, köprünün sallanması nedeniyle, ayrı bir heyecan yaşayabilirsiniz. Ama özellikle, bu asma köprü üzerinde resim çektirmelisiniz.

Hemen arkanızda Muradiye Şelalesinin görüntüsü olan bu resim, güzel bir anı olacaktır. Evet, köprüden karşıya geçerseniz: orada şelaleyi tam karşıdan gören bölümde, piknik yapmanız mümkün. Bu bölümde: piknik mekanları var. Ayrıca, bölgede: bakkal dükkanı ve lokanta bulunuyor.

Buralardan, yakınlardan geçerken mutlaka uğramanız ve görmeniz gereken bir yer olarak, öneriyorum.

Van Muradiye Şeytan Köprüsü

ŞEYTAN KÖPRÜSÜ

Muradiye şelalesinden sonra, Muradiye ilçesine gelmeden 5 km. önce, sağa dönülerek 500 metre ilerlediğinizde, Şeytan köprüsünün bulunduğu yere varabilirsiniz. Yani, ana yoldan yaklaşık 500 içerideki tali yola girmeniz gerekiyor.

Bendimahi çayı üzerindedir. 19.yüzyıl sonu ve 20.yüzyıl başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Tek gözlüdür. Düzgün kesme taş ve moloz taş kullanılarak yapılmıştır. Yolu düz ve sağlam durumdadır.

Ancak, esas özellik: yapılmış köprünün altındaki kayalarda oluşan, kayaların doğal oluşumu ile oluşan ve suların hızla aktığı, bölümdür. Suyun yan yana ve birbirine değecekmiş gibi yakın iki kaya arasından, fışkırarak yani deli gibi akması/çıkması, köprüye çok heybetli bir görüntü katmaktadır.

Bu durum, aynı zamanda, köprüye “Şeytan köprüsü” isminin verilmesini de izah etmektedir. Bence, biraz saçma. Yani, anlam veremedim. Buraya mutlaka girin diyemem.

ST. STEFANOS KİLİSESİ

İlçe merkezinin 2.5 km. batısında, Kilise mahallesindedir. Bend-i Mahi çayının hemen yanında yükselen, Aksorik dağının yamacında kurulmuştur.

Kilise: çevresindeki mezar şapeli ve keşiş hücreleriyle birlikte, bir manastır yapısının parçasıdır. Ancak: günümüzde keşiş hücreleri yıkılmış ve sadece temel kalıntıları kalmıştır.

Kilise yapısı ise, oldukça iyi durumdadır.

Kilise yapısı: doğu-batı istikametinde: girişteki tonozlu mekanla birlikte, 12×7 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlıdır. Kilisenin yüksekliği ise: 12 metredir.

Kilise yapısına: batıdaki bir kapıdan girilmektedir, ancak kapı yıkıktır. Kuzeydeki bir kapıdan ise, Saint Etienne’nin mezar şapeline geçilmektedir. Burayı görmedim, bilgi vermek istedim, arzu edenler gidebilirler.

Van Gürpınar

Van Gürpınar

Van Gürpınar: Van şehir merkezine yakın olması büyük avantaj. Burada: özellikle dikkatinizi çekmek istediğin iki  tane tarihi yapı var, meraklıların mutlaka ziyaret etmesini, gezmesini ve görmesini öneririm. Zerve ise, ulaşımı zor.

ULAŞIM

İlçe merkezi, il merkezi olan Van şehrine: 21 km. uzaklıktadır. Gürpınar-Hakkari arasındaki uzaklık: 174 km. Gürpınar-Tatvan arasındaki uzaklık: 220 km.

TARİHİ

Bölgede, MÖ. 9.yüzyılda, Urartular döneminden bu yana, yerleşim bulunmaktadır. Hatta, daha da gerilere gitmek mümkün. Çünkü: Yedisalkım köyünde bulunan mağarada, daha eski dönemlere ait mağara resimleri bulunmaktadır.

Bölgede: Urartulardan sonra: Medler, Persler, Makedonyalılar, Partlar, Sasaniler ve Araplar egemenliği ele geçirirler. Daha sonra ise, Romalılar ve Bizanslılar görülür.

MS. 2.yüzyılda, Malazgirt savaşının ardından ise, Selçuklular daha sonra İlhanlılar, Celayir oğulları, Akkoyunlular ve Safeviler görülür.

1548 yılında ise, bu kez, Osmanlılar bölgede görülür. 1914 yılında ise, bölgede yaşayan Ermenilerin isyanı ve Rusların işgali ve bu kötü günlerin, 1 Nisan 1918 yılında son bulması.

Sonuçta: 1954 yılında, şimdi bulunduğu yerde, Gürpınar İlçesi kurulur. İsminin kaynağının, bölgede suların bol bulunmasıdır.

GENEL

İlçe, kapladığı alan bakımından, ülkemizin en büyük ilçesidir. Alanı: Rize ve Kocaeli illerinin kapladığı alandan daha büyüktür.

İlçe merkezi, deniz seviyesinden, 1740 metre yüksekliktedir.

GEZİLECEK YERLER

KIZLAR MAĞARASI

İl merkezine, 76 km. uzaklıkta, İlçe merkezine bağlı Yedi salkım köyündedir. Bu köy arazisindeki mağara: bir kanyonun güney yamacında, vadi tabanından 78 metre yüksektedir. Önünde: doğal bir terası var. Mağara:2 bölümlü. Bu mağaralarda, yeryüzünde benzeri olmayan mağara resimleri görebilirsiniz. Mağarada bulunan kaya resimlerinde: dans eden tanrıça figürleri bulunuyor.

Bu resimlerden dolayı, buradaki mağaraya “Kızların Mağarası” ismi verilmiştir. Büyük olasılıkla, kült yeri olarak tanınan bu mağaradaki resimlerin: MÖ. 4000-3000 yıllarına ait olduğu sanılmaktadır. Resimler: kan ve sönmemiş kireç karıştırılarak meydana getirilmiş, kiremit renginde bir eriyik ile yapılmış.

Binlerce yıl öncesinden günümüze gelen bu resimler, tam bir tarih hazinesi.

1.Numaralı mağaranın iki ağzı var. Özellikle: ikinci ağzın sonunda: yukarıda sözünü ettiğim gibi, hayvan kanı kullanılarak yapıldığı tespit edilen duvar resimleri var. Burada: 5 metrelik bir alana yapılan, bu resimler: açık kırmızı renkli ve geyik, yaban keçisi, ana tanrıça ve geyik üstünde ayakta duran tanrı betimlemeleri görülüyor. Bunların yanında: avla ilgili kompozisyonlar resmedilmiş.

2 Numaralı mağara: Diğer mağaranın yaklaşık 18 metre batısındadır. Buranın, tek bir ağzı var. Bu ağzın iki yanında, dağılmış şekilde yapılmış duvar resimleri var. Bunlar: açık kırmızı ve koyu kahverengi renktedir. Bu resimlerde: iki ayrı döneme ait, birbiri üzerine yapılmış figürler görülüyor.

Van Gürpınar Hoşap Kalesi

HOŞAP KALESİ

Hoşap kalesi hakkında ayrıntılı bilgi vermeden önce, buraya gittiğimde yaşadıklarım hakkında sizlere kısa bilgi sunmak istiyorum. 2004 yılında, Van-Hakkari kara yolunda ilerlerken, Güzelsu bucağının bulunduğu yerde, yolun hemen yanında, duvar gibi yükselen kaya bloku üzerinde, tam bir kartal yuvası gibi yükselen kale yapısını görünce, yolculuğuma biraz mola verip bu kale yapısını görmek istedim. Sordum ve kayalık kütlenin arkasına dolanıp, tarif edilen yoldan ilerlemeye başladım.

Rampaya tırmanırken, arabanın hemen yanında, bir çocuğun arabanın arkasından koştuğunu gördüm. Bir süre sonra, kalenin kapısının bulunduğu boşluk alana ulaştığımda, arabadan indim. Kapıya ilerlediğimde kale kapısında, kocaman bir asma kilit vardı. Derken, arabanın arkasından koşan çocuk, kapıya yetişti. Çocukla kısa bir konuşma yaptıktan sonra, aslında buranın yani kalenin bekçisinin oğlu olduğunu ve babasının şehre gittiğini bu yüzden kapının kapalı olduğunu söyledi.

Buraya kadar gelip de kaleyi gezemeyeceğimin üzüntüsü ile yüzümü buruşturunca, çocuk, kalenin anahtarının kendisinde bulunduğu söyledi, cebinden, kocaman bir anahtar çıkardı ve kalenin kapısındaki devasa asma kilidi açarak, beni kale içine soktu. Birlikte kaleyi gezdik. Evet, bu kale gerek içeri girişim ve gerekse muhteşem görüntüsü ile hafızama işlendi.

Van Gürpınar Hoşap Kalesi

Şimdi, size bu muhteşem görüntülü kale hakkında, ayrıntılı bilgi verebilirim.

Kale: Güzelsu bucağının kuzey yamacındadır. Çavuştepe’nin ise, 40 km. doğusundadır. Van-Hakkari kara yolu üzerindedir. Ulaşım gayet kolay. Kale yapısı: Van şehrine 60 km. ve Gürpınar ilçe merkezine 39 km. uzaklıktadır. Kale: Kale-i Mahmudi, Mahmudi Kalesi ve Narin kale olarak da bilinmektedir.

Van Gürpınar Hoşap Kalesi

Mahnudi Beyliği: Hoşap yöresindeki en parlak dönemlerini; Zeynel, Süleyman, İbrahim ve Evliya Beyler zamanında: 17.yüzyılda yaşamıştır. Kale de: 1643 yılında, Mahmudilerden, Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Ancak, bu tarihten önce de, burada bir kalenin bulunduğu, bazı yazılı kaynaklarda görülmektedir.

İç kale ve bunun kuzeyinde kalan dış kale bölümlerinden oluşmaktadır.

Kale: sarp kayalıklar üzerindedir. Bu sarp ve dik kaya kütlesinin üzerinde kurulu iç kale, gerçekten muhteşem bir görüntü sunuyor.

Van Gürpınar Hoşap Kalesi

Kalenin batıya bakan girişi ve özgün kapısı günümüze kadar ulaşmıştır. Kapı üzerinde: iki aslan ve Farsça bir yazıt var. Kapının orijinal demir kapı kanatları, hala işlevlerini sürdürmektedir. Bu kapı ilgi çekiyor.

Çünkü: Evliya Çelebi, gezi yazılarında, bu kalenin kapısı hakkında şöyle yazar: “ Osmanlı ülkesinde, kale kapıları hep ağaç üzerine demir kaplı kapılardır ki, ateş etsen ağacı yanar, demirleri dökülür. Ama, bu Hoşap kalesi kapısının her kanadı, 300 kantar Nahcivan demirindendir. Hiç ağaç kısmı yoktur.”

Dış kale surları: arazi yapısına göre şekillenmiş, doğu-kuzey ve batıdan dolanan surlarla çevrelenmiştir. Doğu surları kısmen ve batı surları ise tamamen yıkılmıştır. Surları destekleyen burçlardan bazıları günümüze ulaşmıştır. Dış kulenin kuzey doğusunda ise, bir gözetleme kulesi var. Dış kale içinde, günümüzde bir cami ve 30-40 kadar köy evi bulunuyor.

İç kaleye, kapıdan girdikten sonra: üç bölümlü giriş holü ile karşılaşıyorsunuz. Buradan, kayaya oyulmuş, geniş bir merdiven ile kaleye çıkılıyor. Bu çıkış yolundan sonra: doğuya ve batıya doğru ilerleyen yol, kale beden duvarı boyunca devam ediyor. Güney kısımda: Mahmudi Sarayı yapıları var. En üst kesimde, seyir köşkü bulunuyor.

Saray yapısı: doğu-batı istikametinde uzanan, 12 kenarlı bir plana sahip. 3 katlıdır. Biraz önce söylediğim gibi, batı kesiminde bir seyir odası, içinde bir hamam ve güney yönünde ise iki kule var. Kulelerden doğudaki güvercinlik, batıdaki ise hamamın bacasıdır.

Bunun hemen kuzeyinde, bir fırın var. Batı yönünde ise, harem bölümü uzanıyor. Harem: iki bölümlü. Batı ve kuzeyden, yüksek duvarlar üzerinde kurulmuş. Birinci bölüm: oda ve bölüntüleri yıkılmış, iki katlıdır. İkinci bölüm: ortada bir hol ve bunun iki yanında, ikişer oda bulunuyor. Odaların pencereleri ve dolap nişleri, görülmeli.

Üçüncü ve alt bölüm: kalenin beden duvarlarını takip ederek ulaşılan: Selamlık bölümüdür. Burada: ayrıca, tek kubbeli bir mescit var. Ancak, mescidin üst örtüsü, tamamen yıkılmış durumda. Selamlık: iki bölümden oluşuyor. Bunlardan: birinci bölüm: salon, diğer bölüm ise: bir odadan oluşuyor. Her iki bölüm de, iki katlıdır.

Bunların dışında: iç kale bölümünde: zindan ve sarnıç bulunuyor. Ayrıca, kalenin beyine ait: külhan kısmında bulunan hamam yapısı ilginç. Burada: soğukluk ve sıcaklık kısımları görülüyor.

Ayrıca: kalenin burçları da ilgi çekiyor. Çünkü: kale yapısına, dışarıdan, güney yönünde baktığınızda, kayaların üzerine kondurulmuş tam bir kartal yuvası gibi bir yapı, izlenimi veriyor. Muhteşem bir görüntü. İnanın gördüğünüzde şaşıracaksınız.

Evet, her ne kadar, kale: 19.yüzyılda terk edilmiş olsa da, içindeki yapılar, günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Bu nedenle, bölgenin en dikkati çeken turistik yapılarından biridir.

Van Gürpınar Sarduruhinili-Çavuştepe Kalesi

SARDURUHİNİLİ-ÇAVUŞTEPE KALESİ

Van il merkezinin 24 km. güneydoğusundadır. Gürpınar ilçe merkezinin ise, 5 km. uzağındadır. Gürpınar ilçe merkezinden, buraya ulaşabiliyorsunuz. Yol asfalt ve rahat.

Bir Ermeni mitolojisine göre: Babillilerden kaçan Ermeni kralı, bu yerleşim birimini kurmuştur. Şehrin Ermenice adının kelime anlamı: Tanrı şehri, Tanrıların yarattığı şehirdir.

Van Gürpınar Sarduruhinili-Çavuştepe Kalesi

Çavuştepe bölgesine gittiğinizde, sizi, buranın bekçiliğini yapan bir şahıs karşılıyor. Günümüzde: dünya üzerinde, sadece 38 kişi, Urartuca dilini biliyor. Bunlardan, 37 kişi akademisyen ve sadece 1 kişi, herhangi bir eğitim almadan, tamamen kendi imkanları ile Urartuca dilini öğrenmiş.

Bu kişi: biraz önce sözünü ettiğim gibi: Çavuştepe kalesi sorumlusu 66 yaşındaki Mehmet Kuşman. Mehmet Kuşman, 41 yıldır bekçiliğini yaptığı Çavuştepe kalesi içinde, kendisini Urartu gibi hissediyor ve biraz önce de söylediğim gibi herhangi bir eğitim almadan Urartuca öğreniyor ve yazıları rahatlıkla okuyabiliyor.

Evet buradaki kale: Urartu kralı II. Sarduri tarafından: MÖ.764-734 yılları arasında yaptırılmıştır. Kurucusuna izafeten kalenin adı: Sardurinin şehri anlamında “Sarduruhinili” dir. Askeri ve ekonomik amaçlarla kurulmuştur.

Kale, Urartu krallığının en muhteşem döneminde yapıldığı için, Urartu mimarlığının en güzel yapılarından biridir. Aşağı ve Yukarı kale olarak ikiye ayrılmaktadır. Ortada bulunan ana giriş kapısı, bu bölümleri birleştirmektedir.

Yukarı Kale: Aşağı kaleye göre daha küçüktür. Burada: çevresi sütunlarla çevrili bir tapınak kalıntısı, ortada ise “Tanrı Haldi” için yapılmış, kare planlı, başka bir tapınak yapısı görülüyor. Bu tapınağın kapısı: doğuya bakıyor. Ancak, yapı çok tahrip olarak günümüze ulaşmış.

Çünkü: ortaçağ yerleşim dönemlerinde, burası ev olarak kullanılmış. Burada, yani Yukarı Kale bölgesinde, bu tapınak dışında başkaca bir yapı yok. Yani: Yukarı Kale bölgesi, sadece Tanrı Haldi’ye adanmış olmalı.

Aşağı Kale: tepenin sırtında, 800 metrelik bir alanı kaplamaktadır. Burada, çok sayıda atölye binaları var. Bu yapıların, MÖ. 7.yüzyılda yapıldığı biliniyor. Bu kale yapısı: dikdörtgen planlıdır ve yapının taşlarının güzelliği öne çıkmaktadır. Burada kullanılan kalker taşlar, başka Urartu merkezlerinde rastlanmayan güzellikte, cam gibi pürüzsüz olarak işlenmiştir.

Evet, buradaki  diğer yapılar:  depo binaları, Tanrı İrmuşini’ye adanmış bir tapınak, saray, su sarnıçları, tuvalet, foseptik çukuru, dünyada ilk olduğu düşünülen kanalizasyon sistemi kalıntıları var. Özellikle: tuvalet örneği: dünyanın en eski alaturka tuvalet örneği olarak öne çıkmaktadır.

Kale duvarları: 5-6 metre yüksekliğindedir ve günümüze kadar sağlam olarak kalmıştır. Bunun dışında: ana kayaya oyularak yapılan su sarnıçları, su biriktirme yapısı, iki ayrı tanrı için yapılan tapınak ve saray yapılarındaki özenli işçilik, biraz önce söylediğim gibi Urartu mimarisinin gücünü ve güzelliklerini yansıtıyor.

Van Gürpınar Sarduruhinili-Çavuştepe Kalesi

Tüm bunların yanında: burası, döneminde, çevrenin kült merkezi olarak da öne çıkıyor. Burada: iki ayrı tanrıya yapılan tapınaklar var. Bu tapınak yapısı: diğer Urartu kalelerinde görülmüyor.

Çavuştepe kalesi, 500 yıl devam eden Urartu egemenliğinin ortadan yok olmasına nede olan, İskit akınları sonucu, MÖ. 7.yüzyılın ortalarında yıkılıp-yok olmuştur. Kale duvarlarında: duvarlara saplanmış birçok ok ucu ve diğer İskit kalıntıları, bu görüşü doğrulamaktadır.

Van Gürpınar Zernek

ZERNEK

Burası: Van il merkezine 30 km . uzaklıktadır. Hamurkesen köyünde, hakim bir noktada, sarp kayalıklar üzerinde kuruludur. İsminin anlamı ise, Farsçada “Altın” demektir.

Kalenin yapıldığı dönem ve yaptıran hakkında bilgi yok. Ancak: Abbasi Beylerinden İbrahim Han Bey’in oğlu Beşaret Bey tarafından, 16.yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Kaleyi yaptıran Beşeret Bey’in oğlu Beyazıt Han ve eşi Hanımzade; yöre halkının söylediklerine göre evliyalar arasındadırlar ve bu yüzden kale kutsal ziyaret yeri olarak kabul edilmektedir.

Ancak kale yapısının günümüzde, büyük bölümü yıkılmış durumda. Hatta: kopan taşlar, kale eteğinde kurulu köy yerleşimi için büyük tehlike oluşturuyor.

Kalenin öne çıkan en büyük özelliği: biraz önce de söylediğim gibi, yerel halk tarafından, hastalıkları iyileştirildiğine olan batıl inanç. Buna göre: burayı ziyaret edenlerin hastalıkları iyileşiyormuş, ancak ziyaretçinin kaleye bir giysi bağışlaması gerekiyor. Daha doğrusu:

Hanımzade’nin ibadet yeri olarak kullanılan ve halılar yerleştirilmiş bölümünde: hastalar birkaç gün bekletiliyor ve bunun sonucunda, hasta kişinin üzerinde bulunan bir giysi parçası, kaleye bırakılarak buradan ayrılıyorlar. Hatta: zihinsel engelli hastaların, elleri ve ayaklarının bağlanarak, buradaki odada, birkaç gün bekletildikleri de söylenmektedir.

Burada toplanan giysiler: biriktikçe, imam kararıyla toplatılıp, fakirlere dağıtılıyormuş.

GİYİMLİ (HIRKANİS)

İl merkezinin 68 km. güneydoğusunda, Güzelsu bucağına bağlı, küçük bir Urartu yerleşim yeridir. Bucak merkezi, Gürpınar ilçe merkezine, 30 km. uzaklıktadır. Bucağın Farsça ismi: güzel su anlamına gelen “Hoşab” dır.

Burada: Serbar tepesinde, taş ocağından taş çıkarılırken: büyük bir Urartu definesi bulunur. Bu buluntular: 2-3 bin  parçalık, bronz levhalardan oluşur ve Giyimli Definesi olarak isimlendirilir.

Bu bronz levhalarda: Urartu Tanrı ve Tanrıçalarının figürleri, kült törenleri, insan ve hayvan resimleri görülmektedir. Bu levhaların: adak levhası olarak yapıldığı düşünülüyor.

Bu buluntuların değişik bir hikayesi var: bunlar bulunduğunda, bulanlar tarafından: hurda bakır fiyatına kilo ile alıcılarına satılır. Daha sonra ise, Van ve İstanbul yörelerinde, antika piyasasına satışa sunulur. Bunun sonucunda, çok kısa sürede satışı yapılan levhalar: Avrupa ülkeleri, İsrail, Japonya ve Amerika’ya kadar ulaşır.

Tabii hemen aklınıza gelmiştir, bize ne kalmış? Ele geçirilen levhaların bir kısmı: günümüzde Van Müzesi ve Ankara-Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor. Ancak, 800’den fazla adak levhasının, dünya üzerindeki çeşitli koleksiyonerlerde bulunduğu tahmin ediliyor.

Evet, bu arada: definenin bulunduğu Serbat tepesinden söz etmek gerekirse: burası, basit yapılmış, küçük bir Urartu yerleşimidir. Çünkü: yöre, ana yollardan uzak, deniz seviyesinden 2500 metre yükseklikte bir yayla yerleşimindedir. MÖ. 7.yüzyılda, yöreyi etkileyen İskit akınlarından kaçan yerli halkın, saklanmak için buraya geldiği düşünülmektedir. Yani, küçük bir yerleşim olmasına rağmen, zaman içinde, büyük halk yığınlarının gelip yerleştiği bir yer haline gelmiştir.

Van tanıtımı.

Hakkari tanıtımı.

Tatvan tanıtımı.