Kastamonu Çatalzeytin

Kastamonu Çatalzeytin

Karadeniz kıyısındaki bu şirin ilçeye girişte, ilçe tabelası görülmesine rağmen, bir tane ev, sonra yine bir ev, kuru bir dere, bir benzin istasyonu, başka ev yok, merkeze ulaşana kadar. Kıyı Cide sahiline benziyor, güzel oturma yerleri var, kıyı boyu kafeler, restoranlar tarafından (İnebolu’da ki gibi) işgal edilmemiş, sahilde güzel bir yürüyüş yolu var, ama burada da yollarda bolca 34 plakalı araba görülüyor, trafik yoğun, özellikle ana cadde dışında o kadar çok araba var ki, trafik zor ilerliyor. Burada bulunduğum gün (Cuma) yörenin pazarı vardı, pazara girelim, belki uygun fiyatlı ve organik ürünler buluruz dedik ama hayır, pazar pahalıydı, zaten burası tam bir turistik yer olmuş.

Evet, ilk izlenimlerden sonra, gelelim Çatalzeytin’i anlatmaya: Çatalzeytin, yöredeki diğer yerleşimler gibi: yeşil ve mavinin birleştiği bir konumdadır. Ancak, günümüze kadar turizmin öneminin anlaşılamaması ve turizme gerekli ilginin gösterilmemesi nedeniyle; yöre insanı sürekli başka bölgelere göç etmek zorunda kalmış ve Çatalzeytin tam bir emekli yerleşimi olmuştur.
Yöreden geçerseniz: özellikle, tarih meraklıları, “Ginolu” kalesini ve doğa meraklıları “Yaralıgöz” mesire yerini görmelidirler. Ama, konaklama tesisi bulunmaması, yörenin en büyük eksikliğidir.

Kastamonu Çatalzeytin

ULAŞIM

Çatalzeytin bağlı bulunduğu il merkezi olan Kastamonu şehrine, 105 km. uzaklıktadır.
Çatalzeytin, Ankara arasındaki uzaklık: 350 km. Çatalzeytin-İstanbul arasındaki uzaklık: 650 km. dir. Abana’dan Çatalzeytin’e gelirken, önümde ilerleyen motor birden durdu, sürücü motordan inerek, yola yani asfalta kenardaki tepelerden yuvarlanıp düşmüş taş parçalarını aldı ve kenara attı. Bunu anlatma sebebim: bu bölgede araba kullanırken, aman dikkat edin, yola bolca taş düşebiliyor.

Kastamonu Çatalzeytin

TARİHİ

Bölgenin tarihi geçmişi, MÖ. 6’ncı yüzyıla kadar uzanmaktadır.

Yakın geçmişteki tarihi süreçte ise, Kurtuluş mücadelesinde, Çatalzeytin en çok şehit verilen yerlerden biri olarak önem kazanmaktadır.

Yörenin ismi: denizde fırtınaya yakalanan gemiler, karaya yanaştıklarında kayıklarını bağladıkları “çatal-zeytin ağacın” dan almışlardır.

İlçe: 1954 tarihinde ilçe statüsüne kavuşmuştur.

Kastamonu Çatalzeytin

GENEL

İlçenin güneyi, ormanlarla kaplıdır, kuzeyde ise Karadeniz bulunur. Genellikle, arazi yapısı engebelidir. Orman alanlarında ise, genellikle: çam, köknar, kestane, ıhlamur, ladin ve çeşitli diğer orman ağaçları görülür.

İlçe merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği: 10 metredir. En yüksek dağ: 1028 metre yükseklikteki Tomruk dağıdır. Nüfus yoğunluğu değerlendirildiğinde, arazinin tarıma elverişli olmaması nedeniyle, sürekli dışarıya göç veren bir yer olarak bilinmektedir.

Bölgede tipik Karadeniz iklimi görülmektedir. Buna bağlı olarak yazları sıcak ve yağışlı, kışları ılık ve yağışlı geçer. Ancak, kıyı bölgesi, Balkanlardan gelebilecek her türlü hava akımına açıktır ve buna bağlı olarak da, sık sık fırtınalar çıkmaktadır.

Buranın önemli özelliklerinden birisi de “Polis Eğitim Merkezi” bulunmasıdır. Yatılı Bölge İlköğretim Müdürlüğünde konuşlanan Merkez; 2006 yılından bu yana hizmet vermektedir.

Kastamonu Çatalzeytin

GEZİLECEK YERLER

YARALIGÖZ MESİRE YERİ

Burası, Çatalzeytin-Devrekani kara yolu üzerinde ve ilçe merkezine 65 km. uzaklıktadır. Yaralıgöz dağı, Kastamonu yöresinde Ilgaz dağından sonraki en büyük yükseltidir. Evet “Yaralıgöz” ilginç bir isim. İsim kaynağı hakkında çeşitli söylentiler var. Şöyle ki “ kayanın üzerinde, gözleri yaralı birinin yaşaması nedeniyle bu isim verilmiş olabilir. Veya “kayanın çok yüksek ve üzerinde sürekli bir esinti olması, buraya yelligöz isminin verilmesi ve bu ismin zamanla değişerek yaralıgöz şeklini almasıdır.”

Mesire yerinde, her türlü altyapı bulunmakta olup, yöre ve çevre insanı tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir. Özellikle, hafta sonlarında günde 1000 kişi civarında konuk ağırlamaktadır. Buraya yolunuz düşerse, Kastamonu yöresinin meşhur kuyu kebabını tatmanızı öneririm. Doğa merakınız varsa, buraya mutlaka gitmelisiniz.

KOY

Sinop yönünden buraya gelirseniz, Çatalzeytin bölgesini geçtikten hemen sonra, genişçe bir koy karşınıza çıkıyor. Burada: yeni bir beton mendirek yapılmış ve kıyı dalgalardan korunmuştur. Ayrıca, bir balıkçı barınağı inşa edilmiştir. Hemen arka tarafta, ağaçların arasında birkaç bina ve büyükçe bir bayrak direği bulunan kaleyi görebilirsiniz.

Kastamonu Çatalzeytin Ginolu-Kinolis Kalesi

GİNOLU-KİNOLİS KALESİ

Ginolu limanı: kıyı Paphlagonia bölgesinde bulunan bir şehirdir. Günümüzde, yalnızca küçük bir parçası su üstünde bulunan bu kalenin çeşitli kaynaklarda “Osmanlı” eseri olduğu ve adının “Gineoğlu” olduğu da yazılıdır. Kale: Sürtüven burnu denilen sarp ve dik kayalık üzerine kurulmuştur. Kuzey bölümü sarp ve 15 metre yükseklikteki dik kayalar halinde denize doğru iner. Diğer yönleri ise doğal koruma açısından zayıf olduğundan, burç ve yapay surlarla desteklenmiştir. Sonuç olarak kalenin tahmini boyunun 130 metre, eninin ise 39 metre olduğu sanılmaktadır.
Günümüzde, yalnızca batı-güney bölümündeki surları görülebilmektedir. Kale yapısının orta kısmında ise, moloz taş ve harçla yapılmış bir su sarnıcı görülmektedir. Yani, MÖ. 4’ncü yüzyıldan itibaren buranın meskun olduğu sanılmaktadır.
Evet, Ginolu yerleşimcilerinin, Çatalzeytin yöresinin ilk yerleşimcileri olduğu sanılmaktadır. Denize girmeyi düşünen ziyaretçiler, buradaki kumsaldan yararlanabilirler.

Abana tanıtımı.

Kastamonu tanıtımı.

 

Kastamonu İnebolu

Kastamonu İnebolu; Kastamonu ilinin en büyük ilçelerindendir. Temmuz 2018 tarihinde İnebolu’yu ziyaret ettim ve gezi anılarım, notlarım aşağıdadır. Küçük ve sakin bir yer, ama İnebolu insanının Kurtuluş Savaşında yaptıklarını okuyup öğrenince, bu yöreyi gidip gezmek, görmek şarttır.

ULAŞIM

İnebolu: İstanbul arası uzaklık: 600 km. İnebolu-Ankara arasındaki uzaklık ise: 415 km. TEM Otobanında, Gerede’den ayrılarak, Karabük, Safranbolu, Araç, Kastamonu istikametinden ilerlediğinizde, buraya ulaşmanız mümkün. Ankara-İnebolu arası, yaklaşık 5 saatlik bir yolculuk gerekiyor. 

Yol üstünde, Kastamonu’dan sonra, özellikle Küre dağlarını geçerken manzaraya doyamayacaksınız. 1210 metrede Oyrak geçidi, ardından 1170 metrede Ecevit geçidi ve son olarak 954 metrede Çuhadaroğlu geçididir. Ben: Cide üzerinden buraya geldim, ancak yollar pek keyifli değil, zaman zaman dar ve virajlı yollar, sürücüyü oldukça yoruyor.

inebolu.genel.2
Kastamonu İnebolu

TARİHİ

İnebolu’nun tarihi denince, bence çok eskilere gitmeye gerek yoktur. İnebolu: Kurtuluş Mücadelemizde çok büyük yararlılıklar göstermiş bir yerdir. Şöyle ki: Kurtuluş savaşında kullanılan cephane, Anadolu’ya İnebolu üzerinden gönderilmiş. Gemilerle; İnebolu açıklarına gelen silah, cephane ve mühimmat, kayıklarla taşınarak kıyıya boşaltılmış, elden ele, gıcırdayan kağnılarla, İnebolu, Küre, Seydiler, Kastamonu yolu ile, Ankara’ya ulaştırılmıştır.

Ama elbette: kar-kış demeden, yorgunluk düşünmeden yapılan büyük fedakarlıklarla. Bir yandan da: düşmanın takibi ve bombaları ve ölüm vardı.

Bence: İnebolu’nun en şanlı tarihi, işte bunlardır.

inebolu.boyranaltı plajı.1
Kastamonu İnebolu
Kastamonu İnebolu
Kastamonu İnebolu

 

GENEL

İnebolu; ilginç bir yerdir.

Özellikle: güneş yönünden. Çünkü: burada, güneş  denizden doğuyor ve yine denizde batıyor. Yaz aylarında, bu duruma tanık olabilirsiniz. Güzel bir günün ardından, güneşin denize batışını ve bu sırada deniz üzerinde oluşan yakamozları seyredebilirsiniz.

Akşam olduğunda ise: pek etkinlik yok, yani zaman geçirmek mümkün olmuyor. Sahil boyunda uzunca bir yürüyüş yolu var, ama bu yol ile deniz arasında kayalıklar ve sanırım dalgalar için biraz yüksekçe duvar yapılmış, yani, sahil boyunda gezerken denizi olduğu görmek pek mümkün olmuyor, kumsal da yok, büyük kaya bloklarıyla deniz doldurulmuş, dediğim gibi, sanırım kışın deniz oldukça büyük dalgalarla kıyıyı hırpalıyor.

İlçenin tam ortasında, bir dere geçiyor ve ilçeyi ortadan ikiye bölüyor.

Çarşı kısmında,  daracık sokaklarda: dükkanlar, tarihi binalar, camiler, güzel bir armoni içinde sıralanmışlardır.

Ulaşım bölümünde yazdığım gibi, İnebolu’ya gelirken göreceğiniz Küre dağları: WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı)  tarafından, Avrupa’nın öncelikli olarak korunması gereken orman alanlarından biri olarak kabul edilmiş. Burada bulunan milli parkta: 637 çeşit bitki bulunuyor. 454 kuş türü yaşıyor. Bölgede: çok sayıda: kanyon, mağara ve şelale mevcuttur. Bunlardan: Valla kanyonu, 12 km. uzunluğu ve 1200 metreyi aşan yüksekliği ile, dünyanın dördüncü büyük kanyonu olma özelliğine sahip.

9 HAZİRAN İNEBOLU ŞEREF VE KAHRAMANLIK GÜNÜ

Kurtuluş savaşı sırasında, işgal ordularının el koyduğu Osmanlı silah ve cephanesi İstanbul’dan bin bir güçlükle tekne ve takalarla İnebolu’ya getirilmiş, mühimmatlar buradan yaşlı-genç, çocuk-kadın demeden, 3 yıl boyunca kağnılarla İnebolu-Küre-Seydiler, Kastamonu güzergahında, tarihi “İstiklal Yolu” ile cepheye ulaştırılmıştır.

9 Haziran 1921 tarihinde ilçedeki cephaneleri ve subayları teslim almak için gelen Yunan savaş gemileri halkın direnişi ve top atışı ile püskürtülmüştür. Atatürk’ün “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da; kulağım İnebolu’da” sözleriyle tarihe geçen İnebolu’ya, 11 Şubat 1924 tarihinde TBMM kararıyla İstiklal Madalyası verilmiştir.

Kastamonu İnebolu İstiklal Madalyası

İSTİKLAL MADALYASI

İstiklal Savaşında, büyük bir gayret ve özveriyle çabalayan ve binlerce ton silah, cephane ve askeri malzemeyi: kıyıya tam olarak yanaşamayan büyük gemilerden, bin bir fedakarlıkla karaya çıkaran İnebolulu kayıkçıların bu kahramanlıkları, TBMM tarafından, 11 Şubat 1924 tarihinde çıkarılan kanunla “Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası” ile taltif edilmiştir. Madalya: 16 Mayıs 1924 tarihinde tertiplenen büyük bir törenle, İnebolu Mavnacılar Loncası namına, temsilen Kahya Soğangözoğlu’na verilmiştir.

Kastamonu İnebolu İstiklal Yolu

İSTİKLAL YOLU

Anadolu’da işgale uğramamış tek bölge Karadeniz, Anadolu’nun dışarı açılabileceği tek güvenli yer ise Kastamonu İnebolu Limanıydı. İnebolu’nun büyük gemileri barındıracak bir limanı olmadığından, açıkta bekleyen gemilerden tüm silah ve cephaneyi İnebolu kıyılarına çıkarmak, kahraman denk kayıkçılarının ustalığına kalıyordu. Karaya ulaşan mühimmat ise, İnebolu ve Kastamonu’nun kahraman kadınları, yaşlıları ve çocukları tarafından çok zor şartlarda Ankara’ya taşınıyordu. İşte İnebolu’dan Ankara’ya uzanan bu zorlu yola “İSTİKLAL YOLU” denilmektedir.

İstiklal Yolu: İnebolu sahilinden başlayıp, Kastamonu ve Çankırı üzerinden Ankara’ya uzanan, cephanenin cepheye ulaştırılmasında kullanılmış olan 340 km lik yoldur. O dönemde, güvenliği açısından tercih edilen bu yol aslında, yağışlı havalarda çamurla kaplanan eski bir kervan yolu idi.

İstiklal Yolunun 95 km lik İnebolu-Kastamonu bölümü, Kastamonu Valiliği tarafından işaretlenerek yürüyüş yolu olarak düzenlenmiştir. 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescil edilen yol, Türkiye’nin tek sit yoludur. 2008 yılından itibaren Kastamonu Valiliği tarafından 9 Haziran kutlamaları kapsamında başlatılan organizasyon ile, her yıl İnebolu-Kastamonu arasında “Atatürk ve İstiklal Yolu Yürüyüşü” düzenlenmektedir.

İNEBOLU LİMANI

Evet, tam bir yılan hikayesi. İnebolu Limanının temelinin atılmasının üstünden, tan 124 yıl geçmiştir. Bugüne kadar: 3 Osmanlı Padişahı ve sayısız Cumhuriyet Hükümeti eskitmiştir. Ancak: inşaatı hala sürüyormuş. Yapımına: 1882 yılında başlanan limanın mimarı: dönemin Kastamonu valisi Sırrı Paşadır. 1882 yılında, zamanın Padişahı 2.Abdülhamit ikna edilerek, 10 bin lira ödenekle inşaata başlanmıştır. Gerekli malzemelerin tümü: İstanbul’dan gönderilmiş. Ancak: Limanın inşaat faaliyetlerini canla başla yürüten valinin kısa süre sonra tayini çıkmış. Sırrı Paşa, görevden ayrılırken, yerine gelen Abdurrahman Paşa’dan, inşaatın tamamlanmasını istemiştir.

Abdurrahman Paşa’da, tüm çabalarına rağmen, gönderilen malzemenin yetersiz ve adi olması nedeniyle, inşaatı tamamlattıramamış. 7 yıllık süreçte, limanın,  sadece 133 metrelik kısmı tamamlanmış. Abdurrahman Paşa, görevden ayrılınca, inşaat yeniden durmuştur. Aradan uzun uzun yıllar geçmiş. 2004 yılında, dönemin Ulaştırma Bakanı, limanın tamamlanacağı konusunda, 2005 yılını hedef göstermesine rağmen, liman inşaatı hala devam ediyormuş.

Tüm faaliyetler 2008 yılında tamamlanmış ve liman hizmete açılmıştır. Yıllık 720 gemi kapasitesine sahiptir. Günümüzde modern tesislere kavuşan liman, Samsun’dan İstanbul’a, bulunduğu konum itibarıyla etkin kullanılabilme kapasitesine sahip bir limandır. Buradan, başta Küre maden sahasından çıkarılan pirit madeni ve bakır cevheri, kömür gibi madenler gemilere yüklenerek başka limanlara götürülmektedir.

 

NE SATIN ALINIR

İnebolu denilince, akla gelen hediyelik eşyalar: İnebolu ev maketi, kayık maketi ve el yapımı bıçaklardır. Bu bıçakların özellikle kını çok orjinaldir. Öyle ki: bu kın: kiraz ağacından yapılıyor, bıçağın sapı ise boynuz kaplıdır.

NE YENİR

İnebolu’da: İnebolu çöreği, çekme ve tahin helvası ve birçok çeşidi bulunan reçellerden tadabilirsiniz. Bunların dışında: güveç, etli ekmek, kuyu kebabı, haluşka, su böreği, ev baklavası ve mevsimine göre taze balık bulabilirsiniz. Ayrıca: balı, kestanesi, fındığı, böğürtleni ve çeşitli deniz ürünleri meşhurdur.

Tüm bunları yazdım, ancak Temmuz 2018 tarihinde burada bulunduğum sürede, balık av yasağı olduğu için balık yemek mümkün olmadı, ama eğer olur da İnebolu’ya yolunuz düşerse, çarşı içinde, dar sokaklarda bulunan restoranlarda mutlaka ama mutlaka buraya has pide yemelisiniz. Hatta: masanıza bir açık bir de kapalı pide siparişi verin ve her ikisini de deneyin.

GEZİLECEK YERLER

Kastamonu İnebolu Kent Müzesi
Kastamonu İnebolu Kent Müzesi
Kastamonu İnebolu Kent Müzesi

 

Kastamonu İnebolu Kent Müzesi

         

İNEBOLU KENT MÜZESİ

Müzenin tam ismi “İnebolu Belediyesi Kurtuluşa giden yolda, İnebolu Kent Müzesi” d ir. Giriş ücreti 2 TL. dir. Bence, mutlaka zaman ayırın ve giden, güzel bir müze, güzel düzenlenmiş, personel ilgili, merkeze yakın bir müzedir. Müzede gayet güzel tabelalar var, yani objeler gerek görsel ve gerekse yazılı metinlerle açıklanmıştır. Müzenin birinci katını gezin, sonra arkaya dolanın ve buradaki objeleri görün. Özellikle, arka bölümdeki top ilginçtir.

Bu top, İnebolu’nun yunan gemilerine karşı korunmasında fiilen kullanılmıştır. Günümüze kadar sağlam kalarak gelebilmiş tek toptur. Üst katta ise “Mustafa Kemal Atatürk” ün, bal mumu bir heykelini göreceksiniz, onunla fotoğraf çektirmek muhteşem güzelliktir. Bir de müzede karanlık oda var, orada film gösterisi düzenleniyor, mutlaka izleyin, güzel bir film hazırlanmıştır. Birinci katta ayrıca amforalar var, yani nispeten antik çağa da gidilmiş, ilginç bir müzedir.

Kastamonu İnebolu Şerife Bacı Anıtı

ŞERİFE BACI ANITI

İlçe meydanında gelenleri karşılıyor ve tarih dersi veriyor. 1921 yılının ilk aylarında, Şerife Bacı: İnebolu’dan aldığı cephanelerle: Kastamonu’ya doğru yola çıkar. Ancak; çetin kış şartları ve bastıran tipi nedeniyle, bağlı bulunduğu kağnı konvoyundan ayrı düşer. Ancak: yine de, o zor şartlarda, Kastamonu kışlası yakınlarına kadar gelir ve burada donarak ölür.

Fırtına ve tipinin sabahında, bir bebek ağlama sesini takip eden devriye ekipleri: bir kağnı arabası ile karşılaşırlar. Sahibi Şerife Bacı donmuştur. Ancak: kağnı arabasında, kardan etkilenmemesi için battaniyeye sarılmış cephane ve cephanenin arasında, kuru otlara yatırılmış bir bebek bulurlar.

Şerife Bacı, o soğuk ve tipide, mevcut battaniyesini, cephanenin sarılmasında kullanmış ve kendi ölümünü engelleyememiş. İşte, ülkemiz, bu fedakar insanların canı ile kurtuldu.

Bu arada: sanırım sizde merak ettiğiniz. Şerife Bacının kağnının arkasında bulunan çocuğu ne oldu? Evet: Şerife Bacı ve kağnı bulunduğunda, çocuk (kız) kışlaya yakın bir eve gönderilmiş. Daha sonraki süreçte; 1970’li yıllarda, yapılan bir araştırma sonucunda, kızın Eskişehir’de ikamet ettiği ile ilgili bilgiler elde edilmesine rağmen kendisine ulaşılamamış. Şerife Bacının mezarı ise: Seydiler köyüne gönderilmiş ve burada toprağa verilmiş, ama net olarak bilinmiyor.

Ancak: elbette ki, bu ve benzeri tüm kahramanlarımız, Türk halkı olarak, gönüllerimizde yatıyorlar. 1984 yılında, Şerife Bacı, ülkemizde yılın annesi seçildi. Ankaralılar veya Ankara’yı gezenler, Ulus semtinin hemen merkezindeki Atatürk Anıtının, hemen sağ arkasında, omzunda top mermisi taşıyan kadın figürü: Şerife Bacı.

Kastamonu İnebolu Hamamcı Kadı Salih Anıtı

HAMAMCI KADI SALİH ANITI

Anıt, ilçe girişinde, Belediye binasının hemen yanındadır. Ancak hemen yazımın başında belirtmek isterim ki, bu anıtın çevresi bir otopark olarak kullanılıyor, Umarım bu satırları bir yetkili ve ilgili kişi okur da, anıtın çevresinin otopark olarak kullanılmasını önler.

Salih Reis: Düz tarladaki hamamı işleten ve aynı zamanda denizci, İnebolu kayıkçılar loncası üyesi, 70 yaşında birisidir. Hamamcı lakabıyla anılır. 13 Haziran 1921 günü, Yarbaşı merdivenlerinden, bir elinde bastonu, omuzunda mermisi ile zorlanarak çıkarken, merdivenlerin üst kısmında maiyetiyle birlikte olayı seyreden Kastamonu Valisi Muhittin Paşa’nın dikkatini çeker.

Salih reisin yanına gider ve şöyle der “Dede, ver de ben taşıyayım” Sırtındaki mermiyi zorla taşıyan Salih reis, başını bile kaldırmadan “Kör müsün, benimkini isteyeceğine git sende kayıktan bir tane alsana” der. Muhittin Paşa: “Bu vatan bölünmez, bu millet ölmez” diye söylenir. Hamamcı Salih Reis, fedakarlıkları ve kahramanlıklarıyla, Kurtuluş Savaşının kazanılmasına katkıda bulunan İnebolu denizcilerini temsil eder.

Kastamonu İnebolu Türk Ocağı
Kastamonu İnebolu Türk Ocağı

         

Kastamonu İnebolu Türk Ocağı
Kastamonu İnebolu Türk Ocağı

   

İNEBOLU TÜRK OCAĞI

İnebolu merkezinde, camii kebir mahallesinde bulunmaktadır. Denizden yaklaşık 4.5 metre yükseklikte olup, alt kottan taş bir merdivenle ulaşılmaktadır. Hükümet konağı, binanın yakınında, güneydoğusunda bulunuyor. Bina hakkında bilgi vermeden önce: söylemek istediklerim var.

Burayı ziyaret etmek için Temmuz 2018 tarihinde gittiğimizde, öğle arası (12.00-13.00) bitmesine rağmen, açılmadı, kapıda, bir süre beklemek zorunda kaldık. (Bu yüzden kapalı bir kapı resmi koydum.) Ardından, açıldığında, bir hanımefendi, buranın sorumlusu olduğunu söyledi, binayı tanıtmadan önceki ilk söyleşimiz: “Bir çocuk okuttuğunu, ona yardım için yaka rozeti sattığını söyledi ve rozetin fiyatının 10 TL olduğunu söyledi, aldık, çocuk okutmak kutsal bir görev katkım olduysa ne mutlu bana”

Binanın aşağısında, merdivenlerin başladığı yerde büyük bir Atatürk anıtı var. Resmi törenler burada yapılıyormuş. Anıtta: Atatürk elinde şapkasıyla halkı selamlarken betimlenmiş, malum Büyük Önder, Şapka devrimini burada başlattı.

Evet, binanın yapılışı: 1893 yılıdır. Binayı yaptıranlar ise: Karagüllezade Mehmet Yazıcı ve Karamanyan Hacı Ohanüs Ağadır. Binanın mülkiyeti, 2’nci Balkan Harbi sırasında, yani 1913 yılında, hazine tarafından Rum aileden alınmış, kısa süre sonra da, Rum aileye tekrar geri verilmiştir. Ancak, muhtemelen 1923 yılındaki Rum göçü ile bina boşaltılmış ve Türk ocağı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Nitekim, Mustafa Kemal Atatürk, İnebolu ziyareti sırasında, 27 Ağustos 1925 tarihinde, Şapka Nutkunu, o tarihte, Türk Ocağı olarak kullanılan bu binada vermiştir. Birinci katın planı: güney-kuzey doğrultusunda uzanan, ince uzun bir sofa ve iki yanında bulunan mekanlardan oluşuyor. Çift kollu, ahşap merdiven; sofanın güney ucundadır.

Planın batı kanadını, ara bölme duvarlarının kaldırılmasıyla, sahne ve seyir bölümlerinden oluşan, tek bölüme dönüştürülmüştür. Kuzey cephede, denize bakan mekan da üç odanın birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. İkinci katın merkezinde, dikdörtgen planlı büyük bir sofa vardır. Çevresinde ise çeşitli mekanlar bulunuyor. Özgün durumda olan sofa, birinci kat planını tekrarlamıştır. Bilinmeyen bir tarihte, yan mekanların kapatılmasıyla sofa büyütülmüştür.

Kastamonu İnebolu Aşı Boyalı İnebolu Evleri
Kastamonu İnebolu Aşı Boyalı İnebolu Evleri

 

AŞI BOYALI İNEBOLU EVLERİ

İnebolu’da: 350 aşı boyalı ev varmış. Bunlar, halen restore ediliyormuş. Evleri görünce hayran olacaksınız. Burada turizm açısından çok malzeme var, tarihi doku, pırıl pırıl tertemiz bir deniz, görkemli tepeler, vadiler, yamaçlar ve ilçenin ortasından akıp giden bir çay.

Ancak: tüm bu güzellikler, ilgi ile daha  da güzel hale gelebilir. Özellikle: ilçenin ortasından akıp giden çayın içinin temizlenmesi ve çevresinde, çevre düzenlemesi yapılmasının gerekliliğini düşünmemek elde değildir.

İlçe merkezinde, 1885 yılındaki yangından sonra, ızgara planlı çarşı ve bunun hemen çevresinde başlayıp biçimlenen eski yapılar var. Bu yapılar arasında: İnebolu evlerinin, kendine özgü bir mimari tarzı bulunuyor. Üst katlar ahşap malzeme ile yapılmış. Zemin katları ve yapı temeli taştan yapılmış. Bu rutubeti önleme amacı güdüyor. Üst katlar ise, ahşap çatı arası kerpiç veya tuğla dolgu, bazen ahşap dolgudur.

Evlerin cepheleri yatayına kaplamalı, çoğu zaman aşı boyalı ve ahşap kaplamalı ve bazen de bağdadi sıvalıdır. Üst katlarda: yüzeyler profil konsollarla desteklenen cumbalar, çıkmalarla hareketlendirilmiştir. Bu çıkma veya cumbalar ise, çatıda genellikle üçgen alınlıkla son bulurlar.

inebolu.pembe köşk.1
Kastamonu İnebolu Pembe Köşk

PEMBE KÖŞK

İnebolu’ya yolunuz  düşerse, sakın burayı görmeden ayrılmayın. Pembe rengin hakim olduğu bir yer. Pembe köşk: İnebolu’da, Tan ailesi tarafından: 1983 yılında satın alınmış. Önceleri harap vaziyette olan bahçeyi: yavaş yavaş ve büyük emek sarf ederek güzelleştirip, bugünkü haline sokmuşlar. Yıkılmak üzere olan tarihi İnebolu evini onarıp, köşk haline getirmişler.

Bu davranışları nedeniyle: Belediye tarafından, “Örnek Vatandaş” ilan edilmişler. Evet, buradan İnebolu’nun manzarasının görünümü büyüleyici.  Her ne kadar mülk kendi özel mülkleri olsa  da; herkesin bahçeyi gezmesine imkan tanımak için kapıları açık bırakıyorlar. Yine de, siz İnebolu’da zaman bulup ta, bu güzel mekana çıktığınızda, buranın sahibi olan Tan ailesini gördüğünüzde, gezmek için, lütfen küçük bir ricada bulunmayı lütfen ihmal etmeyin.

İNEBOLU BELEDİYE BİNASI

Burası: eski Osmanlı Bankası binasıdır. Belediye Başkanı Tevfik Bey’in talimatlarıyla 1907 yılında yapılmaya başlanmıştır. 1910 yılında inşaatı tamamlanıp Osmanlı Bankasının şubelerinden biri olarak hizmete açılmıştır.

Bina, 1980’li yıllarda Endüstri Meslek Lisesi olarak kullanılmıştır. 2005 yılında mülkiyeti belediyeye devredilmiştir. 2006 yılında restorasyonu tamamlanmıştır. Bina, o günden itibaren Belediye Başkanlığı Hizmet Binası olarak kullanılmaktadır.

UN FABRİKASI

1923 yılı öncesinde bir gayrimüslim tarafından işletilen Un Fabrikası (Un değirmeni) 2015 yılında restore edilmiştir. Bir yerine iki öğütücü taşı olan bu değirmene, daha çok iş yaptığı için Un Fabrikası adını vermişlerdir.

ESKİ ASKERLİK DAİRESİ

1891 yılında inşa edilen yapının, Kurtuluş Savaşı sırasında Askerlik Dairesi olarak kullanıldığı bilinmektedir. 1974-1991 yılları arasında hapishane olarak kullanılmıştır.

KARADENİZ OKULU-TAŞ MEKTEP

1887 yılında Mektep-i Numune olarak inşa edilen okul, 1902-1912 yıllarında Fransızca eğitim veren örnek bir ilkokul olmuştur. 1912 yılında bir kat ilave edilen ve 1914-1918 yılları arasında Hastane ve Devlet Daireleri ek binası olarak hizmet görmüş bu okul, 1918 yılı sonunda Fransızca eğitim terk edilerek Mektep-i İptidai adı altında hizmete açılmıştır. Halk arasında bir ismi Taş Mektep dir. 1923 yılında ise Karadeniz İlkokulu olarak faaliyete geçmiştir.

İNEBOLU HALK PAZARI

Yöresel organik ürünler bulabilirsiniz. Salı ve cumartesi günleri kuruluyor. Çevre ilçelerden bile, bu pazara gelenler var. İlçe pazarının olduğu günler, oldukça hareketli. Kadın pazarı denilen bir yer var. Kadınlar, orada, kendi bahçelerinde yetiştirdikleri ürünleri satıyorlar. Tamamen doğal, günümüz moda deyimiyle organik.

İNEBOLU TARİHİ ÇARŞISI

1885 yangınının hemen ardından, İnebolu’ya gelen Vali Abdurrahman Nurettin Paşa, yanında getirdiği Vilayet Başmühendisi İtalyan mimar Baronoveski’ye yeni bir çarşı planı çizdirir. 1885 yılında gerçekleştirilen ve İnebolu’nun ilk imar planı sayılan bu planla: İnebolu çarşısının ahşap yerine kagirden yapılması, tamamı denize bakan caddelerinin 6 metre ile 75 metre genişliğinde olması planlanmıştır.

Planın hayata geçmesiyle çarşının en ufak kıvılcımda kül olan ahşap binaları ve yüklü bir arabanın zor geçtiği eski çarşı caddeleri yerine daha sağlam, yaşanabilir, modern bir kent dokusu oluşmuştur. Çarşı esnafı, başta bu plana kagir malzemenin keresteden daha pahalı olması nedeniyle karşı çıksa da, Abdurrahman Paşa’nın çabalarıyla kagir malzeme kullanılmıştır.

Kastamonu şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Kastamonu Cide

cide.genel.4
Kastamonu Cide

Kastamonu ilinin, Karadeniz kıyısındaki doğal güzellikleriyle ünlü bir ilçesidir. Kafa dinlemek için ideal bir yerdir. Sadece “Gideros koyunu” görmek için bile buralara gidilebilir. Ancak, ben Temmuz 2018 tarihinde buraya gittiğimde, Cide merkezinin de gayet güzel olduğunu gördüm, özellikle sahil bandındaki yürüyüş yolunda yürüyün, akşam sahil kesiminde kurulan tezgahları gezin, alışveriş yapın, ama özellikle ve mutlaka Tuğ Tepesine çıkın, tüm çevrenin muhteşem manzarası izleyin.

Kastamonu Cide
Kastamonu Cide

 

ULAŞIM

Cide-İstanbul arası uzaklık: 513 km. Cide-Kastamonu arası uzaklık: Şenpazar üzerinden: 131 km. Doğanyurt-İnebolu üzerinden ise: 180 km.

Cide-Ankara arası uzaklık: 320 km. dir. Cide-İzmir arası uzaklık: 900 km. Cide-Bartın arası uzaklık: 90 km. Cide-İnebolu arası uzaklık: 100 km. Ben Cide’ye Amasra üzerinden gittim. İlçe merkezinde uzun bir sahil şeridi vardır. Merkeze ulaşıncaya kadar uzun süre, sahilden gidiliyor, bakımlı ve güzel yürüyüş yolları, piknik alanları, halkın oturması için sahilde güzel oturma yerleri yapılmıştır.

Bartın-Cide kara yolu ve Cide-Sinop kara yolu: maalesef berbat. Belki de, Cide’nin doğal güzelliklerinin korunmasının en büyük nedeni: bu yollarının kötü olması ve buraya insanların akın etmemiş olması.

cide.milli park.1
Kastamonu Cide

Amasra’ya kadar giderseniz, mutlaka buraya da uğrayın. Amasra-Cide arası uzaklık: 74  km. dir. Ama önce: sizin için iki durak önerebilirim. İlk durak: 14 km. de: Çakraz. Buranın büyük bir kumsalı var. Daha sonra ise: Akkonak ve Göçkün denilen yerleri geçeceksiniz. Ancak: bu yola aman dikkat, çünkü muhteşem virajlar var. İkinci durak olarak: yolun 34. km. de bulunan bir yer var. Burası: Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de gezinen çoğu teknelerin yapıldığı yerdir. Zaten buraya yaklaştığınızda: ahşap kokusunu hissedeceksiniz.

cide.genel.2
Kastamonu Cide

TARİHÇE

Tarihi kaynaklar, yörede: MÖ. 1100-700 yılları arasında, Paflagonialıların egemenlik kurduklarını belirtiyor. Takip eden tarihi süreçte: yörede, Bizanslılar ve  daha sonra Danışmendler, Çobanlar ve Candaroğulları egemen olurlar. 1392 yılında, yöre, Osmanlıların egemenliğine girer. 1402 Ankara savaşından sonra, Sinop’ta yaşayan İsfendiyar Bey, yöreye hakim olur. 1461 yılında: Fatih Sultan Mehmet zamanında, yöre, kesin olarak Osmanlı toprakları içine alınır. Bu dönemde: eski bir iskele olan Cide’de: bir tersane de kurulur. Karağaç isimli, bu iskele: İpek Yolu üzerinde olup, önemini tarih boyunca sürdürür. Özellikle; Rusya ile Anadolu arasındaki ticaret bağlantısı, bu iskeleden sağlanır.

Kastamonu Cide

CİDE İSMİ

Büyük İskender’den sonraki dönemlerde, Roma devrinde, bir komutan adı olan “Cella de Cide” adından gelmektedir. Cide’de: “Cella de Cide” adına kesilen paralar bulunmuştur.

Kastamonu Cide

GENEL

İlçenin plajlarının uzunluğu 13 km. civarında olup, denize girmeye elverişlidir. Karadeniz’in en uzun plajlarından biridir. Ancak: deniz genel olarak dalgalıdır. Ancak: berraktır ve yüzmek için derinliği ve temizliği idealdir. Yukarıda da sözünü ettiğim gibi, sahil şeridi gerçekten çok uzun, kumsal var, bu uzun sahil şeridinde bir yerde çadırlar kurulmuş, bir yerde karavanlar yerleşmiştir. İlçe merkezine yaklaştıkça, nispeten daha düzenli evler görülüyor, restoranlar, balık restoranları vardır.

cide.uğurlu yalısı.1
Kastamonu Cide

Deniz kıyısında, çok büyük bir otel hemen dikkatinizi çekecektir. Turistik tesisler: kasaba mahallesinde, limana yakın alanda bulunur. Toplam yatak kapasitesi: 640 civarındadır. Ancak, burada en çok ilgimi çeken “Kastamonu Üniversitesi Misafirhanesi Oteli” oldu. Pırıl pırıl bir tesis, personel mükemmel, özellikle yemekler harika, buraya yolunuz düşerse, mutlaka bu tesise uğrayın ve özellikle “mantı” yiyin. İnanın bahçede sunulan servis muhteşem, söylediğim gibi, tesisin yönetimini kutlamak gerek. Sakin bir yerdir. Çok hareketli değildir. Son bir not: Cide ilçesinde, sahil yolu ile merkez arasında, yol kenarında, 3-4 yerde mezarlık gördüm. Deniz kıyısında mezarlıklar, ilginçti.

cide.genel.3
Kastamonu Cide

İKLİM

Cide’ye gidilmesi gereken en uygun iklim: Temmuz’dur. Özellikle: yağmurlu mevsimde gitmemelisiniz. Çünkü: yağmur yağdığında,  dağlardan gelen çamurlu sular, denize akıyor ve deniz 3-4 gün boyunca, çamurla kaplanıyor. Temmuz 2018 tarihinde burada bulunduğu 2 günlük sürede, çok kuvvetli bir rüzgar vardı, hatta fırtına benzeri denebilir, biz dışarıdan gelen birisi olarak çok olumsuz etkilendik, ama Cideliler sanki bu duruma alışkın gibi olumsuz tepki vermeyip hayatlarını sürdürüyorlardı.

cide.genel.6
Kastamonu Cide

SULTAN KAYIKLARI

Osmanlı imparatorluğu döneminde, padişahları taşıyan Sultan Kayıkları, Cide de halen yapılıyor. 30 metre uzunluğunda, 2.5 metre genişliğinde ve tamamen aslına uygun yapılan sultan kayıklarında, en ince ayrıntılar bile dikkate alınıyor. Tamamı ahşap ve ağırlıklı olarak: meşe, çam ve kestane kullanılıyor.

rıfat ılgaz

RIFAT ILGAZ

Cide ilçesinde, 1911 yılında doğan Rıfat Ilgaz, 1993 yılında İstanbul’da vefat etti. Türk edebiyatının ünlü ismi: “Hababam Sınıfı” romanıyla tanınıyor. Şair, romancı ve öykü yazarı. İstanbul’da bulunan mezarının, Cide de yapılacak bir anıt mezara nakli için çalışmalar sürdürülüyormuş. Her yıl, Temmuz ayında “Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat Festivali” düzenleniyor.

cide.kuyu kebabı.1

NE YENİR

En başta: Kuyu kebabıdır. Ancak, ben bunu duyunca “kuyu kebabı” yemek istedim, hayır, ilçe merkezinde kuyu kebabı yok, yol üzerinde bazı tesislerde olduğu söylendi, yani ben tadına bakmadım. Bunun dışında: karma, köy böreği, armut tatlısı, ceviz helvası (cidella) , kuyruklu dolma, kestane hoşafı geliyor. Tüm bunları tatma imkanım olmadı ama özellikle ceviz helvası satın aldım, gerçekten güzel bir lezzettir. Ceviz helvası, özellikle evde yapılan yani özel imalat olanı tercih edin. Bunun bir ilginç yanı var, çok lezzetli olmasına rağmen çok sert, yani ne kesiliyor, ne kırılıyor, ne ısırılıyor, püf noktası: sert bıçak, önce suyla ıslatın ve o an ceviz helvasını kesmeye çalışın, biraz zor oluyor ama inanın lezzeti muhteşemdir. Bir de bu yöreye has “kestane balı” var. Süzme kestane balı kilosu 120 TL civarındadır, umarım orijinalini bulup satın alabilirsiniz, fazla tüketmeyin, günde sadece 1 kaşık. Tabii burası deniz kıyısı, balık yok mu diyenler olacaktır. Malum, benim bulunduğum sezon, balık sezonu değildi, bu yüzden bilmiyorum ama sonuçta liman bölgesinde özellikle bir tekne de balık restoranı işleten karı-koca işletmecileri çok övdüler, gidemedim ama sanırım balık düşünenler liman da ki balık restoranlarını değerlendirirler.

cide.sarı yazma.1

NE SATIN ALINIR

Sarı yazma, kestane balı, ceviz helvası (500 gr kutular, 25 TL.), sarımsak, içinde hiç şeker olmayan elma pekmezi (kendileri için yapıyorlar, pek satan olmuyor, ben tadına baktım, gerçekten lezzetli, içine hiç şeker katılmaması da ilginç) satın alabilirsiniz.

Sarı yazma

Cide’de “sarı yazma” çok meşhurdur. Cideli kadınların kıyafetinde en belirgin nokta: sarı yazmadır. Kadınların; baş örtüsü olarak kullandıkları sarı renkli bu yazma sembol haline gelmiştir. Fabrikasyon üretim dışında: Başköy isimli köyde, doğal ahşap baskı kalıplar ile, hala sarı yazma üretilmektedir. Öte yandan: hani yazma tamam da, sarı yoğunlukta değil, birçok renk var. Siz de: akşam saatlerinde sahilde kurulan tezgahlardan sarı yazma veya sarı bulamazsanız, renkli buraya has yazmalardan kendiniz ve yakınlarınız için hediyelik satın alabilirsiniz. Bu arada: Cide’de yılın belli zamanlarında “Sarı yazma festivali” yapılıyor.

cide.genel.en başa.1
Kastamonu Cide

GEZİLECEK YERLER

RIFAT ILGAZ EVİ

Bu ev: Rıfat Ilgaz’ın babasının doğup büyüdüğü ve kendisinin çocukluğunun geçtiği bir yer. Cide Belediyesi tarafından restore edilerek ziyarete açılmış. Evde: İstanbul’dan getirilen: çalışmam masası, kalemler, yatak, radyo, gözlük, takım elbise ve kitap gibi kişisel eşyalar sergileniyor.

Kastamonu Cide Tuğ Tepesi
Kastamonu Cide Tuğ Tepesi

 

TUĞ TEPESİ

Cide-İnebolu yolu üzerindedir. Burada Cide Belediyesi tarafından yaptırılmış muhteşem güzel bir sosyal tesis var, herkese açıktır, bence Cide ziyaretçileri mutlaka zaman ayırın ve buraya gidin. İlçe merkezine 5-10 dakika uzaklıktadır. Buraya gittiğinizde, uygun bir otopark var, aracınızı bırakın ve tesise girin, muhteşem panoramik 360 derece çevreyi görebileceğiniz bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Yaz döneminde camları da açıyorlar, manzara ile iç içe oluyorsunuz. Bu panoramik manzara eşliğinde, buraya özgü, özellikle önereceğim (ancak ustası her gün saat: 18.00’de fırını kapatıp ayrılıyor) kaşarlı ve kuşbaşılı pide yemenizdir. Hatta, eğer varsa yemekten sonra “ıslak kek” isteyin, o da çok güzel bir lezzettir. Ancak, bir sıkıntıdan söz etmeden geçmek istemiyorum, tesis güzel, yemekler güzel ancak servis biraz sıkıntılıydı. Tesisin müdürü bir bayan, kendisi dahil koşuşturan gelen kalabalıklara hizmet etmeye çalışan 2 garson daha var, yani bu güzellikler, servisin yavaş olması nedeniyle biraz sıkıntı yaratıyor, umarım bu da en kısa zamanda çözülür, çünkü bu garsonların gün boyu, bütün gün gelen yoğun kalabalıklara hizmet ettikleri ve aşırı yorulduklarını öğrendim.

CİDE BELEDİYESİ IRMAK İÇİ DİNLENME TESİSİ

Burası da: Cide-Amasra kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 7-8 km uzaklıkta, soldadır. Ana yoldan kısa süre ayrılıp, buraya ulaşıyorsunuz. Yine, burada da Belediyenin yaptığı bir sosyal tesis var. Bina, boş kullanılmıyor ama binanın önünde, derenin kıyısında, ağaçların altında piknik masaları yerleştirilmiş. Sıcak yaz gününde Cideliler burada piknik yapıyorlar, hazır mangallar var, yanınıza yiyeceklerinizi alın ve bence, buraya da bir süre uğrayın, güzelliği tadınız. Ancak tesis var, hani çay içeriz demeyin, çünkü çay yok, çayı kendiniz yapmanız gerekiyor. (Burada cep telefonu çekmiyor.)

cide.gideros koyu.3
Kastamonu Cide Gideros Koyu

GİDEROS KOYU

Amasra istikametinden Cide’ye gelirken, Cide’ye 11 km. kala, ana yoldan sola aşağıya doğru sapmak gerekiyor. Burada yol güzel, merak etmeyin ve sapın, çünkü aşağıda güzel bir manzara sizi bekliyor. Kestane, meşe, kayın, şimşir ve çam ağaçlarından oluşan, yemyeşil bir örtü ile çevrilmiş bir alandır. Cide ile Kurucaşile burunları arasında, burnun arkasına saklanmış bir güzelliktir. Ana yoldan sapıp aşağıya indiğinizde, araç park yeri vardır. Buraya arabanızı rahatlıkla park edin ve yolun sonundaki restorana gidin.

Restoran dedim de öyle çok lüks bir yer aramayın, tahta masa ve tahta sandalyeler ama manzara muhteşemdir. Restorandan başka zaten alternatif yok, yol restoranda bitiyor. Burada bir şeyler içip manzaranın güzelliğini tadınız. (1 maden suyu 2 TL.) Muhteşem deniz kokusu ve incir kokusunu hissedin, restoran denizle birleşik, aşağıya denizin kıyısına inebilirsiniz, ancak burada kayaların üzeri yosunlu, yani kayalara basıp gezmeyi düşünmeyin, ben Temmuz 2018 ayında burayı ziyaret ettiğimde, kısa süre önce, bir turist, kayalarda gezinirken ayağı kaymış, düşüp kolunu kırmıştır.

Evet, şimdi Gideros koyu ile ilgili ayrıntılı bilgi: Burası Türkiye’nin en güzel koylarından birisidir. Cide ilçe merkezine 11 km uzaklıktadır. Koyun denize açılan ağzı 130 metre, koyun çapı ise 514 metredir. Koyun adı bir Ceneviz sözcüğü olan “Kytoros” dan gelir. İsmi Cenevizlilerden gelen Gideros koyunun çevresi: şimşir, kestane, kayın, meşe ve çam ağaçlarıyla örtülüdür.

Yansıması halinde, bu ağaçların renkleri koyu kaplayan suyun üzerinde izlenir. Homeros yorumcularından Eustathius: Gideros’la ilgili bir deyişten söz eder. “Carry bozwood to Gideros” (Tereciye tere satmak). Bu deyişin benzeri, İngiltere’de “Carry coals to Newcastle” olarak kullanılmaktadır. Bu deyiş, aynı zamanda Gideros’daki şimşir ağaçlarının bolluğunu ifade eder.

Gideros’a Homeros’un metinlerinde de rastlanılır. Homeros, İlyada adlı eserinde, MÖ 12’nci yüzyılda geçen Troya savaşını anlatırken, Batı Karadeniz sahil şeridinde kurulan Paflogonya’dan bahseder ve bu krallığın, Bartın, Amasra, Kurucaşile, Gideros ve Cide’yi içene aldığını belirtir.

Evet, Gideros koyu, eskiden korsanların saklanma yeriymiş. Tarihin ilk coğrafyacısı Strabon: koya ilk yerleşenlerin Amazonlar olduğunu söyler. Rıfat Ilgaz’ın eserlerinde bahsettiği Cenevizlilerden kalma toplar, hala kayaların üzerinde durmaktadır.

cide.gideros koyu.1
Kastamonu Cide Gideros Koyu
Kastamonu Cide Gideros Koyu
Kastamonu Cide Gideros Koyu

      

Burada: iki balıkçı lokantası ve sadece birkaç ev vardır. Bu balıkçı lokantalarının müdavimleri: salata ve balık yiyebilmek için, Ankara-İstanbul gibi yerlerden geliyorlar. Ancak, bu balıkçı lokantaları, sanırım Cide’ye yakın bölümde, ben bunları görmedim.

Son bir not: Gideros koyunda, küçük motorlu sandallarla geziler düzenleniyor, siz de bir motorlu sandal kiralayarak koyda gezinti yapabilirsiniz.

ÇOBAN KALESİ

Güble ve Gilivri arasında bulunur. Denizden: 50-60 metre yükseklikte, tabii bir kayanın üzerinde yapılmıştır. Romalılar döneminde yapılmış ve Osmanlılar döneminde onarım görmüştür.

TİMLE KALESİ

Uğurlu (Timle) köyündedir. Deniz seviyesinden, 100 metre yükseklikte olan doğal bir tepe üzerine kurulmuştur. Kalenin yapılış amaçlarından birinin de: önündeki sahilinden, gemilerle karaya çıkabilme imkanının bulunmasının kontrolüdür.

Bizans dönemine aittir. Osmanlılar tarafından, bu kale, Osmanlı-Rus savaşında kullanılmıştır. Bu kale, şu anda tahrip olmuş ve kalıntıları, restore edilmeyi bekliyor.

GAZALLI KALESİ

Köseli köyünde, bir burun üzerine kurulmuştur. Bizans  dönemine aittir.

OKÇU KALESİ

Okçular köyünde bulunur. Batıdan doğuya doğru uzanan, doğal bir kayanın üzerine kurulmuştur. Kalenin tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmemektedir.

cide.genel.3
Kastamonu Cide Çayyaka Plajı

ÇAYYAKA PLAJI

Karadeniz kıyıları, koy bakımından Ege ve Akdeniz kadar zengin değil. Ama özellikle Cide kıyılarında, irili-ufaklı, birbirinden güzel ve denize girmeye elverişli, pek çok koy var. Ancak: bunların bir kısmına araba ile gitmek mümkün değil. Örneğin: Kazalı Altı Plajına; gitmek isterseniz, ancak patikadan yürüyerek inebilirsiniz. Veya tekneyle ulaşmak mümkün. Plaj zaten, bu yüzden pek bozulmamış.

cide.sahil.1
Kastamonu Cide Çayyaka Plajı

Bunun yanında: Karadeniz plajları, doğal güzelliklerinin yanı sıra, alışılmamış manzaralar ve kaya yapıları gösteriyor. Tıpkı, Cide’nin doğusundaki, Çayyaka Plajında olduğu gibi. Yeşil renklerin hakim olduğu kayalar, değişik bir görünüm sunuyor. Plajın hemen karşısında ise, büyük kayalıklar yükseliyor.

cide.çayyaka plajı.1
Kastamonu Cide Ilgarini Mağarası

ILGARİNİ MAĞARASI

Cide’ye 36 km. uzaklıkta, Sorkun yaylasındadır. Yaylaya kadar araçla gidip, daha sonra yaklaşık 2 saatlik bir yürüyüş ile bu mağaraya ulaşabilirsiniz. Yani; yolculuk bayağı zahmetli. Tercih sizin.

Mağaranın tabii kemerli girişi var. Sonra:  mağara içeride, iki kola ayrılıyor. Girişteki yıkıntıların, Bizans döneminden kalma, köy yıkıntıları olduğu sanılıyor. Sağ taraftaki düz yolda, bir su sarnıcı var. Zamanla tahribata uğramış odaların bulunduğu bu bölüme: avizeli salon deniyor.

Sol taraftaki bölüm ise: giriş seviyesine göre, 250 metre aşağıya inen bir yol takip ediyor. Bu haliyle, dünyanın, en derin 4. mağarası olduğu söyleniyor.

Virajlarla aşağıya inen yolun sonundaki  düzlükte: bir adet kilise ve 7 tane mezar kalıntısı var. Fakat bu kalıntılar, gerek zamanla ve gerekse define avcıları tarafından tahrip edilmiş. Bu seviyeden sonra, daha aşağılara inebilmek için, teknik malzemeler gerekiyor. Ulaşılabilen yere kadar mağaranın uzunluğu: 858 metre.

VALLA KANYONU

Cide-Pınarbaşı arasında, 12 km. boyunca uzanıyor. Yan duvarlarındaki sarp ve yüksek kayalar, yer yer: 800-1200 metreye kadar ulaşabiliyor. Bu kanyon: Küre dağları içindeki en büyük kanyon. Kanyonun teçhizatsız geçilmesi mümkün değil. Ancak: kanyonun yanına araçla ulaşabilir ve yukarıdan seyredebilirsiniz.

Şenpazar tanıtımı.

İnebolu tanıtımı.

Amasra tanıtımı.

Kastamonu tanıtımı.