Avusturya İnsburg

Avusturya İnsburg

 

Şehir: şehrin içinden geçen “İnn” nehri ve o nehir üzerinde kurulan köprüler yani “bruck” lar ile meşhur olmuştur ve zaten ismini de buradan almaktadır.

Denizden yükseklik: 565 metredir. Şehrin her yanı dağlarla çevrilidir ve bir anlamda, ufuk görülmemektedir bile denilebilir. Bunun doğal sonucu olarak, uzun süreli konaklamalarda insan kendinde boğulma hissi bile hissedebilir.

Şehrin nüfusu: 120 bin civarındadır. Genç nüfusun fazlalığı nedeniyle: yeme-içme, eğlence, alışveriş gibi aktiviteler oldukça fazladır. Şehirdeki üniversite öğrencilerinin sayısının, 30 bin civarında bulunduğu söyleniyor.

1964 ve 1976 yıllarında, Kış Olimpiyat oyunları, 1984-1988 yıllarında Kış Paralimpik Olimpiyat Oyunları ve 2012 yılında, İlk Kış Gençlik Olimpiyatları, bu şehirde yapılmıştır. Şehir, 2008 yılı Avrupa Futbol Şampiyonasına da ev sahipliği yapmıştır.

Yani, şehir kış sporlarıyla bütünleşmiştir. Bu şehre, tam bir kayak şehri denilebilir. Yaz döneminde ise, şehir, Uzakdoğu ve Uzak batıdan gelen, orta yaş üstü turistlerin ziyaretleriyle yoğunlaşmaktadır.

Yani: şehir: kış aylarında kayak ve gece hayatı için dünyanın dört bir yanından genç gezginleri ağırlarken, yaz aylarında ise doğu düşkünleri tarafından tercih edilmektedir.

Bu arada: kayakla atlama dünya şampiyonu Gregor Schlierenzauer: İnsburgludur.

TARİHİ


Şehirdeki ilk yerleşimcilerin, Taş Devrine kadar gittiği söylense de, yazılı belgelere göre: 4. yüzyılda Romalılar, burada, ekonomik açıdan önemli bir ticaret yolunu korumak amacıyla “Oenipons” denilen bir ordu istasyonu kurmuşlardır. Şehrinin isminin anlamı: İnn nehri üzerindeki köprü demektir.


1180 yılında: Andechs Sayar: kasabayı satın alır. 1248 yılında ise, kasaba bu kez: Tirol Sayar’ın eline geçer. 1267 yılından günümüze kadar olan süreçte, şehrin arması olarak “İn köprüsünün kuşbakışı görünümü” kullanılmaktadır.

Evet: şehir, Alpler üzerinde: Brenner Geçidinin ardından: kuzey ve güney arasında önemli bir ulaşım ve haberleşme bağlantısının üzerindedir.

1429 yılında, şehir Tirol bölgesinin başkenti olur. 15. yüzyılda, İmparator Maximilian döneminde: şehir Avrupa siyaset ve kültür merkezi haline gelir.

1564 yılında, Avusturya Arşidükü II. Ferdinand: Tirol üzerine gider ve bölgeyi ele geçirir ve bu durum, 18.yüzyıla kadar devam eder.


1669 yılında, şehirde, ülkenin ilk üniversitesi kurulur. Napolyon savaşları sırasında, şehir, Fransızların müttefiki Bavyeralılara geçer. 1814 yılına kadar, İnsburg şehri: Bavyera’nın bir parçası olur. Takip eden süreçte ise, şehir Viyana Kongresinin ardından, Avusturya’nın bir parçası olur ve bu durum.

1918 yılına kadar devam eder. 1938 yılında şehir Alman-Naziler tarafından işgal edilir ve burada “İnsburg-Reichenau” toplama kampı kurulur.

1943-1845 yılları arasında ise, müttefik güçleri tarafından 22 defa bombalanır ve büyük hasar görür.

ULAŞIM


İnsburg şehrine ulaşımın en kolay yolu: Almanya’nın Münih şehri üzerinden ulaşmaktır. Münih şehri buraya 2.5 saatlik uzaklıktadır. Viyana-İnsburg arasındaki ulaşım için, tren kullanmak isterseniz: 5 saatlik yolculuk için, 50 Euro ücret istenilmektedir.

Ancak, şehirde “Flughafen Innsbruck”olarak isimlendirilen bir de havaalanı bulunmaktadır. Bu alan, Tirol bölgesindeki en büyük havaalanıdır. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki uzaklık 4 km. dir ve otobüsler çalışmaktadır.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM


Şehir içindeki ulaşım: Strassenbah denilen tramvaylarla sağlanmaktadır. Bunlara bir binişlik bilet, 1.60 Euro’dur.

Şehirde: motorlu araç trafiği ise, yok denecek kadar azdır ve bu nedenle, bisiklet en çok kullanılan ulaşım aracıdır.

Motorlu araç sürücüleri, yayalar için son derece saygılıdır. Bisiklet kiralayarak, keyifli manzaralar eşliğinde, nehirlerin üzerindeki köprülerden geçerek, şehrin tarihi sokaklarını keşfedebilirsiniz.

İNSBURG MİSAFİR KARTI


İnsburg ve tatil köylerinde kalırken, bu kartı satın alırsanız: otobüslere ücretsiz binebilirsiniz. Ayrıca: Casino İnsburg’a gidenler ücretsiz hoş geldin içeceği, şehir merkezi ve tatil köylerindeki açık hava konserleri, dağ yürüyüşü programları, çeşitli yüzme havuzları ve tenis kortlarını ücretsiz kullanabilirsiniz.

İnsburg kart: günlük 22 Euro’dan satın alınabilmektedir. Ancak: aile olarak veya birkaç kişi ile şehri ziyaret ederseniz: bu kartı almaktan ziyade, araç kiralamanızı öneririm.

Çünkü: şehirde havaalanında, günlük araç kiraları, yaklaşık 55 Euro’dan başlamaktadır ancak şehir merkezindeki araç kiraları, günlük 30 Euro’ya kadar düşmektedir.

İKLİM


Orta Avrupa’da sahile uzak, İnsburg şehrinde, tipik karasal iklim hüküm sürmektedir ve buna bağlı olarak: kışlar soğuk ve karlı geçer. Kış geceleri, bazen eksi 15 derecelere kadar inen hava sıcaklığı: baharda en fazla 15 dereceye kadar yükselir ve bahar kısa geçer.

Yaz mevsimi ise, oldukça değişkendir ve bazen 17 derece, bazen ise 34 derece sıcaklık görülür.

Sonuç olarak: bu şehri ziyaret edecekler, yaz sezonunda bile, yanlarında kalın bir kısım giysiler bulundurmak zorundadırlar.

Özellikle: akşamları bayağı soğuk geçmektedir. Son bir not: bu şehri ziyaret etmek isterseniz, kışın yani kar varken gitmeniz gerekir. Çünkü: buranın özelliği, dağlarda kar varken ve üniversite açıkken çıkar, çünkü şehir bu mevsimde canlanır ve hareketlenir.

DİL


Şehirde: resmi dil olarak “Almanca” konuşulurken, öte yandan: Türkçe, Hırvatça, Sırpça ve İngilizce de yoğun olarak kullanılmaktadır. İlginç gelebilir, şehirde konuşulan gerçekten resmi dil Almanca, ikinci dil ise Türkçedir. Şehirde Türk nüfusu fazla olduğundan, gezerken rahatlıkla her an bir Türk vatandaşımıza rastlayabilirsiniz. Özellikle, şehirdeki taksicilerin çoğunluğu Türk vatandaşımızdır.

ALIŞVERİŞ


Şehirde, alışveriş yaptığınızda, 75 Euro’nun üzerindeki alışverişlerinizde, vergi iadesi hakkı kazandığınızı unutmayınız.

İnsburg şehrinde alışveriş denilince akla gelen yerler, şunlar olabilir:

Maria-Theresa caddesi


Eski şehir merkezinden, Altın çatı denilen yere giderken geçilen bu cadde: hediyelik eşya satın almak isteyenler için idealdir.

Burada: şehre özgü geleneksel kıyafetler, şekerlemeler, antikalar, mumlar, el yapımı hediyelikler ve kristal eşyalar bulup satın alabilirsiniz.

Rathaus Galerien


Maria Theresia caddesi üzerinde bulunan bu merkez, şehrin en büyük alışveriş merkezlerinden birisidir. Alışveriş merkezi içinde bulunan “Thai Li Ba” denilen restoran, Asya mutfağı sevenlerin uğrak yeridir.

Kaufhaus Tirol Alışveriş Merkezi


Bu alışveriş merkezi, ziyaretçilere keyifli bir atmosfer sunmaktadır. Ayrıca: dünyaca ünlü markaları bulabileceğiniz dükkan ve mağazalardaki alışveriş yanında, içinde bulunan kafelerde, güzel molalar verebilirsiniz.

Dez

Burası, şehir merkezinden biraz uzakta, geniş bir alanda bulunmaktadır. Buraya ulaşmak için, şehir merkezinden otobüse binmeniz gerekir. Burada: yerel markalar yanında, dünyaca ünlü markaların mallarının satışa sunulduğu dükkan ve mağazalar bulunuyor.

Anderas Gösth

Şehir merkezinde, eski şehir bölümünde bulunan bu dükkan, şehri ziyaret edenlerin mutlaka uğradıkları bir yer olarak dikkati çekiyor. Çünkü: burada Avusturya’ya özgü her türlü hediyelik eşyayı bulup satın alabilirsiniz.

Bunlar arasında bulunanlar: ev yapımı likörler, çikolatalar, şaraplar, şekerlemeler ve çeşitli organik ürünlerdir.

NE YENİR-NE İÇİLİR


İnsburg şehrinde, yerel lezzetleri tatmak isterseniz: Goulash çorbası, Pfandl, Tafelspitz ve kırmızı şarap düşünebilirsiniz. Bu şehirde, zaten sıcak şarap içmek bir gelenektir. Tafelspitz: havuç, patates, bonfile et ve çeşitli baharatlardan yapılıyor.

Yanında ise; ızgara patates, ıspanak püresi gibi çeşitli garnitürlerle servis ediliyor. Yine, bu şehirde, Viyana ve Avusturya ülkesinin meşhur lezzeti: Winer Schnitzel deneyebilirsiniz.

Yalnız domuz eti olup olmadığını sormakta yarar var. Son bir öneri: yine buraya özgü “Tiroler Gröstl” deneyebilirsiniz. Tavada servis edilen bu yemek üstüne yumurta kırılıyor ve yanında hardallı mayonezli turp ile servis ediliyor.

Şehirde yemek yemek için iyi bir yer önermek gerekirse, bu “Sitzwohl” olacaktır. Eski bir ilkokul binasında bulunan restoranın girişinde, bar ve kafeterya, ikinci katta ise muhteşem güzel bir restoran bulunmaktadır.

Menüsünde ise, yerel mutfağın özel lezzetleri sunuluyor. Ama burayı ziyaret edenlerin fiyatların yüksek bulunduğunu bilmesi gerekir.


Tatlı denilince, bu konuda ilginç bir olay yaşanmaktadır. Yıllardır İnsburg halkı: şehirdeki hangi pastanenin en iyi olduğu konusunda tartışır dururlar. Ama, çoğunluğu, şehrin en iyi pastanesi olarak, şehir merkezinin güneyindeki “Valier” pastanesi olduğunu söylemektedirler.

Tarihi bölgedeki “Munding” ise, eski bir pastane olarak: 200 yıldır pişirdiği tatlılar ile, özellikle elmalı veya karışık meyveli kekleriyle, bölgenin tüm ilgisini çekmiştir. Bu iki pastaneyi ziyaret ederek, yerel lezzetleri tatmanızı öneririm.

GECE HAYATI-EĞLENCE

Daha önce de belirttiğim gibi, şehir tam bir üniversite öğrenci yoğunluğu barındırdığı için, gece hayatı hareketlidir. Gece kulüplerindeki eğlenceler, genellikle, gece saat: 01.00’de başlamaktadır ki, bu saatten önce giderseniz, genellikle kendi başınıza oturmak zorunda kalırsınız.

Çünkü: gençler gece kulüplerine, saat: 01.00 den sonra gelirler ve eğlence sabaha kadar devam eder. Dans gösterilerini izlemek isterseniz: Theresienbrau denilen yeri öneririm.

Burada: erkek ve kadın dansçıların şovlarını izleyebilirsiniz. Şansınıza güvenip kumar denemek isterseniz, bu kez, Casino İnsburg’u ziyaret etmeniz gerekir.

Özellikle, üniversite gençlerinin gittiği “Weekender” denilen kulüplerde, her akşam farklı bir temayla dans partileri düzenleniyor. Çoğu zaman, DJ veya gençlerden oluşan müzik gurupları sahneye çıkıyorlar.

İnn nehrinin kıyısındaki “Aftershawe” denilen yer de, şehrin en ünlü eğlence mekanlarından birisidir. Burada, biraz önce de sözünü ettiğim gibi, saat: 01.00’den sonra yer bulmak imkansızdır.

Manzara seyrederek bir gece geçirmek isterseniz, bu kere: Lichtblick bölgesindeki “360’ denilen yeri ziyaret edebilirsiniz. Burada: yuvarlak, cam kaplı, modern bir salonda otururken, tüm şehir ayaklarınız altındadır.

KAYAK

Alp dağları ile çevrili şehir: Avrupa’nın en büyük ve en tercih edilen kayak merkezlerinden birisidir. Buzul özelliği nedeniyle, burada yaz-kış kayak yapılabilmektedir.

Şehirde: 9 ayrı kayak pisti bulunmaktadır ve pistlerin toplum uzunluğu: 270 km. yi bulur. Bu kayak pistlerinin isimleri: Rangger Köpfl, Kühtai, Seefeld, Glungezer, Axamer Lizum, Patscherkofel, Schlik, Stubai, Nordkette.


Bunlar: şehir merkezine 15-60 dakika uzaklıktadır. Otellerden kayak merkezlerine ulaşmak için, ücretsiz otobüs seferleri bulunuyor.

Kayak merkezlerinde kaymak için: günlük “pass” lara: 18-35 Euro arasında ücret ödemek gerekiyor. Kayak malzemesi kiralamak isterseniz, bu kere, günlük 17-18 Euro ücret ödemeniz gerekir.

2012 yılında: Dünya 1. Gençlik Kayak Olimpiyatları, bu şehirde yapılmıştır.
Kayak merkezlerine ulaşmak için, şehir merkezinden hareket eden otobüsler kullanılır.

Ekipman kiralamak ve kayak veya snow board dersi almak istiyorsanız: bunun için merkezler ve kayak okulları bulunmaktadır.

Kayak bilmeyenler veya kayak sevmeyenler için, burada “kızak” iyi bir alternatif olmaktadır. Şehir merkezine, yaklaşık 20 km. uzaklıktaki “Stubai” denen yere gittiğinizde: akşamları 11 er kişilik lift gondolları ile yukarı çıkıp: 9 km. uzunluğundaki kızak pistinde, gece ay ışığında kızakla kayabilirsiniz.

Bunun dışında, yine kayak sevmeyenler için: buralarda: kapalı yüzme havuzları, buz pateni yapılabilecek alanlar da bulunuyor.

SWAROWSKİ

Göz alıcı kristal taşlarıyla dünyaca ünlü Swarowski’nin fabrikası: şehir merkezine yalnızca 15 km. uzaklıktadır ve bu yolculuk, otobüs ile yaklaşık yarım saat sürmektedir.

Fabrikayı ziyaret ederseniz: Fabrikayı gezdirmiyorlar ama fabrikanın müzesi ve showroom bölümlerini görebilirsiniz.

Mağaza: 2012 yılında yenilenmiştir. Alt katta: yedi tasarımcı tarafından tasarlanan, kristal kaplı, yüksek topuklu ayakkabıları görebilirsiniz. Üst katlarda: kristal odaklı müzikli ve ışıklı gösteriler ve Mucizeler odası bulunuyor.

Gezi sırasında: bir kristalin içinde olsaydınız, çevreyi nasıl görürdünüz izlenimi yaşanan oda, gerçekten muhteşem keyiflidir.

Christopher Kane’in kristal gerdanlığını takıp, isterseniz benzerini satın alabilirsiniz. Öte yandan, müze: kristallerle bezeli dev heykelleriyle dikkat çekmektedir.
Fabrikada çok sayıda Türk çalıştığı da söyleniyor.

 

GEZİLECEK YERLER

 

ALTE İNNBRÜCKE-OLD İN BRİDGE

Yukarıda sözünü ettiğim gibi, şehir ismini: nehir üzerindeki köprüden almaktadır. İnn nehri üzerinde: ilk ve tarihi ahşap bu köprü, İnsburg Stadtzenmtrums yakınlarındaki kasabaya giden yol üzerindedir. Bu köprünün: 1170 yılında inşa edildiği ve 1187 yılında kayıtlara geçtiği söyleniyor.

Günümüzde ise, burada beton bir köprü bulunur.

 

AMBRAS KALESİ-SCHLOSS AMBRAS

Şehirde, tepeler üzerinde bulunan bu Rönesans kalesi: şehrin en popüler turistik yerlerinden birisi olarak kabul edilir.

Kale: 10.yüzyılda burada bulunan bir kalenin 1133 yılında yıkılarak yok olması üzerine, 16.yüzyılda: Tirol kontu Albert IV zamanında, yıkılan kale kalıntıları üzerine yaptırılmıştır. Günümüzde görülen modern kale ise: Arşidük II Ferdinand zamanında (1529-1595) iki İtalyan mimara yaptırılmıştır. Zaten: 1563-1595 yılları arasında, kendisi de burada ikamet etmiştir.

1589 yılında, Ferdinand: silah koleksiyonu için, kalede ilaveten, Aşağı kalenin batı bölümüne ek bina yaptırmıştır. Buraya: onun silah koleksiyonu, zırh takım elbiseleri, portreler, nadir ve kıymetli eşyaları yerleştirilmiştir.

Ferdinand’ın ölümünün ardından: ilerleyen yıllarda, 1606 yılını takiben: kale artık resmi bir konut olarak kullanılmaz ve yetersiz koruma önlemleri nedeniyle: değerli kitaplar, el yazmaları ve diğer kıymetli eserlerin büyük kısmı kaybolur. Yakındaki saray ise: büyük ölçüde bakıma muhtaç hale düşer.

17.yüzyılda ise

İmparator Leopold I; burada bulunan el yazmaları ve diğer bir kısım değerli objeyi ve varlıkları: Viyana şehrinde bulunan Avusturya Milli Kütüphanesine götürür. Koleksiyonun kalan kısmı ise: 1805 yılındaki Fransız İmparatorluğunun Avusturyalıları yenmesi sonucunda, burayı işgal eden Fransızlar tarafından çalınır.

Ancak: takip eden süreçte, özel hukuk gündeme getirilerek, Ambras koleksiyonu: Fransızlardan alınarak Viyana’ya geri getirilir. Burası sanırım dikkatinizi çekmiştir, kendi çaldıklarını iade etme huyları yok, ama başkalarının kendi ülkelerinden çaldıklarını geri almayı başarıyorlar.


1855 yılında: kalede bulunan yapılar: Vali Arşidük Karl Ludwig tarafından yenilenmiş ve saray ile yazlık ev olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu yenilemede: oldukça önemli değişiklikler yapılmış, saray ve çevresindeki park genişletilmiştir.

Kaleye dışarıdan giriş için: giriş rampası inşa ettirilmiştir. Park ise, bir İngiliz bahçesi gibi tasarlanmıştır. Daha sonra yeniden terk edilen saray: 1880 yılında ise Müzeye dönüştürülmüştür.

1919 yılında, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılınca: şehir gibi, Ambras kalesi de Avusturya’nın malı olmuştur. 1970’li yıllar boyunca sürdürülen kapsamlı restorasyonlar sonucunda: İspanyol Hall, Yukarı Kale Konutları ve İç Avlu restore edilmiştir.

Kalede günümüzde müzede sergilenen koleksiyonlar: Ferdinand II: Habsburg hanedanının en önemli liderlerinden birisidir. O: zamanında Ambras kalesinde muhteşem bir koleksiyon oluşturdu ve kendi zamanında, gelişmiş fikirlere göre “Aşağı Kale” bölümünü inşa ettirdi.

Burada bulunan üç oda ve sanat odası: başından itibaren müze olarak tasarlanmış ve kullanılmıştır.

İspanyol Hall


Burası: 1570-1573 yılları arasında inşa edilmiş ve Rönesans döneminin en önemli bağımsız salonlarından birisi olarak kabul edilmektedir. 43 metre uzunluğundaki bu salonda: Tirol hükümdarları ve bir kısım soylularının 27 adet portresi bulunur.

Günümüzde: burada, önemli klasik müzik konserleri düzenlenmektedir.

Yukarı Kale

Burası: Ambras kalesinin eski bölümüdür ve burada “Habsburg Portrait Gallery” bulunmaktadır. Bu galeride: 15 ile 19.yüzyıl arasındaki döneme ait 300 portre bulunmaktadır. Bunlar arasında: Napolyon Bonaparte’nin portresi de bulunmaktadır. Portreler, tanınmış sanatçılar tarafından boyanmıştır.

Ambrass Gümüş Sikkesi

Ambrass kalesi gümüş sikkesi: dünyaca ünlüdür ve sikke koleksiyonlarında özel yeri vardır. Bu gümüş sikkenin bir yüzünde: Rönesans tarzı bahçeler ve güney kalenin genel bir görünümü bulunmaktadır.

Diğer tarafında ise: üç müzisyen ve 1569 yılında, İspanyol Hall denilen yerin bir resmi bulunmaktadır. Bu tasarım: Arşidük Ferdinand II tarafından, İspanyol Hall’de yapılan özel festivalleri hatırlatmaktadır.

Sanat Odası

Arşidük Ferdinand II tarafından yaptırılan “Curiosities odası” günümüzde de, orijinalliğini korumaktadır ve Münih, Prag ve Stutgart şehirlerindeki benzerleri talan edilmiş ve Dresden ile Kassel şehirlerindekiler değiştirilmiş iken, buradaki Sanat Odası, orijinalliğini korumasıyla önem kazanmaktadır.

Burada: ahşap oymalar, gergedan boynuzundan yapılmış objeler, Hindistan cevizi ve kaya kristallerinden yapılmış kadehler, müzik ve ölçüm aletleri, saatler, cam figürler, fildişi figürler, porselen objeler, Asya ve Avrupa sanat koleksiyonları, ipek resimler, mercan objeler görebilirsiniz.

Armouries

Arşidük Ferdinand II: özellikle burası ile ilgilenmiş ve burada: 15. yüzyıla ait çeşitli zırh ve çok nadir örnekleri ihtiva eden bir koleksiyon bulunmaktadır.

Bu koleksiyon içinde: önemli komutanların zırhları da bulunmaktadır. Arşidükün özel zırhı da burada bulunan koleksiyon içinde görülmektedir.

 

ANNASAULE-ANNA PİLLAR-ANNA DİKİLİTAŞI

Belediye binası önündeki bu anıt: 26 Temmuz 1703 tarihinde, Aziz Anna gününde, Bavyera-İspanya savaşında kazanılan zaferde ölen Tirollüler anısına, 1704-1706 yılları arasında dikilmiştir.

Pembe ve beyaz mermer ve granitten yapılan bu Korint sütunun üzerinde, başında bir hilal bulunan ve kırmızı mermerden yapılan “Meryem” heykeli bulunmaktadır.

Sütunun alt kısmında, yanlarda ise, yine çeşitli heykeller (Aziz Cassianus, Virgilius, George ve Anna heykelleri) bulunuyor.

 

BERGİSEL SKİ JUMP TOWER-SCHANZE-BERGİSEL KULESİ

Burası, şehrin güneyinde, 746 metre rakımlı bir tepe üzerinde: merkeze 6 km. uzaklıkta bulunan kuledir. Kule: 1892 yılında, Bergisel Savaşlarında Komutan olarak görev yapan, Özgürlük Savaşçısı Andreas Hofer: onuruna dikilmiştir.

Kulenin bulunduğu bu bölge: 1852 yılından bu yana, İnsbruck şehrinin kayakla atlama yarışmalarına, ev sahipliği yapmaktadır. 1964 ve 1976 yıllarındaki Kış Olimpiyatları, buradaki küçük bir rampada yapılmıştır.

Burada, 2003 yılında ise, yeni bir rampa yapılmıştır ve kayakla atlama yarışmaları burada yapılmaktadır.

Kuleye ulaşmak için iki yol vardır. Birinci yol: fenikülerle, birkaç dakika içinde rahat bir ulaşım ve ikinci yol ise: 455 adımlık bir merdiveni tırmanmaktır.

Kule üzerinde: 360 derecelik bir panaromik görüntüleme platformu, bir kafe ve restoran bulunmaktadır.

Ünlü mimar Zaha Hadid’in imzasını taşıyan bu kuleye çıkıp: kulenin tepesindeki restoranda mutlaka biraz zaman geçirmeli, bir şeyler yemelisiniz. Hatta, bir kahvaltı yapabilirsiniz.

HOTEL SCHWARZER ADLER

Burası, 500 yıllık tarihi geçmişiyle kalanlara romantik bir atmosfer sunmaktadır. Evet, İnsburg şehrinin bu en romantik oteli 4 yıldızlıdır.

Otel ilk olarak 16.yüzyılda: tüccarlar ve din adamları için yapılmış ve 17. yüzyıla kadar bu işlevini sürdürmüştür. Son yenilemede ise: burada, dünya çapında benzersiz Swarowski kristal banyoları, Vercace tasarımı, romantik şömineler kullanılmıştır. Otelde, balkonlardan çevredeki dağların muhteşem manzarası izlenmektedir.

 

BÜCHSENHAUSEN CASTLE

Burası: Büchsenhausen kalesinin doğu kanadında, şehir merkezine 10 dakika uzaklıkta, Nordkette tepesinin eteğinde, Inn nehrinin yukarısında, 17.yüzyılda inşa edilmiş ve sanat merkezidir.

Bu sanat merkezi: görsel sanatlar ve sanat kavramı alanlarında: üretim, araştırma, değişim yapılan bir lisansüstü merkezidir. Sanat ve kuram için: uluslar arası burs programları çerçevesinde: sanatçılar, teorisyenler, eleştirmenler ve küratörler için sanatsal ve sanat teorik projeleri geliştirme ve üretimi kolaylaştıran platform sağlanır.

Evet, burası ziyaretçiler için bir gezi yeri olmamaktadır ama bu konu ile ilgililer, yani sanat tutkunları, burayı ziyaret edebilirler.

CASİNO İNNSBUCK

Tirol dağlarında, etkileyici mimarisi ve zevkli iç ortamı ile dünyanın en iyi casinolar’ından birisi olarak kabul edilir. 1992 yılında açılan bu casino, şehir merkezinde, Salurner Strabe adresindedir.

Kumarhane bölümünde, 22 oyun masası, 210 slot makinası bulunmaktadır. 2012 yılında Casino, 217 bin kişi tarafından ziyaret edilmiştir.

Zemin kattaki: Jackpot Casino, her gün saat; 11.00 de açılır. Klasik gazino bölümü ise: saat: 15.00-03.00 arasında açıktır. Casino’ya giriş ücretsizdir. Ancak, gazinoya giriş bazı kurallar bulunuyor.

Resepsiyonda yapılan kontrollerde, öncelikle, 18 yaş üstü olmak, erkekler için ceket giymek ve yanınızda, fotoğraflı bir resmi kimlik ( kişisel ehliyet veya pasaport) bulundurmanız gerekiyor.

STADTSAAL-CİTY HALL

Üniversitatsstrasse bölgesindeki burası: birçok konser ve belediye toplantılarına ev sahipliği yapmaktadır. Burada bulunan etkinlik salonu 500 seyirci kapasitelidir.

Yani, burası İnsburg toplumu için, bir kültürel buluşma yeridir. Yapı: 14. yüzyılda, klasik tarzda inşa edilmiştir ve şehrin tarihini ve kültürünü temsil etmektedir.

Yakın geçmişte: burada, ziyaretçilerin yakındaki dağların manzarasının keyfini çıkarmaları için, bazı imar çalışmaları yapılmış, çeşitli galeriler eklenmiş ve modern bir cam çatı yapılmıştır.

Avusturya İnsburg Goldenes Dachl

 

GOLDENES DACHL-ALTIN ÇATI

Herzog Friendrich Strasse adresinde bulunan burası, şehirde, Old Town yani Altstadt bölgesindeki bir yapıdadır ve şehrin sembolü olarak kabul edilir.

Çatının bulunduğu bina: “Goldenes Dachl” olarak bilinir ve 15. yüzyılda, Arşidük Friedrick IV tarafından konut olarak kullanılmak üzere yaptırılmıştır.

Bu binada bulunan, sözünü ettiğim çatı ise: İmparator Maximilian ve eşi Burgundy Maria’nın düğününü anısına, 2738 adet altın kaplamalı, yaldızlı bakır çivi kullanılarak, 1500 yılında tamamlanmıştır.

Güneş vurduğu zaman, çatı parlamaktadır. Öte yandan, çatıda, heykel kabartmaları ve duvar resimleriyle süslenmiştir.

Birinci kattaki korkuluk: 8 heykel ve armalar ve Maximiliam’ın topraklarını temsil eden 6 kare yan panel ile dekore edilmiştir. Üst katta ise: iki şövalye tarafından hanedan bayrakları taşınmaktadır.


İkinci kattaki korkuluk

6 kare ve iyi yan panelden oluşur. Bunların üzerinde: Maximilliam’ın hayatına ait çeşitli görüntüler ve heykel kabartmalar bulunur.

Kabartmalar: Maximilliam’ı göstermektedir.
Sundurmanın içi: fresklerle süslüdür ve bunlarda: o dönemin aristokrat yaşamından sahneler resmedilmiştir.

İmparator ve eşi: turnuvalar ve festivaller gibi, aşağıda gerçekleşen olayları izlemek için, bu çatıyı kullanıyorlarmış.

Son bir not: mevcut yapının üzerindeki orijinallerin birebir benzeri kopyalarıdır. Orijinaller: Tirol Eyalet Müzesinde sergilenmektedirler.

Günümüzde, 2003 yılından bu yana: burada, Alpler üzerinde bulunan 8 ülkenin oluşturduğu Uluslar arası Alp Sözleşmesi Ofisi bulunmaktadır. Yapının müze bölümünde ise:; İnsburg şehir arşivleri bulunmaktadır.

Burayı ziyaret etmek isterseniz: saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.

HOFBURG-SHİNİNG İMPERİAL PALACE-İMPARATORLUK SARAYI


Şehir merkezinde, Burggraben adresinde bulunan, burası, Avusturya ülkesinde, en önemli üç kültür binasından birisi olarak kabul edilir. Sarayın önünde, faytonlar bulunmaktadır ve bunlarla kısa gezintiler yapılır.

Orijinal saray; 1460-1465 yılları arasında; Arşidük Sigismund döneminde inşa edilmiştir. Yapılırken: şehrin doğu duvarı boyunca uzanan ortaçağ surları bölümüne dahil edilmiştir.

Takip eden dönemde ise, özellikle: 1499 yılında saray birkaç kez genişletilmiştir. 1754-1756 yılları arasında ise, İmparatoriçe Maria Theresia döneminde, sarayın güney bölümü yapılmıştır.

Şapel ise, 1765 yılında, yine İmparatoriçe Maria Theresa tarafından, ölen kocası İmparator Francis adına, onun odasına yaptırılmıştır.

Maria Theresia denilince: 40 yıl boyunca imparatorluğu yöneten bu tombul imparatoriçe: İnsburg şehrine damgasını vurmuştur ve bu yüzden, şehrin en büyük caddesine, onun ismi verilmiştir.

Buradaki İmparatorluk sarayında: Risensaal isimli salonun tavanında, bu imparatoriçenin ve 16 çocuğunun resimlerini görebilirsiniz.

 

HUNGERBURGBAHN

Burası: şehir merkeziyle Hungerburg denen yeri birbirine bağlayan yolda çalışan bir fenikülerdir ve Aralık 2007 tarihinde hizmete girmiştir. Daha öncede burada 1906 ve 2005 yıllarında yapılan fenikülerler bulunuyormuş.

Çünkü: Hungerburg bölgesi, 19.yüzyıldan itibaren dolmaya başlamış ve şehir merkeziyle arasında bir ulaşım gereksinimi ortaya çıkmıştır.

Bunun üzerine: Sebastian Kandlers ve Josef Riehl tarafından bir ulaşım bağlantısı oluşturmak üzere çalışmalara başlanmış ve sanayici Rafael von Meinong ile birlikte bu feniküleri planlamışlardır.


İlk feniküler: 1906 yılında yapılmış ve 825 metre uzunluğundaki rota için, raylar % 36 ortalama eğimle monte edilmiştir. 1957 yılına gelindiğinde ise: mimar Prachensky tarafından, rota eğim açısını azaltmak için yeni çalışmalar başlatılmıştır.

Bu çalışmalar sonunda, rota 15 metre daha uzun olmuş, 2 yeni feniküler ile taşıma kapasitesi, saatte 1100 kişiye ulaştırılmış, yolculuk 4 dakikaya inmiştir.


1982 yılına gelindiğinde ise, üçüncü feniküler inşa edilmiştir. 1 Aralık 2007 tarihinde ise, yeni Hungerburg hizmete açılmıştır. Yeni feniküler: İnsburg şehrinin kalbinden başlar ve mimar Zaha Hadid tarafından tasarlanan eşsiz 4 istasyona uğrayarak, yolculuğunu tamamlar.

Uzunluk: 1838 metredir. Yolculuk 8 dakika sürmektedir. 288 metreden, 857 metre yüksekliğe çıkmaktadır. Bir seferde, 130 yolcu kapasitelidir.

 

LEOPOLDSBRUNNEN-LEOPOLD ÇEŞMESİ

Bu havuzların yaptırılması için: 1622-1630 yılları arasında, Arşidük Leopold V tarafından mimar Christoph Gummp görevlendirilir.

Amaç: siyasi gücünün simgelenmesidir. 1632 yılında Leopold ölür ve kendisinin ortaya koyduğu düzenleme kavramı kaybolur, çünkü orijinal planlar kaybolur.

Havuzda: kenarlarda, 17 karakter figüre edilmiştir. En ortada ve tepede: Arşidük’ün bronz atlı heykeli görülür. Burada, atın ön ayakları yükselmektedir. Leopold, kendisi sessiz ve onurlu duruştadır.

Giysileri, zamanın modasını yansıtmaktadır. Sağ elinde, bir mareşal batonu bulunmaktadır.

ALTES LANDHAUS-ESKİ FEDERAL EYALET PARLAMENTOSU

Maria Theresien caddesinde, İnner City merkezinde bulunan güzel Barok tarzı bina: şehrin en etkileyici yerlerinden birisi olarak kabul edilir. 1720 yılında inşa edilmiştir.

Yapının içinde: geniş bir meclis salonu, antik tanrı heykelleri, renkli freskler ve birçok döneme ait manzara resimleri ve pek çok heykel bulunmaktadır.

 

STADTTURM-CİTY TOWER-ŞEHİR KULESİ

Herzog-Friedrich Strasse adresinde bulunan kule, 31 metre yüksekliktedir. Kulenin gözlem güvertesi, muhteşem çevre manzarasıyla ilgi çekmektedir.

Bu manzarayı, 360 derecelik bir panoramada seyrederken, muhteşem keyif alacağınız kesindir. Burada bir gelenek var: kuleye çıkarken duvarlara hatıra yazısı yazabilirsiniz, ancak yanınızda kalem bulundurun.

 

ZAFER ARCH-TRİUMPHPFORTE

Burası: II. Leopold ve Maria Ludavica’nın evliliğinin onuruna, 1976 yılında inşa ettirilmiştir. Kapının: bir yanı “sevinci” ve diğer yanı ise “hüznü” temsil etmektedir. Çünkü: düğün kutlamaları sırasında, damadın babası Franz I. hayatını kaybetmiştir.

 

ALPİNE CLUP MUSEUM

Alman ve Avusturya Alp Kulübü tarafından oluşturulan müze: ilk olarak Almanya-Münih şehrinde, 1911 yılında eski bir villada açılmış ve 1944 yılında bombalanınca tahrip olmuştur. Ancak, bombalamadan önce, koleksiyonun büyük bölümü: Avusturya’nın Tirol bölgesine taşınmıştır.

1977 yılında: müze Wilhelm Greil Strabe bölgesinde inşa edilen Alpine Club evinin üçüncü katına taşınmıştır. 1993 yılında ise, sergi zemininde yapısal değişiklikler yapılmış ve 1996 yılında, müze, kendi koleksiyonunu sergilemeye başlamıştır. 2008 yılına gelindiğinde, müze Altstadt bölgesindeki yeni binasına taşınır. 2010 yılında ise “Avrupa Müze Ödülü” ne layık görülür.

 

CEPHANELİK-ZEUGHAUS

Eski bir askeri tesis olan cephanelik, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Maximilian Ben zamanında, 1500-1505 yılında inşa edilen cephanelik: o dönemde, Sill bölgesindeki şehrin kapılarının önünde yapılmıştır.

Büyük bir avlunun çevresinde: iki katlı, geniş kanatlı yapılardan oluşmaktadır. Savaş için malzemeler, toplar ve küçük silahlar burada saklanırmış. 1503 yılında, burada 150 silah bulunduğu söyleniyor ve cephanelik: 1918 yılına kadar yani Monarşinin sonuna kadar kullanılmıştır.

1964-1970 yılları arasında restore edilen yapı: 1973 yılında, Tirol Devlet Tarih Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Günümüzde: Tirol Eyalet Müzesinin bir kısmı: cephanelikte bulunmaktadır. Müzede: zaman zaman özel sergiler düzenlenmektedir ve yaz aylarında, iç avluda: açık hava konserleri ve sinema gösterileri sunulmaktadır.

GRASSMAYR BELL DÖKÜM VE MÜZESİ


Burası: İnsburk şehri sınırında, Wipptal vadisindedir. Her gün açık müzede, saat: 09.00-17.00 arasında açıktır. Girişte, yetişkinlerin 6 euro ücret ödemeleri gerekir.

Burası: 400 yıldır çan dökümhanesi olarak kullanılmaktadır. 1599 yılında, Bartlme Grassmayr’da ilk çan dökümü yapılmış ve o zamandan bu yana: uzmanlık bilgisi sır gibi saklanmaktadır.

Günümüzde, yakın çevredeki 100 den fazla eyalette: buradaki çan dökümhanesinde üretilen çanlar kullanılmaktadır. Ve günümüzde, hala çanların, geleneksel el sanatları yöntemlerine göre dökümü yapılmaktadır. Çanlar, üretim dışında, restore de edilmektedirler.


Burada, bugüne kadar dökülen en büyük çan: 10 tondur. “Fridensglocke” yani “Barış çanı” olarak isimlendirilen bu çan: “Alplerdeki huzuru ve barışı” simgelemektedir.
Evet burada bir de müze bulunuyor.

Gerek dökümhaneyi ve gerekse müzeyi ziyaret etmek isterseniz: müzede: dökümhanede üretilen çanların karmaşık ses çeşitlerini ve akustik özelliklerini duyabilirsiniz. Daha büyük çanlar ise, dışarıdadır ve bunlarda 50 kadar kısmi ses üretilmektedir.

Çan Müzesi: Avusturya Federal Bakanlığı tarafından “Avusturya Müzesi Ödülü”ne layık görülmüştür. Müzeyi ziyaret ederseniz: ses odasında, Grassmary çanlarının özelliklerini yaşayabilirsiniz.

 

İNNSBURCK STUBAİTAL İSTASYONU

Burası: 1903 yılında yapılmış ve 1983 yılına kadar: Stubai Valley Railway treninin bir istasyonu olarak kullanılmıştır. Ancak: trenler, Fulpmes şehri üzerine yönlendirilince, bu istasyon, 1983 yılından sonra kullanılmaz olmuştur.

İstasyon kompleksi: arazi üzerinde bir eşya deposu, bir köşk, bir istasyon binası, bekleme salonu ve istasyon şefinin ofisi ve iki yol lokomotifi bulunan hangardan oluşmaktadır.
1983 yılında söylediğim gibi, istasyon kapatılmıştır, bunun üzerine önündeki raylar kaldırılmıştır. Eski istasyon şefi ofisi ve bekleme odasında ise: günümüzdeki müze kurulmuştur.

KAİSERJAGER MÜZESİ

İnsburg şehrinin ünlü Bergisel tepesinde bulunan ve Mart 2011 tarihinde açılan müze: Rennweg yolundadır. Müzenin açık olduğu saatler: 09.00-17.00 arasındadır ve giriş ücreti 7 Euro’dur.
Bu Tirol Panorama müzesinde: 1000 metrekareden daha büyük bir alanda: 13 Ağustos 1809 tarihindeki Bergisel savaşına ait olaylar görülmektedir.

Genel anlamda: 1796-1945 yılları arasındaki savaşlarda ölen Tirol askerlerine adanmıştır. Müzede bulunan sergilerde: Tirolen özgürlük savaşçısı Andreas Hofer, 1816-1918 yılları arasındaki özürlük savaşlarında mücadele edenler hakkındaki tablolar, bayraklar ve geniş bir silah koleksiyonunu içermektedir.

Tablolarda kavisli tuval üzerine boyanan resimler: üç boyutlu gibi görülür. Cyclorama resimleri: I. Dünya savaşı sırasında, Viyana’da bulunurken, 1906 yılında Londra’ya transfer edilmiş ve “Roxal Austian Sergisi”nde sergilenmiştir.

Tirol tarihinin kilometre taşlarından bir yolculuk yapmak ve Tirol kültürünü yaşamak ve Tirol özgürlük savaşları hakkında daha fazla bilgi edinmek için, bu müzeyi ziyaret etmek gerekir.

Ziyaretçiler, yükseltilmiş bir platform alanından, İnsburg şehrinin muhteşem güzel manzarasını izleyebilirler.

 

RİESENRUNDGEMALDE

Saggen bölgesinde, Rennweg adresinde bulunan bu devasa panaromik resim: şehrin bir çok ünlü cazibe merkezinin 20. yüzyıldaki durumunu göstermesi bakımından ilgi çekmektedir. Buraya giriş ücretlidir ve giriş ücreti olarak 2.5 Euro alınır.

Panoramik resim: Münihli sanatçı Michael Zeno Diemer tarafından, üç aylık bir çalışmanın sonucunda hazırlanmıştır.

Resimde: 1809 yılında, Napolyon askeri güçlerinin, Berginsel savaşındaki yenilgisi tasvir edilmektedir. Resimde: özellikle Tirol çiftçilerinin savaş yorgunu yüzlerinin tasvirleri ilgi çekmektedir.

 

TİROL FOLK ART MUSEUM-TİROLER VOLKUNSTMUSEUM

Tiroller: İtalyan-Avusturya karışımı bir kültürü barındırmaktadır. Bu müzede de: geleneksel tekstil ürünleri ve giysiler, ahşap oymacılık eserleri ve hatta bir evin oturma odası sergilenmektedir.

Evet, bu müzeyi gezerken, Tirol kültürünü her yönüyle tanıyabilirsiniz.

 

HOFKİRCHE-İMPARATORLUK KİLİSESİ

Yaklaşık 500 yıl önce: 1553-1563 yılları arasında, Ferdinand Hofkirche: dedesi Kutsal Roma İmparatoru olarak kabul ettikleri Maximillian I: onuruna, mezarı olarak, bu gotik anıtı inşa ettirmiştir. Bu yapı, o dönemde bir jest olarak kabul edilmekte ise de, bugün mevcut yapının mimari güzelliği, ziyaret edenleri hayran bırakmaktadır.

Evet, burası, Avrupa’da bir imparator için yapılan en önemli mezar anıtı olarak bilinir.

Burada: Alman Rönesans heykel sanatının inanılmaz bir koleksiyonu bulunmaktadır. İmparator, dost ve akrabalarının ölümsüzlüğünü betimleyen bu 28 heykel: siyah mermer “Cenotaph” den yapılmıştır.

Yalnızca: sanatçı Alexander Colin tarafından yapılan, mermer-bronz kabartmalı firiz ve beyaz mermer kabartmaların yapımı, yaklaşık 80 yıl sürmüştür.

Taş kabartmalar: Maximillian’ın hayatındaki olumlu olaylardan kesitleri betimlemektedir.
Tirollerin kahramanı Andreas Hofer’in mezarı da burada bulunmaktadır.

DOMKİRCHE ZU ST JAKOB-İNNSBURCK DOME/CATHEDRAL

Wilten bölgesinde bulunan bu heybetli Roma Katolik katedrali: hemen fark edilmektedir. Yapıda, Barok mimari stil kullanılmıştır. Katedralin muhteşem kubbesi: özel ilgi almaktadır. Ancak: II. Dünya Savaşındaki bombalamalardan etkilendiği için, yapı: daha sonra yeniden inşa edilmiş ve özgün karakterinden uzaklaşılmıştır.

 

ALP ZOO-ALPENZOO

Weiherburggasse bölgesindeki hayvanat bahçesi: Alpler üzerinde, 727 metre yüksekliktedir ve Avrupa’nın en yüksek hayvanat bahçesi olarak bilinir. Müthiş manzarası ilgi çekmektedir.

Burada: 150 türden, 2000 hayvan bulunduğu söyleniyor. Burada: geniş bir akvaryum, Avrupa’nın en büyük altın kartal kuşu, ayı, kurt, su samuru, bir oyun parkı gibi yerler bulunmaktadır.

Burayı ziyaret etmek isterseniz, saat: 09.00-17.00 arasında açık bulunduğunu bilmeniz gerekir. Giriş ücretleriyse, yetişkinler için 11 Euro, gençler için 9 Euro, çocuklar için 5.5 Euro’dur.

 

EUROPABRÜCKE-AVRUPA KÖPRÜSÜ

Brenner otoyolunda bulunan bu köprü: Avrupa’nın en yüksek köprüsüdür ve 770 metre yükseklikte bulunmaktadır. (Bu yükseklik, deniz seviyesinden hesaplanan yüksekliktir) Köprünün uzunluğu: 198 metredir ve 1963 yılında tamamlanmıştır. Sill nehri üzerindeki köprü: Batı Avusturya’dan İtalya’ya uzanan ana yol rotası üzerindedir.

Köprü üzerinde, adrenalin sevenler için “Bungee Jumping” yapma şansı bulunuyor. Yaz döneminde, her cumartesi ve Pazar günü: bu heyecanı yaşayabilirsiniz.

 

HOFGARTEN-COURT GARDEN-KRALİYET BAHÇELERİ

Burası: önceleri kraliyet ailesinin taze sebze-meyve ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılmıştır. Günümüzde ise: bir İngiliz bahçesi tarzındadır ve içinde: göller, devasa ağaçlar ve süslü bitkiler bulunmaktadır.

Park alanı içinde, Kunstpavillion denilen yerde ise, yaz döneminde açık hava konserleri verilmektedir.

 

Bulgaristan Burgaz

Bulgaristan Burgaz

Bulgaristan Burgaz;

Bulgaristan ülkesinin Karadeniz kıyısında sahil şeridindeki bu şehir: ülkemize çok yakın, bir anlamda Kırklareli şehrimizin komşusudur. Burgaz limanı, ülkenin en büyük kargo limanıdır.

Şehir: ülkenin dördüncü büyük şehridir. Ülkenin diğer bazı şehirlerine olan uzaklığı ise: Sofya: 385 km. Plovdin: 268 km. ve Varna: 134 km. dir. Şehir nüfusu, 230 bin kişiden oluşmaktadır, ancak yaz aylarında bu nüfus ikiye katlanmaktadır.

6 Aralık günü burayı ziyaret ederseniz. Aziz Nikolay Miracleworker günü ve Burgaz Günü kutlamalarına katılabilirsiniz. Bu kutlamalarda: Bulgaristan’ın birçok şehrinden, buraya ziyaretçiler gelir ve büyük kutlamalar yapılır.

Kutlamalarda: denize çelenk atma, rahipler tarafından yapılan geçit töreni, balık çorbası etkinlikleri, şarkılar ve havai fişek gösterileri, konserler düzenlenmektedir. Bunun dışında: yine bu şehirde, her yıl Ağustos ayında düzenlenen bir festival ve etkinlik bayağı meşhurdur.

“Spirit of Burgas” olarak isimlendirilen bu müzik festivalinde: rock, reggae-caz, blues, tekno gibi müziğin birçok türünden guruplar, izleyenlere müzik ziyafeti çekiyorlar.

Evet: şehrin son yıllarda aldığı birkaç ödülden söz ederek, giriş kısmını bitireceğim: 2012 yılı için, Bulgaristan’da yaşamak için en iyi şehir, 2011 yılı için Bulgaristan’da en yeşil şehir, 2012 yılı için Bulgaristan’da turizmin gelişmesine katkı ödülü.

TARİHİ

Bulgaristan Burgaz;

Burgaz: 1367 yılında Türk hakimiyetine geçmiş ve 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına kadar Türk hakimiyetinde kalmıştır. 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması ile, şehir, özerk hale gelmiş ve 1885 yılında ise Bulgaristan Prensliği tarafından ilhak edilmiştir. 1908 yılında Bulgaristan bağımsızlığını ilan edince, şehir de, Türk egemenliğinden tamamen çıkmıştır.

Şehrin yakın tarihi geçmişinde bir olay var. 18 Temmuz 2012 tarihinde, İsrailli turistlerin bulunduğu bir otobüste, intihar bombacısı eylem düzenledi ve eylem 7 ölü, 30 yaralı ile sonuçlandı.

ULAŞIM

Bulgaristan Burgaz;

Şehirde uluslar arası bir havaalanı ve tren istasyonu bulunmaktadır. Sofya ile arasında ise, bir otoyol bağlantısı bulunmaktadır. Havayolu ile buraya ulaşmak isterseniz, havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım için, toplu taşım aracı otobüsü kullanabilirsiniz.

0.90 leva karşılığı ücretle kullanılan bu otobüs yaklaşık 30 dakikalık yolculuk sonrasında, sizi şehir merkezine ulaştırıyor. Havaalanı şehir merkezine 10 km. uzaklıktadır.

Karayolu ile gitmek en uygun yoldur. İstanbul’dan bir otobüsle hareket ettiğinizde: Kırklareli üzerinden, Dereköy sınır kapısından çıkarak, yaklaşık 4 saatlik bir yolculuk sonrasında şehre ulaşabilirsiniz.

Dereköy’den sonra, yaklaşık 8 km ilerliyorsunuz ve sınır kapısına ulaşıyorsunuz. Bu yol virajlı, dikkatli gitmek gerekir. Sonra, kısa bir bekleyişten sonra: sınır kapısından çıkıp, 80 km. sonra Burgaz şehrine ulaşmak mümkündür.

Ulaşım için: kendi özel aracınızı kullanacaksanız: Bulgaristan gümrük yetkilileri, aracınız için “Yeşil Sigorta” denilen bir tür sigorta istiyorlar. Sigortanın 15 günlük ücreti, 60 Euro’dur. Bu sigortayı gümrük kapısında yaptırmak mümkün ama bence, yola çıkmadan önce bir sigorta şirketine yaptırmalısınız.

Ayrıca: ruhsat sahibinin sürücü ile aynı kişi olmasını istiyorlar. Ayrıca, yine gümrükten araç pulu (10 leva) almanızı öneririm, çünkü Bulgaristan içindeki kontrollerde bu yoksa, büyük cezalar ödemeniz söz konusu olabiliyor.

VİZE

Bulgaristan Burgaz;

Yeşil pasaport sahipleri ve Shengen vizesi olanlar, Bulgaristan’a ilaveten bir vize almadan girebiliyorlar.

NÜFUSU

Bulgaristan Burgaz;

Şehirde yaşayanların büyük bölümü Müslümandır ve Türkçe konuşmayı bilmektedirler. Bunun dışında: bağıra çağıra konuşan, saçlarını kazıtmış, Bulgar milliyetçiliği konusundaki aşırı tutumları hemen hissedilen gençler de görülüyor. Hatta: bazı yapıların duvarlarına “gamalı haç” işaretlemişler. Yine de, bunların ziyaretçilere pek sıkıntı yarattıkları söylenemez.

İKLİM

Bulgaristan Burgaz;

Burgaz bölgesinde: deniz ve karasal etkilerin egemen olduğu ıslak subtropikal iklim hakimdir. Yaz aylarında ortalama sıcaklık, Temmuz ayında 22.7 derece ve bu sıcaklıklar, Kasım ayına kadar 20 derece civarında gitmektedir.

Kış mevsiminde ise, sıcaklıklar ülkenin diğer bölgelerine kıyasla oldukça yumuşaktır ve hemen hemen hiç kar yağmaz. Kış ortalama sıcaklıkları, Ocak ayında 2.1 civarındadır. Yıllık ortalama sıcaklık ise, 12.3 derecedir.

PARA

Şehirde “leva” kullanılıyor ama birçok yerde dolar ve Euro da geçiyor.

GECE HAYATI

Bulgaristan Burgaz;

Şehirde, özellikle Türkler tarafından tercih edilen gece hayatı ve eğlence mekanı “Hotel Bulgaria” denilebilir. Burada: kumarhane dışında erotik showlar düzenleniyor ve bu konudaki meraklılar tarafından yoğun olarak tercih ediliyor. Ancak, yine de, bu şehirde gece hayatı için en çok tercih edilen yer “Slınçev Brag” yani “Sunny Beach” denilen yerdir.

NE YENİR

Bulgaristan Burgaz;

Şehir merkezinde birçok restoran var. Buraya has bir yemek türü göremedim. Ancak: örneğin, şehir merkezinde “Amstel” denilen bir restoran var, oraya uğrarsanız: yöresel lezzetlerden bir kısmını görebilirsiniz. Ayrıca, yine şehirde Happys Restoranları zinciri var, bunları da tercih edebilirsiniz.

Veya, yine şehir merkezinde, zengin menüsü ile dikkati çeken “Happy Bar and Gril” düşünülebilir.
Yöresel lezzetlerden “şopska” salata denemelisiniz.
Bir de: Seaside park alanına gittiğinizde, buraya has menekşeli dondurmayı tatmalısınız.
İçki olarak ise “limon aromalı kamenitza birası” düşünülebilir.

NE SATIN ALINIR

Bulgaristan Burgaz;

Burgaz şehri: süt ürünleriyle ünlüdür. Buradan, dönüşünüze yakın tarihlerde: Emmanter, Danish, Camembert peynirlerinden satın alırsanız, bu lezzetleri dönüşte de tatmak imkanına sahip olursunuz.

GEZİLECEK YERLER

ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Bulgaristan Burgaz;

Müze, Dmitri Brakolovym Todorov tarafından, 1873 yılında, Brakolova denilen yerde inşa edilen yapıda bulunmaktadır. Slavyanska bölgesindedir.
Müzede bulunan objeler, iki bölüme ayrılmıştır. Zemin katta: 19.yüzyıl sonuna kadar süren dokuma işçiliği ürünleri sergilenmektedir.

Bunlar arasında, özellikle köylü giysilerini süslemek için kullanılan objeler ilgi çekmektedir. Müzenin birinci ve ikinci katında ise: çeşitli ve doğal renklerde: ev eşyaları, kumaşlar, giysiler ve benzeri objeler sergilenmektedir.

Burada, ayrıca vitrinler içinde geleneksel halk kostümleri de sergileniyor ki. Müzenin en itibarlı koleksiyonu buradadır. Bunlar: 19. yüzyıldan itibaren, Burgaz bölgesindeki tipik ayinler ve kutlamalarda kullanılan festival giysilerinden oluşmaktadırlar.

ST CYRİLL VE AZİZ METODLY KATEDRAL KİLİSE

İtalyan mimar Rikardo Toskani tarafından, 1897-1907 yılları arasında yapılmıştır. Duvar resimlerinde, aziz Cyrill ve Methodius’un resimleri tasvir edilmiştir. Kilise, 1979 yılında, Bulgar Devleti tarafından, Ulusal öneme sahip kültür, mimari ve yapısal anıt olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Aleko Bogoridi Bulvarındadır. Burada: Burgaz bölgesinde bulunan, 14. yüzyıl ve öncesindeki döneme ait arkeolojik buluntular sergilenmektedir. Bunlar arasında: Karadeniz denizcilik tarihini yansıtan objeler, altın takılar, sanat nesneleri ve çömlekler bulunmaktadır.

LARGO

Burası, şehrin en ünlü caddesidir ve aynı zamanda şehirde en çok ziyaret edilen ve işlek yerdir. Burada: sokak müzisyenleri, dondurma-mısır satanlar, köşelerde küçük publar bulunuyor. Burgaz ruhunu keşfetmek için burayı ziyaret etmek gerekir.

Burada, ayrıca: Troykata Meydanı bulunuyor. Bu meydan: şehirdeki birçok konser, gösteri, kültürel ve sportif etkinliklerin düzenlendiği yer olarak bilinir. Aynı zamanda: Sovyet ordusu da, görkemli geçit törenlerini burada yapıyormuş.

Alexander caddesi boyunca: iki güzel havuz da bulunuyor ve bunların renkli fıskiyeleri, şehir ziyaretçileri tarafından en çok fotoğraflanan yerler olarak önem kazanıyor.

SAAT

Şehrin tartışmasız en gözde sembollerinden olan bu saat: 20. yüzyılın başlarında, Bogoridi ve Alexandrovska caddeleri köşesinde yapılmıştır. Saat: yıllardır Burgazlılar için buluşma ve toplantı yeri olarak tercih edilmiştir. Saat yakınlarında: birçok insanı, sürekli olarak birilerini bekliyor gibi görmek mümkündür.

PUSULA

Burgaz şehrindeki gezide, başlangıç noktası olarak tercih edilen “Hub” olarak bilinen, şehrin mimari merkezidir. Buraya, aynı zamanda “pusula” da denilir. Alexandrovska caddesi üzerinde bulunan ve bronzdan yapılmış pusula: Burgaz bölgesinde “sıfır” noktası olarak kabul edilmektedir.

Sanatsal bir güzellik arz etmektedir ki, kabartma görüntüleri olan, şık bir dekoratif tabak gibidir. Evet, bu ilginç eser: heykeltıraş Radostin Damaskov tarafından yapılmıştır.

AZİZ NİKOLAY MİRACLEWORKER ARCH

Burası: şehir merkezinde, yine şehrin sembollerinden olan bir sanat objesidir. Pusulanın yakınlarındadır. Sanatçı İvan Bahchevanov tarafından tasarlanmıştır. Metal ve taştan yapılmış bu eserde: Burgaz bölgesinin kutsal azizi Nikolay’ın: ikonografik görüntüsü, bir alçak kabartma ile sembolize edilmiştir.

Azizin kabartma yüze: doğu tarafına bakmaktadır. Bu yüzden, günün ilk güneş ışıkları, Azizin yüzünde parıldamaktadır.

Evet: bu eserin altındaki bölümden geçerseniz: hastalıklardan korunacağınız ve yeni enerji alacağınız, vücudunuzun yenileneceği rivayet edilmektedir. Sağlık ve refah için, objenin altındaki bölümden geçmek, ziyaretçiler için bir gelenek haline gelmiştir.

GRAMOPHONE

Largo bölgesindeki bu mimari anıt: şehrin sembollerinden birisidir. Eser, sanatçı Rusi Stoyanov tarafından tasarlanmıştır. Anıtın boyu, yaklaşık 2 metredir ve oldukça heybetlidir. Gramafonun çevresinde: kolunu çevirmek için çabalayan çocuklar görebilirsiniz.

Burgaz şehrinin yaşlıları: dikkatle gramafon kolu çevrildiğinde, gramafonun içinden sizi seven kişinin ismini duyabileceğinizi söylüyorlar.

DENİZ FENERİ

Deniz feneri, Burgaz Limanında bulunmaktadır. Merkez plajı ve iskeleden görülebilmektedir. İlk olarak, 19. yüzyılda faaliyete başlamıştır. Sabi Denev tarafından tasarlanmıştır.

CENTRAL BEACH

Burgaz şehri Karadeniz kıyısında olunca, elbette bu şehirde plajlar bulunuyor. Bu plaj: neredeyse 2 km. lik kumsalı ile, şehrin merkez plajıdır ve gerek Burgazlılar ve gerekse ziyaretçiler tarafından tercih edilmektedir. Plaj: seaside park alanındadır ve bu yüzden şehrin en yeşil ve keyifli yerlerinden birisidir.

Hemen yakınında Burgaz Feneri bulunur. Ziyaretçilerin rahatı ve konforu için duş ve soyunma odaları bulunur. Şemsiye ve şezlonglar ücretsiz sunuluyor. Ayrıca: yine plaj bölgesinde futbol, voleybol, plaj tenisi için spor tesisleri buluyor.

Bulgaristan’ın en büyük müzik festivali: burada düzenlenir. Ayrıca, yine burada, birçok ulusal ve uluslar arası nitelikte prestijli spor yarışmaları düzenlenir.

NORTH BEACH

Burası da, Seaside park boyunca uzanan, dinlenme, spor ve eğlence merkezidir. Plajın uzunluğu yaklaşık 1700 metredir ve genişliği ortalama 38 metredir. Sahilde bulunan kumluk alan: her gün temizlenmektedir. Plaj alanında: gündüz ve akşamları faaliyet gösteren: iki restoran, bar ve pub bulunmaktadır. Ayrıca, yine plaj alanında: iki futbol ve dört voleybol sahası bulunmaktadır.

SEA SİDE PARK

Burası, deniz kıyısında bir park alanı değil, aynı zamanda şehrin kalbi gibidir ve şehirdeki birçok sanatçı, romantik bir yer olarak burayı tercih etmektedirler.

Park alanı: Bulgaristan ülkesinin en güzel parklarından birisi olarak, 1910 yılında, peysajcı Georgi Duhtev tarafından inşa edilmiştir. Bu inşası sırasında: dünyanın birçok yerinden getirilen egzotik bitkiler kullanılmıştır ki, bu bitkiler, bugün bile parka egzotik bir hava vermektedirler. Park alanının uzunluğu 5 km. dir.

Tamamen gezmek istediğinizde, birkaç saat ayırmanız gerekir.

Evet: güzel bir yürüyüş yapmak, çok sayıdaki dinlenme alanlarını görmek ve birçok restoranda yöresel lezzetleri tatmak istiyorsanız, bu park alanının mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Yaz döneminde, bu park alanında: şarkı yarışması, foklör festivali, müzik festivali ve çağdaş sanat festivali düzenleniyor.

Deniz Casino

Sea Side Park merkezinde bulunan: Sea Casino: Burgaz şehrinin en sembolik yapılarından birisidir. Yapı: 1936 yılında yapılan, kumarhane projesi yarışmasını kazanan projedir. Tabii ismini düşününce, burasının bir kumarhane olmadığını belirtmem gerekir.

Burgaz Belediye Başkanı Atanas Sirekov tarafından yapılan yarışmada: 17 proje yarışmış ve Mimar Viktoria Angelova’nın bu projesi yarışmayı kazanmıştır. Proje tamamlanmasını müteakip 7 Ağustos 1938 tarihinde açılmıştır.

Yapı: bütün körfez manzarasına sahiptir ve ayrıca: denizden geçen gemilerden ve yakındaki iskeleden görülebilmektedir.

Günümüzde, bir kültür merkezi olarak kullanılmaktadır. Festivaller, film gösterimleri, sergiler ve düğün törenlerine ev sahipliği yapmaktadır. Hatta: 2011 yılında, yenilendikten sonra “Yılın Binası” ödülüne layık görülmüştür.

Pantheon

Seaside Park alanında bulunan anıt: Burgaz şehrinin sembollerinden birisidir. 1981 yılında dikilen anıt, anti faşizm anısına dikilmiştir. Heykeltıraş Valentin Starchev tarafından tasarlanmıştır.

1989 yılındaki siyasi değişikliklere kadar: anıtın orta kısmında “ebedi ateş” yanmakta ve askerler tarafından nöbet tutulmaktaymış. Günümüzde, anıt: bir buluşma yeri olarak kullanılmaktadır.

PETRO ZADGORSKİ GALERİSİ

Burası: ülkenin en eski sanat galerilerinden biridir. Yapı: Sinegog’u andırır. İtalyan mimar Ricardo Toscani tarafından, 1960 yılında yapılmıştır.

Galerinin koleksiyonunda: 2000 civarında, heykel ve sanat grafik eserlerinden oluşan bir topluluk bulunmaktadır. Ancak, bu eserlerin sanatçılarının tümü: Burgaz şehri sanatçılarıdır. Ayrıca: yine bölgeden toplanan dini ikon eserleri de ilgi çekiyor.

AKVE KHALIDE-THERMOPOLİS

Burası: antik ve ortaçağ dönemlerinde iskan edilmiş bir bölge olarak dikkat çekmektedir. Buraya ulaşmak için, şehir merkezinden şehir içi otobüsleri kullanabilirsiniz.

Aqua Calidae

Burası, BAlneoloji kompleksi üzerinde bulunan ve kuzeyden güneye 85 metre uzunluğunda bulunan, dünyanın en büyük şifalı maden suyu alanı olarak bilinir. Alan: Thermopolis şehrinin ucunda, yüzyıllardır var olmuştur. Şehir ziyaretçileri, yüzyıllar boyunca burayı ziyaret etmişlerdir.

Mineral Bölümler

MÖ.1000 yıllarında: Thermopolis şehri: burada bulunan sıcak mineral kaynakları çevresinde inşa edilmiştir.

Hatta: bölgede yaygın bulunan “üç periler” efsanesi: insanları buraya özellikle çekmiştir. 16. yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman: suyun iyileştirici niteliklerini öğrenince, buraya o dönemin en modern Türk hamamını inşa ettirmiştir.

Zaten, şehrin ismi de: “Calidea” da “sıcak şehir” anlamında “Therma” veya “Thermopolis” olarak kullanılmıştır. 6. yüzyılda, eski köy banyoları genişletilmiş ve kale duvarları inşa edilmiştir. Roma döneminde ise, İmparator Trayan: hamama kadar ulaşan yol inşa ettirmiştir.

Yine imparator Septimius Severus döneminde, hamam bölgesinde, özel kutlamalar ve spor oyunları düzenlenmiştir. İmparator Tiberius II nin eşi Anastasia: burada iyileşmiş ve yerel kiliseye, minnettarlığını ifade etmek için yardımda bulunmuştur. 13. yüzyılda, haçlı seferleri sırasında, Latin şövalyeleri burada ağırlanmıştır.

Üç Periler Efsanesi

Bölgede anlatılan bir efsaneye göre: üç bakire kız: antik şehri ve Aqua Calidae arasındaki şifalı suların bulunduğu bölgeyi korumak için hayatlarını adamışlardır. Ancak: kızlar, verdikleri sözü tutamazlar ve günah işlerler. Bunun üzerine: tanrılar tarafından cezalandırılırlar ve taşa çevrilirler.

Bölgenin bugünkü durumu

Evet, bu antik kent alanına ziyarete giderseniz: kent duvarı, kuzey kapısı ve dükkan ve mutfaklar ve hamam kompleksinin bulunduğu yerde, doğu kanadında ortaya çıkarılan 8 odayı görebilirsiniz.

Hamam kompleksinin, özellikle ısıtma sisteminin benzersiz olduğu söyleniyor. Mevcut kil borular ile: sıcak su ve sıcak hava dolaştırılarak taş zemin döşemesi ısıtılıyormuş. Mermer kaideler ile iki katmanlı havuz da, ilgi çekiyor.

Bölgede yapılan arkeolojik araştırmalarda: 200 civarında sikke, mücevher ve kült nesne bulunmuştur. Bunlar arasında en değerli olanlar: Trakya kült gümüş balta, üzerinde oyulmuş bir imparatorluk kartalı bulunan toprak minyatür obje, gümüş madalyon, özerk bronz sikkelerdir.

AZİZ ANASTASİA ISLAND

Ada, Karadeniz kıyısında, Burgaz körfezinde bulunmaktadır. 1959-1990 yılları arasında “Bolşevik” adası olarak bilinmektedir. Buraya ulaşmak için, Seaside Park alanındaki teknelere binmeniz gerekiyor.

Volkanik adanın deniz seviyesinden yüksekliği, 12 ile 17 metre arasında değişmektedir.
Ada hakkındaki efsanelere göre: adanın bir manastır gurubunu barındırdığı ve zaman zaman korsan baskınlarının olduğu hakkındadır.

Bu korsan baskınlarında, adada bulunan rahiplerin kiliseye saklandıkları ve kendilerine yardım etmesi için Aziz Anastasia’ya dua ettikleri söylenir. Aziz Anastisia, rahiplerin bu dualarını duyar ve korkunç bir fırtına göndererek iki korsan gemisini yok eder.

Hatta: bugün, bu yok olan korsan gemilerinin fosilleşmiş kalıntılarının bir kaya üzerinde bulunduğu ve dikkatlice bakılırsa görülebileceği söylenir. Günümüzde de, adayı basan bu korsanların, hazinelerini adada toprağa gömdükleri ve bu hazinenin ölü korsan hayaletleri tarafından korunduğu söylenir.

Manastır

Adadaki manastır: üzerinde kilise bulunan tek Bulgar adası olarak buraya ayrı bir önem vermektedir. Manastırın 15. yüzyıldan kaldığı ve yıllar boyunca birkaç kez korsan baskınları sonucunda yakılarak yok olduğu ve sonrasında yeniden yapıldığı biliniyor.

Daha sonraki süreçte ise: manastır bir hapishane olarak kullanılmış ve 1923 yılında ise terk edilmiştir. 1925 yılına gelindiğinde, burası yeniden hapishane olarak kullanılmaya başlanmış, ancak aynı yılın Temmuz ayında, 43 mahkum, iki kürekli tekneyle buradan kaçmış ve manastır: onların anısına bir süre, müze olarak kullanılmış, günümüzde ise, otel olarak kullanılmaktadır.

Deniz Feneri

Adada bulunan deniz feneri: 1889 yılında bir Fransız şirketi tarafından yapılmıştır. Deniz seviyesinden 40 metre yükseklikteki fenerin ışığı, yaklaşık 10 km. lik mesafeden görülmektedir. Günümüzde görülen deniz feneri ise: 1912 yılında, adanın kuzey kesiminde yapılmış ve 1914 yılından bugüne, hizmetini sürdürmektedir.

Evet, günümüzde burayı ziyaret ederseniz: daha önce söz ettiğim gibi manastır otelde konaklayabilirsiniz. Otelin restoranında ise, tüm Burgaz körfezinin muhteşem manzarasını izleyerek, yörenin otantik yemeklerini tadabilirsiniz.

PHOROS/POROS ANTİK KENTİ

Foros Peninsula: şehir merkezinde, Poda bölgesindedir. Burada: 2008 yılında ilk arkeolojik çalışmalar yapılmış ve kayıp şehrin kalıntıları bulunmuştur. Bu kalıntılar: antik ve ortaçağ kalesi ve liman şeklindedir. Arkeologlar: Burgaz tepe üzerinde ise, efsanevi eski kulenin kalıntılarını bulmuşlardır. Bu buluntular sonucunda, yörenin, en az 20 yüzyıllık bir geçmişi olduğuna inanılmaktadır.

Buradaki kale: Roma imparatoru Antoninus Pius tarafından, 2. yüzyılın ortalarında, Mandrensko gölünün boğazını korumak için inşa edilmiştir. Hatta: günümüzdeki “Burgaz” isminin, burada bulunan muhtemel “Burgi” yani “kuleler” den geldiği düşünülmektedir.

Bu bölge, Bulgar tarihi açısından da büyük önem taşımaktadır. 14 yüzyıl başlarında, Bulgar Çarı Teodor Svetoslav: Karadeniz bölgesinde, hakimiyet alanını arttırmak için mücadeleye başladı.

Bunun üzerine, Bizans imparatoru, Bulgarları durdurmak için acele bir ordu hazırladı ve 1304 yılında, Mandrensko gölü yakınlarında Bizanslılar ile Bulgarlar arasında yapılan büyük savaşı: Bulgarlar kazandı.

SUNNY BEACH-SLINCEV BRYAG

Burası, Bulgaristan ülkesinin tatil merkezidir. Burada: çok sayıda oteller, barlar, clupler ve güzel plajlar bulunuyor.

Şehir merkezinden otobüse bindiğinizde, 20-30 dakikalık bir yolculuk sonrasında buraya ulaşmak mümkündür. Gerek deniz ve gerekse eğlence için burası tercih edilebilir. Eğlence hayatı sabaha kadar sürüyor. 4-5 tane mekan var, hepsi ayrı tarzlardadır. Tek benzerlikleri: bu mekanlarda görülen kızlar. Bunlar en şık elbiselerini giymiş, saçlarını yaptırmış olarak burayı mekan ediniyorlar.

Ayrıca: yine burada kumarhaneler ve erotik showlar ilgi çekiyor. Yalnız deniz girmeyi düşünenlerin, Karadeniz’in hırçın ve dalgalı yapısını unutmamaları gerekir. Hatta: kıyıdan itibaren deniz içinde ilerledikçe, büyük bir bölümün tamamen yosun kaplı olduğu da denizin tadını kaçırıyor.

Özellikle şehir ziyaretçilerinin büyük bölümü: burayı tatil için tercih ediyorlar. Burgaz yerlileri ise, daha çok şehir merkezindeki plajları tercih ediyorlar, buraya pek gelen olmuyor. Ancak: şehrin ünlüleri ve futbolcularının burayı tercih ettikleri söyleniyor.

DEULTUM ANTİK ŞEHRİ

Burgaz şehir merkezinin güney batı kısmında, şehir merkezine 18 km uzaklıktadır. Mandrensko gölü kıyısındadır.

Roma dönemine ait şehir: MS 69 yılında, İmparator Flavius Vespasianus tarafından, emektar Romalı askerler için kurulmuştur. Bu Romalı askerler: Legio Octava Augusta denilen “Sekizinci Augustus Legion” olarak bilinmektedirler.

Savaş bittiğinde, Roma hukukuna göre, emektar askerler, kendilerine savaş hizmetinin karşılığı ödül olarak, yeşil topraklar verilmesini isterler ve bunun üzerine, burası kurulur ve kendilerine tahsis edilir. Zamanla şehrin sınırlarını genişletmek için, küçük küçük ve “burgu” denilen kuleler kurulur. Burgas şehri, ismini bu kulelerden almaktadır.

Evet, zamanla genişletilen şehir, eyaletteki en zengin şehirlerden birisi haline gelmiştir. Şehir, 2. yüzyılda, büyük surlarla korunuyordu. Çok iyi bir su temin ve kanalizasyon sistemi vardı. Hatta: dünyada, yöne göre yönlendirilmiş ilk dikdörtgen sokak ağı sistemi (Hippodamos sistemi) burada kurulmuştur. Ayrıca: yerden ısıtmalı hamam sistemi, şehrin zenginliğinin en büyük kanıtlarından birisidir.

5 bin metre karelik bir alana sahip, ilk dikdörtgen sur: 4. yüzyılın ortalarında inşa edilmiştir. Ortaçağ başlarında ise, kasaba: Bulgaristan ve Bizans arasında önemli bir sınır noktası olmuştur.

Evet, takip eden dönemde; 1988 yılında burada başlayan arkeolojik kazılarda: birçok heykel, yazıtlar, seramik ve küçük buluntular bulunmuştur ve bunlar günümüzde Burgaz Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Burada bulunan kale kalıntıları ise: Bulgar Devleti tarafından mimari anıt olarak kayıt edilerek koruma altına alınmıştır. Burayı ziyaret ederseniz görebilecekleriniz: Roma dönemine ait asker banyosu, 3-4 yüzyıllardan kalma kamu binaları, nehrin güney kıyısında 5-14. yüzyıllardan kalma küçük bir ortaçağ kalesi, 9.yüzyılda Çar Boris I. Döneminde inşa edilmiş bir kilise.

Ayrıca: yine burada eski Bulgar sınırını oluşturan “Erkesia” nın en iyi korunmuş bölgelerini de görebilirsiniz.

Burada yol boyunca: antik ve Hıristiyanlık dönemine ait tapınaklar, yazıtlar ve diğer mimari bulgular görülebilir.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü

20160807_170234
Macaristan Budapeşte Buda bölümü

Budapeşte şehrinin “Buda” olarak bilinen bölümü, Tuna nehrinin bir kıyısında ve şehrin tarihi özellikleri ve güzellikleri öne çıkan bölümüdür.

Burası, Peşte bölümünden ayrı olarak tamamen tarihin öne çıktığı bir yerdir. Tarihi yerleri sevenler, burada bol miktarda tarihi güzellik bulacaklardır.

ZİNCİRLİ KÖPRÜ-LANC HİD

Orijinal ismi “İsnat Lansit” dir. Burası, çok büyük bir Macar olarak kabul edilen Macar Bilimler Akademisi Başkanı olan Kont İsvan Seçeni tarafından yaptırılmıştır. İsvan Seçeni babasını bir kış döneminde babasını kaybeder, ancak Tuna nehri buz tutmuştur ve karşıya geçemez.

Bunun üzerine “buraya bir köprü yaptırmamız lazım” diyerek çalışmaları başlatır. Önce maddi anlamda çalışmalar tamamlanır ve arkasından İngiltere’den demir malzemeler satın alınır.

İskoç inşaat mühendisiyle anlaşılır ve 1842 yılında bu köprünün yapımına başlanır. Yapılış 7 yıl sürer ve köprü 1849 yılında tamamlanır. Ancak 1945 yılında, Naziler, müttefik kuvvetlerin kullanımını önlemek için köprüyü havaya uçururlar.

Tam 100 sene sonra, 1949 yılında, köprü tekrar ayağa kaldırılır. Şehrin ilk köprüsü ismini, birer gerdanlığı andıran asma zincirlerden almaktadır.

Uzunluğu 380 metre, genişliği 16 metredir. Her iki ayak başında da aslan heykelleri vardır. Söylentiye göre: köprüyü yapan mimar, eğer köprü bittiğinde hata olursa, kendini öldüreceğini söyler ve köprüyü hatasız yapar.

Halk, köprüde hiçbir statik ve mimari hata bulamaz. Ama, bir çocuk hata bulur.

Aslan heykellerini yapan heykeltıraş, aslanların dillerini yapmayı unutmuştur. Çocuk, aslanların dillerini yutup yutmadıklarını sorar. Bunun üzerine, aslanların dillerinin olmadığı anlaşılır ve köprüyü yapan mimar, Tuna nehrine atlayarak intihar eder ve ölür. Köprü üzerinde, her zaman, hediyelik eşya satıcılarını görebilirsiniz.

20160807_164253
Macaristan Budapeşte Buda bölümü

Şehrin bu bölümünde, en büyük özellik taşıyan yer “kale” bölümüdür. Zincirli köprüden geçerek ulaşacağınız bölümde, “coğ-wheel tran” isimli feniküler kullanarak kaleye çıkabilirsiniz. Tabii yorulmayı göze alanlar için, hemen fenikülerin yanında yaya yolu da var.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü Kale Tepesi

20160807_163541
Macaristan Budapeşte Buda bölümü Kale Tepesi

20160807_163459
Macaristan Budapeşte Buda bölümü Kale Tepesi

KALE TEPESİ

13.yüzyılda, Buda şehri, burada gelişmeye başlamış. Moğol saldırılarından sonra, 1255 yılında, Kral Bela, kalesini buraya kurarak, Buda’yı başkent yapmış. (Daha önceki başkent, Moğol saldırıları sonucu yıkılan Estergon) Osmanlı saldırıları sonucu kale yıkılmış, ancak daha sonra yeniden yapılmış. Surlar, orijinaline uygun olarak yeniden inşa edilmiş.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü

Burası

UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mirası Listesine konularak, koruma altına alınmış. Zamanında, kaleyi kuşatan Türkler, hiçbir direnişle karşılaşmadan kaleyi ele geçirmişlerdir. Ancak: Türklerin, buradaki sarayı harabeye çevirdiğini söylüyorlar.

Daha sonra: Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun sarayı olacağı zaman, saray yeniden inşa edilmiş. Sonra, II. Dünya Savaşında tekrar hasar görmüş. Şu an göreceğiniz saray: geçmişi size hatırlatacak seviyede değildir.

Kale yakınlarında bulunan “Terör Müzesini” gezdiğinizde, bu sarayın eski halini ve geçirdiği evreleri anlamak mümkündür.

Bu gezintiyi akşam saatlerine bırakırsanız: Tuna nehrinin gün batımında ne kadar güzelleştiğini görebilirsiniz. Zaten, Budapeşte şehri dünyanın en iyi ışıklandırılan 3’ncü şehri olarak seçilmiştir.

Kalenin ortasında, hemen kilisenin yanında bulunan avluda bir kuyu göreceksiniz. Bu kuyu, söylenenlere göre “zina” yapanların canlı canlı atıldıkları bir kuyu imiş.

Bu arada, unutmadan, Kale tepesinde, Lovas sokağında, Son Buda valisi Abdurrahman Avni Arnavut Paşa’ya ait bir mezar taşı var. Son vali Paşa; şehri kuşatan Avusturya ordusuna karşı, 2.5 ay direnmiş.

Ancak, Avusturyalılar, 1666 yılında, Budin şehrine girerek, 145 yıllık Türk hakimiyetine son verirler. Paşa, çarpışmalar sırasında şehit düşer.

Ancak, Macarlar Paşayı unutmazlar ve şehit düştüğü yere, çok daha sonraları dikilen bir anıt üzerine, son derece centilmence bir yazı yazarlar.

145 yıllık Türk egemenliğinin son Buda valisi Abdurrahman Arnavut Paşa, bu yerin yakınında 1686 Eylül ayının 2.günü, yaşamının 70 yılında, maktul düştü, kahraman düşmandı, rahat uyusun.” Bir tepede: yolun ortasında, minik bir anıt, daha doğrusu üzeri yazılı bir taş görülüyor.

20160807_163821
Macaristan Budapeşte Buda bölümü SZENT MATTHİAS KİLİSESİ

20160807_164652
Macaristan Budapeşte Buda bölümü SZENT MATTHİAS KİLİSESİ

 

20160807_164253
Macaristan Budapeşte Buda bölümü SZENT MATTHİAS KİLİSESİ

20160807_165130
Macaristan Budapeşte Buda bölümü SZENT MATTHİAS KİLİSESİ

 

SZENT MATTHİAS KİLİSESİ

1015 yılında yapılmış. Meryem Ana adına inşa edilmiş. Çatısı: renkli Macar çinileriyle kaplı. Ülkenin ikinci büyük kilisesidir. Burası var olan bir kiliseye Kral Matthias tarafından ilave edilerek yaptırıldığı için ve Matthias’ın evlilik töreni burada yapıldığı için onun adı ile anılmaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman, şehri ele geçirdiğinde: burası yaklaşık 150 yıl boyunca cami olarak kullanılmış ve kendisi, ilk cuma namazını, burada kılmıştır. Günümüzdeki kulelerden biri, o dönemde cami minaresi olarak kullanılmıştır.

150 yıl boyunca cami olarak kullanılan yapı, daha sonra kiliseye çevrilmesine rağmen: kıbleyi gösteren Osmanlı Mihrabı yerinde bırakılmış. Vaiz kürsüsü, Fresk ve Gotik şapel, ayrıca görülmeye değer diğer unsurlardır.

Takip eden tarihi süreçte: 1896 yılında: büyük bir restorasyon yapılmış ve bugünkü görünümünü o zaman almıştır. Yani, 19’ncu yüzyıl sonlarında, Milenyum döneminde yeni Gotik mimari tarzı ile ortaya çıkmıştır.

Kilisenin dış cephesindeki muhteşem mozaikler mutlaka ilginizi çekecektir, bu mozaiklerde İncil’den alıntı birçok olay tasvir edilmiştir. Kilisenin içine girmedim. Günümüzde: kilisenin önündeki meydan: turistlerin uğrak yerlerinden biridir ve her zaman kalabalıktır.

Zaten, turla gelenler, doğruca buraya getiriliyorlar. Biraz ileride, Tuna nehrinin ve şehrin muhteşem manzarasını görmek mümkündür. Macarlar; burada turistlere sanatlarını sergiliyorlar, özellikle: keman çalanları görebilirsiniz.

Zaten: keman, Çigan müziğinin etkileşimi sonucu, Macaristan’ın çoğu yerinde, etkin olarak çalınıyor. Kilisenin önünden: aşağıya doğru yürüyoruz. Bu yol sizi, doğruca bir saraya götürüyor. Kilisenin yanındaki düz bina Hilton Otelidir.

Dünyanın en pahalı “Hilton” u, hemen bu tarihi kilise ve burcun yanında, tüm modernliği ile sırıtıyor. Macarlar bundan hoşlanmıyorlar ve buraya “kalenin çıbanı” diyorlarmış. Hani: en başta söylemiştim ya, eski ve yeni yan yana. Nasıl becermişler, buna nasıl izin verilmiş bilmiyorum, muhteşem bir tarihi eser, hemen yanı başında, muhteşem bir modern yapı, ama elbette sırıtıyor.

20160807_164622-1
Macaristan Budapeşte Buda bölümü Sandor Sarayı

20160807_164338-1
Macaristan Budapeşte Buda bölümü Sandor Sarayı

20160807_163137-1
Macaristan Budapeşte Buda bölümü Sandor Sarayı

KRALİYET SARAYI-SANDOR SARAYI

Kalenin alt bölümünde kurulmuştur. Kraliyet Sarayı deniliyor ama burada kraliyet ailesi yaşamamıştır. Osmanlı şehri terk ettikten sonraki gelişme sürecinde 1700’lü yılların ortalarında, Maria Teressa’nın başlattığı bir çalışma, sonrasında 19’ncu yüzyıl sonlarında özellikle Milenyum dönemini içine alan süreçte, Kayzer Joseph’in tamamlattığı bir yerdir.

O yüzden, kraliyet sarayı unvanını almıştır. Burası: ülkenin ulusal sembollerinden biri. Çünkü: yapıldığı 13.yüzyıldan bugüne kadar, birçok savaşlara ve işgallere şahitlik etmiş. 3 kez tahrip edilmiş ve o dönemlerin mimari usullerine göre, yeniden yapılmış.

Günümüzdeki Neo-klasik yapısına: II. Dünya Savaşından sonra kavuşmuş. Peşte bölümündeki Parlamento Sarayı gibi, Buda bölümünde de, Kraliyet Sarayı, bölgelerin simgesi olmuş durumdalar. Günümüzde müze olarak kullanılıyor. İçinde ulusal galeri, ulusal kütüphane ve müze bölümleri vardır.

Hemen arkasında, muhteşem bir müze var. Kraliyet Sarayı içinde: Macar Ulusal Galerisi var. Bu bölgede: bunlar dışında: Macar Milli Galerisi (Nemzeti Galeria: giriş ücreti, 300 Macar Florinti) ve Milli Szechenyi Kütüphanesi de bulunuyor. Burada: tarihi değerlere sahip, Macar sanatı örnekleri sergileniyor.

Ortaçağdan kalan dini motifler, ahşap ikonlar, Altar panoları ve çeşitli dönemlere ait yağlı boya tablolar var. Evet, gerçekten çok zengin bir koleksiyon var.

Bu koleksiyonun yelpazesi ise, çok geniştir. Kraliyet Sarayı bahçesinden: Tuna nehrinin görüntüsü muhteşem. Evet, burayı da gezdikten sonra, kiliseye doğru geri yürümeye devam ediyoruz.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü Fısherman’s Bastion

FISHERMAN’S BASTİON. (BALIKÇILAR BURCU)

Burada: 7 tane kule/burç var. Bu burçlar, buraya gelen 7 Macar boyunu temsil ediyor. Yapının başlangıç tarihi: 1895 yılı olmasına rağmen, bitirilişi 1902 yılı civarıdır. Yani “Milenyum” düzenlemeleri sırasında yapılmıştır. Burçlar: oldukça estetik ve akşam güneşi, üstlerine vurduğu zaman, oldukça fotojenik oluyorlar.

Ortaçağdan kalma bir balık pazarı olarak yapıldığı için, bu ismi almış. Burç: Tuna nehri ve Peşte bölümüne: tepeden bakıyor. Merdivenleri ve terasları ile, etkileyici bir manzarası var. Kilise ile arasında: Hıristiyanlığın Macaristan’ın resmi dini olarak benimsenmesini sağlayan Aziz İstvanın, at üzerinde bir heykeli var. Kilisenin biraz daha batısında: 18.yüzyılda veba salgınından kurtulmanın anısına bir heykel dikilmiş.

Burcun bulunduğu meydanın arkasında ünlü bir kafe var.

MİRO KAFE

Burası: Ressam Miro’nun yeri gibi bir yer. Dekorasyonu ilginç. Sandalyeleri: eğri-büğrü ve demirden yapılmış. Turuncu, lacivert duvarları ve hoş atmosferi ilginizi çekebilir. Burada: dinlenme molası vermenizi öneriyorum. Akşamları: canlı müzik eşliğinde yemek servisi de yapılıyor.

Özellikle: Macarların ünlü çorbası olan: gulyaş tadabilirsiniz. Gulyaş: yemek bölümünde açıkladığım gibi: ülkemizde yapılan tas kebaba benziyor. Bunun daha sulu hali. İçinde bulunan ana malzemeler ise: patates ve sığır eti. Bu çorba: küçük bir bakraç içinde servis ediliyor. Suyu: kıvamlı ve baharatlı, kırmızı.

Buda kalesine çok yakın bir yerde: bir müze var.

TÖRTENETİ MUSEUM (BUDAPEŞTE TARİH MÜZESİ)

Budapeşte’de bulunan arkeolojik nesneler sergileniyor. Budapeşte’nin Roma döneminden, Ortaçağ’a, Ortaçağ’dan günümüze uzanan yolculuğuna ilişkin, her türlü nesne sergileniyor.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü Buda Yakasının diğer Bölümü

BUDA YAKASININ DİĞER BÖLÜMÜ

Buda yakasının, diğer bir önemli bölümü: Geller Tepesi. Buraya: hem yürüyerek, hem de araba ile çıkabilirsiniz. İsmini: zamanın başpiskoposu Gellert’den almış.

GELLERT TEPESİ

Burası, şehrin diğer bir yüksek noktası. Bu tepede: 14 metre yükseklikte, barışı simgeleyen ve elinde defne dalı tutan bir kadın heykeli var. Bu heykelin adı: Özgürlük Anıtı. Bu anıt: 1945 yılında, Rus ordusu tarafından, Budapeşte şehrinin kurtarılışı anısına dikilmiş. Tuna boyunca, hemen her yerden görülüyor. İhtişamlı ve devasa bir anıt.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü Gallert Tepesi

Tepenin eteklerinde, Gellert’in bir anıtı var. Anıtın kaidesinden aşağıya kat kat yapılmış şelale de huzur dolu bir etki yaratıyor. Bu tepede: ünlü Kazanova’nın evi de bulunuyor, zaman bulursanız bu evi de görün. Buradan yani tepeden şehri seyredip, aşağı inince, bu bölgedeki son görülecek yer olan: Gülbaba Türbesi var.

GELLERT TEPESİNİN HİKAYESİ

Bu tepede: Bishop Gellert’in bir heykeli bulunuyor. Gellert: Macarların Hıristiyanlığa geçmesinde önemli rol oynamış bir isim. Başlangıçta pagan olan Macarlar, kendilerine sorulmadan Hıristiyanlığı zorla kabul etmek zorunda kalmışlar.

1000 yılında, Macar kralı St. Stephen: bir misyoner olan St. Gellert’i; Macaristan’a davet eder. Gellert: krala, Macarların Hıristiyanlığı kabul ettiğine dair bir kağıt imzalatır ve Macarlar istemeden, Hıristiyanlığı seçmiş olurlar.

Ama, bu duruma kızan Paganistler: St. Gellert’i bir fıçının içine koyarak, bu tepeden aşağıya yuvarlarlar ve o günden sonra, bu tepenin adı: Gellert tepesi olarak anılmaya başlanır.

RUDAS KAPLICASI

Gellert tepesinde. Bu kaplıca: Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış. Yalnızca, belli gün ve saatlerde, erkek ve bayanlar, aynı anda kaplıcayı kullanabiliyorlar. O yüzden, buraya gitmeden önce açık olup olmadığını öğrenmenizde yarar var.

GELLERT OTELİ

Görsellik açısından, muhteşem bir otel. Daha önce söylediğim gibi: Macarlar, bu şehirde, eski yapılar ile yeni ve son derece lüks, modern yapıları, aynı bölgede tasarlayarak, eski ve yeni arasında muhteşem bir görsellik yaratmışlar.

Hoş bu durum, bazılarınca garipseniyor. Ama: sonuçta, bu onların tercihi. Evet, bu lüks ve muhteşem görüntülü otelin, kaplıcası da var.

Gellert tepesine çıkarken veya inişte: bir mağara var. Bu mağaranın içine oyularak yapılmış bir kilise var. Bunu da gezebilirsiniz. Burası halen faaliyetle olan bir kilise.

Gellert Tepesinden, Tuna nehrinin kıyısına inerken, karşınıza: Edıms Meydanı ve sıfır taşı çıkıyor. Bu nokta: şehirden, bütün mesafelerin hesaplandığı bir başlangıç noktası. Hatta, şehir ile İstanbul arasındaki uzaklığın: 1335 km. olduğu sıfır şeklindeki bu büyük taşa yazılı. Sıfır taşının hemen karşısında: zincirli, diğer adı ile aslanlı köprü bulunuyor.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü Gülbaba Türbesi

GÜLBABA TÜRBESİ

Tuna nehrinin sağ tarafında yükselen tepenin doğuya bakan yamacında bulunuyor. Türbenin bulunduğu semt; şehrin en pahalı semtlerinden birisidir. Osmanlıların Macaristan’ı ele geçirmesi sırasında: Gülbaba, Buda şehrinin kuşatmasına katılmış. Söylenenlere göre: Buda şehrine, gülü ilk tanıtan, gül baba olmuş.

Kendisini, Türkler kadar Macarlar da sevmişler. 1548 yılında öldüğünde: cenaze namazına, Kanuni Sultan Süleyman ile birlikte, 200 bin kişi katılmıştır. Aslen Ispartalı olan Gül baba; başında taşıdığı güllerden dolayı, bu adla anılmış.

Ancak, aksi bir görüş daha vardır. Yine güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgilere göre: Gül baba olarak tanınan bu kişi: İstanbul, Taksim’de şu anda Galatarasay Lisesinin bulunduğu yerde yaşayan ve aynı yerde muhteşem gül bahçelerinin olmasıyla tanınan bir kişidir, bu kişi güllere karşı meraklıdır ve Buda şehrine geldiğinde, burada da gül kültürünü geliştirmiştir. Evet, hangisi doğru, yorum yapmıyorum.

Türbe: Avrupa’da, Türkiye Cumhuriyetinin restore etmesine izin verilmiş, ilk Türk mimari eseri olma özelliğini taşıyor. İçinde: yeşil sandukası var. Ayrıca: bahçesinde, gül babanın bir heykeli bulunuyor.

Başındaki güllere dikkat edin. Kendisi için burada yapılan türbe: günümüzde Macarlar tarafından, o günlerdeki sevgi ve saygının anısına: titizlikle ve saygıyla korunuyor. Mayıs-Ekim ayları arasında, burayı ziyaret etmeniz mümkündür.

Ancak, şehre tur ile gittiyseniz, büyük olasılıkla tur sizi buraya götürmeyecektir. Bence görmelisiniz.

ŞEHRİN BUDA BÖLÜMÜNDE ALIŞVERİŞ

Buda yakasında alışveriş düşünürseniz, burada önerebileceğim yer: Moskova Meydanındaki: Mamut isimli alışveriş merkezidir. Bu merkez: aynı zamanda uygun fiyatları ile tercih edilmelidir.

Ayrıca, yine bu alışveriş merkezinin hemen altında çok büyük bir süpermarket var, bütün ihtiyaçlarınızı en uygun fiyatla, buradan karşılayabilirsiniz.

Moskova Meydanı: gerek metro hattı, gerek otobüsler ve gerekse alışveriş merkezleri ve fast food yemek yerleri ve restoranları ile çok canlı bir yer, akşam geç saatlere kadar açık kalan bakkal türü küçük satıcılar var.

Macaristan Budapeşte şehrinin Peşte bölümü gezi yazısı için Budapeşte Peşte bölümü